we vasati Ayrupa, hatta ACRIN ÜMOEE «MİLLİYEE,vtA $ ŞUBAT 1626 BUGÜNKÜ HAVA Dünkü azami hacaret 2, asganı 6, dır. Tazyiki nesimi üşkündür. 756| derece. Rüzgârın sur'ati bir az hafillemiş-| Ür. Sor'ati asgarf 16, azami 24 lur. Karın miktan tesbit olunamamıştır. Fakat bazı yerlerde iki metroyu eşmişür. TİŞÜNDÜKLERİMİZ . İstanbul üç gündenberi müt- hiş bir afetin pençesinde zebua- dur . Vapurlar, trenler işlemi- yor. Tramvay makliyatı günün birkaç saatine İnhisar etmiştir. *Otomobil ve taksiye ancak ha- yat tehlikesi pahasına binllebi- diyor. Ekser sokaklar ayakla bile geçilemez bir hale geldi Şehrla hayatı büsbütün felce uğradı. Şehremini ve Vali vekili Mu- * hittin Beyin dünkü gazetelerde Ççıkan beyanatı emniyetbahştır . Muhittin Bey şehirde kâfi mik- dar un bulunduğunn , ekmeksiz ve kömürsüz kalmak tehlikesl olmadığını söylemiştir. . Bu cihetten endişeye mahal yoktur. Fakat ağır da olsa bir kar yağar yağmaz unsuzluk ve ekmeksizli. tehlikesinin belrmesi, şehir teşkilâtının zafını. gösteri- yor. İsta için — Tevkalâde olan bu vaziyet Şimali, Garbi 7 Balkan şehirleri için pek tabil- dir. Bizde üç günbenberi yağan kar, Avrupa şehirlerinde hafta- lar, hatta aylarca devam eder de umümi hayat zerre kadar haleldar olmaz. Medeniyetin bir tarifi, insa- Hm tablat Üzerine hakimiyeti onu kendi arzu ve — İradesine ram ir. Bu tarife göre İstanbul tam manasiyle medeni bir şehir addedilmez. Çünkü üç günlük mücadeleden sonra halk mağlubiyeti kabul ederek çekil- miş ve meydanmı nblılı terket- Mmiştir. dalrelerin, dük- kânların, sinemaların her nevi AŞ ve eylence - yerlerinin tenha manzarası bu mağinbiyetin bir ifadesidir. FELEK —Kar ve tesiratı ! dm/ııa Daktım , kar tesirile olan bir çok şey gö- züme çarptı. * Beyağlu caddesinde sırtı kuvvetli terbiyesi zaif - dişili erkekli bir takım kar kuşları gelen geçeni ve bilhassa simit- çi, gazıte müvezzü gibi fakir Jukarayı kar iopuna tutuyorlar. Bunlardan birisi genç bir si- amilçinin camını kırmış, o da onun şapkasını almış, işe polis müdahale etmişti. Karın bütün dünyada neş'e ile karşılaşma- sına sebep olan — bin - türlü keylöncesi içinde — elimizde bir kar- topu var, onu da oyna- masını. , bilmez —âlemi izrar ederiz. Ben kar olsam böyle yere yağmam ! * Emin Önüne gelen ve Sir- * Mılhvcnn tcfnkası 8 $ Fikir, Miüza keciye (ıdeıı tramvay vay arabala- j/”ı' e, 3) rnda yeni bir takım yoleulür u ”$ | peydo öldu; Emin lnden Binhşorlar | — köndüktör — ihtar ediyor : — Sirkeciye kadar, — ileri &ilmez ! Ördan geri dönecek değil: mi? — Evet, ama oraya kadar bilet ? — Canım aldırma ! Gine buradadan geçecek değil miyiz? Öyle şey olur mu yahu? — Olur sen işine bak! Kar yağdı da böyle oldu ... Bu âçık göz müşterilerin ekserisi bir birlerine * Baron! , ve * Sinyor! , hitabında bu- dunuyorlar. * Mektepler resmen - tatil değil.. Yalnız cıvarda oturan bir iki talebe ile spor yapmak için gelen bir iki hocadan başka kimseler yokmuş. Buna da kapalı denmez. Esasen karlı ve fırtınahı günlerde ta- debe “ zihni evvel , olur . « Yumurta sorduk dün altı kuruş iken bu gün 9 kuruşa gçıkardılar . — Canım bir günde yüzde elli üste koyar mı ? Diye sordum. : Beyim, sen şunu al da daha lâf etme ! Dedi! Tavuk- dTar hesabına yapılan bu yu- murtacı tehtidine ne dersiniz ? Kar yağdı da böyle oldu ! # Diyorlar ki rüzgürların tesirile Adalar, Modaya doğru ağır ağır yürüyormuş. Ne mü- neccim , ne de eyyam reisiyiz , lâkin bunda bir yanlışlık oldu- gu bedihi. Modaya — doğru - ağır ağır değil - sür'atle giden * Adalar , değil * Kadınlar ,. # Dün iki kişi karın bol olduğu bir yerden geçiyorlardı. Birisi, sabık bir gazeteci olan diğerine dedi : — Yahu, hadi şuraya yata- dim da boyumuzun — ölcüsünü alalım ! — Ben bir def'a kaydım ve bsyumun ölçüsünü aldım ! Bir doha denemem ! FELEK ASKERİ BAHıS$ Kar ve Kiş Askerlik hayatında Kış mevsimi çanpta bu yıl olduğa gibi günlerce gökten karlar indiği ve damları, bağçeleri, kırları, bayırları ve dağları kalın ve ak Örtüsünün alına aklığı zaman: Çifçi berekci ümidile sevinir, sporrmen de kızak kavmmak, kar topu oynamak heyecanile gülümser. Askerler de ( Türk asker- leri) uzün harp senelerinde Kaikas. yanın, Karpatların karli harp günle- rini hatırlar ve coşarlar. Vakıa pek tabli bir şeydir, ki Karın düşmesi harbin zaten-pek çok Olan güçlüklerinin Üzerine yeni ve mühim bir unsur daha katmış olur” Muhariplerin tetik çeken parmakları, tülek tutan elleri işlemez olur. Yü rüyüşlerde his — edilen yorgünluk souktan ve yürüyüşe mani salan yü- muşak ve kaygın kar tabakusından dolayı tahammül edilmez bir hâl ahır. Taburlar alaylar ve hatta prkalar ÜPHE — Selâmi İzzet — — Kapıyı aç, bende gireceğim. |Jtürülen bir mahküm hal va tavrı Sacidenin — yanakları kızardı, gözlerinin içi kızardı, alnı kızar- dı, yalnız şakakları sarardı. Halif- çe sendeledi. Yutkundu: bir şey söylemek istedi ve kekeledi: — Buradan gidelim Mahsin.. Ötele gidelim, sana her şeyi söy- liyeceğim . Bünü söyledikten sonra başı önüne düştü, beli büküldü, diz- leri ttredi.. Eğer kocası mtma- saydı yere düşecekti. Mühsin şuursuz bir hamle ile Karısının — koluna girdi. Köşede duran arabacıya İşaret etti. Sa- tideyi bindirdi. Ötele geldiler. Sacidede, idam sehpasına gö- x. vardı, kendisinden geçmişti. Dimağı durmüştu, müfekkiresi işlemiyordu. İşlese bile ne düşüne bilirdi. Bir an gözlerini açut, etrahına baktı Hakikaâtı gördu. Bu vaziyetten kurtuması — için ancak bir mucize yaratması lazım- di Buna da imkân yoktu. Mucize yaratılan asır çoktan - geçmişti. Hakikat bütün çıplaklıgıyla mey- dandaydı. Muhsib ne yapacaku? O iyi, munis, nazik, kihar adam Bu vaziyet karşısında her zamanki yumuşaklığını muhalaza edebilecek. miydit.. Hayır. Yın giıılı kınsını hılıı.. a oe Di üi h, Kkastamı İncimat — vükuatile kaybeder- Ter. Souklardan doleyi gece istirahat- danı layıkile yapılamaz. İnsanların ve bayvanların İdarelerinde —iki — misli zahmec ve göçlük baş güsterir Bu sebeplerden dolayı brka ve daba büyük - birliklerin hareker — ve muharebeleri durmağa, büyük kıtalar konaklara girmeğe, siperlerini geniş- letmeğe mecbur olurlar, fakst bu saydığımız. mahzarlar hem döst ve hemde düşman için mevcut olduk- lanndan aşağıda aralanacak — hazır- hıkları vaktile yapmış olan milletler karda koşta düşmanlarına karşı üstün- ük elde ederler; 1— Orduların kışlık etbisesini hazır bulundurmak: ( Nefer başı- Rat Sıcak yün çamaşir, çoran, kalın kapır, kar görlüğü, su geçmez ayak kabı ) 2— Kışa ve kara mahsnse talim ve terbiye: Ayak kıraklarila yürüyüş ve itman, Ayık kızaklarila techiz edilen dağ kıtalan günde 60-70 kila- metro - iderler. Bunlar küçük kıtalar ve keşif kolları halinde, kışın düş. man — cephesinin — arasında — hasıl olan boşluklardan nufuz ederek ve yabut yanlardan dolaşırak ”- düşman Ordusunun gerilemesine ve memle- ketin içind — sokulurlar. — Düşmani keşfederler, küçük baskınlar yaparlar (süvari gibi , esir alırlar, düşman memleketine dehşet saçarlar. Anlaşılıyorki kayh mevsimde büyük ordaların ve kolorduların hareket ve gavharebeleri — dürüyor. ama - küçük kıtiların — fasliyeti bilakis — artiyor. Tayyareler keşiflerine devam ederler. Tayyareler muharebe iniş meydanlı nna kolayca - inehilmel tekerlek yerine kızakla teçhiz edilirler . 3 — Gizleme meselesi ehemmiyet kazanır. Her taral karla örtüldüğün- den nöbet, keşif ve devriye hizmetine memur neferler beyaz — patiskadan yapılmış kar elbisesi giyerler. Topların, makinah tüleklerin ve diğer gösteril- mek istenmeyen muharebe vasıtala- yanın üstleri dahi böyle örtülür. ... * Kut dümanlı havayı sever , derler. Cessur askerler de karlı, bo- rahı, pi — havalardan — hoşlanırlar. Çünkü böyle havalarda görülmeksizir düşmanın burnunün — dibine — kadar sokulmak — mümkündür. — Vatanlarını zalim — duşmanlara karşı müdafaa vazilesini deruhde edecek olan istik. balin türk gençleri, böyle havalarda * Yaşasın Türkiye ! . seslerile düş- manlar üzerine atılacaklardır . Cinogtu SIHHİ BiLdi YTESHİN Mangal — teshin — vasıtalarinin €en tehlikelisidir. Kömür temamile yanmış ise üsründen çikan maı alevler bir semmikatildir. bazi evlerde sabaha hazır bulunsun diye mangalın dihine elleme kömür yerleşdirirlerki -buda tehlikeden hali degildir, mangal istimaline mecburiyet halinde kömürün pek eyi yanmış olmasına dikkat olun- mâh ve yatak odasında kullanmama- bıdır. kalorufer buyok ve kagir binalarda kullanılan en mükemmel bir vasıtsi tesbindir Sıcakhava, sıcak sa, sıcak sa buharinı divar aralarındaki boru- lardan geçmekden ibaret — olan bi usul teshin küçük ve atışap binalara gelmez Elektrik sobalarıda müvatık ve temiz suhületli isede asabi olanlar yanım metreden yakın bulün- H.BZ. D.rMnuhittin - Muhsinin “şakakları atıyordu. nııııırlın şişmişti Cözleri yerin- den ayrılmıştı! Muhsin Kana susayan bir- cel- lada, bir katile benziyordu. Bu bhaldeki adamdan merha- met ummak beyhudeydi.. Sacide, bir an hakikatı idrak ettikten sonra fecaatı tamamiyle kavradı, ve bu kavrayış, bir an yyanan müfekkiresini gene felce uğrattı. Gözleri meçhul bir nak- taya saplandı, dudakları takallas etü.. Beyni durdu. Muhsinin haleti ruhiyesi de Sacideninkinden pek farklı değil dir... Onün da beyhi işlemiyordu. Oda Telce uğramış gibiydi. O da perişandı. Düşünemiyor, hiç bir şeye karar veremiyor. Düşünmek. ka- rar vermek istemiyordu. Ne olmuştu? Ne oluyordut. Ne olacakuı?. Niçin avdet etmişli? Niçin ıelınce dopru karısanın hüğrü eg SAT gd SÖÜ *l[i'k'âyer, z tipilere tutularak, meskun mahallere ! cen atıncaya kadar mevcatlarının hir AADIL DeRir Bu çok eski bir. hatıradır.. bir Aziz. Anadolumuzun Iuwk yüne — gidiyordum. — Irmağı salla geçmek lâzımdı. Ben geldi- gim Zzaman baktım, salâ biri bin- miş, Gbür sahile doğru pidiyor. Ganim . sikildi. Sinirli olduğum için — beklemeyi hiç sevmem. Süyün — başında düran - sevimli, bön çehreli bir ihtiyar asabileş- tiğimi anladı: Biraz —sonra sal geri, gelir, dedi; hele sabret, ben seni geçi- Tİrim, Salcı benim. Salcı sensen, neden - salla be- raber gitmiyorsun? — Kalbimde sızı var, yorul- mağa gelmiyorum. Hava böyle muydü, acelesi ol lari birakıyorüm yalnız geçsinler. Peki ama sıh kim geri gelen ilk müşteri. — Ya bütün gün kimse gel- mezsef — Ölnsz öyle'tey, olsa bile nadir. ölür. — Bu nadir olan günde, ba taraltan Ööbür tarafa kimse geç- meyecek demek? — Evet. HS0 Peki ama ya geçmek is- ıyuım acele pir işi varsar O zaman, ta ötelerde, sazların içinde bir yerde başka bir sal vardır, onunla geçer, Bu sahı 15 sene evel köy ağası, tuhaf bir mesele üzerine yap- tırdıydı . — Nedir bu mesele? Hele — gelde anlatayım. Güneş tepemize — vuruyor. Ena- yinin evine girelim. Adam — birax — ötedeki ku- lubeye doğrü yürüdü. — Emayinin evi de nedir? — Betim evimdir.. Ama be- nim evim olduğu için enayinin evi demeyorlar; bünden — evel etüran - masum — bir - çocuktu.. Yapi enayi idi. Kulubenin tek odasına girdim. — Enayinin evi burası mı? — Evetkendi evin gibi otur. ——— teşekkür ederim.. Şimdi şu bikâyeyi anlat bakayım, *1— Bundan 15 sene evel bu- rada kendi halinde bir oğlan: cağız — vardı. Bu çocuk köyün fağasının kızına aşık — oldu... edasıne girmemişti! Neden karı- | sıhı, takip> etmişti?. - Sâcideyi - ya- | küladığı ev neydit.. Bilmiyordu. bilmek istemiyor- du.. “ Karısının odasına - girdiği za- man ilk gördüğü şey, masanın üstünde doran fotoğraf oldu. “Bu, kendi resmiydi.. Resmi aldı, — çerçevesinden söktü, çıkardı, parçaladı, sonra karısının önünde bir heykel gibi durdu: Şimdi söyle bakalım. Sesi boğuktu, Takat kudurmuş, bir inilti gibi çıktı. Sacide de hasta bir iniltiyle yalvardı. — Kuzum yavaş konuş. — Daha utanmadan — yavaş konuş diyorsun haf Kuzum bağırma, yan oda- da babam var.. Duymasın. Muhsin — sesini — yavaşlatmadı. Sadece dedi ki .— Oykys bmmndıınııl. BAA Ama haspa —da dilber şeydi ha. Bütün köy halkı ona aşıktı. Bütün köy halkı enayi miydi de- me. Yalnız enayi kıza talip oldu. E insaf bel. Koca köy agası bir salci parçasına kız vermezdiyal. Vermedi de. birinde duyduk ki, Köy ağasının dilber kızım, trgat başının oğlu abyor.. Başladı mı elendim ondan sonra her gün ırgat başınım oğlu sala binip ırmağı geçmeye. İrmağı geçiyor ve her gün yavuklusuna gidiyordu. Salcı da kimdi? Yavukluyu klusuma kim ulaştırıyordu? Enayi.. Ama enayi sahiden enayi idi hal. Herkes ona yüzüne karşı enayi derdi. ün Yavuklunun bu her — günki seyahatı biçare yavaklu — için bir azap oluyordu. Sanki irgat başının oğlu sala binince ona alay eder gibi: — Çek bakalhım enayi- beni Zu sevgilime ulaştırda, onu senin yerine ben kucaklayıp öpeyim, derdi. Enayiye, arkat başının oğlu. böyle diyormuş gihi geldi. Nihayet düğün — dernekten sonra, sıra gerdeğe geldi. Güvey tarafı hep bu tarâfta eylendiler. Yatsıya doğru sü başına geldiler. Fakat meydanda ne sal vardı, ne de enayi. Bellâ ötelere git- miştir. deye ba beklediler, habire beklediler.. Saatlar geçti.. Gelin tatafı suyun öbür ucuna toplandı, güvey tarafı suyun bn oucunda kıvrandı. Çare yoktü, enayiyi beklemek Jâzımdı... Üç beş saat sonra suyum üs- tünde bir karaltı peyda * oldu.. Enayi salla geliyordu.. Enayi salla geldi. ama kıyıya yanaşmadı, suyun orta yerinde durdü, | intikam alıyormuş gibi kahkahay'n — güldü, — ve — salını armağın akışına kapıp koyverdi. su gibi akıp gitti, karanlıklarda kayboldu.. Suyun bu yamaçından erkek- ler külretti, übür taraftan kadın- lar İanet oküdü.. Ama gövey ger- değe giremedi.. Sababa Kkarşı, bilmem hanği bucaktan — bir sal tedarik ettiler ana, - buzaman — içinde de ım Odaha inız — Sacide Şendekdi, şakaklarını sıktı, asabi bir hâtnleyle, - saçla- tit arkayar döğrü <irti Aceba ihanet etmediğine ko- casını - İnandırabilecek miydi?. Bunu ümit etmişti. Fakat Muh sin: — Öyleyse benim odama gel! deyince bu ümidi kırıldı. Odası! Muhsin ne vakıttan beri ada- daydı? Ne vakıttan beri aceha Onuü tarassat ediyordu? Fazla düşünemedi. Bir külçe halinde yere — düştü, — sürünerek Muhsine yaklaştı ayaklarına ka- pandı. Dizlerini okşayarak — yal- varmağa başladı. Aci bana Muhsint... Bana merhamet ct Sana perestiş edi- yorüm Müuhsin. Anlıyor. musün; hayatımda bir sevdiğim — varsa o da sensin.. Seni bir an sevmekten lariğ solmadım. İnan bana - Mubsin.Beri yer eee ğ YÖY . elin İttihadıMilli Türk sigorta şirketi arik ve hayat üzerine sigorta mua icra eyleriz. Sigortaları halk için m beratti babidir mj Merkezi İdaresi: Galatada Ünyon Ha Acemesi ubuğnmayan şehirlerde ac aranıtij P> Telefon : Beyoğlu - 2003 iİSTANBUL VİLÂYETİ DEFTERDARLIK İLÂN OA Satılık Köşk ve Dağ Mahalli üsküdarda hace Hasna hatun Kuzgunçak caddesinde arik 27 cedit 86 - 86 No>etrahı divarlk üç masura tatlı soyu mühtevi dağ mahallile 7 oda, 2 salon ve B nunda birinci katta 2 oda ile | arabalık ve fevkinde 7 oda ve saireli köşk bedeil delaten verilmek şartile ve kapalı zarf usulil Talipler 1350 Hra teminat makbuzlarik teklil namelerin 19 $ tarihine kadar İstanbul defterdarlığında müteşekkil komisyona vef Ağız kanseri ve yaraları esrar engiz sari bir hi Brezilyada Pernambuko şehri etibbası, ağızlarında yari bir çok hastalarm müracaatı Karşısında hayrette kalmışl kaç ay zarlında bu hastalığa mübtelâ olanlar o kadar çi ki sarf bir mahiyet kesp etmiştir. Bu hastalığın menşel uzun tetkikat ve tetebbuatta bulunmuşlar ve nihayet Rio bakterloloji hanesi, Bunun hifzıssihha kavaldi dairesinde imal || diş fırçalarının istimalinden ileri geldiğini keşfetmiştir. Binaenaleyh istimal edilecek diş İirçasının intihabında dikkat ve itina Tâzımdır. Her halde biolojik ve fen noktai İson derece hhi ve temiz olan BİOX diş İfaçalarını tavsiy görüyoruz. Zira işba fırçalar imal olundukları ande par: kâağıda sarılarak lüks bir kutu derenünde vazedilir. Kılları uzun ve dayanıklı Olduğu — için seri ve mükemmel bir temin -derler, Ağızın en- mükemmel muzadı taaffünü olan ve bütün okzijen sayesinde İstihzar olunan yegâne diş mâctnu © diş maconunu da her gün “müntazemen tstimal ediniz. aCâr,. . Iııııapsodısı ağasının İstanbulda — uçan kuş. barçlu aldüuğo, bütün — malhnın haczedileceği duyuldu... İrgat başı oğlunu vermekten — VAZ — Peçti.. Enayi tam intikam almış oldu, düğün dernek bozuldu.. — Ya enayi? — Onun bir daha yüzünü gören olmadı.. Salı ta zaklarda, sazların arasında buldular.. Bunun üzerine yeni köy ağası başka bir sal daha yaptırdı — Giden sal geri gelmiyor, bari beni öbüriyle geçir. — Geçiremem; Çürüktür. 9 ) v Selâmi İzzet yanından ayırma,beni hayatından uzaklaştırmar, : Beni #tma, sana, lıınııewmi etmere TAZIyın Muh. 'sin. Bir an sustu. Mnhlln “tevap vermedi. Sacide devam erti. — İnanmıyor musun Mühsin?, Liseer mübayaat W nundan : 2291 Jira 24 kunuş bed Galatasaray Lişesi pansiyo ve - tamiratı Şubatın <I7 günü saat on- yedide kılınmak — ürre kapalı — zarl münakâtaya Könülühüşter şerağti — anlamak üzre Tivesindeki kömisyon İstal Nihıyvı dahammül Gerilen Asabı. birdenbi şedi, bütün vöücudü tirred yere yuvarlandı. ve kim! Gayri şüwri bir iki sönra hareketsiz. kaldı. Göne Seni sevdiğime, — sama — Pereştiş Muhsin kısa bir an, ettifime — inanmıyor — musun . | Bini şaşırmış bir yaziyert Senden ayrılırsam — Yaşayama! Sonra karısını tuttü, n R soydu, Çırçınlak bir c İ yoktur. Ağlıyor, — haçkiriyor, / yüzünü b":. ğıkmu j gözünü urmalayıp saçlarını yolu- ee r:ııı 'a yor, üstünü başını yırtıyordu. m:"l::'“'_“ Ka Artık söz söylemiyor. — gırtlâ- uhein biraz geriled İ İ renin perdesine dayar pında boğuk biriltilir döğümle niyordu. odada can çekişen, son nelesini - veren bİri var — xanne- tan kansına, karısının naklarına, renksiz d dilirdi baktı. m:uıdind.n geçmişi. B Sacidenin saçları daı Fakat buna Yağmen — sesini Bu dartmadağın — saç! yükseltmiyor, — hıçkırklarımı tut- renksix — düdaklar, — bü maya -çalışıyor, İniltisini kösiyor, çehre Mühsinin hıı_xıu.ı babası olup — bireni işitmesini deye eliden geleni yapıyordu.. evdiği şeylerdi. M (Bit