j e !_ ; ASRIN UMDESİ *MİLLİYET,TİR 23 KÂANUNUSANİ 1690 BUGÜNKÜ HAVA | Rasarhaneden aldığımız malümata göre, dün en fazla hararet sifir, en fazla hararet nakıs (3) derecey- | | di Bügün havanın hafif poyraz ve bulutlu olması mühtemeldir , — FIKRA Tereddi var mı ? — Istanbul Adliyesi, bu gün- erde, on beşini henüz geç- miş mektepli bir katillk mu-: keme ediyör. Bu kanı zi çocuk bir kaç ay | evei, kendi yaşında bir genç kizi sofra biçağı ile öldür- Mmüştür. Sebebi de basit: Aşk. Geçen. senede aynı ezeli hamakat — yüzünden yine aynı yaşta bir genç, Ankara kırlarında, bir ta- banca ile akılsız başını par- çalayarak intihar — etmişti. Vesilcler bir olmakla beraber î. eticeler ayrı ayrıdır. Bir mevzuun İki serseri kahra- î anı rollerini başka bir tarzda ila etmişlerdir. 1 İntihar edenlerde, hiç ol- f' sa, İşidenleri hamakat- erine acıtacak kadar bir !,ı agat var. İkincilerinde hamakati gölgede bıra- cak derecede kuvvetli bir şinaat göze çarpıyor. Bir kaç e eyel, ancak hikâye ve / şlir mevzuu olmaktan başka bir meniaat ve saadet temin tmiyen bu, cins aşk yüzün- memleketimizde oldukça üunç bir intihar cereyanı ardı. Acaba bu cereyan tti de onun yerine cina- et mi kaim oldu?. Bir - zaman sevenler kendini öl- dürürken şimdi de sedikle- rine mi kastetmeğe - başlı- ? | : | Li aT | 3 | | | ' Eğer bu böyle olsa Idi s'cle tehlikeli addoluna- Jilir. Fakat kısa bir tahlil e memnuniyetle gösteri- orki, bu da nihayet bir hars tes'elesidir. Her İki mektep- dinin varlığında tecelli eden r ve cinayet hırsını dan kaldırmak için kuv- 'I bir itfana ihtiyaç var, yerlerde bu kabil slara belki başka sebep- gösterilebilir. fakat bizde | süretle kendini gerek laddeten, gerek cemlyet Hazarında öldürenler, niha- 'et, bu iki mektepli seyiye- öde bir Irfana .malik olan- sdırr Gazetelerde, intihar €& cinayetlerini okudukları- hep bu yarım irfanlı sıklardır. bu yüzden ölen öldüren bir münevverin ini hatırlıyamıyoruz, Se- ep tereddi değil; bilgisiz- PASTI — Suzan, bu sözlerden derin ir istikrah duydu. Kardaşi ere kadar yuvarlanmıştı! etle ürperdi; bu - sukut adamın yüzüne tükür- daha da ileri gidip onu tatlamak istedi. Fakat bir pazelikten korklu. O andaki siyslna kapıldığı gibi, elde netice felâkattan başka P şey olmiyacaktı. Cemal $ azmetmiş - olduğunu ga”i&pat sdiwşırdıı. ğ;'ıu_ | gözü kondi parmağındaki tüğe ilişti. Bunu Şakir mü- tebetlerinin ilk zamanlarında Vermişti. Asabı. bir hızla arıp, Cemale uzattı: CAİL akıda gil. — Nedir 0? LE Mıjııııı] ve- lilliyet' İKASI No 28 RMA YAZI Riiz Bugünkü umumi r #ferberliğinde halkı bu hu- susta da tenvir vazifesi genç müallimlerimizle yeni kitap- lara teveccüh ediyor. DÜŞÜNLÜKLERİMİZ, Lisan inkılâbı Artık tekâmül devrindedir Dilimizde büyük bir Iokilap vücüt buldu. Bu Inkılâbın me- mleketin hayat ve İrlanı için haiz olduğu ehemmiyeti tarıfe hacet yoktur. Her taralta açılan millet mekteplerine — sığışmıyan yüz binlerle, hatta milyonlarla okuma yazma talibi bunun mücessem şahitleridir. Her İnkilâp - gibi dil inkılâ- bının da - başlangıcında çabuk davranmak ve gözü asıl mak- sada dikip teferruat bakma- mak tabil idi, Esasa karar ve- rilir yerilmez hemen faaliyete geçilerek kısa bir. zaman zar- fında yeni - alfabenin tamiml İşte bu inkılâp hareketinin teza- bürü demektir. manın zaten pek - basit kaideleri bellendi. Mektepi Çocuklar, millet mekteplerinde halk bu yazı ile okuyüp yaz- mayi- ögreniyor. Bü cihetle iris kılap bhareketi muvaffak - oldu demektir. Şimdi sıra Tlisanın bu yenl hareket önünde tabi olacagı kaldeleri tedvin etmek ve dilin hakikt varlığını ara- yıp bulmak - işine — gelmiştir. Bu iş ise daha ziyade ilim, Ibtisas ve tetebbü işidir. Dil encümeni İnkilâpçi - bi heyetti. Hareketi de — inkılâpçı- lara yaraşan şiddet, sülr'at ve kat'iyet ile mütemayiz di. En- Cümenin yerine gelen yeni Dil Heyeti ise daha ziynde- tekâ- mülcü bir mücssisedir. Bunun faaliyeti daha ziyade itiba, di- kkat, burdeculük ve araştırma İle İnkişaf etmelidir. Lisanın kelimelerini ve kaldelerini tes- Y” cderken bu esası göz önün- en a 'a uzak tutmamak lâzı- mdır, " FELEK Soğuk yazıyorsun! Yazıların derecei hararetini okuyuculardan — sormalı. Dün bana bir arkadaşım sordu: —Yahu bu günlerde yazılar biraz soğuk düşüyor ? bir kar tipisinin etrafı kırlaştırdığı bir sırada sorulan bu süale şu cevabı verdim : —Kardeş! Şu etrafına bak! Sıfırdan aşağı 6 derece soğuk varken yazıların neden soğuk olduğu sorulur mu ! Belli bir şey; havadan ! yazılar hava tesirile sıcak ve soğuk olurlar. a Yaş Uüra Lisamı halkta “Kuru iftira, diye korku ile bahsedilen bir belâ vardır ki, hemen Cenabı Hak cümleyi bundan korusun. Bir de *Yaş iftira, vardır ki bu günlerde hepimiz ona oğ- ramak- tehlikesi altındayız. Bu “Yaş iftira, dediğim şey, “si-, Jozşun en son ismidir. Bunun böyle tesmiye edilmesine sebep : viyorum.. Satarsın. — Daha ne | istiyorsun? Hele, bakayım.. Kalay değil a? Cemal, yüzüğü — souk kan- hlıkla öline aldı, içinde bir şüpeyle evire çevire taşı mü- ayene ettikten sonra, yeleğinin cebine yerleştirdi. — Buna da eyvallah! — Hayde git artık; dürma, — Giüdiyorum. Ama, anbeş yirmi gün sonra gene bura- dayım, bilmiş ol. Allaha 18- marladık abla hânım! - Deli- kanlıya benden selar | Cemal oradan uzaklaşır uzak- laşmaz, Suzan kendini köşkten içeriye attı, fakat iki adım ileri gidemeden, avluya. hisisz ve -hareketsiz yığılıverdi. elile işart etti. dün 80 dı, bu gün 90,, diyorlar. 'an | nereye gitseniz, nakadar ta;— ı saniz, ne yapsanız, -iftira gibi- arkanızdan yetişerek sizi leke- lemesidir. Muharrir arkadaşlâr. dan biri aünkü “Vakit,te kar yagdığı için sifozdan kurtuldu- gumuzu sevinçle yazıyordu. Ve nutmamalı ki güneş çıkar çık- maz bütün o bem beyaz kar tabakası İstanbul - sokaklarını Çamur deryası haline koyar, o zaman ofomobillere eteklik ko- nacak diye bekleyenler değil, kendi eteklerini vaktında top- dayanlar temiz kolir. Emanet erkânından birisile görüşürken bu bahsi açtım : — Evlâdım! Sekelenmek iste- Miyorsan, otomobilden —uzak ! Bu zat Bir müddettir tram- vayle yolculük ediyor. Yine yangın! Verilen haberlere göre Ta- favla yangınının tevessü etme- sine *Su şirketi, sebep olmuş. Eğer bu haber doğru ise bu şirketin — halâ — cezalanmamış olmasına cidden hayret edilir. İşin garibi her büyük yangın- dan sonra verilmesi mufat olan raporda daima — susuzluktan bahsolunur, ve bi sebebi şikâ- yet yine kaldırılamaz. çeşmim — Bir kuçük mustak gebi dürmaz akar 1 , Misramnın ifade eltiği yaşlık sa şirketinin yanında Tufan tesiri yapıyor! Bu ne kuraklık yahu ! Felek KULA ei Bakallar ne diyor? Şu son günlerde iktısadi ha- berler arasında sık sık isimleri geçen bir de Et ve diper hava- yiç fiyatları vardır. Fiyatlar şu kadar daha da yükselecek miş, V. S. Sonta da mini mini serlevhalar altında bir takım sualler: Kasaplar ne diyor ? — Bakallar ne diyor ? — Sebzeciler ne diyor? Dün matbaada çalışırken Fran” sızca Milliyet erkânmdan bir zat yükselmiş Biktim bu. manastz sualler. den. Şimdide bakalları ele aldık: Fasulya fiyatları hakkında bakal- lar nediyor? Ve bir kaç defa başını sağa sola salladıktan sonra: Ne diyecekler, birader dedi “ver bir okka eti dediğin zaman Kulak misa TEMAJA HAYATI Fransız Tiyatrosunda Yeni komedi Turnesi Mogador öperet takımı git Onu takiben Komedifransezin sabık szn- atkarlarından olan Mme. “Huguetre, (sabık Duflos) bir komedi takımı ile Feaasiz tiyarrosuna - geldi. Bir kaç günden beri bu takımın oyunları havaların — müsaadesizliğine — rağmen kibar sınıfın görüşme ve buluşma Veri halini aldı. X — Şakir bayimiz bundadır? Hizmetçi kız, bü hiç tani- / »| ToManına dü ayni İsmi vermişi “perdeden ibaret Oolan oyun bir büyük | yer bülüp . yerleşeti madığı ziyaretçiye derhal müs- pel cevap vermekten çekindi. — Ben bilmiyorum, . efon- dim, dedi; hammfendiye sora- yım, — Sor, kızım, sor. Dersin ki Kirkör efendi gelmştir. Fa- kiri Suzan hanım da tanir. Kız, berifin yüzüne bir daha bakıp, ihtiyatan kapının kana- dini örterek içeriye koştu. Av- deti gaçikiyordu. Bu müddet zarfında, Kirkor efendi etrafına Mmütecessis nazarlar gezdirdi ve kendi kendine söylendi: — Vay köpoğlunun kızı! Kim dar idi ki böyle kıyak işler becerecktir. deyi? Mızınız Suzanın, gel de oturduğu eve bak. Burası - varken, Madam Rozun çiltehanesini ne yapsın? Hizmetçiye baktı isam, nasıl lüküs yare geldiğimi ke, asind AAA - Mme*Huguette Duflos, nün geçen sene Komedi Fransezden ayrılarak sinemaya İntisaba kalkışması epeyce dedikoduyu mucip bolmuştu. Sanatın Mekine önünde Meğtöbiyeri davasını güdenler böyle maruf bir tiyatrocunun sincmayı tercih etmesinde kendi iddi- alarına küyvetli bir delil bulmuş- lardı. Senatkârın. Açkrar dyatro Hlemi- ne dönüşü de tabit aksi'Tikirde olan- lan sevindirmiştir. Mm Hügüette tümesi pazar ak- şamından beri oyunlarına - başlamış. llk olarak “Aşk uyumaz, namt alanda nakil ve mükerreren sahneye vazedilmiş olan, “L'amour veille, Piyeslerini oynamıştır. Üçüncü oyunu olan “L'ecole des cocottes, , yani *Lokotlar mektebiş. komedisini evelki ! akşam seyrettik. “Armont.. ve “ Gerbidon , un | Müşterek eserleri Olun bu. oyundan | güzide romancımız Hüseyin Rahmi BE, bir eserinde bahsectiği gibi, tl;l( ç ve kibar alüftenin yetişişini gösteren bir nevi fantazi piyesi zannolunabilir. Fakat son perdesinde birden bire O hafif piyesin incâ ve zarif ruhu kendini gösterir. Piyesin başlıca şahsı olan *Ginette 1 Müelliler bize üç muhtelif hayat devresinde gösterirler. Birinci per- dede kiz gevimli, Basit, hevesine tabi bir küçük metrestir. Genç bir adamla sevişmiş, beraber - yaşamak- tadır. Bi Ücarethanesinli pen- kızı banyoda seyreden orta yaşlı bir tüecar aşkını teklife İkinci perdede “Ginette ., bu tüccarin metresidir. Eski Aşığın melenin gün- artarır, elinden gelen eyiliği deliğin yapar. Bu zamanda ğenç kadın bilhassa meclis aralık öğrenmek için bir hoca tutmuştur. Zeki talebe az zamanda aldiği derslerden istifade eder, ki bu perdenin sonunda maxisi olan genç ve hali olan Orta yaşlı aşıkların arasına müstakbel olan: ğenç.. zengin, ve yüksek bir adamın - karışoığını görürüz. Üçüncü perdede artık genç kadın Parisin — vıldızlarından biridir . Hocası kartlarına teklam diye onun namını koyar, sabik — ve lâhik arka- daşları omunla ifrihar edörler. Bütün gazeteler ondan — behsederler. - Hatta © gece de bir nazirin /davetini al. miştir. * Böylece Evropinil Süvük Şehir- Teti hayazının ekseriyit şahit olduğu Farip bir. yükselme harçketlerini takip eden, önünde Dir dazırın metresi Onnak kapısını açık gören Ginette, ilk sevdiğinin izdivacı haberini aldığı, hocasının yeni- yetiştirmekte olduğu kenç kızlara nüzunelik yaptığı ayni gündeggki muhibbesi ve şimdi oda nizmetçisi olan kadının safiyane se- viştiği birkençle zevke dalışını göne- rek hemen © kayıtsız. ve gösterişsiz bayata avdet iştiyakma düşer. İş piyest birden hire yükseken ve ruh. Tulaştıran du bu anl ve rakik tahav- Mme Kügüctte buü genç kadını tatlı sesi, zarif evzar ve sevimli odası — ile —pek * güzel — remsil etiği zibil üç dşık rollarını da M. Lafon, Berger ve Lacroix pek iyi teşhis eylediler. Hele muallim rolünü ifa eden M. Escande ile oda hizmetçisini temsil edeşi Vimc Michel güyet Küvyetli birer teçsin ve ceşhis kudreti gösterdiler. Yeni türne daha birkaç gün şekrimizde — kalacak ve — muhtelif neviden oyunlarla heveskârları neşe- lendirecektir, Bo tmenin şehrimiz tiyarro meraklılarının hüsnü kabalüne Jiyakatini ispat etmekte olduğunu memnuniyetle gördük. İ. NECMİ anlamışımdır. * Na — deeceğim şimdik bunlara? Derken, kapi tekrâr aralanıdı. Bu sefer, Kirkorun karşısına bizmetçi değil, Şakir bay çıktı. Pek de mültefit sayılamıya- cak bir tavurla muhabbet tel- Talmı se'am.ayıp, içeriye aldı. Biraz soura, misafir odasın* da, karşı karşıya idiler, Şakir bey, sebebi zivameini istizah edince, Kirkor riyakâr tebes- sümü ile söze başladı: — Zatınızı kaybettik, bey- zadem.. içimize merak düştü. Baktı isek ki bir yerde görün- moorsunuz, altık - kalkıp gel- dik. Nasılsınız?. Keller eyidir işallah? — Eyiyim, hamdolsun, —Çok şükür.. Suzan.. Şey.. Hanım ne yapoor?. Eyidir? Oda eyi. — Maşallah, maşallah! Dağ- rusu kıismeti açığımış. Keonne piyango vürmüşç: yakut ki tav- EAN aa t ; ERŞEMBE S 244 KANUNUSA Mikiüye, Nommarrn, Viyatro e D e ü lada düşeş atmıştır. '““:ııı.ll IRZA ZAMANINDA HAMİL MUZIR DEĞİLDİR. Kadınlarda süt verme ve gebe. Tik esnasında (fili içtimam doğru olup olmadığı hakkında öteden- Beri çok şeyler söylenmiş, yazıl- mıştır.Bizim bu baptaki fikrimiz ise irdâ ve bamil esnasında te- karrübü cinseynin müuzir - değil bilakis mülit olduğu zemininde- dir. Evel irdâ zamanında vuku- bulan — münesebeti harimiyeden miz?lkadin zan olunduğu gibl siüte mazarrat gelmez; bilakis münasebetin inkıtar sütün mikda- Tni azaltır. Bunula beraber ka- dınlarda süt verme zamanında bir yeni hamil korkulacak - bir Şey değildir. Yalnız zail, nahif kadınlarda - hamil vukua gelirse sütü kesmelidir. A.B.Z Dr. Muhiddin YENİ NEŞRİYAT —— Seçme yazılar Dil encümeni azasından Ya- kup Kadri, Ruşen — Eşref, Falih Rifkı Beyler taralından encümen ramına tertip olunan * yazılar,, intişar etmişti yeri Türk muharrirlerinin yazı- İsrından — seçilmiş ve tertip edil- miş olan eser hem Türk edebi- yatı hakkında bir fikir hasıl et- mek, bem de yeni harflerle oku- mayı sür'atlendirmek için pek ziyade istiladeli olan bu eseri okuy Seçme yazılar yeni Türk mutbas- cıliği itibarile de dikkate şayan bir kitaptır. Buma yeni harflerle çıkan kitapların en en gü- zeli Ve en Avrupatsi diyebiliriz. çne Eski ve ı1mıza tavsiye ederiz. AAT UN SK SAA Müzayede ile satış ikinci kânunun 25nci Cumt ve 97nci Pazar günleri sâst 10 da Beyotlünda Kalyoncu kulluk caddesinde Topçular Csabik Sillogns) sokağında 2 nume: rolu hanede bulunan eşyalar nakliyat hasebiyle müstacelen müzayede süre- tiyle satılacaktır. Asri ve sön model yemek ve yatak oda takımları, büleler, yemek oda masalan ve sandalyeler , “ynali ve aymasiz dolaplar, malet ve lava- bular, sarı, demir ve İake köryolalar, divanlar, kanape takımları, fildişi ve lemell kürüphaneler ve yazı- hateler, sâlon ve Çay ve sigara ma- saları, portmüntolar, aynalar etajerler, bronz mangal para Küsası, cepsiler çay | takımları emaye banyo - odası ve sair eşyalar . Gayet guzel Secade ve Halıları Pey sürenlerden 100'de 25 teminat akçesi alınır. Anatolu ve Acem ga memememamnz # Matbuat balosu ? 28 Şubatta Yalnız bazı Türk ve e- nebi kibar aileler davetlidir. — Burası vaki dir. Lâkin bana öy biraz uzak olmalı. Kışta kiya- metle bunda kalacaksınız? — Bakalım. — Bana kalsa; - saptembre geçince İstanbola “inmelisiniz. Nekadar olsa - Bayoğlümüzün hali ehvalı başkadır.. Kellidir. Surp Hagoptâ cenabınıza ham vcuz, hem de kıyak apartıman- lar bulurudum. — Kinmoorsunuz. Irahatsız- sınız acap? He.. Şakir boyim? İki tek düz ırakı attığın - gibi iÇOOrsUNn? bu süale de ce- vap vermiyerek, sadece dudak büktü. Bu vaziyat ermeniyi son derece sikiyordü. - Söyle- mek istediği sözler dudakla- rına kadar çıktığı halde, tekel- O gece, meşhur emrazı ak- liye ve asabiye —mutehassısının etrafını almışlar, Lin bir sual Deliler - hakkında mufassal — maluma) — İsteyenlerin ekserisi kadındı. Sarışın bir hanım efendi dedi ki: — Delilerde — gördügünüz en şayanı dikkat mısınız. — Doktor bir müddet düşündü, sonra anlatmaya başladı: “Bir hastam vardı. Kafa tasının barçalanması neticesi çıldırmıştı. İşileşmesine imkân yoktu.. Buna rağmen iyileşti. “ Onu sakin sakin alfaçların altında dolaşırken görenler, mec- nun olduğunu kabul değil anla- yamazlardı. O, sanki kaderine gibi sükün içinde soruyorlardı. vak'ayı —anlatır. razı olmuş yaşıyordu. “Deliliği yalnız bir hareketin- den anlasılırdı. Mütemadiyen kolunu kaldırır, ve muhâyyel bir sineği yakâla- maya çalışırdı. İşte bütün deliliği bundan ibaretti. *“Yanına gidip konuşduğunuz zaman melül melül yüzünüze ba- kar,sonra hazin hazin gülümserdi... Genç hanım efendi israr etti: — Bunda şayanı dikkat biç bir şey yok. Doktor başını salladı. “Müsaade ediniz, anlatacağımn. Bu adamın kafa tası kırılmiş, beynine kemikler batmış, ba suretle, paralizi husule gelmişti. *Dikkatle, itina ile tedavi edildi. Kemikler ayıklandı.Yalnız bir kemik kalmıştı ki, çıkarılma- sına imkân yoktu. Fakat ucunu biraz kaldırmaya muvaffak olur- sak adamı kurtaracaktık. “Ameliyatı yapuk, kemiğin ucunu beyinden ayırdık. Paralizi yavaş yavaş açıldı. Hastanın aklı F | başına gelmeğe başladı. “Fakat tfak bir ihtiyatsızlık ee | cinneti tekrar tevlit edebilirdi - korkarak aldı; şaşkınlığından fılcanı koyacak yer bulamallı; komik bir, tavurla sağına, so- luna bakındı, bir &ehpa aradı. Nohayet bunu cigarasız içmeğe katlandı. Bir müddet, odanın. içinde, yalınız hafif bir dudak şapır- tısının ihlâl ettiği bir sükün hüküm sürdü. Derken Kirkor. kahvasini bilirip filcanı yere — bıraktı. Kirli bir mendille dudak- larını sildi ve tekrar şöyle bir girizgâhla, mükâlemeye zemin istedi: İ dem.. demek oloor ki bi unutmuşunuz gayrı. Halbu ki elimin altında neler, ne piliçler vardır bilsen! İnsan herbir işta arasıra çoşni deyiş- tirmeden olmaz. Kırk gün pak- lava yersen, bir gün de canın elma kompostosu ister, Onuy- cin, bir ara cenabınla bulu- - Son gayret | metçi kızin ıwti;dipi kahvoyi îalîv; da şöyle | 5. Fahri Celâle Başı mütemadi pansıman — için- deydi .. Kendisine lâzım gelen talimatı verdik, hastaneden çıkta. *Fakat İyileştikten sonra cin- netten daha fena bir halle kar- şilaşti. — Sevdiği — kadın bi birisiyle evlenmişti. Bu hassas ve hasta dimağ buna tahammül ede- medi; Tekrar hastahaneye geldi ve artık hiç bir şeyden, hiç kim- seyle konuşmaz oldu. “Saatlarca, gözlerini bir nok- taya dikerek sessiz du ayordua. Fakat — malâl beyninden — kara düşünceler geçtiğini anlıyordum. Bir şey soracak oldum mu: —Merak etme doktör, ken- dimi öldürmiyeceğim, diyordu. “Benim içim rahat değildi. Her halde bu hasta dimağ bir şeye hüküm verzecekti. “Bir Ziyaret günü, ahpapla- — taridah birl bir kadın Hakkında Ona yeni bir haber Hetitdi.. Akşam gardiyen baber verdi — Hastanız * tekrar Çıldırdı, döktor., Genç hanım gene atıldı: — Bunda şayanı dikkat bir ŞEY yök. Tabit - çıldırır. “Hayır hanım efendi, tabif çıl- dırmadı. Beyninin ne halde ol- duğunu biliyordu, Aşkının acısına tahammül edemeyeceğini de an- layınca pansumanını Taçmış ve — son bir gayretle yerinden oynat- tığımiz kemiği tutup tekrar beynine saplamıştı. * İntihar etmemişti. İntihardan daha feci bir şey yapmıştı, dıma- Bini, idrakini katletmişti. , “ Zavallı adam, çektiği azabın derecesini tasavvur edersiniz., Şarışın hanım efendi içini — Eveti. Dünyada ne de fe- © Na kadınlar vart Nakleden Selâmi İzzet n bir - kolaçan edelim. Madam Roz çok selam etti: Bir Osmanlı karısı gelcor şindik orda, görmelisin ne kı- yak Şeydir deor. Gerçek de ;;ğîı»ldir. I:giniııî' Bon, daha lesine karı görmemişim. gılq'ı bey uzun uzün Kir- korun yüzüne baktı ve birden ona şu söali irat eti — Sen, bunun için mi gel- din buraya? — 3 Beklemediği bu hitap, mu- habbet tellalının zihnini altüst etti. Nöcevap vereceğini şaşır- di. Gülarnk:p j - Ben başka ne için geli- rim? dedi. Cenabın gibi kib zatların kefine hızmet etmek- ten gayrı bir işim yoktur. — Peki ama, burasını sans kim tarif etti? , j — Yürekten yürağe yol yardır. Kendim kefşetmişim. — Hayır. Burayı biri â