Hilkir, SMilliyet ASRIN ÜMDESİ *MİLLİYET.TİR 22 KANUNUSANI 1929 BUGÜNKÜ HAVA p Bu gün hava karlı olacak ve kar tipisi sabahtan akşama kadar devam edecektir. Bu esnada muta- yassıt şiddetli poyraz rüzgân ese- cektir. Dün derecel hararet — 3 çe kadar düşmüştür. “FIKRA DÖRT DÜSTURLA " HULASARI Düstur, I: Yeni harfler “Esasi hak- dar, dan daha üstün kiy- mette bir mukaddesedir. Düstur, ll: Yeni harfler mukadesesi. her türlü taarruz ve tedahül- den bila kayit ve şart- kat'i suürette masundur. Düstür, 1lI: Bu tecavüz kalem, dil, düşünce ve kalp vasıtalari ile tecelli eder, İzahı: Binaenaleyh mukaddese- mize ne kalem, ne dil, ne düşünce ne kalp ile, hatta ne- İhtiyari olmıyan- rüyada bile tecavüz edilmez. Düstur, Vi: Yeni harilere dahli, teca- yüzü Türk milletinin haya- tına, istikbal ve istiklaline C emniyet ve rzına tecavüz telakki ederiz. p. * Ey bilmediğimiz, tanıma- diğımız, mevcut - olduğuna hümal vermediğimiz mezhul| dnsan! Varlığın, zuum — ve | / tasavvur çerçevesini aşmasa bile gene ısrarla ihtar ede- riz ki, yukarıda yazılan dört düsturu nefes gibi içine ve / can gibi varlığına sindir. Meçhul insan! var- oldu- Oguna — olacağına İnanmak istediğimiz muhayyel mah- |lük! Eğer bir gün galat his- derin, sakat fikirlerin, berbat öreneklerin seni aldatmağa lkışırsa, — İtaattan — önce - yapacağın bir tek hareket vardır: Başını etrafına çevir- mek ve otrafındaki eli alfa- |“beli mukaddes heyecanlari görmek.. — Üç kere otuz asırlık bir mülletin on kere otuz gün içinde nelere kadır olduğunu görebilirsen bu âli ve kutsi karvana sen de gönüllü bir yoldaş olursun. Türkün kurluluş ve yük- seliş yollarına- — veley ince bir gölge halinde dutmak, mucip olan en büyük Hikasttir. g * — Bu satırların sebebi şudur; sıra iyi ve doğru şeyleri tırlalmak —icna ve iğri ere meydan vermemek- Knvmu)ııı um.. Hayır ! Likın ben beye kımsesiz olduğumu emiştim. Seni kim deye latayım. Kardeşimdir dersin.. Öldü olur. yosmmam. - — Dünvada olmaz olmaz , zanın hem asabiyeti, hem- e telaşı :ıı'lıyovdıı Ellerini dııdnldnıınd.ıh Müs- şülümsemeyi Iııralıınıyı- PASTIRMA' YAZI FELEK ARAYIPTA BULAMADIKLARI! “Bazı arkadaşlarda levhala- rın imlâ yanlışlarımı bumak hastalığı var. bu —meyanda * Akşam , gazetesi daha leri giderek levhasında imlâ yan- dişı olanlar derhâl bu yanlışı tashih etmezlerse yanlış levha- resmile birlikte teşhir oluna- caklarını — yaziyor ve - siftah olarak * deposu , yazılacak yere * deposı , yazımış üç levhanın fotoğraftsini koyuyor. Eğer yanlış levhaları tashih ettirmek için refikimizin bul- duğu çare bu ise bunun aksi tesir yaparak doğruları eğrilt- mesinden korkulur , çünkü bü- tün bü levha sahipleri isimle- yinie gazeteye geçmesini bir teşhir değil bir-reklâm telekki edeceklerine şüphe yoktur. Eğer refikimiz bu işe başlarsa arkası gelmez zannederiz DÖR'T AY SÜKÜT! Hekimler cemiyeti reisi ve Şehremaneti - Sıhhiye müdürü Doktor Nşe'et Osman Bey son münakşalar üzeline artık ğaze- tecilerle görüşmemeye ve dört ay sükülg karar vermis oldu- günu bir gazeteciye bildirmiş- tir. Eğer sözünde durabilirse hiç de fena fikir değil her iki tarafta dinlenir, )'(ıl!ıı. muh- | usmasına ü acebu o € ılılnlıı F KAÇAN TÜPAL ! * şekil s dünyanın hiç bir yerinde rülmez. Bu toplama ameliyatı esnasında görülen tuhaflıklar arasında birisi şayanı dıkkattir? | bize bu çeşit bir * dilenci avı, yapılırken , koltuk değneğile gezen topal bir dilenci beledi- yecilerin yaklaşlığını görünce değnekleri atınca kaçmış , o kadar ki arkasından, - bir ar- kadaşin dediği gibi - beddua yetişmemiş . Bunu ben Hoca Naseşttinin — kaz — hikâyesine benzettim . Hatırlarmısınız, bir gün Hoca Teymor ile göl şürken — kazların - kaç - ayaklı sormuş, hoca “kazlar bir ayak- lıdır , dsmiş ve filhal tek ayakla — dısarda duran bir iki kazı gösltermiş. Teymur - ise iki ayaklı olduklarını iddaa etmiş ve elindeki sopayı fir- latıp atinca . talit kazlar iki ayaklarile kaçmaya başlamışlar. Bunun üzerine Teymur Hocaya muzafferane bakmış, Hocada : — © sopayide yesen sen de dört ayaklı olururdun - demiş. Belediyecilerin sopa - attiktarınt söylemek istemiyorum, zevallı- larin ( levha imlasi) ndan ba- şka - şeve bakıııa;vı vakitleri yok ki! HALIÇ VAPURU MU l(asıı!/ıuımıı' 't — Yahminine Mı_ahı nazaran bu günlerde Halicin donmak ihtimali varsada Em- anet bütün kuyveti le buna mani olmaya karar vermiştir. Çünkü bu takkauk ederse ko- rüden kimse geçmiyecegi mn- hakkakdır. FELEK ULAK » MiJAFiRI Yazı işleri müdürü... Dün akşam matbaada, İisanı- mızdan bir takım fuzuli Arapça harflerin atılması lehinde hasıl olan cereyandan bahsediyorduk, Bu meyanda bazı kelimelerin ismi geçti ve bunların - yerine Türkçelerinin pek- âla konulabile- ceği hususunda müttefik kalındı. Etem İzzet, bu aralık: -Ohalde dedi, mesela bizim unvan da “Yazı işleri müdürü, olur. Hep birden: Evet dedik. * yazı “İşleri müdürü, Fena mı? Arkadaşlardan biri atıldı: — Feha değil ama, para İşleri müdürü olsan daha iyi olmaz mı? Kulak misafiri Askeri bahis £ilıhların kaldırılması hakkında bir ingilizin dü- şünceleri Cihan Harbinin son günleri- nden sonra tamamen ön yil geçti. —Sitahların — kaldırılması, yabul azallılması, yahut ta ka- yitlere — bağlanmı hakkında her yil şayıalar çiktı, yeni toplanmalar ve konuşmalar ol- du. Hiç bir netice vermedi. Son yılda ilk Tit bir adım olmak üzre zehirli — gazların kullanılmaması hakkında Mil Tetler meclisinde bir karı karıldı. Bazı bükümetler rarı palömentolarından geçirmek suretile fili ve hukukt bir sure- tte tastik te ettiler. Hatta son günlerde bizim Büyük Millet Meclislmiz dahi medeni vâzife- sini yaparak bu kararı tastik etti. Fakat bu küçük hatvecikten | daha ötoye bir adım atılamadı. Franmsızlar, âlaman intikamından korktuklarını ileri sürerek, Leh- liler Ruslarla Alamanlar arasın- ae nmaraamam ae n L | | silahsiz kaldı. Hemen bir sopa ga akışıp Kalmış. olduklarını | iddla ederek, li herkes bir k oSilakları at- makı İşine yanaşmadıkları gibi, geçen her gün ve saattan isti- fade ederek dişlerine kadar si- lTahlanmak fusatını dahi kaçır- e Deyli Telgraf gazetesinde bir İngiliz zabitinin silahların kaldırılması hakkın- da bir- yazısım okudum. Muh- teviyatının garabeti hasebiyle ve bir de bu Mmes'elede İngilizr lerin düşüncesini bildirmek iti- bariyle aynen tercumeyi fayda- hr buldum. Uzun müddet Hindis- tanda polis zabitliği etmiş ol- duğümu — söyleyen bü - zabitin yazdıklarının hulasası l.ıı Şu- dır' “Zannederim, ki silahların kaldırılması, sulh işi için elim bir hiyamettir. Bilhassa Hindis- tan için bu mes'ele kelimenın bütün manâsile kati bir hiya- ttir. Sözlerimi : Ççok eyi tarta- işgalinin zaiflemesi ve bır çok insan bayatının helâk edilmesi demektir, « Bana öyit geliyorki , bir çok insanlar ;' silahlanmak , silahları kaldırmak — meselesini avrupalı ve yahut avrupalılaş- miş milletler İçin elbise değiş- trmek kadar kolay sanıyorlar. Acaba — Avrupunın — hudutları haricinde yaşıyan geniş İnsan kitlelerinin harbın furtunaları içinde malıv VE helâk olmala- rına müsade etmek şartile , biz kendimizi Londrada , Pariste ve Berlinde - dahi bomba taar- ruzlarından ve zebirli gaz hücü- mundan masun kılabllecekmiyiz?» oİşin en güç taralı neresidir, lılhurmn—uruı ? Silahların kal- dırılması işinde bizim yani İn- gülterenin ön uyak olmasi ve başa geçmesi keyliyetidir . » “İkinci mes'ele de silahlanma- mu tahdidi işinin yalniz o idgültereye tahsısı değil, belki de müstemlikelere dahi teşmil edilmek tstemesidir. Böyle bir tahdit sulhu değil harbi getirece- ktir. Kaba ve vahşi kabileler * diyeceklerdir, Kİ : « Bu çürük İngilizler de şindi bizim gibi | | yakalayup onların üslüne sal- diralim.» Şimvari — haydütları hudüdün öte y—ıımuı dişleriLi bileyorlar. “Biz açık, ııç. çaJp ve namuıs- lu bir tavt İle İlân etmeliyiz : Sijahlarını atatâk en son millet angilizler olacak!ı “Harbin yeryüzünden kalk- ması İçin yegâne çare silahın lması değildir. Amerikan do- nanması ile İngiliz Donanmasını ortaban kaldıracak olursanız bu iki milletin birbirlerine olan muhabbetlerinin - artacağımı mı zannedersiniz? Hayır, bilakis, Amerikan ve İngiliz milletleri- nin temasını ve rabıtasını arttı ran onların gemileridir., « Bir tabancalarımızı kuyoya atı Ka birbirimizi öldüreceğiz: fakat harp gemilerinin varlığının verdiği korku, hiç olmazsa, har bin önüne geçiyor.> «Birde şunu düşününüz ki Rusya yarı silahlı değildir. O, büyük bir harp için herkesten fazla hazır'anmıştır.. İngiliz zabitinin sözleri burada bitti, Tuhaf zihniyet değilmi? Cinoğlu SHH gu Donma, Donuk Donuk ile yanık beyninde hiç bir fark yoktur; her ikisinde de sebep hararecin tefrit ve ilran gibi ayaı Mücssirin şiddeti tesirinden ibaretiir, Yanıkta cild ve nesci- bedenide ne gibi bir tegayvür husule geliyorsa donukta da aynile - öyledir. Gerek yücudün bir kısım gerekse - tekmili dönm $ olan olan bir adatı derhal Şıcak - bir mahslle götürmek, — Sıcak bir. banyoya sokmak - iyi degildir Evelâ souk (T0derece ) bir banyoya koyup sen banyonun — derecesi artırılmalrdır: banyodan sonra kolon h ve ye İspirtolu Ve yahut kurşun kesi, kâfuru rubünu bavi souk suya Va a miş bezlerle halifçe do tarafından Iı slemek , Üünvanile süt ıni basleme, bakım ve büyüt- a bir eser vucude intişar eden bu ikları hastalık ve korunma çareleri de gös- termektedi! BAĞ BUZUMU biyat cedidenin hazin şairi Hüsyin Her B tarafındam v neşredilmiştir. ismini taşıyan ve seçilmiş şiirleri ihtiva oden — bur eseri » karilerimize tavsiye ederiz Büg buzuümu GÜNÜN LÂTİFELERİ — Mele bugün de kuruşu al HALİCİN DONMASI MUHTEMELMİŞ lum! Yarın Haliç donarsa o zaman köprüdeki kalabalığı görürüzi Hey elendi! Isin Halicin donuna kaldise ıyııdır. kittir dünya kazan, ben kepçe seni aradım. Herhalde kara gözlerine vurğgun olduğumdan değil, maksadım var . — O hülde çabuk süyle . ir anacığım .. amma tez camlısin ! Şöyle içeriye girelim, bir kave falan içelim .. soluk alayım, sonra . Suzan pek fazla sabırsızla- niyor, sinirleniyorrdu . Şakir in eve ıvdıı Saati — yaklaşı- d;ıgıııı deye takdim - etmeklen hölde utaniyordu. Bu ağzı bozuk külhanbeyinden Şakir hiç şüpesiz hazzetmi- yöcekti, Sonra Suzan Cemalin b a ru, lehçesi, gülüşü, hatta gelişi onun n& mal olduğunn pekalâ Bir ayak evel bu muzir mah- luku evden uzaklaştırımak Jâ- ginden lıırkıvnrdıı Hali, tav- gösteriyodu. O husızlık da yapar, adam da - öldürürdü. zımıdı. Zavalh Suzan, - eudişe- sini sesinin mıımoaıyie belli ederek: - Burada bekle de, dedi, sonra içeriden para getireyim. — Kaz para? — Çantamda ne varsa, Üç.. Ccmıl kız kolun- dan yakaladı. a — Bana bak!, Öyle üç.. Beşle ben buradan kımıldan- mam, haberin olsun.. Adam akılh dünyalık uçlanacaksan, eyvallah, Yok, sadaka vere- =n, karşındakı - kör dilenci kodoş sana - dilediğin çentezi biter. ._Ü_ç.gı—ıg yalvardıktan Ka e ğ Çamal! — Vız gelir. Moruktan iste. Suzan böş Bulundu; anla- madığı bu sop tâbirin mana- sını sordu; Camal de bütün gilzatiyle izah etti. — Bizim enişte oluci yus yok mu? Ondarı çak, hana uçlan. — Ne diyorsun, canım? — Açık açık konuşiyorum. Anlamıyacak'ne var, be? — Yapamam, Camal, — Yaparsın anam, bul gibi yaptısın,. Benim sen ablam olasın da ben sıkınlı çekeyim, olur mu? Elâlem ne der? Bu aynalar, bu surat, bu ağız, bu burun sende iken, eğer aklını başına toparlarsan, değil beni, leni beslersin, bel Hangi yermez? Hefif acık mirmnkırın ettimi, vatağa almazsın, volur sonra, alımallah, istediğini iki kat, faizi ile beraber verir. Ne hacot, sean bünları benden eyi çakarsın; sana osaaflığı ben öğrelecek değilim a Suzan zayallısının ruhi wzlı- rabı gittikçe artıyordu. Bütün üzüntü sebepleri biraraya gel mişti. Birazevel yaşadığı müs- tesna saadet dakkaları fitil fitil burnundan geliyordu. Cemali biran evel başından savmazsa, Comal — burada Şakir beyle karşılaşırsa çok Tena olacaktı. Necdetle öpüşürlerken Comal görmüştü. Ağzından ufacık bir söz kaçırsa, bir ümada bulunsa, heniz temeli kurulmağa baş- layan binai saadeti Suzanın tepesine yıkabilirdi — Yalvarıp, Cemali ıı7îıkluşurmn lnrçıbı': abat kurtulmak elzem, mü- brem bir şeydi. - Cemalciğim... Güzel kar- »Bu defa kiremit ve tuğla- Hayat Amuca yeğen barda oturmuş- lar, hayat pahalılığından bahsedi- yorlardı. Nuri bey diyordi ki: — Hayat pahalığığnın sebebi alıcı İle verici arasında vasıtalar- dır. Komisyonçıları aradan kaldır. | malı, — Hakkınız yar amuca. Bu sırada Nürl bey, salonda “yucudunun — dörtte üçü Çıplak dans eden yağız esmer kadına tekrar bakarak içini çekti. — güzel kadın, Yeğeni İhsan gülümsedi — Pekmi. peğendiniz? — Evet — AÂlin, sizin olsun. — Oda ne demek? — size devrediyörum. — Aanlamadım. — Bunda anlamıyacak bir şey Yok amuca, bu kadın benim metresimdir. Mademki beyendiniz, size ciro ediyorum. — Sahimi bet — Bibet sahi. Yaşa İhsan. Bunun için ne B yapa Bugün bir şey söylemez yarın kabkar evii gider- taralimdan bundan benim gelmeyeceğimi söylersiniz. — Peki ama râzı olur mu? — Neden Ben Ona bu gece fis geçerim. Sizin Zen- olmasın. gin olduğunuzu, kendisin! - size sevdirccek olursa, hakkında pek hayırlı olacağını ihsas - ederim.. Bu surcdle de size ömrümde bir kere, bir şey-hediye etmiş - Olu- arım yorum. Bahtly Nuri - beyi — gözlerinin — içi güldü. Ellerini oğuşturarak: Var ol İhsanl. dedi”. Haki: katlı ve insan adamsın.. - Senin « kadar iyi adam olduğunu bu geceye kadar bilmiyordum. —Sizi çok severim. — Ben de seni eeverim. Sı- kıştığın gün olursa, merak etme, senlu için daima 20-25 — liram Bulunur, — Teşekkür ederim. amuca. Benim ayda beş kere — parasiz kaldiğım — muhakkak. Bana beş kere perakende 20,şer lira vere- ceğinize toptan yüz İira verse- niz olmaz mıf. Her halde — şu kadina bir bakmiız. — Yüz liraya deymez mi bu kadın?... Sizinle puzarlığa girmeyelim. — Luzüm yok buna — Âlat, Şimdi bir de izzeti nefsimi kuruyüp, 200 lira da bunun için vermelisiniz.. Metre- sini 100 liraya ciro ederim ama, doğrusu izzeti nefsim kadıudan daha kıymetlidir. . Hiç . olmazsa Lakırdilar gırtlağında boğu- hyordu; gözleri de bahçe kapı- sından ayrılmıyordu. - Şakirin gelme saati idi. Deli — olacktı. Cemal; ablasının, aşikâr olan haleti röhiyesinden istifade et- mek ıu.udı dedi; - beni Anlıyorum, ıııorııklı kar ik istemi- ynmıı. Yılzı'ıın sün.. Zaten. l.ııı. zi bayıl, çekeyim. — Vallahi şimdi param yok. Olanı vereyim, fazlasını sonra Konağa mi, y'ılıyı miz. Bn' deniz cennet kuşu böyle man- depsiye basmam. Senin gibi yosmada para olmaz olur mu? Çiflar çiftar dost kullanıyorsun; helbat anafordan değil a? — Sus, Cemal! Allah aşkı- na sus Z pahalı bit misli fazla.. Aşkım için bir — şey istemiyorum. Çünkü ont Paha. biçilmez. ” — Malum — ŞU kadınla, ' genç, güzel, * Şuh bir kadınla, şen, şık, mes'at — bir hayat süreceksiniz, — zevcle — Yaşayacaksınız.. Üçyüz — liraya deger bu.. — Seni çapkın senk.. al baka- lim üç yüz lirayı, Bu esnada yağız esmer kadın © çıplak bacaklarını oynatıp dürü- yordu. Ama bu kadın resi falan değildi. Otururkeu amucastı mek üzi Fakat İhsanın İhsan arı para İste pmaya başlad, mets | barda derhal — hay Bumun | n da: Söze pek dikkatlı ve ateşli ba tığını görünce bu kuyruklu yalant L uydurup 300 lirayı vurdu. * İ Fertesi gün Nuri Bey doğru dansözün evme — giti: Kadını * dedi Ki: — İhsan beyin akrabasıyım, sizi İhsari tavsiye etek Kadın gayret etti: — İhşan da kim? Bu sefer afallamasınmı. Nuri bey geldi, afallâdi ve İşi anladı. Hay rezil olan hay.. Bense bu geceyi burada — geçireceğim diye seviniyordum. Dansöz Nüri beyi - tepeden — urdağa kadar " süzdü, “sonra de. di ki: —Bu gün elektiriğin faturası geldi, sizde 25 nıı bulunur muf Nuri bey kudın.ıı 25 yeğeninc 200 lira vcndıkt:ıı #oNra, bayat pahalılığını düşündü ve kenci ım.ıııne söylendi; — Benim noktayı nazarını cok doğru; hayat pahalıhiğınin mü- sebbipleri ahit İle verici arasın- daki vasıtalarıdır. Nakleden ANK ARA I’Al AS (ANKARA) Bütün oğdalarda telefon, — sıcak kalöriferi vardır. Hususi banyolu apartmanlar. oıııırın Hatı: 6-8-)0 ve 12 | ” —'Süsârım ” ama, deciğim gibi... Beğim ağzım, altın kilir yurulmadıkça ınbdı kıbaıı alıştırdım. apayım?, İnanmı odama gide- Çektüelerimi kar (e Wmlw-ıyı im bak.. — Ara.. —wl(l) lııklı boklımn, :;ımhın=ı!: :;mın:'ko #a — — Olmaz, Ceomal... — Mis gibi olur şekerim. — Olmaz canımni. O yaba NC1 ada'm... ne deya vörsin? — Cemal, yaktığı cigaradan ik' - nefes çk | — Ben o delikanlıya ver-. dirmenin yolunn bilirim. Sen —