8 Ocak 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Na ıillliyeît j BUGÜNGÜ HAVA dun hınret en fazla üçe çıkı | bilmiş, en az guldüz yarım dere- /| ceye kadar düşmüştür. | — Bugün mutavassıt poyraz ese | cek, hava kapalı ve hafik kazlı lacaktır. DÜŞÜNDÜKLERİMİZ, DOGRU YOL Geç olsunda güç olmısııı; ti süt ııîhayet doğru yolu tuttu. Mu- hittin Beyin tavsiyesiyle veri- len karara göre emanet bundan — böyle süt işlerinde yalnız mura- kıp vazıyette kalacak ve süt - ticaretine karışmayacaktır. Emanetin iptidadar beri takip - etmesi icap eden yol bu idi. Biliyoruz ki emanet şehre temiz — süt içirmek için süt aliş veriş- — (ine girmişti. Ticaret maksadı ' yoktu. Fakat şehre temiz süt | İçirmek için emanetin ticarete -başlaması lâzim değildi. Ema- netin halka temiz süt içirmek vazifesi olduğu gibi, meselâ emiz yağ, taze sebze yedir- te vazifesidir. Bu vazife- lfasınde emanet yağcılık mı lıdır? Eıııanet daima hılkııı sıhha- Selek ruz ; fakat tali ve tesadüfün şu garip alması icap eder gıbl göründüğü bir da, kralın & esa- siyi ilga etmesi, buhranın pek derin olduğuna delâlet et- mektedir . Hırvatlar esasen devletin şimdiki târzı teşekkülünü beğen- memekte idiler . Şekli hükümetin değiştirilme- sini istiyorlardı . Fakat eski şeklin yerine hükümeti mutlaki istih bakınız ki biz hekimleri ©o kadar seven merhumun hazin vefatı bazı gazetecilere Türk tababeti oto- ritesini baltalamak fırsatını verivor ! Bu güne kadar varlığıyla bütün memleketin iftihar attiği Türk hekim- Kİ 1 a çe l eli SALI milli ve insanit vazifesini ifa ediyor. Memlekette 6 - ? Tıp mecmuası, her ay tibbi kitaplar — çıkıyor; her Türk doktoru ve bilhassa hocası okuyor ve yazıyor! Görmeyipte söz öyleyenlere hiç bir diyeceğimiz yok, herkes bilsin ki Türk Tababeti yük- seliyor gerilemiyor, misali pek çoktur. liğine hücum edilerek, Avrupad. doktor getirelim deyecek kadar haksız ve insafsız tenkitler yapılıyor! demek olan şimdiki şeklin idame- sine pek taraftar olmasalar ge- rektir , Çünkü 1921 Kanunu esa- sisinin lağvi ile Aleksandr yugos- lavyada idart mutlakiyet ilân , etmiş oluyor demektir . " Şurası muhakkaktır ki kral için bugünkü vaziyette yapacak başka bir şey kalmamıştı. Anasırı yekdiğerine bağlıyan Kanunu esasi artık bu vazifeyi görme- meğe başlamıştı . Bu vaziyette bir de anasırı kendi şahsı etra- fında toplamak çaresini düşündü. Bakalım muvaffak olacak mı ? FELEK KAR | Dolaştı dolaştı nihayet kış Istanbula da geldi. Kar dün sert bir karayel fırtınasının önünde “Istanbulu kamçıladı, artık bir iki ğün söz bilmeyen ve yazı yazamayanlara hafif bir mevzu, okadar ki sıcak bir fikir ceryanı önünds eriyiverecek. Bu sene karın en sevdiğim ciheti geç kalmış olmasıdır. MİDESİZ ADAM birind G T —ti İile alâkadar olaw işlerd / murakıp vaziyctinde kalmalıdır. — Nasıl ki süt işlerindeki kısa — fakat faydalı tecrübe de bize bunun yeğane çıkar yol oldu- ğ — guıııı göstermiştir. LAVVRENCE ğ Harbı umumiden beri bir serseri İngiliz yakın ve orta ark milletlerinin başına musallat oldu. Miralay Lâvvrence (Lorans Dokunur) namındaki bu İugiliz Kâh müslüman dostu, Kâh Arap birliği taraftarı, Kâh Şark millet- Tinin hayırhahı rolünde; fakat ima hakikatte İngiliz casusu vaziyetinde.faaliyettindedir. — İngiliz gazetelerinden ve avvrencein kendi yazdığı eser- lerden anlıyoruz ki umumi harpte ş rapları İngilizler lehine ayak- dandıran adam kendisidir. vvrence, Arap dostu vaııyetınde hakikaten, Ingılız lmpura- — torluğünuün hadimi olarak Arap- lar arasında nasıl oyun oyna- Odığımı, onları nasıl aldattığını /| meşrettiği hatıratında uzun uza- dıya yazmıştı. Biz bu neşriyatı sokürken Lavvrence in kendi oynadığı rolü fazla mübaleğalı ir lisan ile anlattığı kanaatına — varmıştık. yoksa her ne olursa olsun. casusluğunu yazıdığı eser ile itiraf eden bir adamın bu- — ndanböyle bu sahada çalışmak- tan vazgeçeceğini de zannet- B — miştik. Son gelen haberler, Lavvren- cem Afgan asılerile beraber — olduğunu bildirmektedir. Dün e. .dinimiz elden gidiyor» diye — Arapları kıyame sevkeden ve iheyet memleketi İngilizlerin line teslim eyliyen «Lavvraeuei» z. ibret ve intibah ile sey- dilecek bir manzara değil mi? YUGOSLAVYADA YVugo Jav buhranı Kral Alek- andrın kanunu esasiyi ilga ve meclisi meb'usanı — feshetmesi tine yeni bir safhaya girdişi Buhrandan bahsederken, bunun alelade bir kabine buhranı ol- O madığını dün yazmıştık, Filha- a Tabinenin teşekkül ettiği e& veziyetin tabil bir cereyan MİLLİYETİN EDEBİ TEFRİKASI No 20 dgün » dininiz elden gidiyor» de- Alfgan asılerinin başında görü - Bilmem hıııgl memlekette bir adam midesiz olarak yaşayor- muş. Ne rahat şey! Hoca Nasret- tinin eşeğinin rahat etmek üzre iken fevt olduğu hur vaziyet. | — Salahiyetdarlar Necati bey hadise- sinin tıbbi hata olmıdıgını te'yit ediyorlar. O mes'ele ayrıca tetkik olunabilır, eğer hata varsa kanun hükmünü Y“* Müderris muavini D. Fahrettin Kerim KADIN GÖZÜYLE TÜRK KADINI Bir muhamr Avrupanın meşhur l k h birinden İ inin rütür; fakat bu mes'ele y bütün Türk talebesine hücum ederek, dahilde ve hariçte Türk doktorluğu- nun kredisini bozacak neşriyat yap- mak hakkını bu efendiler kimden almışlardır. Lozan muahedesile memleketimiz- deki her türlü kapitolasionlarla beraber hal hazırdakinden gayri ecnebi etib- banın çalışması yasak edilmişti, hangi acizdirki bir darülfünun müderrisinin yeniden doktor getirelim deye feryada sevkediyor! Almanyada Reisi cumhur Ebert milyarder Hügestines öldüğü zaman hiç bir Alman gazetesi İngiltereden hekim getirelim diye yazmamıştır. İnsan kendi kendini medhetmez, yalnız müdafaa en meşru bir haktır , umümt harpte, istiklâl İ cidalinde Türk hekimlıği vazifelerini het şubeye gıpta verdirecek surette yapmıştır; ve halende memlekette yapılan bütün sıhhat mücadelesinin 'Türk hekimleri idare etmektedir. “Bir kaç sene evel gülhanede ,yapılan bir müsamerede büyük ordu- muzun erkâni harbiyei umumiye reisi Fevzi Pş.!Hz. Türk hekimlerine teşe- ekkür etmiş ve taktirlerini alenen izhar etmiştir. Evelki ve geçen seneki Tıp kon- İmkân olsada heb midesiz ya- şasak! BİR BİLMECE Muzip karilerimden biri soruyor: «Istanbnlun en pis sokakları nerededir ?» Cevap: Yemiş iskelesi ve Azap kapı taraflarında. KADINLARA BASTON ; İngiliz kadınlarının ellerinde baston taşımağa karar verdik- leri hakkındaki haberi okuyan bir arkadaş bana dedi ki : — Bu moda bize gelse « eli bayraklı» ve « eli maşalı » ları nasıl tefrik ederiz ? MERAKLI ŞEY ! Rüfekamızdan biri evelki gün- kü nmushasında bir serlavha koymuştur . «Avrupada yeni sene nasıl dogdu ? » bu aziz arkadaşı meraktan kurtarmak için cevap vereyim . Her sene olduğu veçhile bir meyhaneci kedisinden yavru dogar gibi ! NE KABİL? larındı Başvekil İsmet Pş. Hz. bir de Türk etibbasını taktir ve tebrik etmiştir. > Bu münasebetle bir akşam gazete- sinde güya Tıp fakültesinde hocalar mesleklerinden gayrı işlerle uğraşı- yormuş tarzında yazılar sık - sık görüliyor, meslekinden gayrı bir işle oğraşan Türk Profösörü yoktur ! bufu nereden çikariyorlar, yetişen genç hekimler tıbbın en yeni ma- lumatiyle mücehhez olarak Anado- lüuya mecburi hizmete gidiyor, hayat ve sıhhat gö yorlar. Tıp Fakültesinde 5 sene, Gülha- nade bir sene bütün varlıklarını ortaya koyarak çalışan Türk hekimlerine ta'riz ederken düşünmek - lâzımdır , İyi bilinsin ki Türk hekimleri memle- ketinin iktisadi vaziyetini nazarı dikkate alarak hocasıda hükümet doktoruda azami fedakarlıkla çalişıyor, bir taraf- - — Annelerinizin çocuklarına söyle- atideki sualleri havi bir almış: “Bütün gazeteler hep kadınları- nızın — terakkilerinden — bahsediyor , genç kızlarınız üniversitelere devam ediyorlar; bir çokları resmi devairde çalışıyor, takvimimizde neşretmek is- tediğimiz bazı izahat verirmisiniz? Şilr, roman, tiyatro, felsefe, ulüm ve fünunda meşhur kadınlarınız kimdir? Türkiyede kadınların neşrettiği gazete ve mecmuanın adedi nedir? El ve ev işleri hakkında intişar etmiş kaç eser vardır. Kaç tane kadın klup ve cemi- yetinz vardır. Kadınlarınızın balo, ziyafet hatta sokakta çok şık tuvaletler giydikle- rini işidiyoruz.Lütfen bu münasibetle moda gazetelerinizin adreslerini ve- riniz. 'Türk tebaheti nefasetile maruf- tur. Pilav, kadaif ve muhallebileri- nizin şöhreti bütün dünyaca musell- emdir, Bittabi, tabahat, kadinlariniz sayesinde çük inkişaf etmiştir. mektup dikleri terbiyevt ninniler hakkinda bizi lütfen tenvir ediniz. Suallere muhatap olan muharrir bu suallerin dercinden sonra kesreti meşğuliyetinden dolayı bunlara cevap yazamıyacağını, binaen aleyh bu va- zifenin kadınlarımıza terettüp ettiğini yazıyor. Bu suallare cevap yazmak bittabi 'Türk kadınlığını temsil eden 'Türk kadın birliğine aittir. Mamafih insan bu müşkül vaziyetten nasıl çıkacak- larını düşüumekten kendini alamiyor. Mesela mecmua ve gazetelerin adedi bahsinde « henüz yoktur , demek îğhuçun HikâvE Artik sevişmiyorlardı ; birlerinden bıkmışlardı. usan- mışlardı; anlaşamiyorlardı; ay- rılmaya karar verdi'er . Üç seneden beri evli idiler... Hayatları üç ay düzgünce git- miş, ondan sonra gavga, geçim- sizlik başlamıştı. Bu cehennem hayatına devam etmekte mana yoktu. lardı, en iyisi ayrılmaktı... Mademki anlaşamıyor- Buna karar verdiler ve ka- rar verinceye kadar da birbir- lerine çok acı sözler söylediler. Tam gavga esnasında hizmetci misafir geldigini haber - verdi. Misafirin hiç sırası deyildi. Kadının - gözleri yaşlı, kocası ateş püskürüyordu. Bu hallerini yabancılara nasıl olacak ?... ve filhakika kadınlar tarafından üç don mecmuğnin bulun- madıgı muüterekki bir memleket güç tasavvur edilir . Kadın klup ve cemiyetlerin ade- dine gelince böyle şeyler ancak mü- nevver kadınlarımızda - büyük. bir “Cooperation, birlikte çalışmak fik- rinin inkişafile kabildir. Zira memle- tan tedris, bir taraftan tedavi yaparak ketimizde yapılacak - şeyler için mü- sait bir sahadır. Çocuk kliniklerimiz, çocuk bakım yurdlarımız, Çocuk ana mektepleri- miz çocuk kitaplarımız, çocuk mec- mualarımız yok. Parası olan anneler bir araya gelip daha fakir olan anneleri bir ay düşünseler ve kendi çocuklarına okuyacak kitaplar hazırlasalar matlu- bun muhim bir kısmı kuvveden file geçmiş olur. EZ GÜNÜN LATİFE' ERİ ZEMANE ÇOCUKLARI Diyorlar ki et fietlerinin ucuz- laması kabil değilmiş ! Lâkin ne fiejlerinin ucuzlaması kabil ki etinki habil sisun ? FELEK Tıbhi bahis Türk tababati gerileyor mu? 'Türk irfan aleminin kıymetli bir hamisi olan Neceti merhumun hazin irtihalinin gönüllere ika ettiği vanğın devamediyor, merhum müşarülileyhin ziyaından en Çok teessür duyanlar- dan biri de memleketimizin tıp âlemi olmuştur. Bu sene Tırakya teltiş seyahatına giderken Türk tababeti ve Türk tıb- biyesi hakkında merhum — vekilin kıymetli iltifatlarmı unutmadık . Gene son İstanbula geldikleri zaman Fakül- tevi ziyaretlerinde bin ciltlik kitap hedivesini bugünde şükranla anıyo- aha af diledi : © — Suzan hanım .Sızı ağ- attığımdan dolayı ÖSS ıhnı Ş Bıı mş_ıgğı' k'ulın, IıPnıız bnunl'ınmı_ş dinnn- güzel gözlerini gence th etli. Nazarları onu ok- şvıhı ııh Dındugu he- ııııhnp Jet - Beyi ettyı IZ; dedi . nim zaten- ağlamağa ihti- vardı .. —— Neden? Betbaht mısınız? e Belki.. « %Şasıl betbaht olursunuz, siz? Etrafınızdan tam, bulutsuz bir saadetin bütün espap ve avamili mevcut. - Yuvanız.. ZEVCİNİZ.. Ti Suzan acı acı gülümsedi. — Zevcim!! —Evet. Şakir bey, belki küf- fünüz değil, fakat sizi çıldırasıya seviyor. Görüyorum: - sizi mesut etmek için her şeyi vapiyor W B aA ——'%——C ) Ro.t ea Za| Baba aç teca ederim- Necdet bey: ısrar etmeyiniz. Beni bu günlük ken- dime — bırakınız.. İçimde başka türlü bir kasyet var: Deli gibi- yim.. haykırmak istiyorum. İsterseniz biraz - bahçeye çıkalım. Hava alır, açılırsınız. Ben orada sizden ayrılırım. Yazık ! sizi ben hasta ettim. — Hayır... hayır, Necdet bey! Nasıldı o son mısra? — Yok. Tekrar etmem... unu- tunuz o şiiri. Bakın sizi ne hâle kovdu. — Siz tekrar etmeseniz, ben ezberden okurum: Sonra bırak göğsüne taktığın beyaz gülü, Bari kabrinde gülsün bu bahtı siyah ölü.! Öyle değilmiydi, Necdet bey?! ü çabuk oyr T Her şey. küfü değil “Çok | bak, Yoksn her akşam b —Evet ama... şairin |böyle bir acı temennisinden size. ne? — O tememni benimde temen- nim. Hem hiç acı değil.: bilakis çok tatlı! Sevdiğim adîıi_)mbri- mi ziyarete gelecek.. kabrimin üstünde taşıdığı çiçeği (toprağa benim için bırakacak.. beni unut- madığını gösterecek.. ben de me- zatımın içinde müteselli olacağım... çünkü.. çünkü ben yalnız öldük- ten sonra bahtiyar olabileceğiml. Bu sefer artık yüzü koyun mindere kapanan Suzan hıçkırık- larla ağlayordu. Necdet yerinden kalkdı, yanına ğitti; onun muazzez başını iki ellerinin arasına aldı kaldırdı. Dağınık saçların çerçe- aşını gelecek budur . yelcdîği göz yaşlı simayı aşk ve merhamet dolu - nazarlariyle bir müddet temaşa ettikten sonra artık kendine hâkim olamadı dudaklarını Suzanın dudaklarına kenetleyerek, uzun uzün öptü... '— Bir daha bana betbahlık- tan bahsetmiyeceksin, değilmi? — Hayır.. Şimdi çok bahtiya- rım! € — Artık beyaz gül. mezar.. bunları unutacaksın. . — Söz: — Canım Suzancığım! — Ruhum Necdet! — Nasıl divane.. çocuklar gibi divaneymişiz! — Cocuklar divane mıdır? Sözmü? bir-” Şi lerdi ya. Kadın göz- lerini sildi, kocası çehresini düzeltti. Geen misafirler iki ihtiyar elli beşlik karı kocaydılar ... İçeri girdi er, etrala bakındılar, sonra bakıştı ar. İhtiyar adam dedi ki: — Affedersiniz. — efendim... Sizi rahatsız ettik... Fakat yir- mi beş senedir bu apartıma- nı gözlüyoruz. — Çıkacağınızı haber alinca geldik. Biz, ka- rımla bu apartımanda sevişip evlendik. İki sene burada - 0- turduk. Bal ayımız burada gaçti. Sonra çıktık. Bizden son- ra gelen kiracı 20 sene otur- du. Sonra sız. geldiniz. Üç senedir. çıkmanızı gözlüyorduk İhtiyar karısı, kocasına mendil verdi. Adam alnının terini sildi. Genç karı koca hayretle dinliyordu . — Buraya girince öyle bir heyecana kapıldık ki.. Eğer 28 sene evel sevişip evlendiğimiz apartımanı tekrar tutarak çok mes'ut - olacağız .., Burada, şu dekor arasında ne saf, ne temiz ne lekesiz günler geçirdik ... Filvaki odaların yeri deyişmiş; ama olsun . Gene aynı apar- tıman. Siz burasını salon yapmiş- sınız . Bizim yemek odamızdı. Yanımızda fakir bir akra- bamız oturduğu için, ona bir orda ayırmak mecburiyetinde- idik... Size bu tafsilati verdi- ğim için kusurama bakmayınız deyil mi? —| genç karı koca kapıları açıp bütün apartımanı gezdirdiler. İhtiyar adam gözünden hiç bir şey kaçırmıyordu. — İşte akrabamız şu odada yatardı ... Kattığınız odayı biz- de yatak odası ypmıştık. yalnız karyola uzunlumuna kurulmuş- . Solda küçük bir geridon vardı ... Tuvalet masanız gü- zel.. Bizim ki daha basitli... Tavan hiç deyişmemiş. Ön beş gün hasta yattığım zaman tavandaki resimleri ezberle: dim. Şu sol taraftaki meleğin _ — Ne bileyim ben ? Gülüştüler. Biraz evelki sıkın- tudan, — kasfetten, teessürden iz kalmamıştı. Kanarya bir iki defa çapkın çapkın dem çekti. — Bahçeye çıkalım mı ? — Sen bilirsin. — Orada bana güzel bir şiir daha oku. — Yok..şimdiden sonra “sonra şiirin en güzelini biz yaşıyacağız. sevgilisinin yüzüne bir nazar atletti. Mini mini ayaklarına terliklerini geçirdi kalktı, Necdetin koluna merdivenlerden Suzan, minnet - dolu girdi, mermer bahçeye ihdiler. Akşam güneşi son şualarını çakılların üstüne bolbol dağıtmıştı. Her- taraftan ayağı dörl parmaklıdır. | bilecek bir gence ihtiyaç vardır. Res- sam ace'eye geip bir tanesini unutmuş. — Dikkat etmediniz miydi? ' Genç kadın, biraz sarararak cevap verdi: — Hayır. — Tuhaf şey.., B hiç göz. den kaçar mı? E'ektiriğimizde pembe abajur vardı. Geridonun yanına şezlonğu koymuştuk ... Kuzum affediniz. Sözü uzatı- yorum ama, ne yapayım, se- vinçten.. Siz yeni evli imişsiniz bu sevincimizi - elbette takdir edersiniz. Genç karı koca başlarını ön'erine iğdiler, ses- çıkarma- dılar. Her gün kavga ye gürül- tüye sâhne olan odaya, yaban: cısı oldukları bir mazinin ra: yıhası, saadeti dolmuştu. İhtivar adam ilâve etti. & — Kirası pahalı da 0!'sa biz bu apartımanı tutacağız... Siz yeni evli olmak itibarile bize hakverirsiniz. » İhtiyar karı koca - gittikten sonra genç adamla genç kadı- nın kalplerinde bir. deyişiklik oldu. Fikirlerinden aynı düşünce geçiyordu, fakat bir şey soyle- miyorlardı. Nihavet kadın konuştu: : — Bırakalım , yuvalarına — | | avdet etsinler. | Erkek kekeledi: — Peki ama, ya biz? | Kadın cevap verdi : | — Ben bir apai 1nan bul- | dum... Karyolamızı uzunluğu- | na koyarız... Geridonun yanı- | na şezlongu uzalırız... Elektri- I ğe pembe abajur takarız... : Nakleden Selâmi İzzet | | GERERENIN İLÂNLAR MA : 1 bir genç ara- nıyor: ? Türkçe ve Almancaya lavıkile va- kıf ve kuvvetli fenni tercüme yapa- ( ra içindir. Merkez Rıhtım Han Ixe- y şinci kat İ7 numaraya müracaat. P ÇIKTI x;' SODOM ve (ıOMORRM Muhartiri : | YAKUB KADRİ. | “Milliyet, te telrika edil Büyük milli ve edebi Roman halinde çıkımıştır. <o Tevzi mahalli: (J *« Hamit matbaası,, dır he İ İ Üçüncü Kol ordu J mübayaat komsivr mundnnu S Kolordu. ihtiyadı - için kürü ” soğan, patates, , lahna, ıspanak, — pirasanın — pazarlık suretiyle mübayaası dakarrür etmiştir. İhalesi 9 kânunusani 1929 iarihine müsadif çar- şamba günü Ssaat 14 te icra edilecektir. taliplerin — şarlna- mesini görmeleri ve- işlirak edeceklerin de yevm — ve saaf muayyenei ihaleden evel ko- — misyonda hazır bulunmaları . “ayrı bir. koku yayılıyordu, 1tır hanımeli, şebboy. gül, karanfil.. — Hayada münebbih bir tesi vardi. İhtimal ki onu çiçeklerden intişar eden bu bEygin - kokular yapı- 3 yordu. Evelâ, Öilk - tanıştıkları gün — oturdukları kameriyeye gittiler. — Yanyana, elele orada oturdular, — Delgin bakışları, Cşyanın, çiçek- — lerine taze fidanların, muhteşem bir sorguç gibi havuzun üstünde temaşasıyla 4 Bahçe “çok — Necat, duydugux bedil titreyen — fiskiyenin bir müddet eğlendi. gözeldi. (mabadi var) *

Bu sayıdan diğer sayfalar: