1 Haziran 1937 Tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 10

1 Haziran 1937 tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YE Mem Mepa — GÖ pe Gi Pu ğa a ea iğ pie v ül 10 — KURUN 1 HAZİRAN 1937 Deniz orkesitasi fi. Ihsan Onatla bir saat RINA, “Bir vakitler çalgı- eri, diye hakaret olarak saygıyı gö- rüyor.,, müna - sebetiyle güzel bir jübile Sebile - tır. Bu jübilede İzmitin tanınmış si- maları ve arada vali ve parti başka - nı Hâmit Oskay, general Mürsel Baku, general İbrahim, amiral Meh met Ali, amizal Fahir de bulunmuş- lardır. Bu münasebetle İzmitteki muha- birimizin İhsan Onatla yapmış ol - duğu bir konuşmayı neşrediyoruz: Saat dokuz.. Yağmur yeni dindi . Müzisyen İhsan Onat, bu saatte randevu diye e kadar zahmet et, konu - şur, çene eğik demişti Kiremit rengine ç ir kana! tarı şık çerçeveli resimler, aile birle rı, tablolar.. İhsan Onat, sert adımlarla odaya ikti: girdi, elimi si oş geldin, nasılsm?. le! ili hatlarla zaviyeler çize çi- ze, pr Ki li uzun. si - Li iler gi bi parlak, sesi rsi ve içli — Bana hayat ve hatıralarınız - dan, bu işe nasıl başladığınızdan bahsetmez misiniz? Yaşanmış, du- yulmuş ve dıl mış hatıralardan... Gömüldüğü koltuktan genç. bir sporcu gibi zıpladı. Esmer yüzünün hatları deli deli, oldu. Kelimeleri ta- e em peltek ve heyecanlı konuştu Bu dan tam elli sene evvel, 1303 tarihinde 9 erikli (fenni musiki) ye girdim. O vakit, musiki- nin elifi bile memlekete girmemişti. Koyu ve kötü bir taassup vardı. Be- nim musikiye olan sevgim o kadar şahlanmıştı ki, Beethovene tapmır- dım. Hocam Lombardi isminde bir İtalyandı. Ertuğrul muzikasına aldı- lar. Çok geçmeden şef muavini ta - yin ettiler, Benim Türk olduğuma inanmıyorlardı. O zaman “TÜRKÜM, demek bir suç değil, fakat günahtı. Ve güna hımın kefaretini ödemek için 172 gün zindanlarda inlettiler, bir cani PE p- A La 8 3 5 m m p J N 8. 5 m 5 g yecan dinmezdi, günden güne artı - yordu. Gün oldu ki, kıymeti bilinmemiş yegâne teselli mükâfatlarr idi. Müzik, insanların ve insaniyetin Alfabesidir. Ben elli sene insanlara © ve insaniyete bu alfabeyi aşılamıya çalıştım. Elli sene evvel (çalgıcı) di- ye hakaret gören mesleğim, bugün | e Ni e ii e NEON ( (Müzisyen) dlarak saygı görüyor. Bu, bir devrin batışı ve bir devrin ” Şuşudur, Ben, şimdi mes "udum, çü kü, batan bir doğan bir güneşi selâmlıyörum.,, Ihsan Onat bir lâhza durdu: — Konserlerim çok “kalabalık olmazsa hasta oluru di. Ve bir ie daha uzatırken: e kızım, gel diye vala - İcriy, çekine çekine giren bayi m,,, de: vrumi, arım, Mio Nebiyeizi - şanım, diye tanittı. Karımı çok seve- rim. O, dertlerimin, yalnız geceleri. min ve saadetimin asil bir yoldaşı » Ep andoyu idare ederken başka bir Delim ve başka bir adam olu - Yorsunuz. O entresan jestleriniz, ha reketleriniz, mimikleriniz, her artist e bulunmıyan hasletler, bunu na- sıl DEREK NE z? e tannan bir ses, küçük süs- lü dir bir zelzeleye tutulmuş gibi sarstı; “— Bir müzik ne kadar fena o - p. ni rla çök: ehemimiyal “etili! | O 73 | man elimdeki değnek bandoya'hâ kim olur. Bak, bu, ucunda kocaman ii En parlyan kıymetli değneği hükümeti arma- gan gesi eyledi, Slavya maçında sefir görmüş, takdir etmiş te. > ia mesut bir gününüzü an- latsanr. — ire günleri.. isik o acı ve kara günlerde Türk sesini Beyoğlunun göbeğinde muzikamla duyuran tek adamdım . ğe ellerini İzmirde öperken: (İhsan, demişti, ben siperlerde İlan seni takip ediyordum. Biz düş- manla harp ederken, sen de borun- la harp ediyordun.) — Ya acı bir hatıranız?. haza sana daha acı bir hikâye anla- tayım. Ölen İngiliz Kral Beşinci George'nin taç giyme merasimi için Hamidiye ile beraber İngiltereye git miştik. Londra belediyesi büyük bir ziyafet veriyordu. Orada birkaç par ça terennüm edince baktım, etrafım bir insanla * dolu.. Meğer gazetecilermiş.. Beni müthiş bir su- al yağmuruna tuttular. sürü — Hangi konservatuardan me - zunsunuz, dediler. — Hiç bir ga mezun değilim. — Nasıl olur — Ben ya e yetiştim. — Mümkün deği — Sebep?. İmaz, deli işi olur da... Siz ve millettensiniz? Türk, ia me ir em derin bir şaşkınlığa d — Yalan.. Türk iş garp ibik - sinden anlar mı (Sonu: 11 inci sayıfada) devrin enkazı rinde ' MN Ve rr Dünyayı Dolaştım Yazan: Titayna Marsilyada: Boyacılar ve fıstıkçılar. Gece: delerde herkes biribirini itip kakıyor. Kla lar acı acı çalıyor. Gazeteler avaz avaz bağl! yo ç “Devriâlem,,: Bir kelime. Yalnız bir kelime. Fakat bu kelime, çocuk- luğumuzda hareket asrı ile beraber dünyaya gelmiş olan zihinlerimizi işgal etti.. Herkes küçük bir Kristof Ko- lomb'dur ve herkesin içinde “ edilecek Amerika kalmamış!,, diye bir hüzün vardır. Jules Verne (Jul on) beslenmiş ol muz için oyuncaklarımız tahtelbahirdi, tay- yare idi, in: kutuları idi. Bu in- Eiffel kulesine kadar her şey yapıla” bilirdi İcatlarla beraber büyüyorduk, on- lar da bizimle beraber seneden se- neye büyüyorlardı. Harp mekteplerimize Me elele birçok şeyler di: Roman mz ni Afrikalı, Anamlı, Avustralyalı as- ka kd önünde geçid res- mi yaptı. Coğrafya isimlerile za peyda edince zaman ve mekâı hissini de kaybetmiştik: Artık ie ya bizim için muhtelif mahallelerden müteşekkil büyük bir şehirden iba- retti. Nihayet, hevese kapıldığım bir varlak olduğunu bir kere de kendim anlâiriağa Kârar verdim. Evet, dünya Yuvarlaktı: Hulyalarimız, ümidleri- miz yuvarla İki çanta, bir pasapo; Nisan ayının ilk verisi 'Marsil. dayım. * Lİ * Marsilya: Seyahatten dönenler ii Fransa! Seyahate çikanlar için iskele. Kalabalık” caddeler. Boyacılar, Fıstıkçılar. Babil kulesi. Tercüman” lar, Buenos Ayres, İzmir. Fakat son yemeğimi yediğim lokantanın adı Strasburg. Akşam gittiğim barın, duvarın. daki Mısır resimleri herhalde ya Pragdan getirilmiştir, ya Handerna- gordan. Her masada dün dolaştığım ve yarın ge fa bir parça var. Bur: r şam” panya belik sonra eliz bir parça ikram ediyorlar. Soğuk suratlı Çinliler, vazifesine itina eden çocuklar gibi odanseden Japonlar, kendilerini evlerinde sa- nan ve liste niçin yazılmış diye hay- ret eden İngilizler. Dışarda gece kalabalık Yaya kaldırımlarında herkes bir birini itip kakıyor, otomobiller acı lâksyon çalıyor. Gazeteciler avaz avaz bağırıyor. Her şeyin üstünde de deniz ko- kusu. Yosun, odun küfü, islak ip ve kömür karışık bir koku. Hatıralar. Hasret. Yer değiştir. meden doğan en hatıralar. Tees- sür. Ümid. B. hüzün.. lerdeki balk, gökyüzünde- ki yıldızlar gibi, birbirlerinin arasın- dan ke pe fakat birbirlerile çarpışmıyı * Biraz Ka Ville de Verdun ve” puru. Dün bavullarımı kamarama gönderdim. Güverte yıkanmış, ge- minin demir aksamı oğulmuş parla- MARSİLYAD A Görülen bina büyük “Notre - Dame de zans üslübud. “an kesinin üzerinde mıştır. ' Bugün vapur * kalkıyu.; “kleri alı il Vinçler 2 Çeviren: Vir Gül |, Çad ! sor ESKİ LİMA la Garde,, ei büyük bir Meryem idir. YP ye r heykeli * ji ) da kimse yok: Yalnız is kele memurları kalan vapurda da hemen hemen hiç yolcu yok. Yal. nız, Numea'ya giden on iki jandar- ma, bir iki müstemleke memuru, “Bütün bu yolcular Fransadan ses- sizce ayrılıyor: Hiç son dakikanın kalbe verdiği acı, delice ümidler taşkın teessür yok. Biraz uzakta “D'Artâğnari;;. va- puru da bizimle beraber kâlkacak. o Japonyaya gidiyor. Üst güverte” ni serpecek, Rimski Rossakof ninni söyliyecek. Biz, bu hantal yük vapurile Ok” yanuslarda yavaş yavaş ilerliyece- giz. Tekton denizin bitmez yenilik- lerile ve kendimizle başbaşa kalaca” gız, Güyeneye çıkmak istersek demir, me yığınlarını, fili gız, li içimizden biri geminin kıçına cekilse ve geminin arkasında kalan dalgalara dalsa kimse gelip ona “neye böyle yalnız duruyor- sun? Neye arada sırada lâvanta ko" kulu mendilini gözlerine götürüyor- sun?,, diye soran Yalnızlık. Tek başına yaşama. Ee deniz arasinda sıhhi bir ha- ... Kamaram . bir yolcu m kamarasından rahat değilse on” dan aşağı da değildi arı manastır, yarı hastane hava- 1. Fakat, tuvalet masasmın üzerin. deki tuvalet eşya buraya bir kadın dası havasmı veriyordu. Bu suretle süslenmiş olan kama” ramda, age. ii için, haftalar l düklkede, acaba o sevdiğim şehirlerde şimdi ne yapıyorlar? Fa. kat, gitmekte olduğum şehirlerden daha sevgili olurmu benim için? Tayyareci arkasma baka baka gide- bilir mi hiç? Düşüncelerim yalnız istikbale çev rilmiş olmalı: Deniz, Cebelüttarık, Mavera, Antil adaları, Panama, Ta- hiti, mek e ih Bundan sonra bir gü? me silya gelirse bu şehre, e ki entari gibi bak: cağım- ; 'h N Bu sırada karnarot KAP İ yor: n i i — Affedersiniz, bayan: gp gidiyorsunuz? — ei belki .” i ır, Fakat sürüm hiç kalmadı. goril Marsilya uzakta calka veli Gemide ilk yediğim ğim ki A yehiek. Dört“ kişilik” me kişi' oturuş: Uyküsüz 8 mek tabağıma ba bakıyorum: ç dolu, Son dakikada, ban? olsun,, diyen dost lk . VI Tahiti yerlilerini. dine davet pi ve misyoner iraz ötede Yeni esi. vi edilen iki Tü ark İİ Yan tarafta,, tabii 9 talonyalı ile bir Korsika md lonyalılarla Korsikalılar2 1) O neresinde rastgelinm€Z beli yi z konuşan bir İsveçli, m“ metlerde şimdiye eği / riâlem seyahatleri iz Yemekler ene Şümlei a lardaki teessürü dat dağıtmak İS” yapılmış. İçinde gözyesi biberi yabancı memleket terin“ gibi. Hayat bana artık hepa” dan ibaret gibi geli ya Jar da teden çoktan inmiş- |, G uykusunda deniz ban? çük bir yumal : üzerine a > sarmakla meşgul. Gs Güvertede dolaşıyöri.. “ ' Gönülleri bulanan yol", zor yok. ” Boşluğün bütün varla ei hiseeiyeyi xe poşluk i pu türlü çanllayda bulu ediyor. Elimle demir yem rum: Şimdi gemi el mit li yy ber cağım, VE e asl zg ini) ih, “her gü gün sayfa "ak v yacağım. Fakat, say . virmiyeceğim. vi yi se

Bu sayıdan diğer sayfalar: