üçüncüsüne| kasını Ni arım: sıra gelmişti. Bu aşçıbaşı idi. Ya- ambonu andırıyor, elleri birer mi gib i sallanıyor- du. Yılda yirmi dört bin frank ka- zanıyormuş. ae arını tutacak bir kadın istiyor. Kendisi gibi iç- ki kullanmıyan bu kadınla mesut hükmediyor. Beni gö - eitim gibi. i Bonjür küçük ba - yan! Yerine oturarak gözlerini yü - züme dikti. Şeytanca bakışlariyle ikimizin de Bayan Vuzeve bir o. yun yapmak niyetinde olduğumu- anlatmak istiyor va Bura- da da aradığımı bra Evlenmek istiyorum Bölem: 2 MEN Yazan: Odet Panneliye a baş vururdum. Bu ne de - mek oluyor Allah aşkına? Hem suiistimal etmek dı lık derler, Emin olunuz ki, hakye- rine müracaat edince hâkimler de beni tasdik edeceklerdir. Merak etmeyiniz, yakmda görüşürüz... Çok meyustum. Yaşamaktan bile bıkmış bir vaziyete düşmüş - mde kati bir şey vardı. © LN Rİ, Di UTUM Korkuluk 5 — KURUN 271. KANUN 1935 - i “Ulus,, un dil yazıları Türk Dili ile indo - öropeen ve semitik diller arasında mukayese Günü > Bi, Teorisinin ana tezi Türk dilinin yeryüzü ile ispatıdır. Bu lizler, bale başka dillerde ve dil familyalarında ayni mel huma delâlet eden sözlerin orijinde bir olduklarını söner i mektedir. Bu hakikati daha çi me ortaya koymak üzere “Türk! dili ile indo - öre, mitik diller arasında mukayese" e) başlığı altında bazı ül pü ortaya koymayı eğime? gör! ii İşin ven Evlenmek istiyorum. Muhakkak unun için bir yıl değil, tatilin bitmesini beklemek değil, hemen şimdi evleneceğim, mca ka-| iki kılavuzdan biri beceriksiz, pıya doğru yürü teki namuzsuz çıkmıştı. Şimdi a, yan Vuzev ei geldi:| bir üçüncüsünü görmek li — Nasıl buldunuz? Biriktirdiğim paraları bu yak Diye sordu. Cevabım sadece| ha m da ziyanı yok. bir omuz kal in ibaret ol - Bu üçüncüsü Bayan Parize idi. du. Artık bunun ne yer oldu- ğunu anlatmaya lüzu, ni tasdik etti: — Şüphesiz, bu ötekilere ben- zemez. Böylesini size yaraştıramı yorum. Fakat öteki daha iyidir. Bir de onu görelim. devumuz vardı. Belki b ha - — EM ti derdini 'İr bir netice çıkar diye koştum. yan n inesine di yar pe di bul Zak gel -| gittim. Bu kadını görmek ne ka - düğü ya inin düşün - i. Artık Bayan Vuzeve de em- da güçmüş. Bekledim, uzun — ARE sıra dölşünürüm. niyetim kalmamıştı. Bir daha mü-| müddet bekledim. Ara sıra bir ka- mini. elenecğiniz ki racaat etsem, bana bir mimar, bir) P! açılıyor, bir bay geliyor. Bu saylan m ' mülâzım, çocuksuz bir dul adam) bay, tükürüklerini yutarak, vir. SAR tavsiye etmeye kalkar. Gider, baş.| yanına mra mobil - Müdü derdime çâre ararım arasına ek çıkıp gi) söyler mü slam - olduğunu bana Başka biri dediğim de Bayan Lo:| diyor. Gene bir kapı açılıyor, bir payi pini si BI ristön'dur. genç kız giriyor; & dişin ü ve sordu: p bir yaşlı ka: burada, sonu- Yere Eyy bahse iniz. adın pek hoş bir kılavuz” du. Bu da Bitekinin ağzını kullanı yor. En yüksek ailelerden kim- Ter yok! Mutlak bana uyacak bir değil, birçok adamlar İpin - lir. Sonra daha iyisi bu kadın be- kârliğın aleyhinde. Onunla müca- dele etmek için fiatleri de indir - miş. Kanunun tayin ettiğinden da. ha az bir yüzd Kadın bana endüstri işi ile uğ- , çocuksuz bir dul, kırk ya - şında bir adam tavsiye etti. Güzel «bir arabası varmış, pek yakışıklı imiş, sekiz yüz bin frankı olduğu halde yılda bir o kadar daha ka - zanıyormuş. Dansetmeyi çok 8€- vermiş, pek şen imiş, imiş, imiş, imiş... — İşte size göre bir erkek! Diyordu. Ben de bunları can kulağiyle dinliyerek, her şeyi pe - ba bilmiyor musun? Ben bile bu akşam gidiyorum. — Gidiyor musunun? Ya be - nim evlenmem ne olacak? — Artık dönüşte icabına baka- rız. b de başıma bu tatil derdi çıktı. Ben kendi maka başbaşa mı kalacaktım. Hırsı &n İcuduruyor, köpüüyordum. 'slefonu kapatmamıştım. İltir iz tatil yapacağınızı ön- ceden söylemiş olaydınız, bir baş- Müracaatime şu cevabı verdi: Bayan, Size yakışan erkeği bulduğu - satan bir mağazanın sahibidir, vesaire... nu pie bir vodvil senaryo" sunun tek figüranı gibi idim. Ni. Le Bayan Parizenin huzuruna girmek şerefine nail oldum. Bu - nun da keyi gibi kocaman bir kitabı va; İçinde e istiyenlerin gelmişleri, geçmişleri, belki de ge- lecekleri yazılı idi. Sayıfaları bi - rer birer çevirdikten sonra durdu. — Duru: dedi. Bu belki size hş gelir. | ee ha- yır bakınız bir ası var. İki milyon beş yüz bin fran, gin! Lâkin cenup vilâyetlerin- dendir. Ha, bir tane daha! Bir fabrikanın mümessilidir. Size pek az amma, ne ise bir defa gi - dip görürseniz fena olmaz. yüz frangı verdikten sonra yarattığı adamı görmeye gittim. Bu pek de tanın- mamış alelâde bir adamdı. Çok güler, çok telâşlı görünürdü. Eğer, canımı $ a, benimle gezme ğe gideceğini söyliyordu. Daima taksiye memuru bului verirmiş. Birlikte yola çı İlk iş olarak terzisine uğradık. Sonra bir şey içmeye zi pe ba hoşuna gidiy. a disini lem — Beni ME bulunmak- tan korkmayınız. Ben mesa çok vakit a ene bir adamim. yedi yaşında bul Amk böyle şeyler benden İğci Hayatı iyi anladım. Evlendiğim zaman karım m olacaktır. Ben, herkesin yapamadığı bir sa- dakat göstereceğim. (ârkast var) Adamcağız evin her tarafını aramış, taramış, bahçeye diktiği korkuluğa giydirecek eski bir ce- ket amı Derdini karısına dökmekten e ka çare yoktu. Kadın imdada yetişerek: — Çocuğa yeni elbise aldık. Eskisini korkuluğa geçiriver, de - di. — Adame. — Ayol, dedi, korkutmak istiyoruz. Güldürm değil. Şüphe biri güzelce olmamak. biz li, örmek Gencin Sİ la Beraber hoş bir genç kadınca - Zizın etrafında pervane gibi dö - nüp eğim Bir akşam genç mi girişti Tâhâ Efendi! Vaktiyle Abdülhamit zamanın. “ Hire mektebinde (Siyasal " Terziyan Efendi ei bir Fransızça ii ei vardı. Terziyan Efendi bir gü; mutadi veçhile dershaneye girdi Kürsünün üzerindeki talebe isim defterini açtı. Sıra ile birer birer Mey erse kaldırıyor, Fransız- ça dersini yapıp yapmadıklarını imeki için sualler soruyordu. Terziyan ei defterde adı a H.) şeklinde Arapça harfler e yazılmı olan ri yaa a © talebeyi der- — Tah MER Dedi. Talebeden hiçbiri ayağa kalk. madı; aksine olarak sınıftaki bü. tün talebeler gülerek biribirlerine bakıştılar, Terziyan Efendi tale . benin ismini yanlış okuduğuna hükmederek bu defa: — Tıh Efendi?” Fakat ghz hiçbir > li madı. Bu defa tebessüm kaha oldu. erime Efendi i gene hata ettiğini . düşündü. Bu defa (T) nin ötresi ile; — Tuh Efendi!” Dedi... Artık talebe kendilerini tata . maz hale gelmişti. Hepsi birden Zİ katılırcasına gülmeğe başlamış . lardı. O vakit Terziyan Efendi şa. şırdı. Talebeye bağırarak; — Ya bir eksikâtı vardır?” Dedi. Zavallı Terziyan Efendi Arapça (T. H.) harflerinin (Tâ. hâ) diye okuyacağını nasıl bilebi- lirdi? “güneş” re araştırmaya SOLEİL e klâsik Lâtincede “Sö/” ir. “Dictietnsire etymologi de langue atine, mots” adlı eserde (1) şu izah var- ir$ *.. Seul ment gallo - roman: ancien provençal soleh. - Partout ailleurs le latin Söl a öte conserve: italien sole, espagnol sol; Pancien proveı ui-möme a eu söl gui survit encore dans Üextröme sud- ouest et en Catalo; il Ayni eserin 909 uncu safii sında “Söl İsis “soleil, astre, Dieu” anlamlarını gösterdi- ği görülür. Bu sayşfanın son satır- ları lan est malaisö de döterminer le NİAİR exaet de söl avec les aut- res noms indo - europlens du soleil..... 910 za sayıfanın Kir 2 ag analizlerden sonra e peut rien affirmer” denilmek sedir Hilaire ii Barenton, “Vorigine im - eserinin. ümerce “So - kri karşılıklarını gösteriyor. Bu sayıfada “Tesnoms du soleil” başlığı altında topladığı Sümerce kök ve sözlerin kâffesi güneş ve rmı göstermektedir. Bu başlık altındaki Sümerce söz- lerden meselâ (şil — soleil) ola - rak görülmektedir. (şil) sözünün, yukarda (seleil) sözünün geldiği klâsik lâtincede- ki /söl) ile alâkalı olduğu mey - dandadır. “Soleil” wi bir de (Gü- neş - Dil) teorisine göre analiz Mori kelimesi etimolojik şek- Hi şu 2 2) (3) (4) (5) oğ -os--oğ-ol tey (1) Oğ: Güneşin kendisidir. (2) Os: (. », re Güneşin oldukça geniş bir a intişarı-i nı ifade ed er. (si (3) Oğ: (. * ğ), ektir. Kendin- den evvelki mefhumu tamamlar, tayin eder, ifade eder, Bu (0ğ) e- kinin mevcudiyetini lâtince (Söl) ya eki (0) nun üzerin, tma işareti de göster- ilk yazısı olan ba sü Bu Sümerce| manas ” isimleri unda il tunlarda ei tel Bugün de) a başlıyoru. IN ve (Soleil) Keli — t ettiğimiz. ( ei geklinin de pir 7 idir, histoire des| ayni < N — “Etymelogie de langue ie de (söl) bie manasi ; melojik şekline halk izahta bulunalım: p © 1 z (3) 0) ük » manası, kökün oldukça geniş biri sahada tecellisinin ifadesidir. ; Manaya; ' şümul” verir. . — (Sol) kelimesi Türke © çede * erişimli ve ea miyle (şimal) dem ) şeklinde “büyük ük, parlaklık, şeref” yani “unvan” (2). s1. Gene “büyüklük” anlam: İl “fevkalâde” de tir (6). Güneş herhangi bir obje üze rinde tesir yaparak o objenin ren gi “atarsa Türkçede buhâdiseye t mak mak) deriz, kkkiz? ir, ra , (4) Ol: (. 4 1), ektir. “Engin-| dır. sı “parlaklık, şuağ” de- lik, genişlik, şümul” anlamlariyle| mektir. Meselâ: Kendinden evvel gel oğosoğ — ii Sak) — ışılak -- mü e ki (ışık) demektir - onu va-| ce: ii e Kelimenin fonetik şek- ia - amak) — vida : Hihaşaki vuayel düşerek (sö) ©- lendirir. Soley Soleil; “ışığı engin, şa- mil olan bir objenin adı” olur ki tabii o Sie “güneş” tir. 1. — Bu neticeye > y feoley) kelimesi; kökü, ekleri kuruluşu bakımından ei (5) Ey: Kelimenin manasını tamamlar, tayin eder ve onu isim- ini *) Bu etüt Ulus'un 14 ve 15 a (Işıl -- gı) — ışılgı 4 lami (Işıl 4 ak) — ışılık — hafi : (Lütfen Sayıfayı çeviriniz) a