ye ARŞA Ke ay “ a $ — EURUN 20 1, TEŞRİN 1935 Hikâye Süleymanı yenen Tarihi hikâye VW ere kapanmış, siyah vi kollarmın arasma mülmüş, esmer omuzları göğü. > dınlarm üzerindeki mücevherle - rin pırıltısı, üst başlarmm sırmaları onun çırılçıplak esmer - liği miya bir tezat teşkil edi- yor O gün u bir bağda bulmuş “ lardı. Hükümdarın gözleri, ona ilişir ilişmez, parıl parıl parla - mıştı, Kendisi arslan avına gık 3 bir avla karşılaşmıştı. Maiyetin - deki ve a onun e girme için bu r kızın hemen peşinde Vi onu yakalayıp Süleymanm karşısma getirdiler. Kız, didişiyordu. Fakat aldırma - dılar, abanı amma kaba bir bütün du. B Barbar kız ilk önce Süleymanm iradesini tanımadı bile, Kendisi - ne karşı zorla hareket edildiği za- man bağırdı çağırdı, sevgilisi o - lan genç çoban yetişti ve kızca * gız ona kendisini > laştırmasmı ve bu yabancı çiğ lardan rmasmnı yana yal diledi, Fakat zavallı çoban bir vey yapamadı. Sg Süleymanın tatar tatmaz uysallaşacak ve yu - muşayacaktı. Yalnız onu şimdilik kiraz okşamak gerekti. Kadımnlarn ii sesli birisi: Gel yavrum! dedi, Süleyma- nım iltifatı bütün e bağlardan da- ha , şendir, seni bir bahtiyar ede - cegiz “Fakat Barbar kız, kadife göz - lerinde p: son bir rica ile: — Ben sizden değilim! Ren - gim de, kalbim de bambaşkadır. | Güneş tenimi gâr ve yağmur bana göç verdi. Siz şehir- ka bül yerde bahtiyar olamam! Cariyeler gülüştüler ve kızca - ı bırakmadılar. Onu altm ka - fes içinde çırpınan . bir kuş gibi götürdüler ve saçlarmı taradılar. Ona kıymetli taşla ii mai esvaplar giydirdiler, onu pa hım hoşlandığı oküler tatir et - tiler. Kızcağız her şeye boyun eği - yordu. Her şey tamamlandıktan nra onu bi secim sofrasma götürdüler v — Silk kez! diye bağırdı - ar, Süleyman baktı. Bu kızın ha * linde bir DX ruhunda gözü kamaştır. parlaklık, çevikli- ğinde kaplan akran — vah- İZ - gilerinde incelik ve eid ve bütün bunlardan başka onun halinde bir acayiplik vardı. İçine bir şüphe girdi. Fakat o nu hemen pe er lü ve: — Seni, ravunun sını söken: siete benekimekilim ve kudreti, güzelliği ve sat- veti temsil ediyordun. Şimdi ise altın ve ez bi ne kadar) değişmişsin, ağırlığınca mü- cevher ene ve dünyanın en leğerli esvabını sana yaptıraca © , Süleymanın bütin bendegânı necekti, Fakat kızcağızın yüzüne bakar bakmaz hepsi de yanıldık- larını anladılar. Çünkü m nın sözleri bu kızı 2 vindirmemişti. Belki onları Ti - memiş gibi irana Süley - man kıza doğru eğile — Güzelsin dedi, ai cudü titredi ve dudakları kımılda- iL; — Sizin bütün bu ( ihtişamınız benim aziz sevgilimin cana ya kın sevimliliği yanında ne eder? Onun ruhu bir tütsü gibi etrafımr da tütüyor. Süleyman, yine altmlarından gülümsediler. Onlara göre bu söz- “ler Barbar u kızı mutlaka ye-| gümüşlerinden ve oi ta den bahsetti, natından ve satvetinden dem seki Fakat b kız kendisine hazırlanan rem dairesine girdi. Bir k nikâhı kıyılacaktı. Süleyman onu her gün. en tatlı sözlerle okşuyor, âleme ığmı ve dudaklarınm bir ha- yalete gölümsediğini hissediyor - du. Günün birinde nikâh kıyıldı. ii Ma kay taht odasına teşem ân vi Taht fildişinden Dee etli taşlarla süslenmiş, du e hep altınla kaplanmış, tah- tın etrafımda on iki arslan çömel- miş, tavuslar, papağanlar tahtın etrafmı al Derken trampetler çalındı ve Süleyman düğün sofrasma doğru Mn Fakat bütün bunlar şü- Ir kızım gözünü boyamadı. Zi sese bittikten sonra (Süleyman murada ermeyi umdu. Fakat şü - araba”) lâmlı mi >. kayadan farksızdı, Süleyman onun haline baktı ve: — Seni es di, anlaşılıyor ki ser- vet ve sâmânla satın alımacak bir kız değilsin. Senin aşkın şaraptan a lezzetli, saçlarınm kokusu bahardan daha şirin. Fakat sen du rasma (alınmış bir bahçe gibisin. Öyle bir bahçe ki, oraya ben bile giremem:! Çünkü sen kılıçlarını sıyırmış bir ordu kadâr kuvvetlisin! a Şülâmlı kız gizle Süleyma- na dikmiş, bakıyord a bu Dimi karşılr madı v nn — önerin Eli dedi. Bu göz er beni ilk udi m şülâmlı kız gü: limsedi. Ve sonra yeli doğru Ertesi gün kız sevgi - . çobanın lari arasında idi. rn sonra 8; ayrıldılar ve bü - ik köyülerin düğünlerini kutlu” lamaki isin m oplandıkları yerde gö- ründüler Ö..R. Doğrul iş KANUNU İşçiler dertlerini dinle” tecek yer ununa dair olmak üzere en kanun projelerinin ka encümenlerindeki konuş - m bitmek üzeredir. Kanun kat'i şeklini aldıktan ve kabul e - dildikten sonra Tl tatbik sa- hasına koi 'omutayda k: nuşmaların yi il bu sıralarda, salamura işlerinde çalışan bir o- kuyucumuzdan şu mektübual - dık; “Yaz kış, sıcak dinleme- den ellerimiz su içindedir. Bu yo- rucu çalışma patronun gözü önün- de: ü ü öldürücü oluyor. ancak iş kanunu alabilir. Yalnız iş kanunu çıktıktan sonra miri kendi vaziyetini bozmayacak dertlerini dinletecek yerle bul - malıdır. Sonra bir işçi arkadaşm çok hak- lı olarak yazdığı bir noktaya te - mas edeceğim. memurların fazla çocukları olursa mektepler tenzi- lât yapıyor. Bence işçi çocukları daha çok te haya görmelidirler. İşçi çocuğum işçisi de diyor ki:, — Demircilik muhakkak ki en tifo ii trafını ağır işlerdendir. Sabahtan akşa - ma kadar örs karşısında kızğın a- teşin harareti ile çekiç sallamak çekilir ri değildir. Bu i yapa ya gönül Dükkân sahibi demi isine istediği sekilde em e ve le tırır. Acaba iş kanunu bizi de dü- ünecek mir üşünecekse bizim iste »- bilir, Çekiç gürültüleri arasında kafası sersemleyen bir adam bü - kuvvetini de sabahtan akşa - a kadar harcarsa ondan ne ha- ve beklenebilir? meselesi de mühimdir, Sonra bütün amelele - tamaz.,, ilmin — bir demirci| tedir. nların çağu aylık.ve istiyorlar | rin bir birliği olmalıdır; Çi ünü v | çük bir dükkânda az sarmaş yi tıramıyacağı çıkça söyledi, ite Haklı gum için bunları söylüyorum. dimden şikâyet etmiyorum. ie haksızlığa oğruyor. İş ka” bu muvaffakiyetsizliklerin öl“ geçerse ne mutlu bize.,, y Tifo yeniden çağaldi j Son günler içinde İstanbuld# gene çoğalmaya e” İstanbulun türlü semtlerinde edil 10 — 15 tifo vakasma tesadüf Vİ tedbirler alınmıştır. rinde tifo aşısı ya, rilmiştir. Gelenler, Gidenlef | “ASIM SÜREYYA DÖNDÜ — dı Bir aydan tazla bir ai danberi Londrada bulunan ei liz elçisi Sir Persi Loren dü” rimize gelmiştir. İngiliz elçisi bugünkü ci riyet bayramı töreninde ei ün akşamki mak üzere dü Ankaraya gitmiştir. e — mm EE ELİ 5 Aradığım Kadın? İİ Ask, Macera ve Hayat Romanı | Yazan : Kadircan Kaflı Benim verdiğim pralarla İstanbul - da Sirkecide üç dükkân, Şehzadeba - şında bir kahve satın almıştı. Bir ev alacak kadar parası da vardı. Onlar - la geçinebilirdi. O zamana kadar bu ii cesaret “2 Ayaktan, bahsetmemiş! Güld il e iğin zaman KE EE ŞİAY Se- ni ein icimi orum Benim bu sözlerim onü o büsbüti kanıt Ağıza alımmıyacak kür leri sa yor, beni yerden yere *urcasna bağırıyordu. Masayı be gibi bıraktım. Dışarı fırladı Sokakta etin SE hava vardı. Rıh- tıma doğru saptım. Denize karşı bol hol nefes aldım. Sonra rastgele yürlmeğe başladım. Ba Yana el e sokağa çık- tım. Kaprlarmda kı fenerlerin asılı olduğu evlere girdim. Dolaştım. — Buradaki kadmlarm bakışları, bana Bölem : 36 karımdan ini Mi onlara karşı acımak şka bir his e tat bulabilmek i çin hiç silühesli bir insan sulocan ruhlu een gerekti, yor, eğleniyor ve geç vakitlere kadar kalıyorduk. Zübeyde ona yol gitmemişti. in telik beni 'de hür bırakmıyordu. rültü olmasm diye iple ae verdiğim halde im wn bir ba bulmuştu Zen tanıma- iz va * ır defasın diği iklei birisi kapı şöyle diyo daha yakın olduklarını an | * — Aman doktor, hastam çok fena.. YT Zİ Uzak bir gisi ii söyleniyor ve İ lâve ediliyordu: — Hastamız pek ağır.. Korkuyoruz. Doktor Filânla eline da getireceğiz. aşıldı. Zübeydeye düne a ki: — Gecikeceğimi sanıyorum, Sen u- yu.. Ben kapıyı ZAR iel a çar, girerim. O: Çigın gibiydim. Evde bulamadığı - — Gitmi eli mi Hari aramak için elbet aklı - Do istiy mı kaybetmiş elsi Fakat bir öc torun bie Wi yapamı - “ws yarağın çok şükür nebilmişti. Arka, ginmena beni daha iyi anlı - vakitlere kadar eğlen niyorum. yorlar, tmağa çalışıyorlardı. On > m dar sarhoş ve mahmur, a -İ ların Hebkklni gizli toplantılara li yaklarımm ucuna basa m bir hırsız mekten kendimi kurtara > odama girerek yatıyor, uyuyo - 4 i eceki hasta nasıldı? Ne oldu? iii uyduruyorum. Bunlar çok fena Gey Gün geç- tikce bana ağır geliyor. Fakat o se - bep oldu. " Lâkin bu hayat hoşuma gidiyor muydu? Hayır.. Cünkü bu, ağrı ceken hir adamm o morfin almasına benziyordu. Geçici ve| yalancı bir şifa idi, Bense bunu nasıl istiyebilirdim?. kendimden k yorgun argın başımı drm ve karşımda Zübeydeyi gördüm. Baktı. Dudak büktü, başımı salladı. Dedi. Yeli yaklaşt ela iie LL — Beğeniyor musun bun Diye sordu. Şakak! zonki içim ku eki Artık gile bir şey kal- Ağ Olan rımi a iğ yavşça ittim. nk onun elinden kurtardım ve: — Sen her halde beğeniyorsun sa nırım... Çünkü kendi eserindir. De | gil mi? Yalancı — Evet. da söyl am” ! Çünkü doğruyu söririlii e ; Mir gitmiyor. kada # i “ sanlıktan çıkı caya Kö , iy m Ti) eden de ben miyim? öy ; — Yalnız ve ip İ me iz lr rah: | ağn daki ven BA se j yor İ e Gl ve kapıyı kapadım: w le — Ko LAN geliyor” de” u kolundan tutarak odan Uyku tutmadı. | yku gavs. İl Kendi halimi düşündü” 4 | | bik kusmuğunu 3' avuçlıy a gr bir ol operas" gözleri zi Ben niçin böyle bir OP“ yım?.. vel ii N Yüzüme tükürür gibi bağırdı: