.— PÜYUK DENIZ ROMANI lie Kemal Reis | TefrikaNo: 120 120 | | Yaz: | Yazan: İshak FERDİ ir Şal gözlerini açınca, yerde Kalan bağı yalan Kardeşini idi “Vay hain.. Sen burada mısın ?,, hain ğe birer cellât tavrı takınmışlar: du, sin Hepsi de abii konuşuyor - ie Emir Sait, — kapılar kapa- ken, spee ların bir tuzağına Yüştüğünü nh il birden Emi- YİN üzerine atılarak, , kollarını ar - e aldılar.. Ve e sıkıca bağ Edi sag — Benden yöremiz? Ben pa -rilemleri görüşmeğe gel - a, Pivorek bağırmağa başlamış - ” Rahipler kös dinlemişler gibi, Mmuzlarnı silkerek işlerine bakı - | hi lar, Emir Saide cevap bile ver- Biyorlar 'lardı. Rahiplerden ikisi Emirin kol - rndanı çekerek arkası üslü yere İatırdılar.. — biraz daha geride İ bodrar üruklediler. Emirin İl ve heyecan içinde gidiyor- İlmi in bir bodruma gö- türmüşlerdi Emir 2 buraya geldiği za - | Man; (Kara ral rahip) in (işkence e | VD ne getirildiğini anlamıştı akat, Emir. Sah, ib zaman harip) in (İşkence evi) ne Mi orada (bayağı ölüm tn düş şar hür işkence görece « arkan büyük bir ne içinde uçları görünen diğer işkence iz demirler ve diğ nn işti, AZ “oem den ne istiyorsunuz? m em ait bir > rahi onların hi i al e nm Öülürleki — akt varsa, sorunuz da söy - B . bağırmıştı. üç sdipler hiç aldırmıyorlar, fa - etlerine devam ediyorla rdı, A yerdeki mermer taşların üze-. s ©Gözleri açık: “İni kapadı.. e Emir Sai ie Dikkatle ie kü- çük kardeşini tanıdı: hain.. Sen burada mı - sın? Rahipler iki kardeşin konuşma: larına mâni e Emir Mehmi — Ben hain iie hain sen- nl Diye bağırıyordu Emir Sait küçük kardeşinin ya- nında bu kadar fena vaziyete düş- mek istemezdi. z seni burada bir şatoda mi arasında yaşıyorsun sa- syorduk. oğru değil mi? e sor Emir Mahmsi bitkin bir halde, boğuk sesile cevap verdi: — Nasıl yaşadığımı görüyor - sun? Senin burada ne işin var? — Kral ile görüşmeğe gelmiş- ti Aptal...! Kral seninle ne diy: görüşecek?! O Abdullah ile işini itirmiştir. — Hayır.. Sulh daha bitmedi . üşman Garnataya girmedi mi? u girmedi amma, ma - nevi kuvveti Garnataya hâkim - lerdinmed Abdul - O halde lahtan başka bir kimseye yardım etmek istemiyor. Endülüs haneda- nını işkence ile süründürecek. — Zannetmem.. Bu işte bir yan- lışlık olacak. Ben İşbiliye tahtına oturacağım. Emir Möhmet * güldü: — İşbiliye tahtına oturmak için, İşbiliyeye gitmeye lüzum yok. S o tahta burada da oturursun! He- le biraz bekle bakal Emir Sait hâlâ İşbiliye tahtını e Gözlerini açarak sor — seal Salinayı tanıyor sun? Emir Mehmet cevap vermedi. Sait hiddetlendi: en susuyorsun? Ded Bu bir prenses adıdır. Yaşadığın şatoda onu da görmüşsündür! He- le şuraya neden atıldığını anlat kalım ! Emir Mehmet yine sustu.. Ağ- mu » açmadı. Sait akan ateş püskür- meğe başlamıştı — Susuş ik anlıyorum ki, nu tanıyorsun! O kadın, Seni sevgilimdi. Onu benden sen mi a- yırdın.. Haydi, inkâr etme! m ei ie çıkardım ) de baka ği Mehmedin daha f konuşmağa mecali yoktu. Gm: Kardeşinin sözlerini ere gibi dinliyordu. ir Sait ai çatlıyor- e — Başıma bu felâketi getiren de sen misin bimde ana! asli haykırdı. (Devamı var) Haydi, ce - Daima iyiye, doğruya, gü Dii işleri İİ Kılavuz için dersler İhmal işe — Savsamak, boş- a, işyarlarının en büyük hastalığı savsacılık'tır. Savuk toprağı ot bürür. *» 4 İhtiyat etmek — Saknım İhtiyat — 1 - Saknı, 2. Yedek İhtiyatkâr — Saknı N Saknıyan kaybetme Politikada iyi oasfların başlı- ür. lunmak gibi şekiller de yapamaz adamla sausacıyı biri: birine karıştırmayınız. b “Teminat,, kelimesi için inancı dediğimiz gibi, belki “kaydi ih tiyati,, klişesi için saknıca diyebi- liriz. “Kaydi ihtirazi,, için de “çe- kince,, veya “sakınca,, kelimeleri ni kullanacağız: Bu şekil, “eğlen: ce,, gibi kelimelerde a gibi. türkçede pek güzel g; öle nizi KAN ile, karşılı yor Ba meselede ii çekince i leri sürmüş değilim. Eğer, kabul ederseniz, çünkü bunlar ila iki kelime ka zanmış olur: Kaydi haini — Çekince ğ Kez ihtiyati — — imei lar, el altında en çok EŞ e bulunduranlardır: “Yedek gere; — İhtiyat pa Müs Lea akide 3 — Anıklık O, böyle önergeleri kabul etme- eğildir. ocuğumun resim san'atına o- lan anıklığına güvenerek, onu, Gü- zel San'atlar Akademisine yazdır- dım. ğe eğgin ve an Kâfi — Kifayet — a Kifayetli, ele — Yetkil Dar zamanlarda, bir kuru e meğin kendilerine We eğim göyliyenlere inanm: 200 kanadın Türk mek sav- dar paranın yeterliğinde şüphe e- diyorum. Siz bu işi görmeğe yetkii değil. iniz, N Bu misallerde geçen yeni keli- me: Tamir etmek — Onarmak Tamir — Onarım » * Kaide — 1 - Kural (rögle), 2 - v yani Taban (base), 3 - Duraç (piödes- 1) Bu cümlenin türkçe gramer ku” alları bakımından yanlışlarını m a u heykelin duracı sağlam, fa- kat tabant şiki. kast — ç Yugoslavya hükümeti, Marsilyo yağıncı hakkında uluslar sosyete- | sine yeniden başvurularda (müra- undu. gele de ir, yurt sevgisine karşı ba- İm bir eimelır. LUS — KURU Nun Romanı :6 » — KURUN 1 A 1995 ee ; inin £ A. ismet Ulukut Uyuyan doktorun sağeli uzandı, masa üzerinden Bu da bitince tedavi odasına geçti. Burası her hastanede oldu- ğu gibi ameliyata, lara | mahsus bir yer değildi. Hastaları kesip biçmeğe yarıyacak masa, bıçaklar, destereler gibi korkunç şeylerden hiç biri yoktu. Hele i - lâç namına bir şey görmek kabil değildi . Yalnız bir e, kon - muş, bir şezlong, bunun önündi e bir sandalye! Hepsi e kadar Beri koyu e istorları yarıya kadar İşte doktor Nezir hastalarını tedavi ediyor. Fakat bunu nasıl yapıyor? Polis müdürüne söyledi- Tedaviye muhtaç gördüğü hastaları birer birer i içeriye aldr. Bir iki sa ren bu işten sonra yorgun bir hal- o run yüksek zevkine bir delil teş. kil ediyordu. Şimdilik bir sır olarak kimse- oturunca dirseklerini masanın bil- lüruna dayadı. Polis müdürlüğü de geçen sorgu ve cevapları dü - şünürken, fikri Binnaza takıldı, kaldı, O, gercekten bu kızı tanı - ,J mıyordu. Yalnız laz Yaşar ai an gelen bir m. yi, hastaneyle ilişiği olan her e yi, sana verdiğim paralardan ne kalmışsa hepsini ona teslim ede- ceksin. Ve....,, diye yazılmıştı. Kızın on di yirmi yaşında olduğunu o mektuplardan anla » m yüzünü gör- mediği bu kızın ela. bekçilik ediyor demekti. Doktor onu iki bir mektubunda “Binnazı arama- Za lüzum yoktur, Kendisi doğru - dan doğruya hastaneye gelecek - tir, diyordu. / İşte bir yıl geçtiği halde hâlâ gelmemişt aşçi ırdı. Tam karşısında duvarda asılı duran bir levha vardı. levha, manidar bakışlı, kır saçlı, açık almlı bir a- am resmini şıyordu; etrafı kıymetli bir çerçeve ile tarama kapakları mİ ka- I, . Başı önüne doğru meyletti ve yavaş yavaş masanın üzerine da - ndı, Yorgun! eğe bir a gibi u; Bir iki ag meli Uyuyan doktorun sağ eli uzandı, masanın üzerinden bir kâğıt çekti; sonra kalemi aldı, hokkaya batırdı. Başı masanın üzerine dayan - mış uyuyan doktorun sağ eli, kâ- ğıt üzerine bir e. a Kale- mi tekrar yerine b de imla kâğıdı göze çar; Md bir tarzda hokka takımının üzerine mere koydu. Evvelki vaziyetini aldı. Biraz sonra doktor uyanmıştı. Kâğıdı gördü ve bu sözleri oku - du: “Binnaz veremdir. e Birkaç Bi dalan bir kâğıt çekti. gün sonra polis müdürü onu bu - raya getirecektir. Nezir bur'u, Böğiiile, birkaç defa okudu. — Binnaz verem, öyle mi? Ba* ri geç kalınmamış olsa! Demek ki polis müdürü Cemil kizı bula - bilecek, Hele bir gelsin de... Di * | yordu. ” u yazının altında imza yok * u. Bazan ona böyle kısa ei - pe de gelirdi. Teb'atın hen Sul ve kazırınları tamamiyle pes edilememiz hir fen haline gire “ memiş olan bu gibi hâdiselerini anlatıp da mi'nakaşaya girişmek istemiyordu. Onün için polis mü- dürü Cemils bundan bahsetme - mişti. Onca esas olax şey, Binna* zın bu'unmas: idi. Hattâ Hacı Ya- şar Ağaya da aldırdığı yoktu, Ar- tık müsterihti; maneti teslim ederek geniş bir ne fes ulacaktı. Uyurken elinin yazdığı kâğıdı masasının bir gözüne koydu. Son- ra zile bastı, Gelen bir hemşireye ikinci yataktaki Emineyi gönder- mesini söyledi. Emine geldi, ka * Li pının kenarina ilişti, Doktor ali on onu süzdükten dedi iyileştin, bir şeyin eld değil mi? Yarın hasta - neden çıkacaksın; fakat öyle ba- j boş değil, Si in Evine ötürecekler, E “Göre bir i iş Güreneenlri Bu müddet i* çinde de gündeliğini , alacaksın. a eski düşkün yaşayışa gidemezsi; iki kelime ile teşekkür etmek ir iste - diz i derseniz, yapmak bor vi Ne » | cumdur. Hayatımı siz kurtardınız. Doktor söyletmedi. Bu sözlere lüzum yok. Yalnız yapacağın bir şey varsa Süleyman Şefiğin adını hayır ile anmaktır, İşte bu kadar. Haydi şimdi git, rahatına bak. Emine gittikten sonra doktor hastanenin kâtibi Lütfiyi getirte - rek talimat vermeğe başladı: $ numaralı oda boştur. Bu- gün orası temizlenecek, biraz son- ra si göndereceğim listedeki eş- almarak oraya yerleşti — Silecektir. Bana başhemşire Mak- uleyi gönderiniz. Dektor Nezir, başhemşire ile u- bit etti. Bugün kendisine yeni bir iş çıkmış demekti. Odasında yal - nız kalınca Hacı Yaşar ağaya ait evrakı tetkike başladı. Dosyadan bir küçük fotoğrafı çıkardı. Bu, duvarda asılı ee e andisman resmin küçüğü idi. Şimdi ona dik- katle e ml çizgileri okumak istiyordu. Belki bu çizgi- lerden kıza âit bir şeyler keşfe - deçekti, © (Devamı var).