l j y rinde çar Tarı ve ğibi öp bela be ii lerini açup dolaplar day ettik- çe içerude çarhlar dön. Kırk, ellişer kıyye demir Sali darbe- der, havanlar içre barudu. döküp cümle hüddamlar ağaçlar ile baru- du karıştırırlar. Allah göstermesin, demir el h vana dokunursa ateş çıkup cümlu ilemi tuyuru Ebabil gibi ha vaya perran ettirir bir muhatıral. yerdir. Tamaşasmdan hasen yoktur. Bu çarhlar ve destezenlerin darbından rad ve berka müşabi bir sada ha- sil olur ki adamm mağzi lerzan 0- lur.,, Kâğrtane, on here yüz — da, çevresini büsbütü; yacak derecde değiştirdi. Bu deği $iş, bu şirin yerin admı d giştirmişti. mi Ahmet kuru - Kâğitane, artık Sâdâbât olmuş - tu, Bu kurunun, Sâdâbât kurunu - Dun bülbülü diye anılan Nedim, edebiyattaki üstünlüğünü daima muhafaza eden şiirlerini sanki bu- ralan ilham Ademin canlar AŞA âbü Beyti ile başlıyan Sil Ah- mede işl kaside, baştanbaşa Sâdâbâdım zevki, güzelliği, emsal- sizliğini anlatan mene şık Kerem gibi, Sâdâbâdının met- hiyesini yapan şair, rüzgârlara kuş'ara soruyordu: Ey saba ek mü mislin bun- mdir âlemin Püştüpa ki İranma, Turanma Ey felek insaf, ey mihri cihanâ- A ra aman! Bir naziri var isen söylen kurul sun yanın, im, Sâdâbâdım rengini, ko- kusunu bile başka yerlerin güzel- dak ucu tebessiim koparabilmek ye susamış kuru lukla kandırdığına şahit olduk - tan sonra kadınları daha başka türlü görmeğe baş'ad Bir takım zavallı hayal düşkü - nü züğürt şairlerin dedikleri gibi kadın'ar öyle ince, yahut gül suyu gibi bayıltıcı, ayıl - trcı mahlüklar değil... Belki eski "aman kadınları öyle imişler. Şimdi ruh gibi, huri gibi kadın yok... Kam tefeci, mürabahacı, sarraf sınıfına giren bir iş ehli... En açık göz muhas'pleri şaşirta - | lesi ge' cak bir yüksek faiz hesabiyle aşk kiralayan ahir za'ran yerme Hele musme- tes öyle hileli, os | hu | alarak jartiyerinin muhtekir bir | yaşıma idi. Eski günlerin Kâhtanesini canlandıran bir resim Sadabad Bülbülü Nedim Tiğine in kıskanır iri a bu gü san ruhum b ği la hakikaberi kendin - “Bak Sitanbulun şu Sâdâbâdı di geçeceğini aylar, ite bir kaç ev bü dala!” evt Cedveli siri çi pa binse zevrakçeye istese mümkün yarmak cenne- yi tâ yanına âbât İstanbula sermayei fahrolsa re- Nami gibi olmuştur o hem sad, hem vadır Gühsarları, bağları kasrıları he Güya ki bütün şevku tarab, zev- ku safadır * Bir safa bahşedelim gel şu dili nâşâda Gidelim servi'revanım.yürü Sâ- dâbâda İşte üç çifte kayık iskelede â- mâde Gidelim servi revanım.... » » # Sâdâbât köşkü, Parise sefaret- Zaten Fransız kadınları açıkça söylerler.. Bizim çorap bankamız Bank de Erans) dan daha çok ka- dan biriyle sabaha karşı Lângâ bat uştum... Beni siper altından bir deste banknot çıkardı. Saydırdı ... İlci bin frank vardı. — Alış veriş yolunda!.. Diye şaka ettim.. Güldü: — Kazanmalıyız, dedi.. yıl mi mi, artık banka muamı rında buluşmi Parisli e, daha belki yirmi An'amıştı ki Paris, ka 'mların baharım hir ar perter Eş ki, | gibi kemirin yer... Ve her yıl bu i e ki aininaii —89— Sadabat ve bülbülü şair Nedim le erir irmi Sekiz et Çelebinin da getirdi- ği ymm şatosu erir re yapıl- Sekiz Gelinin ge tirdiği plânlar arasmdı Fontenblö saraylarınm 1 ve diğer kasırlar, altmış gün gibi bi Bu mi Nedimi bile hayrete dü- rahim Paşa, vak ve MAM ar b dilim sol Mübarek ola Sultan ii devletle Sâdâbât Tarihini söylemişti. Kâğrtanenin bütün köşk ve ka - sırları için şairler yarışarak şiirler yazmışlardır. rı Nişat, Kasrı Canan, Çeş- mei Nür, Hurrem Abât, Cedveli sm; Cesri Nurani, Hayrabât, Kâ - ğılanenin & Vasfı hüsnü behçeti bir veçhile sığmı Gel Şerefâbadı — şevketlü ârım hele Gâhı Feyzabâd'e dn sam üp eyle sil Asafâbâd'e gelüp ik salın ey mehlika Gel hele gör sahnı Sâdâbâda hiç olmaz paha Edebiyat ARAŞ 1 — BURUN 22 MART 1935 mx Büyük usta, asıl usta nerdesin ? Toplanın arkadaşlar y Bugün bir pi ez yok di- > hakik; ye söylenenler, söylene dursun.. yizlerladen hiç birinde e Antalyadan ir yoktur.. pe Macit, memleket ilhamla » ar her larm erim ve şahsiyeti ak kaydi ile, bunu at nazari; üsü nız derlitoplu ls biribirini işten bile değildir... iir bakımından da böyle. nız derli Toplu Korn sekme kollamasmı, bir edebi mektep ya - pabilmesini becerememekten baş- ne çok sayılır, ne iyi değerde genç şairler var... Bir ustaya ihtiyaç var, bunları san'at meş'alelerini elinde | tutacak bir başa ihtiyaçları var ... Büyük usta, asıl usta nerede- sin?. veya tanıtmış, sevdirmiş, a- dını gönüllere kazımış olan ağa - gene rsa onlarla da edebiyat bahtı da gıpta bakımından öğünmesini zevk sa - yarız.. Onlardan başka daha admı bir kitabım üstüne hıziyle çocukluk şiirlerile doldura- rak asıl emiri belirtememiş ne kadar gen: Türkçe Sirer gönül vermiş ol- lerini mera şiirinin geşnisini hiç boz- den onda bir şair iz ti beliriyosüz Meş'aleciler, Miyiz ydmlığı « na çıkınca meş'alelerini üflediler, hepsi şimdi birer iyi ve inanlı ha « mlar O ve içlerindeki bütün yat rünmiyen nesirleri stesna, nim, her alanında sn e ve kavrayışlı Ölür dini gö ae Bedriddinin ee duğu udsi-. nin adını Biliyerlsle vala halbuki a yıl süren mutlak bir zlik ri - rrile Ahmet Muhip, bizleri şiirin iyddir, çık naz ile seyrana kur. ban oleluğul aaa bu kasırların methiye- si dir. Sâdâbâdı yalnız Nedim teren- nüm etmiş değildir. O kurunun bü. tün şairleri Sâdâbâda ait şiirler yazmışlardır. İşte Cazım adlı bir şairin bir |, kaç beyti: Yolun bekler, . hıramm çıkmış hep ei l tazeler eskileri tahtlarından indi - ' rip, yerlerini kendileri alırlar. Bu çiçeği burnunda ların bütün körpeliği, daneli biz Amerikalı milyoner pinponun hı- vi ne veyahut yağız bir nma benziyen bir ei racanın kollarında sönüp” gider. Ami ız kızları bunu bil- dikleri için kendilerini eczacı te- razisiyle ve adetâ santigramla sa- X > Fr. Diyeceksiniz ki her kız için böy-| le bir iddia yürütülemez. Ben zaten Fransız kızları için söylüyorum. Yalnız şu var ki Barpisi eryal o o kadar iyi ev ka- Alman kız. ları da bugün Parisli elieşlm | GA d3 hd kokladı ve şimdi A: nı bekliyor... nda dağ başlarının havası esiyor, yaylâların pmarları şarıldı. YOP erer / Ve sonra bir Ahmet var; onu iyi bir edebiyat muallimi vu ukalâ bir münekkid diye tanır « dık, arasıra asi yazdığı da olurdu; bu rse taktir işine başla « yan bir imbiğin ilş damlalarıymış. le Gesi bir bağ e ilden, bir 1d, ka ç doğ se ım gel! Çemenler payimalin olmak iş - terler çıkıp papi Yetiş sahyarı Sâdâhâda doğru zım gel! Salm Medet zir damen Ma naze ver meydan Aman sho Sâdâbâda doğru servinazım gel! ( Arkası va ) dan bir gömlek daha ileri gitmiş- lerdir. ar yaşamanın yalnız şiir ve olmadığına i inanmış yeni mo- ij dişilerdir. Bu Paris seyahati benim geri ve ham hislerimi törpüledi, buda: lalığın başlangı tmenin ne sersemlik olduğunu bana anlattı. radan bambaşka bir insan gibi döndüm, Yaşamak pile o zamana kadar inandığım akide- Klan ne kadar uzak oldu gibi on - on beş yıllık bir san'at kü'türünden ve sabırlı bir zevk de- nemesinden bize bu son yıllar. ——— DE (Lütfen eyılayı çeviriniz), ei (1) “Çıngırak,, Ahmet Kudsi « nin ve son yıllardaki Türk şiirleri - nin en güzellerinden biridir (2) Herbe siri tanrılara ilâhi şarabı Gençlik bilse, ihtiyarlık yapabil- se! gözlerimin önünde (buruşuk Si ümitsiz gözleriyle milyarla- rından yudum yudum mia ve km bekliyen Amerikalı günlerce yaşa» ide Ben de kanaat hamuriyle yu- “İ ğurulmuş eski bir ailenin çocuğu idim. Kadıköyündeki (evimizin misafir odasında hep bu kanaati, lü emreden, ona boyun eğ- diren dua levhaları asılı idi. Ömrü uzak ve çorak kazalar. da kaymakamlıkla geçen babamın ğrendim. Anladım ki hislerimiz-| günde on iki defa. dilinde dolaşan len kısa, Hak ve kurak bir yaşayıs! fakir, e aat yormuşuz. Tevekkeli dı sena ve EN | | si ğeünk yi iiek