MN” Weil Re gl SAMIFE 3 Yağmur sicim gibi dur- - madan yağıyerdu Havanın yağmurlu olmasi akşam karanlığını erkender şehrin damlarına sermişti. Gözleri yağmakta (olan ayaklı ve üstü başı pejmür- de küçük bir yavrucuk, kaç saattir bulunduğu pesine altında yağmurun dinmesini, ç beklemişti. Çıplak ayakları suyun ve © çamurun içinde imeiamatdır.. | Soğuktan titriyordu, fakat © tabiatın soğuğundan, yağ- murundan biç korkuasrordu; kaç saattir o yağan yağmur Ç bugün onun “ve Üni hayatına kasdetmişt Kendisi bu gece aç yata- bilirdi. Ya annesi!. J gene dövecek- ti, Hele bugün beş kuruş bi- le kazanmamıştı; beş kuruş cağı bir yükü işin iye a ven oz kimsenin, | bamala ik ihtiyacı yok. Aklına annesi geldikç;: I yor, gözleri yaşı. al Yağmur dineceği yerde, âdeta bardaktan boşanınca- sına yağıyordu. Hava büsbütün kararma- a başlamıştı di, Belki annesi düm getir- diği otuz. kuruşun hepsini hareamamıştır ümidile boş yere beklemektense, (Isasta annemi doya çi görürüm) diye yola koyuld e pılı kulubeden; içeri ; gördi. Küfesini her. zamanki yerine koydu. “An nesi: yatakta yatıyordu. Oğlunun pen duyan hasta kadın: — Ömer, geldim mi? de- di, yağa gizlemek iştiye titrek ir. genler | sem Geldim anneciğim. ye karanlık ; kulübenin ; titrek mum. ziyasile ay- "dinlanmıştı... “basta: »yatan ““Zatürreeden i bir deri ve bir kemik -kal- Kii boş eve döwünee, ça- | Yıkık dıvarlı, tenke; ka- Bugün biç para kazanma- “5 Öyle sise şu. mumu — yak. Daha ai yaşinâ “girme” | . Miş olan-küçük-Ömer, ed ir mumu bularak Yaktı, : | | ! | j — i > si Zavallı önnercik ——————ee———— Yazan: Niyazi Acun miş Olan annesinin kansız sarı iy yüzüne hasretle * bakai — Nasisın, iyi tim mi? hemem J yi — in mi? dünyada ânnesisden yağmura kinle bakan çıplak bana hiç bir kimsesi yok- atı ya- içindeki Yaşatan (OÖmerci k, aklına gelenleri söylemedi. um yanınca annesi; hayatı Öme , bugün getirdi- Şin Güreli say, dedi. avalı Ömercik bu sözü duyunca, bu akşam bari ol- sun dayak yememek © için annesine ne söyliyeceğini Şaşır şti Baş öndü. Şu av ölmek işin ni iri Sabaktan- beri açlıktan gözleri karar- a şimdi bir de dayak yersi ei yememek için ağ- lıya ağlıya: — Anneciğim, evden çık- tım, şehri baştan başa do- laştım, biç kimse yük taşıt- madı; yalnız şiman bir adam yarım çuvaldan fazla bir yük verdi; yük çok ağırdı: a, dedim ben bu- nun Şepalüi birden götüre- mem, iki defada götüreyim dedim. O, Hağır olmaz, dedi ve yükü taksi ile götürdü. On- dan sonra yağmur yağmıya başladı, saatlerce yağmurun dinmesini bekledi. Hava arınca eve geldim. —Sonu var— . Deve Kuşu budala bir hayvandır Deve rn dimağı, vü- cücudünün 1200 de biri kuşunun. diğer hayvanlara nisbetle çok bu- dala olmasına sebebiyet ver- miştir. Dr. Fahri İş şık Rontken: « ve Elektrik ei yap amin Beyler Sokak . TELEFON 72547 Kişesinden alıız) © Çorakküapi"* Polis-merközi' “karşısı . . . vü sulu) (Halkın Sesi) Mayatia muvaffakiyet sırilkikiLi ş Dehanın Sai ——e — — Dohi ile alelâde adam arasinda ne fark vardır? Bu suale: rühiyat ilmi gayet kısa'bir cevap veriyor: ehanın sırrı yalnız bir noktadadır : Zekâyi bir tek şey üzerinde teksif edöbilmek ve bütü manevi kudretleğimizi” bi arada kullanmak ; , —2— Eskilerin 'gaşy ve gamberlerden bahsederken vâhy dedikleri şey de, zib- nin bu bir şey üzerinde te- kâsüfünden başka! biri şey olmasa gerektir. Estetikte sympathie sym- patigue denilen şey 'yani sanatkârın hissetmekte, gör- mekte veya duymakta o'du- gu şeyle nefsinin birleşmesi de ayni ruh halidir denebi- lir. Işi bu kadar (metafizik değil de biraz daha pratik manada alırsak, muvaffaki- yetin sırrını yine fikrin *te- kâsüfünde buluruz zı kimselerden O bahse- dildiğini işitiriz: mesalâ ken- disi doktordur, fakat ayni zamanda piyano da çalar, resim de yapar, şiir de ya- zar ve bu sahalarda da ha- kikaten: muvaffakiyet gös- terir. Fransız kadın muharrir- lerinden Lucie Delarue-Ma- rdrus Güzel sanatların be- şini birden kendisinde top- lamış bir sanatkârdır.” Şiir yazar, hi yazar, . çalgı çalar, resim ve; heykel " ya- Bu gibi insanları siz de tanırsınız veya işitmişsiniz- dir. Onlarda bir deha olduğu. na mı hükmetmemiz lâzım? Isterseniz edebilirsiniz, fakat dehayı yukarda tarifini ver- diğimiz manada almak şar- tile yani dahi, bütün zihni: ni uğraştığı bir iş üzerinde temerküz ettiren adamdır. Binaenaleyh şu “veya “bu dahiye gıpta etmekte haklı bile olsaniz kedi kendini- ze acınmıya hakkınız yok- tur. de bir iş Veya sırası ile bir. kaç iş üzerinde “bü. tün zihninizi: toplıyarak “ça- hışabilirsiniz. Vakıa ber istiyen dâhi olur demek istemiyoruz.Şüp- hesiz ki büyük eserler vü- sudevgetiren büyük “kimse- ler nadirdir ve muvaffaki- yetlerindöki Gr bir tek ola- rak bülâsa edilemaz. Fakat onların dehasıiin er Killik meni YAZAN: Vahi? Gültekin 4 kabiliyet, gibi mevhum şey- lerden ziyade, yetişmelerin deki şeraitte bir işi düşünü tatbik edişteki tarzlarında görüş kuvvetlerirde; bulmak mümkündür. O halde muvaffak olmak için bir işe-bizim tabirimiz- le-“dört elle, sarılmak lâ- zimdır. Hatta bu işin hakikaten alâkamızi çeken bir iş ol- ması da lâzım değildir. Rü- hiyatçıların kaidelerine — alâka fikrin “temerküz! temin ettiği gibi, fikrin e merközü de alâkayı temin eder. Bir işe dört elle sarılmak ve bütün zihin kuvvetimizi onun üzerinde o temerküz ettirmek, bilhassa ihtisasa kiymet “veren * zabiatinmızda size wdir. öirifta dai- Bir iş Zaire muhit içinde' ele aldığı; işte muvaffak olması için bütün zihnini bir nokta üzerinde teksif . etmesi “lâzim' değil idir? mötültülü bir cadde üze- rinde çalışıyorsanız, odanı- za girip çıkanlar, etrafta konuşanlar çoksa,' önünüz- deki işi! hatasız bitirebilmek için “zihninizi © iş üzetinde temerküz ettirebilmeniz - lâ- zim gelmez mi Buda, yukarda söyledi- ğimiz gibi'çok”zor bir “şe K, Dikkatinizi bir noktaya teksif etmek; alâkanizi önün üzerine çekmtye kâfidir. Büyük sanat eserlerini daima bu şiddetli alâka do- Zurmamış mıdır? Bir eser üzerinde senelerce uğraşan sanatkârın dehasını onun bu “kendini bir işe veriş,, e daha iyi ne izah | edebili O halde dehanın sırrını her şeyden evevvel - arzuda âramak lâzımdır. — SON — i . Bir fıçı şaraba i 5 » bir insan 1692 senesinde ; Virjinyada | bir esir veyahud da kanısı nın değeri, .. bir fıçı şarapla | ödenebilirdi. b S“IMAZ m Tuz” el Kânas ima Mal Neler o İZE — ii — 1758 te Fransı lar Hollanda filosüüü nasıl ele geçirler 1795 senesinde Fransizlaı Hollanda. “filosunu 'essir?at- mişlerdir. -Frarisızlar bu mu- vaffakıyeti “ kendi: kuvvwetle- rine 'değil, “dehizil donmuş ve Hollanda filosnua bozlar arasında mahsur kalmış ol- masına medyundutlar. e .. . Sirakülas hapi: 2 hanesi nasıl inşa edildi? Afrikadaki meşhur Sira- külas şehrini inşa için kulla mlan taşların çıkarıldığı taş' ocağı, kayalar arasında"bö- yük bir kovuk busule getir- mii burası . Sira- külas şehrinin umümi hapis- olmuştur; hanesi o Başları sepetli rahipler ponyada bir nevi klâr- met Tal rahipler vardır. Bunlar başlarına sepete ben- zer bir takım serpuşlar giyer- ler. Bu serpuşlar bütün yüz- lerini örtmekte ve tanınma- larına Mani olmaktadir. Fa- kat onlar sepet serpuşler- daki göz deliklerinden bak- mak «suretiyle karşılarında bülunünları görebilmektedir- gi S > 100'yaşına ka- dar yaşıyanlar yaşına kadar yaşıyan- ların ne kadar olduğunu he- saplıyan bir Amerikalı ista- tatistikçi bunların'ancak 100 binde bir oldukları. netice- sine' varmıştır. bime Hollanda ka- dınlarının temizliği Hollanda kadınları fevka- lâde temizdirler. Yalnız ev- lerinin içini « muntazaman temizlemekle “ iktifa" “etmez, ayni zamanda evlerinin 'dış duvârlarıni dm silip temiz- lerler. AR Na (SAADET) Nor 864 Hasan Tahsin Önder Telefon 3497 ” ilke.