Tarihin. büyük davaları —16— Sen Jüst'ün akıbeti Sen Jüst ihti) lâvları köpür, i dağ idi, bütün yaptıklı rm istikbali kartormak için yapı vor, bu mekten katiyyen Be bakımdan Sen Jüstü ihtlâlinin gelecek muhafrrı saymak pek de yanlış ol. Frans Toplayan : Muzaffer Esen | di, ihtilâl orduları yanında mümes «il bulunuyordu, Fakat meclisin ! bu tereddüdüne rağmen Robespi- da bu günü fo'la et, ; yer yarı imtina, vari da tehdit ile gekinmiyordu, | bu kanunu âdeta sorla merlise kabul ettirdi, Fakat bu yürden u. yüzyıllar için | mumi selâmet ve umumi emniyet inin âzasiyle girlstiği maz, Sen Jüst sanki Firunatı de. | siddetli münakaşalarm tesiri zi. nizler ortasında, kenarları erişil. | binlerde devam edip gidiyorda, mez kayalar İle kaplanmış vahsi bir adada yaşıyan tek bir adaradı, burada ulaşılması imkânsız bir süadet havasını tek başıma tenef- füs ediyordu, Bu tek adam, ora. dan bütün dünyaya meydan oku, yordu, hiçtir dostu yoktu, ihti arkadaşlarıma varıncaya kadar her kes kendisine düsman kesilmişti, zamanı fikirlerini kabul etmiyor. ai EDE botlâ ken iardı, O kadar ki onu vi re, orduya fevkalâde mümessil 0- Tarak gönderirken bir parça ba adımdan kurtulmak, serbest ka mak İçin bu isi yapıyorlardı de. mek yerinde olur Meselâ zadegân ân öleyhinde cıkan kanunu tetbik et- tirmemek için Robespiyer, bu ha, Yattan arkadasını şimal ordusuna fevkalâde mümessil olarak gönder miski. Rohespiyer “ibi Fransaya tam Bu kanunun kabulüne kadar geçen on üç aylık devre İcerisin. de 1220 kişi idam olunmuştu. Bu kanundan sonra geçen kırk da, kuz günlük devre içinde 1356 in, sanın haşı kesildi, Bu devirde ihtilâl mahkemesi - nin nasl çalsstığını anlamak için büyük tarihçi rahmetli Abdurrah, man Şerelin Fransız ihtilâline da, ir notlarından, lisanını “Jeğstire rak, aldığımız şu parçayı beraber ekuyalam: “Ühtilâl mahkemesi <elen suçlu. ların, hangi suçla karşılarma £el. diğini bile bilmiyor, suçlularınm suçunu Kendilerinden öğrenmeğe calışmaktadır. O mahkemede sit muhakemelere sık sik Taste, Yinir: “— Adm me senin?” “— Piyer, yahut Pol, “— Buraya niçin geliim? “ Bilmiyorum, “— Düşün hele, sucunu hatır. mânasiyle hâkim olan bir adamım, Hryacaksım? artik muara gibi görmede başla. Ârğı Sen Jistü niçin Danton ve arkadasları gibi öldürtmediği 50. Tulabilir. Fakat bu suale cevap vermek kolaydır, Robespiyerin Sen Jüste İhtiyası vardı, onsuz tek ba, sma kalacaktı, için Ju zamanla mak üzere bu arkadesırın hayatı, ni koruyordu, '— Hatıra gelmiyor, Tw sefer reis düşünmeğe baslar, ba. adamin, nasıl bir suç bulmalı" * — Kaç yaşındasın? an Otuz bes, yahnt kırk dört, Peki, *en Askerlik yaptın. Sen düst artik bu ihlâl düm. | de. yası içerisinde tümamiyle yalnız a a Derhal midileiumumiye döner hik onu kücültmüyor, kadretni a. yaltımıyordu, bilâkis yalnızken da. ha kovvetli, daba korkunc görü- pliyordu, Eski bir filosolun “me, tin adam daima yalnızdır” cim, lesinin doğruluğunu isbat İrin pı kâlâ Sen Jüst misal gösterile! Bu satırlarla şanu anlatmak tiyoruz: Sen düstün Robespiver. den başka hiç kimse ile anlaşma. ması, (yakarıda verdiğimiz irahne bu anlaşmanm ism olmadığın! her halde isbaş etmiştir) ihtilâlin öte, ki büyüklerine karsı affetmez bir düsman ketilmesi düşüncelerinde baska insanlara obenzememeşin. den, istikbale ait müphem, fakat yüksek hayaller İçerisine yaşı masından geliyordu, Fransa ihtilâlden yıkılmağa bas lamıştı, Fransızlar bilhessa Dan, tonun ölümünden senra kanlı de, virin kapanacağını sanmişlardı; yonda söylediği nutkunda, açıkça değilse bile, kapalı cümlelerle, be isin son olduğunu Fransızlara Ya, detmis gibiydi. : Fakat Dantonun ölümünden sonrada Fransada dökülen kanın miklorı eksilmedi, bilâkis arttı, Giyotin Ye düşen bay ların sayısı çoğaldıkça çoğaldı, ihtilâl mahkemesi korur vermek, teki hızımı, kararlarmdaki sildeti. ni arttirdeken arttırdı, Kobespiyor Franganın o ibili, den yıkılmağa başladığını serme. mis değildi, Fakat © hu hosaut - suzluğu kanla ort'lan kaldırma ğa kalkir. Konvansiyena yeni hir Künün getirdi, Bu kanına güre ihiİAN mahkemesine sönderilev suçluların avukat tutmağa hakla olmıyacaktı, ibülâi davalarında sahit dinlenmiyecekti, sipddi de. Hiller aramağa da Tüzum yoktu, bir adamı giyotine göndermek icin ihtilâl düşmanı olduğuna dair hâ- kimin vicdani kanaati gelecekti Hükümetin karmılarma itiraz et mek, ilitilâ! düşmanı olmak de, mMekti. KonvansiYon ve encümen. ler özası da dahil ,o'Yağu halde her Fransız bu kanun hükümleri, ne göre mehakeme ve mahküm e. #ilehilerekti, Bu kanun konvansiyon tarafın. dan kabul edilmedi, Zira bır ta, raftan meclis Âzası kendi alsyhle. rimle de kallanılabilecek bu ka- ânt kesin bir silihr hükümein e. #ne vermek istemiyorlardı, Diğer taraftan Az Robespiyerin sağ kolu O ÖN İİ, ÜNİ Gl mmm, mmm amma m A a ar Yy : “— Ne buyruleyor? Müddeinmumi cevabı evvelden hazırlatmıştır: “Suçlunun Kıraj muhafıx bölü günde hizmet etiği itirafındanı anlaşılmaktadır. Bn itibarla Cüm, hariyete muhalif olması tabiidir. Cernlandırılmasını isterini, “Verilecek hüküm ise malüm dur: İdam.” (Devam ver) Ton balığı bolluğu Danlarka sahillerinde, bu sene- alin balık mevsiminde, yalnız “Ska- gen, şehrinin balık pazarında, bir milyon kilo kadar ton balığı sati- mış ve bir milyon Kuron'dan fazla bir para lemin etmiştir. Ba balığın kısmı, konserin fabrikaları- na leslim edilmiştir. Evvelâ bu işi kasten yaptığımı 1-) tiraf etmeliyim, Esiki de kıskanç- hk salkasiyie. Diğer muharrirlerin dört, yüz senelik uykulara dularak, e uzak istikbale atılmaları.ye onun mucizelerine şahit olabilmeleri ba- na haksız göründü. Bü işi ben de yapmak istedim. Ben daima, ve hâli da, içtimai meselelerin sabır bir talebesiyim. Gürliyen makineleri, durup dinle. mek bilmez İşçi sınıfı, hu günleri, fakra zarureti, harbi. xolmü ile bu- günkü dünya, baktıkça beni ürkü- tüyor, Bir gün muhakkak lahakkuk edecek olan, insanın tabiat: foijye- deceği zman ve Yıprimış İnsan in bir sükün devresine gire- nek,hoşuma gidiyor. inmeye bayılıyor, ve görmeğe can süyordum. Yapmak istediğim şey, usulü da- iresinde en aşağ! iki, üç yüz senelik bir uykuya delmek, ve uyanmen kendimi istikbalin harika dünya sada bulmaktı, Uyku için hazırlıklarımı tum, Bulabildiğim Bütün mizahi gaze leleri, hattâ resimleri dahil, hep- sinden satınaldım. Oteldeki odama götürdüm; bunlarin heraber odama bir tepsi börek ve kühiyetii mik. tarda kestane taşıdım. Böreği vi kestaneleri! gövdeye indirdim, yap- YARBER— e AN DUNYA: Akşam Postas e NÜYOR Harp sahnelerinden korkunç görünüşler. Ahşap bir şehir 3 aydır Yarısı ahşap olan bir şehir ne ka- dar zamanda yanar? İnsan düşünmeden bu sunle ce vap vermeğe kalkacak olursa cok kısa bir zamanda der. Fakat kazın ayağı öyle değildir. Divana nehri üzerinde bir şehir haftalardanberi Yanıyor. Bu şehrin mukavemeş kuvveti hökikalen müt. hiş imiş, Tabiatta yalnız insan vü. cudunun yaşama kuvveti bununla rekabet edebilir, Burada bahsettiğimiz şehir Sov. yel Rusya topraklarında, merkez cephesinde, Kulenin civarında, D- vina neliri üzerindedir. Üç aydan- beri bu şehrin sokaklarında harp ediliyor, Gündüzün şehre bakılınca, ğır siyah dumanlar görünüyor. Ge celeri ise şehir bir kor yığını ha- lindedir. — Ba gün bu şehrin nesi harbediliyor? Sualine verilen cevap şudur: — Ana meklebile çocuk bahçesini ele geçirmek İçin. Bu cevap şaka değildir. Çocur bahçesinde iki katlı tağla bir bina var, Ruslar ba binayı istihkim ha- line solemaşlardır. Buraya küçük çapla topler, mitraiyörler ve per. cerelere otomatik tüfekler yerleştir. mişler, Üzerine “Çocuk Bahçesi” yazılı bir levhanın arkasında elinde olomatik tüfek bulunan bir gözcü duruyor bir de yüzü ezilmiş koc» bir bebek yatıyor. Alman topları diyarda bir açınışlar ve piyade erleri alt için zapletmişlerdir. ta çeklidiler ve merdiven başından düşmanlarına bombalar yağdırdı- Tar. Alt kat ile üs; kat arasındaki harp 26 saat sürdü, harabelerin üzerinde dalgalanan i ia a delik ni i kat Sovyet müdafiler o vakit üst ka yanıyor Nihayet all kalla çarpışanlardan biri tabanın ahşap olduğunu farkel- 6. Büyük çapla bir mitralyöz e tirildi ve 'evana doğru sleş açıldı. Yavaş yavaş üst katta ses seda ke sildi, ana mektebi muharebesi bit- misti, Bir fotoğrafçının atelyesi olan başka bir binada ise yerler kız ve erkek çocukların fotoğrafları ile doludur, burada bir odadan öteki odaya harbedilmiştir, Mas erleri pencerelerden eğiliyor ve biliş odada bulunan düşmanları üzerine bomba yağdırıyorlardı. mini bir ev, bir bir polis nok, tası uğrunda kanlı ve şiddetli harp- ler olmuştur. Bir'siper haline ifrağ den mürekkep müfrezeler müdafaa ca eifalyeciler kum torbularile, yoğ mur gibi yağan kurşunlar arasında yangını söndürmeğe çalışıyorlardı. Nihayet tanklar işe karıştı, iki gün İçersinde şehir son müdafaa. dan da temizlendi, fakat eski m3. halleler halâ yanmakta devam edi- yordu. Bir mahzende yüzleri burus““* ölüler cesetler yardı. Yerde bir çocuk heşiği, bir şiir kitabı ve kur- şunlarin delik deşik olmuş bir tehe- lâ duruyordu, tabelânım üzerinde “her çeşit pastalar, kelimeleri, Yanan şehirden çıkan alevler, ba- tan güneşten daha karmızıyılı. Şaşırmış Kalenış bir esir. durup dinlenmeden ayni sözleri tekrar ©- diyordu: — Cehennem, cehennem! Esirin bu sözleri hakiküten doğ cular. On 1 senemi tarafından yapılan o tablolarda ce- hennem aynen ba surelle tasvir & #limektedir. beşinci ser Kün halinde süt Almanyanın “Kiel şehrinde, bir kaç haftsdanberi, kesme şekerler wi bi küp yani mikip şeklinde süt yapan hir fabriku öşlemiye başla. Bu küplerin beheri, 5 Tetindedi, 700 töneden mürekkep bulunan bir posla paketi, 459 İitre südü ihtiva ediy: Bu köpler, âdi suda, eritilip tamamiyle taze süt haline geliyor. Haliğ, aleşin üzerinde unululsa bile yanmıyor ve yanık sül kokusunu vermiyor, Bu suretle suda eritilen sütler, üç gün botulmuyor. Fabrika sahibinin temin eltiğine göre, küpler, o saretle yapılmıştır ne kadar durursa dursun rutu. bellen müteessir olmaz. Bundan de, ayı dikkatli bir ambalâja ve mu hafaza İçinde fazla dikkate lüzum grüi sik, yoktur, Sun'i et Bu günkü rülhiş harp, facia iarla birlikte mühim ibtivaçler da doğuruyor. Avrupada, müa derie Bı, yiyecek sıkıntısı çekmeyen mem leket kalmadı. İsveç, İsviçre harba | girmtediler, ama barp içinde balanan memle- ketler arasında sıkışıp kaldıkları için, bir taraftan bir şey #etiremi- yorlar, kendi yağlariyle kavrulma. ya mechur bulunuyorlar, İsreç, et cihetinden darlık © çök miyor. Bumm İçin e, adam. Tarı, sun'i de maddeleri teminine çalışırlarken, sun'i eti de unutme- mışlar ve bulmuşlar, Sım”i et, “sellüler., dan çıkarılan albomin Oo könüğünden muş. Bu suni etle dolum, börek yapılıyormuş. Besleyiciliği de ele yakınmış. Hallü kokusu ve Jezreli de elen farklı değilmiş, Asbestoslu Adam YAZAN: SACIT POLATER | lağa sırtüslü uzandon ve mizahi ga- zeteleri birer birer okudum, Ni- höyel, müthiş uykunun yavaş yavaş tesirini göstermeğe başladığını gör düm; elimi (London Weekly Ti- mes) yarelesine uzattım; ve baş makaleyi gözüme yaklaşbırdım. Bu düpedüz intihar sayılırdı kat yaptım. Kendimden Bİ hissettim. Karşıki odada bir adam şarkı söylüyordu. üstündeki Kapının pencereden evvelâ gürüllülüşelen sesi gittikçe hafifledi. Derin bir uykuya daldım, öyle derin ve sonsuz bir uykuya ki dış ilemin şeveudiyeti artık silip sü, pürülmüştü, Hayal meyal günlerin gelip yeç- tğini sonra senelerin ve nihayet uzun asırların ağır ağır geçişini bis- sediyordümn. Neredeydim?. Artık bu suali sormanın sırası geldi. Kendimi geniş bir sedirde yatar, daha doğrasu olurur bir şekilde buldum. Leş, kasvetli ve sörünü. şe nazaran harap büyükbir salon. daydım; esm mahfazalardan ve İç- fi örün mİ ÇEVİREN: STEPHEN LEACOCK lerindekldoldurul muş şekillerden burası bir nevi müzeyi andırıyor» du. . Yanıma bir adam oturmuştu. Yü. rü tüysözdü, fakatne genç ve ihli. yar sayılırdı, Üzerindeki elbise sanki olduğu gibi şeklini muhafaza eden yanmış kâğıt hissini veriyor- du. Bana sessizce bakıyordu, yüzün. de fevkalâde bir hayret ve elâkadan eser yoklu. Ben hemen “Çabuk” diye başlı. dım; “neredeyim? Siz kimsiniz? Hangi yıldayız; 3000 senesinde var, mıyız”. Hoşnutsuzlukla yörünü buruştur. du, derinbir nefes aldı. “Ne kadar ecayip, heyecanlı bir şeklide konuşuyorsunuz”, dedi. “Söylerin,, dedim, “Bu sene 3000 mir, “Ne dediğinizi anladım” dedi; “fakat, cidden hiç haberim yek, Zannederim aşağı yukarı öyle ola- enk, yüz sene sonra filân; çok urun ramandan heri kimse hesabınr tut. madı, şimdi tahmini göç” # “Artık hesabını fulmuyor müsu. nuzT'diye hayretle O sordum. siliyordu. Ahşap bir ev nteş aa (8 yapılıyer-| sı & ILKKANUN — 1942 Hava Harpleri Sahnelerinden Pasifik ortasında bir ay Açlık, susuzluz. ; ve ü.nitsizlik Amerikan pilotu Harold Dikson, tayyaresile denize dü ; tükten sonra, bir ay, sularla nasıl O gün, gemirlen ayrılmış, tay » yare İle ketfe gitmiştik, 16 sonkâ” Dün âyındaydı. Öğleden epeyce geçmisti. Sis ve yağmurdan deniz görünmüyordu, Teyyare zemimizi, aradık, durdek, Balamadık, O ta» rafa gittik, bu tarafaşitök, Ge mimiz yok, Esansumz da kalma yınca denize İnmek mecburiyeti hâsel oldu, Banda müşkülüta uğra mandık, ama Salem kurmıya ca. İisırken errakımmzı çıkaramadı. Tayyaremiz çabucak battı ve bizi de tahlisiye simitlerimizle suyun üzerikde bıraktı, Kauçuk sal, nihayet merhiâmete geldi. Tazyik edilmiş hava Şişesi. eslilmi; z nin muslağunu açınca, sal, bizden İş olan her binayı 25 - 30 er- tire SÜ utlaadık. Gecemizi bitkin Ve ümitsiz bir halde geçirdik. Toni, boyuna dus ediyor, Gene İse sandalımızın Ka- uçuğuna güvenmiyor, batacağı, mızdan bahsedip duruyordu, Oyle Bugün, hep yağmur bekledik, Yağmur Zağmsdağ tak tukdirde ölüp gidereğimizden emindik. İlk defa, kızgın günesin alum - la dalgalarm ortasında ve köpek balddarı aresında tçiimüz birden vândan, gönülden Öva ettik ve bi. ri selimete çıkarmasını Allahtan diledik, Allab, duamızı kabul etti, Dus mızı daha yeni bitirmistik ki, gök. te bir koyu bulut belirdi. Arkasın- ilan bardaktan boşanırcasına Yağ» mur yağdı, GENE'Yİ BİR KÖPEK BALIĞI ISIRDI Altıncı gün, Gene, aksına bir Lezzetini hoş bulmadık; fakat ye- iken elindeki çakıyı denize daldır | dik, Öğleden sonra da, yine vağ. mış, balık avlamıya çalışıyordu. Çare yek,. Uyuduk ve safakla beraber uyandık, Ulnkin bir sey görmiye çalıştık, Donut, uzanıp gi- diyordu. Saat 8,5 din uzaklarda bir küçük nokta göründü, Yaklaştıkça büyü. yordu. Gene, ayağı kalktı, eline gömleğini arak salladı; fakat na file, tayyare, “9 metre uzağımız. dan gecti, git Tayyare, götümden kaybolduğu zaman İçimi korku sarmıstı, Bitkin bir hale gelmiştim Cünkü amira. lin üç tayyareyi kurtarmak için (düsman yakmında bulunduğu bir sırada filosunu tehikeye atmıya - cağmı biliyordum, YİYECEK DE, SU DA YOK İlk anladığımız şey, salla uyuma. nin imkân: olmadığını görmek ok da, Sonra, tayyaremiz çabuk bat çantalarımız. vardı, Hepsi bu kadardı, Yiyecek, su,. hak getireydi, Beşinci gün, susuzluktan fena halde müzterip olmıya basladık Artık kuruyacak hale gelmiş olun tükürüğümüzü bile güçlükle yuta » bilişordak, Bir gün evvel harareti mizi teskin için denize dalm, be- Ser dakika suda kalmıştık Buzün ise, buna imkân yekta; çünkü <a lin etrafında köpek balıkları dola» ayondar. Hava da pek sıcaktı, Çamaşır * larınızı deniza hatırıyor, giyiyor - iluk. Ve her beş dakikada bir, hu- Bu tekrar ediyorduk, “Bir zamanlar tutuyorduk” dedi. “Hatta bir iki asır evveline kadar bizzat haterlryorum, bazı kimseler bunu besaplıyorlardı, fakat bu dr dlğer.modası geçen şeylerle | bes Teber ortadan kalktı, Neden;” dedi, ilk defa olarak konuşmasınd rax canlılık göstererek “faydası nedir ki? Ölümü ortadan kaldırdıktr sonra”, ü ortadan kaldırmak mı'” diye bağırdım, kaskan o kesilmiş. tim. “Ey Allahım!” Adam “nedir o kullandığınız ta. bir”"dedi, “Ey *Allahım!” diye tekrarladım. . “Tuhaf şey” dedi, “hiç İşitme. dim. Ölümü gıdayı, değişikliği or- tadan kaldırdığımızdan bahsedi- yordum. Netice itibariyle hödisr- lerden yakamızı kurtardık, ve”. Kafam aMüst, "Dur? dedim. “Her şeyi sırayla anlat.” “Sahi”? diye haykırdı. “Sen çok urun bir middelten beri uyuyor. dan, Haydisen sor ben söyliyeyim, Yalnız, rica ederim, mümkün oldu, #u kadar az sorun, lütfen hayrele ye heyocana kapılmayın.” İlk dilimin ucuna gelensaal “Bu e'biseler neden yapılıyor” oldu. Adam “asbestos” dedi, “Yüzler. ce sene dayanıyor. Hepimizin birer tene var, ve yeniden İsteyenler İçin milyonlarca yığılı duriyor.” (Devamı Ölü sadi mur yağlı, Susuzluğumuzu da gi, derdik, Kazaya uğradığrnızm #3 üncü günü, bir ada görünce, sevindik. Mem de dost adasiyınış, Bir gün Bir elmas sergisi Bir Nevyork mücevhercisi, bir elmas sergisi açmıştır. Bu teşhir e, dilen elmaslar içinde, pek meşhur olan “Cenup Yıldızı, ve “Mozaren” ismindeki elmaslar da vardır. “Mazaren” malâm olduğu Üzere, ieşkuş Fransız Raşvekili Rizliyö”. Bun kendisinden sonra yerine geçi, rilmesini tavsiye ettiği İlalyak pa. pastır. O, 13 üncü Lui, sonrada 14 üncü Lui zamanlarında başvekil bulunmuşlar, Bu elmas, onun hiz, met elliği Kıral harinesine ait ol. duğu İçin, ismi “Mazaren” kalmıs, lir, Yalnız şu var ki, “Mazaren” na. mındaki elmaslar, yirmi tane kadar dır. Bunlar, Versay saruyındaydı. Ve Fransız ibtilâli zamanında, 1792 senesinde hepsi de oriadan kaybol, #noşlu. *“Mexaren” ismindeki yirmi ka dar elmasın, bugün, yalvız devrinin mevcüdiyeli bilinmektedir. Bu dört taneden biri de, şimdi, Ne ki serside teşhir edilenidir. “Cenup Yıldızı" ismindeki el mas, hususi bir gök maviliği arze, mekledir, Bu elmas, 14 üncü Lulye aitti, Nevyork mücevheratçısının, ser. gisinde teşhir ettiği elmasların ade, di, 3560 Tır, Hepsi de, en kıymetli bileziklerden, gerdanlıklardan,- broğlardan ve saireden çıkarılmiş. tır. Sergide teşhir edilen elmasla, ra, kimse kıymet takdir edemiyor. O kadar büyük bir para yektinn tu. tayor, eğokl anlatıyor K | se Mini PN, 0, KEPPmma vs”