B v — z — pia bitisik dairede O alnbu mektup niçin — kestirilemez, -—4— — ——— - Tarıhın Duvuk davaları Onbaşı : — l3— Füljans Jomay .5. Davası foplayan: Muzaffer Esen “Züra size süylediklerim samimi , venlj ellerje Parise giderken yanı- © duüygülarımdır, Bunları tekrarla - “mak neye yarar, Sımdi sizden dür gün kalbime bir cevap, S$u cevabı bekliyorum . Sizji seviyorum,” Bir taraftan bu sSiirler, bir Va - raftan del/kanlınm kendini bol bol methetmesi Anriyetin son te, reddütlerini İZzale etti. Aynı 10 Sonkânun günü onbas gı Kayyo agilesina dört gün izinle Parise ı"idereğgıı * haber verd; ve dönüste nisanlısına kıymetli hedi yeler gtreceğini vandetti. O gete dJomay müstakbel kaynanasının evinde yemek yedi ve İstasyonda bütün alle efradı tarafımdan teş. yi edildi. T Anriyet iki gün sonra nişanl'. sından 11 , Sonkânun tarihli bir mektüp udı; Bon Mar$e oküma salonu başlıkIr bir kâğıda yazılmış olan bu mektap su satırları ihtiva ediyordu: “Sevgili Matmazel, “Dün sizden —ayrılırken pazar gönü mektup yazacağımı söylemise tim, halbuki pazara xadar bekli - yemedim, görüyorsunuz ya, müte. — madiyen sizi düşünüyorum, sizden ayrılalı ancak bir gün oldu, fakat felâkete bakmız ki bu bir gün ba, na yıllardan daha uzur görünü « yor, “Annemle beraber bu sahah sa- atton birde Bon Marse mağazala - rma Fittik, bu ıı:ağaııı. bana çok uygun geliyor, zira hiç rahatsız ol. meadan size getireceğim güzel şeye lerin hepsini burada aramak ve hulmak, bakmak ve beğenmek mümtündür. Fakat ben sizin için bu güzel şeyleri annemle beraber alacak değilim, 'Pazartesi günü ha- kaetimden evvel sabühleyin er . - ken-erken buraya gelecek hoşuma gâtlen ve sizin de hoşuntiza gide . eöktolan her şeyi alacağım ve bü- Bün aldıklarım zevklerimizin ta. mamiyle eş olduğunu iSbat ede . “Simal garma bu sabah saat Gördü çeyrek -geçe, evime de- bir saat sonra yetiştim. Sen Kenten den Parise gelihceye kadar rahat bir uyku çektim; sizi temin ede « ripa ki, bu uyku sayesinde kendimi toplamış ve tamamiyle dinlenmiş bulunuyorum, Yine bu sayede Pa - rise geldiklten sonra kısa bir din. lenmeden sonra gezmeğe çıkmak imhkânını buldum, talit ba gezin. tirakşama kadar devam edecektir. - “Simdilik size daha uzun bir mektnıı yazmamız imkün yok Zira ınne:n mağazanın okuma odası * işleme'eri tet- cetmekle meşgul, Onun bu yok Üundnn istifade edertek sana bu O mektubü yazmağa baslamıştım, : lm benden ayrılırken kendisi , Okuma odüasında bekle. ıhylemıştı Binacnaleyh âara, m bu boş vakti kaybetmek iste. o medim, Ükirlerimi size kadar bil- diı'ııeek olan bu satırları yazmağa C koyüldeüm. “Her halde beni özlediniz, Fa . çok sürimiyecek, Pazartesji günü çabuk gelir, fakat o güne kadar evde benden sık sik bahset, ailene hakkımda IYI şPyler Suyıe Bu mi. nlminl zarfım size m’îdlğ'l hisler Sevgi ve hattâ aşktır. “Size uzaktan öpücükler gön « dererek, ruhumun bütün kuvvetile sizi buradan kucaklıyarak süzleri - — Müj bitiriyorum. SSizi seven ön sadık (ddostunuz. “Yazımın çirkinliğine bakmayı. O Diz Ve bü yazıyı çözmeğe çalışınız. Ftraftan dikkat edilmesin — diye — çük acele yazdım." Baştanbaşa yalanlarla dolu n. yazıldı, Bu Hirsiziik — yüzünden Sen Lazar hapisanesinde olan an.- O mnesini Bön Marşe galerilerinde do dTasştırmakla nası| bir gurura kapı İtçordu acaha? DÖNÜSŞ © Sonkânun pazartes? gzünü — Kayyo atlesinin bütün ferdleri pa O rTarlık e'bhiselerini — Pahuz büçük trenile gelecek olan giyerek aksam devzili yoletya karmlamağa çıktı. Patfamns Femay çok neşeliydi, elle, #ne hem şıklığım tamamlıyan, O Bem de sotuaktan koruyan kürklü - na aldığı valizden başka birçok da paketler taşıyordu. Anriyet'in Növsen Marten sokağın daki evine gelirgelmez kibar or« obaşr ceplerini bösalttı. ve esyasını katımüstecih olunuz, bu ayrilik : çözdü; Onbaşı sözünü tutmuş, Ân' riyete vaad ettiği hediyeleri ge üÜrmisti: Bir küçük çanta, ipekli bir atkı, bir kutu sabun, kaplama Obir bilezik, yaka taklidi bir tarak, bir kutu firkete, Delikanlı müstak bel kayinbabasma da bir kıravat hediye etti. Sofraya oturdular, vemek çok neşseli gecti, zira Paftisli onbaşı va lizler'nden bir de sampanya sSisesi çıkarmıştı, Verdiği —izahate güre bu bir arkadaşımım kendisine hedi ye ettiği bir sişeydi. Geca yarısmın Kuyyo baha, kış” laya dönmek vakti geldiğin? hâtır lattı. Delikanlı buna itiraz etti: — Adam sen de! Daha saat dörde kadar vaktim var, Sokak, larda sürtmekten ise, izin verecek olursanız, burada kalmayı tercih ederim, Bahusus bu sizin hakkmız da da hayirl; olur. Delikanlı birkaç dakikalık bir gaybubetten sonra ikinci bir şam panya sisesi ile döndü, Safağa ka' | dar içip eğlendiler. Jomay bol bol gevezelik etti.. Pariste çok eğlenmiş olduğunu bir kaç defa tekrarladı, Anriyete kü çük bir kutu İçerisinde kordonile bir altın saat gösterdi : — Bana verilmiş bir hediye, dedi, Zenbereği bozulmuş, onu tâ- mir ettirdikten sonra annen izin verirse, bunu sana lıediye edcet- ğim, KKK Ertsi gü, yani ayın on beşins de, öğleye dogm, Jomay tekrar, knınbıılıım evine geldi. Hafif Ce serhoştu, Bu halinden dnlnyı özür diledi: — Sabahtanberi “Haş geldin,, diyen arkadaslarla kadeh takuştur duk da ondan, Kızin bahası evde yoktu, fakat buna rağmen Jomay öğle yemeği ne kaldı, Ve müstakbel kayinanne sinin eline bir bes fraklık vererek yakm bir bakkaldan bir şişe şam panya almasını rica etti- Saat üç olmuştu. İki nisanlı hâ* lâ sofra başında idiler, birdenbire kapıya vuruldu. hep birden ayağa kalktılar. Gelen 87 nci alaydan | bir çavuştu: -— Jomay, Onbaşı esas vaziyeti alarak ce vap verdi: — Meveud, — Benimla beraber geliniz, Komedi'nin son perdesi kapan' mıştı, Haber veren zarf: Kışlada kabul salonunda — ve iclerinde bir Albay da bulunan bir çok subaylar ve üç sivil adam Jo: may'ı bekhyordu Bu üç sivil zât Cümhuriyet müddeıumumısi Döro: ziye , sorgu hâkâmi derar ve Pari: se dönmemek fidinlemir'almış olan polis Prensti, TDevamı var) Halife şaşalamısdı. Sihirbazın bahsetmek istediği müs. takbel balife açaba'kimdi? — Söyle bakalım, dedi . Bu adam Bağdattn mıdir? — Evet. Bıiıh!tı- Hem de size pek yakın bir Ssemtte oturuyor, Resit tekrar bağırdı: — Bu serserj sunun bunun başını yakmak için gelmiş büraya, Onun ağzına ot tıkayalrm.. onu susturalım, volinimetim! İhtiyar Sikirbaz omuzlarını silke . rek cevap verdi; — Yaopmafa muüktedir olamıyaca . | [vuı şeyleri söüylemekten Beni, biçbiriniz, en ufak bir cezaya bile çarptıramazsınız, Ben Bağdadın yerine ve göküne hâkim bir Iİnsanım, | | ziyordu. Reşit: Halifenin de sabrı tükenmişti. Nâsır böyle küstahlıklara taham mül edeçek kadar geniş yürekli bir bükümdar olmamakla beraber, o gün nastlen bu adama konuşmak için fır, gat vermişti, Sihirbazın küstahlıkları devam edince, halife ellerin! İkl kere çÇırptı., İçeriye iri boylu ve baltalr bir cellât girdi. Halife cellâda emir ver. dit — Bu herifin boymumn ver! | Yakalıyacağı sırada odanın ne çıkar? | bolmuştu, fakat, sesi işitiliyordu: Kaltyer, vinmişlim. Bir iki gündür, yerine F yeyim, eevinmedim, Üzüldüm, Şehrin, Te ne töraffmonki cephesine konulan bunlara " yor, insan dalgın bulunuyor. Genç meslektaşım Kadri Kayabal atıldı: — Bunun kolayı var canım, Belediye, öğle, ikindi ve akşam vakit. lerin.de top atsın... işitmiyen kalmaz. Zannedersem taşralarda böyledir Hep birden, temenni ettik: Top atsarz... MİNÖNÜNDEKİ mahut saat malüm, meydana göre değli, mi nereye kelebek konmuş gibi; koskoca meydanda sinek gibi Kaç zamandır, yerinde göremeyince, kaldırdılar zannederek ae Matbaada, bu saatin meydana yakışmadığımı, tekrar konduğu için ürüladğümü, hattA acı duyduğumu söylerken, bir arkadaş: — gaatsiz meydan olür mu canrm? dedi, Vaktimizi nasıl bile. ceğiz? Herxeste saat bulunmaz. Sonra başka bir nokta daha var:* reuhtelif yerlerindeki saatler de birbirine uymuyor, Beyazıt. takj- Laşka, Üniversttenin kapısındaki başka, Galatadaki, Eminönü müuvekkitnanesindek! başka, Hele, Beyoğlu belediye binasının, Şişha ,maz, Meydan saatlerinin ayarları, günün ayni birbirine aykırı,, insan ne yapacağını, saatini, hangi saate göre ayar edeceğini şaşırıyor. Kuledeki düdüğü her zaman duymak kabil olmu, — Bizim betediye de top ataa! — takıldığını görünce ne yalan ıüyli_ saat, hiç işlemez, Vapur saatleri saatinde Nai Bir ganetede şöyle bir başlık Bekreter güzel başlık atmış; lır.ıl llo sanatkâr bakarak 1tebessüm elti; çünkü diği sinema simalarından biri olan. san'atkârı tanımıştı. Duüglâs Fayr . banks, askeri hizmete girmek için Holisutfan ayrılmış, üç ay staj gör. dükten sonra mülâzım olmuşlu. Geçenlerde İngiltere Kıralı, Ame rikan donanmasından İngiliz do. nanmasına ilhak edilmek üzere İn. giliz sularına gelen gemileri teftiş ediyordu. Kıral gemileri gezdikten sonra, uüsülden olduğu üzere, ge. milerin zabitleri kendisine takdim edildi, Kırat, srralanmış olan tzabitlerin önünden geçerken, her zabitin is.f mi söyleniyordu. Zabitlenden*dör: düncü duranın önüne neldüi'ıı. man, takdim eden zat: — Mülâzım Fayrbanks! Deyince, Kıral, zahiltin alı; tarafınt okudüm, vilâyetlerden birinde, bir tahsildar zimmetine para geçirmiş, yüklüce bir parayı almp gitmiş, Yakalamışlar ama, parüları, ne evinde, ne de üstünde bulamamışlar, Faka' bena kalırsa düşünmeğe, tefsirler yapmağa hacet yok, Para, lâr, cinslerini değiştirmiş, deve olmuştur. Biraz daha aranırsa bulunur! Ne ararsan bulunur, derde devadan başka! vüzene DEVE OLMUŞTUR! gözüme ilişti: “Paralar ne oldu?,, hâle uygun, İnsanı düşündürüypr. AUA İngilizler, bu Amerikalı artisti görmekle seviniyorlar ve ileride Jams Stevart'ı 'da, meşhur “beş Tu. ıruşa ne alırsan al!” milyonerleri . nin kızı Barbaranın üçüncü kocası 'Gari Grand'dı, hattâ — yçıldızlardan meselâ Beti Gabl'i de İngilir sokak, larında görebileceklerini Ümilt edi yorlar. Lübnan kızları ve delikanlıları Bir Suriye gazelesi, tetkiklerin den bahsederken, şövl- veozıyor: “Lübnanda bir evlenme havası esiyor. “Cabucak nişanlanıyor -> sür' ntle nikâhlarını kıydırıyorlar, Ev. velce hayatlarını aile bağr ile bf İsmak istiyenler. bugünkü kadar a. cele elmiyorlardı. Her şey zaman. la birlikte yürüyor, Zaman ise çok, hem de pek çoök acele geçiyor, Li Evlenme ihtirası da denebilecrk bu izdivaç hevesini nasıl izah -. meli? Lübnan gençliği, artık muhace . ret elmiyor. Toprağına mıhlandı kaldı, Bir şeyden zevk alamıyor c senedenberi karşı kârşıya dur*! kızlarla delikanlılar, — birbirlerire dikkalle bakmak, anlaşmak birb'» lerinin şahsti meziyetlerini taki'r getmek için, küçücük bir zalime'e 'katlanmıyorlardı. — Yanyana yaşsı. yyorlardı. amma gözleri — uzaklarda dolaşıyordu. Harpten evvel, kız, vü zel prensinin meçhul bir yerden Şgelmesini- bekliyordu. De'ikanlı dı. şboş “hülyaların zevki ile avunu . ıyordu. Delikanlı, Lübnan kızından eili gecne ileride olduğunu iddia ediyor. şdu. Kiız da, Lübnan delikanlısın: ristihfaf ediyordu, Kardeşler bile #kız kardeşleriyle sokağa vikmiyor. lardi, 20 sene müddetlle, şu inanı!. mıyacak, berbad hâüdise cereyan el. 'ti: Yüzlerce güzel, bilgili kız, düa, yanın dört köşesinden gelen der. mansız, haslalıklı ve fakat paralı ihtiyarlarla evlendiler. Bugün, değişen bir şey var: Ca, bucak evleniyorlar.. burası doğru; fakat ne de olsa, inlihap Mmeselesi daha yolunda. dımanını Yazan: ANDRE KLARNEN Eksşarj Telgraf gazetesinin harp muhabiri Masa başımda beş subay var: HBarbin ilânr srraalrında Fransa - da, İngiliz hücum ocaklarında 22 lışmış, harpte Almanya üzefine ilk bombaları atmış beş subay: Bir albay, bit yarbay, iki yüzbası, bir entellicens servis subayı, Bomba sandıkları üzerinde otu. ran, yahut ayakta duran başka su baylar, erbaşlar ve erler hekliyor. Bu bir bombardıman hazırlık konuş masıdır, Bu defa iki gazetectinin, yanj benim ve Deyli Telgraf mu - habiri Ronald Legin bir Halifaks uçağında bu hüçumda bulunmamı za müsaade edilmiştir, Bütün subaylar, erbaşlar ve er ler haritalarm, gnl&lerln başın. da duruyor, bu insanlar arasında bir aile samimiliği ve arkadaşlık havası esiyor, herkes birbirin? adı ile çağırıyor. Komutan söze başladı: — Bu akşam yine Tobruğu bom Bu sefer limandaki petrol gemisi artık kurtulmamalı, mutlaka batmalıdır. Bunu kafanı . za koyunuz. Tobruk bombardıma- nı saat iki buçuktan üçü çeyrek geçinceye kadar 45 dekika devam edecektir. Bu emirden sonra söz süylemek sırası istihbarat subayındadır: Bu subay bombardıman edilecek yer« lere daör izahat verdi, heva İstas yonu subayı, hava raporunu oku - du, mühimmat subayı bambaları anlattı ve Rensde bana komutan. hk eden albay kısa bir cümle ile toplantıyı bitirdi: — Her defasında olduğu gibi bu sşefer de size güveniyorum ar - kadaşlar, tıuııu kadar, Fakat geç gelen blrervıı' “Komutan bir babn. şef- katile buna sordu: “Ne oldu Cek, niçin geç kaldm?” Asker mahcup, eğilerek izahat verdi. Fakat Komutan erin sözünü kesti: “Peki evlâdım peki, yaâlnız başka sefer daha dikkatli davran, olmaz mı?” Güzel ve dostça bir anlasma,., Burada insanlara aztırap Veren sekilde bir disiplin hâkim değil. Beni bu gece üzerinde seyahat e - deceğim Halifaks tipindeki uçağın süvarisine takdim ettiler, Sonra olbise anbarma gittik. Bu harpte, ki yedeklik hizmetimi Orleanda topçu Aalayında gördüğüm için 1914 denber? uçağa - binmiş de- gilim, Onun için bugün uçakta gis yilen elbiseleri bilmiyorum, Anbar memurları bana elbiselerle bera - ber uzun uzadıya da izahat verdi, Evvelâ Meyvest adı — verilen can « kurtaran ceketini giydim, bu lüs - tik ceket henürz şişirilmemiş oldü. gu halde bani bir pehlivan kadar sisman gösterdi, Ceketi giydiren memur bit yandan anlatıyor: “Su, ya düşer düşmez şu borudan üfle. meğe başlarsınız, Ceket sişer” “te- şekkür ederim,,. | Sonra — paraşütümü takrıyorlar, bir “teşekkür ederim” daha Daha sonra iki kulaklığı bulunan kas « R| H'I' YAZAN: &lhirbazı tam TVA .B7 - Ücllâş elini uzattı, içinde garip ve koarkunç bir ses duyuldu, Yılan isliğina benziyen bir sesti bu, Ve birdenbire sihirbaz gözden kay. “— Haydi, cellât neden bekliyor? Boynumu neden vürmüyor?. Du ges hatıftan gelen bir sese ben , — Bu herif sijhirbazların en müthi, şidir, dedi . Ona bu kadar konuşmak fırsağını vermemeliydiniz. velinime , tim! Bu herif şimdi bizimle eğlene - eok., bizim aczjimizi gördükçe güle , coek... Halife yumruklarını sıkarak hay . kırryordu: »— Ben hiçbir zaman âciz değilim, Dediğimi mutlaka yapacağım. Bütün ROMAN ISKENDER F. SERTELLİ sihirbazları bir araya toplayıp onun tılarmınmı bozduracağım ve — önü göz le görünür bir hale gokuncaya kadar çalışacağım. Ona haljfe ile eğlenme, njn iradesine karşı gelmenin, ne de , mek olduğunu anlatacağım. Sarayda herkes birbirine girmişti. Sihirbazın artık seşi duyulmuyordu, Belliydi ki, kaçmıştı. Cellâtlar, muhafızlar ve haremağa, Tarr bahçeye ve sokaklara yayıldılar.. Sihirbazı aradılar, izini bulamadılar. Haremağalarından biri: — Ben onun evini biliyorum. Bu , radan kaçsa bile, gideceği yer evin. den başka bir yer olamaz, Dedi, Muhafızlardan birkaçı sihir, bazın evine giştiler, faka, orada da bulamadılar. Halife sarayda oturamıyor, bühçe , ye İnerek önüne geleni haşlıyordu. Halifenin sinirlerinj bozan hâdise şuydu: Bağdatta kendinj halifeliğe lâyık gören birinin bulunması, Halife Nâsır bu adamın kim oldu. ğuünu anlamak ve bulmak için, ger . gekten bütün sihirbazları saraya ça ğırmağa karar vermişti. Reşide gelince, halifenjin hururunu kaçtran ve elaltından Bağdada bu gi, bi şaylalar yayan her — kim ise onü bulup meydana çıkarmakta hallfe jle hemfikirdi, Bağdatta araştırmalar yapılırken, bir yandan da göze görünmiyoen si . hirbazın izl aranıyordu. Bütün yerliler: — Bir sihirbaz halifeye mevdan o, kumuş, Diyorlar ve bu işe hayret lardı. Bağdatta snılrlıııılımı bu gibi ma, rifetleri yeni görülmüş bir hâdise de. ğgildi, Bağdatlılar böyle sihirbaz ma, rifetlerine her zaman şahit olurlar | dı, Fakat, bunlardan hiçbir! o0 güne kadar ne saraya gitmiş, ne de halife, yi tehdit etmişti. ediyor. (Devamı var) Tobruk'un bombar- gördüm keti de başıma geçirdiler. Sonra bıra kaskete bağlı ağız maskesi, nin takılmasıma geldi; “Bu boru. yu oturduğunuz yerin iki tarafmm da bulunan oöksijen borusuna ta « karsınız.” Nihayet komutan son sözleriti süylüyor; ba sözler tavsiye şeklin. de söylenen kati bir emirdir: "Pe. raşlüütün ve oksijen maskesi'nin tay yarede takılı bulunması mecburi dir.” Bu kıyafetle bir kaç adım at - tım; kendimi çok ağır buluyorum. Sanki yüz elli kiloluk bir yük ta - şıyormuşum ;gibi, Ayaklarım hafitf hafif karmcalanıyor, bacaklarım. daki kayışlar — etlerini;, fena halüe sıkryor, “Bu işkenceye nasıl ta hammitii edilir” diye düşünüyo- rum fakat gazetecilik damarlarım kabarıyor, Yazılacak güzel yazıyı düşünüyorum, Okuyucularımın yü. zünde belirecek memnunluk te . — bessümü bu sıkmtmın mükâfatı ©- lacaktır, öyle değil mi okuyucular ? Soyunduktan, daha doğrua bir tabirle üzerimdeki yükleri attık - tan sonra karargâha gittim, bütün pilotlar orada, Birkacı okuyor, ba zıları da dama oynuyor. Bir piya., — nist Şopenden ve Debüsiden par. çalar çalıyor, bu istidadlı musiki- şinas, bir matbuat subayıdır. Bar. da albayla viski içmeğe başlıyor: Rensten, Melşiyor, Polinyakdan bahsediyoruz. Vakit ilerliyor, sant — dokuzu çeyrek geçe yemek başla . — Ne yiğit çocuklar, genc, güzel, sporcu tipler, ber biri imparator * luğun bir tarafımdan gelmiş, Bit — takımı daha yaşlı görünmek için — Palabıyık brrakmışlar, Bazılarının — bıyıkları Hitlere, bazılarınınki de Staline benziyor. ferden başka her seyden bahsedi. yorlar, spordan, sanattan, musi « kiden; bu harbin kahrımınlnrl. nlelâde insanlara çok benziyor, GİDİŞ Gece abanoz gibi Çıkacakları se- — | | | | J | simsiyah, bir cep fenerinin ışığı altında beni giydirdiler, motörler ısmıyor, Yer den bir metre yüksek olan uçağa binm>2 kiçin epeyce sılıntı çektim. Lüzumsuz yere telâşlandım, bi? motör iyi işlemiyor, bu tayyare bt aksşamki sefere iştirâk edemiyecek çabucak beni yanıbaşımızda du * ran başka bir uçağa naklettiler. İki uçağı ayıran yüz metrelik mt- safeyi aşmak ne kadar üzüntülü oldu. Tayyarede yüzbüşı makinc . nin başma geçmiş bile! Yerden kolaylıkla ayrıldık, mikrofon vası. tasile yüzbaşı ile tanıştığımız va * kit uçak 500 metre yüksekjiğin « deydi. Biraz sonra uçak komnuınmın | yanındaki koltuğa yerleştim, komu fan Jening Müray Yeni Zelanda'ı yaman bir adam, buraya gelme - den evvel l[ınıburga., Kolonyaya, Düseldarfa 20 hücum yapmış, Mik rofon başında kısa ve kati emir * ler veriyor, maiyetindeki subayla- Fik Ve erlere sadece adlarile bita" ediyor, Dunda da hakkı var, bir * çağı kullananlar, bir aijleden &! yılır, Bulutların üzerindeyiz, üç saz tenberi çölün harp meydanları nın, denızin üzerinde uçuyoruz. | Her i$ yolunda, motörler iyi çalı- şıyor, kizmiyor ğ TOBRUK ÜZERİNDE Sevimli yüzbası beş dakika son ra Tobruk üzerinde olacağımızı hi ber Verdi, Beş dakika sonra uçak savar bataryaların öbüsleri yan' başrmızda patlamağa başladı, çeyrek santtenberi Romı.luı bu bâ yat limanı üzerinde geniş dajreler Çizerek uçuyoruz. Görüş şartlari iyi değil, sis ve bulut birbirine kas rışıyor, Projektörlerin ışıkları ka. ranlığı delemiyor, fakat rvçaksa « var bataryaların obüsleri durmadı: Hilâl halinde, hava — tabakasımıti dışında olan bu yüksekliğe cok za, yıf bir ışık gönderebiliyer, Yüzbü- St Işikİr bir yer arıyor. yükıeıiynn alçalıyor, obüslerden karryor, is - | tikamet değiştiriyor, tıpkı bir ful- bol oyuncusu gibi, rakibini saşırt” — mak için bin türlü gösterişe bas vürüyor, Yüzbaşımım gözü pek bit — İnsan her şeye alışıyor, iste üÇ | Yeni Zelandalı olduğunu evyelce — (Karsşıki saylıya gevinizi - yazdığıma göre bunları tabif gör. — mek lâzım.