— ra | Bundan üç sene evvel ve bugün lerde bir hastahane hekimi olarak Erzuruma verildiğim zaman bazı | dostlar beni şarkım haşin ikliminden #ylarca rengi değişmiyen yeknesak tahlat manzarsamdan, medeni mah rumiyetlerden korkutuyorlar ve bozkırlar ortasında #imi enerjimi kaybedeceğime acıyorlardı. Bana ve « bu menfi haleti ruhiyeyi telkin otmiye çâlr şan vatandaşların çoğu yurdun çark kasabalarında veya köylerinde bir gün dehi bulunmamış ve bir ömür müddetince hep bat: diyarmn kon forlu beldelerinde yaşamı olan in- sanlar teşkil ediyordu, Orlara göre Azlığı, tramvay »| v3tsnm şark semeasi altında hep N anal şikâyet eden | korkun dev dağlar, mevsimler- N lar, simdi “yürü, | ce süren dondurucu karlar ve 86 e ndan bahsedi — | guklar ve mesafesi tasavvur edile Çi, apsınlar?. Baktılar ki | miyen uzaklıktan begka birsey yok ME Sir hayır yoktur; bir) ii. Köp ve Palandöğen dağlarının tutturmak icap etti, | maverasmdaki yurd parçasna mta Gsdehberi © yürümenin | Jet ve malibülya diyarı denilebi ii tirdi, K an e? üre Devl gazelleri ancak oh beş alk (van günde geliyor ve yaprakla v adar elesin Sebzoye hazlranda kavuşulebiliyor Kral ; du, > e e Fakat şarktan hayali kuruntu di) özü vecizeleri İ ve cehslet suikasle erir en Yetik buluyorum, fi telikkle'ler yarında bilâkiz do . iii taraftar olan | Zu dağlarının ri Yüz sür İNŞ 2, yazılarile borubor, (müs, gönül öçmı yayalıNmda at İrme © yollarını, | Xoğturarak buzlu ar palm *€ bilin eşretmedikie, | kana su içmiş e daş Kadar hararetli bir | âşllanr dostlar dre i) olmuşturlar, İşte doğuyu görmiye Deil EN Yazında bir nok.) bet ve menfi telikkileri mezceder İNE sühnimi kuronladı: | miyen düşünceler ve heyecanlarla mihnet olmaktan | dolu bir ruh haleti içinde bir son “bir düşünce tut » #iyesinde bulumu” TAGANDAS Kadar taksilerin ve N k h bahar günü keskin #ikzaklı yolu kadar seyrine doyulmaz çamor manlarile meşhur olan Zigana de" ğına mükemmel bir otobüsle tır » ig menin mihnetini A Ne ER o iler cümburiyet treni he- nüz Kemah boğazını aşmamış okdu- ğu cihetle sark seyaheti Zigera ve Kop dağlarını, Erzurumdan sonra iri ardımen gelen deve boy geçityeri katetmek suretile Yapilabiliyordu. “Türk yurdumun sörk bölgesine We tutturmaktar. le Mele kalabalık içer kü “Sula yanın pillei gi “Vâkıa ettiğim va, | 12 Pi Sü al li, Senkenelere sıkıştı n de © ile ifade edilen zirvesinde eee le erir geniştiyerek e st alarak, &ararla- nlâsır, Muharrirse- tamamlar; tacir - Z1 yekünlar; mi , 2 tanlandırırnşa N aaa kuvvetle» diyaliz aylık | masraf "dan alıp boşa kom N KN a da dolabi Ne tiyarlığı ileda , e © faydalı bir neticeye beraber, bütün dü Mast siperlerinden k Müarsam bir taar re Seçiyor gibidir. va olan vukufunu teslim ettirmiş, Ka çücüde retirmek i > ea kilmiş olanı veya Dile kere $ 20 la karşılaştı, (Madam Vilyam) rak le Ci ın odasından yükselen bu sai i , ee almam npyordü: kâh küfür kâh yardım istemeyle / İYay »* aşağı bir yuka- e Vilyam) ın odası, rank değiştiriyordu gü Fümezler mi?... | köpek kulübesiyle, bahçivan ode- Casus kadının: . Bü, yürüyüsü, kü -| sının ortasına gelen köşenin, kö — Yetisin, ölüyorum, beni bo. | milarile bir şaheser pek kulübesi | tarafında kalan seba &i İN a Tan” gazetesi sa kısmında, Su halde biras daha Diye © heğmrmasını işittikçe, j ty; üktesit dosta . im.,, Ki ir, Biraz daha e Or > (Sam) ın yüzü gülüyordu, | örün — “simdi kadının odası ü- eree 2 Sesini çıkarmadı, hizli hizli ki £ecemiyere» | zerindeyim. aramızda bir köt vere koydu, şatoya girdi, odası. — Teşekür ederim, yalnız git, odasına koştu ve bekledi. i v9 en, var, na çıklı, paltosu, toz içinde kal. seydim zaten sağ döneceğimi Çok geçmedi kapısı şiddetle kay, YUNMZa bir ar) (öam) yanmda dizlerine K- maştı ellerini yıkadı, Üstünü fır. zannelmezdim. vuruldu ve (Cenni Börns) içeri A » ideceğiniz Yolİ gar yükselen bir baca gördü caladı, şöminesinin önüne geçti | — Kızım sizin atikliğinizehay. ye atıldı, sapsarı olmustu, gaş- N, — yeni yanmış bir şömineye uZân ellerini oğuşturarak, âletlerin, oranolmus! kın gözlerini, sakin » duran müsrif bir kadın İasılıyor. dığı dol dumanından an an yar ii (Sam) ın yüzünde şeytani e) İz bittabi şari-| bir tebessüm belirdi: bin caya koydu sonra geri çekildi BXMET MÜNİR pa UM dada aşağıya baktı, Endişesi dağılmış gili Ye- rinden fırladı, hizlt hızlı dama çıktığı kücük kapıya geldi, Fene* rini aldı, içeri daldı, küçük mer- diveni indi, biraz evvelki kapağın yanına geldi, Feneri yere koya- rak bu kapak vazifesini gören tahtayı kaldırdı, evirdi çevirdi, Yüzündeki tebessüm genişlemiş. ti, Kapağı koltuğunun altına sr kaştırdı. tekrar dama tırmandı, bacanın yanma geldi, Elindeki İ kapağı yatırdı bacanın üstüne | koydu, sağa sola kaydırdı ve li : eştirdi, İstediği olmuştu. kapak. baca ağzını iyice örtmüş, en W elerte, n dikkatine: #ilmantniş bir beni, A 1 gelicem, in İ : bitiş, fak bir duman sızmasına bile vena ER İ| mami olmuştu. (Sam) işini bitir. ME edebilirler mişti Tekrar geldiği yoldan dön- dü, Aşağıya indi, feneri aldığı Hayattan parçalar üç senelik hizmetten sonra Doğudan ayrılırken O ipin şark derin Torul vadisini korkunc haşmetile seyreltiren Ziganm en yilksek dönemecinde başlar, Çünkü teşrinlerde dahi bu reçine kokulu güzel dağlarda her yolcu kemik iliğine kadar üşüdüğünü, ılık bir 7 Yazan De.R. Adasal Âlemden bambaşka bir âleme çi“ tığmı hisseder ve bu duygu tam wanasile maddidir; zira duyulan ve İlk anda korku vermekle bera ber gittikçe alışılarak zindelik ve" ren &oğuk kadar etraftaki binlerve gam beyaz çiçeki; noel ağaçları gi" bi karlanmız şörürmeletedir. Maamaf'h Gümüşane vadisi ve Bayburt vaylamlarından sonra en modern otomobilin bile yabanci ne- fesi trkanarak termanabildiği hey” belli Kop, şarkın zaman zaman kâr Wipileri ve heyelânlarile kapanan jeenni hudududur, Masalların dahi (Kaf dağının arkasında) diye sem bolize ettikleri bu dağ medeni İm kânlardan mahrumiyet devrinde bürax Türk yurdunu bir mevsim boyunca #iye bölen tabil bir seddi Çin hükmünde idi,. Üç sene evvel kaloriferli devlet otobüsile Kopun doğu cephesine varırken ayağımızın ağında büyük bir tabak gibi uzanan meşhur Er surumovazmı bembeyaz ve korkunç dağlarla çevrili bir boz kır seklinde Ve manzarasmâz göreceğimi ta savvür ediyordum, Halbuki ba iki bin metre irtifamdaki vüs'atli yay” lada dahi henüz çağtltıir akar sular Yeşil otlar ve ağaçlar ve hayata delâlet öden herşey vardı, Erruruma ilkteşrinin on beşinde Ve gece vukti İstanbul kapısından giriyordum, Garp şehirlerinin apar manlarına ve güzel evlerine alış Eş olan gözlerim menfi telâkkiri lerin kafamda oldukları Sok fakir ve pejmürde bir sahne içinde köstebek yuvası nevinden inler ve harabeler sriyordu, Hak giriş yolumım sağında Ve se İunda ancak seyrek fosılularda a m my İN YARIN AKŞAM iPEK SiNEMASINDA Dünya Edebiyatınm olduğu kadar Türk dublajlarının da şaheseri LADAMOKAMELYA (SAMELYALI KADIN) Türkçe Sözlü Büyük bir aşkın, büyük bir maceranın romanı MG uzun odumların arasmdaki dans. larmı seyrederek, oyakta bekle. miye başladı... * sonra kapı vuruldu, ve (Co Benet) ii ikli yüzü rd e ve e a — Burada mısınız? — Gördüğün gibi! Fakat (Sam) (Co) nun kederden siyahlar. nış vÜZünü görünce şakanın $i- rası olmadığını anlamıştı, Şömi. nenin karşısmda duran kanape. lerden birini gösterdi — Gel (Co) otur da biraz ko mugalım, (Col gösterilen yere oturur. ken (Sam) da karşısındaki ka napede yer aldı ve gene söze © adı: — (Co) köbahiatım cok büvük, kızmı bövle tehlikeye sürükle. memeliydim, — Şef böyle konusmavın. beni onun kadar siz de alâkadar eder. siniz, | kendini gösteren erhiz bir elektirk | şığınm belirtebildiği muntazam ve | hüyük evler, ufak apartmanlar, | mücseseler ve hastahaneler vardı Yanımdaki genç öğretmen teces süsümü bertaraf etmek maksadile sıra ile bunlara isim veriyordu: Nü | mume evleri, Mareşal Çakmak ve Nümune hastahanesi, doğumevi, modern İise, muhteşem kolordu bi nası, Halkevi, müfettişlik, inhisar dairesi ve poslahane!,, Bütün bu canlı eserler ve medeni manada Cümburiyet #bideleri Erzuruma giren yabancının ilk anların bedbi- »ane düşüneclerini ve yorucu uzun yolculuğun ataletini bir saniyede silen müsbet intibalardır. Münevver insan arka ulaştığı nın İlk ânmda dahi bu müsbet mü esseseler arasında hayat ve athhn tinin emniyet ile mukayyit oldı Bunu, defalarca düşman elile yakıl miş ve yurt tarihinde kahramanlık merkabelerini yazdırmış olan bir | beldede yepyeni bir mamulenin yer aldığın ve bu milli işde bir vazife ile mükellef olduğunu duyarak nik” bin olmıya ve bu muhite göre bir hayat felsefesi kurmıya başlar Erz&iruma ulaştığının ilk gecesi asfakt bir caddede Perapalas otelini lüks bir sinema ile balık tenevvü ünü gösteren igtiha açıcı bir yemek betesini ' bulduğumu iddia edecek değilim, Nitekim bu Uk gece demir karyolalı, saç sobalı ve petrol ile sydinlanan ufacık bir odada yat im; müteakip günlerde ve yurt manasile her buzusta velüt ve kah yaman Erzurum halkının barındığı yerlerde daracık çamurlu sokaklar, tek pencereli evler ve bu arada bir 4ok medeni mslırumiyetler gör düm, Fakat gün geçtikçe izleri kalkan bu geri hayat kartlarına rağmen Erzürumda azimkâr Cümhuriyet rejimi ve hükümetin başarmakta olduğu mesut kalkınma ile bunun güzel eserleri gerek yerli halkta Ve gerekse bizler gibi mecburi bir #4rk ev derini vicdanma ve omuz” iarma (o yüklenen © münövverlörde kuvvetli bir nikbinliğin belli başlı Arili olmustur ve 'Türk yurdunun doğu bölgesi bugün herkes için bir enerji ve shhat kaynağıdı — Kızımıza çök büyük teşek. kürler borçluyum, Sayesinde tad ları hâlâ damağımda” bulunan nefis pastalar yedim, (Co) nun yüzlü ( aydınlanıyer- mişti, Gülerek: de ona darıldım zira babasını düzü iş! Bu sırada şatoda uzun ve tok bir gong sesi işitildi, yemeğe ça- gırıyorlardı, (Sam) (Co Benet) in koluma girdi: -- Haydi (Co) şu işi de göre, im, — İkisi de aşuğıya büyük sak» na indiler, (Sir Harri Vilvam ım ölümündenberi şatoya daimi bir süküt hâkim olmuştu. Nite. kim yemek sessiz geçti, Zaten (Sam) bundan memnundu, ye mekte başını da dinlemiş, sual lere mâruz bulunmaktan kurtul. muştu, Yemeğini bitirir bitim mez kalktı odasının yolunu tut- tu, Fakat ânha koridordan geçer» “en, bir fervat ve çığlık tufanıy m Mebilyacı dükkünmda: — Tecriibe edeyim diye yaltı uyudu! Mesnevi mütercim; Sülevman Nabhifi Yaralı âşık kalbine el sanan Yazan: Ahmet Mevlâna Çelâlettin Ruminin li» vemut eseri mesnevisini, türkçeye nazmen, aynı verinde ve ayni ice tafette tercüme edilebilmek hüne ri, Süleyman Nabifi adındaki şair, Türk edebiyat tarihinde purlak bir mevki temin etmek için kâfiydi Celâlottin Rumi "Mesnevi Şerif" unvanile meşhur eserini, devrinir. edebi modasma uyarak farsca yaz» mışlı, ve bu nefis lirik manzume. ye şa beyitle başlamıştı Bismev ex ney çün hikâyet mikiined Ez cüdsi ba şikâyet miküned İstanbullu Nahiti, bu sanat be dinamı, mira mısra Türk dili süz gecinden geçirmişti, öyle ki, eğer Celâlettin Ruminin muasırı olsay. dr, tarikati OMevleriyenin o büyük müessğsi, onun bu kudreti gelrane #İ, Vecdi, aşkı önünde, ağuşu mu » habbet ve şefkatini açardı: Dinle neyden kim hikâyet itmede Ayrılıklardan sikâyet İtmede Dir kamışlıklardan kopardılar beni Nâlişim zâr eyledi merd ü zeni!,. Istanbullu Süleyman Efendinik doğum tarihi malim değildir, Genç yaşmda yeniçeri ocağı kâtipiiğin- de bulunmuştu, İstanbulun edebi mahfellerinde farsça ve arabca ya olan vukufu ile temayüz etmiş” ti; Hleri 1100 tarihihde İrans el- çilik ile giden Mehmet Pusa, Ve - nişeri ocağı hulefssrdan Süley man Efendiyi maiyetine simişli, Bu siyasi seyahatte, Revan, Teb- riz, Nahcivan ve İsfhan gibi İrw nn büyük kültür merkezlerinde İran sera ve edebasile sohbet ve muhabbet fırsatları bulan Türk gniri, farsçaya ve farisi edebiyati. (Sam) a çevirdi kekeledi — Madam. sizi istiyor, odası,, (Sam) genç kızın ilmi ta. mtamlıyarak yürüdü: — Odasında duman dolmuş, , beni boğuyorlar diye havkırıyor değil mi? (Cenni) nin hayretten ağzı a. cik kalmıştı, (Sam) t takip etti, (Madam Vilyam) mw dairesi o- lan iç içe üç odaya girdikleri za. man kadın hâlü bağırıyordu: — Caniler! Koram olano ge. bermiş aptal, hayvanın buraya yolladığı herifi cağırın bana! (Sam) odaları bu halde bul çağını biç ummuyordu, girdi zama” biraz dumanla karşılaşa- cağını zannediyordu halbuki ko. yu siyah bir duman odayı bir saniye kalmamıyacak hale getir. mişti, . Anlas'lan kadın bunun geçici bir sey olduğunu zannet. miş, yardım istemeyi arzu etme- mişti, (Devamı vor) — Bursalı Hüseyin Can — Zengin bir minyatür koleksi. yonu — Üç türlü mürekkebin şiiri. canan icin yazılmıs bir beyit Bülent KOÇU Türk sefaret heyetinin yüz akı ols muşta. Otuz senç kadar sonra da elçi İbrahim Ağa ile Viyonaya gil- miş, orada da iştirâk eylediği ede hi ve ilmi sohbetlerde sark edebi- yatı üzerindeki vukufu ile büyük alâka ve hürmet toplayan bira» dam olmuştu, Süleyman Efendi, “Nâhifi” mah lesinin de anlattığı gibi, zayıf, çe- limsizdi, Fevkalâde hasaslı, iyi bir battattı, sülüs, nesih ve talik hatlarda, hassasiyetinden gelen müstesna bir hünere sahipti, “Di - van” sahibi şairdi, birçok kıymetli tercümeleri ve telifleri vardı, Ka. side Ber'eyi, farsça, arsbçu ve türkçe Üzerine tshmis etmişti, Bu Güzide Türk şairi Hicri 1191 de öldü, Topkapı dısında, Maltepeye giden yolun sol tarafında, vol &e barina gömüldü, Vesilei rahmet olur, Süleyman Nahif; haklend. © MW ve zarif #ikrayı nakleder. er: Muasırlarının tabiri İle, şalr, sel. vi boylu bir nevelivanm xülfü-ke - mendine tutulur, ve sevgilisinin İşve ve azıma dayanamıyarak yâ- tağa düşer, dilladesi olan yâr, leyman Nahifinin kendi agkı yü ünden hasta olduğunu İşidince, büylük bir nezaket ve zarafetle, g8- irin evine hal ve hatir sormağa gi- der. Ve yine munssrlarınm tabirile, gümüşten elini şairin gamlı sinesk ne koyar; biçarenin hal ve hatır» m: Sorar, Süleymen Nahifi, yorgun gözlerile evveli sevgilinin güzel vüzünlü seyreder, sonra etrafında. ki diğer ziyaretçilere dönerek, İr- tisalen gu beyti söyler: Sanma rahminden sunar destin dili meeruhuma, Ol keman ebrü ciğerde tiri müj. gönm arari, i o Hüseyin Can, on sekizinci asrin derbeder şairlerindendi, Aslen Bur salıydı, Nev'i şahsıma münhasır in , sanlardandı. Bir afyon tiryakisiydi İ öyle ki, bir deri. bir kemik adam- i dı; “Bir gölgeden ibaretti", Gıda 8 afyon İle kahveydi, Günlerinin büyüle bir km, nakkaş ve mlü- yatiircü dükkânlarında geçirir; her gün, kahvede, çarşıda, pazarda, , yolda, buldan gezip dolaştığı yer - lerde gördüğü civanları tarif ede « rek resimlerini yaptırır, bu uğur da varını yoğunu harcardı, Akşnm ları zengin koleksiyonunu önüne sererek Miç olmasan tasviriniç Ülfet eyleriz cünü!, Diye bir nâra star ve köcaman bir afyon kombalağını yutarâr, Hüscyin Can, kuşağında, daima, kirmizt, mavi ve siyah, üç venkli mürekkep bulunan bir taşır » dr, bunun sebeb'ni soranlara şu be- yitle cevap verirdi: Üç hoklun divstında ne var dire , © Şahım: Münu ciğerim, lâhtı dilim, dödö siyahım! “Üç hokkanda ne ver diye o şa hım sorursa; işte cevabım; Ciğe- timin kanı (kırmızı mürekkep) gönlümün parçaları (mor mürek « İ kep); kara duman gibi çıkan âlum (kara mürekkep)... Bazan da şu Iatayı söylerdi: (Dütfen sahifeyi cevirin)