! Çiniciliğimi ölüyor mu ? “BUKALEMUN | N,. ci eee Alâeddir camisi ri ölüme mi ii mi karmen wan af dile. veziyetle kargı karşıya bulunu. yorlardı Fena ve kötü ihtimalleri aklı. | ma getirdikçe üzillüyorum, Ve İşte asıl o zaman, harbi; dişle. vimle çiğniyeceğim sinirli bir et Parçası zannederek cene kemik, lerimi oynatıyor ve atılıp boğus. mak için vesileler arıyorum, Günler böylece geçiyor ve ben beklediğim müjdeli haberleri a. lamamaktan doğan garip ve asa. bi buhranla daha sinirli. daha a. sabi daha idaresi güç bir madde ' haline inkılâp ediyorum,.. ... Bulancaklı Mustafa Csvuz ça, dıra girerek: — Efendi dedi, Şu muruğa bir #y yazıver. Havvanlar açlıktan ölecek, İki mekkâre gönderdik ters yüz geri çevirmiş, — Bir iş yaptığınız yok, Otu. rüp duruyorsunuz, Hayvanlara, cayır, çimen bir şeyler yedirin, Elimdeki mevcudu vermem, Bu bize bir kaç gün sönre lâzım o. İscak deyip duruyor. Başım: çevirdim ve sert, sert sordum, — Kimi söylüyorsun Mustafa ? Ne yemi ne mekkâresi Du? Anlamadım, O tekrar etti: — Bizim bölüğe dört Dalya samanla İki çuval arpa vermiş- lerdi. Fakat; aksi bir iaşe ve menzil kumandanı var, İnat etti. Birkaç gin oluolaniyle idare edin verin deyip duruyor. Kızdım, Mustafa çavuşa ba, ğırdım: — Ne demek askerlikte başı bozuk idare olur mu? Verilmiş bir hakkı bü kumandan vereme, mezlik edemez, z O boynunu büktü, Sesini kıstı, — Vallahi beyim bize vermi. vor, Ya siz varıp kendiniz 8öyle- yiniz, ya da bir tezkere Yazıp ve rin mekkâre onbaşısı onu götü, rüp versin, Deyince yerimden kalktım, — Peki ben kendim giderim dedim ve çadırdan çıktım, Menzil kumandanlığınm ö. nünde erzak arabaları Sıralan. mız bekliyorlardı, Arabaların vrelediği meydanda sırtı go yea kasgetli yam sivil, yarı resmi kıyâfetli birisi elinde. ki kalın budaklı bir bastona da, yanarak etrafındakilere bir şey. ler söylüyordu, — Menzil kumandanı nerede? diye sordum. Bir asker bana e liyle meydanda dolaşan gocuklu adamı göstererek: — İşte dedi, Kumandanın arkası bana dö- nüktü, Yanına yaklaştım. Benim ayak sesime basını çevirdi, Onun başını çevirmesiyle be. nim bulunduğum yerde saplanıp kalmam aynı sanive icerisinde odu; i — Vay Kemal, Sen burada misin? de 3 Bulunduğum mevki, vaziyeti ve her seyi unutarak kucağına atam, (Devamı var) elmayı aldı, koynundan kü. çük hançerini cıkardı, elma > yı iki müsavi parçaya taksim etti. ayak üsünde yarısını kendisi, diğer yarısını da ve. zir Kasım 'ysdi. Derviş ellerini göke kal - dırdı: — Allahım! sen bu zaval. lara birer çocuk ihsan et! Görüyorsun ki, kendim için senden bir şey istemiyorum. Olünceye kadar da istemiye- ceğim, Fakat, sen bu çocuk sevdalılazını sevindir. Dervişin duası o bitince, Kutbettin: — Muradım tahakkur e - derse, seni ihya edeceğim. Diyerek, cebinden bir kese altm çıkarıp dervişe verdi. Ve baska bir şey söylemeden yürüdü. Derviş hâlâ bu meçhül yolcuların arkasından dua e- ndil olduğu halde pazar mey. danından geçiyor, Kendisini mü. sadere edilen frenk üzümü ile dolü bir kalburu taşıyan polis memuru takip ediyor, Her tarafta setsizlik o Pazar meydanında o kimsecikler yok. ü in ardına © cana. ani dünyaya mahzun mahzun bakiyor,., Oğumelov, birdenbire bazı ses, ler işitiyor, Isırmağa kalkışıyorsun ha' Seni hınzır seni! Çoculdar, onu bırakmayınız! Bu devirde kimse. nin kimseyi ısırmağa hakkı yok. Puf! Puff A a! Köpek sesi işitilmektedir.. Oçumelov, etrafma bakinıyor ve tüccar Picugin'in odun deposun. dan, bir köpeğin üç ayak Üstün. de zıplayarak ve başını çevirip srkasma bakarak koştuğunu gö- Tüyor, Onun peşinden basma gömlekii ve yeleğinin önü açık bir adam koşuyor, O. köpeği ko. valıyor ve ileriye doğru bir hamle yaparak yüzü koyun yere düşüyor ve köpeğin arka ayakla. ve: “Bırakma!” diye bağıran ses işitiliyor, Dükkânlardin uykulu yüzler uzanıyor ve biraz Sonra odun deposunun etrafında yer- den bitmiş gibi kesif bir kalaba, lik toplanıyor. is memuru: — Galiba intizamsızlık olu. yor, bay komiser! diyor, Oçumelov, sola yarım çark va. piyor ve kalabalığın toplandığı yere doğru ilerliyor. kapısının hemen yanında yukar- da tarif edilen yeleğinin önü «, sık adamın durduğunu ve sağ elini havaya kaldırarak kanlı parmağmı teşhir ettiğini görü. yor. Onün sarhoş yüzünde: “Sab. ret, ben sana gösteririm, kah- pe!” Sözleri yazılmıştır. Kanlı parmağın manzarası da bir za, fer alâmetidir. OÖçumelov bu adamı tanıyor: Bu kuyumcu Hıryukindir, Kala. balığın ortasında, yerde ön a- yaklarmı iki ye açmış, inti- zamsızlığın mesulü: Beyaz, $ivri burunlu, sırtı sarı benekli tazı eniği bütün vücudiyle titreyerek oturuyordu, Onun yaşlı gözleri hüzün ve dehşet ifade ediyordu, Oçumelov, kalabalığı yararak: — Burada ne münasebetle) toplandınız? diye soruyor, Ni, <İn toplandınız? Senin parmağı. na ne oldu? Kim bağırıyordu? Hıryukin avucunun içine öksü. Terek: > Gidiyordum, beyim, şöyle hiç kimseye dokunmadan, diye söze baslıyor! — Mitriy Mitriçle odun mese- lesini konuşacaktım... Ve birden- bire bu alçak, durup dururken Parmağına yapıştı, Siz beni mamir görünüz, ben is adamı, yım, Benim işim incedir. Bana tazminat versinler, çünkü bu Parmağımı belki bir hafta kı. mıldatamam,,, Hayvanların yü. Zünden insanların zarar görme- #ine kanun dahi müsaade elmez, Eğer herkes ısırmağa kulkışacak olursa bu dünyada yaşamamak daha hayırlı... an Yazan: Rusçadan çeviren: l — Hım!,. Peki. diyor, Peki, bu köpek kimin? Ben bunu böy. le bırakmam, Köpekleri başıboş sokaklarda dolaşlırmanm ne ol. | duğunu size gösteririm! Karar- lara itaat etmek istemiyen bu gi- bi efendilere dikkat etmek zama» nı geldi! O keratayı cezaya çarp. tırdım mi köpek ve sair Sel hayvanların pe demek olduğunu çabucak anlar! Ben ona Hanvs ile Konyayı gösteririm!,, Polis memuruna hitaben: — Yeldıryir, diyor, Bu Küpe ğin sahibinin kim olduğunu öğ- ren ve zabıt tut! Köpeği de itlâf etmek tâzım, Derhal! O, muhak rı kimin köpeği? Kalabalıktan bir ses: — Bu, gsliba general Zigalov. un! diyor, 5 — General Zigalov'un mu: Hım!,. Yeldiryin, paltomu çikar bakay Dehsetli : sıcak var: Gali mur yağacak ta on. dan,.. a z Oçümelov, Hıryukin'e hitaben: — Ancak bir noktayr anlıya miyorum, diyor, Nasıl oldu ân bu köpek seni ısırdı, . O, gerin parmağına yetişebilir mi? Bak, o, küçük, halbuki sen nah . na kâdar varsın! Sen, her halde çivi ile parmağını yaraladın Sonra da yalan uydurmak aklına geldi, Sizin ne millet olduğunuzu bilirim! Siz şeytanları çok iyi tanirsmız" — O, beyim, alay “imi; diye köpeğin suratıma sigara tü, köpekte budala değil yü 1 rrverdi,,, Kavgacı, gürültücü 8 damdır, Beyim! ve — Yalan söyleyorsun, top Görmediğin halde niçin uydurü- yorsun ? Beyefendi akıllı adam” dır ve kimin yalan, kimin e doğru söylediğimi . pekâlâ ani i, yor.. Eğer yalan. söyleyorsara sulh hakimi" halletsin, Onun re nununda bunların hepsi ; yazili” dır... Şimdi herkes müsavi,. B€ nim kendi kardeşim de jandi” ma,,. Malümunuz olsun... — Sen sus bakayım! Polis memuru derin bir fsrt zekâ ile; : — Hayır. bu generalin değil... diye işaret ediyor, Generalde böyleleri vok, Onurnkilerin hepsi av köpeği “ — Bunu iyi biliyor musun» — İyi biliyorum, beyim,.. — Ben kendim de biliyorun. Generalin (köpekleri kıymetli, cinstir, halbuki bU bir şeye obengemiyor.. ü tüy. ne görünüşü görü Pislikten başka bir şey de- Böyle köpekleri de ne diye şi, beslerler?! Aklınız nerede, g0rs- rım size? Böyle bir köpek Peter- burg yahut Moskovada yakalan savdı biliyor musunuz pe Olur. du? Orada kanuna falan bek- mazlardı, derhal mort! Ni Sen, OHiryukin mağdur oldun ve bu ist böyle bırakma, . Here seibret olaca bir der: verme lisin! Bunun zamanı geldi... Polis memuru yüksek esl mutalğa yürütür: EN de generalindir.. Kö alında yazılı değil k YAZAN: diyordu: , 7 Allah muradınızı ver - sin.. Allah her ikinizi de mes ut ve bahtiyar etsin. Bahçeye girdiler.. Bir a - ğacın gölgesinde oturdular. Kutbettin: — İçimde bir sevinç var, Kasım! dedi . Bu dervişin duasını Allah kabul eder de baha bir evlât ve-irse, sevin. “im sonsuz olacak... Yavru - mun doğduğu zaman memle. kette kırk gün, kırk gece şenlik yaptıracağım.. Hazi. İSKENDER F. SERTELLİ “ga nemdeki servetimin bir kıs - mını fukaraya (dağıtarak, muhtaçları, yoksulları ve dul kadınları sevindireceğim. Sonra birden vezirinin yü- züne bakarak: — Sen söyle bakalım, de - di, bir çocuğun olursa, ne ya- pacaksın? Vezir Kasım şu cevabı verdi: z — Allah kulunuza da bir çocuk nasip ederse, deryayı rahmetinden bir katra ihsan etmiş olacak. Benim hazi - nem yok ki, fukarayı ve dul tereddütsüz A devir görüldü, veyahut kaba, zevk. siz bir işçilik seviyesine inerek hi- mayesiz, takdirsiz kaldı, Avrupalılar Türk çinleğliğini tek, bir çini deçiliği olduğunu söylüyor ve gösteriyorlar, Halbuki bu hem yanlış, hem de eksik mallimat sa- hibi bulmıduklarındandır. Türkler giniyi üç © sekilde | islemiylerdir. Takma çini işçiliği, düz çini işçil. ği, kesme çini işçiliğidr, Ve her üç işçilikte de mevcut harikulâde nefis şaheserlerimiz vardır. Bu devirlerde işlenmiş Türk çi. ni sanatini temsil öğen bu hakika. W sanat âbidelerimizi tanımak, bil mek için de onları teker teker gis âip gezmek, görmek lüzum, Maale. sef bunu gimdi ben de yapımıyo - rum, Kütehyada böyle bir yazı ha- sırlamak fırsatını bülünen İstifada edebileceğim kitaplar, broşürler aradım, bulamadım, Yalnız mimar Şahabettinin çinilerimiz ve çiniciliğiminr hakkm da yazdığı mini minibir kitapla bundan olur #ene ©vvel çikmiş bir mecmuadan bir kaç fikir edinebil, dim, Esasi: bir malümat verecek bir gey bulamadım. Belki de ben tesadüf etmedim, Ama ne de olsa bu, adamı düşündürüyor, Ecnebi « ler yalan yanlış bizim sanalimizi tetkik etmişler eserlerine, her tür M0 işlerimize teferrüatlı yer ayır. mıslar da biz kendi kendimiyi bu derece ihmal ediyoruz. Güzel sa . matlardan bu boşluğu dolduracak esaslı neşriyat beklemek hakkımız. #cğ! midir? ... Şimdi Osmanlı ve Selçuk çini «asatile bezenmiş birkaç şaheseri, mize işaret edelim, Bunlar Türkle. rin eşsiz birer âbideleridir. Konyada: İnceminare, Karatay ve sirçah medreseleri, Salp Ata de bir köpek görmüştüm, Kalabalıktan bir ses: — Hibette generalin! diyor, — Hım!,, Yelderyin, birader şu paltoyu giydir. bakayım. Rüzgâr esiyor « Üşütüyor, , Sen wu generale götürür ve sorar. »n,, Benim bulup gönderdiğimi söylersin , Hem söyle ki, onu g#okağa çıkarmasınlar,,, Bu kö. pek belki kıymetlidir eğer her rastgelen dangalak onun suratı. na eiğaralle dürtecek olursa hayvancağız berbat olur, Köpek dediğin nazik mahlüktur,. Sen de, hayvan, elini indir! Mantık. sız parmağını teşhir etmekte reâna vok! Kabahat kendinde. — Generalin aşçısı geliyor, Bir kere de öna Soralım. Hey, Prohor! Buraya gelir misin, azi. zim! Şu kö; baksana, , Sizin mi? — Uydurma! Bunun gibileri evde görülmüş değildir! iy — Uzun uzadıya sormağa ne lüzum var? diyor, Bu köpek ser. seridir! Lâfı uzatmakta mâna vok... Mademki serseridir, diyo. rum serseridir. işte o kadar 1vâf edilsin, vesselâm, ii Prohor devamla: — Bu bizim değil, diyor, Bu orun bahçesinde b0Y* generalin geçen gün gelen kar. | kadınları sevindireyim, Tan. Kasım! Bu iş rıya kırk gün, kırk gece şük rederim. Bundan başka elim. den ne gelir, sultanım? —— Bunu ben düşüneme - miştim, Gerçi derviş elmayı verdiyse de, o bir vesiledir. Bu lütfu ihsan edecek Tanrı. dır. Ben de senin gibi, Tan - rıya şükran borcumu edaya çalışacağım, Fakat, her şey- de bir sebeh aranır, derler. Çocuğumuz dünyaya gelirse, bu miskin dervvişi yol üstün. den alıp temizletir, sarayda alıkoyarız. Bizi, yarım elma ile çocuk sahibi yapmak mu. cizesini gösteren bu zavallı. yı böyle perisan bir halde yoi üstünde bırakacak değiliz ya, O gün bahçede gezdiler.. Şehir kıyılarında dolaştılar. Kutbettin mütemadiyen: — İçimde hir sevine var, k T T l (Bas tarafı 3 üneüde) türbesi mihrabı M ili O ia olsun diğer şark ülkelerinde ol. mihraor, İznikte Yeşileami, İstan. By SERVET LÜNEL sun hiçbir zaman esealı bir sanay; bulun Çiniliköşkün kapı üstü çini. Yazan: MAHMUT ATTİLA AYKUT Komiser lov, sirtimdi | O Oçumelov öksürüyor ve kaş- | Kolu olarak ilerleyemedi. Bu iş ya Jori sark üleminin en bollibaşlı sa. | yeni kaput, Me içi dolu bir | larmı oynatarak sert sert sesle; | SOK Parlak bir sanst halinde devir pat nümuneleridirler. Hele Bursa Yeşil camisinin çinilerindeki nefis. lik ve zarafet eşsizdir. Cilâlarmda mine gönilen kisim aslâ taklid edi- lemiyor, Bunda bugün Avrapalı - larda muvaffak olamıyorlar. Svosh medres» mirabında ke , nara düzen orta açıklık hendesib Bu dile katır» maktadır. Siyah renkler yanında açık ve koyu maviler yer almıştır. İşçiliği gok olgun ve incedir. Mih- rsbın bulunduğu eyvanda çinilerin renkleri tatlı bir ahenkle birbirini tamamlıyot, Burada bilhassa Türk mavisinin baygın tesiri adama yü. celik hissini veriyor, Uzun tezyini hatların, güzel yazılarım verdiği düşündürücü, okşayım duygular gözlerden ruha bir serinlik ile akı. Ar” Çiniciliğin bu O parlak devrinde iki İmalâlhanelerinin, malzeme « sinin, renklerin, nakış ve desenle- vin © #amanlara hâs bir hususiye- ti bulunuyor, Çinicilik tekniği işi Ve ayrıca sanati bakımından bunda shilleri hakiki sanat endişesi ile bu işi tutarlarmış, Bilhassa nak - Kaşların rolleri en başla gelirdi. Onlar çiniciliğin o Ölmezliğini ince sanat vaziyetini yarattılar, Bu sa- atm peygamberi oldular, Yine Sırçalı medrese mihrap ey- vanınm koyu rerkit bir cerçevesi icinde Tuslu Mehmet oğlu Osman Mehmedin fars dil; ile #fadelenmiş coşkun İki masra bulunuyor, Ve bu İkl mira onun sanatine karşı duyduğu hayranlığı ve vurgunluğu mu çok iyi anlatıyor; “Bu teayinaiz ben yaptım. Bu. Man bir eşi daha başka illerde bü- lonmıyacak. Ben öleceğim, fakst benim eserim, benden Sonra da 6 bediyen yaşıyacaktır.” diyor, Evvelse çiniciliğimiz böyleymiş? Neriman Hikmet sekillerie bir yaz a ann a deşinin köpeğidir, Bizimki tazı- lardan pek o kadar hoşlanmaz. Biraderleri hoşlarıyorlar, Oçumelov: — Sahi mi? Biraderleri teşrif buyurdular, ha? Vladimir İvano.. viç, ha? diye soruyor ve yüzü, baştanbaşa bir rikkat O tebessiü müne kalboluyor, Bak sen! Hal. buki benim haberim bile yoktu! Misafireten mi gediler? — Misafirliğe, . — Bak sen, varabbi,, Demek general biraderlerini görecekleri gelmiş,,. Benim haberim bile yoktu! Demek bu onların köpe. ği? Memnun oldum. « Onu al gö. tür,, Fena köpek değil, , Hem de öyle çevik ki,, Bu herifin parmağımı hap! Ha-ba.ha!, E, niçin titreyorsun bakayım? Hır, hir, , Kızıyor, kerata, Seni yaramaz, sepi!,. Prehor köpeği çağırıyor ve © nunla beraber odun deposundan uzaklaşıyor, , Orada bulunanlar Hıryukinle alay ediyor ve kah. kahalarla gülüyorlar. “ Oşumelov, Hırvukini tehdit ederek : — Sabret, bir gün senin yu, Vanı da elbet yaparım! diyor ve kaputuna sarılarak pazar mey“ danından yoluna devam ediyor, S8, LÜNEL Yi galiba. Diye söyleniyordu. Şehir gezisinden döndükten sonra, Sukan Kutbettin o akşamı zor buldu. Yemek yeryemez hareme çekildi; karısını koy« nuna alıp yattı. Vezir Kasım da sabırsız - lıkta hükümdardan geri kal mıyordu. O da konağına dö - ner dönmez yemeğini yedi, yatak odasına çekildi ve ka- rısına sarılıp yattı. DOKUZ AY ON GUN SONRA... Sultan Kutbettin,aylar 29 tikçe heyecandan heyecana düşüyordu. Hükümdarın zev cesi o gece gebe kalmıştı. Bir tesadüf eseri olarak, vezir Kasımın karısı da ge - beydi. Her ikisi de gün sayı. yordu. (Davarst sp! İLERİ a b a del. BA ÇRŞ, a, anl «AĞ A ME İl ağ