4 Eylül 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

4 Eylül 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

J0 tğ Rönşiüklerî otü“m armış, h 'luzeabjr ğğzmı; dedi, u b Yliyeyim; YOT ; aâl.m O nasıl söz, M he Etane, Alabilirim ki? , O cadaloz £ ! Sen o ih € düşersin, , n ken, a, Gel Sey geldi b ha î:amhm_ M0 a » Ball T kendine © * Büdün #Missin Da | Ne? Yasın ne bir k Milli Roman * — Yazan: MAHMUT ATTİLA AYKUT — Kurban olsun sana kızlar! dedi. Sen hele dur,, ben Hacer hanımla bir konuşayım., Yerinden doğrulmafa cçalıştı: — Hemen şimdi mi teyzeci - Rim ? —A elbet ya, demir tavmda döğülür, — Peki ama. banim nikâh va ziyetim ne olacak? Bakalım İr . fan bey beni kendi isteğile boşı - yacak mı? — Sen oralarını düşünme, On- lar hep sonra görüşülecek, düşü, nülecek şeyler, Teyze yemeği varım yamaljlak yedikten sonra Hacer hanıma geçcti, Ben yime o küçücük kafes. li odadayım, Kafeslerin arasın - dan Halici ve Sütliceyi — görüyo rüm, Hatrralarımla kucak kuca. | ğayım. Babamın yakalandığı o meş'um geceyi — hatırlıyorum.. Hiç tanzmadığım bir gencin eve gelişini hatırlıyorum, Yine onun tanımadığım arkadasile sandala binerek buraya geldiğimizi hatır lryorum,, ve bütün bu bir sere içinde geçen vakta ve hatıraları sevrisiyle, dehşetile, faciasile te ker teker hatırlıyorum, Düne ka dar hayatta ilk defa sevdiği er. keğine bütün safvet ve masumi- yetle yalnız dudaklarını uzatan vesevgisini kuracağı mestt yuva- sıtım sıcaklığma saklıyan ben, buğün ikinci bir kocaya varmak için haz7rlık yapan giinahkâr bir dul kadım rolüne çıkryorum, Of bü ne acı şey yarabbi! Anado . luya katmak istedim, muvaffak olamadım.. Kemalime senin için yaşıyorum! diyecek bir suratrm kalmadı. Hem o acaba yaşıyor mu ki?,, Şimdi çok iyi anlryorum ki Canip canavarını'n yüzündeki maske, içindeki kötü ruhu ört - mek için takılmış sahte bir nikap imiş, hayal hakikatten meğer ne kadar aykırı ve uzak bir Trüya imiş, Bulunduğum yeri unutacak ka dar dalmışım ki, aşağıdan teyze- nin: — Kızım, Necmiye hu., kanıyı açsana! demesile kendime gel , dim Koşarak kapıyı açtım. Tey, zenin yanımda siyah çarşaflı tü- ler yüzlü ihtiyarca bir kadın da- ha vardı, — Buyurunuz efendim, Kadımmcağızm elini öptüm: — Berhüdar ol yavrum, Teyze merdivenleri çıkarken: — Ay, aman kalçalarım yine tutuldu. Üzerinize Şşifalar iki gündür benimkilerin yine tuta, makları üzerinde Haddin varsa azıcak dolaş, Sanki her yanıma brcak saplryorlarmış gibi oluyor, Diye söylenerek yukarıya çıkı yordu, ! Ben kahve nişirmek için mut fağa girdim, Yukarıya kahveyi götürdüğüm zaman teyze yüzlü . me bakarak: — Her geyde bir hayır vardır. İnsallah bu kızcağızın da çilesi Dolmustur, artık. PERDEYİ AÇIYORUM... BK yf KAFESE GİREN ASLAN.. Zülfikar bey bana kısaca zaptli- yeye nasıl girdiğini nasıl başme, mur olduğunu şöyle anlatmıştı: — Ben Pirisştineden gelmiştim, Beşiktaşta türkü iİle mısırbuğdayı satıyordum, Bir gece sepet elimde Yıldız caddesine çıkmıştım: Miısırımiı satamadım, guü sepeti Hiçbir gece rahat, rahat, — yaâtü« ğımda yatamadım.. Beni bir konaktan çağırdılar. Paşa efendi dedikleri birinin yâ- nma çıkardılar, Kıyafetim, sözle- rim hoşuna gitti Beni zaptiyeye yazdırdı, O günlerde üç politika mücrimi aranıyordu. Kıyafetlerini gekillerini işitmiştim, —Arananları Beşiktaş tramvayında yakalamı « yayım mı? Ne oldum bilir misin? — Herhalde bir rütbe terfi ete — Ne bir rütbesi? Başmemur oldum mori.., Zülf.kar bey işte böyle bir Zül- fikar beydi. Bana: . — Şimdi sana bir çare düşile nüyorum Mahmut!,. Anlattıkları- na göre öyle Agop efendi ile mae gop efendi ile bu iş olmaz mori vallahi. Bizim Piriştineli Aslan bey var, tu bre,, Aklıma geldi. Gidelim, ona anlat bu meseteyi, — Şimdi kapı kapı dolaşm, bir de Merkese dert mi anlatacağız? — Hayır mori!, Aslan Bey yas* man adamdır. Günde beş yüz ko- yun keser, Mediha —Agoba değil, böyle bir adama gelir!, — Benim de öyle adamlardan bildiğim var amma mesele kadın meselesi, Sonra arkasından baka kalırız. Kadımla bir olurlar, insana haydi kısmetini başka kapıda a « ral,, « deyiverirler, Ben bir-gece için 'Hilet şeriye nikâhı yapp “da o gece, kadımla uyuşup ertesi sa- bah eski kocayı koğan adamları kok gördüm. n — Biz Aslan beyle n.ikâhlya.pa. cak değiliz mori, Namuslu adam!. Seninle yarın öğle zamanı Tophas nedeki kahvede buluşalım Mah - müt ağa,.. * & Ertesi günü Zülfikarla Aslan beye gittik! Kapı gibi iriyarı bir Arnavuttu, Zülfikar: — Mori Aslan! Sana bir arkas daş getirdim, Hocadır, Müthiş bü- yücüdür mori ha... Buna yalan, hile olmaz. Adama isterse bir bü- yü yapar, yirmi dört saatte catır çatır catlatır... birleşip bize bir hile yapmasınt önlemeye çalışryordu, Devam etti: — Mori Aslan!, Bu adam hbir kadm seviyor, Kendi kuvvet var, büyü ile zorla getirecek, Bir gün. e mori, bir günde, — Bir günde! —— Evet mori! . Fakat aralarm« da “lâdes” tutuşmuşlar... Biribir- lerini kafese koymak mori, Kadın Nuh demiş, peygamber — demiyor mori, Sen memlekette meşhur bir celepsin. Sen bu kadımı sözde ken dine çağırır gibi bir vere çağırır. Etrafına göz gezdirdi. — Ben şimdı keadi evim - deyim, değil mi? — Evet. kendi evindesin! Çok içmiştin de. Hem bir da- ha bu kadariçme, Rüstem! yazıktır.. vücudunu mahve . diyorsun ! — Sen benim bu derece sarhoş — olduğumu gördün mü 7? Nasılsa oldu bir kere. Ve karısının boynuna sa . rılarak yanaklarından öp - — Benim vefakâr, sadık ve temiz kalpli Gülbeyazcı - ğım! Neden sarhoşun sözüne W — : (Devamı var) ' san muhakkak gelir, Biz de onu atamadım; : ' Şli Y//Ğ//Z / İ e li a Poap ve MAHDIUD SA? Yazan ve oynryan: nedamet eden meşhür dölandırıcı. Mahmut Saim ALTINDAĞ onunda bir sevdiği varmış Arnavud. Medihaya, Medihayı Arnavuda vurup, duma. nindan benim istifade etmem mümkhün olamaz mıydı? Bu fırsatı kaçırmak aptallık olurdu hocamıza veririz. Sevap mori As- lan, çok sevap., Aslan bey bir iki dakika kafa»- «inı kaşıyarak düşündü: — Mori Zülfikar, bu iş biraz kodoşluğa benzer amma, senin bana iyiliklerin çoktur, Hatır bü« yük mori vallahi, Yalnız bu iş be- dava olmaz,.. — Para mı istiyeceksin mori? — Yok mori canim Zülfikar, Benim de başımda bir sevda var. | Bir Arnavut kızı seviyorum, — Bir Arnavut kizı mı? — Evet, Arnavut kiızı. Hoca bana yapacak bir (büyü).. Bağle- yacak o kızın ağzını, dilini, duda. gını, Benden binlerce lira çekti. Aldatıp duruyor mori, Beni kara. göz kuzu gibi öyneyor Mmori! Ho ca bana versin kumanda: ben dü- gürecek onun yavuklusu... Yapsın bana bir kuvvetli büyü,.. Düşür - sün kafese benim yavuklusu, — Yapsım mori kardes, yapsiın, Ablüdhamit zamanmda seneler. te Ebülhüda ile müthiş macerala. rım olduğunu bilen Zülfikar bey, acaba beni hakikaten büyücü mü zannediyordu? bilmem, Büyücü - lükten haberim yok; fakat büyü - cülerin teranelerini ve oyalama . larmı pek güzel bilirdim.. — Üç vakit var; üç gün mü de. sem, üç hafta mr desem, üç ay mı desem,.. * &* Aslan beyle örtesi günü yalniız« ca buluğtuk, Gazinoda beni bir ke- nara çekti. Sanki müthiş bir sır söyliyecekmiş gibi etrafına korku ile bakarak Anlatmağa başladr: — Bu İstanbul çok yaman bre hoca efendi,. Zülfikar ağa bizim | büyüğümüzdür, Dün ondan utan - dım, Demedim fettan bir kadına tutuldum, Mahsus dedim bir Ar « navut kızı, Ya sen hocam? Senin nedir başma gelen bu yaştan soön. ra?, Sen de mahalle imammnın ka. | rısma mt tütüuldun yoksa hocam?. — Anlatacağım Aslan bey, de- dim, Ne imam karısı, ne kayyum kızı. Benimki de senin gibi fet »- tan bir kadım, Yal!nız şimdiye ka, dar kurduğumuz kafesleri önce « den haber aldı, Bize öyle öyun- lar yaptı ki, şaşarsın. — Bu oyuncu mu hdcam? — Hayır, adresini vereceğim, Maksadımız bir gece her ne va- srtayla olursa olsun onu bir yere düşürmek... Sözümü kesti: — Mori vallahi kolay? Aslan bey bir haber yollryacak, tıpış tı. pış gelecek mori vallahi.. — Ben de senin işini yapaca - | ğım, Bir büyü yapacağım, Üç tez vakit içinde, o da sana tıpış Üpış gelecek!., — Moöri vallahi. sana beş yüz lira vereceğim höcam!.. İki sencea âir bu kadım canımı çıkardı!.. Eski bir söz, vardır: “İşin İtin- den iş çıkar,, derler, Arnavudun Yazan: - IZ « ladığını bilirdi. Bunu ona çok arkadaşları da söylemiş- ti. Rüstem karısını denemek istedi: — Uykumda kimbilir - sarhoşlukla - ne saçmalar, ne hezeyanlar söylemişimdir? ! — Hayır.. hiç de saçma bir şey söylemedin... müte . madiyen Martadan bahsett . tin! Padişahın onu Feyzulla. ha nasıl verdiğine bir türlü inanmak istemio-dun! inandın da sabaha kadar bekledin? şimdi ne kadar üzüldüğümü bilsen... — Bunu ısrarla istemiştin.. başka türlü uyuyamıyacağı - nı söylemiştin. Sözünü dinle. meğe mecburdum. Sabaha — Rüstem yatakta doğruldu: kadar başı ucunda hekledim.. — Demek ki Martadan Rüstem uykusunda sayık - çok bahsettim, öyle mi? İskender F. SERTELLİ — Evet.. insan âdeta şüp- heye düşüyor.. eğer Marta henüz dün gece saraydan çık mamış olsaydı, aranızda bir şeyler geçmiştir diyecektim. — Sarhoşluk dedim ya, Gülbeyazım! Ben ne Marta- yı tanırım., ne de Feyzullahı.. Yarış olmasaydı, Feyzulla - hın semtine bile uğramaz - dım. Yarışta kazandı ve pa. dişahın iltifatma mazhar ol. du diye düğününe gitmeğe mecbur oldum. e Gülbeyaz, Rüstemin kafa. sında ve kalbinde Martanın <A h | lör söyl | Arnavutla macerası şu süretle işi paraya dökmesin , den bu meselede Arnavudun ada. makıllı sızdırilabileceğini de an - lamıştım, Hemen buü yolu da aça- yım, dedim, Bir hoca vakarile cebimden kur gun kalemle bir kâğıt gıkararak: — Peki, dedim; kendimin de-» ğil, sana ilmin kuvvetini göstere. neğim.. — Kavga mı edeceğiz — Yok canım, Yani büyünün ne büyük kuvvet olduğunu sana göstereceğim, Şimdi sana bir Yıla dıznameye bakayım. Babanın, an - nenin, kendinin isimleriniz?., — Babam Piriştineli Hüseyin bey, Annem Kadriye kadın. Be . nim ismim meşhur celep Aslan bey. , — Peki, sevdiğin kızm anasınm babasının isİimlerini biliyor mu » — Hayır, kaç defa — sordum. Her defasında başka başka isim. . Ben de artık sormak. tan vazgeçtim. — Belki kendisi de bilmiyor da ondandır. Bu kızla münasehetin — Hayır mori, Bu seneki ku - zuların çoğu ona gitti, Daha elini tütamadım mori vallahi, Yandım, — Mademki anasmın babasmın Jsmini bilmiyorsun, yapılacak bü . yünün kapısına gömülmesi lâzım, Kızın adresini ve ismini söyle: — Yaz hoca,,, Maçkada, Teşvim kiye caddesinde (Nar) apartıma . nında Şişli yildızi Mediha! Yazamadım. Elimden Kalemi br Arnavudun yüzüne bakakaldım, Bir an düşürndüm: “Fırsat ke « lin başmımdaki tek saçtır,, derler, Arnavudu Medihaya, Medihayı Ar navuda karsştı kullanmak mütliş bir oyun olamaz miydı? —Aslan bey meselesinde Mediha benden kat'iyyen şüphe edemezdi. Çünkü benden çok eskiymiş, iki senelikmiş, Fakat ne gare ki bu âvâre de benim gibi Yıldızm etrafmda — mülâzimeten dönüp duruyor. Mısrm ol şehriyârına benzer ki tıynetin, Üldürmedikçe vuslatı etmezdi ra. yeğin!. Bu kozu oynamak lâzımdı! Ak- si takdirde Zülfikarın dediği gibi, Ayasofya top kandilinin altında Hızır aleyhisselâmi — beklemekten | başka çaremiz kalmazdı. Aslan be yi dişi kaplanla aslanca penceles. | tirmek, ve aslan hikâyesi gibi, as. | lan payını da kendime ayırmaz | lâzımdı, Arnavüt alık alık yüzüme bakı, Wordu,.. — Azslan bey, « dedim, Adresi nicin yazmadım biliyor musun? — Vallahi malümatım yok' ho. ca, Sana bakıyorum. —— Araya bir Yıldız sözü kattım da fal, onun için birdenbire ke « derin izler bıraktığını tah « min ediyordu. Fakat, Gülbe.- yaz Rüstemle evlendiği gün. denberi o kadar mesut ve o derece rahattı ki.. böyle bir kıskançlık yüzünden saadeti. ni ve rahatını bozmayı ma- nasız buluyordu. O sabah fazla hir şey söy lemedi. Gülbeyaz Halilin yaptık. larını hatırladıysa da iki ar . kadaş arasında bir kavga çık masın diye bundan da bah - setmedi. — Rüstem, Gülbeyazı sevmi. yor değildi. Ve günler gertik çe de Gülbeyazın sevgsisi Rüs temin kalbinde de!inlesiyor - du. Rüstem bunun farkında idi. Onu üzen ve karını oy - natan bir nokta vardı: Padiş ah — vaktiy. le Martayı neden Rüsteme vermemişti? Şimdi, Marta pekâlâ onun karısı olabilir - L | Başrollerde: Mediha, Zeynep, Mahmut Saim, Komik Hasan efend. Asap,Meddah Kâzım vesaire Derdime çare bulmaya giderken, Celeb Arslanın derdine çare bulmaya mecbur kalmıştım; meğer sildi, Yıldıznameye “yıldız,, sözü ile başlanmaz. Onun için beş da. kika durdum, Büu karı Yıldızda m: oturuyor? Müslüman mi?., — Yıldızda oturmuyor mori ho- cam. Onun adi böyle... “Sişli yıl. dızı,, diyorlar,.. — Allah allah,.. Böyle isim de hiç işitmemiştim... Peki, bu me »« Beleyi sen bana birak, Senin ha . tırm için bu gece uyumuyacağım. Yalnız sen şimdi ona bir meöktup yazıp sön cevabmı istiyeceksin., — Yazayım... Ya son cevap, ya morl vallahi öldüreceğim! — Yok... Ben öyle işlerde yo £ küm Aslan bey! Kadın tehditle elde edilmez. Eğer şecaatin varsa gönüllü yazıl, harbe git, — Ne yeyayım mori hocam. Şaşırmışım mori vallahi! — Senin yazını tanır mı? — Tanımaz olur mu hiç?. — EKendisiyle gezmeğe filân gider miydiniz? Apartımanma fi. lân gittin mi?. — Çok gezmeğe gittik, Kadı « köy, BeylerbeyL Hisar, Beykoz, Apartımanma hiç almadı. Amcası varmış, dayısı varmış, Kendi kendime güldüm. Ben Arnavutköyü, Büyükdere, Rumeli sahili, bu zavallı da, Hisar, Bey. koz, Anadolu sahili!!! Elbette bu- nun Kartal, Pendik, —Adalar, A . yastalanos — hatları da vardı!. O sahillere de hangi âvüreler taşı « nıp duruyorlardı acaba? Yalnız a. partımafında dinlenenler kim? Hiç olmazsa ben hizmetçinin öoda- sında bir gece kalmıştım. Zavallı Arnavut ona da nail olamamış, — Şimdi hokka kalemi al Ben söyliyeceğim, sen yazacaksın, Mektuba üç — defa okuyacağım. Derhal postaya atacaksın, | — Peki hocam, sen ne dersen — Yaz!.. Sevgili Medihacığım ! Memlekete gitmek fikrindeyim, Fakat sen benimle bir hayat ge« çirmek fikrindeysen tabii işin şek. K değişir, gitmem, Sana, şöyle yap veya böyle yap demiyorum, Bana fikrini açıkça bildir. Ya ka layım, ya gideyim.. Bunu sana temiz bir kalple sorüyorum, Ceva- bının bild'ğin adresime lütfunu Ti- ca ediyorum, Hürmetle ellerinden sıkarım,,, Tophanede: Celep Aslan (Devamı var) O FEĞKMAİĞ SAA Birinci sınıf mütehassıs doktor NURİ BELLER SİNİR ve RUH HASTALIRLARI Ankara Caddesi No, 71 Muayene saatleri: 15 tes itibaren GÖZ HEKİMİ Dr. Murat R. Aydın Beyoğlu Parmakkapı. İmam sökak No, 2, Tel; 41558 #LT ELEDE L L di. Yahut sarayda kalmış ” saydı, gene bu kadar üzül - miyecek, sinirlenmiyecekti. Fakat, Feyzullan gibi bir ahir timarcısına padişah Mar tayı nasıl verebiliyordu? İşte Rüstemi çileden çıka- ran, ve derin derin düşündü - ren bu noktaydı. O bir türlü bunu hazmede- miyordu. Karısına hitaben: — Yazık oldu Martaya di yordu - Feyzullah ona lâyık bir koca değildi. Padişah keş ki onu maiyetindeki beyl_er . den birine hediye etseydi.. , Karısı cevap vermedi. O gün Rüstem, Halilin ken disini gelip yoklıyacağımı u. muyordu. — Dün gece Hali! olmasay dı, ben daha fazla içecektim (Devamı ven

Bu sayıdan diğer sayfalar: