28 Ağustos 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bi , Eizinı Sevdi. Yıllarca Bşk[mdı- gösterdiği metanet ve tahammü. lü benim içinde gösterecek ve susacaktı., Hayır.. O bana, Kemalime acıdı., Canip beyden nefret ediyo- rüm Şimdi çok iyi anlayorum ki beni öptükten sonra annemden kacçınmasmın gizli bir sebebi varmış, Şefkat ve sevgi perdesi altında odalığını merdiven alt- larında sıkıştıran bir beyzade ruhu varmış onda,, Ah, Himayesiz ve kimsesiz olmanın ne derin bir azabı ne sonsuz bir ıztırabı varmış.. Beni temiz hislerimle kendine bir dert | ortağı olarak yakın tutan annem, Her şeye rağmen seni himaye edeceğim Necmiye,, Dediği va- kit onun iİmranılır sözünün sami- miyetine güvenerek - kendimi te- selli ettim , * & & Bir gün evvelki müthiş itiraf- tan sonra anneme sükünet gel- miş gibiydi,, Benimle artık hep eskiye hep maziye dair konusu. yordu, Bana aşktan, sevgiden ve bu doyulmaz ihtiyaçtan bahsedi. yordu, Tarihin bütün aşk ve gü" nül kahramanlarını o birbir tanı yor gibiydi,, Onda en çok tesir bırakan tarihi aşk; artist (Julyet drouet) Viktor Hugoya karşı duyduğu sönmez ve ebedi aşkı idi . Onun ele geçmiş mektupla- rın birini adetâ ezber etmisti. O; cümleleri tane, tane söyler- ken gözlerini yumuyor ve yüz rından birini adeta ezber etmişti. doyulmaz bir zevkle anlatıyor. du, Bak diyordu yavrum, Bu, ne güzel bir sevginin ifadesidir ve sövlüyordu. “Seni sgeviyorum,. Bu basit gö- zün içinde neler olduğunu sana göstermek isterim, Seni sevryo- rüum, Bu, be: im hayatımdır... i - “Seni , seviyorum; bu benim I dumlüirk — X LSNTİSE ( blea — â şüincemdir., Seni seviyorum; benim mazimdir,. Seni seviyo- rum bu benim halimdir,, v Seni seviyorum, bu benim is- tikbalimdir. Seni seviyorum bu benim rulînunâdur" FAŞŞ Ben aşkı duymamış a: k şamayan ve bunlardan tahassüs almayan bir genç kız değildim., Ben aşkı ilk defa duymuş ve ilk heyecan devirlerini sonsuz bir mahrumiyetle yaşayan bir zavallıydım , : Annemin dudaklarq_ıda - bir dua gibi tekrarlanan sözleri ro- mantik bir çerçeve ı:;gnsınde de- Sil, yakmdan ve hakikat olarak duyuyordum,, Bak diyordu Necmiye bunlar ne icten söylenmiş aşk nefesle. vidir.. ) “Seni seviyorum, Sen benim güneşimsin., Benim hayatımsın., Benim askım, Benim ruhum- sun,, Sen her geysin,, Sen her şeyden de fazla bir şeysin,. Sana tapıyorum,,.., Ve bana dönerek: - — Aşk yime o aşktır Necmiye.. Zaman ve hâdiseler onun eşkâli- ni değiştirse de Tuhunu boza- maz., (Devamı var) sevgime ve ağırlaştığını hissediyordum. Feyzullah benim gecikmem - den istifade ederek öne geç- ti. — Feyzullahım bugünler - de her cihetten t_alği yar. Hem yarışta birnciliği kazan dı. Hem de padişahın en gü- zel gözdesini ... a Öteden bir ses yükseldi: — Padişah bu kadar çok sevdiği Martayı Feyzullaha nasıl verdi, bilmem? Bu hâ - dişeye herkes gibi ben de şa- şıyorum doğrusu. Rüstem birdenbire şaşala- dı; — Ne diyorsun be? padi - şah kaç defa istediğim halde bana vermediği bir kadını Feyzullaha verirmi? — Bu iş belli olmaz asla. nım! Eşref saatine rastla . mıştır.. vermiştir. Hem pa - dişahın bütün gözdelerini da Eıttığını söylüyorlar. Yeni se Yazan ve oynıyan: nedamet eden meşhur dolandıriıcı Mahmut Saim ALTINDAĞ Başrollerde: Mediha, Zeynep, Mahmut Saim, Komik Hasan efendı Agop,Meddah Kâzım vesaire Artık bu da hayal olamazdı ya... işte aynada hayallerini görmüştüm Agopla Mediha, kol kola geçip gitmişlerdi PERDEYİ AÇIYORUM.., d g ee TELÂKİYE DOĞRU... Tam on beş kişi olduk.. İmam, Zülfikar, Meddah Kâzım, Sarı Mustafa ve ben.., Büyükadaya Mediha ve Agop - tan bir iki saat evvel gitmekliz.- miz lâzımdı. İçimde bir şüphe vardı: Mediha ile Agop mademki Bü. | yükadaya geleceklerdi; pastacıda buluştuktan sonrâ otomobille Be . bek bahçesine gitmekte ne mânâ vardı? Meram gezmekse, bu A- dada kabil değil miydi? Ve hem gja,.ha müsait ve tenha değil miİye Sakın Bebekte Agobun başma bir felâket gelmesin?, O halde, bizim Adaya onlardan bir jki saat evvel gitmekliğimiz ve onlarm geldiğini gördükten sonra programımızı yapmaklığımız icap etmiyor muydu? Vapurdan Adaya çıktıktan son- ra iskele gazinosuna girdik, İçer. de kenar bir yere oturduk. Medi. ha benimle Kâzımı tanıyordu, İ- mamla Zülfikar da ihtiyar adame lardı. Sarr Mustafa © vakit pire gibi bir adamdı, Vaktiyle hapise haneci umumid, tanıdığım ve gece | hırsızlarının şöhretlilerinden biri olan bu adam, Mediha ile Agobu, tilki gibi takip edebilirdi. Gerçi gidilecek evin Nizam caddesinde Madam Marinin evi ol. duğunu biliyorduk fakat, nerede olduğunu bilmiyorduk, Sabah eza. nı vaktinde müteaddit kapıları ça larak: — Madam Marinin evi burası mı?,. Diye aramakta da bittabi doeğ . ru ve mümkün değildi. ' İmamla Zülfikar çok mütered- ditti, Zülfikar; val de kırk sene âmirlik ettim, Böy, la iş başmta gelmedi. Ne yapaca- ğız? İster misiniz bizi karakola versinler, bir zamanlar âmirlik &. derken şimdi ellerimize kelepçe Vhııınnılsun da mahkemeyi boylryas “Kelepçe,, sözü zaten mütered. dit bulunan imamı büsbütün kus. kulandırdı. Benzi bembeyaz oldu, Eliyle sakalmı srvazladı: — Yarabbi sen bilirsin?,, - de. di,,, Tatlr tatlr baklavayı yemenin acı gcr bir de âkıbeti olsa gerek, Gerçi hayırlı bir işe girildi. Alle yuvasmdan kaçarak kocasma iİha- net eden bir kadımım gu haline set çekilecek... Maksat ve gaye iyi, Fakat, işin içine “Mari,, filân giriyor. Evinde böyle randevu yap tıran kadınlar her şeyi göze al « mışlardır. demektir, Maazallah.., Sirkat fililine İetisara gelmişler.. Hanemizi basıyorlar, filân diye bir yaygara koparırlarsa, Bilâha . Ye mMmeramımızı anlatmcaya kadar çok yörülürüz, Tilki tilki olduğu. nu anlayıncaya kadar post elden gidermiş, Anladım ki bu işi kurcaladıkça Ççeşit çeşit teşrihlere yol açtla - cak ve nihayet imamla Zülfikar: — Yapamıyacağız, — elimizden vz Yazan: İskender F. SERTELLİ —a n 2 Sarı Mustafa, bu mız mız adanl_ar ı getirdiğimden dolayı memnun değildi. O, evi görseydim, pencereden girer, ka. pıyı açıverirdim, diyordu. — — gelmiyecek... « deyip çıkıp gide - cekler, İkisi de pis boğazdı. Hemen bahsi yemeğe içmeğe çevirdim: — Kâzım, dedim, Yemeği nere. de yiyeceğiz?,, Daha vapurun gel mesine bir buçuk saat. var, Yemek sözünü —işiten — imamm biraz negzesi yerine geldi.. Ağzını dört elif miktarı açarak: — Ya,, ya,, e dedi, Sonra belki vaktimiz olmaz, Ehven tarik şim- di biraz mideleri tamir etmek ol. sa gerektir. Zülfikarı da neşelendirmek lâ »- zımdı: — Hem, dedim, biralr bir yer bulairm,.. Zülfikar beyimiz bira severler, Zaptiyeden pasaportu aldıktan sonra belki birahanenin — yüzünü görmemiş olan Zülfikar büyük bir iştiyakla: — Mori gu Mahmut, vallahi pa. çacrbaşı olacak adam, Haydi be Kâzım Bey, Kalkaâalım buradan. Ne oturuyoruz, İmam Efendi sen bira içmez misin?, — Töybe!.., Ulemaya öyle şey ler yakışır mı a beyim, Fakat pek de müteasaıp değilim, Bazı hocü«s lar öyle şeylerin geldiği solraya dahi oturmazlar, Fakat ben o ka- dar derin düşünmem, Biz karnı « mıizı doyururuz, Siz de istediğinizi icersiniz. Ben heyecan içindeydim. Ye - mek yiyebilecek, bira — içebilecek halde değildim, Kâzrma beş lira vererek: — Ben Bekir Efendi hazretle. riyle Zülfikar beyi lokantaya gö- »Şür, Biz de burada. Mustafa e » fendiyle oturur. biraz hasbıhal € » deriz, Fakat iki saatten ziyade | kalmayın, Hoca: — İki Baatlik ne işimiz var a faziletlüm ?., Çok çok yarım saat- te geliriz, mDedi Ve hep beraber kalkıp git. er, Gazinoda Sarı Mustafa ile iki« miz kaldık. Mustafa: — Buü Mmızmız adamları hiç ba- şimIza musallat etmiyecektik, Biz | birimiz imam — olacaktık, birimiz muhtar, birimiz de polis, — İyi amma, işte bir aksilik çı. karsa, “karmanyolacılar geldiler,, derler, yedişer sen, hapis cezası yerir, — ŞSimdi böyle demezler mi?. — Hayır... Mesele — aydmlanır ve bir (kadın) meselesi olduğu an laşılır, Birdenbire Mustafa: — Aman arkana bakma! Agop- la Mediha geçiyorlar,.. demez mi? Şaşırdım, arkama da bakama . dım. Tesadüfe — bakımmız ki duvarda büyük bir ayna Aasılrydı. Gözüm aynaya ilişti, Evet, Mediha ile Ae gop kol kola geçiyorlardı, Kalhim carptı. Benim tertibatımla da oöl- Dİ 114 » fer hazırlığındar haberin yok mu senin? Rüstem cevap vermedi. Kendi kendine: “ — Bunlar uydurma şeyler. Bu öğünmeleri bu masalları, çok dinledim ben... Diye mırı!ldanaral. içki ka. dehine sarıldı. Feyzullah bu sırada diğer misafirlerle konuşuyordu. Rüstem birdenbire sarhoş olmağa başlamıştı. Kafası . nın içine bir şüphe girmişti: Acaba, bu delikanlının söv - ledikleri gerçek mi? Bunu nasıl anlamalı? Rüstemin yanı başında « - turan arkadaşı Haiil işin far- kına vardı: — Haydi, düşünceyi bı - rak! Padişah vergisine itiraz edilmez.. Feyzullah zaten güzel, çirkin arayan bir genç değil. Taliine bayun iğor?k yüzünü henüz dikkatle bile görmediği karısile mesut ol- masını diliyelim. Başkaları « nın karısından sana ne?! <- Rüstem içini çekti: . — Evet, doğru söylüyor - sun Halil! hıılnım karısi. —————————>— sa sevdiğim ve takip ettiğim bir kadmı başkasınm kolunda görmek bana büyük bir ıstırap veriyordu. Yarabbi! Hayatta mukaddera tımı bu muydu? Sevdiğim ve taabbüd ettiğim kadmı başkasının kolunda gör - mek ve böyle karşılaşmak,.. Vapur gelmemişti. —Anlaştlan motörle gelmişlerdi. Belki de tâ Bebekten geliyorlardı. Öyle ya,. Kendini en büyük bir banger ola, rak takdim eden Agop efendi secves gilisinin bir arzusile motör tedari kinden âciz miydi? Mademki bangerdi. İsterse onu Elmahrusa yatı ile getirebilirdi, Mustafaya yavaşça: — Haydi, takip et, Fakat izle« rini kacırırsan vallahi derini yü . zerim ha! « dedim, Mustafa arkalarından fırladı, Artık şüphe, zan kalmamıştı. Aynada Medihayı Agobun kolunda görmüştüm, Bunun daha acabası yar mı? Gördüğüm gölge vea ha, yal değildi ya?, Şimdi hemen bir ötel Ledariki lâzımdı. Beş kişiy « dik, Sabah oluncaya kadar bir ©- telde kalmak; ortalık aydımlan . dıktan sonra öoteklen çıkarak Mari 'yanmmın devlethanej iffetvesime- lerine (!) gitmek icap ediyordu, İskele gazinosunun civarında bir kaç öotel var, Kâzım, Hoca, Zülfi. kar lokantadan gelinceye kadar ben de “Büyükada,, otelinde iki oda kiraladım. Evvelâ lokantaya gidenler gel. dller. Beş dakika sonra da Sarı Mustafa göründü. — Ne yaptım Mustafa, takip &- debildin mi?, Diye sordum, — 'Elimden küş ölsa uçar mı? « diye cevap verdi, Yokusta bale konlu küçük bir ev... Eğer ben bu evi evvelce görmüş ve keşfetmiş olsaydım, hiç bu mızmız heriflere lüzum yoktu, Balkondan girer, size kapıyı açardım. Adamakıllı tir baskım yapardık, Sülâlelerini şaşırırlardı. Daha tatlı olurdu. Baskınm basanmdır, derler, — Ben o fikirde değilim Mus . tafa, « dedim,., Filvaki &enin de- diğin de olurdu. Fakat karşımiz- da nihayet bir kadım var, Memur. lar geldi filân deseler ya hiç kork Mmaz, ya derakap bizim olduğumu. - zu anlar, Fakat öylıa gecenin ka- ranlığında başı külâhlr eli silâhlı balkondan girmek, eşkiya gibi ka. PIiyi açmak, bıçakla, kama ile zor- lamak bir kadının nefretini mucin olan ahvalğendir. Ya fazla korkar 'da bir 'tarafıma birdenbire bir şey olursa ?... kızı değil ya... — Babamızm KaVı;aI—dn_ yuğ:mk düşünülür mü?, —- ÂAÂYı,.. Sonra biz de dört beş :îâ:eş bir kadına fenalık yapmış iduğumuzdan dolayı iftihar - riz değil mi?.. pi Hep beraber otele girdik. , Yemek yemeği unutmuştum, Fakat zaten ağzımdan lokma ge, çecek halde değildi, Saat elimde, ndetâ dakikaları sSayıyorum, da— Şimdi muhakkak odaların - ğğğıi g:;nek yiyorlar, a meht ) Üai başa mehtap seyredi« Şimdi soyunuyorlar - Şimdi.. Şimdi,., ğıimd.i... itecek bir mtrrap mıydı bu? “Şimdi” ler stralandıkça kalbim çarpıyordu, Çok sevdiğ? nişanlısıe n başkasma terketrmiş betbaht bir genç gibi ezim ezim eziliyor . dum,., Evet, gimdi, şimdi, şimdi... Sabah olmryacak! Sakalımı al'mae * #ldım, Feci bir hu'yaya da g Karşıda bir evde gra;mıuto:ımât;n; yorlardı: “Uslan ey dil, uslan artık, İhtiyar olmaktasın,, 'et - Devlet Demiryolları ve Limanları İşletme l_._lmıım_ îdareıj ilânları Muhammen bedeli lzoaıı Hera olan 282 metre muhtelif ebatta 2 kom yeraltı kablosu (KBA) 3.9,941 çarşamba günü saat (14) on dörtte Haydar, paşada guunandahmndakikomhymunrmmpunukw& satın almacaktır.. Bu işe girmek istiyenlerin <812) lira (60) kuruşluk kati teminat ve ka, nun tayin ettiği vesaikle birlikte pax arlık günü müracaatları lâzımdır. saatine kadar komisyona Bu iş* ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağrtilmaktadır (7503) .. Muhammen bedel, muvakkat teminat ve miktarı muhteviyatı çam kereste 11..9.641 perşembe günü aşağıda yazıtı İki Hişte Baat 15, ten it'baren arra, Bu işe girmek istiyenlerin listesi hizasında yazılı mımmm tuıımhı.ıt ik kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini misyon reisiiğine verme'eri lâzımdır. aynı gün saat 14 de kadar ko- Şartnameler (100) turuş mukabilinde idarenin darpaşa ve İzmir veznelerinde satılmaktadır MES ÖYU Lâiste Miktarı İsmi — Muhammen Muvakkat Bedeli teminatı 1 — 978400 m 8 çam kereste 58T04 |ira 4185.20 lira 2 d00 m3 çam kereste 24000 18N0 ği (7497) le benim meşgul olmamın manası yoktur. Hey gidi kah pe dünya.. elimde, koynum. da beslediğim konca kimlere nasip oldu?! p Halil hayretini gizliyeme « — Ne diyorsun? onu koy - nunda mı besledin sen? - Rüstem kısaca hakikati ınlattıB: yi — Ben Niğboluda iken, Marta benim elime esir düş - müştü. Kale muhafızı olah amcam Doğan bey onu bana bağışlamıştı. Martayı o za - man delice sevmiştim. — Sonra neden ayrıldın? — Ben ayrılmadım. Hâdi. seler, tesadüfler ayırdı bizi. Kale civarında bir keşfe çık- mıştım.. Düşman eline düş - tüm.,. Bir ay kadar esir kal - — dım. Sonra kurtulup döndüm ama, o zamana kadar beni öldü sanmışlar..Martayı padi şaha hediye etmişler. İşte, Niğboluda dokuz ay koynum da beslediğim Martacığım bak şimdi kimlerin koynuna giriyor! ; Halil bu vakadanr mütees- sir olmuştu. ! İçiyorlardı. Rüstemin içinde bir şüp- hesi vardı: Padişah çok sev- diği Martayı, Feyzullah gibi, iyi ata binmekten başka bir meziyeti olmıyan adama ver- mez... ş Diyor ve buna iranmıyor- du. t Düğün gecesi çok neşeli ve heyecanlı geçiyordu. Sarhoş olmağa misafirlerden bir çoğu: aslan! : — Bu devlet kuşu herke . sin omuzuna konmaz... (Devamı var) ge! K

Bu sayıdan diğer sayfalar: