23 Ağustos 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

l v * f : Bugtn İstan TUM. Artık ü . GS b şalmaştar. aati Ş İ tı *ç, Simde H'ı ? h ' n F aa 0 Diy gi Kere i R ki takij . Âr .i *Mali P eden bu a. ÜO bimi TOk Ü, n Merak edi - İ Be’üş Mhakkak arar demişti. emle be ahbaba gi *Canip nr bir çe oli b Hlayordu. Anze ( tatlı adam d Verdi: ona Tüyetimiz. karışarak İk Nusj ; İiniz ahi Ködrüye " li İti İTseler çe Solda idi. 1 e *T Yöktu. Defo | €cmiye, falan tesa. bir kaç ca, n ” hevecan için- ON ©n îkîmd'i" zımaI:ı , _ _ ,î;âbir y 'ı 'i , k N::"— benim de İe yarı Ha kaza- , Yakışıklı bir " Gelibolu- B t larben çi7 ÜYÜKk Milli Roman Yazan: MAHMUT ATTİLA AYKUT Yalnız soruver. Ezski kiraciların uzaktan akrabaları gelmiş de. Adreslerini biliyorlarsa-bize öğ. ren de haber getir. — Peki efendim. Bir dakika Terbiyeli konuşkan bir kızca- gızdı bu., Koşarak üç, dört ev aşağıdaki bir kapıyı çaldı. “Belki aradıklarımızı evde bu- lamayız diye arabayı da gönder. memiştik. O da; kapının önünde duruyordu. Birkac mütecessis ve meraklı komşu pencereleri aca- rak kafes arkalarından bize ba- kıyorlardı. Karşı evden bir ka. dın seslendi: — Kimi arıyorsunuz efendim? — Rüştü beyleri.. ; — Ha.. Şu mütekait rüştü ba- bayı mı? . — Evet.. Ta kendisi. — Onlar evlere şenlik büvük hanrm vefat edince burada dır ramadılar başka yere taşındılar. — Taşındıkları yeri biliyor musunuz efendim ? — Hayır efendim. Bir defa isterseniz. Muhtar Ömer beye sorunuz, Belki gittikleri yeri ona söy. lemişlerdir. — Ömer beyi şimdi nerede bu- labiliriz ? Kafesi e Şu dönü karştd — köşeyi dönünce karsşıda mahalle kahvesi vardır. Kahve., ciye sorunuz o size Ömer beyi gösterir. Her zaman orada bulu- nur. Bu sırada yeni kiracıların da çocuğu gelerek: — Ngmye gittiklerini annem de bilmiyormuş efendim diyve söylenince Aarabaya atlayarak tarif ettikleri mahâlle kahvesine kaldırdı. Elini uzata- %ecı ellilik, kıranta bir a- M'—r damı bize: — Muhtar takdim etti. . Aynı sorguyu Ömer beye de yaptık. Öbür gözleriyle etrafı göyle bir süzdükten sonra gizli bir şey söylüyormuş gibi yavaş. — Siz Rüştü babanm nesi olu- vorsunuz diye sordu. — Yakından ahbabıyız. — O halde burada onu fazla soruşturup durmayınız hemen gidiniz. Zira yirmi gün evvel kuvayrımilliyeciymiş diye adam. cağızm evini bastılar. Bereket versin daha evvel haberi olçlbu da bir gece eşyasını toplayıp Dura. dan sıvışıp kaçtı. Ben de şıpııdı nerede bulunduğunu — bilmiyo rum. Ömer beye teşekkür ettik. A- raba kahvenin önünden gecerken birden ablamın: Ve — Eyvah Neemiye. Gördün mü sen şimdi başımıza geleni diye büyük bir heyecana kapıldı. - ğını görünce ben de şaşırdım. — Ne var ne aldu ablacığım ? — Ne olacak. Vapurdaki © musibet yvasa — suratlir kara gözlüklü adam. Kahvede oturu- yordu. (Devamı var) — Onu ben tanıyorum... oğlunun adı Ömer miydi? İhtiyar kadımn, birden oğ- hlunun sesini almış gibi sevin” di: — Ne diyorsun oğul? Sen benim biricik oğlummn ar - kadaşı mısın yoksa?.. — Öyle ya.. Ben Ömerin en eski arkadaşıydım. Ken- disiyle çok sevişirdik. Bir gece söz dinlemedi.. küçük bir kayıkla yola çıktı.. fırtı- naya tutuldu.. denizde bo - ğuldu. Yazık oldu Ömere. Rüstem atını sürdü.. Halilin de fazla konuşma- ğa vakti yoktu. İhtiyar kadının gözleri su- Halil, saraya dağru giderken, Rüsteme: — Sen Ömeri tanrmazsın ! dedi. Antalyadan gelmişti o. Ne cesur bir yiğitti. Denizci- lüğine de hiç diyecek yoktu. l daha PERDEYİ AÇIYORUM KDA e FARA DOLABIL.., Mediha ile güreşebilmek için para lâzımdı! Para olmayınca bu müsaraayı lâşğrbetmem muhakkak değil miy. Ü , Değil o, Agop Efendiyi bile Medihaya karsı kukla gibi oynata mak yine paraya bağlıydı. Agoba bir milyoner hüviyeti ve- recektik, Medihayı ancak bu suretle el . de edebilirdik, Ben de bir milyoner olsaydım, elbette Mediha bu mücadeleye lü- züm görmez, yanıma —munis bir Van kedisi gibi sokulurdu, Fakat heyhat! Benim kim olduğumu anlamıştı! Evvelâ gözlerini binlerce lira a. labileceklerine dikmiş değil miy - Evet, Kadın' hususunda ben bel ki o milyonerlerden daha câömert davranırdım, t_olî'a.kat bunu Mediha ne biletek« yi O, belki benim için: “— Mahmut Saimden alsâm al- tam belki bir iki yüz lira alabile, teğim!..., diyordu, Böyle cüz'i bir menfaat mukabilinde neden bana itaate mecbur olsun,.. Birtakım maceralarımı da işite mişti, İhtimal ki beni birdenbire red. detmeyi de muvafık bulmuyordu, Ö maceraperest bir kadındı, Herhangi bir macerada rakihine bir fiske vurabilmek için hafta - larca uykusuz kalmayı bir zevk | sayan cinstendi, Bu zevkini tatmin için benden' daha uygunu var, mıydı? — — , tinmiyeceğine Ginitiği '0 (4 Neticed. kaybedeceği neydi?.. Hiç!,, Kadınm deniz gibidir, hiç — İnan- mak olmaz ha!,, ** # * Cebimde üç dört yüz lira para var, Bü parayla bu iş olamazdı, Yine Kürkçü hanmda bir yazı. hane açmaktan başka çare göre müyordum, Doğru Agop Efendiye gittim, Beni görünce şimdiye kü., dar kendisinde görmediğim bir il. tifatla: — Büyrun beyim, buyrun,,, « dedi, Yazıhane istiyorsunuz de - ğil mi?. — Agop Efendi... Bü he ilti fat? . dedim, Yavasca kulağıma eğilerek: — Ben de sizden olmadım mı? Nihayet beni de kumpanyaya sok. muşsunuzdur. Hem artık ne olur. Anca beraber, kanca beraber, — Ya!, — Evet!. Ermenice bir lâf vardır: “Söyle arkadaşın kimdir; söyliyeyim sana nasıl adam oldu- ğ—ıınu_...,, -« derler, Aşağı yukarı yirmi senedir seni ile tanışoruz. Ya ben seni benim gibi yapacak. fim; ya sen beni senin gibi yapa»- caktın. Yazan: Ba olsun, Her şeyi gözüme aldım, KÜ l a Fo ve MAHMIYD SAİNM Yazan ve oynryan: nedamet eden meşhur dolandırıcı Başrollerde: Mediha, Zeynep, Mahmut Saim, Komik Hasan efend.. Agop,Meddah Kâzım vesaire Agop Efendi de kumpanyamıza dahil olmuştu; o kadar ki Mahmut Saim ALTINDAĞ ilk günden bana Meddah Kâzımı aratmadığını söylüyordu Mektepler müteahhidi Agâh beye piyasada alt- mış kuruş olan zeytini 42 kuruştan satmıştık. Tabii Agâh bey muvaffakiyetinden büyük bir sevinç içindeyd * * — Şimdi ne oldu?. — Ne olacak!, Biz de sana benzedik, Zaten — ben demedim mi?, Ya han yıkılacak, ya ben yi. kilacağım; ya Kudüse kadar ka. cacağım ki senin elinden tahlis e- deyim kendimi!, — Ey! — Eysi ne? Öyle de bu hanm içinden çıktığın yok, böyle de... Öyle de kapımız mahkeme duvg« rina döndü böyle de, Öyle de seni için ayda kırk tefa karakola gido. ruz, böyle de. Üst tarafı ne kale dı?, Bir deliğe girmek mi?,, Za. ten bizim -kart hasta.,, Hasta ol. duğu için de çenesi kaynanamın anasına benzedi. Oniyle karşı bhe- karsr oturmaktansa hapishaneti ti« mumide Mahmut Saim Beyle kar. gı bekarşi oturmak daha İyi gibi gelor bana,, Kaşıktan —dönenin pilâvr kaılsm derler, ne derler?. — Pilâvdan dönenin kaşığı kı- rılsın,,, « derler. — Neyse, artık sen ağna... E. ve de tenbih ettim, Zannı âciza- neme göre, « dedim, Selâniğe ka. dar bir seyahat etmek Üzereyim, dedim, Bu cihetle şayet bir ak - gşam bendehaneye gelemezsem, dedim, merakta .kalmâyasinız. Ât- kasından postayla da mektubumu bekliyesiniz! - dedim, — Şu halde,.. — Ben de dolandırıcı olorum. Mademki isşe Mediha Hanımı kafe- beceremem. — Neymiş bu?. — ÜÖyle bomba momba taşıya«s mam, Ağnorsun, — Sakal kıyak kıyak — salrveririm, Papas gibi dinden, kitaptan konuşurum, İs. tersen sivri sakallr doktor olu- rum, Papas, Arşak Efendi. Dok . tor Pırlantacıyan Efendi, Mua « vinlerin bir karagözcü var, bir de o bunak imam, N — Şimdi senden bir oda ile bir depo istiyorum, e koymaktan başlaruz,. öyle; ,dıî. ! votdu böyle des.. Yalnın ben bir isi. | — Hazır!., Ne iş göreceğiz? — Zeytin satacğız?.. — Küfelerin altı mutalk tor. paktır, Üstlerine bir karış zey . tin, Altı cakın taşı, kum, torpak, — Evet!.. — Bak nasıl bilirim! — Aferin, Fakat sonunda seni yakalarlarsa.. — Her vakit — yakalamorlar sanki,, Ne vakit siz buradan ko . | çorsunuz, zavallı Agop yakalanor, Gel bakallim hancr buraa, Ka, rakola, merkeze, müdiriyete, mah. kemeye... Nasrıl olsa gitmoruz, Hiç olmazsam kumpanyayı alini « ze dühul etmiş bulunorum, Başia ma bir şey de gelse: “cezamı çe . korum!,, derim, Yalnız bana da bir şey çıksın. — Sen Medihayla oön beş gün yaşıyacaksın, Daha ne istorsun?.. Esasen bu İsleri senin için yapı . yorum, — Ayağımın kademini seve- yim, Ben şimdiye kadar birçok Bergüzeştler işittim Böyle — işlere başlıyanlar ilk evvel parasız kalam rak başlarlarmış, Ben başlarken bir kral gibi başlorum, Evvelem Şişli güzelini #lorum. — Paralar masraf edorum, Keyifle başlorum, Zavallr Agop bir taraftan böme ba, gilâh taşıyorum diye; diğer taraftan gşeker ve patiska ibhtikârı meydana çıkacak diye korkusün « dan çarnaçar bize dahil olmuştu. t » * & <a Yazıhaneyi ağtık. 17 numarada mükemmel bir yazıhaneydi, Bir de en alt katta depo tut . tuk, Depoya kirk büyük küf, getir- | dik, Otuz dokuz tanesini toprakla doldurduk, Üzerlerine birer karış kadar zeytin koyduk, Bir küfeye de topraksız ağzma kadar zey . tin.., Zeytinin okkası altmış kü « ruşa, İki yüz lira masrafla aşağı vukarı üç bin okka zeytin s»ahîbi_ oldüuk. * O yakit mektepler müteahhidi <? T FĞ ai İskender F. SERTELLİ — Mademki denizde fırtı. na vardı.. neden bıraktınız? — Söz dinlemedi.. Bu sırada koşu meydanına varmışlardı. ne ilişen Gülbeyazın hayali. ni düşünerek: — Rüstem mükemmel bir lokmaya konmuş.. bu nefis lokmayı ben de alabilirdim, Diye mırıldanıyordu. Rüstem, arkadaşının, Gül. beyaza göz koyduğunun far kında değildi. *— Sen ne temiz yürekli bir insansın, diyordu, böyle heyecanlı bir yarış saatinde bile, kazazede arkadaşını düşünüyorsun ! * Koşu meydanıma vardık - ları zaman, birçok kimseler Rüstemi görünce hep bir a- gızdan bağırdılar: — Yaşa.. meşhur nişancı. Bu yarışta da kendini göste- rirsen, seni memleketim'zin en uğurlu bir adamı diye ta- nıyacağız. İ açacakmış merdiveni istiyor, Halil bu sözleri duyunca: — Rüstem, dedi, seni halk ne kadar seviyor! — Beni herkes sever, Çün. kü ben herkesi severim. Meydanın koşucular top - İantısına sokuldular, Padişah sarayın balkonun dan seyrediyordu. Koşu yeri çok dardı. Fakat, padişah böyle istemisti. Dışarıya çı - kamıyordu. Mesafeden ka - zanmak için meydanı fazla dolanacaklardı. Koşuya on sekiz koşucu iştirak ediyordu. Bunlar a - rasında Edirnenin meşhur ya rışçıları, doğancılardan bir - kaç kişi de vardı. Halili kimse tanımıyordu. Rüstemin hkarmızı atmı herkes uzaktan görünce: — İşte, uğurlu hayvan geldi. Diye söylenmeğe başla - bir Agâh Bey vardı. Yetmiş ya - şında ihtiyar bir zattı, Birkaç ku. Truş aşağı mal bulunca tamah © , der, saatlerce, günlerce insanm peşini birakmazdı, Agâh Beye haber yolladık. Geldi, hilesiz küfedeki zeytinlere baktı: — Diğerleri de böyle midir hocam? « dedi, — Evet, Bunu Tirilyeden A. Amrzadelerden aldık, —- Çok âlâ, Ben bunün kilosu « na 40 kuruüş veririm, Parasını da şimdi öderim, Aksşama — arahaları yollar kaldırırm, Aşağı yukarı 42 kuurştan yırlaştık, Tutarmı peşin BJdİl.ha- — Haydi hayırlısı Agâh Bey. _Yı'yenler bol bol dua et - sinler, Taş gi zeytindir ha, Ya, man zeytindir. : Piyasa altmıştan yukarı olduğ halde; zeytinleri 42 kuruştan ka'î pattığı için Agâh Bey ağzı kulak, larma varıyordu, Deponun anah « tarını aldı, gitti, — Ne 07.. Agop Efendi, kar « şimda yutkunup duruyorsun ?,. liraiı'ı, senin Karagözcü Kâzımm... Hani size eskiden bir enayi gelip de para aldığınız zaman senin Kâ, zım böyle karşında fino köpeği — Ribi salta durru, yutkunup durur- düu, _Ahpar!_ Nasıl, beğendin vazife. mi?,. Herif zeytinlere bakayım dedi ise hemen sağlam küfeya yan 4 pişmiışmm, “İstersen hepsini boşal- tayım.,,, dedim, Kırk küfe zeytin yere boşanır?,, Tabit “Yok,,,, di. yecek idi, Gördün ya, Sana Kâzı, mrı arattırmadım. Şimdiya Agop Efendi ile hareket saydın,.. sen bir delğlîkî Mahmut Sami olurdun. Ne çare ki ba_ı.na tımmadım, Sana kırk tefa söylemiş idim Karagözcüden ada, ma heyır gelir hiç?., Şiındi bir şey rica. edecokim: Elimizi boyadık; suratımızı kara« ladık, Altmışından sonra beni de rezil ettin. Yalnız belkim ben de seninle beraber nail olacağım — Nasiıl nail?, t — Mahkemede deorlarsa ” — Fail!, — İşte neyse, faildir; maildir: naildir, O, mademki ben de fall o, dacağım, Bana şu paradan elli li. rfı ver de bu akşam bizim Beatri. sin evinde kendi kendi kendime bir ziyafet yapayım, te-— Medihaya gideceksin ya iş- — Onu bırak, O aklma geldik. ses yüreğim (hop) edör, Kâzım g_ibi, senin gibi; feleğin çembe « rinden her gün yüz kırk dört te. fa geçmiş herifleri atlatırsa... be..... nim gibi avanağa neler yapmaz... - Z_P-Ytinle'rin acısını abdi acizden Me dihanm kızılcık sopası — çıkara - cak galiba, Min gayrihaddin ben . deniz öyle görorum ustacığım!, (Devamı var) mıştı. Yeniçeri ağasının ye- ğgeni Feyzullah da iyi bir ko- şucu idi. Onun atı da kırmı- zı, fakat ayakları beyazdı. « Rüstemin atının yalnız al- nında ufak el ayası kadar be- yaz işareti vardı. Etrafta toplanan seyirciler bir anda o kadar çoğalmıştı ki.. evlerin üstü, ağaçlar, ve sokak başları insan kalabalı ğı ile dolmuştu. x Bu yarısın iddialı cephele- ri de vardı: Vezir Ahmet Pa. £ şanın aktabasından Sarı Ha. san;, koşucu dine en çok güvenenlerden biriydi. Sarı Hasanın atı mr: ml dki kadar * Girne Gİe K f kiz tarltae ]ır wuıdı keno İ beyazdı. .. Hasan çok zayıf bir genç. Z ti. At üstünde tüy gibi duru- - yordu. Seyircilerden bir kıs: (Devamı var,

Bu sayıdan diğer sayfalar: