23 Ağustos 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

23 Ağustos 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

d 5 Üyük 2. İtmek k Milli N Yazan: MAHMUT ATTİLA AYKUT! ç çim. A O bir pie aşıktı Yar, iy, dür, hayatı *,,1Simde Hem ha n bera İstiyorsun ust. uğradık. . iz... Kahveci, ellilik, kırana bir a» Yalnız sorüver. Eski kiraciların uzaktan akrabaları gelmiş de. Adreslerini biliyorlarsa. bize öğ. ren de haber getir. — Peki efendim. Bir dakika müsaade ediniz. Terbiyeli konuşkan bir kızcs- izdı bu.. Kogarak üç, dört ev aşağıdaki bir kapıyı çaldı. PERDEYİ AÇIYORUM — 15 PARA DOLABI. Mediha ile güreşebilmek için para İâzımdı! Para olmayinen bu o müsarssy! kaybetmem muhakkak değil “Belki aradıklarımızı evde bu* lamavız diye arabayı da gönder, | â memiştik. O da; kapının önünde duruyordu. Birkaç mütecessis ve | merakit komsu pencereleri aca- rak kafes arkalarından bize ba kıyorlardı. Karşı evden bir ka. din seslendi: — Kimi arıyorsunuz efendim? — Rüştü beyleri. — Ha. Şu mütekait rüştü ba- davr mı? —'Evet.. Ta kendisi. Onlar evlere şenlik büvük hanım vefat edince burada du | ramadılar baska yere taşındılar. — Taşındıkları veri biliyor niusunuz efendim * — Hayır efenğim. Bir defa| isterseniz Muhtar Ömer beye sorunuz. Belki gittikleri yeri ona söy. lemişlerdir. — Ömer beyi simdi nerede bu- lailiriz? Kafesi kaldırdı. Elini uzate- rak: — Şu köşeyi dönünce karşıda mahalle kahvesi vardır. Kahve, ciye sorunuz o size Ömer beyi gösterir. Her zaman orada bulu- nur. Bu sırada yeni kiracıların da çocuğu gelerek: ” — Nereye gittiklerini annem de bilmiyormuş efendim dive söylenince arabaya atlayarak tarif ettikleri mahâlle kahvesine damı bize: — Muhtar Ömer bev diye takdim etti. . Aynı sorguyu Ömer beyede yaptık. Öbür şömeriyle etrafı söyle bir süzdükten sonra gizli bir şey söylüyormuş gibi yavas. ça; — Siz Rüştü babanm nesi otu- yorsunuz diye sordu. — Yakından ahbabiyız.. — O halde burada onu fazla soruşturup o durmayınız hemen gidiniz. Zira yirmi gün evvel kuvavrmilliyeciymis diye adam. cağızm evini bastılar. Bereket versin daha evvel haberi oldu da bir gece eşyasını toplayıp bura. dan sıvısıp kaçtı, Ber de simdi nerede bulunduğunu bilmiyo rum. Ömer beye tegekktir ettik. A- raba kahvenin önünden geçerken birden sblamın: vi — Eyvah Necmiye, Gördün mü sen şimdi başımıza çeleni diye büvük bir heyecana ğını görünce ben de şaşırdım. — Ne var ne oldu ablacığım? — Ne olacak. Vapurdaki o musibet vasa (osuratir kara gözlüklü adam. Kahvede oturu Yordu. (Devamı, var) — Onu ben tanıyorum... bir. leri Bö * oğlunun adı Ömer miydi? İhtiyar kadm, birden oğ- lanun sesini almış gibi sevin a: — Ne diyorsun oğul? Sen benim biricik oğlumun ar” kadaşı mism yoksa ?.. — Öyle ya.. Ben Ömerin en eski arkadaşıydım, Ken- disiyle çok sevişirdik. Bir gece söz dinlemedi.. küçük bir kayıkla yola çıktı. fırtı. naya tutuldu. denizde bo - ğuldu. Yazık oldu Ömere. Rüstem atımı sürdü. Halilin de fazla konuşma- ğa vakti yoktu. İbtiyar kadının gözleri su- lanmıştı, Halil, saraya doğru giderken, Rüsteme: — Sen Ömeri tanrmazsın! dedi, Antalyadan gelmişti o. Ne cesur bir yiğitti. Denizci. üğine de hiç diyecek yoktu. i? , Değil ©, Agop Medihayn kars; kukla gibi oynat. mak yine paraya bağlıydı. Agoba bir milyoner hüviyeti ve recektik, Medihayı aöenk bu suretle el . de edebilirdik. Ben de bir milyoner olsaydım, elbette Mediha bu mücadeleye lü» zum görmez, yanıma munis bir Van kedisi gibi sokulurdu. Fakat hevhat! Benim kim olduğumu anlamıştı! Evvelâ gözlerini binlerce Hira a labileceklerine dikmiş değil miy - Evet. Kadır hususunda ben bel ki o milyonerlerden daha oümert davranmdım, ii bunu Mediha ne biletek. 0, balikt benim için: “— Mahmut Saimden alsam al» *am belki bir iki yüz lira alabile, teğim!,.., diyordu, Böyle &ilsT bir menfaat mukabilinde neden bana itaate mecbur olsun... Birlakım maceralarımı da işit. mişti, İhtimal ki beni birdenbire red. detmeyi de muvafık bulmuyordu. | O mareraperest bir kadmdı Herhangi bir macerada rakibine bir #ske vurabilmek için hafta , larca uykusuz kalmayı bir zevk sayan cinstendi, Bu zevkini tatmin için benden deha uygunu vr muyd” Bönimle “güreşecek olusa, in einmiyoceğine getndi vw A yi etsede kaybedeceği | neydi iç! Kadm deniz gibidir, biç Oİman- mak olmaz ha? b Aİ 2 Cebimde üç dört yüz lira para var. Bü parayla bu iş olamazdı, Yine Kürkçü hanmda bir yazı, hâne açmaktan başka çare gör» müyordum, Doğru Agop Efendiye gittim, Beni görlince şimdiye ka, dar kendisind, görmediğim bir iL tifatin» — Buyrun oObeyim, buyrun... » dedi, Yazıhane İstiyorsunuz de » ğü mj?. — Ağop Efendi... Bu he ilti tat? - dedim. Yavaşca kulağıma eğilerek: — Ben de sizden olmadım mı” Nihayet beni de kumpenyays sok. Buşunuzdur. Hem artık ne olur, sa olsun, Her şeyi gözüme aldım, Anca a kanca beraber, aI, — Evet! Ermenice bir lâf vardır: “Söyle arkadaşım kimdir; söyliyeyim sans nasıl adam oldu- #unu...., « derler, Aşağı yukarı yirmi senedir seni ile tantşoruz. va bon #cni benim gibi yapacak, sm; Ya sen beni senin yı ş gibi yapa» Efendiyi bile, 1Şli İİ,» aratmadığını söylüyordu Meali BD ve MAM SAİM 3 Yazan ve oynan: nedamet eden meşhur dolandırıcı Başrollerde: Mediha, Zeynep, Mahmut Saim, Komik Hasan efendı. Agop, Meddah Kâzım vesaire Agop Efendi de kumpanyamıza dahil olmuştu; o kadar ki daha ilk günden bana Meddah Kâzımı Mahmut Salm ALTINDAĞ bir Agâh Bey vardı. Yetmiş ya » Mektepler müteahhidi Agâh beye piyasada alt. “mon ihtiyar bir zattı, Birkaç ku. mış kuruş olan zeytini Tabii Agâh bey muvaffakiyetinden büyük bir sevinç 42 kuruştan satmıştık. içindeyd” ————— — Şimdi no oldu? — Ne olacak! Biz dç $#ana benzedik, Zaten (Oben demedim mi?, Ya han yıkılacak, yü ben VE kılacağım; ya Kudüse kadar ka. cacağım ki senin elinden tahlis ©- deyimi kendimi!, — Ey! — Biysi ne? Öyle de bu hanm içinden çıktığın yok, böyle de.. Öyle de kapımız mahkeme duvs- rına döndü böyle de, Öyle de sedi için ayda kork tofa karakola gida, Yuz, böyle de, Üst tarafi ne kak dı? Bir deliğe girmek mi? Za. ton bizim karı hasta. Hasta ol. duğu için de çenesi kaynanamın anasına benzedi, Oniyle karşı be karşı olurmaktansa hapishanei W mumide Mahmut Sesim Beyle kar. şi bekanşı oturmak daha iyi gibi gelor bana, Kaşıktan dönenin pilâvr kris derler, ne derlet*, — Pilâvdan dönenin kaşığı ke rüsir,., « derler, — Neyse, artık sen ağna,, E. ve de tenbih ettim, Zanmı Acize neme göre, « dedim, Selâniğe ka, dar bir seyahat etmek Üzereyim, dedim, Bu chefle şayet bir ak » gam bendehaheye gelemeisem, dedim, merekta kalmâyasiniz, Ar- kasından postayla da mektubumu beltliyesiniz! « dedim, — Şu halde... — Ben de dolandırmı olorum, Madomlsi işe Mediha Hanımı kafe- Ae koymaktan başlerun,. Öyle, de olu böyle des. Kalmaz bepubir isi, ECEYEMA, — Neymiş bu?. — Öyle bomba momba İaşiyse mam. Ağnorsun. kıyak | salıveririm. Sakal kıyak | ki Papas gibi | dik, Oluz dokuz tanesini toprakla — Hazır!,. Ne iş göreceğiz? — Zeytin satacğız?.. — Küfelerin alı mulalk tor. paktır. Üstlerine bir karm xy . tin, Alti çakım taşı, kum, torpak, — Evet!.. — Bak nesi bilirim! — Aferin, Fakat sonunda seni yakalarlarsa,, — Her vekili yükalamorlar sanki,. Ne vakit siz buradan ko çorsunuz, zavallı Agop yaknlanor, Gel bakalım hane bursa, Ka, rakola, merkeze, müdiriyete, mah, kömeye,,. Nasıl olsa gitmoruz, Hiç olmarasm kumpanyayı alini . hul etmiş bulunorum, Baş ma bir şey de gelse: “cezamice . korum!,, derim. Yalnız bana da bir şey giksen, — Sen Medihayla on beş gün yaşıyacaksın. Dahs ne istorsun?.. Esasen bu İzleri senin için yapı . yorum, -—— Ayağımın kademini #çve- yim, Ben şimdiye kader birçok sergüzeştler işittim, Böyle işlere başlıyanlar ilk evvel parasiz kala. rak başlarlarmış, Ben başlarken ir kral gibi başlorum, Evvelem İşli güzelini dlorum, OParalar masraf edorum, Keyifle başlorum. Zavallı Agop bir taraftan bom ba, silâh taşıyorum diyo; diğer taraftan şeker ve patiska İhtikâri meydana çikacak diye korkusun dan çarraçar bize dahil olmuştu. ” ».* * Yozıhaneyi açtık. 17 sumereda mükemmel bir” yezihatöydi, Bir de en «it Katis depo tut - tuk. Depoya kırk büyük küf, getir dinden, kitaptan konuşurum, İs, | doldurduk, Üzerlerine birer karış tersen sivri sakallı doktor oölu- | kadar zoyün koyduk, Bir küfeye rum, Pppas, Arşak Efe tor Pırlanta vinlerin bir karağözeli var, bir de © bunak imam. A — Şimdi senden bir oda İle hir depo istiyorum, Dok . İde topraksız ağzma kadar gey . L na « | tin, Zeytinin okkas altmeş ku. ereği ruşa, İki yüz lira zpasrafla aşağı * vukarı üç bin okka zeylin sahibi | ösduk. * O vakit mektepler müteahhidi Yazan: ği İskender F. SERTELLİ - 109 » — Mademki denizde fırtı. na vardı.. neden bıraktınız? — Söz dinlemedi.. Bu sırada koşu meydanına varmışlardı. Halil hâlâ bahçede gözü. ne ilişen Gülbeyazın hayali. ni düşünerek: — Rüstem mükemmel bir lokmaya konmuş. bu nefis lokmayı ben de alabilirdim. Diye mırıldanıyordu. Rüstem, arkadaşının, Gül. beyaza göz koyduğunun far kında değildi. *— Sen ne temiz yürekli bir insansın, diyordu, böyle heyecanlı bir yarış saatinde bile, kazazede arkadaşını düşünüyorsun ! * Koşu meydanına vardık - ları zaman, birçok kimseler Rüstemi görünce hep bir a- ğızdan bağırdılar: — Yaşa,. meşhur nişancı. Bu yarışta da kendini göste. rirsen, seni memleketimizin en uğurlu bir adaını diye ta. myacağız. Halil bu sözleri duyunca: — Rüstem, dedi, seni balk ne kadar seviyor! — Beni herkes sever, Çün. kü ben herkesi severim. Meydanın koşucular top - lantısına sokuldular. Padişah saraym balkonun dan seyrediyordu. Koşu yeri çok dardı. Fakat, padişah böyle istemisti. Dışarıya çı - kamıyordu. Mesafedeh ka » zanmak için meydanı fazla dolanacaklardı. Koşuya on sekiz koşucu iştirak ediyordu. Bunlar a - rasında Edirnenin meşhur ya rışçıları, doğancılardan bir - kaç kişi de vardr. Halili kimse tanımıyordu. Rüstemin kırmızı atını herkes uzaktan görünce: — İşte, uğurlu hayvan geldi. Diye söylenmeğe başla - ruş aşağı mal bulunca tamah e . der, saatlerce, günlerce İnsanın peşini bırakmazdı, Agüh Beye haber yolindik Geldi, hilesiz küfedeki zeytinlere baktı: S böyle midir — Evet, Bunu srmzadelerden aldık. — Çok âlâ, Ben bunün kilosu « BA 40 kuruş veririm, Parasını da Tirilyeden A. #imdi Öderim, Akşama yollar kaldırırım, Asğr yukarı 42 ki ha. yırlaştır. Tutarmı iyi rd —— Haydi hayırlısı Agâh Bey. Si m sana bol bol dun et inler, Taş gibi zeytindir man zeytindir. © ia Piyasa sltmıştan yukarı olduğı halde; zeytinleri 42 kuruştan a patlığı için Agâh Rey ağar kulak, larına verıyordu. Depomun ânsh tarımı aldı, gitti, — Ne 0?. Agop Efendi, kar . şimda Yulkunup duruyorsun”, — Kimin taklidini yaporum lirsin, senin Karagözeü ml Hani size eskiden hir enayi gelip 46 para aldığınız zaman senin Bi, zım böyle karşında iş salta durru, yutkunup durur- du, Ahpar!, Nasil, beğendin vazife. mi? Herif o seytinlere bakayım dedi ise hemen sağlam küleye ya. prşnışım. “İstersen hepsini bayal- tayım.... dedim. Kırk küfe zeytin yere boşanır?.. Tabii “yok... di. yecek idi, Gördün yn. Sana Kârı, m! arattırmağım. Şimdiye oköde' Asop Bendi ile hareket. etmiş i in... sen DEN ta Mahmut Sami olurdun, Ne çarç ki bana tunmadım, Sana kırk tefa söylemiş idim, Karagözcüden nda, min hayır gelir hiç”, Şimdi bir şey rica. edecekim: Elimizi boyadık; suratımızı kara. ladik, Altmışından sonra beni de rezil ettin. Yalnız belkim ben de seninle beraber maji olacağım — Nasil nait?. ) — Mahkemede deorlaran ? — Faili, — İste neyse, faildir; maildir; pafldir. O, mademki ben de fall o Acağm, Bana şu paradan elli W. Pa ver d6 bu akşam bizim Bentri, sia evinde kendi kendi kendime bir ziyafet yapayım, Pina Medihaya gideceksin ya arabaları — Onu birak, O aklıma geldik. «es yüreğim (hop) eder, Kâzm Sİbi, senin gihi; feleğin çömbe » rinden ber gün yüz kırk dört te. fa geçmiş herifleri atlatırsa,.. be. Bim gihi avanağa neler yapmâz.. Zeytinlerin aesmr abd! acizden Me dihanın kizilerk sopası çikara - sak galiba, Min gayrihaddin ben dehiz öyle görorum ustaeığım!, (Devam var) mıştı. Yeniçeri ağasnm ye- ğeni Feyzullah da iyi bir ko- şucu idi, Onun atı da kırmı- zı, fakat ayakları beyazdı. . Rüstemin atınm yalnız al- nında ufak el ayası kadar be- yaz işareli vardı. Etrafta toplanan seyirciler bir anda o kadar çoğalmıştı ki.. evlerin üstü, ağaçlar, ve sokak başları insar kalabalı ğı ile dolmuştu. Bu yarışın iddialı cephele- ri de vardı: Vezir Ahmet Pa-. - Ha. * aktabasından Sarı ME eca arasında ken- dine en çok güvenenlerden biriydi. Sarı Hasanın atı Hasan çok zay:f bir genç- *- ti. At üstünde tüy gibi duru- yordu. Seyircilerden bir kıs- mıt 5 (Devamı var, dik, fino köpeği sekiz tap” beyazdı. .

Bu sayıdan diğer sayfalar: