l Li DEN MUZ iş İstiklâ LUSRUNDA A Büyük Milli Roman Yazan: MAHMUT ATTİLA AYKUT. rl * “32, padişahın vezirinin düzme ve al üzerinde Ayasofyaya girme - sine mâni olamadı, Bir tas parçası bir selin yo. lunu değiştirebilir. Hiç olmazsa hızını keser. Yalnız yeter ki onu koymasmı ve önu kullanmasını bilmek gerektir. Cebinden, a asırlarca | kan dökülen tertemiz şafak renk li bir Türk bayrağını çıkarta . rak önünde duran küçük masa - nım Üzerine koydu: Hepinizi buraya davet ediyo - rum. dedi, ve evvelâ kendi sağ Atlar Yapılmış mee siyasi on ar. ardı. Biribirle - tanımıyan * bu leri a ve 3, Rönlü; ; i : k: ta” nde tat, elini bavrağn üstüne koyarak: .. n mi — Bir milletin be'vağı; ma - aş daha bu yolda biri. mMusu. imanı ve sevrisidir. Bu -| İN yn yat azifeler (fluri Üzerine buyurunuz yemin ©. ğa, Ody şerefini ka - delim: : 2 i iye yapi aldığı Zâ. o “Vülana ihanet etmiyeceğiz! z Yiu Kiranta Elimizdeki silâhı düşmena ver. miyeceğiz! Yakalarımsak kimse- vi ele vermiyeceğiz! Birimiz be. pimiz icin. hepimiz birimiz için | cahısacağız.. Ziva Bey odada bulunanların höpsihe avrr, ayrı bu vemini tek rar ettirdikten sonra. : e uklar, dedi. Burünkü YETİMİ Kemal, Ihsan. İsmail Eyüp efendilere veriyo - run. Bu efendiler, cephane vük- letilmis motörü tavin edece”imiz vere götürün teslim edecekler » dir. Bu efendilerdan boekası sim dilik serbesttir. İki sün sonra | yine bu saatte diğer arkadaşlar burada hazır bulunsunlar. Ken. dilerine verilecek vazifeler var- | ârr. Yedi arkadaş Ziya Beyin ve Anedoluv» gidecek arkadasları - gin ellerini sıkarak odadan çıktı. İsr. Ziya Bev vazife verdiği üç arkadaşla yalnız kalınca cebin . den üzeri kırmızı mumla mühür- leniilş bir zarf çikarttı. Zarfı Kemale uzatarak: — Şimdi hemen Sütliceye gi- deceksiniz. (..) de eski bahriye Oükdak iç Kalk, kiler hep bird islardı ÖNE Mz röğmen yüzü. hâj ci Rerşin ve vü - De olan bü zat Drk B. Bevdi. | AVINI Kw dedi, e bir emir kadar kati ime, an, 1m görme . N ey Mağa bili - Iyacaklarımızı > Yapacağımız Ml ne de hırsız dr südece bize nan Ovuna bir mu- Mi lede aile in et i A ve lu AR orası ni Yurdumuz - va Cİ basin emri altın. f Veziri, ri fakat i Lİ varlığı bi- me İçin iş bası. pt 4 tebdili kryafet — edeceksiniz. | Ve yine orada (R..) Beyden a (0...) hare Iscağmız son emirle ket edecekşiniz. | Ve üç arkadaşıda bağrının üstüne bastırarak alınlarından bir baba şefkati ve bir kuman dan muhabbetiyle öptü — Yolunuz açık olsun çocuk. | lar.. Şinryan yerle- mışlardır. #üveniyor, köndi. ceği! Misa! gös varı Bizansı i Maş klar zaman gten medet u: Adası olmıyan uç inde biribir - ş TUyorlardı. Me ip, , #tiYorlardı, O #hur Yağmurlu bir teşrinsani £e - sesi, Gece büsbüt''- kasvetli. Y lar çamurlu ve ıslak (R.) Be yin ihtiyar başı yasmaklı anne : kimbilir kaçıncı defa sahidi duğu bu vakanın biz üc genc yolcusuna içinin bütün *“ * muhabbetile son duaamı vap! - yordu: — Haydi bakavm arslanla. | rım, görevim sizi, Bu kâfirleri j | havan memleketimizden atalım O - man inşallah hevinize bir ga: - helvasi yaptırıp yedirmek bor - cum olsun, /Devemı ver) lemeden uzaklaştı. Harem a- ğası: — Haydi, paşa efendimizi fazla bekletmiyelim... Diyerek, Mariyi dar ve loş bir merdivenden konağın üst katına çıkardı. Ahmet ; ci » basiiliiineie kurulan işret sofrasının başında dildade - sini sabırsızlıkla bekliyordu. 'O gece kıskançlığını sez- dirmemeğe çalışan Fatma, kederinden çatlıyordu. — Paşanın kâhyası Şa - ban ağaya söz verdim... bu gece Mariye müthiş bir tu - zak kuracağımı söyledim. Fa kat, hâlâ bir şey yapamadım. Diyerek odasında aşağı yukarı : bir türlü konaktan uzaklaş - tıramıyordu Şaban ağa hâlâ Fatmayı alacağını umuyordu. yalaner vaitleri Fatihin beyaz | zabitlerinden (R...) Beyin evin . | madı — Ne yapayım şef! Bizim arka- daş yüzünden boyuna nezle oluyo rum? Merak! — Sizi öpecek olsam, ne tarz da hareket edeceğifize pek me, rak ediyorum, — Ö kadar merak ediyorsa nız, bir tecrlibe ediniz. Yol, Tayan L. tek başma kırları çıkmış, sonra yolunu şaşırmıştı. Rastladığı, bir çobana sordu: — Acaba şu yoldan şehre ine bilir miyim? Çoban gayet tabit bir sesle: ia Evet, dedi. Bütün hayvan. lar hep o yoldan inerler.. Özürü kabahatinden büyük Bay hizmetçisine seslendi om Ayşe! Bugün kahveye faz *a şeker koytnuşsum. Hizmetçi özür diledi: , 7 Affedersiniz, dedi. Yanlış, kla benim kahveyi size ver mişim., Hizmetçi Bayan, yeni hizmetçiyi müda, aa ediyor, kocasma bağırıyor- , — Kıza cok'is gördürüyorsun. Sa sahtan akşama kadar Fatma, şuraya git. Fatma buraya gel Sonra bir gün bizi bırakıp gi- derse, Kocası: buraya gel diyorum, onun gidip geldiği yok! : Bir sözün değeri Kadın — Bir söz daha söyl yecek olursan başımı alıp anne, min yanma gideceğim. Bunun sana neye mal olacağını bilirsin. Erkek — Bilirim. Beş kuruş tramvay parasına. Sebep Kızın babası, müstâkbel da ha: Kızım kabul cevabı verdi, ben de, annesi de razıyız, diyor. du. Fakat ailemizin diğer efra- dı itiraz ediyor, .77, Neden acaba? Bende ne gidi bir kusur buluyorlar? 77 Mesele şu, oğlum, Biz sltr kişiyiz, halbuki sizin otomobili, niz diirt kiailik — Haydi oğlum, bir niyet tut,. — Benim niyetim 6 kirazlarm hepsini yemek... Yazan: “Havaletlers inanır mısınız” Ransimen'e bu susli sormak mecburiyetinde idim. (Çünkü onunli birkaç saat geçirmek müşkül bir seydir. Yazdığı meş. hur kitapları herhalde bilirsi - riz. Haftada bir ortaya eser &. tan muharrirlerin aksine her son baharda bir roman yazar. Bu cins. muharrirlerin kendilerine göre tenkidleri. mahdut fakat münevver okuyucuları vardır Yazdıkları yazılar bir müddet sonra unutulur; fakat aradan zaman geçtikçe tekrar keşfedi . lerek genç neslin elinde yeniden bir kültür kaynağı haline gelir. (Ransimen) e bunu bir ak - şam yemeğine kaklığı gece sor. muştum. Belki de maksadım önümüzdeki birkaç saatlik vakti tatlı tatlı geçirmekti. Sorgum güzel bir tali eseri olarak onda alâkâ uyandırâr. Zayıf, kuru vi. cudunda bir enerji dalgasınm vayıldığmı, parlak gözlerinde eski hatır akislerinin ışıldadı - Zıni farkettim. Durmadan başın. dan geçen bir vakayı anlatmağı başladı. Yalan söylemiyen bir a. dam olduğu için hikâyesini şimdi ye kadar duyduklarımın en heve canlı ve meraklısı olarak sayı - yorum “On beş gene kadar oluyor. Kürnvolde (Robert Lunt) a mi. safir gitmiştim. İsmini belki hatırlıyamazsınız tam roman denemiyecek kadar karışık bir uslünta birkaç eset yazmıştı. Eserlerinden birini o - kuduğum sırada kendisinden bir mektup aldım. Mektubnuda tanın madığı için biraz Leşvike ve rağ- bete muhtaç olduğunu anlatı - yordu. İki sene evvel karısının öldü söyliyen; ayni zaman. da Kurnvolun sessiz sahillerinin era bir köşesi nızlığı idi. Bu sebeple şahsan tanışmadığımız halde yılbaşı ta tilini beraber geçirmemiz için ri. ca ediyordu; beni villâsma cağı. rıyordu; aynı yalnızlığı -hemen hemen kendim de duyduğum için davetini reddetmedim. İstasyo - na doğru ilerlerken düşünüyor dum: Fotoğrafını bile görmedi. ğim bu adam acaba nasıl bir a- damdı? Herhalde benim yaşımda veya daha yaşlı olmalıydı. Ha . yatlarmı yalnız başlarına geçi ren adamların haleti ruhiyeleri - ni belki bilmezsiniz? Bunlar her vakit kendilerini (yalnızlıktan bir adamın çıkazel . iya boş yere bekler . Penzanse varmadan Lânt hak- kında romantik birtakım düşün romanlar yazacak ve uzak mem leketlere seyahatler edeöektik Onu zeki ve bir çocuk kadar ha valperest, mce, hassas bir adam sanıyordum. Ponzanse muvasalat ettiğim “rada hava kararmış, kar hafif hafif yağıyordu. Mektubunda bö ni istasyonda bekliyeceğini bil . dirdiği arabavı buldum. İhtiyar bir bevgirin çektiği sevimsiz ve Yaşlı bir adamın slirdüğü araba- nın köhne kapısı üzerime kapan. dığı dakikada düşüncelerim bir. denbins durdu. Bunları yerine Fatma o gece acaba Mari. yi paşanın gözünden düşüre. cek bir tuzak kurabilecek miydi? Ahmet paşa zevk ve eğlen ce düşkünü bir vezirdi. Ci . hannümaya bir tamburacı i. le bir tef bir de sazende ge. tirtmişti. Bunlar paşanın her zaman malıremiyetine giren kimselerdi. Mari içeriye girer gn mın yanma yürüdü ve 6. Fendisini go dk Paşa, yeni gözdesinin ko - di tap kaldırdı. — Nerde kaldın, nuruay. nim? Gözlerimi yollarda bı. raktın... — Hazırlanıyordum, dev letlim! Kusura bakmayın... geciktiğimin farkında deği) - dim. Ahmet paşa yanına oturttu. Sazendelerin yüzleri du- vara döndüklü.. Bir şey gör- müyorlardı. Marinin sadece sesini işitiyorlardır Ahmet paşa derhal içkiye başladı... ayakta duran ağa- sma: — Kadehlerimizi dildadesini doldur HAYALET Çeviren : Hikâyeci korkunç ve anlaşılmıyan duygu lar, vehimler gelip oturdular. Birdenbire arabadan fırlayıp çık mak; Londraya dönmek istedim. Fakat başladığım işi hislerimin tesiri alunda kalmadan yerine getirmek âdetinde olduğumdan bütün bunlara karsı koydum. A. rahanın küflü ot ve kokmuş yu. murta kokulu havası bana artık bir daba buradan çıkmanın na- sip olmıyacağı hissini veriyordu. Aynı zamanda soğuktan donu —. vordum. Hic bir seyahatimde bu derece üsüdüğümü hatırlamıyo. rum, Kefatasımın icine, beyni . min derinliklerine kadar Siren , Muhakememi durdur. muştu. Yalnız geldiğime pişman oluyor; kendime lânet okuyor » dum “Bütün bunlar arasmda i nişli yokuşlu yollardan düşe kal. ka İlerlerken araba yoluna de - yam ediyordu. Dar. karanlık yol lardan geçtiğimizi arabanm ta. vanr üzerine değerek garip ve ir pertici sesler cikaran dallardan anladım, Gittikçe korkularım büyüdü; fena hayallerim genişle- di. Nihayet durduk. Bir bostan korkuluğu krda» merisan ihtiyar arabacı vere at'ıvarak sinirlen . dirici bir yavaşlıkla kapıyı açtı. Kat lapa lapa vağmağa baş. lamıştı: vollar ve ağaçlar bem - beyazdı. Önde sekfisiz ve karan.. mâ irani yordu. Arabacı o ana e iği bir çabukluk arzusiyle kanmın rg em vapışa- k ealmağa adı. ” ün bir eke reg sonra kapi acıldı ve bizim a bacının kardeşi olması lâzrmge . len ayni sevimsiz suratlı bira - dam kapıdan başını uzattı. Iki ihtiyar başbaşa konuştuktan. — ta çantamı nihayet içeri alabi diler. Sonra ben de kabul edil . dim. Koridor ilk defa sandığım gibi çıkmadı. İki mum rgıkla ay- dınlanan uzun bir dehlizden bir fikir edinemiyecek ai Ba bir odaya, y kei ne kadar soğuk ve karanlık ise aksine o kadar sıcak ve aydıniıktı. bunalmış olacağım ki, beni karşılamak için ayağa kallişm odanm ortasma ka dar ilerliyen ev sahibini görme- den sömineye keyifli keyifli çı . tırtılarla yanan alevli ateşe doğ. ru ilerlemiştim. Birdenbire gözi me ilistiği zaman gözlerime İna. namadım, Onun nasıl bir adam olduğunu tahayvül ettiğimi size söylemiştim. Karşımda nahif pembeli artist yerine boyu iki metreye yakin geniş omuzları ve kuvvetli olduğunu yüzü sivri bir sakella çevrili dev cüsse bir adam di lu. Ko « Duşmağ sladığı zaman hayre- tim iki mislini buldu. Bu kalm vücuttan kadın gibi ince bir ses &rkıyordu. Sinirli tavırları, eli rinin mütemadi hareketleri be de çok tuhaf bir intiba Adeta bir kadmla karşılaşıyormuşum gibi bir tesir hasıl ps rilmer Jlerimi tuttu ve uzatarak el iyi adı, Akşam tzeri sofraya ©- Dm zaman geldiğimden dolayı duyduğu sevinci ifade e. demiveceğini söyledi. Uzun uzun tesatkiirler ederek kendisini ci bakalım.. Diye seslendi. Harem ağa. sı kadehleri doldu:du. Mari içkiye yabancı ol. madığı için serbestçe ve se. verek içiyordu.Ahmet paşa: — Hele şükür, dedi, seve. rek ve istiyerek içen bir ka . dma rastladım. Gözdeleri - min hepsi de içkiyi tiksine . rek içerlerdi. Zevkimi neşe. mi altüst ederlerdi. Mari çok şen ve konuşkan bir kızdı. — Bu kadar bir içkiyi tik. sinerek içen insanın zevkin - den şüphe edebiliriz, devlet. lim! dedi. Macaristanda iç. ki içmesini bilmiyen bir ka . dına yabani derler.. Dağda büyüyen çoban ve dağlı ka- dınlar bile kendilerine göre Pants bir takım içkiler var ir, Ahmet paşa, saatler geç - tikçe Marinin sohbetinden (ünzeleiiik birim sayfasında başlık yanımdaki tarih çerçevesi iu. ponuyta birlikte gönderilecek) EVLENME TEKLİFLERİ. İŞ ARA, MA, İŞ VERME, ALDM. SATIM Kibi ticari mahiyeti haiz olmıyan kü, elik Münir parasız veşrolumar, Evlenme teklifleri * Yaş 38, bir aileyi geçindirebilir Kazançta, şimdiye kadar evlenmemiş, kimsesiz bir esnaf kendisi gibi kimse, #i? JÜLAB yaşlarında bir bayanla ev. Jeniek istemektedir. Bayanm bir 6 vi bulunursa iyi olur. — (S8 Hirçm) tezine müracaat e 247 * Yaş 34 orta boylu, sıyah o gözlü açık eamer etine dolgun, hafif kır kas rıgık kıvırcık saçlı, ev ve el İşlerini bilir, orta tahsilli, güzel sesli, musiki Aletlerinden birini çalar iyi bir aile, den, Bamuslu, şerefli dul bir bayan bağile mütenasip, yakışıklı, samusu ve şerefine itimat edilir, devlet mes muru, sabit veya tüccar fukat evine Merbut bir bayia evlenmek istemekten dir. Renimlerile (Şans 245) remzine müracaat « 244 İş ve işçi arayanlar: * Bir boçuk oşaşında bir çocuğu bakmak için bir dadı aranmaktadır. Namuslu olması, çocuk yetiştirmiş bulunması şarttır, İatiyenlerin Take ee Taksim “eczanesine müracaat * Lise talebelerine fransizon dera. Wer. İlk ve orta talebelerini ikmal im, tihanlarma barırlar, (K.B'T) remzine müracaat, * Almanca dersler için küçük moda, bostan sokağı numara 13 te bayan Noa Volbrilek'e müruenat, * Türkçe fransızon fink kimya ve orta talebesine riyaziye tarih ve coğ, rafya ve yurt bilgisi derileri (M8.S,) remzine müracaat barı dahil) bergün subuhtan öğleye kadar veya saat 17 den sonra aldır. maları rica olunur. (Pik 87) (S3) (KM) (Kabia) (Çevik 185) (Tekyildız 3) Çieol) (Bayan &şçı) (Hindiye) (2002) (NM) (4,13) (8,126) #XN) (Tek) (00) (Temiz güven) (RP)OMM) (Susan) (Poyrax 15) ( (Sual 25) (F.K. 23) (19 Papatyu) (A. 17) (K.12) (Deniz 2713) (Bankacı 48) (28 Güzel) (F.A, 396) (Çöl) (ENB) meğe gelen ilk samimi ziyaretçi olduğumu ve beni biç unutmı . yacağını anlattı. meğe başladık. Eski merdivenle. ri tırmanarak sonsuz işik altm - da güçlükle görebildiğim soluk fotoğrafilerle süstü loş koridor - lardan geçerek beni yatak oda . ma getirdi. Yüzündeki İladeden ımı beklediğini o okuyordum. Bu oda ân ttpkı evin diğer taraf. larına benziyordu. Yalnız köge . deki şöminede parlak bir ateş vardı. Ev sahibim gene aynı si- nirli tavırlariyle yatağımın ha - zır olduğunu hattâ içine sıcak yerinin konulduğunu söv . ie Bavulumu açan ihtiyar hizmet cinin eşyamı çıkararak yerli ye- rine koyduğunu gördüm. Biraz sonra her ikisi de beni yalnız bırakarak çekilip gittiler. Kafes li pencerelerden birine doğru i- lerledim. Camı açtım. Keskin soğuk ve deniz gürültüsü. Tek . rar kanadım. hoşlanıyor: — Sen ne kadar cana ya - kın bir kadınsın! evime & diğin gündenberi, hepimize neşe verdin. vi Diyerek, Macar rk ellerini avucunun içine : — “Neşe, kederin azraili. dir.,, derler. Ne doğru söz. Senin yanında insan kederi. ni, ıstırabını unutuyor. — Biz, Macaristanda da- ima keder ve ıstırabla müca- dele ederiz, devletlim! Bizi, bu mücadeleye küçükten a - lıştırırlar. * “Ne güzel bir âdet! keş- ki bizde de böyle bir âdet ol- saydı. biz de daima gülüp oynasak, daima neşeli olsay. dık. — Ben Edimeye geldiğim gündenberi - büyük Niğbolu zaferini gece gündüz şehirde tesit etmelerine rağmen - hiç (Devamı var)