30 Temmuz 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

30 Temmuz 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a YÜK Mili Roman ğ . Yazan: MAHMUT ATTİLA AYKUT <ım küfürler sa, İki hi: sidise zaten iki Sek duran iç ka- ina da dan, anarak lerinde bir endişe ve korku sök. laydı. Ebedi bir kahrarmanlığın tim. | sali olacak kadar büyük ve asil | hareketine şahit olduklar; meh, | metçiğin yüksek şerefini koruma yolundaki cesaretine" hayran ol, muşlardı Adını sanını bilmedik, leri bu yurt ve bu toprak çocu, Zunun tehlike ve ölüm karşısın. “o bile en Üstün bir hisle benim, sediği milli bir duygu ve gruru vardı... z Korkuyorisrdt. Bu korkuların” da haklıydılar.. Endişeleri kehdileri için değil, belki bütün ânasiyle bütün İsmail Eyüple O Kemaletenha yollardan aşağıya inerlerken bi. ribirlerini büyük bir savastan üstün çıkmış bir hazla tebrik ediyorlardı. Onlar bu manevi he, vecanı duymak da gok haklıydı. lar, Esir İstanbul sokaklarında küstah bir düşman nefernin Su, ratma inen tokatın bütün gsümul, lü mânasını idrak ettikleri için, İ dir ki; sevcine duyuyorlardı.. Balıriye nezaretinin önünden | gesiyorlardı. Kemal birden hay. | kırdı; — Ay.. Bizim İhsan geliyor. | İhsan da uzaktan onu görmüş. ti. İsmail Eyüp: — Bugün şanlı günümmüş de di. Bütün dostlarımı gökte arar. | ken yerde buluyorum, — Nereden böyle İhsan? — Nereden olacak. Seni arı, yordum yahu. Nerelerdesin? takdim etti. — 314 Eyüp değil mi? —'Ta.. Kendisi. Üç arkadaş bir an için mek. tep âleminin samimi hatıraları içerisinde (kendilerini unutmuş gibiydiler. İhsan sordu: — Siz nereye Kemal? — Rüstemin kahvesine, — Ben de,. Ve ilâve etti. — Rüştü babayı gördün ga Mba. — Haym. Henüz daha uğra. yamadım. Ve yavaş sesle başla- rından geçen vakayı anlattıktan sonra: — Eve gidiyordum yolumuz gidiyordunuz buraya düştü. — İsabet oldu, Ben babanm evinden i , Bana bazı geliyorum. B talimat verdi. Kemali bul çok mühim bir iş var, Kaymakam X Ziya beyden son talimatı ala. caksımız, dedi . İsmail Eyüp afallamıstı: — Yahu desenize hepimiz bir kervanın yolcuları imişiz de bi. ribirimizden haberimiz yokmus! Ben de şimdi kaymakam Ziya beye gidiyordum.. Garip bir te- sadüf?1., (Devamı var) cek, eğer Şaban bir şey ya» pamazsa, yani yı sara- ya istetmezse,o zaman Fat - ma başka çarelere başvura - caktı, Çerkes halayığının gözü kızmıştı bir kere. Mari Mirçeyi ne yapıp ya- pacak, konaktan uzaklaştı - racak, ondan sonra Ahmet paşanın nikâhlı vi a- rasına meğe şacaktır ES HALAYIĞININ TUZAĞI Aradan günler geçiyor, Şaban ağa bir iş beceremi - yordu. Fatma, paşanın kâhyası - na; — Hâlâ bu aşüfteyi saraya aldıramadın. Sen» de beceriksizin biriymişsin! Diyordu. Birgün Şaban ağaya fena halde çıkıştı: — Ona ben bir tuzak kura yım da sen de gör... | Beşti. MKAYECİ Maryel uy Üçte va uyumuş oluyordu Pencereden iceri sabahm hafif aydınlığı giriyordu. Sabahlar! erken kalkmasını severdi. Fakat bu sabah her zamankinden erken kalkmıştı. Çünkü o gün 6 marttı, 6 mart evleneceği gündü... Bu iki daikada odanın içi daha tazlâ aydınlandı. Maryel, yata. Zından kalkmıyarak gözlerini tavana dikti. Etrafta çıt yoktu. Yandaki o. dada yatan annesi de daha kalk. mamiştı. Düşündü Kaynanası Misters Benton enüz uyu, yordu. Niganlısı Cori için de ken. di kendine — Reiki dedi, Ceri, şafak sökene kadar ki tap okuduğunu söylerdi. Sonra, birdenbire: Hayır, dedi. Bu gece olsun erken yatmıştır, elbette, Şimdi : da kalkmıştır ve hazırlanıyor. ur, Ealktı. Penreceyi açarak derli derin nefes aldı. Güneş yüksel. mişti. Bir müddet pencerenin ö nünde durdu. Ceri'yi düşünüyordu. Aklın. dan bir cümle geçti: “Ceri ile Maryel evleniyorlar... İşte, saat beşte başiryan o gü. nün bütün mânası bundan iba retti. Ceri ile Maryel o gün evleni, yorlardı. İki genç, bunden üç ay evvel aileleri vasıtasiyle tanışmaları : Misters Van Horn ,Nevyorkun kibar muhitinde tanınmış bir ka. dındı. Misters Benton da Oma- ha'dan geldiği zaman bir arkada- sı tarafından onunla tanıştırıl. miştı . İki kadın arasında geçen il sözlerden biri şu cümleler ol- muştu: — Benimde bir oğlum var. —- Benimdebiroğlum var. Bu sözlerle ikisinin de aklım. dan ayni düşünce geçmisti. Bu düşüncenin kelimelerle ifade dilmeğe esasen lüzumu yoktu: Bir zün Misters Horn kısma? — Maryel, dedi, Bu akşamli baloya O Misters Benton'uh oğlu âa gelecek. Dansa kaldırırsa reddetme, Misters Horn bu ihtarda bu- lunuyordu, çünkü Maryel, sosye, te hayatına hâlâ alışşmamış, bu hayattan sıkılan, çekinsen dir bir kiz'ı. Bütün salonlarda ken. disine çok iltifat edildiği halde gençler ârasında fazla arkadaş 1. Saate baktı şti. İki saat daha yatmamıştır, da edinmemişti. Şüphesiz. bir genç olmak ha. sebiyle, etrafında dolaşan ve kendisini sevdiğini söyliyen er, kekler olmuştu. Fakat, bütün bu erkekler başkelarivle evlenmiş ler ve Maryel, iki sene zarfmda. e talebile karşılaşma Bununla beraber, bü vaziyet, ten kendisi hiç müteessir değildi. Çünkt, O esasen bu hayattan w- zaklaşmak ve iş hayatma atıl, mak istiyordu. Fakat annesi 18 rar ediyor: —— Hayır. diyordu, ailemizin an'anesini olmaz; Bir m İlmi var, Muhakkak evlen, ve ismimizin kaybolmaması ad, ybolmaması m ... o akşam Maryel, Ceri ile ta- nıştırıldığı zaman bir yabancı, lik duymadı. Halbuki, ondan evvel tanıdığı erkeklere bir tür- ŞiiR YAZILI lü ısmamadı. Dansettikleri zamen büsbütür kendini ona yakın hissetti. Ceri, ona ara sıra iltifat eden sözler söylüyordu. Fakat, Mar. yel bunları çok sâmimi buluyor ve tebessümle karşılıyordu. Ceri, onun tebesstim el.silmi- yen yüzüne uzun uzun bakarak: — Ne küdar neş'elisiniz dedi. Maryel yine gülümseyerek: — Bugün, dedi. O akşam mütemadiyen ve yal; nız biribiriyle dansettiler. Ondan sonra da bütün görüş. meleri balolara inhisar etmişti. Nihayet bir gün Ceri Maryel'e: — Benimle evlenir misin?” dedi. Maryel kabul etti « Bu karar verileli bugün iki ay olmuştu. Evlenme günleri iki ay evvelinden 6 mart olarak tesbit edilmişti. 6 mart nihayet gel. mişti. Maryel, tuvaletini o yapmak için dışarı çıktı. Onun dişarı çık. tığımı görünce annesi de çıktı ve: — Ne erken kalkmşsm! deği. Fakat, erken kalktığma iyi et. tin. Onbire kadar yapılacak çok işler var. Çebük kahvaltımızı e. delim. Daha evvelden terzilere haber verelim, gelsinler. Onbire adar ancak hazırlanabilirsin. Orbirde otomobiller gelecek, ki, liseye gideceğiz. Öğle yemeğini lokantada yeriz. Sonra da Ceri, nin evinde çay var.« Misters Horn düğün merasi. minin o programını böylece çizi, yordu. Halbuki Maryel annesi, nin sözlerine ancak kulak misa, firi oluyor ve tuvaletini yap. makta devam ediyordu. Tuvaletini bitirdikten sonra salona gitti. Bu sırada telefon galdı, Maryel telefona doğru git. mek üzereyken içeri Matmazel Meri girdi ve telefona koştu: — Allo! Buyurun? Evet, evet bekliyoruz. Meri telefonm kapatmadan ev. vel Maryel telâşla sordu: — Ceri mi* — Hayır, terzi. Kahvaltı ediyorlardı. Telefon bir daha çaldı. B usefer Maryel hemen koştu. Telefon eden yine Ceri değildi. Halbuki son günlerde, sabah. ları telefonu “açıp, Maryel'e: “Bonjur., demeyi âdet edinmişti. Bunu, bilhassa bu sabah niçin ibmal etmişti. Saat on buçuk olmuştu, Ceri, den hâlâ haber yoktu . Maryel, giyinmiş, salonda do, lasıp duruyordu. Bu sırada kapı çalmdı. Maryel pencereye koşup baktı: Göremedi, gelen içeri gir. mişti, Biraz sonra Matmazel Meri, Maryel'e haber verdi : — Mister Ceri geldi. Hususi surette sizi görmek istiyor. — Beni görmek mi istiyor. muş? Benim salona al, şimdi ge, liyorum. “Acaba ne yecek bana? düşüncesiyle bir iki dakika sa, londa dolaştı. Sonra, kalbi çar parak. küçük salona ilerledi. , ayakta duruyordu, Mar. yel ilerledi. Cari gülümsemiyor. du. Maryel de gülümsyecek hal- Yazan: İskender F. SERTELLİ * “85. Dedi. Şaban, Fatmayı de. lice seviyordu. Fatmanın ise ona zerre kadar temayülü ve muhabbeti yoktu. O akşam Ahmet paşa, ye. ni gözdesini yemeğe davet etmişti. Ortalık kararınca, Mari paşanın odasına gide - cek ve onunla başbaşa kala. cak, eğlenecekti. Fatma bunu duyunca, ha. remde Marinin odasına uğ. radı: — Bu ne hazırlık... bu ne güzellik, Mariciğim?! gene halvet mi var? Mari gizlemeğe lüzum gör medi: — Paşa efendimiz çağır - mış. gitmemek olur mü? Dedi. Fatma bir desi gibi konuşuyordu: — Sen, memleketinde de böyle talili miydin? —Buna tali mi derler? Ben memleketimde, yüzlerce Macar gencinin kalbinde ya şıyan bir tek sevgiliydim. O. rada beni çok severlerdi. — Burada da yüzlerce ye. niçerinin kalbinde yaşıyor - «un! Burada da herkesin sev MAVI KÂGIT de değildi. Ceri, nihayet söze > — Aramızda halledilkeek bir mesele var, dedi, Belki evlenme. miz geri kalacak... Çünkü, eğer hakikaten birisini seviyorsanız sizidle tabii evlenemem. Maryi hayretle kekeledi Başkasını mı seviyorum? Kimi?... Ceri elini ceketinin iç cebine soktu. Mavi bir kâğıt çıkardı: — Bu sizin yazmız değil mi? dedi.. Maryel baktı: — Evet, dedi, benim yazım. Bir yerde düşürmüş olacağım... » — Düsürmüş olabilirsiniz. Me- sele o değil. Asri mesele kâğrtta, ki yazılarda, Belki unutmuşmuz» hitap eden bir sür. Ceri şiiri okuduktan sonra: — Bu giri her halde bir ki. tatan birisi için kopya ettiniz. — Kopya etmedim. Kendim yazdım. —Demek şiir yazıyorsunuz *. Fakat, anlıyamadığım bir Mi var: Bunların başka birisi du. Nihayet: ç -— Hüküm verdiğim bir şey yok, dedi. Fakat.- Benim için yazmadınız ya bunları? — Nigin sizin igin olmasın? Sustular. Nihayet Ceri: — Affedersin, dedi. Hiç dü- şünmemiştim... Evet, kıskançlı. ğım beni böyle ahmakça düşün meğe sevketmişti.. Affet benli, Maryel.. Belki kalbini kırdım. Fakat o kadar şaşkın bir vazi. yette bulunuyordum ki! Bütün düşüncemi kaybettim. Çünkü sa- adetten felâkete bu kadar çabuk geçtiğimi bilmiyorum. Şimdi de felâketten tekrar saadete ayni şekilde geçmiş bulunayorum. Bu şiir, cok hoşuma gitmişti. Fakat bunun ne senin tarafından azıldığını, ne de bu sözlerle ba. Ha hitap ettiğini bilmiyordum. Bunları şimdi öğrenmiş bulunu- yorum. Onun için, bu şiirin gü, zelliği, bir kat daha arttı. Yazdığın şiiri benim dudakla” rımdan dinlemek istem misin? Dur okuyayım sana: Ujfamk bir kuşun sesi, Çın çın çınlar kulağımda; Bu ya bir gara bestesi, Ve yahut isminin aksi. Ben bu sese uyarım da, Hissederim bir nefes; Uykumda, rüyalarım la, Yüzümde ve yanağımda, 5 Şiir yazılı mavi kâğıdı göğsü. nün üzerindeki cebine sokarken Maryel'in elini öpüyordu. Sonra ikisi dışarıya çıktılar. Büyük salona gittiler. : Maryel'in ve Ceri'nin armesi orada İdiler. Hayretle bakıyor. lsrdr: Evvelce ve şimâineol, muştu? Bilmiyorlardı. diği, hoşlandığı bir tek ka. dınsın! Daha ne istiyorsun? — Orada hürdüm. Baba. mın şatosurda debdebe ve saltanat içinde yaşıyan bir prensestim. Burada esir ca - riyeler arasında, hürriyeti a. İmmış bir zavallıyım. — Babanın debdebe ve saltanatı, paşa efendimizin göz kamaştıran bu konak ha yatından daha yüksek ve da. ha parlak mıydı? — Babamın şatosunda bu kadar çok kadın yoktu. Fa - kat saltanat ve ihtişamı, pa- dişahınkinden daha yüksek - tu. Fatma bundan sonra gö « nül hikâyelerine geçti: — Paşanın o konağındaki erkeklerden hiç kimseyi gö- züne kestiremedin mi? — Hayır, zaten böyle bir sey düşünmeğe de lüzum gör Namuslu olmas, çocuk tünek uha sayfamda oaşlun yandaki varlik çerçevesi im. ponuyla birlikte gönderilecek) EVLENME TEKLİFLERİ, İŞ ARA. MA, İŞ VEKME, ALIM, SATIM İ gibi üenri mahiyeti balz olmıyan kii, İ çök İlânlar parsaz meşrolumur, Evlenme teklifleri * Bir buçuk yaşmda bir o çocuğa bakmak için bir dadr aranmaktadır. yetiştirmiş bulünması şarttır. İstiyenlerin Tak, inde Taksim eczanesine mürsosat. tarı, * Yaş 83, boy 165, kilo 59, renk ea, mer 65 Jira maaşlı lies (o mezunu bir devlet memuru bamustu genç bir kızla evlenmek istemektedir. (Işık) remzi, ne müracaat « 245 * Yaş 35, boy 171, kilo 90, esmer kara kaşlı kara gözlü çen, kadın gü. rür ve kalbine bürmetkâr, O gimdiye kadar evletmemiş, attan düşme Deti, sesi wi ayağından malt ayda 21 Mrs malüliyet Kanaşı alan annesinin ken. dizine tahnla ettiği biri | büyür biri küçük iki odası ve kâfi eşyası bulur nan bir bay 25.90 yaşlarında kendisi gibi fakir, mazisi temiz kız veya dul bir bayanla evlenmek © istemektedir. (EH. Özsoy) remzine müranaat «2 İş ve işçi arayanlar: * Bir buçuk (oyaşında hir çocuğa bakmak için bir dadr aranmaktadır. Namüslu olması, çocuk yetiştirmiş bulunması şartlır. İstiyenlerin “Tak, simde Taksim eozanesine mlüracani, arı. * Lise Lajebelerine franatsca dera, ier, İlk ve orta talebelerini ikmal im, tihanlarına hazırlar. (KBT) remszine müracaat. * Almanca dereler için küçük moda, bostan sokağı numara iğ te bayan Noa Volbrück'e müracaat, * Türkçe ve fransızcayı mükemmel bilen genç bir bayun sabah veya öğle, den sonraları tercüme İşlerinde çalıp» mak Üzere iş armmaktadır. Almanca dan tercümeler de yapabilir. (RET) temzine müracaat. * 25 yaşmda türkçe, (ofransmca, rumca okur yazar bir bayan iş âra. maktadır. Tezgâhtarirk yapabilir, bir doktor yanında çalışabilir. e (Bayan Özen) remzine müracaat * Türkçe fransızca fizik kimya ve örta talebasina riyaziye tarih ve coğ, rniya ve yurt bilgisi dersleri (M.S.8.) temsine müracaat * di yaşında biraz daktilo bilem bir orta mektep mosunu i5 aramaktadır. (Uçman) remsine müracaat, * Orta tahsilli eski yazıyı cükem, mel bilen ve daktilo kullanan bir genç iy aramaktadır. M. R, remzine mira. cant. * Bir müessesenin, yazıhanenin, mağazanın yazı ve hesap işlerini der «hte edebilecek bir bayan iş aramak. tadır, (Rabia) remzine milracast, * Hemşire mektebi mezunu bir ba. yan evinde her türlü enjeksiyon yap, maktadır. Ömer Rüştüpaşa © sokağı No, M » müracaat Aldırınız: Aşağıda rumuuları yazlı olam kuyucularımızn o samlarma (o gelem ları dahli) hergün sabahtan öğleye kadar veya santi İT den sonra aldm. maları rilen olumar, (Pik 87) (S3) (KM) (Rabia) (Çevik 155) (Tekyldir 3) (Ceci) (Bayan &#ç:) (Hadiye) (2002)C0N.M) (1.18) (8,126) (XN) (Tek) (30)(Temiz güven) (R)(27 Sevim) (Susan) o (Poyraz 16) © (Suali 25) (P.K. 26)(22 Bülent) (A. 17) (K.12) “Deniz 218). (Ka, 41) (o (8 Güzel) (F.A. 305) (Çöl) medim,. — Niçin... yoksa paşayı sevmiyor musun? — Sevmiyorum ama. Pa . şanm bana gösterdiği iltifat ve teveccühü inkâr edemem. Biz Macarlar, nankörlükten hoşlanmayız: Mademki bu - gün paşanın esiriyim.. hizmet etmeğe, onu memnun edebilmeğe çalışmak vazi - femdir. ği ei Müyela hepsi senin ibi sadık mıdır N — Evet.. Bu, Macar kadı. nının en büyük meziyetidir. Sevdiğine ve kocasma sada - kat gösterir > le sa- dakatin karşı! aşi Bu sırada bir bharemağası telâşla geldi... Ve kapıyı aa — Haydi, dedi - paşa €- fendimiz sabırsızlanıyor. Ner de kaldın? (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: