1 i MA Hayriye? hin ben Miyi Benin bir baban Bi am ii DA cani isine kargı gös. iş Gök“ ilâkr ve get m lk ederim, Kak : bu evinde ga: ve müste. bir i ları tn Oturduğu yer Nin pi, Kemal. Refik bey ie VE atlatılmış vömelgel Nec- " gi dece Üevin ye Vidi. Bilhassa ailesinin Nec dn, 9 e alâka h pek samimi v Olaya ran Börerek var ki, getir ü Beni gi dar nal bey. i üst etti Bi adm. İngilizlere bip Çe” sonra cep. ie posta vapuru y tey yaar Mesele Nİ ba iye söze karı, Ni de işyeri nba, bütyor my ileri buhar oldu. e, ir verden duy. zl başka ve Mevzii ka eerala » e taraftan da Ke. Yed, deceksiniz. öyle Sik pİCİN elini Ey Kemal bez t : ir papa ucura yetim İye hanım ben eN To iklal | MAİ İTİNTY Büyük Mill Roman Yazan: MAHMUT ATTİLA AYKUT likanlıydı. — Ne cehenneme gidersin be yahu ?, Günlerdenberi seni arı, yorum. (..) evden çıkmışsınız İnsan bir ver giderken adresini bırakır. Kemal İsmail Evöbün bütün mert huylarını çok ya. kından bilmiş olmasına rağmen Besim vakasından sonra en ya. kın dostları için dahi ihtiyatlı davranmayı lüzumlu buluyordu. —Beni neyapacaktın da fel. Hik, fellik arar durursun İsmail Eyüp Kemalin yüzüne şöyle bir baktı. — Karşıma oturup resmini çıkartacak değilim a. Elbet a. radığımın bir sebebi var Ve sonra yavaşça kulağına eğilerek sordu: — Ne iş yapıyorsun? — Hiç. Bir komisyoncunun yanmda kâtihim. Karaköyü i i. Top. hane İstasyonunda arka sahan. lıiğa bir Türk askeri atladı. Ar. | kasından da bir düşman neferi tramvaya bindi. Tramvay henüz hız almış gidiyordu ki biletçi yeni gelen yoleulara bile kes. mek için arkaya gelmisti. Top. hanede iki askerden başka kim. se tramvaya binmemişti. Düş man neferinin yanında mahcup olmamak istiyen Türk askeri ce. bine davranarak para çıkartmak isterken onunla beraber tramva- Ya binen düşman neferi müstehzi bir nazarla mehmetciğin yüzüne baktı ve sanki onun bu Donkür ve asi hareketini kıskanmış gibi parmaklarınm arasm buruştur. duğu bir kâğrt parçasını hızla suratına fırlattı. Fakat bu es nads kimsenin beklemediği ve tahmin etmediği bir hâdiseoldu. İzsetinefsine ağır gelen bu küs. tah tecavüze tahammül edemi- yen mehmetçik şimşek gibi ye. rinden fırlayarak düşman neferi nin suratma bir tokat attı. Bu manzaraya şahit olan Kemale İsmail Eyüp neye uğradıklarmı gaşırmışlardı, Tramvay tam yolla gidiyordu. Asker tramvay dan atlamak istedi. Tokatı yiyen düşman neferi de afallamıştı. Fakat sahte dostluklarını bu vesileyle izharı bir vazife borcu sayan şımarık bir kaç levantin Türk dostu! Yaygaraya başladı. lar ziller çalındı. Tramvay dur. du. Hâdise büyüyordu. Türk a8. kerinin etrafı tramvaydan at. lamasma mâni olmak üzere ça, bucak sarılıvermişti. Vaziyetin vehanieti artıyordu. (Devamı var) güzelisin. Ben seni bir gün nikâhla alacağım Demişti. Fatma, paşanın bu sözünü unutmuyordu. Ahmet paşanın dört tane nikâhlı karısı vardı. Bunlar. dan bir tanesi yaşlı ve hast lıklıydı. Paşa bu kadının öl mesini bekliyordu. Nikâhr altında dört karısı vardı. Beşinci kadını nikâhla alamazdı. Fatma hergün göz lerini açar açmaz: — Paşanın hastalıklı karı- sı öldü mü? diye sorardı. Fatma, paşa ile evlenmek için sıra beklerken, şimdi bu Macar dilberi de nerden çık- muştı? Mari için, konaktaki ka - dınlar: — Ayın on dördüne ben- ziyor. O kadar güzel, o dere. ce şirin bir kızı paşa efendi. miz nerden bulmuş?! bayan yaşlle mütenasip bir bayla ev. lenmek istemektedir. Maaşı yakında 40 olacaktır. Taliplerin resim günder şeleri şarttır. (Y.A. 308) O remzine Müracaat. « 243 * Yaş 20, boy 165, kilo 60, 8ö lira Ücretli bir memur etine dolgun sarı. şm mütenasip vüsutn 17 yaşında bir bayanla evlenmek istemektedir. (Sı. kılar) remzine müracaat , 244 İş ve işçi arayanlar: * Lime talebelerine fransızca deri. ler. İlk ve orta talebelerini ikmal im, tihanlarına hazlar, (K.B/1) remzine müracsat, * Almanca dersler için küçük moda. bostan sokağı numara 13 te bayan Noa Volbrllck'e müracaat, * Türkpe ve fransızcayı müzemmel bilen genç bir bayan sabah veyn Öğle. den sonraları tercüme işlerinde çalış. mak üzere iş aramaktadır, Almanca dan terclimeler de yapabilir, (RB.T.) remzine müracaat. : İ * 25 yaşında türkçe, (o fransızca, | rumcâ okur yazar bir bayan iş arm. maktadır. 'Tezgâhtarıık yapabilir, bir doktor yanmda çalışabilir. | (Beyas Özen) reimzine mürucant. * Türkçe fransızca fizik kimya ve orta talebesine riyaziye tarih ve coğ, rafya ve yurt bilgisi derileri (MLES,) remzino müracaat, * 17 yaşmen biraz daktile bilen bir orta Mektep mezunu iş aramaktadır. (Uçman) remzina müracaat, * Orta tahellli eski yazıyı mükem, mel bilen ve daktiln kullanan bir genç iş aramaktadır. M. R, remzine müra- caat, * Bir buçuk (oyaşındı bir çocuğa bakmak için bir dadı arınmaktadır, Namualu olması, çocuk (o yetiştirmiş bulunması şarttır. İstiyerlerin Tak. simde Takslin eczanesine müracaal. ları, * Bİr miemeşenin, yazhanenin mağazarm yazı ve hesap işlerini der ukte edebilecek bir bayan iş aramak. ladır. (Rabtay” remzine müracat * Hekiiyire mektebi mezunu bir ba, yan evide ber türlü enjeksiyon yap, maktadır. Özmer Rüştüpaşa (sokağı No. 34 » mlirncnat, Müteferrik: KİRALIK EV * Bağiktaşta Yenitbakallede o fırın sokağında 9 numaralı, içinde elektrik, #u ve sarnıcı bulunan, istenirse hâvd. gazi de alınabilecek olan altı dir kA gir bir ev kiralıktır. Ev, denize ve parka nasırdır. Oto, büs bemen yatımdadır. Tutmak isti. yetiler Vakıt matbaasında (K) Teme nine mektupla müracaatları, Aldırınız: mektupları kdarehanemizden (pazar. Isrı dahil) hergün sabahtan öğleye Kadar veya saat 17 den sonra aldır. maları rica olusur, (Pâk 47) (S9) (EM) O çRabin) (Çevik 185) (Tekyildız 3» (Erol) (Bayan 4761) (Hadiye) (2092) (NM) (M1) (S,126) (XN) (Tek) (30) (Temiz güveny(R.P)(27 Sevim) (Susan) (Payraz 15)(18 o Papatya) (P.K, 26)(22 Bülent CA. 17) (K13) (Deniz 713) (Ka, 41) Yazan: GİTTİLER VE Nakleden : (Geçen nushadan devam) Artık tamamiyle yalnız kal mıştım. Evde maziyi hatırlata- cak her geyi temizledim ve as kerden yeni gelmiş olan komşu” muzun oğluyla balıkçılığa başla” dım, İşler iyi gitti. Sonbaharda Gillserenle evlendik. miz yine tıpkı çocukluk riradeki gibi neşeli bir bal muşta. Gülseren ve ben birtbirini çok seven İki genç Aşık kadar mesut- tuk, Yil sonunda doğan yavru- bu saadeti bir kat daha Balıktan döndüğüm vakit Gülsereni beşiğin başmda yavrusüha ninni söyler buluyor dum, Gençliğimin faciası hafı zamdan adetâ silinmiş gibiydi. Ayseden “çok hastayım, gel, diye bir telgraf o nldığım vakit aradan iki uzun sene geçmişti. Derhel Ayşenin olduğu şehre gittim. Telgrafta gösterilen sa kilâne görünüşlü bir oteldi. Ayşe ik bir odada pis bir yatakta yatıyordu. Hastalığı ağırdı. İki sene sürdüğü ömür sıhhat dolu bu kızcağızı öyle yıpratmıştı ki.. Bir iskelet gibi kurumuş. göz lerinin alli morarmış. yüzü bu- ruşuklarla dolu... Cöşan bir gef- katle yanma oturdum. Ateş gibi yanan elini avuçlarımın içine al- dim ve tatlı bir sesle — Gel, dedim. Beraber köye gidelim, Ateş gibi yanan gözleriyle ba . baktı, sonra ağlamağa baş adı. — Beni yalnız bıraktı. Cevap vermedim, Ablamı vs taktan kaldırdım, giderdim ve gârsonu bir otomobil çağırmağa görderdim. |“. Ayşenin yavaş yavaş atesi geçti. Kuvveti yerine geldi ve eski halini bulmağa başladı. Gülseren onu öz kardeşi gibi şefkatle karşılamıştı, Aysede ka- rımı sevdi ve çocuğumuzla alâ” kadar oldu: Ev e ötneğe, dikş dikkmeğe ii Belki zamanla her şeyi unutacak ve hayattaki saadet hissesinden bir parça tadacaktı. ir Fakat bu mukadder değilmiş Ablamın gelişinden dört ay sonra bir gün ,kırk sekiz saat balıkta kaldıktan sonra eve dön- müştüm, mutfağa doğru ilk adı- mımı atarken eşikte donup kal dım, İhsan yavrumun beşiğine doğru eğilmiş, gülüyor. Gülse- renle, Ayşeyle koruşuyordu. Artık kendimi kaybettim. O nu öz evimde, karımın ve çucu- Zumun yanmda görmek beni çi. leden çıkardı zerine atıldım, yıllardanberi biriken kin ve öf- kem birdenbire patlamıştı. Herif ölü gibi yere yıkıldı Gülseren beni yakaladı — Mehmet, Mehmet Allahaş- kına onu öldürme! Ayse gözleri yaşlarla dolu ö- nümde diz çöktü. — Mehmet. bu kadar zalim olma... Aylarca yurğsuz, ocaksız, ekmeksiz gezen bir insana aci, buraya geldiği zaman üç günden- beri açtı, Gülseren bana garip bir bakıs- la bakıyordu: omuzumdan diyorlardı. Fatma bunları duydukça sinirleniyor, ve hiddettinden dişlerini gıcır. datarak, Mariyi konaktan u. zaklaştırmak çarelerini arı. yordu. Bir gün Ahmet paşa, Ma. riyi çağırmış, konağın taraça sında onunla beraber yemek yiyordu. Fatmaya: -— Biz yemek yerken, sen de bize hizmet edeceksin! demişti. Paşanın bu sözle. ri Fatmanın gücüne gitmiş fakat o gün paşaya bir gey hissettirmeden hizmet etmiş. ti, Ahmet paşa yemekte yeni dildadesine o kadar iltifat etmişti ki... Fatma bunları gördükçe kendi kendini vi- yordu Fatma oakşam paşanın kâhyasr Şabanı buldu: — Sen benimle çoktanberi evlenmek istiyorsun. Fakat; paşa verir mi, vermez mi? di. ye düşünüvorsun! Eğer be - nim dediğimi yaparsan, ben paşadan izin alıp seninle ev. leneceğim. GELMEDİLER Muzaffer Esen — Anlamıyorum Mehmet. de di. Ayşe bu adamın annenle ev lenmiş olduğunu söyledi, Binae naleyh üvey babam olmuş olan bu adamı sevmiyebilirsin. burnu tabii buluyorum, Fakat ona böy- le muamele etmek haksızlık © lur. Yirmi dört saat bizimle be, — Bu rmdyo makinesi burundan kanuşur gibi s0s çıkarıyor. — Amerikan marka... tabii Ameri. raber bulunan bu adamın hiç bir | kan givesile konuşacak. fenalığını görmedim. Hattâ ço. çocuğumuzu avutmak için bir çok da yoruldu. Yavaş yavaş elimi geçirdim. Bu, geri alnımdan dönen kor, Aradaki fark Öğretmen © talebeye katmer katmer gül ile miltevazi menek- kunç bir rüya gibiydi. Sanki an, ! 90 #rasmdaki farkı izaha çalışa nem, dirilmiş, babam karşısın. da İhsanı müdafaa ediyordu. Halbuki bana bu sözleri söyle. ven öz karımdı. Yerde serili yatan adama, iki kadına ve beşiğe bakıyordum. Sonra odadan çıktım. Yalnızlığa ihtiyacım vardı. Düşünecektim, | diğini düşü bana azap veren bu korkunç ha. yaletler ortasında Gülseren'in gözlerinin içine bakamıyordum. Ailemizin hayatımı lekeleyen rak diyordu ki: — Meselâ yolda gayet iyi gi- yinmiş azametle yürüyen ir kadın tasavvur ediniz. Hiçbir tarafa bakmıyor. hiç kimseye selim vermiyor. İşte bn güldür. Bir de onun ardından boynu bükük k çük bir mahlukun gel, ünüz. 'Talebelerden biri, muallimin gözüne girmek icin atıldı: — Anladık efendim, dedi, O da kocasıdır. feci hakikatleri Gülserene yi İİ mek İâzım mıydı? Ömrümüzün a en tatlı hatıralarını saklayan, çocuğumuzun doğuşunu gören bu evin duvarların lekeleyen iğrenç hatıralar vardı. Hayır, bunu yapamazdım. Bi- naenalerh bir daha a el kaldırmayacak onu yalnız ev. den koğacaktım. Hareketimi tabii gösteren bir sebep bulup karımı inandırmak cok güç olmasa gerekli. Ayseye gelince, tekrar İhsanın cazibesine tutularak onunlâ bereber git, mek isterse bu da kendisinin bileceği bir işti Tıpkı, çocukluğumda başıma gelen ilk felâket gününde oldu Ku gibi deniz kıyısında uzun v. zun ği Dönerken yolda ablamı gör düm, Solgun ve perişandı. Saat. lerdenberi beni arıyor, eve dö.« nünce İhsana e! kaldırmamdan korküyördü. — Omu hâlâ seviyorsun de. mek! Sana yaptıklarımı, çektirdi ği ıztirabı unuttun öyle mi? He, rif seni yine büyüledi, esareti altma aldı ha! — Mehmet yalvarırım, onu it, ham etme. O bu son aylar iceri. sinde o değişti, tamamiyle yols geldi, Açlık ,sefalet onu mahvet. ti. Şimdi ikimizin de beş yarası yok. bizi evinden koğacak mı, sın? Hiç; olmazsa birkaç para kazznacak bir iş buluncaya ka. dar evinde kalmamıza izin ver. mez misin? Bari bana acı Meh. met, o da senden sadaka islemi yor, yalnız İhsanın birkaç hafta evimizde kalmasına seninle be, raber balığa çıkmasına razı ol Senden istediği valniz bundar ibaret. — Beni de babamı öldürdüğü gibi, öldürsün. diye değil mi? Mosmor kesilen -Ayye nefret. le haykırdı ve bana sarıldı: — Ne söylüyorsun? Ayşeye. bugüne kadar, bu hu, sustaki şüphelerimi aşmamış, tım, Bu feci hâdise günü anne, min takındığı tavrı ona kısaca anlattım. Ayşe titredi. İhsanm bir cinayet işliyecek okadar ba. dedi. Şaban sevindi: — Haniya o günier?! Al. lah seni ne zaman benim koy numa atarsa, beno vakit mesut olacağım. Fatma bundan sonra Şa. banı kandırmağa çalıştı: — Şu yeni geler yabancı cariyelerden Mariyi konak tan uzaklaştırabilir misin? İşte ben o zaman seninle ev. lenirim. dedi. Şaban biraz düşün - dü: — İyi ama, Mari çok zeki bir kız. Onun ayağını bura - dan kaydırmak kolay bir iş değil. Üstelik paşa efendi - miz de ona abayı yakmış. peşinden ayrılmıyor. Ona a- rasıra iltifat ederken, şimdi her gece halvete çekilip eğ - İeniyorlar, — Canım Şaban ağa, ku- zum Şaban ağa! Sen istersen bu işi pekâlâ becerebilirsin! yağılaşan bir insan olduğunu zaten biliyordu. Evimize kadar geldik. Evde işık vard. İçimden geen bir hisle Ayşeyi elinden tuttum ve pencereye (Odoğru sirükledim. Aydımlıkta beşiğin yanında otu. ran Gülsereni gördüm. Karşisin. da İhsan ayakta duruyor. bir geyler söylüyordu, kimbilir belki de benden bahsediyordu. Ablamın kulağına eğildim: — Görüyorsun ya, dedim, O rahmetli annemize de bu gözler- le bakıyordu. #anada böyle baktı. Ayşenin avucumun içinde du. ran eli ateş gibi yanıyordu, O da kulağıma fısıldar gibi bir sesle: — Mehmet, dedi, bari balığı çık... Döndüğün vakit onu burs da bulamıyacaksın. Sözünü dinledim, yirmi dör saat denizde kaldım, Döndüğüm vakit, bir çok ba lıkçılar, kollarmı sallayarak ba na doğru koştu, Feci bir deniz kazasından bahsediyorlardı. Sa. bahleyin' ablam İhsanla beraber bir kayığa binmiş ve açılmış. lardı. Akşama doğru balıkçılar denizin orta yerinde sallanıp duran boş kayığı görerek sahile almışlardı. Gülseren bu haberi alınca ba. na bakarak: — Onu kardeşin öldürdü. O vakit bu adarnın annem sağlığmda ablamı baştan çıkar. dığını, beraber alıp götürdüğü. nü, sonradan terkedip gittiğini Gülseren'e anlattım. Fakat İh. sanm anneme ve babama ni larmdan hiç bahsemedim, Ta Sandaldaki facia nasıl olmuş. tu? İhsann saadetimi yıkacağı. nı düşünen, onun tahmin etti. inde daha milerim ol(-“nnu anlayan, bu adamın ölüne kas dar huyundan vaza'çeceğini, YU. valar bozmaktan zevk alacağını seren Ayşe onu mesba nasıl öl. dürmüştü? Bunları ancak Allah bilir, (SON) Bir ufak tuzak hazırlamakla marinin ayağını kaydırmak mümkün olur. Şaban, paşanın bu civelek halayığını çok sevdiği için: — Peki, dedi, söz veriyo- rum. Fakat, bu hususta kim. seye bir şey söylemiyecek - sin! — Ne yapacağını öğrene - bilir miyim? — Söyliyeyim: Aklıma ge- len çare şudur... Mari Mir çenin güzelliğinden bahse. derek, bunu padişahım kula ğına eriştireceğim Yıldırım bunu duyarsa: “Hele şu Ah met paşaya Ke bütün Macar dilberlerini kendi ko. nağına almış... diyecek ve e minim ki, Mariyi ondan alıp kendi sarayma çekecektir. — Bu fena bir fıkir değil. Lâkin fazla uzarsa... (Devamı var)