Galışmıştı; Necmi. » en bilyük müjdeyi i di Ün Mü ve babanı kurtar. f demek mazhariyetini ve Kva eya cağ Saadeti tahay- atiye, çe memit dakikalar da Dabap Şihadi ona nasıl varup 0 i Hedi öldü. Hayır, hayır Mu öldürdüler diyebi- > *#demki Necmiye bir F, ai Yin, haberi ona du- Müye, 5» aba Malaya süre İğiay dyebiliriz. va 3 — Ba diğ Yar. vü ÖV“ düşünüyordum. > akt, emivenin âtisi ne © İF mildüct sustu, Rüş- . belki onun sorgusunu ” Le ai bile. Ve yina ceva. im *Yeyi niçin buraya ge- Mes tai Canip bey baba Mali, bilir. Fakat her ye, Sik beş bizim için bir Kiye pd, baba Sakin görütmesi- çok müteesirdi. O, ile Dütün bir maziyi ta ve tekrar ıztıra- Berman Güzlerinin ya. Ülgen iin ekiminin ğe, rerek oğusturur Ve yüzünü Kemal. ved. #imdilik Necmiyenin evinden o çıkarak / Önü mesine taraftar deği- ; in çin bir şey düşünü / Maariç nazırı Hadi pa- külpi bir askerdir. Bir Tica etmeği ve New lravallimata yazdır Zİ a, Püvafik şekil olaruk Map Bu suretle kimseye İn yradan hayatını da ku. : Cok > Sen piliç Bing yvafık derim. Şu Yapılacak iş, Nec haberi bildirmemek. Fe 75İE Kizi #4 : € ! 3 Sa ağ ye sen bak eğer bulun- di ik kri, memfun değilse ve Miyop; Küm ve tehlikeli (bir eni kaç kere ölüm - yi Y di e İl pik tekne ile kor- ali iyacak ve perişan ; ba Sizin öğütlerinizi ) kaba şaşırmadım. k il Yaparsanız ö. sizi unutmam. Ma veiçer hala bekliyordu. sonra, bahcede aşağı yu- #Yordu, Martanm Ateşli delikanlıyı dar derin ve Ben de o zamana kadar öteki işi bir hale yola koymağa çalı. germ. Bu bitti. Gelelim ikinci meseleye. Üç gün sonra yeni posta hare- | ket ediyor. (IE...) bey bu işide yine size havale ediyor. Yarın akşam tahmil ameliyesi beşli yacaktır. (P. anbarından) da iki motor malzeme gönderilecek- tir. İhsanı Muhtar beye gönder. dim, Bu akşam nöbetçi o. Kayık- gı Tavabili iskeleye gönder dim. Cafer Karağaçta bulums- cak. Biz de yarın aksam seninle be. raber (Sütlüce) de bulunacağız. Bu partiyi da selâmet Anadoluya ulaşlırabilirsek inşallah üçüncü postuya kendilerini burada kur- şılarız. — O halde ben Necmiyeye bu akşam gideyim. Yarın belki uğ- rTayamam. çin bu kadar acele edi- ors İki gün sonra ona, mutlak bir cevap getiririm diye söz verdim. — Peki, Benden de selâm söyle gözlerinden öp- ».z” Kemal evden çıktığı zaman düşünüyordu: Necmiyeve me söyüyecekti. Kendisine karşı kalbi bir zaaf duyduğu bu genç kızla karşı karşıya ve göz göze geldiği za- mah acaba hislerini ve yalanını gizliyebilecek miydi”. O, kuttiyenbitivordur ki; “Nölmittye'kdrst Tendes” gelen bir alâka vardı. Onu seviyordu. Bu alâkanın sadece ola acımak hissinden doğduğuna inanmı. yordu. Ve sonrs teslimiyetle: — Duygularımı ondan nedeh saklıyorum? Ve niçin ona seni seviyorum demek cesaretini ken. dimde bulamıyorum diye düşü- nüyordu.. Onu üzen, ezen ve düşündüren bir nokta vardı. Sevdiği kızm gönlüne bir kahraman gibi sokul. mâk istemişti. Halbuki biraz sonra ona sahte bir anmimiyetle yalan söylemek içn hazırlan yine safiyane bir yordu... Bu düsüncelerle dalgın dalgın yürürken birisi omuzuna do kundu — Vuy anam Kemalciğim. Sen nerelerdesin yahu?. Bu; ufak, tefek yapılı bir 4 damât “a (Devami var) temizdi. O, Martadan başka bir kadınla yaşıyamıyacağı- na inanmıştı, — Ah Marta... seni nasıl bir kuş gibi elimden uçur - dum?! Diyerek gizli gizli gözyaşı döküyor ve derdini herkese açamıyordu. Bütün ümidi İlyas beyde, onun tavassutunda toplan- mıştı. z — İlyas bey sözünün eri. dir. Vaadini yapar. Diyordu. Nihayet Baltacılar yol aç- tığını ve İlyas beyin harem merdivenlerinden indiğini gördü. Sevinçle yanına koş- tu. İlyas beyçok hiddetliy- di, hi Rüstemin kulağına şu söz- leri fısıldadı: — Kendi işimi bitirdikten MERAKLI yg yy yy SEYLER yy Fy Hayvanlarda duygu i Kurbağaların bağlılığı Hayvanlara çok aşağı, çok İdüşkün mahlüklar diye bakıyo ruz. Hele çocukların bazı yarı İmazları bir takım küçük hayvan lara zülum ve eza ederek, hatti hiç bir suçları olmadığı halde on ları öldürecek kader İleriye gidi yorlar, Bu doğru bir şey değildir. İnsanlığa hiç de yakışmaz. Kaldı ki biz heniz hayvanların duyğu ları ve düşünceleri hakkında da ha sam bir şey bilmiyoruz. Yılan Jların galğı ile, bizim memleketi mizde kirpilerin tef gibi çalınan tenekelerle oynadıklarını işitmiş sinizdir. Demek ki onlar da çalğı ya karşı bir duygu var. Köpeklerin, atların, fillerin s4 ihiplerine olan bağlılıklarını bil miyen« yoktur. Yatdaha küçük hayvanlarda, meselâ kurbağalar da bu bağlılık var mıdır? Kime sorarsanız “Ne münasebet” der, Zeçer. Şimdi size anlatacağımız İvaka bunu isbat edecektir. | o Vektile Fransada, Provansta iki irad sahibi zengin şehirden u sanmış bir köye çekilmizler, ora İda rahât yaşıyorlardı. Merak bu! iya, bahçelerinde gördükleri bir kurbağa hoşlarına gitmiş ve bu na son derece dikkal etmeye, be ğendiği yiyecekleri vermeye, ken disini sevip okşamaya başlamış lar, Onların bu balini gören ve do$ şeylere inanan bir komşu ns etmiş: “Bupis hayvana tın evinize felâket getirir.” de miş. Zenginlerde kuşkulanarak kurbağayı almış, uzaklarda bir tarlaya atmışlar. Aradan iki ay geçmiş, bu iki zengin arkadaş bir gün bahçele rinde yetişmiş çiçekleri topluyor larmış, Bir de görmüşler ki attık ları kurbağa sevinç taklaiarile kendilerine doğru geliyor. 4 — Hayvanı alıp okşamışlar, hat tâ mübalağa değilse minimini kurbağanın gözlerinde ( sevinç yaşları bile görmüşler, Artık bir daha bahçelerinden ayırmamaya karar vermişler. GOZ MUTEHASSISI Kemal Tarkan Puzardan başka, ber gür Uzun hâzıran gurubu nihayet yerini karanlık geceve terketmiş. ti. Bütün Dublin şehrinde, gök. yüzündeki solgun ve çarpık bir ayın hafif ışığından başka ay dınlrk yoktu. Vakit vakit aym üzerini kaplıyan bulutlar sıyrı. hınca, göke Ve yere şafak zama- nı görülen mor ve berrak bir ışık yayılnordu. Muhasara altın. da bulunan meydanlara, hâkim noktalara yerleştirilen makineli hüfeklerin gürültüsü, i6s1z çift, liklerde havlıyıp susan köpekle” rin sesi gibi, birden kesif sükütu yırtıyor, bir feryat veya bir ko. şuşma duyuluyor, birkaç daki. ka sonra karanlık şehir gene es. ki sükünuna kavuşuyordu, Irlan. da cumhuriyetçileriyle serbest hüümetçileri arasmda dahili harp vardı. O'conneli köprüsü civarmda yüksek bir binanın damında, cumhuriyetçi bir asker. tüfeği ve tarassut dürbünü yannda ol- duğu halde etrafı gözetlemekle meğguldii. Çok genç bir talebey. di. Ölümle karşılaşmaya alış kan olanlara has derin ve düşün. celi gözleri vardı. Sandöviçini büyük bir istahla yiyordu. Sabahtanberi ağzına bir lokma yiyecek koymamıstı. Yemek düşünemiyecek kadar he yecanlıyd. Ekmeği bitines o” binden küçük bir viski şişesi çı. kararak birkaç yudum feti. Si. gara paketini çıkarmadan , birkaç saniye, bu hareketinin ihtiyatsızlık olup (olmuyacağını dülgündü. Muhakkak ki, civarda, diişman tarafın kendisi gibi göz. yeri tayin edip ateş açabilirler” di. Canı o kadar sigara istiyordu ki, tehlikeyi göze anıya karar Fakat daha bir nefes çeker çekmez, bir kurşun binanın Sa. çağına saplandı. Gözcü, sigara; sından bir nefes daha çekip sön dürdü ve yüzükoyun sürünerek damın daha aşağı İosmmlarına doğru kaydı. Kurşunun geldiği yeri görmüştü. Sokağın aksi ta. rafındaki binanm damından ken. disine atöş etmişlerdi. Bacanın arkasma siper alarak. dikkatle baktı: Kimse görünmüyordu; saklanmış olacaklardı. O esnada. köprü tarafımdan zırhlı bir otomobil gelid ve soka ğın karşı tarafında durdu. Göz. cü bu düşman otomobiline karşı üteğ açmak istedi. fakat tüfeği. nin kurşunlariyle bu gri canavr rin çelik zırhını o delemiyeceğini bildiği için vazgeçti. Yan soskların birinden, başını delik deşik bir şalla örtmüş ih. tiyar bir kadın çekti. Zırhlı oto. mobile yaklaşarak, taretteki 2- damla konuşmıya başladı. Söz. sonra, senin işini açmak fır- satını o buldum. Martadan bahsettim: “Rüstem kulunu. zun nişanlısı da esir kadınlar arasına karışmış. Bu deli. kanlıyı ben kendi elimle ev. lendirimek isterdim. Ferman huyurursanız, onu da bu ka. dınla başgöz edelim., de. dim. — Padişah ne cevap ver. di? — Biraz tereddüt etti: “Rüstem gibi cesur bir akm. cıya bir Türk kadını lâyik- tr. Maamefih, bir kere Mar. taya sorayım, başkasile ev- lenmek isterse, ilk vereceğim adam şüphesiz Rüstem ola- caktır., dedi. Ben bu cevap- tan hoşlanmadım, Rüstemci- ğim! Eğer padişahım verme. ğe niyeti olsaydı: “Ben, Rüs- tem gibi bir delikanlıdan, bir Macar yosmasını esirgiyecek değilim ya. Martayı ona ba. ğışladım.,, demesi lâzımdı. Rüstem meyus oldu.. dü- şünmeğe başladı: — Acaba Martaya sorar mı dersin? — Belki de sorar.. de dediği doğrudur. Belki ” Ni Menem lerinin arasında gözcünin bulun duğu damı el işaretleriyle göste. riyordu. Posta veya hafiyelik servislerinden birine mensup ol. duğu belliydi. Otomobilin kapısı açıldı o ve bir adamın başi ve omuzları dr şarı çıktı. Gözcü derhal nişan a. larak teş etti. Adamın başı o. tomobilden dışarı sarktı ve öyle, ca kaldı. İhtiyar kadm yan 80. kağa doğru kaçmak İsterken tek rar ateş etti. Kadın, sendeledi ve tiz bir fryat kopararak Gari. üstü düştü. Birdenbire karşı damdan bir infilâk duyuldu ve gözcü tüfeği. ni elinden atarak ağır bir küfür mırıldandı. o Yaralandığını, an. cak tüfeğini tekrır almak istedi. yince anladı. Kolunu kımılda. tamıyordu. “Yurulmuşum!" diye söylene" rek bacanın arkasına kadar sü. rüklendi. £ Ceketinin kolundan kan sızıyordu. Acı hissetmiyor. du uma, bütün kolu uyuşmuştu ve hareket etmiyordu. So) eliyle cebinden çakısını çi. kardı, ceketinin kolunu boydan boya kesti, Dirseğinin biraz yu. karısında Küçük bir kurşun deli- ği vardı. Muabil cihette başka delik olmadığına göre kurşunun kemiğe saplanıp kaldığı anlaşılır. yordu. Portatif ©za atkımını gikararak yaraya bol tentirdiyot döktil. gazlı bez ve pamukla Ka. petarak sardı ve sargı bezini diş, leriyle sıkıştırıp bağladı. Acı. gın şiddetinden vücudu titreme nöbetleri içinde sarsılıyordu. İşi bitince tekrar tarassut mevkiine gelerek yüzilikoyun yat ti ve acıyı unutmuya çalıştı. Zırhlı otomobil, ölü makineli tüflekçiyi beraber gölürerek der- hal uzaklaştı, ihtiyar kadının ce. çareleri araştırıyordu. leyin, damda yaralı olarak kal. ması iyi olmazdı. Kars damda” ki düşman, kağmasma fırsat ver- memiye azmetmiş gibi görünü. “Tüfeğin kullanacak (takati yoktu, ancak i imti. fsde edebilirdi. O zamsn aklima bir plân geldi: Karşıki düşmana bir tuzak kuracaktı. Başından serpuşunu çıkara » rak tüfeğinin narmlusuna iyice geşirdi. Tüleği ağır ağır, damın kenarından sadece kasket görü nünceye kdaar yüksel lit. Hemen o unda bir infilâk işitildi ve kar- şıdan gelen kurşun şapkayı tam ortasmdan delip geç Günzü, tüfeği damm saçağm. dan soyağa doğru hafifçe mey. ettirdi, delik kasket sokağa yu. varlandı. Kendi Sol kolunu da — O halde ben şimdiden sevinebilirim. Çünkü, Marta padişaha - muhakkak ki - benimle evlenmeğe hazır öl. duğunu söyliyecektir. Yeniçeriağası bahçede Rüs temle fazla konuşamadı. Bu müjdeyi verdikten sonra: — Ben gidiyorum, dedi, bir.müşkülün olursa, hemen bana gel. Padişahın da sana teveccühü var. Bu vaziyet beni pek sevindirdi. Maiyet ümerası arasında mühim bir mevkiin var, oğul! YILDIRIM AVA ÇIKIYOR Yıldırım Beyazıt av me. raklısıydı. Ava çıktığı zaman yüzlerce doğancılar, #ayısı? köpekler, atlılar, okçularla beraber ümeradan bir çoğu padişaha refakat ederdi. Yıldırım Edirneye gelir- Tinm OyPaheriy'den nakleden ILHAN TANAR cansız gibi hareketsiz bir halde damdan aşığı doğru sarkaltı. Birkaç saniye sonra tüfeği see” ğa attı ve derhal sürüklenerek karşıdan görülemiyeceği bir nok taya gitti. Plânmda muvaffak olmüştu. Şapkanm ve tiireğin düştüğünü gören düşman gözel, hasmını öldürdüğünü sanarak gizlendiği yerden çıkmış, baca. ların arasında, İâcivert gökyü. zünden bir fon üzerinde tama miyle görülebilir bir halde. a - yakta duruyordu. Cumhurivetei gözcü gülümse. di; tabancasını damın kenarı hi. zasında kaldırarak nişan aldı. Mesafe ytiz elli ayak kadardı. Şiddetle sancıyan sağ kolunu kullanıp isabet ettirebilmesi pek e rağmen ateş et. Duman dağılmea, sevinçle g€ niş bir nefes aldı. Düşmanı wi. rulmuştu. Damm tâ kenarında ölüm ıstırapları İçnde krvranı . yordu. Kayıp ağığıya düşme. mek için mücadele ettiği anlaş yordu, fakat muvaffak olamı. yor, yavaş yavaş damın on key. gın, en tehlikeli yerine doğru yuvarlanıyondu. Nihayet, ölüm halindeki adam damın üzerinde daha fazla tuta. namadı, boşlukta döne döne, bö uk. kısık bir gürültü ile kaldırı. mm üzerine düştü! ve harebetsiz kaldı. Gözcü, düşmanı oCüşerken baktı ve ürperdi. İçindeki savaş arzusu birden sönüvermişti. So. kakta hurdahaş bir halde yatan yahancıyı öldürdüğünden dolayı nedamet bile duyuyordu. Alnım iri ter damlalar: kaplamıştı. Bel, ki yara acısının yahut da uzun yaz gününü dam Üzerinde aç geçirmenin tesiriyle, bt sahnenin karşısında İsyan hisleri kabardı. Dişleri biribirine çarparak, har be, kendine, herkese, her şeye külredip söylendi. Namiusmundân hâlâ duman çi. kan rowelveri ötedeki damlardan birine doğru boşalttı, Ancak 6 gürültü ile kendini toplıyarak, sabah olmadan kaçması lâzen olduğunu düşünebildi. Dimağın. daki şühe ve korku bulutu dağıl, dı, kendi kendine gilidii. Viski şişesini de ağzına boşal” tica, tamamiyle toparlanmış buhranı atlatmıstı. Sirndi dam. dan inip. kumandana rapor ver. meliydi, Birafta hiç bir hareket yolataa, Sokakta yürümekten pek tehiiie yok gibi görünüyordu. Boş m. velverini cebine koyarak, yeğ- mur borusu yoluyla, penocre we balkon pervazlarında önlenerek sokağa indi, Sokakta biraz yürür” e, öl dürüp düşürdüğü d. Tanman kim olduğunu merak etti. Mer kimse iyi bir nişancı ve vazifesi. ne sadık bir askerdi, “Menbe ter (Lütfen sayfayı çevirimi). gelmez, daha önceden gön- derdiği esirlerden on bin ki- şiyi Bursaya göndermişti. Bu esirler arasında yüzlerce $ö- valye, kumandan, prens ve asilzadeler de vardı. O güne kadar hiçbir mille. tin eder eee bu derece şövalye ve asilzai kimi esir verildiği gö- rülmemişti. i Padişah ogün ava gider- ken, maiyeti erkânı arasm. da ihtiyar Hüsrev bey de bü hi. mek beyaz bir ata bin mişti. Yayi, ok torbasını ta- şıyan okçuları yanı başımda gidiyordu. Kale dısma çıkmışlardı. Hüsrev bey, padişahın ar- kasından atla koşuyordu. Rüstem de mayiet ümerası arasında yer almıştı. (Devamı var)