RR nat sann as a YAA - Ti ni Bir NE e MİSAN 1941 are Büyük hareketli zabıta roman, —41— Askeri srları fageden, askeri para mukabilinde satar Sonu budur!,, vak, binbaşı Varboro ve Kor. “hm bulundukları sahaya gir kapıda durdu, © Kadn sicak ve tat sesi he Kendimden o kadar çok «Yorum ki! Sizin hakkınızda N — olur da aldandım? Voro gülarek cevap verdi: Gayet tabii? Buna sebep 9 budala Stendiş! Kendisi lir berede?,, — Herhalde beni arıyor... Beni de beraber, Beni e diği zaman sizinle evlen. tak, 01 * ediyordu. değil Bi İN Belki... Size çek kn 25 Bemar, >> Beyatımı ve ber şeyimi si m biliyorum.,, Öyleyse ödeştik!,, Şa haha Jak ötesini dinle - » Kapımm önünden ayrıla" ri ye çıktı. yn görünce : Özer, gel, seninle burada Konuşalım, dedi, itiraz etti : > Neden yahu? Dışarımı « VE geceleri dışarda oturu Jak elini yumruk yaptı YanmaĞI ile gerisini gösterdi: i te mercimek firma veri- ©. Bırakalım iyice pizsin...., Bükümet bizasınn önline atlı Kedi, yarı gören nöbetçi asker: İ. diye bağırdı ve süngüsü” zatı, biri bir isim söyledi, a. derhal hazırl vaziyetine dan inen binbasr Varboro i- Yanında Korr.elya, Büyük ba- Jak, Ömerin arkadaşları ve Yı Vardı. hare binaya girerek kuman “dama, girdi, in “oo V: dostum, Kaanta han #en; Varboro! Hoş geldin Nasıl oldu da ger ri e bunları söyliyerek boymuna saldı, İkisi bahçeye çıktılar, sn o Korrelyayı görün — Bu kim,, diyo sordu. boro biraz sonra takdim mes Yazan: OTWELİ, BİNNS — Deli bir Amerikalı gece gün düz gelip madam Kornelyayı Wo - ruyor, Herif işi o kader aartiı ki, buraya ayak basmasını menettik, Varboro kahkahalarla gildü: — Bayan Korneiyanm bulundu ğunu ve yakmda oövleninek üzere olduğunu söylersiniz, Sizi bir dar ha rahatsiz etmiyeceğinden emin olabilirsiniz. Jerar gülmeğe ştirak etti, — Ona bu haberi derhsi gön - dereceğiz, lâkin memnun kalaca « ğını zannetmiyorum, Sonra Johansene döndü: — Bunu ne yapacağız? — Simdilik hapse atm, gelecek emir Üzerine harsket edersiniz! Johansen süngülü neferler tar. fından uzaklaştırınrken Varboro - ya döndü: — Bana karşı olan vaadinizi u- mutmayım... Dedi, — Evet, unutmıyacağım, Şey - tanlar adasında oturacaksın! Jorar Varboronun kulağına 8 « ğildi ve yavaş bir sosla: — Aldiğimiz malfimat mühim mi? — Evet, çok mühim. — Msamelih harbin önüne ge- çömiyeceğiz, Kerim teslim olmaz» sa bütün Cozafr elimizden gideb- lir. Hududa bir alay asker gön » sek erkâniharbiye reisliği bu emri din gönderdi, Jet Varboro hafif bir ıslık çal. dı, Eomölyaya dönerek” — Sevelim, harbe iştirak et - mem lâzım, Kornelya binbaşı Varboroyu w- sun uzun dön, dedi, Bunları söylerken gözleri doldu. Aradan on beş ay geçti, Enid Slandiş bayan Enld Langford ol - muştu. Misafirliğe gittiği arkadaşı Körnelya ona bir telgraf göste - riyordu, — Beni tebrik et Enid, niha « yet geliyor. Bugün Ceztirden ve pura binecek, beg gün sonra bure- da olacak, Yani pazartesi, , O gün senide muhakkak beklerini, Güzel, güneşli bir pazartesiydi. Kornelyanın oturduğu evin önün. de bir taksi durdu, Takelden, bir kolu sargı içinde urun boylu, ba - kır renkli bir zebit indi, Göğsünde lejlyon dönör nişanı bulunan 73 - bit merdivenlerden dörder dör - der atlıyarak çikti, Zahit heyecanlıydı ve merdi » venlerden aşağıya inen Enidi gör medi; kapıda kendisini bekliyen Korneliya ile (o kucaklaştı, Takel - den biri daha çaktı, Bu Büyük Ba. ş den e HABER — Aktim postası Yazan: A. Çehov Mimar o Dimitriy © Osipoviç Vaksin, biraz evvel hazır bulun” duğu ispiritizma seansmm taze tesiri alında şehirden sayfiye" deki evine dönmüştü. Soyunur. ken ve yalnızlık yatağına (ma dam Vaksin Froytsa'ya gitmiş. İ ti) yatarken bütün gördüklerini ve işittiklerini zihninlen geçir. meğe başladı. Filhakika ispiri. tizma seansı olmamış, akşamı yalnız korkun; bahislerle geğir mişlerdi. Bir kız, hiç bir sebep Yokken insanlarm fikrini okur yacağmı söyledi. Derken bahis ruhundan hayalâta, hayalâttan diri diri mezara gömülenlere intikal etti. Efendilerden birisi tabutun işinde dönen ölüye dair bir hikâye okudu. Vaksin de bir tabak istemiş ve kızlara, ruh. larla ne şekilde kohuşmak icap ettiğini göstermisti. Bu arada amcası Kılavdiy Mironoviç'in ruhumu çağırmış ve fikren sor. muştu: yorganm altından tasvirin & © nünde yanan kandilin mavimti, yor ve hafif ışığı ile köşedeki tasviri ve amcası kılavdiy Miro növiç'in karyolanm tam karşi &inda, -düvarda #sılı duran bü. yük portresini aydınlatıyordu. Birdenbire OValısin'n zihnin. çti: , bu alaca karan- Ukta amcamm gölgesi çikiverir 807. Hayır, bu imkânsız!” Hayalât batıl itikadın, ham kafaların maehsulüdür. Fakat, buna rağmen, Vaksin yorganı başma çekti ve gözlerini sım s1, Langfordu derhal tansdr, — Günaydın hanrmefendi, çöl a cennete geldik, RA dl önle Bip ciddileşerek: — Hayır, burası ona daimi bir etmet olmıyacaktır, Çölü, lejiyo » na, borazanı, kışlayı unutmıya » caktır. Bunları muhakkak rüys- #mda görecektir. — Temenni ederim ki tatlı ge. celerini rahatsız * edecek kadar şok rüya görmez. Jak omuzlarını «ilkti ve güle » rek: ; — Bunu demek istemedim, Lâ &in ns de olsa, bir asker bile ra “hat ve huzuru ancak bir kadınm an 18 müstakbel karıma dert ba Juktı ve hayatmda yalnız İki O kolları arasmda bulabilir! Mektubunu Kâmil be vap verdi? vi Bana “Lukreçyayı ancak Sen bilirsin! dedi. Ben de seni ve derler? felâketten diğer felâkete diğer zindana ate . Mer. Orada rahat yaşarsın! Lukreçya taş üstünde yatmak- tan kurtulmak için her seye razy dı. Gerçi çapraz Hüseyinden kure tulduktan sonra, tekrar o ayarda birinin eline düşmek çok hazin o lacaktı, Faka?, hiç olmazsa taş Üs. tünde ölmekten kurtulacaktı, Gi — Pekâlâ dedi, beni bu-müthiş g kurtar da nereye gö türüriçn götür! Lukreçya yattığı yerden kalk- te. SAR komi, esi hagi» ve İL iller her İSİKKENDE Sini kı kapadı. Gözlerinin önünde ta, butunda dönen ölünün, kayna” masının, bir kaza neticosi ölen arkadaşının ve denizde boğulan bir kızım hayalleri canlanıyordu. Vaksin korkunç fikirleri kovma- ğa çalıştı, fakat o bunları kafa, s#mdan çıkarmağa çalıştıkça ha, yaletleri tekemmül ediyor ve fi- kirler daha korkunçlaşıyordu. Dehgetli korku bütün benliğini sardı. — Bu artık hiç bir şeye ben- zemiyor... Kilglik bir çocuk gibi korkuyorsun... Budala! Duvarm arkasında saat: "Çet. Çıt... Çit...” diye işliyordu. Bek. çi köy kilisesinin önündeki çanı çaldı. Çanın sesi ağır, kasveten. giz, insanın ruhunu emen bir sesti... Vaksin'in ensesinde ve sırtımda buz gibi soğuk karınca- lar dolaşmağa başladı. O Başır cunda birisi durmuş ve ağır a, ğır nefes alıyormuş gibi geldi, sanki amcası çerçeveden çıkmış ve yeğenine doğru eğilmigti.. Vaksin dehget içinde kaldı. Kor. kudan dişlerini sıktı ve neferini kesti, Nihayet açık pencereden içeriye mayıs böceği giripte & nun karyolasınm etrafında vir lamağa başlayınca buna taham. mül edemedi ve bütün kuvvetile zilin ipini çekti. Bir dakika sonra kapının âr' kasmdan mürebbiyenin sesi işi Vaksinç sevindi: — Ah, siz misiniz Rozalya Karlovna? Niçin siz rahatsız oldunuz? Gavrila eglebilirdi... — Gavrila siz kendisi gehirde gönderdi, Giafira da aksam bir Ne istiyorsunuz? — Ben, söylemek istiyordum ki... Şey... Girsenize canım, sikti maymız! Burası kararlık.. Odasına girdi ve emir bekli” yen bir vaziyette durdu: — Oturunuz... Şunu söylemek istiyordum... Vaksin yan gözle amcasınm pörtrosine bakarak ve ruhunun yavaş yavas sükü- net bulmağa başladığını hisse. derek:' “Ondan ne sorsam ?” diye düşündü. Ben size şunu sormak istiyordum... Yarım şehre gide cek uşağa... Şey... Otursanıza, canım! — Kalıp sığara küğıdi? Peki Vas Vollen We Noch? — İch Vil... Ben hiçte Vil değilim, fakat... Olursanız, ca nım ben bir şeyler düşünürüm... — Erkek odasında bir kiz © turmek yakışmaz. Ben görüyorsu nuz ki siz, Demetriy Osıpıç, ga. kaji... Alayji.. Ben anlıyor. Kalıp sigara kâğrt için insan -149- bir kandil yanıyordu. Biribirleri ni ancak hayalet halinde görebili- yor'ardı, Bo'ulu nöbetçi sevinçle? — Seni deli gibi - seviyorum, Lukreçya! dedi. iy Etrafına bakındı. Ve kendi kendine mırıldandı: — Padişahtan arta kalan bu ne* fis meyva nihayet bana nasip ol. du. Uzaktan bir ayak (o sesiduydu lar, Nöbetçi: — Galiba biri geliyor, Sen içeri çi diyerek kapıyı örttü. Ayak sesi yaklaştı. seldi: kimi Mike buralarda, Halil dayı? Boltilu cevap alamadı. Lukreçya odada telâş ve heye- can içinde ttiriyordu. Halil dayının kim olduğunu 6- bette tanıdınız! Cetlât Halil... O, bu saatle taş odalarda kimi arıyo'du? Buraya niçin gelmişti? Bo'ulu nöbetçi bunu (anlamak istiyordu. rier Rozalya Karlovna döndü ve odadan çıktı. Bu konuşma aVk- sin'in sinirlerini yatıştırdı. Ve o, korkaklığındın — utanarak, yorganı çekti. Ve gözlerini ka padı. oldukça iyi hissetti, fakat sonta aynı saçma düşüncelerin tesiri" ne kapıldı... Hırsla tükürdü, el yordamıyla kibriti buldu ve gözlerini açmıyarak, mumu yak. &. Fakat ışıkta yardım etmedi, Vaksin'in korkusunun tesiri 2, tmda kalan muhayyilesine kö eşden birisi bekliyormuş ve amcasmın gözlerini kırpmıyor muş gibi geliyordu. Vaksin kararını verdi: — Gene çağırayım şu kahro. lâsı kadımr.. Hasta olduğumu söylerim... Damla isterim. Vaksin zilin ipini çekti. Cevap veren olmadı. O tekrar zili çal, di, ve sanki onun ziline cevap © larak ,kilise kulesinden çan sesi işitildi. O, korkudan ttriyerek, yatak odasından koridora fırla. dı ve haç çıkararak, korkakiı, ğından dolayı kendi kendini 2- zarlıyarak, yalın ayak ve don gömlekle mürebbiyenin odasına <oştu. Kapıyı vurdu ve titreyen bir sesle: — Röğsiyu Karlovna! diye bağırdı. Rözalya Krlovna! Siz... ölme Ben... Şey... . Damla! Gene cevap veren olmadı. Ei- rafta ölü bir sessizlik O hüküm sürüyordu... vi — Size rica ediyorum... Anlı. yor musunuz? Rica ediyorum! Hem bu... Hassasiyetin mânası var mı?,. Bahusus, ki karşmızda hasta bir insan.. Ne kadarda haasasmış siniz. Sizin yaşınızda — Ben sizin madam madam söyliyecek... Namuslu kıza rahat bırakmıyor... Ban Baron Anziğ. lerds yaşadığı zaman Baron be- nim odada kibrit için geldi ve ben hemen anladı... Ben hemen ne biçim kibrit olduğu anladı ve Barones söyledi... Ben namuslu kız... — Of, sizin mamusunuzdan bana ne, canım? Ben hastayım... Ve damla İstiyorum: Anlıyor musunuz? Hastayım! — Sizin madam namuslu, İyi kadın, ve siz onu sevmek lâzım. Evet! Onun âsalet var! Ben Iste. mez onun düşman olsun! — Siz budala bir kadınsnız, işte o kadar! Anlıyor musunuz? Budala! Vaksin, elleri göğsünde, kapı. ya dayandı ve korkunun geçme" sini beklemeğe başladı. Kandi- lin parıldadığı ve amcasının — Tütünün var mı? — Var ama.. burada içilmez. — Şeytanlardan m korkuyor” sun? — Yerin kulağı vardır derler. Korkarım... — Öyleyse sen içme. Bana ver, Bolulu koynundan tütün taba kasrar uzattı; 7 — A! bakalım.. Celltt Halil tabakayı hır almaz yere düşürdü. — Eyvah,. şu (o aksiliğe bak, Tütünler vere döküldü. Bahçedeki fenerden akseden şık altında Bolulu yere iğilmiş v& mrmer taş üstüne dökülen tütün lerin toplamağa başlamıştı. Celât Halil, bu sırada, meşin Cepkeninin altırida sakladığı bal tasını çıkardı.. ve bir hamlede Bo» tulu nöbetçinin boynuna indirdi, Nöbetçi gık demeden yere yu varlandş. Celtât Halil, kelle ( uçuruştaki dine #- Rusçadan' çeviren; Şerbet Lünel baktığı odasına dönmeğt vesa, reti Kâfi gelmiyordu,'don göm. lekle mirebbiyenin karyolasının önünde durmakta hoşa gidecek bir vaziyet değildi. Fakat m yapsın? Saat ikiyi vurdu, het buki korku ne geçiyor. ne de aaliyordu. Koridor karanlıktı. Ve her köşede bir karaltı du ruyordu, Vaksin yüzünü kapıya çevirdi, fakat o anda sanki bi. risi arkasından gömleğinin ete, Zini çekti ve omuzuna dokun- du... .— Hay Allah kahretsin... Re zalya Karlovna! Ses yok. Vaksin tereddütle kapıyı açtı ve odayı gözden ge. girdi. Faziletkâr Alman müreb, biye kaygusuz uykusuna dal mıştı. Küçük bir idare limbası onun şişman, pür sıhhat vücu dunun kabarık şeklini aydınlatı. yordu. Vaksin odaya girdi ve kapıya yakım bir yerde duran hasır sandığın üstüne . oturdu. Uyuyan, fakat canlı bir mahlü, kun mevcudiyeti ona sükünet veriyordu, - — Varsım uyusun. diye düşün dü... Şafak atıncaya kadar bura. da oturur sonra çıkarım... Şim. di şafak erken atıyor. Vaksin sandığın üstünde büzül dü, elini başınm altına koydu. Ve düşünceye daldı. — Lâkin, sinir denilen şey de ne fena şeymiş! Mütekâmil. kafalı bir insan olduğum halde. Gel de“anlat! Ayıp doğrusu... Biraz sonra, Rozalya Karlov na'nın muntazam nefes alışmı tan yayılmış, Rozlya Karlovna uyuyordu, ondan bir metre ka. dar ötede, hasır sandığın üstün” de bir kedi gibi büzülen koca si, bahtiyar insanlarm uykusu. na dalmış horluyordu. O yaln ayaktı ve ilzerinde don gömlek, ten başka hiç bir şey yoktu. Ka” rısının ne değdiğini ve uyanan kocanm yüzünün ne kadar alık” laştığıı başkaları tasavvur et. sinler, Bana gelince bunu ifade Nuri Beller Sinir ve Rab Hastalıkları Ankara Osddeni Numara: 71 Muuyana saatleri: 16 dan B ye ender mahareti ile meşhurdu. Bolulunur başım da bir vuruşta yere düşür müştü. ; n 52 başladı, defa görmüş olduğu bayan Bnid SON kaldırılmaz. Ben anlıyor... çerçevenin içinde canlı gözlerle He'il bu işi o kadar oçabuk ve kolay yaptı ki.. — Valde sultanı aldatmağa kalkışanın cezası budur, diye söylenirken, odada ayakta duran Lukreçya bile dışarda olup bitenieri anlayamadı. - Ceilât Halil, elindeki baltanıy sapıyla kapının kanadını itti, kapı ardını kadar açıldı. Halil: — Nöbetçiyi mi soruyorsun? de» di. İşte'o yerde yatıyor... Lukeçya beyaz mermer üstün» deki kırmızı lekeleri ve daha son- ra gövdesinden ayrılmış olan ke “g başı görünce şaşırdı... fenalaş” (Devamt ver)