NİSAN — 1941 Büyük hareketlı zabta romanı —İ) Mehmet tam önlerinden geçer. kon Jak üzerine çullanâr, Mehmet yere yuvarlanırkn başi taşa garp» « İn. Haykırınık . üzereydi. Binbaşı Varboro ağzına bir tıkaç soktu. Mehmet, yarım dakika sonra eli Ayağı bağl bir hale sokulmuştu. Jak haykırdı: — Elde var bir! dedi, Şimdi sw Ta İkineisinde, Cümles'n! bitlymemişti ki, sokak elektrik ziyası altında kaldı, Var. boro arkasına baktığı zaman, yü» zZüne bir elektrik feneri tutuldu, Gösleri kamaştı ve vaziyeti bir an içinde kavradı. Elektrik lâmbasmı tutan Johnn- Senden baskası olâmazdr. İleriye atıldı, Lâkin Johansen çoklah kaç- mağı başlamıştı. Ayağında lâstik ayakkabı vardı, Varboro çizmeelrini çıkararak koğ. mağa bağladı. Dört yol ağar karşılaşınca takipten vâzgeçti, Ca- NI fena halde sıkılmıştı. Görisin ge riye döndü. Ve strtma Mehmet A- madiyi yüklenmiş olan Jaka fes. indı. Lejiyoner binbaşısma #ordu: — Muvaffak oldünüz mu bin - başım? — Hayır, herifi karanlikta kay- bettim. — Üzülmeyin, elebaşıların biri mrtumda? — Ötekini yarın yakalarız! — Şehrin kale kapıları kapalı. Gece kaçamaz! Maksadımız top « lantmın önüne geçmekti, Ve bun - da muvaffak olduk. Bunları gele. *6k diye bekliyen beş kişinin sa © İirsızlıktan osüratlarmın ne şeğle Birdiğini çok merak ediyorum, — Onlar yarm sâbah erkenden #ehri terkedip kaçacaklardır, Jak keyfinden gülüyordu. Meha Met Amatiyi epeğin sırtma yüklü - Yerek mahalleden ayrıldılar. fik Varboroya damdan düşr #ihi Kornelya Darakombun başına NO gelmiş olabileceğini sordu. — Üzülme Baba Jak, Mehmet Yakasını ucuzca sıyırmak için biz6 kudmı kolayca teslimi edecektir. 1 Varboro ve Büyük baba Jak Cİ Pirmi dakika o yürümemişlerdi ki, “— Duri” diye bir ses duyuldu. Burunlarınn dibinde bir süngü Parladı, Varboro kısa bir cevsp erdi. Nöbetçi asker bunun üzeri- MS yollarıma devam etmeleri için müsaade etti, Beş dakikn sonra, el leri bağlı olan Mehmet, aydınlık bir yazhaneye atıldı, Yanhanede Üniformalı bir Fransız zabiti ma - Banın başmdan kalktı ve Varboro- Ya dönerek: — Yalnız bir tane mi? Diye sordu. — İsveçli yakasmı sıyırdı, Ben Masanın (evine gidemiyecekler, İopiantı yapılamıyacak, istedikle » yapamıyacaklar! — Fakat Johanseni muhakkak *İp geçirmelisiniz... Çok tehlikeli ie Atlı ases sevindi: — Biz zaten onun Cemal Çe * isbiye kaçtığını biliyorduk. De - ek ki onu buradan kaçıran © dur?! Diyerek asesbaşıya koştu, bu Malümatı verdi. Fakıt, asesbaşı Uyanrk bir adamdı. derhal atın ân indi, bu haberi veren kadının Yanına sokuldu: — Sen Lukreşyayı tanır m * “in? — Hayır.. — Kimden duydun onun Cemal Çelebi ile gittiğini?. — Bu sabah gözümle gördüm — Peki ama, burada onu gören “enden başka kimse yok mu? Ba- 93 bu malümatı yalnız sen veri * Yorsün! Ve elini basına uzattı: — Hele şü yürünü ivice aç Ne o Küyum. Hava o kadar soğuk de * Neden bu derece sarılmışsın! —i. Yazan: OTWELL BİNNS bir adam... İsyanı teşvik edebilir! — Şehrin bâtün kapılarındaki nöbetçiler dikkatli olmalılar ve he rifi kaçırmamalılar, Kendisi Mara- keşien bir an evvel sıvışmağa bo. kacak, Masmafin Möhmet Amati önün netede olduğumu bide söyler, — Evot, tatlıldda söyletemez - sek, söyletmenin yolunu biliriz, Ha, o bahsettiğiniz kadin ne oldu” Bulaiildiniz mi? — Kendisi şimdi Abdullah Hr. monun evindedir. Ahullah dört süngülü asker görünse bizden hiç bir şey aakliyamaz. — Evet evet, Abdullah canımm kıymetini bilen biridir. He? şeyi & tirsf eder, Zile bastı, İçeri giren emirbere birkaç emir verdi, Varboroya dös berek: — Kapılardan çikan bütün cular Müayee edilecekler, Jo. hanseni muhakkak ele göçirmeli - yiz. Kadmı kurtarırask n6 yapı. caksınız? — Silâhlı sânmlarım ve askerle. rin himayesinde Mogadora günde- A N yol — Sonr ne yapacaksınız? — Tekrar (o şimale gideciğim. Orada Möhmot gibi vakalanmayı leap eden biri daha var. — Tehlikeli iş binbaşı! Fakat Bu hartin hakiki hikâyeleri Gece eğlenen Paris Görenler ve görmeyenler dün- yanm en çok eğlenilen şehriri Paris olarak tanrmışlar ve ta, hayyül etmişlerdir. Görener gözlerini kapadıkları, görmeyen- 'der hayallerini işlettikleri anda gözleri önünde ışıl ışıl yanan bir gece canlanır, Bu aydınlık İçeri. sinde yüzen ve yıkanan gehir Paris için bir timsal olmuştur. 1939 harbi başlarken Parisin n manzarasından, karsu- lık sokaklarından, maskeli ferer,, lerinden çok bahsedilmişti. Harp yürüyüşünü takip etti, Alma orduları Parise girdiler. O gün. İ denberi Paristen bahseden her- kes biribirine soruyor: şimdi Paris nasıldır? Acaba Son günlerde gelen bir Fran, $ız mecmuası bü suale cevap ve- ron bir yazı neşretmiştir. Esas çizgilerini aldığımız bu yazıyı umumi olduğunu sandığımız bu meraklılara sunuyoruz. Paris eğleniyor. barlar, gazi, nvlar yine açık... Fakat bu eğ- muvaffak (oolduğunuz , takdirde Fransa hükümeti size minnettar kalacaktır. Varboro cevap vermiyörek yal» Bız bir tebessümle iktifa etti. Büyük baba Jak üç askerle bir. likte Abdulinh Hamonsun evine gitti, Kapıyı çaldılar. Abdullahm sekerleri: görünce rengi attı, Tef sVarboro vakit kaybetmeden Sor Vede ip MENİ Vie — Abdullah Hamon, siyaretim. den maksat, evindeki Avrupalı kadi almaktır. Atdullah arkasında duran zen » diya arapga emirler verdi, Zenci cavabında oJohansenin dört saat evvel kadınla berabergittiğini söy tedi, Warboro gencinin yalan söyleme diğini anladı, Geri dönerken Jak: — Kağilarda nöbetçiler var, he rİfi kaşırmıyacağımızdan emin ola. bilirsiniz, dedi. Yarın şafak atar» ken, şehrin bütün kale kapılarımı teftiş ederiz, nöbetçi askerler Jo « hanseni şevkif etmek için emir al, diler, | Ertesi sabah şafakla beraber şebrin kapılarını gezdikleri halde Kornelya bulunamamışta, Kışlaya, nöbetçi subaym odası - na gelerek vaziyeti anlattılar, Nöbetçi subay olini âni olarak alna yapıştırdı. — Tuuu canıma! Varboro: — Ne var, ne oluyorsun, dedi, (Devamı var) ler. Genç kadının yüzü birdenbire sapsarı kesildi. Asasbaşı, kadının yüzünü ve başım zorl” açtı. Ve birden yüksek. sesle bağırdı: — Ta kendisi... Cemal Çelebi ile baskın veren kadın. Asesler kadının etrafım sardr lar. Ve bunlardan birisi: — İşte, Lukreçya bu kadındır. Omü “en snrava girerken görmüş tüm- O zamandan tanırım, Deyir-e, Lukre;ya kendini sak kıvamadı. Set bir, tavırla başını kaldırdı: Evet Lukreçya benim. Ne istiyorsunuz benden? Asesbaşı güldü: — Ne mi istiyorur? Ser padr şahın gözdesi iken saraydan kaç tin. Seni kaçtığın yere götürece ğiz Başka bir şey istemiyoruz. 2 yerleri eskisine nazaran O kadar farklı ki... Eskiden Paris nakil vasıtaları çok bol olan bir şehirdi. Gece, nin hangi saatinde olursa olsun eğlence yerinden çıkan Parisli veya ecnebi, apartmanma veya oteline dönmek için, dizi dizi » tobüsleri hâzır bulur, sıra siru otomobillerden birisine atlayabi, lir, veya tren istasyonlarına inen merdivenlerden birisine doğru yollanırdı. Fakat benzin yokluğu olobüs ve otömobili artık orta, dan kaldırmış gibidir. Şimdi eğ- lence yerlerinin kapılarında bek- liyen çiftatlı arabalar var. Fa, kat dizi dizi değil, bir veya iki tane... Bugün gece saat on ikile Mon Martr'ta bir eğlence ve. rinden çıkan Fransızın endişesi bu arabalardan birisini yakala- yabilmektir. Bu O bahtiyarlığa nall olamıyan adamın yapacağı iş gece on İkide kalkan son tre- ne yetişebilmek, o da olmazsa zavallı evine kadar olan uzun yo- Ju yürümek için bâcaklerm” güvenemiyorsa garsonların 80. murtan suratlarına baka baka olduğu yerde sabahlamaktır. Geceleyin Paris eskisine ben- zemiyor, Eelktrikli reklâmlari olmıyan Mon marir, şeffaf ışıkları gö, rünmeyen Şan Elize ile Paris ea, kisine nasıl benzer. Fakat buna rağmen geceleyin barlar yine kalabalık. Bu kala, JOpKabpı balık eskisi gibi vakıâ... Çünkü bir kısım Pa: hi bitirdikten sozra, yakacak odunu veya kömürü Yarsâ ateş başına çöküyor ve ge- ce #ohbetleri yaptyor. Mütareke, den sonra Parisli okumanın, ku nuşmanın, düşünmenin zevkini tekrar tattı. kaynaşmıyor evleri; sile toplantıları yapıyorlar. Felâket Fransızları biribirine *sındırdı ve sevdirdi. Fakat evlerinden dışarıya çı. kanlar bir eğlence yeri bulmakta sıkıntı gekmiyorlar. Kapılar yi. he açıktır. Yalnız danastmek yasak. Çün- kü Almanyada dana yasaktır. Almanyada yasak olan her şey işgal altındaki bütün memleket- lerde yasak edilir. Bar salonları yarı kafanlıktır. Eğlence yerlerine esrarlı bir hava veren bu ışıksızlık buralara yakışıyor, adetâ yeni bir cazibe veriyor. Burada eğienmeğe çalı, gan insanlar da ölen Fransız ne. şgesinin matemini tutan bir hava var. Darsetmek imkântm bulamr yan Parisli burada. varyele nu. maraları seyrediyor. Barlarda Pistler Kaldırıldı yerine sahne kondu. Buralarda dokuzdan on ikiye kadar, kazino sahipleri müşteri, lerine mümkün olduğu kadar çıplağa yakın bir şekilde hafif giyinmiş figüranlar göstererek; müşteri tutmağa çalışıyorlar. Asıl varyete numaraları on ikiden beşe kadar devam ediyor. Salon dolu, üniformalı Almas subayları da bu kalabalığa karışı yor, Kadın pek az. Barlarda bu, lunabilen kadınlar milessese ta, rafından kiralanmış mahliklar- dır. Bunlar kem numara Yapı. yorlar, hem numara aralarında bir masaya yerleşiveriyorlar. Eer masanın Üstünde sam. panya şişeleri var, Fakat beyaz kravatlı o garsonların yüzünle neşeden eser yok. Çünkü şam- panya fiyatı narha tabidir, 3i, rinei sınıf bir barda, bir şişe şampanya 200 franktır. Diğer. lerinde 150, Gece on ikiye yaklaşırken bir şişe şampanya ısmarlayan müş- Sarayma”gire TE LUÜKREÇYA ea EY İY LZ e LELUK LL) EMİ SİŞKENDER RK SERTEL 184. balık vardı. Herkes Lukreçyayı yakından görmek istiyordu. Yolcular: — Lukreçya bulundu. Artık bi” ze yol vezin de gemiye binelim- Dive yalvarmağa başladılar. Asesbaşı Lukreçyayı ele geçirin ce vo'culara müsaade etmişti. O sırada düğünden dönen süslü bir arabavı cevirdiler. Lukrdeçya yi aratava bindisMler. perdelerini indirdiler, Ve etrafın saran atlı aseslerle bir halka halinde liman- Asesbaşı nihayet aradığını Dul muştu. Yolda giderken. — Aseslere emir vereceğim. Çapaz Hüseyin istediği meyha - ney> girip çıksın. İstediği kadar içsin. Ona bundan daha büyük mükâfat olamaz- Dedi, Etraftan yollara çıkanlar Lukreçyanın yüzünü görmek için biribirini çiğnivordu. LUKREÇYA SARAYA GELİNCE... Valde sultan. Darüssnade ağa. sna emir verinişti.. Lukreçyayı teriye garson bize garip gelen şu suali sorar: yım gece gezmek vesikanız var mı. Zira gece yarısından sonra Paris sokaklarında yalnız elle, rinde gece için kası olanlar dü Garsonun bu susline: — Heyır. Cevabı verildi mi garson sura- U sar. — Malesef emrinizi — Fakat posla ğ alıs da İstediğim ssat bura, dan çıkarsam. — Buna müsaade etmem. Zi- g asrlır. Zira zavalı da bütün mügetriler çıksalardı evine gidecekti. Şim, di Paris garsonlarınn kâbusu bese kadar kalan müşteridir. Gece yarısı... Çıki vesikası gece eğlenceleri hattâ eş dost evinde Ne, lar, son metroya yetişmek için yolara dökülüyor. olmay amatör! Sokaklar sessiz ve karanlıktır. Uzaktan uzağa mavi lâmbalar karanlığı benekleyor. Bazan fe- nerinin deliğinden bir ışık çizgi- si sızan bir araba geçiyor. Ve kaldırımlar üzerinde görü, nüp sönen renkli ışıklar. Şimdi Pariste renkli elektrik fenerleri var. Bir düğmeye basinca mavi, başka bir düğmeye basinca sarı, üçüncü bir düğmeye basınca kır. mızi işik veren elekirik fener- leri. Peneririn ışığı maskelenmemiş bir gece yolcusunun yanfbaşında birdenbire bir polis çikiverir. Maskesiz işiktan polisler hayal görmüş gibi ürkerler. Polis der. hal bir zabit tutar. 15 frank pa, Ta cezasi alır ve ortadan kaybo- lur, Barların en kalabalık olduğu günler ayın birinci, on birinci ve yirmibirinci günle Tir. Çünkü Pariste ücretler, on günde bir tediye ediliyor, Gece saat ikiden sonra barlar biraz neşelenir. Müşteriler hafif sesle şarkı söylemeğe başlarlar. setmislerdi, Lukreçya, bütün gayret ve zekâ sına rağmen İstanbuldan kaçamas dığına, tekrar valde sultanın eline düstüğüne yanıyordu. Padisahın gözdesi (o birkaç gün bekledi; her kanı acv'dikça bir has yırlı haber geldi sandı, Halbuki öğle ve akşam vakti kendisine an cak iki sahan vemekten başka bir şev verilmiyordu: Lukreçva tes olada ne zamana karlar vatacaktr? Kendisini buraya hameettiren kimdi? Venedik dilkerinin o bunlardan haheri yoktu: O bir şey bilmiyor. du Dörlincü günü tahlekâr vemek getirdiği zaman. Lukroçya bu saf tavir ghçı yamsörem : yürüne baktı: — Sana, hir sev söylesem vanar mn? — Benim elimden bir sey re- barlarda müşterilerin şarkı ra söylemesi de yasaktır. Derken barda bir çıngırak ça- Bu bara de gösteren gi: la ketli iki Alman askeri içeriye gir rer. Etrafa şöyle bir göz gezdi. Asker dü i mi musyer Ve sonra çıkarlar. Sababm saat ikisile dördü a, zanneden polisler fenerlerini &- Zaclara doğru tutarlar. Konkord meydanmda bu sü, atlerde yalnız gece çıkmak evsi, kası olmaktan muaf kediler do, gi eğispenlerin son par. tisi evlerine dönüyor. Paris uyanmağa başlayor. So- kaklar canlaniyor, ilk metrolar harekete başladı. Vasaplar, süt, cüler önünde kalabalık toplandı. Ev kadınları biribirlerile şakalz- şıyor. Felâketi önünde Paris te- bessim asm ediyor. Her derdin O.ur çaresi! Dünyanın bazı memleketle, riide pudra Bulunmamağa baş- Tamış. Bu yeni buhran karşısın da şik ve zarif bayanlar telâşa düşmüşler. Pudra bulamazlarsa halleri ne olacak... Fakat bu endişe çok uzun zaman sürme, miştir. İsviçreli bir kimyager | ağaç kabuğundan pudra yapma- nın kolayını bulmuştur. Bu yeni pudranin inceliği, kokusu, ve rengi bügün kulanılan pudrs- lardan hiç te farklı değilmiş. Tarla yalnız heyaz bir kâğıt koyu. yorsun ? — Kendisiyle üç aydanberi dar- ğmım da ondan! ve getiririm, -—— Elmas ağayı buraya çağır maz mm? — Elmas ağanın yanına ben varavilir miyim? Bizi mutfaktan azli çıkarmazlar. — Sara bir kıymetli hediye ver set bu işi yapı sanıyorum? reçya göğsündeki incilerden birini krpardı: hediyeler veririm. Ve yavasça ilâve etti: — Senden mühim bir şey İste mivorunu Bu. voemilmıyacak bir şey delil, Sadece Elmas (o ağayı göreselsin ve ona benim kendisini görmek i*-tiğimi söyliyeceksin! Bunları sövlerken “olerini süs zerek te“'el-âm yüzüne baktı: “Sen çok-temiz yürekli bir in sana be“iyorsun' 'vilik Oo yapanı herkes sever. Fakat, Allah daha