İ NISAN İs s — imi N İN Büyük nareketlı zabta romanı | —u— iş eceyarımı” olunca dayanamadı. müdiriyetine ve resmi ma « iz müracaat etmeğe karar İri, Korkmakta hakkı vardı ve Yanım başma geleni bilseydi — dönerdi. Zira o esnada genç he artist, bir yerli evinde, almağa gelen adamla karşı NE idi ve korkuyla kartşık he akla soruyordu: ©— Bay Standiş nerede? Heri£ kaba bir kahkaha savur. |) © Sersemi, son defa olarak Wrada bir yumrukta yere de » ” n zaman gördüm.. slyanın rengi attı: b ek beni alelâcele beklediği | N, beni aldettmız! Herif yine güldü: |,” Siz çok güzel ve kolay alda bir kedi yavrusu gibisiniz, ya etrafma korku ile Mağa başladı. Adam sırıtarak; >> Hakikaten nefis hir kadm, İm ve Makevsl zevk sahibi bir he. , Kadın âsâbina hâkim olamıya - bağırdı: ”— Siz kimsiniz? İş Adam hemen cavap vermedi, Ce. ü cigara paketini çıkararak İ “izara yaktı, #lya cigarayı tutan kısa laklara bakınca bir sayha at. | — Net. i Merir Kornelyanm nereye bak» 18 görmüştü. Yine güldü: > Demek anlıyorsunuz? elya © gözlerini içinde üç , vokta bulunan elden aytrmıyors 4 Siz de onlardan bir tanesi Miz; İh Evet, ben de üç noktalara “ebum, Yasa beni bulmak Ü- “sle geldiniz, değil mi? | > Hayır, sizi bulmak için gel di | “am hayretini gizliyemedi. İşe Beni bulmak için gelmediniz pini aldatmak mr istiyoru - İ > Hayır, hak'kati söylüyorum. İse Halbuki yanmızdaki abırak T t&kip etmek için geldi. “İ © Sizi temin ederim ki... | Ben kadının sözünü kesti; > Güzelim, boşuna yorulmayı. > Kadınlar yalın söylemekte 7 dirler. Sizi bugün. kaleden İ en gördüm, . | O Kapıda mıydınız? Evet, dilenci kıyafetinde. Bu İ İnsan işlerini daha ko * m.“ başarabilir. Bir kaplan da isterken elime sizin gi- Me kelebek geçti, başını eğerek kendi kep- | #öylermğe başladı, — Li olup bitenden haberi çe söyledikten toza ugun İsünceye daldı, Başımı kaldır. taman sordu: İL Varboroyu bulduğunuz xw - Adam güldü; SİN Burada, Afrikada Varboroyu “İk, Sesireceğinizi mi zannediyor - | ? Saşarım aklımza... 3 > Bunun önlüne hiçbir şey ge i tir, Ya ben birakmezsam? Beri bürndu mevkuf mu tut. İstiyoruz? |, © Burada veva başka bir yer nun ehemmiyeti vok, Sizin İnd kuşu kaçırmak istemem. O Neden, niçin? (> Simon Makevelin dul karısı ik e çok zengindir, Ele geçiri li bidave bükmek » m! Yazan: OTWELL BİNNS Fidyci necatımız ovun bena olan borcu yerine geçecektir, — Benden metelik bile alamaz sınız! Adam bir kahkuha savur - du: — Cesur bir kadına bönziyorsü- nuz, Lâkin şimdi içinde bulundu » gunuz memleketi unutuyorsunuz. Sizden imzalı bir çek almadıkça hiç bir tarafa kımıldıyamazamız, — Ben tanınmış bir kadmım, Gaybubstim nazarı dikkate çarpa- cak vg beni her tarafta arıyacak- — 8i'z yerli mahallesinin ön üc ra bır yerinde, bir evdesiniz şim. di. Abdülkerim Fas şehri üzerine yürüyor, Böyle karışık bir zaman- da bir ksadmla fazla meşgul ol - maâzisr.., Çeki imzalamağa karsr verirseniz akıllıca bir haveket yap. miş olursunuz... Bunu #öyliyerek ayağa kalktı; birini bekliyordu. Kornelya, ona bakarken Standişin kendisine söy- lediği bir ismi hatırladı, — Johanser! Heyocanını »apledemiyorez bu ismi haykırdı, Herif başırı çevirdi ve müstehzi bir oda İle: — Emrinize amadeyim kanıme fendi. Bu esnada kapıda beysz bornos- lu bir veril belirdi. Yerli heyecan- 1 heyecanlı bir şeyler anlatıyordu ve anlattıkça Kornelyayı işaret ç- diyordu. Yerli, odadan ayrılmadan Ker - nolyaya buktı, Bu bakızla, genç kadının tüyleri ürperdi. Yerli sdsm çıktı, Johansen ko. ruşmuyordu.. Kornolyaya fenalık geliyordu -Johansen- nihayet ağıt hı açtı. — Bayan, bu zat «eli bir yerli. dir ve sizden çok hoşlandı, Bana gök milbim haberler getirdi. Cef Varboronun Fasta bulunduğu doğ» ru imiş, Sizi bekliyormuş... Herif tebdili kıyafet ederek bem beni, hem de siz! takip etmek istemiş. Bu vaziyet, benim bu gece Fastan syrılmamı icap ettiriyor. Korneivanm yüreği çarpmağa başladı: — Demek serbest kalacığım!, Johanson güldü: — Eğer fidye necatmızı öder. seniz. Lâkin siz! her ihtimale kar. şi, biraz evvel gördüğünüz dostu. wa teslim edeceğim, İsmi Mehmet Amaati'dir; kendisi sizi bana bi - lâhare inde edecektir. Kornelya bağırdı: — Hayır, gitmiyeceğim!. Johansen müstehzi bir eda ile: — Ben de geleceğ'mizi s#ylüyo. rum; sizinle Mehmedin karılar moşgul olacaklar, Bu kadınlar ko- eslarmı ok kıskanırlar ve onun dediklerini harfi harfine tatbik e derler, Şimdi sizden ayrılmam lâ zım; ksa bir zaman sonra bir'bi rimizi tekrar görec*ğiz, Siz de bu esnada istirahat etmiş olursunuz. Arkanızda bulunan divan yumu - şaktır; katır sirtmda yapacağınız seyahat yorucu olacağı İçin şimd'. den istirahat etmenizi tavsiye e - derim, adivö bayan! Johansen kadın önünde eğile rok odadan çıktı. Körnelya uzak » İaşan adrm seslerini ve kapanan kapının gürültüsünü duydu. Kor - nelya pencereye koştu, Pencere » de demir parmaklıklar yoktu, böye de olduğu halde kacmak imkânsız d:, Binr çek yüksekti, ne yapa - : dülşlinerek geriye dönü, Bağırmamak için kendin! zor tuttu, Karşısmda, ona hain nazariar tan iki yerli kadın görmüştü. sevinçten TAKİP... Standiş polis merkezinde &steş püskürüvordü. Kom'ser ona mezse ketle cevap veriyordu. | HABER — Arsa postasr Küçük hâniseier büy k roller Tombul kollarını | uzatınca milyoner oldu.. Ekseriyâ hayatımızda küçük hâdiselerin büyük roller oynadr ğını söylerler. Haklıdırlar. Kü, çük, ehemmiyet vermediğimiz hâdiseler bütün bir hayat üzeri, ne müessir olduğu gibi, bazın ehemmiyetsiz tesudüfler de pek mühim neticeler doğurabilir. Şimdi nakledeceğimiz vak'ada ufak bir tesadilfn, hattâ gayri şuüri bir hareketin bir insanı nasıl milyoner yaptığım göre ceksiniz.. Amerikenm Şikago şehrinde küçük bir cadisde kış görünüriy le bile tertemiz, beyaz bir bin vardır, Bu binanın önünden geçen. ler çocukların kayıtsız gülmele rini veya sebepsiz ağlamalarını duyarlar. Bu dünyanın her ta, rafında böyledir. Çocuklar ya kuyıtsız gülerler veya sebepsiz ağlarlar. Fakat, büyük, temiz cuk bu ufak haraketile şansı ya" kalamıştı. Hem de ne şans: Bir kaç dakika sonra müzme- le tekemül edip mes'ut baba im. zesmnı attığı Zaman müesesenin âlrektörü gözleri açılarak Şu imzayı okudu: Rişan Melon Pits” burg.. Henliz kırk yasmı geç memiş olsn bu dinç, mütebes, sim, sakin yüzlü adam bu arı, şm yavruyu bir anda evlâtlığa ka bul'eden Rişar Melon Pitsburg Amerikanın en zengin şebrsla' rından biridir, Bir kaç milyonu vardır. Yeğeni Pol Melonile Amerikanın en büyük mali mü- esseselerinden biri olan Melon Nasyonal bank Melbank koo peratif şirketi vedeha bumü, esseselere bağlı on iki şirketi idare etmektedir. "Tombul kollarımı uzatıp kendi" ni sevdirmesini bilen küçük sa- rışım yavru bu masum hareketi. binada gülen veya ağlayan ço. | le milyonlara varis olmuştur. cuklarm bir hususiyetleri var- dır. Bunlar analı babalı çocuk” ler değil, terkedilen, bulunan cemiyete malolan kimsesiz yav, rulardır. Fakat bu çocukların terkedil, mekle hayattan en büyük talih- sizliğe uğradıklarını kabul etme" yin. Hayır bu çocukların bazan talihleri o kadar açıktır ki. Bil hassa oAmerikann zengini.i, milyoner çelik, petrol veya siga, ra krallarmın, nihayet sinema yıldızlarının bü müesseseye mü- racaatla evlâtlık çocuk almaları moda haline sonrs bu yavrulara talih tamamen gülmüş ve esasen rahat bir hayat yaşa" makta olan bu kimsesiz cocuklar daha müreffeh bir hayata geç, mek imkânmı elde etmişlerdir. Bir gün yine her günkü gibi kâtibe (müessese müdürünün karşısına dikilmiş: — Direktör bey, ziyaretçiler var,, Demişti. Direktör yine mutat olduğu gibi evlâd sevgisini tat” min edememiş bir çiftin evlatlık almağa geldiğini anlamıştı. « — Geliyorum. Bir dakika. Dedi ve bir dakika sonra di- rektör bekleme salonuna girdiği zaman şık giyinmiş bir kadın ve bir erkekle karşılaştı. — Efendim ricam!'?. Diye. çift söze başlayacak ol. du. Direktör derhal: — Evet efendim, biliyorum.. Buyurun derhal size çocukları göstereyim, hangisini severseniz sim, Dedi ve birlikte salonz girdi. ler. Burası muazzsm bir salondu.. Küçüclik beyaz karyolalar salo- nun etrafına sıralanmıştı. Kız çocukların karyolaları penbe. erkek çocukların karyolaları ise mavi ile süslenmişti. Her karyo. lada çocuğun yaşını ve hakkında toplanan diğer malâmatı havi bir fiş mevcuttu. “Gözlerinden zekâ akan bir es. mer çocuk kadının nazarı dikka- tini çeker gibi oldu. Fakat ha, yır.. Hemen bu esmerin yanımda” ki karyolada yatan sarışın çocuk sanki bu çifti çok evvelden ta, nıyormuş gibi kollarını uzattı. Ve bhitar teredütten sonra bu sarışın yavru üzerinde karar kılındı. Çünkü bu çocuk minicik tombul kollarmı uzatmış, ken dini tavsiye etmişti. Daha ancak üç buçuk dört aylık vardı Sıh- hatliydi.. . Böyle kollarımı uzat. mış olduğuna göre hassasiyeti ve zekâsı da var demekti. Bir an içinde kendisini sevdirmişti. Ne Çünkü yukarıda kaydettiğimiz şekilde bir çocuk evlâtlığa kabul olunurken, çocuk bütün veraset haklarından da istifade etmek. tedir, SERVETE DOĞRU Rişar Melon'un bu serveti ne reden geir?. Bu da ayrıca tet- kike değer enteresan bir mev. zadur. Melon ailesinin o servetlerinin menşei malüm ve oldukça yakm, dır. 1820 senesinde büyük babala” rı Andrey Melon Amerikaya a-. yak basarken beraberinde bulur, nan beş on kuruş parayı karısı Rabeka'nm iç çamaşırları âra, sma saklamıştı. İhtiyar Arirev Melon başlangıcta pek çok ça” liştı ve hakikaten mahrumiyet- lere katlanarak yaşadı Tomas isminde bir oğlu vardr. Tomas avukatlıkla işe başladı. Fakat nihayet banger oldu. Bu Tomas da evlendi ve Üç erkek çocuğu dünyaya geldi. Tomas hayata, damı olsunlar diye çocuklarını adamakıllı çalıştırdı. Her işe kosturdu, ve böylece seneler geçti. On yedi yaşma geldikleri zaman babalarına müracaat ede, rek büyük bir işe girismek Üzere külliyetli miktarda para istedi ler. Tomas çocuklarını reddet- medi: — Peki, dedi. Kabul ediyorum. Ancak alacağınız paraya karşı garanti göstermediğiniz için fa. isi yüzde on yerine yüzde onsl, tıdır. Çocuklar parayı aldılar. İşe giriştiler ve muvaffak oldular. Bunun Üzerine Tomas Melon o. ğu'larmm adam olduklarma ka, naat getirdi ve hankasınm idare, sini on'ara devretti, Bugün Melon'larım » bankası Amerikanm en büyük mali mü esseselerinden biridir. Hüküme- te diinyanm belki en büvük tab, İogalerisini: hediye eden And- rev Melon'dur. Melon'lar şimdi de 372 lâboratuverı olan muaz zam bir enstitü kurmuşlardır Bu enstitünün adı da: “Melon Pitsburg enstitüsü” dür. Melon'larm düsturu: Bramak havatta datran aramaktır. İşte güzel kollarmı uzatarak milyarlara simdiden varis olan küçük böyle bir aileye düşmüş- tür, Casus Lukrecva ii ema ŞA BEKLEYİŞ Nahiye müdürünün genç ka- rısı öğretmen Melihanım boynu. na sarılarak: — Senin hayatını merak w © yorum, Senelerce neden bu köy, den ayrılmadın, niçin bir yuva kurmadın? Neden gençliğini bu- | rada geçirdin? Bunu sana bir kaç defalar sorduğum halde be, ni her defasında çevapsız birak” tın, fakat bu sırrımı muhakkak öğrenmek istiyorum. Her hâlde buna sebep bir gönül hikâyesi olsa gerek, İhtiyar öğretmen sakin &ir sesle: — Senelerdenberi bu $iri sakladım, kimseye söylemedim. Mademki merak ediyorsun an. latayım diyerek 847 başladı: “— Bundan yirmi beş sene ev, veldi, o zaman ben heniz yirmi altı yaşında idim, Bu köye öğ- retmen olarak tayin edilmistim. Emrimi alır almaz yola çıktın. Yolculuğum bir hafta kadar devam etmişti. Mevsim de güz. dü. O gün oldukça da soğuk vardı. Battaniyeme sıkı Siki sa" rilarak arabanın bir köşesine sinmiştim. İstanbulu, ztıraşir genelerimi, Kenanla âyrılişmi düşünüyordum, O gün ona “Se, çok seviyorum, bunu sende bili- yorsun, daha tamamiyle benim olamazsın? Çlinkü hayatmı ka, z#anmana iki sene var. Bu mid det zarfında, hatlâ daha bir çok seneler seni bekliyeceğim:; beni unutmayacağına eminim. Sana zideceğim köyden uzun mektup. lar yazacığım, temiz yurt cukları arasında seni düşünerek yaşıyacağım... demiştim. Kenan gözlerimin derinlikle, rine içten bakarak; “Yemin € edrim ki Meliha seni unutm'ya. cağım. Sana kavuşmak için ça- lişacağım, hayatımı kazanaca, ğım ve seninle evleneceğiz. Bi zim de bu etmiz yurt çocukları arasında çocuklarımız olacak... demişti. Müteessir olacağımdan dolayı beni teşyi için gelmeme, sini rica edip elimi uzattım, O, uzanan elimi dudaklarıma götü- rereköptü ve hızla soke”ım irin, de kayoldu... Araba taşlı yollard: ilerliyor du. Arabaçı şehirden çıktığımızı haber vererek ("uğurlar olsun” dedi... Bende aynı şeyi tekrar ettim. Bu suretle arabacı Je konuşmaya başlamış oluyorduk. Arabacım uzun boylu, genis o. muzlu, iri yarı bir adamdı. Kır saçları alunda kimbilir ne gibi sır saklayan çizgilerile esme * çalan temiz yüzü, yumuşak ba- kışlı gözlerile, tatlı dilli bir sâam olduğunu gösteriyordu. Ismini sordum “Mehmet” dedi. Ve ilâve etmişti: — Ben bu gideceğiniz köyde doğdum, burada çalıştım. babe ocağını söndürmiyerek çoluk ço. cuk sahibi oldum demişti, O gün on. gülerek ocağın ebediven tütsün Mehmet ağa dedim. İçim den benim de böyle bir ocağım olmasını temenni etmiştim. Öyle bir ocak ki daima bacasından saadet fışkırsın... Gözlerimi ka, | pamıştım. Kenanla aramizdaki uzaklığa alışmak istiyordum. O- nu bu soğuk ve uzak yerlerde daha çok sevdiğimi anlıyordum. Bir gün bu yolları onunla bera, | ber döneceğimin sevinci simdi" den içime doluyor ve beni çocuk gibi sevindiriyor, bu sevinç ou. zaklığı kaybettiriyordu... Mehmet ağa uyuduğuma 7a- hip olacak ki konuşmuyordu. Böylece bir iki saat yol almış tık... sarsılarak dönerken pözlerimi açtım.. Mehmet ağa: “Köye yel Arabamız bir kıvrmtıyı | kerpiçten yapılmış birer katlı evler... Oevlerden syrı, oldukça da uzak iki katlı beyaz bir bina gözüme ilişti.. Mektebin burası olduğunu tahmin etmiştim. A, rabomız da orada durmuştu. Mektebin açılınasına bir kafta vardı. Bundan İstifade ederek yerleştim. Bana köye hâkim bir odayı ayırmışlardı. Sevindim. Odamdan küçük bir tepen €- teğine serpilmiş evleri, bazan coşan; bazan sakinleşen ırmağın akışını görüyordum. | Talebelerim gittiktten sonra o dama çekiliyor, ocağın önündeki postakiye oturarak Kenana mek tuplar yazıyordu»... Onların ce | vabını her gün heyecanla bekli. yordum. Çünkü bitmesini iste- miyordum, Hiç olmazsa talebe. lerimin arasında biraz olsun te- selli buluyor ve bütün kimsesiz. liğimi unutuyordum. Böylece İki senem geçti. Meliha öğretmen sözünl burada keserek, pencere, ye doğru yürüdü yavaşça ona ilerledim ve ona yaklaşarak ku” sum Melihaciğım yalvarırım sözünü kesme, merak ediyorum diverek kolundan tuttum ocağın karşısına oturduk. Oda sıcaktı. Ocak halılar üzerinde kıvrıntılar yaparak yanıyor, odaya kızıl bir aydmlık - veriydrdu. o Lâmbayı yakmasını ricâ ettim. O özleri, ni kapamıştı. Bu dık hava ona uzakları sevgilisini düşündürü- yorüu. Hafif bir sesle sözüne şöyle başladı: | “ Kenan ilk defa —oktebin çayında tanımıştım. Uzun Böy, (lu, siyah gözlü. güzel bir gençti, O günden sonra arka” 4 olmuş i tuk. Mektebe gilerken hemew bemen her gün birbirimizi görü, yor ve bu tesadüflerimizden her ikimiz de memnun kalıyorduk. Bir gün bana bağlılık ve sev. gisinden bahsetmişti... Ben & onun hislerine karşı yabancı oi" madığımı ihsas etmiştim. Heal buki bu bunun ne kadar boş ol. duğuna inanıyorum. Bu köyde senelerce onun verdiği sözü Zü. şünerek saadet günlerini boşu” na bekledim. Bu geçen yıllar * kadar uzun... Ne kadar bitmez, tükenmez bir acı vermişti... Ne- . Niçin beklemiştim ?. Sonsuz bekleyiş değil miydi bu? “Ümit” menkus, şi" fa beni her gün bir parça dahr yasamaya bağlamıştı, i — Aylar yıllara ekleniyor... Her ekleniş bana sonsuz ıztırapia: riyordu... Benliğim! Kusatan bu sevgimi koparıp atmak istiyo, rum, İ o Her sabah içten uanan bir :s. yanla artık onu unutmam lâzım diyordum. O zaman bunu yapa" bilseydim bugün dünvanım ev bahtiyar kadını olacaktım. Meliha ocağm alevlerine dala- rak sözüne içli bir sesle devam etti: “.— İki senedenberi gözledi dim ablamı ve tatilimi geçirme! için Istanbula gitmiştim. Kera, nm Avrupadan dönerken ecnebi bir kızla evlenip geldiğini ve çok mes'ud olduklarını öğren dim. Evet senelerce onun içir çizlırap çekip uzak bir köyde beklediğim, inandığım Kenar ben İstanbuldan gider gitmez nilesi tarafından tahsile Avru: paya gönderilmiş, oradaki deği, şiklik beni ona unutturmuş ve hattâ başka maceralar bile ge. çirmesine ehgel olmamış... Geçe, bekleyiş osenelerime yazık diye üzüldüm. Onu ne kadar sevmis ve ona me kadar inanmıştım... HAK da seviyorum. O gece uyuyamadım. Balkona çıktım. Ay nurden ışığını ağaç larm üzerine dökmüştü, Gözle, rimden durmadan vaşlar ak im Ke tir dnha dönme he girdik. Kırık, dökük,