Ş el ” EE Harf is inci KOJlİ vi “1 Bayrotte kalan adam'm merak - a oruda bekleyip etrafı saatlerce ut etmiş, Üç sâat sonra ayni enin tarlaya indiğini ve için. Valeskanm çıktığını hayretle müş... Valtaka ayni otomobille ve ayal iratle sabah olmadan yine villa Yetişnrek sessizce içeriye gi ” Yatmışt,, — Genera!? , O General mi? O da sizden!. Pari, © da daima uykuda! Hayret, Pavleska!, Böyle bir *Y8 böyle bir zamanda insramr Pcağım geliyor!, — Niğin?.. “> Böyle bir uçuş çok tehlikeli Dir yey!, Pavlosku adötâ delice kindar Külüşte gülüyordu. — Bu kadm (Valeska) her tür. © tehlikeleri göze alacık bir ke Edir! diya bağırdı. Sonra son ifrece sinirti bir halde adst& de ** bir heyecan içinde bana doğ. * Yürüyerek: — Oh! Size rica ederim! dvi Ba- PR İnârinız!. Son derece eni - deyim!.. Büyük ve kanlı işler ödüğüne eminim! Hiseim beni Mlatmaz!.. Diye bağırdı. Pavlcakanın sesindek? istirham 281, yalvarıcı vstrep beni tit. tamişti, Birdenbire: — Pavieska!.. Dedim. Hayretle dönüp yüzüme baktı, — Ne var?.. — Sizi Valeskayla niçin bü ka- yakından alâkurlarımız?.. A“ anız Valeskaya mı, yoksa ge. e mi aittir”. Bunu lütfen ba- açıkça söyleyin! Pavleska adetâ titriyerek: *— Kanaatimce bu kadın mem“ ğotin en büyük düsmanlarile birlikte ve savallı generalin ha . yatma bir tuzak kurmaktadır! — Tuzak mı? — Evet!.. Bütün endişem bu - kiri, — Siz korkarım, generali sevi - 'orsunuz, Pavleska!,, Pavleska sustu, Gözlerini yere dirdi. Onun bu sükütunda niha . olülz bir itiraf hissettim. — Şimdi anlıyorum".. Söyledik- iniz tamamiyle doğrudur. Şimdi getiriyorum, Pavleska', nkü canımızdan bir gayretle iş €ri takip ettiğinize hiç şüphe et. «le işleri takip ettiğinize biç iha etmemekteyim?.. Pavleska başmı kaldırıp yanar Rüslerle yüzüme bakarak: — Oh!. Rica ederim, maresali az ediniz! Yahut, ah evet. En doğrusu hudur!,. Bizzat generale konuşanınız Miting * Ne hususunda? salak Polonya Yitericöns Seriş Lİ SABAT — Ne hususunda mı?.. Biliyor. sunuz Xi genöralin hayatı böyle karanlık günlerde memleket için son dertcö . kıymetlidir! Değil mi?.. Eğer mareşale bir şey ola” cak olursa, orduyu elinesalacak'a; | lan general Vorovski değil midir? Söyleyin!.. Böyle- değil midir?.. Halbuki kendisinin budalacasma "i- | timat ettiği bu müthiş kadm onu dr, binaenaleyi Polonyayı da fe- | kote sürüklüyor, Onum İçin, ben co yapılacak göneralle görüşüp anu ikaz ötmek tir!,, Bunu yapebilir misiniz?.. Bu, | mu sizden istiyen yalnız ben deği - ilm, yalnız ben değil, Bunu sizden vatlı Poloaya dat... Pavleska, birdenbire müthiş a, sabi bir buhranla hıçkırarak ağ - Iamağı basireti. Rica ederim, köndinize bâ « kim olunuz, Pavleska?,. /Telâg et meyiniz?.. General Vorovaki, bi.» lirsiniz ki, ben'm yakın dostlarım- dandır!., Şimdi kendisi; görüşe * ceğim!,. Pavleska buz gibi kesilmiş kü çücük elleriyle ellerime sarrlirak hararetle teşokkür etti, Sanki, Polonyanın toprakların - dan fışkiran bir sesmiş gibi, ha zin, ümitaiz, yalvarcı bir sesle: — Polonyayı kurtarınız!.. Po , lonyayı kurtarmız!.. © © Dive mırıldanıyordu. Kenâlmi nasıl dışarıya öttiğmmi Bir müddet zihnimi toparlamaya çalıştım. Pavleskağım “hböf “ VERGİ “bü tayyare seyahati! Söğriimüe ” bir bomba gibi Patlamıştı. Onun yalvaran sesi bana bira an içinde biltün Polonya hallemın se si gibi görünmüştü. Bunun üzerinedir ki kat'i bir #- zimle bizeat genersli görmeye ve her hakikati ağılkça kendisine söy, ismeye, harp başlamadan Valeska- yı mutlaka çevirdiği entrikalarlan döndürmek için bana yardım et - mesini Polonya namma ricaya ka, rar verdim, Generalden telefonla gayet mü- him ye hayatma taallük eder bir mesele iğin görüşeceğimi söyliye - rek mültkat istedim, General beni, hiç beklemedi . Him bir samimiyetle, villâsme ça- gırdı, Otomobile atlayıp hemen davete isabet ettim, Fkat daha generalin vilikama yaklastığım zaman vill&” sın birtakım adamlar tarafından göz hapsine alinmış olduğunu far. kettim, Bunlar kimlerdi? Kim ta rafından memur edilmişlerdi? Be- nim bu âni ziyaretimi köntevl et. mek için m! gönderilmiş adamlar - dı? (Devamı var) yezüne şey, azat | ! gu anda Polonya da-istiyor!-Za * | HABFR — Aksam postas Nakleden Efdca! Kozan O, mesleği dolayısile hayatını | zamanu zaman ormanlarda ge- / siren bir adamdı. e denebi- tirdi, bünyece kuv»:*1- ictbettıği bedeni zorluklara seve seve katlanacak kadar vazifesine düşkündü. Sırasma göre hafta- larca, aylarca tabiatle basbaşs ! kalir, kendi kendleriyle, Kendi hayal ve düşünceleriyle arkadaj. | hk ölmesini, oyalanmasını bilen İ bazı müstesna kimseler gibi, si. kılmaz, yalnızlık hissetmezdi. Filvaki her defasında yanında iKi, öç amele bulunduğu için ona büsbülün yalnız denemezd; lâkin o, kafa arkadaşlığı edeme, diği o adamlarla günler günü, bazan aylar ayı bir ârada yaşa- mak zaruretinde kaldığı halde kat'iyen onlarin satimi olmaz, iş haricinde konuşmazdı bile, Bu adamlar bu sükâti, mün. zevi ruhlu âmirleriri bir türlü anlamazlar, onun çekingenliğini | kendi basit düşüce ve görüşle, riyle bin türlü izah ederlerdi. Maamafih o iyi birâmirdi;â. damlarına karşı müştikti, kızdı- ğt zamanlâr 'bile ağzından feni | söz çıkmazdı. Öfkesi de tıpkı İ aötmal bali gibi bir sükünet dü. varmın arkasında kalırdı. Kim, bilir, belki de ağamlarmı ondan ürküten, çekindiren onun yadır.. | gediklâri, birtürlü alısamadık- ları bu garip, esrarlı haliydi. Lâkin bu son ay zarfında onda, tuhaf bir değişinlik görmüşler. di. Günler ilerledikçe, kamp bo. zumu yaklâştıkça onun halinde, hissedilir bir telâş #lâimi belir, tan fazla çalıştırmak, işi bir an evvel bitirerek şehre dönmek istiyor gibiydi. Acaba etrafını sanıp yalmazlıktan.nihayet o da. meleri onun hutyalı, sakin gözle.. rinde garip kıvıletmlar yakıyor. du.. O zaman durgun yüzünün hatlari gerginleşiyor, katileşi. yor, oradaki kadere boyun eğ. miş, adetâ ezelileşmiş mütevekkil ifade yerini ümitli, heyecan dolu bir beklemeye terkediyordu. Tam üç gün mütemadiyen yağmur yağmış, kararlaştırılan kamp bozumu üç gün gecikmiş, üç gün ormanda çalışanlar ça“ dırlarından dışarı çıkamamış, lardı, Bu üç günün tehiri onda, o ulak kampın patronunda di, gerlerinin ilk defa şahit oldukla,, rı bir değişiklik yapmıştı. Tabiatin nahoş cilvelerini sü- künetle karşılamağı iyi bilen bu adam nedense kendini yolundan alıkoyan bu üç gülük yağmura pek kızmış ve bu tebevvilrünü de mutadı hilâfma olarak meç. hulâtz savurduğu küfürlerle iz. har etmişti. Lâkin ameleyi asıl şaşırtan patronlarmın yağmurları takip * ari Mektup eden günkü keliydi. Dördüncü gün yağmur daha girin dur, muş, ilik bir.sonbahar güneşi sarı yapraklarla: keçelenmiş 15- lak ağaç: diplerinden yer yer buhar (sütunları çıkartmağa başlamıştı. Havada “keskin bir toprak kokusu vardı. Sanki üç günlük muvakkat bir ölüm va, kast geçiren tabiat (birdenbire, güneşin hayat Verici İlk iltime, lariyle canlanmıştı. Uzakta, e. i bir keçisinin Teni Siler Ameleler, patronlarının İlk de- fa şarkı mırıldandığını duyuyor. lardı. Nihayet etraftaki kuvvetli hayat, hareket demek onuda içine almıştı. Hayır, onun o gün, kü bali sadede tabiate ayak uy. düran gayrişuuri bir hareket de- Zildi. O ameleler daha ince düşü. nebilselerdi, daha iyi tahlil ede, bilselerdi onda, o ane kadar ga, rında gitiride kendin! hissettiren, zâman geçtikçe muaccelleşen ü. mitli bir bekleyiş sözerlerdir. “Çadırlar"alelâcele sökülmüş, denklenmiş, mesaha öletlerile, mutfak takımlariyle birlikte ka. tırlara oyüklenmişti. Arlık, bir buçuk aylık “bir gâybübetten sonra; ilk defa şehre iniyorlardı. na ile, ve alçak bir ağaç dalma astığı ufak aynanın karşısında traş etti. Bavulundan, o gün için sakladığı ve kendisine pek ya, kıştırdığı bir mavi gömlek çi, kattanik giydi O Kâdit heseliy.. ödütleriyle saks" bileti. Bühü öemirtinde ilk defa yapi- ... O, nihayet, bir buçuk ay bek. lediği, izbar etimeğiği bir teha. lükle Bekledği geye, sevgilisinin ilk mektubuna kavuşacaktı. A. meleler bunu nâsil tahmin ede, bilirlerdi? Her halde o mektup posta kutusunda bir müddetten, beri onu beklemekteydi. Sevgi- Yisi söz vermişti, yazacaktı; o. nun yazısı İse yari yarıya onu © görmek, onu işitmek demekti. Hem ihtimal o mektup yüz yüze söylenemiyen, hisleri, | itirafları taşıyan sevimli, tatlı bir müjde, ciydi. Ümitli bir bekleme ile ellerini ovuşturdu. Memnuniyet adamm her halinden okunuyordu. O mektup için traş olmuş, en sev, diği mavi gömleği! o mektup için giymisti, H-yyanimı o mah- muzladı, ardı sıra gelmekte olan küçük kervan omu takiben biraz daha hızland:; katırlara yüklü denklerden, portatif masalardan, mesaha âltlerinden çıkar mut. tarid gıcırtılar ve sesler biraz da ha sıklaştı. Teli ediyor” Gün batma, dan şehre inmeli, postahaneye gitmeli, orada beklemekte olan mektubu kutusundan simalıydı. Hep düşünüyordu: Kimbilir o mektupne şirin, ne tatlı bir Üslüpla yazılmıştı. Kimbilir o- nun ibtiva ettiği cümlelerde ne ince heyecanlar, zarif itiraflar saklıydı!.. Atm: tekrar mah. muzladı. Gün ilerliyordu. Yol, üç günlük yağmurun tesiriyle çok çamurlu ve kaypaktı. Öğle yemeği için kısa hir mo, la verdiler. Hayvanların kolan, ları gevşetilip sulanırken o, par- makları arasır 7. bir sigara, si. nirli sinirli dolaştı. Aklında hep © mektup vardı. Şimdi, bir bu. çuk sy nasıl beklediğine kendi kendine şaşıyori”. Acaba zarf ne renkti? Muhakkak basitliği kibarlıkla mezeetmiş. birazu. zunca, düz beyaz bir zarfta, Tekrar yola koyuldukları va- &rt birdenbire aklma geldi: Ter, kiye bağlamak ücre hazırladı. ğı pardesllslinü telâşla ormanda unutmuştu. Cüzel, yeni bir par. desüydü. Lâkin ona acımadı bi- le: Öyle bir günde acımağa, kız. rada kendine mahsus bir posta ; kulusu vardı. Herhalde o mek, * tup-onbeş gündüt o dar, tahta mahpete beklemekteydi. Akşama doğru, büyücek bir aylık mesaisinin mühim bir kıs. mmın sıfıra müncer olması de- mekti. Yaptığı plânlardan çoğu ıslanmış, mürekkepleri yayıl. mıştı, Tekrar uğraşmalı, günler günü çalışmalı, onları temize çekmeliydi. Başka bir zamanda böyle bir sey başına gelmişol, saydı çok üzülürdü. Lâkin oan, da üzülecek vakti yoktu. Onun zihnini işgal eden tek bir sey vardı: (o Sevgilisinin mektubu! Plânları bozulabilirdi. Günlerce değil, aylaren çanağa raziydi. Biraz sonra, sevgilisinin koku- sunu, onun heyecan ve fikirleri, ni taşıyan mektubuna kavuşa. mıyacak mıydı? Ümit ettiği, 7 böklediği o zevki berhangi bir sekilde bozmsk, onun tadını ka, çırmak istemiyordu. Kasataya girdikleri sırada kendini öyle hayalâta kaptırmış, tı ki ai kararmış olduğu. Bun farkına bile varmadı. Zihni, o mektuba vereceği cevabı ta, sarlamakla meşguldü. Ona “sev, gilim!” diye başlayacaktı. Ya, alacağı mektup öyle b'r başlık taşıyorsa onu kopye etmiş gibi olmaz mıydı? Ötekilerden ayri- bp postahanenin önüne geldiği vakit işte böyle düşünüyordu. Geceleri sipeklerin tünediği kirli bir elektrik kordonunun u. cunda sallanan tozlu bir ampu, İn zayıf, sarı ışı; “dn anahtarı, ni arad. Titr' heyecandan nemli ellerile iki sıra halinde dü. ran ufak kutulardan birini açtı. İcinden bir sürü gazete ve meç, muslaria birlikte üç dört zarf Çikartiı. Zarardan biri müstes, ha, hepsinin köşelerinde matbu bas'ıklar vardı; iş mektumlarıy. dı, O, tek düz zarf ise hemen he- Men umduu, tahlil ettiği sekil, deydi. Biraz zımca, basit oldu. Zu kadar kibar bir zarfta. Yalnız düz beyaz değil, yani hafif mavimt-ektı. Üzerinde il, tizazlı bir elle yazılmış kendi adı ve adresi vardı. Aldanmıyordu, rüya görmü- dar giren sevri'. tubuydu. Daha fazla dayanama. dı, onu, zarfı vozmıyacak gekli- de. titrek parmaklarla ve yaka. sınm arkasından bulup çıkart, tığı bir toplu i#nenin yardımiyle açtı; sonra birdenbire dürdüs Omuzları, sanki havası boşaları bir şişirme ovuncak (gibi yanlara sarkıverdi. O mektup Ondan, sevgi''-inden değildil... EFD/” NOGAN a Zi m aş Sl en DERERERER a ATI 1. bedi di TEZ ERE SER el seellaz Vehidik ş8valyesinin ker ELE 24 İenrşılık sen de bana, bir yil. a kazanacağım bir altın bilezik Verdin. Inşaaliah sahte ğildir. falan — İstersen onu bana ver de, tabire odalı a ev satın â. 5 mg, ekkür ederim.Benim pa ri & gözüm yok. Şaka söyledim. hn hiç kimsenin beni tanı. , İstemem, Hemen eril den sabir RİYA Lukreçy& *rihtimin atlâymica, yalın alt katmdan koşan b İtalyan nöbeteisi “yüksek sesle bağırdı; — Kimdireo?” bükey My cevay” vet: di: “ “> arte ve e almıştı. Alt kapıdaki (o nöbetçiye sordu: — Sinyor Greçyo nerede? — Yatıyor. <- Hemen haber veriniz. Ker disini görmeğe geldim. — Uyuyor madam, Şimi dıramam. -— Kabil değil. Ben saruydan geliyorum. Fazla durmağı — vik tim yok, — Elçiye ne diyeyim? — Uukreçya saraydan geli. si vi görmekvistiyor, dersin! Nöbetçi şöşkini şaşkıri bakrsdrak yalının üst katına çıktı. Lukreçya alt katta bekliyordu. Sinyor Greçyo uşağınım sesiri ini açtı: yk e yor > «Bir siyaretçi gedi, sinyor! sir uyan ii Üuztdiyerek, Mist Kata 'şak ayakta durdu! — Adınm Lukreçya olduğunu söyledi., Saraydan seliyormuş. Venedik elçisi birdenbire gözle“ tini açarak yatağındân frla)ı: — Ne diyorsun. “Lukreyya hu raya mı gelmiş?.. — Evet. Genç ve güzel bir ka dm. — Evet, Genç ve güzel bir ka- dJmu -- Ta kendisi. seninle mi konuştu? — Hayır sinyer, ilalyarci kor auşuyordu... — Aman çabuk türkçe yukarıya ado inanamıyordu. Lukreçya merdivenden y"rarr rıya çıkıyordu Greçyo: — Buyurunuz.. diye keke'iyor. du, Lukreçva, e'çinin görünce: — Hiç şaşmayın! dedi « Ka; tar paşanın köşkünden kaçtım. *İze iltica ediyorum. — Garip sev! Siz sarayda değil miydiniz? Kaptan paşının o Kö küne nasıl gittiniz? — Kaptan paşa beni « vede Sul” şianm yardımile » saraydan köğırdı. şaşa'vi"#mı kadını. Ve hiç kimâöye örüt 5ös*İllele biraz dinleneyim de Eeşm raya geldiğini söyleme! —Peki sinyor! Uşak kaşirak lama “mi ve Luisreçyayasmerdiven başından karşılıyan Venedik ciçisi gözerine dan yeğenleri size birer birer anla tırım, Greçyo, yere düşecek karar bit. “ kın birhale gelen Lukreçyarın ko" * luna'girdi. odasına *türdü Lukreçya bir koltuğa o'urdu. ve geniş bir nefes aldı. — Bir haftadır £ yalıköçkünde mahpustum Bu gece yatak çarşaf» Wi parşalrıyarak ip şekline soktum ve pencereden denize sarktım, —— — — Peki ama, buraya kim getir — Gündüzden bir kayılıçıya İşe - ret vermiştim, Kayıkçı gece Yarısr na doğru, yattığım odanın pere» a altıma geldi. Herkes uyuyordu. Bu suretle kaçtım. — Keski kayıkçıyı savrasaydı niz! — Merak etmeyin! O, çok na muslu bir adamdı. — Kendisine bahşiş verecektim ve, — Ben onu kâfi derecede mem" nun ettim. Hacet yok, Lukreçya bundan sonra, beşme dan geçenleri elçiye anlattı. — Karamustafa paşa beni deli, ve seviyor, dedi. Yalıköşküne ka” çırılmasaydım .belki de saydan: ebediyer kurtulamıvaca'tın. (Dovamı var)