. 2 ŞUBAT — 1941 Ger e i gelen telgraf Nak'eden: Kecdi EKĞK — Doğru söyle, korkuyor mu, man? Hayır mi? Öyleyse daha hızlı gidelim! Otomobil asfalt yol üzerinde homurtular çıkararak yıldırım sür'atiyle ilerlemekteydi. Tarık Necmi, ara sıra yanmda oturan sarışın ve güzel karısına mu, habbetkâr nazarlaria bakarak makinenin süratini arttırıyordu. Kırk Iki yaşında idi. Bir za- manlar otomobil yarışlarına iş, tirak etmiş, şimdi muktedir bir İş adamıydı. O gün karısma, 6. tomobil! sürmekteki meharetini göstermek hevesine kapılmıştı. Bir viraja geldikleri zaman gezi kesti, otomobili yavaşlatmak is, tedi. Fakat birdenbire karşısma başka bir otomobil çıkmıştı. Her tey bir anda olup bitmişti. Bir kadm çığlığı işitilmiş, Tarık Necmi karşıdan gelen makineye çarpmamak için şiddetle fren Yapmış fakat hızla giden otomo,. bil asfalt üzerinde kızak yapa, Tak bir iki devir yaptıktan son. Tü yolun kenarındaki hendeğe Yuvarlanmıştı. Mucize kabilinden kendisine hiç bir gey olmamıştı. Kendine Belir gelmez ayağa kalktı. Ter. sine dönmüş olan otomobilin al- tırdan öteki otomobildekilerin yardımiyle, yüzü gözü kan için- de ve baygın bir halde bulu. Dankarısını çıkardılar. Derhal «en yakm hastahaneye kaldırılan yaralı yedi gün çok tehlikeli an, lar geçirdi. Sonra ameliyat için başka bir hastahaneye kaldımı. dı. Bütün bu günler zarfında Zavallı Tarık çilgme döndü. Mü- mil kendine lânet ediyor. — Hep kabahat bende! Karı, mm katili oluyordum... O ölür, se ben nasıl yaşarım? Fakat mücize kabilinden Ner- min ölümden kurtuldu ve hattâ korkulduğu gibi yüzünde hiç bir rıza kalmadı. Doktorlar kendisine İstanbulda tepdilhava tavsiye ettiler. Teyzezadesi Nec, lâ kndisini Şişlideki villâsma davet.etti. Tarık bu davete fazla memnun olmadı, Karısına ilimat ve hürmeti tam olmakla daima onu kıskanırdı. Omun kendisinilen çok daha gene olması'bu kıskançlığını arttır. makta idi. Sonra teyzezadesine fazla güvenemiyordu. Neclâ dul kaldığmdanberi tom bir salon ii olmuş evinde çaylar ver, ve gece eğlencelerine can atmakta idi... Baska şartlar altımda bu di Veti redârdeceğine şüphe yoktu. Fakat büyük bir felâketten kur. Gl Ale yl GE İLME SİĞİL İSKENDER F, SERTELL tulmuş ve zayıf düşmüş olan v. bilhassa bu daveti kabul etmek istediğini ihsas eden karısmın karşısmaz bunu yapamadı. Da, ima o fikrisabit zihnini kemiri yordu: — Bütün bu âzap ve acılara benim yüzümden katlandı. Şim- di hayata yeniden doğduğu bir sırada nasil önun arzusuna en, gel olabilirim. Karısmı Anka, radan Istanbula kadar götürdü. Bir kaç gün orada kendisine refakat etti. Sonra epey zaman denberi yüzüstü bırakmış oldu. Gu işlerini tanzimi için Ankara ya döndü. Karısı tekrar eve döndüğü zaman karısının tamamen eski balini iktisab etmiş olduğunu görerek içi rahat etti, Fakat a, radan #Z zaman geçmeden be şeri ve rahatı bozulmağa başlâ, dı. İstanbula gittikten sonra karısının haleti ruhiyesinde u, far bir tahavvil olmuş olduğu, run farka varmıştı, Eski ne esi ve canlılığı yoktu. Gizli bir derdin tesiri altında imiş gibi görünüyor kocasma eskisi ka, dar sıcak davranmayordu. Ta, rık bu şüpheler içinde kendisini yeyip bitiriyordu: — Keşke o kazada ben yara, lansaydım. O felâketin âkibet- lerini hem de daha feci bir su, rette şimdi ben çekiyorum. Bel, ki Nerminin bana olan aşkını O kaza tamâmen mahvetti. Belki kendisi de farkına varma- dan bana karşi bir nefret duy. mağa başladı. Onun hayatiyle beraber güzelliğini, benim “ha, vailiğim ve gösteriş severliğim tehlikeye düşürmüştü. Ben ona meharetimi gösterip sempatisini daha çok kazanmak isterken acı bir şekilde gülünç mevki: düş, tim, Ona sevgimi ve bağlılığımı isbat edebilecek bir fırsat zuhur etse! O gün evde yalnız bulunuyor. du. Bir aralik kapınm zili acı acı çaldı. Hizmetçinin kapıyı ağ. mağa gittiğini duydu. Seslendi: — Kim geldi? Kadm odaya girdi: — Bayan için bir telgraf geldi! Bir telgraf mı? Hayır, bayır telgraf değildi. Hizmetçinin elin- de beyaz bir zarf vardı. Telgraf müvezxii getirmişti. Faknt tel, graf değildi. Bir ihbarnameye kenziyordu. Fakat zamkla ka. patilmiştı. Kâğıdı elinde evirdi, çevirdi... Hizmetçi odadan çık, mıştı. Bir müddet kararsız bir halde düşündü. Adresi tekrar "73. Artin üsta fazla sıkıştırmadı. O, tanburacının hursızlık yapmadığı» MI, saraya, paşa konak'arna sık tak girip çıktığını, oralardan bir Şok hediyeler alıp çarşı içinde sat. tağını biliyordu. meiye Yüzüğü İyice muayene — Bu yüzüğü buralarda sata- mazsın, Ömerciğim! — Neden.? — Çünkü bu zümrüdü pedişah bir halkaya takılmak üzere çaraı- Y8 göndermişti. Hangi kuyumcuya tanır.. Satın almıya kor” kar Fakat, kıymetini anlamak is terten, şu kadar söyliyeyim ki, Şehzadebaşında ötedenberi hoşuna giden büyük paşa konaklarının birini bunun bedeli mukabilinde i- çindeki eşyasiyle satın alabilirsin! ra gözleri ışıldamıya başla — Bu ne kadar kıymetli taşmış böyle..2! — Bunlar Hint zebercedi'dirler, Zaten yeryüzünde eşleri pek ar dır. — Desene ben dün gecedenberi koynumda bir define taşıyor mu. HABER — Aksam posta okudu: “Boy Nermit Tarık”, Niha- yet asabi bir hareketle zarfı yırttı, Resmi bir kâğıt üzerine yarısı matbu, yarısı elle yazıl, mış olan bir kaç satırı okudu: “Muhteviyatının maddesi En, nuniyeye tevfikan kabul ve ir, Saline imkân bulunmayan ve ta. vafımzca gönderilmiş olan telg, Taj ile berelirin. gelinin giemiz, den alınmasın rica ederiz” Evvelâ bu-satırlardan bir şey anlayamadı. Sonra derhal inti, kal etti. Karısı birisine bir tel ga! göndermiş, postahanc, şim, di onu ger) veriyordu. Telgraf aynı gün iki saat evvel gişeye teslim edilmişti. Her zaman, kendisinden hiç bir şey gizlemi, yen karıst şimdi kendisinden gizli olarak hareket etmekteydi. Derhal pardüsüsünlü giydi. Ya, mhanesine koğtu Kâtibesini yanma çağımdı: — Sizden bir şey rica edece- ğim! dedi. Bir kaş dakika İçin karımın ismini kullanacaksınız... Genç kız bir alle faciası kar, şısmda bulunduğunu anlamıştı. Fekat ne yapabilirdi? Tarık Necmiyi takip etti, Otamobilde onun verdiği talimatı dinledi: — Anladiriz zannederim, Bu, râdâ karımı kimese Otanmaz. Elinizdeki ihbarname ile müra, caat edince sizden kimse şliphe etmez... İşte geldik. Otomobilden indiler. Kâtibesi- , — Ha şunu bileydin! yeni ini anladın? Bu bir » delinedir. Hem de çok kıymetli bir define. — Fakat, neye yarar? satamaz sam, alımalah kaldırıp denize fır- latırım, Artin usta gözlerini açtı: — Ne diyorsun? sen (çıldırdın #01? Hele sabıdı ol biraz. | Belki bir ecvebi zenginine okuturuz. Ya” ni sen nakid para istiyorsun, de gil mi? —Evet. Elime para geçmerse bu delinenin bence hiçbir kiymeti yoktur. — O halde bir hafta kadar bek le. Yakında Venedik tacirler gemi. si gelecek. Bir kere o o zenzinere göslerelim, — Sana birakamam. Kimseye itimadım yok, — Ben de, bana bırak rerceim ya. Bir hafta sonra dükkâna bir daha uğrarsan, o zamana (kader © Bay tarafla duran gise memuruman nin arkasından içeri girdi. Biraz yarda dürarak gişe memurunun söylediklerini işitti; — Evet iade edilecek bir tel, graf var! Buyurun. Bayan Nermin Tarık siz misiniz? Ma, #lesef bu evi telgrafları gön, dermemize imkân yoktur, Size maddelmahsusasın o okuyayım, kanpat getiriniz; “Telgraf mu. baberelerinden —— isi TO—İĞİİÇİ——————————<<<' yy Tehlike söylediklerini İşitti.. mağ: — Nermin her geyi biliyo- rum! Beni sevmediğini veya sevmemeğe başladığını anlayo. Tum, Senin bir İki saat evvel gönderdiğin telgraf, elimde... Bu mealde bir müddet daha konuş, tu. Nihayet karısı asabi bir kahkaha koparıp boynuna #8, rıldığı zaman hayrette kaldı; — Zavallı Süheylâ! Sen ondan tifede z heileş üçüzeü Bir” şahıs KİA” İİ şüphelenmiş olacaksın! Şim- mayı istihdaf eden veya haka, retâmiz kelimeler ihtiva eden telgrafalrın irsâlini istiyemezler. Posta ve telgraf idaresi böyle bir telgrafı iade etmek hakkını haizdir... j Tarık böyle bir maddenin mevcudiyetinden haberdar de, gildi. Karısının öğle tatilinde Geri gelen te'graf 3 telgraf işlerinde acemi olan bir mâmura vermiş olduğu telgraf tetkik eğildiği zaman bu madde- ye aykırı bulunmuş ve gönderi", memişti. Asıl memur şimdi tel, grefı izde ediyordu. Parasını da geri verdi. Tarık kapıdan Gi. karjarken derhal kâğıdı, kâtibe- sinin elinden aldıokudu? “Bayan Süheyid. Şişli 187 O mahut randevuda Wduenabilmek için beni davet eden bir telgraf göndermeni rica ederim. Ner- min.” 'Tarık kenâini İmvbodecek gibi olmuştu. Eve geldiği zaman ka, risini buldu. . Kendisini tuta, belki 0 zenginler İstanbula zelmiş olur. Kolayca satarız. Fakat, ben de komisyonumu alırım ha Tanburacı Ömer, sevince * bir hafta sonra tekrar gelmek üzere - dükkândan çıktı. Tanburacı, elindeki yüzüğün, Şehzadebaşırda büylik bir paşı ko mağı salın alacak kadar kıymetli olduğunu anladığı yüzüğü kelay kolay » çarşıda * salamıyacaktı — Şıınu saraya götürsem elime düsen bövle bir defineyi kayhade ceğim ama, Lukreçyayı da kap tan paşanın esaretinden kurtarmış olurum. Padişah da çoktanheri & züntüsünü çektiği gözdesine kavne muş olür. Sultan Murat emer? bir bükümdardır. Bu hizmetime ni kabil beni mükâfatsız Hrakacak değil ya. diye düşünüyordu, Aradan öç gün geçmişti. Tanbutacı hâlâ kararsındı Hâlâ saraya gidemiyordu. dı o esrarengiz randavuya Seni de götüreyim de şüphelerinin liyor musun ? Doktor Semih Ke. malle:Hani geçen ay yetmiş beş yaşına basan ve bütün gazete, lerin bahsettiği dahiliyeci ve kadın hastalıkları mütahasısı doktorla. Süheylâ kendisini iyi tarıyormuş. Ben orada iken !s- tanbulda değildi. Süheylâ ran. davu alacaktı. Kendimi muaye. ne ettirmek istiyordum: Sana itiraf etmekten: çekiniyordum. Kendimi iyi hissetmiyorum, Tar»k! Senin ne kadar üzülece, gini bildiğim için, haber verme- ğe cesâret edemiyordum. Çünkü kazadan dolayı sen hep kendini mes'ul tutuyorsun. Bunun İçin ben tamâmen iyileştiğimi zan, nettirmek istiyordum, sana! Böyle diyerek Nermin, ken, disinden haksız yere şüphelen, Miş'olan kocasını göğsüne başI- ru dayadı ve gözyaşlarını sildi. Fakat, kuyumculara satamadığı bu kıymetli yüzükten de "aska türlü hayır'yoktur. Beklediği Ve nelik tüccar gemisinden unwuğu kadar zengin bir tacir çıkmamıştı Artin usta, Ömere bu (o yüzüğü satmanm imkânsız olduğunu sövlü yordu. ÖMER YÜZÜĞÜ SARAYA GÖTÜRÜYOR MU? Tanburacı Ömer son karer vermişti? — Mademki yüzüğü satamı dım. Bari Lukreçyayı o (kurtara yım. Padişahtan da elbette he vü zük değerinde bahşiş alırım “ive- rek Lukreçyanm verdiği vizüğ koynuna koydu., saraya gitti - Ömer saraya gidinceye kadar x cadan üç gün geçmişti. “ Ömer sarayda, valde ( sultanm MA VK Ni ii dü ği i pi li ye nak dee A kl 4 id 04 , düdükle- rinden anlıyan hassas — havvanlar- In e; kaynaklarının bildirdi Zine av Londradaki atlarbü, yük bır hassasiyet göstererek O kadarki Londra Üzerine Yapılan tayyare hücumları do, layısile tehlike düdükleri çalma» ğa başlayınca atlar derhaldu, ruyormuş.. Arabacılar sığmak, lara gidince başıboş kalan araba atları hemen oracıkta kaldırım kenarmda müşkülâta tehlikenin geçmesini ve sahiplerinin gelme, sini bkliyorlarmış. Dahası var. Tehlike geçtiğini bildirir işa, ret verilince arabâcılar geç ka- lir ve gelmezlerse atlar ba MM EM ,| Ekenin geçtiğini bildirir düdük, lerden de anladıkiarından yavaş avaş ahırlarma gidiyorlarmış. Londra baytarlarınm bildirdi. “| ğine göre artık atların onda dos“ kuzu çalan düdüklerin mânasıni Anlıyorlarmış. Bombardıman altındaki hay, vanların vaziyeti hakkında bir sütun açmış olan Deyli Miror gazetesi de iki kedi hakkmda gu. - şekilde bir macera anlatmak, tadır: yi Bomba İle her zaman otur. * dukları ev yıkılan iki kedi bima: yeli hayvanat cemiyeti tarafım, Şia plmman ye, beiez zail olan sığınağa lâhsre sahipleri gelip kedileri almışlar, fakat anlattıklarına... göre ondan sonra her tehlike işaretinde kediler yeri evlerin, den çıkıp daha emin gördükeri umum! kedi sığmağma gidiyor. lârmış, kağ Bu hikâyelerin ne dereceye kadar doğru olduğunu &i'miyo, ruz. Ama eğer bunlar doğru ise söyliyecek sözümüz yok. Şimdi Tarık daha büyük bir ü, zürtüye o kapılmış. Karısını, |, meşhur doktora götürüp mua, yene neticesini öğreninceye ka, dar içi rahat etmedi. Fakat dok” tor Semis Kema! öteki doktor, larm müşahede edememiş ol; dukları derdi derhal keşfetti” Nermin ara olmak üzereydi. Baş dönmeleri ve “zafiyeti bun; dan ileri geliyordu. Eiribirine © kucaklaşmaktan o kendilerini &- lamadılar. 9 v4 e harem ağalarından Elmas ağayı çok iyi tanırdı Saraya gidirce.val de sultanım dairesine geçti. Harem © ağalarından biri: —Ne ©. bhayro'a? dedi. Kim davet etti seni? Eğlence mi var? Tanburun nerede? Tanburacı Ömer: 7 — Mühim bir mesele için gele Im, dedi, Elmas ağayı göreceğim. -- Bir köşede oturdu. Biraz sonra Elmas ağa gelmiş Elmas Ömeri görünce: — Vav, dedi, seni hangi rüzpâr ar attı buraya? — Uç gündür lodos esiyor. gör müvor musun, ağacığım? — Söyle bakalım. ne var,ne vok? — Ben, mühim bir mewle için geldim buraya. Bilirim ki sen he ni çok seversin! Bana karsı yapt» gar iyilikleri unutmuş değilim. (Devam var) »