HAY DUTZ. Mi? Teklifimiz hakkım nedir? Onu söyle... sahibi onlarm kim ol - Misak yeni anlamış gibi e müşterilerle tezgâhtar- Ni A şagındılar, sonra müt - Ni ve korkuya kapddı . bir tarafa koşuyor, revolverinden çı, nen karnına saplanmış Haydut olduğu yer- ğa ve gik diyemeden ye a Ölmüştü, bu ölüm karşısında ken İlamağa vakit bulamadan agece geçmişti, Sparton çikardı ve çağrılan A, Mlere teslim etti. Ta Murad devrin Tezli bir aralık teessürle başı Naz 3 ui sahillerine korsan fakirlerin yiyecekleri" memleketlerimizi cede müşterilerle doluydu. Fakat ne müşteriler! Ekserisini esna! takımı, işçiler teşkil odiyor, bu 4- rada sağlam ayakkabı olmadıkları hallerinden belli kimseler de gö se çarpıyordu. İçerde müthiş bir gürültü, uğul, tu vardı, Herkes yüksek sesle ko nuşuyor, kahkahslarla gülüyordu. Kapya yakti bir yerde bir ma. sa bulup oturdular, Sparton İki viski ısmarlağı, Tomson otrafıma baktıktan #on- ra arkadaşının işitebilmesi için a deli bağırarak: — Burat ne kiber yermiş me, ğer! dedi, Mademki beni böyle bir yere getirecektin, ne diye smokin giydik, Lüzum yokmuş ki! — Meslek icabı (biz ber yere gideriz, Burasmı beğenmiyorsun a, ma bundan çok dahs berbat yer- lere gittiğimiz de olabilir, Fuket doğrusunu istersen burasının böy- le bir yer olduğunu ben de bilmi, yordum. Tomson zabıtaya henüz yeni girmiş, Baringin maiyetinde çalış. mağı başlamıştı. Spartonla çabuk ahbap olmuşlsr ve biribirlerine sr kt bir dostlukla bağlanmışlardı, Sparton yardımcıya ihtiyne: ol. duğu zaman, tecrübeli arkadaşla. rmdan ziyade onu yanma alırdı, Tomson tam bir sporcu ve fevka- Tide cesurdu, korku zedir bilmez âi, O akşam da, Sparton onunla beraber gölmeği münasip görmüş, tü, Tomson, yaşı otuzu geçmiş ol . masma rağmen on erki yaşmda hir delikanlı görünürdü, Teni o ka dar beyazdı ki hayatında hiç traş olmadığı sanılabilirdi. Bir siyara yakarken, Spartona; — Dostum, dedi, bana öyle ge yor ki meçhul muavinin seni fe na halde atlattı... Zaten randevu, ya gelmiş bile olsa onu bu, kala... balık içersinde nasıl bulacaksın? — Ben senin gibi dişünmüyo « ram, “Meçhul muavin” dediğin x dam bana bir kere yardımda bu . hundu, bu sefer de sözünde dura, esğmdsn eminim... Al Vud çete - sinden Ohagan'ı bu sabah otun sayesinde vekaladığım: unuttun mu? — Skoroloci denilen bu ada * min pek esrarengiz olduğunu in , kâr edemezsin ya” — Hakkım var, Bu noktada se. Binle mutabık. Fakat bu ayrı hir mesele... Bizim için mühim ©- lan nokta yardımını görmemizdir, — Merak ettiğim nokta da e maun bize yardımda bulunmasınm sebebidir. Neden yardım ediyor? — Herhalde Al Vud'a kini var, ondan intikam almak istiyor, — Belki, Bizi aldatması da mümkündür. Sen'in yerinde olsam bu adama fazla gilvenmezdim. Konuşurken gözlerin! kapıdan a, yırmamış olan Sparton ayağa kal- kıp geleni karşılarken arkadaşına: (Devam: var) dme elim LUKREÇYA de'bir Venadik şövalyesinin Kızı SERTELLİ mişti, Valde sultan, oğlunu o günkü ka dar cesur ve muhakemeli O görme mişti, Murat, bir dâhi gibi, yalnız yurdunu ve miiletini düşünen ec dadı Yıldırımlar, ikinci Muratlar, Fatihler gibi konuşuyordu. Sultan Murada, kış münasebeti" le, Anadolu asilerinin OBayram paşa tarafından tedip (edilmesi * mümkün ve muvafık olacağı hak“ * okındaki anasınm teklifi pek de ay " km gelmemişti. gözleri sulan — Bu meseleyi düşüneyim, an nel dedi. Kösem sultan kalkmadan sordu: HABER-— Aksam Postası KAPTANIN KÖPEĞİ Nakleden: VAsİT ORGUN — Çocuklar, beni bilirsiniz... Mirti'nin kaptanı söz verirse 0- nu tutar. Ve bu da yeter! Ye- rinize, vazifenizin başıma dö- nün. Ve ben, sizi bu yola sürük- liyen bu alçak adamın kim Ol- duğunu araştırmaksızın bütün olan bitenleri unutacağım. Razi mısınız?.. Yelkenlinin mürettebatından hiç biri cevap vermedi. Geminin kaplanmı sıkı sıkıya Okollarım- dan tutan tayfalar kıpırdama dılar bile, Kaptan: — Haydi çocuklar... Cesaret... Yaptığınıza biraz nadim olur olmaz vaziyet yine eskisi gibi düzelecek. Sefer esnasında g6 - mide çıkan isyanlar için konulan kanunların pek şiddetli olduğu» Du siz benden iyi bilirsliz. Gertiy (Martmın ikinci kap- tanı) ileri çikti ve kaptanın kar- şısma gelip durdu. Güzleri kim- le parlıyordu. Kaba bir sesle: — Conson, gevezeliğe lüzum İ yok. Hepimiz bu işin sonuna ka» dar gitmiye karar verdik. Bana kalsa idi sizi çoktan öteki dün- yaya yollardım. Fakat, tayfa kan dökülmesini istemiyor. O- nun için sizi Okyanusun kolları arasına bırakmıya karar verdi- ler. Bunun için de size çift kü- rekli bir şalupa ie biray yetecek kadar yiyecek verecek ve deni- zebırakacağız... Hepimiz, üç beş paralık aylıkla, yeknasak ve ba- sit bir yaşayıştan biktik. Bol para verecekler çok, Nitekim bir tanesi bizi çağırıyor. Bizden, yalnız kaçak eşya nakledebile- cek bir gemi ile her türlü mace- raya hazır mürettebat istiyor. Hiç birimiz reddetmedik. Şim- di her şeyi biliyorsunuz, sizi öl- dürmeme mani olarak canımızı kurtaran bu iyi kalbli mürette- bata teşekkür ediniz. Gertiy onu kıskanıyor, bu yüz den ona kin besliyordu ve bu a- damm isyankâr ruhu; ona her türlü fenalığı yapmıya yeterdi. Kaptan Conson, artık nasihe- | tin fayda vermiyeceğini anladı; ve hazırlanan şâlwpeye doğru sürüklemelerine mümsnaat et: medi. Consonun bindiği şalupe; bir fiçı içecek su, bir balta, iki kürek ve bir miktar yiyecekle beraber denize idirildi. Conson, bu küçük tekne ile Okyanusta kopacak ilk fırtma- da mahvolmuş demekti, Consonu bu uçsuz bucaksiz denizde yalnız basma bıraktık- tan sonra, Martı yelken açarak Amerikaya miteveccihen uzak- laştı, Martıyı, ufukta bir nokta halinde görününceye kadar yaş- lı gözleriyle takip eden kaptan — Lukreşyadan memnun mu sin oğlum? — Lukreçya yok artık anne! Yıldız var. O benim © aşkimin < masında doğan parlak bir yıldız dır.. Zeki, fedakâr, ferayati nelis sahibi ve muti bir kadın. Çok mem sunum kendisinden. Sultan Murat anresinin bu suz linden şüpheye düşmüştü; — Neye sordun, o anne? dedi Yoksa Recep reis onu hâlâ unutma dı mı? Kösem sultan önüne bakarak: — Evet, dedi, unutmamış. Ve hemen ilâve etti; — İnsan nikâhlı karısını Unu tar mu? — Nededin.. Nikâhlı karısı mı? — Öyle ya, Ben Lukreçyayı Re cebe çırağ ettiğim zaman, o gün nikâhı da kıyılmıştı. £ Nikâhsız kız verilir mi hiç? Dördüncü (Murat düşünmeğe başladı: — Şimdi ne yapacağız, anne? Conson ayaklarına bir şeyin si» rünmesiyle daldığı (Okâbustan kurtuldu. Ayaklarma sürünen iki sene evvel nehire düşen kü- çük çocuğunu kurtaran ve dai. ma yanından ayrılmıyan sadık köpeği Hektor idi, Yanında bu- tunarak bu acı saatleri onun. la paylaşmak istiyen köpeğini görünce, onu muhabbetle ke rmm arasına k sevip okşa miya başladı. Hava güzeldi... Denizde sakin fakat sonsuzdu... Conson kürekleri tskarmozla» ra takarak, gemilerin takip et- Gkleri rotaya doğru kürek çek- miye başladı. Henüz iki üç metre ilerleme- mişti ki, bütün ümitleri suya düstü ve Gertiy ila onun suç or- taklarma lânet etmiye başladı. Küreklerden biri kırılmıştı. E- linde kalan psrçayt muayene €- derken: — Alçak, kasten küreği deş- tereliyerek sandala koydu; diye mırıldandı. İçine bir şüphe girmişti. He. men erzakları muayene etmiye başladı ve yeisle bir küfür daha savurdu, Paketlerden yalnız bir tanesinde yiyecek vardı. Di - gerlerinin içine boş konserve kutuları konmuştu. Fıçıdaki su- yu da tetkik etti. Alçaklar, fr- çınm üçte ikisini çakıl taşiyle doldurmuşlardı, ancak fıçınn üçte birinde su vardı. Conson, kendisine endişe ile bakan köpeğine dönerek, müş - fik bir tavırla söylenmiye baş * Tadı; — Zavallı Hektorcuğum, bü» , yük bir fedakârlığa katlanmı - ya mocburuz. Neden beni takip etmek istedin ?.. Gertiye görln- memek için, tabii sandalın kü- pegtesinde saklanmıştın. Zira o habis ruhlu haydut benimle gel- mene mani olmak için seni öldür mekten çekinmiyecekti... Benim vaziyetimde olan bir adam için en büyük işkencenin sessizlik ve kendi sesimden başka bir ses isidememek olduğunu o, çok iyi bilir. Ve gen, benim zavallı Hek- torum, hsvlayışlıarmdan başka türlü bana cevap veremezsin. Fakat, bana tlmit ve cesaret ver» mek için bu da yeter, Corson, çekilmez sükütu boz- mak için yüksek sesle konuşa rak: tek kürekle sandalı İlerlet- miye ve nihayetsiz ummanda bir kurtuluş izi keşfetmiye uğ- raşıyordu. Her gey beyhude... Böylece günler geçti... Bin bir itina İle idare olunan erzak ve su bitti.. Artık açlık ve ondan daha korkunç olan susuzluk ile karşı karşıya kalmışlardı. — Yapılacak bir iş var oğul: Ya Recep onu boşamalı, yahut da Lukreçyayı ona göndermeli, Murat *birdenbire kaşlarını çat it — Birircisi mümkündür, anne! Fakat, ikincisini ben yapamam, O na çok alıştım. Beni muztarip 7 manımda oyalamasını o kadar iyi biliyor ki. — Bundan önce Nilüler için de böyle söylüyordun, oğul! o Recebi darıltmasak., karısını kendisine ver sek fena olmaz. — Boşadı dersin. Ben müftü ye söylerim,. Iki şahitle iş biter. Böyle güzel bir kızı, Recep ( Bİdİ çam yarması bir adamın kucağına atamam anne, Onların yarı örrü denizlerde geçer. Bu kadını alıp da ne yapacak? Kösem sultan: — Sön bilirsin yavrım! demek ten baska çâre bulamamıştı. Pedisahın anası bundan (fazla ne söyliyebilirdi? Bir aralık eline Conson, zaman zaman cinnet buhranları * geçirmiye başladı. Elleri sık sik kayığın dibinde duran baltaya gidiyor. Gözleri vahşi bir arzu İle, susuzluktan dili dişart çıkmış. bir sahibine, bir dönize bakan ve açlıktan za- yıflamış Hektorun vücuduna ta» kılıyotdu. Bir aralık baltayı eli- ne aldı ve sallânarsk yerinden kalktı. Artık karar vermişti. Daha fazla açlığa dayanamıya- caktı. Hiç olmazsa Hektor kö- pekti. Hem onu öldürmekle za- vallı hayvan tahammülsüz aç Uktan kurtulmuş olacaktı, Belki de kendisi de bu suret- le kurtulmuş olurdu. Batmak üzere olan güneşin ışıkları baltayı parlatıyordu. Hektor başına gelecek acıyı keş- fetmiş gibidir. Kendisini öl- dürecek olan efendisine mazlüm bir tavırla boynunu bökerek pırıldıyan gözlerini dikti. O göz ler âdeta konuşuyordu. — Hayır, hayırl,. Bunu yapa» «mam... Hektor, çocuğumu kur tardığı zaman da bana böyle bakmıştı. Adeta onu böyle öl- müş olarak kurtarabildiğinden dolayı — öyle sannetmişti — benden af diliyordu. Hayır Hek- tor, hayır... Bunu yapamam.. Seni öldüremem... Ve anl bir hareketle, kendisi- ni her türili fena hislerden koru- | mak için, baltayı denize fırlat- tı Balta dalgaların arasında kay bolduktn sonra Conson şalupe- nin içine Ümitsiz bir vaziyette çökerek hareketsiz kaldı. Bayıl- mıştı... Kendine geldiği zaman bir ge- minin güvertesinde idi: Geminin suvarisi onu teselli ederek ken- disini nasıl kurtardıklarını aân- latayordu: — Hayatmiızi, sizi kurtaran köpeğinize medyunşunuz. Onun | havlamalarıdır ki gecenin O ka- ranlığında dikkatimizi oçekti. Fedakâr bir köpek.. Bakmız, size yapılan müdavsattan sonra kendinize geldiğinizi görünce nasıl memnun oldu. Ortada yalnız Recep meselesi de gi, Lukreçyanın hiyaneti de var dı. Fakat, Kösem sultan bu mese leyi oğluna açamadı. Kendi kendi ne: — Onunla ben mücadele edece ğim, diyerek oğlunun Oo yanındar ayrıldı. Dördüncü Murat, anası (gide! gitmez İstanbul kadına o habe gönderdi. Kadı elendi saraya gelir gel mez, padişah ona meseleyi açtı: — Ben bir kadım aldım, dedi ha'buki o Recep isminde birine de ayrıca nikâhlanmış. Biribirlerinir yüzünü görmediler. Şimdi bu ka dın benim yanımdadır. Onu ben 3 olan nikâhı feshetlir mak çaresini düşün. dedi, Kadı derhal iki şahitle: “talâk vi olmuştur deyu hüküm verd: ve hükmü şerifi derhal Recep rei se gönderdi., beam varak... Conson, teşekkür eder gibi gülerek, elini vefakâr ve feda- kâr köpeğinin başma koyarak söylendi: — Canım Hektor! VAHİT ORGUN Ajansların Dili nal BK BET ITALYAN FAVA KUVVETLER! NEDEN KENCIS'NI GÖSTEREMİ! OE 7 (Baş tarafı $ tincüde) rek Mısırdaki gerek Yunanis. tandaki tayyare kuvvetlerinden üstün bulunmaktadır. Bu üstün- lük harekâtm başlangıcında ol- duğu gibi bugün de bire karşı Uç nisbetindedir. Bu vaziyet karşısında İtalvan tavvareciliğinin muvaffakıyet sizlik sebebini İzah etmek miiş- küldür, Talim görmüş tayyare- ! cilerin azlığı ile kâfi derecede benzine malik bulunmamalârı- nin bunda âmil olmuş bulunma- İs ihtimali vardır. Bundan baş- ka İleri hatlardaki tayyare mey- danlarında İcabeden bu mey» maharetle yapacak ve danları iyi bir halde bulundura- | bilmek için lüzumu olan tertiba- tı alacak kimselerin iyi yetişti. i rilmemiş ve bü husustaki teş- kilâtm iyi tanzim edilmemiş ol- ması da mümkündür. Fakat bil- İ tün diğer izah tarzlarımdan da- İ ha doğru bir izahı şekli vardır I ki oda İtalyan kuvvei manevi- yesinin kırılmıs olmasıdır." | SEKRETER 1 Şehir Tiyatrosu Tepebuşı Dram kısmında: | Akşam 20.50 da Aptal ... | İatiklli Cadimel Kormedi kanımda Gündür 14 de Çocuk Oyunu Akşam 20,50 dn: Paşa Hazretleri zalim tindei İ E. Sadi Tek Tiyatrosu Bu gece Üsküdar Hâl sinrmasında (EŞBER) Soray Fadlı (ÇAPKIN KIZ) Vodwtl (8) perde, Ber yer 20 Ieiros. Beyoğlu Halk Sineması Bugün 11 de, Alışam 3 de: 1 — Kara Korsan: HM kısım 3 — Servet Hirmezları, Sultan Murat bu neticeden çok memnun olaraştu. — Bundan sonra (Yıldız) be nim zevcelerim arasında kalacak tır; soran olursa böyle ( söylersin. “O, padişahın karısı oldu. dersin! Murat, Kadıya icap eden Lalima tı ve bu talimattan sonrada bir çok hediyeler vererek saraydan gön derdi, Acaba Recep bu talâk hükmünü alınca ne yapacakt? Bunu Kösem sutan kadar padi” şah da merak ediyordu. Zira üç gün sonra Akdenize hareket edacek donanmayı Recep reis götürecekti. Recep o devrin oen meşhur, en muktedir denizçilerindendi. Akder nizi onun kadar İyi tanıyan biç kimse yoktu. Recep sefere çıkma" makta ısrar ederse onun yerine gi” iecek kaptanlarımız yok değildi 2" na, bunların hiçbiri, ondan bekle” nen hizmeti görecek kabiliyette der Kildi. (Devami var) tamiratı