Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
D 1940 ÂİRINCİTEŞRİN — yer Vakıt matbaası KUtstonDücum. ciBi | f Mde ıslahat ü Kgünler içinde gazoteler- ç ©, Gi meselesi hakkmımda C) şlk Ç €t cereyan etmekte ve Oğla çığlar yazılmaktadır. Dili ' q..mmakta. olan ıslahat he- M? hai bulunduğu ve bir y ::nıab devam ettiği için va- 'q"e:îğnt hakkmda pek çok H tti © müsaitlir ve birçok M d I“'İmu do bu mevzu et- Kileye , Ülürlerini —mühtelif ve- _N'fî!redıym»ıu. Hattâ bazr | | sadeleştirmek veo gü- cevap — verecek * tekâmlil — ettirmek için D p . bu ilahatım yerinde — ve İ WM'KUII söyliyecek kadar KĞN bi Tlar, dil meselesinde f %İ _" Muhafazakürlik tavsiye da dilimize yeni yeni olan ecnebi kelimeler IN bulonup: “Kaki Arap ve n ı%ı: dilimizde Arap ve A- İn Ayrupa dillerinin Ş Bö daha tercihe şayan ol. İ h—âı:iyorlar- MA rm birihirleriyle olan “ş ge Anlaşmasmı temine ya” İ i—&q $ey olduğuna göre İçti- H Wn,m"'“ doğmuş vo tari - iy l ul_' etmiştir. İnsanları %hklmm münasebetlerin Ş*' “lıu:a cemiyetin inkişafile Y İş Üt Mkişaf eder: Ulaştığı- İş *ün W merhalesinin ye. İapı Brattığı — İhtiyaçları İfar N *k için her vakit dili- | Sözler kaftmak ve onu - ek izlırarındayız Bu w ;:’Ğ"*" içtimai tekâmülün za- olarak 'kendiliğin- j Bir memlekette henüz Mınm“etled başlamamışsa İnsanların konuştuk. B Vat Bülmce ” W v ğlf medeniyet katarr İhtiyaç vo arzusunda L“nuîöre, bu merhaleye u- : n milletlerin dillerin- w%u kendi lisanrmıza Wı—ıyeünıeyu. Ye- 5%&? doğurduğu yeni mef- | *%ı ISrar etmek, bu İhti- ' 'N'ş;îğumetıerinktaminme j tabir vo sözlerle ifar L“ #elişmesine engel H Y ':ı"' Yirminci asır me- a tiğinin tabirlerini, ':.q'”" dille sre mensup olsa- ğ:m“:l ve kendimize mal düli Mahzur yoktur, bi. G : Atp dillerinde öyle PUdir ki, biz kendi ö ©dlep, z için bir zenginlik F. | .qq îrwü"n fam mana ve şil” Ş w ? edebilecek karşılık-- aa | biş Süz;:ııba herhangi öz kâfi derecede kuv- Fransada idari ademi merkeziyet tatbik edilemiyor Vişi, 18 (A.A.) — Havas bil- diriyor: Anayasada ıslâhat yapılmca. ya kadar, hükümet, vilâyet u. mumi meclislerinin faaliyetini tatil etmeye karar vermiştir. | Bu suretle bu meclislerin ilkteş. rin içtimalarınm da yapılmama. sı kararlastırılmıştır. Bu karar- la hükümet, vilâyet umumi mec. lisleri toplantısmın siyasi bir tahrike meydan vermesinin önü. ne geçmek istemiştir. Bununla beraber, idari ademi merkeziyet prensipini muhafaza etmek kay. gusunu göstermek isteyen hü. kümetin kararı mucibince sırf istişari mahiyette idar! bir ko- misyon valilere yardım edecek. tir. Bu komisyonlar temennilerde bulunamıyacaklardır. — Vilâyet umumi meclislerinden bir aza, nm bu kömisyona iştiraki mec. buridir. Bu suretle mahalli men- faatlerin idaresi en salâhiyettar gahıslar tarafından tedvir edile. cek ve İşe siyasi meseleler ka. rışmamış bulunacaktır. —ııı_—()-ıı——ııı Hind müslümanları İngiltereye yardıma davet edildiler Londra, 18 (ALA.) — Rüyter: Madras radyosunun bildirdiğine gö- re, Hind müslümanları köngresi ka- bul ettiği bir kararda, faşist ve nazi- liğin vahşi ve vicdansiz küvvetlerine te büyük Britanyaya bültün — kalbile yardım etmek ve işbirliğinde bulun- mağrı,, teklif etmektedir. Hind müslümanları birliği, — bharp yardımlarını ve gayretlerini diğer hü- kümetlerle elbirliği yaparak arttırmı- ğa kendi azasını davet eylemiştir. tör #özünü aynen almaktarnı başlir çaro yoktur: Dilimize girmiş ve girecek olan bu kabil tabirlerden hiç Ürkmiyelim: Cemiyetimizi ve kültürümüzü asrm — İcaplarına uy- durmak ihtiyacımızı tatmin etmek isterken, yüzümüzü garba çevir “ mekten başka yapılacak şey yok- tur- Lisanı sadeleştirmek mesele- sine gelince, lisanımızm -sadeleş- mesini biz. halkm anlıyacağı bir hale getirilmesi olarak anlıryoruz. Esasen dilde birliği ve devamlılığı temin edecek olan da bilfill hal . km konuştuğu Hisan bulunduğuna göre, öz türkçe kaynaklardan der Bilse halkrmıza yabaneı- kelimeleri tur- Bu ıslahatm gayec ve mahiyer ne aykırı düşer- Esasen böyle ke- Hmeler de dilimizde tutunamaz: Dil bunları kendiliğinden silkip a. tar- Netekim bunu slahat namma son zamanlarda yapılan hareket- lerde büfül gördük- Onun için dilimizde islahat ya- parken hiç de muhafazakâür dav- ranmamıza ve halfkımıza tamamiyle yabancı olan Arap ve ÂAcem söz- lerine sadık kalmamıza lüzum yok. tur- Halkımızım kullandığı dili ala- lım ve yeni doğan iİhtiyaçlarımızın iladesi için de garp dillerinde kul- lanılan tabirleri kendimize mal et- mekten çekinmiyelim- | Suat Derviş NAES karşı tek başına koyduğu mukavemet - || Ruzvelt çok mühim bir nutuk söyledi: Diktatörlerin hiç bir ittifakı Amerikayı İngiltereye yardımdan Alakoyamıyacaktır Vaşinglon, 13 (A.A.) — Röy. ter: Dün akşam Dayton'da radyo- da söylediği bir nutukta Ruzvelt, Amerikan deniz ve hava kuvvetle. rinin-bütün garp: yarı küresini müdafaa edeceğini taahhüt etmiş, ayni zamanda Amerikayı harbe sürüklememek şartile her türlü yardımın İngiltereye yapılacağını temin etmiştir. Ruzvelt, ne taraftan gelirse gel- sin: hücuma karşı Amerika kıtası. nın toptan müdafaa siyasetini izah ederek demiştir ki: Ğ “—. Bu garp yarı küresinin mü dafaasından bâahsettiğimiz zaman yalnız, şimali ve cenubi ve merke. zt Amerika topraklarını ve civar adaları kasdetmiyoruz. AÂyni za- manda Atlas ve Pasifik denizlerin. den rahatça istifade etmek hakkı- nı da kastediyoruz. Bu bizim an. anevi siyasetimiz olmuştur ve yine de ananevi siyasetimizdir. Biz, Amerikalılar, garp yarı kür. resinin bu denizlerini tecavüz ha. reketlerine karşı müdafaasını ken« di tamamlılığımızın müdafaa ve himayesi unsurlarından biri olarak telâkki ederiz. Bu siyaseti muhafa. za etmek hususundaki — niyetimiz hakkında şüphe kalmaması için bu siyaseti tekrar teyit ediyoruz.,, Totaliter rejimlerin tahakküm usullerine acı bir telmih yapan Ruzvelt, Amerikanın harbe hazır- lanmasmın sulh için en sağlam te. minat olduğunu beyan ederek to- taliter devletlerin demokrasilere karşı “ayırarak yenmek,, düsturu. 9 Ve şunları ilâve etmiştir: “ — Bu düstur bizim kıtamızda muvaffak olamıyacaktır. Diktatör- lerin bize takip ettirmek istedikle. ri yola korku ve tehdit ile girmeye mecbur edilemeyiz. Avrupa ve As- ya diktatörlük memleketlerinin hiç bir anlaşması, kendimiz için ve de. yolda bizi durduramaz. Diktatör- ılülı.: memleketlerinin hiç bir anlaş. ması hemen hemen yalnız başına diktatörlere karşı koyan hür mille- te yardım etmekliğimize mani ola. maz.,,, Ameri silâhlanmasından bahseden Ruzvelt demiştir ki: « —. Misli görülmemiş tehlike- ler, Amerika sahillerini düşman devletler anlaşmalarına karşı mü. dafaaya kâfi gelecek bir deniz ve hava kuvveti yaratmaya Amerika- yı mecbur etmiştir.; : Müteakiben, Ruzvelt, şu suali sormuştur: * — Amerikalılar, tehlikede ol. madıkları hakkında verilen temi- natı neden kabul etmiyorlar? Sorduğu suale yine kendi cevap veren Ruzvelt demiştir ki: “ —. Tarih, ayni teminatın Hol. landa milletine, Norveç milletine ve Belçika milletine de verildiğini H A BER — Akşam Poşstası bize tedir. İngiliz erkek ve kadınları, hak G Vüters kaptanın bu ekle mukabele et- Taağy dü hâlâ caymâmistr, % #Ocuklara gösteri" Ston | Bu çocukların Tmaymız. Bu altm ? Servettir. Bu ser- AM astırır ve suya ayni &. ür li | . Mize ne kadar . İiP okarırsmız. B “*Vabi kat'i idi: İBti a — Dünyanın bütün altınmı verseler bu işi yapamam. Genç kız çocuğun memnuüni. yetsizliğini unutarak düşündü. Ve daba tatlı bir sesle: — Benim hatırım için de deni” ze atılmaz mısımız, dedi. — Hayatmızı kurtarmak için buna mechur olursam yaparım. Başka türlü hayır. Genç kız yeniden yerli çocuğa döndü, pırıl pıriıl yanan - altını tekrar gösterdi. Sonra onu suya ativermiş gibi yaptı. O — vakıt çocuk ne yaptığının Tarkında 01. madan küpeşteye doğru atılır gibi oldu, fakat Aarkadaşların haykırması onu olduğu yerde tekrar çiviledi. Genç kız bu işte niçin bu ka' dar Israr ediyordu? Çocuğu kandıramıyacağından emin ol. duğu için mi? Yoksa Tuhunda saklı vahşet köşesini meydana Köpek balığı İtalyadan Karade- nize otomobil yolu İnşaata başlanmak üze- re olduğu bilidiriliyor Milano, 13 (A:A.) — D.NEB. muhabirine göre, Trieste'de çıkan Piccolo gazetesi, Belgrattan aldığı bir haberi vermektedir: Yugoslav- yadan geçerek Romanyayı Trieste- ye bağlayacak olan otomobil yolu- nun inşasr projesi tatbik edilmek üzeredir. Bu yolun Romanyaya ait kısmı hakkında bir anlaşma akte- dilmiştir- Şimdi de alâkalı Yugos- lav makamları ile müzakereler ya- pılmaktadır: ——— İngilterenin Madrit elçisi Cebelüttarıkta Cebelüttarık, 18 (A-A-) — Röy ter: İngilterenin Madrit büyük olçisi Şir Samwel Hor, dün akşam bura- ya gelmiştir. Cebelüttarık © valisi Sir Clixe Liddell, Sir Samuel'i hu- dutta karşılamıştır. Sir Clive, bü- müteaddit monden toplantıları ih- tiva eden bir program hazırlamış- tır. Algesiras İspanyol askeri va- lisi genaral Munoz Grande, Sir Samuel Haor ile, pazartesi günü Ce- belüttarık valiliği konağında veri- lecek bir öğle yemeğfinde buluşa- caktır: * Buüdapeşte, 13 (ALA.) — Macar ajansı bildiriyor: Macar - Romen ih- tilâfT, evvelce bildirilmiş olduğu gibi, yeniden Viyana hakemlerine verilmiş tir. Dost mihver devletlerine — karşı olan İtimadın bâariz bir nlşanösini güs- tarmek Ulzera, Macar hükümetl — Ro- manyadaki Macar halkınm şikâyetle- rinin Macar basınında münakaşa edil memesi için talimat vermiştir. - " Madrit, 18 — (ALA.) — Stefani a- jJanamdan. Dün Madritte — Kardinal Albornoz cemiyetinin — merkezini ve siyaki tetkikler enslitülerini ziyaret ve bilhassa İtalyan kolonis! tarafın" dan tertip edilen kabul resmine işti- rak etmiş olan — mareşal döü Bono, bu sabah Sevile hareket etmiştir. Se- vilde mareşal şerefine tezahürat icrası için hazırlıklar yapılmıştır. * Marsilya, 18 (A.A.) — Havas bildiriyor! Ecnebi babadan — doğmuş memurlar hakkında 17 temmuüuz ve l14 temmuz ve 14 ağfustos 1940 tarihlerin de çıkan kararnameler — Trmücibince Marsilyada 453 memurla 25 yardımcı memur mustafi addedilmişlerdir. * Kıbrıs, 13 (ALA y — Kıbrısta tah- rikât olduğuna ve tahribat yapıldığı- na dair İtalyan kaynaklarından içıka- rılan baberler resmen tekzip olunmak tadır. * Lizbon, 13 (ALA.) — Portekizi rejsicumhuru dün — İngiliz elçisi İte Portodaki İngiliz şirketi — müdürünü Kkabul etmiştir. bilinen şeyin hür bir millet tara- fından nasıl müdafaa edildiğini bize gösteriyorlar. Onların kahra. manca müdafaaları imtihana çeki- len demokrasi kudretinin bir delili Ruzvelt nutkunu “Yaşasın de. | mokrasi,, sözlerile bitirmiştir. Tarih KRAL İVARIN iKTİKÂMI Y ENE ve talân için Sakson'sa, — hillerine çıkan ve orada, ev, lenmemeye karar vermiş olan ba. kire kraliçe Aluf'a üşık olan kral İvar'ın macerasını dinleyin: Kraliçe Aluf bir sabah, deniz uf. kunun üzerinde Danimarka gemi, lerini gördü, ve hemen cengüverle, rini toplıyarak cenge hazır olmala. rını emretli: “Ben sizin önünüzde, elimde kılıç, erkek gibi yürüyece, ğim! Güzel memleketimlzin çayır ve tarlalarmı bu Vikinglere mi bı. rakacağız?” dedi- Memleketin bü. yükleri: “Kraliçe!-- değller, hbizim ne gemilerimiz, ne de çabucak top. yabilccek Aaskerimiz var- Eğer karşı gelirsek bir kalmaymca kılıç. tan geçiriliriz-Hileye baş vuralım, adamlarımızı toplaymcaya kadar Danimarkalıları oyalıyalım!” Kral İvarın gemileri limana gi rince kraliço Aluf adamlar günder. di- Kraliçenin kral misafiri şe, refine sarayında parlak bir ziyalet vermeyo hazırlandığını söylediler. İvar donanmasmı demir üzerinde bıraktı ve ziyafcte gitti. Saofrada kraliçenin yanıma oturdu, ve onu, şimdiye kadar bir eşini görmediği bir güzcllikte buldu: — Bakire kraliçe! dedi- Ba zi, yafet sofrası o kadar muhteşem ki bir düğün sofrasını andırryor:- Mem leketlerimizi dost ve müttelik ya. palım, sen de, bu geceden itibaren benim karım ol! Aluf sarardı; bu sırada - içeriyoe bir ulak girdi. Kraliçe: — Senyör!- İzin ver şu ulağın getirdiği haberi öğreneyim! Dedi. Ulak kraliçenin kulağıma şunları söyledi: — Kraliçe! Adamlarımız köylere farla ve kırlara koştular- Fakat her tarafı bomboş buldular: Bütün köylüler şimale doğru kaçıyorlar Kraliçe de Kral İvara: — Senyör!. dedi- Ben sizin ca, riyenizim- No emrederseniz yerine getirmeye hazırm ! Kral, kraliçenin güzel başmı göğ. sünün üstüne yasladı; ziynfet saat. lerca sürdü: Nihayet kral: — Güzel Alıf» Haydi odamıza gidelim!.. Dedi. Kraliçe, bir çanak — şara; — Odamız bazır senyör!- dedi. Fakat, bir çanak da bu şaraptan i. çin- Bunu gemicilerimiz garktan getirdiler, insanların — vücudundan bütün yorgunlukları alır ve bir er. keği bir bakirenin yanında daima dinç ve gürbüz tutar.» Dedi. Bu şarap arguvan rengin. deydi- İvar içti- Fakat, biraz son. ra, Alafun yatağma girince, derin bir uykuya dalde Bunun üzerine kraliçe, İtarı anadoğması çırıl çıp. lak soydu, saçlarını. ve biyik. larını kesti. Sonra, kendi eliyle do. kuduğu bir kıl çuvala koyup ağzını bağladı. Uşaklarma: — Bu çuvalı Eral İvarım gemisi. ne götürün, soran tayfalara İçin. de çok kıymetli ticaret eşyaları va hediyelikler var, deyin! Diye emir verdi.- - Uşaklar İvarı çuval içinde götür. düler. Bir nlak geldi: — Tepelerin üzerinde hüyük a. teşler yanıyor, uzaktan gürültüler aksediyor- Şatonun önüne bir ta, kım atlılar geldi. Daha bin kişi var. mış, bunlar öncü kuvvetlermiş!- Haberini getirdi. Bunun üzerine Aluf, çok içtikleri için her biri sa, Taym bir tarafımda sızmış olan Da, nimarkalı cengâverleri uyandırdı: — Kalkm çabuk-. Çabuk cenk erleri- Gün doğuyor, kralrmız İvar gemiye gitti, uygun rüzgürla Da. nimarkaya dönmek istiyor- Sakm siz burada kalmayıni- Danimarkalı cengâverler sahile koştular, fakat krallarını göreme, diler. Tayfalar, içinde kıymetli be. diyeler bulunan çuvalı gösterince, açıp baktılar. Bir de ne görsünler: Kral İvar, anadoğması çıplak, iki büklüm çuvalın içinde- Ne saçı var, ne bryığh Kral İvarı zorlukla ken. disine getirdiler. Halini gören kral gazab ile bağırmaya başladı: — Bu hakaretin intikamını der- hal alacağız!- Bu alçak kraliçeyi diri diri yakacağım!..- Bu toapraklar Saksonların kanı İle boyanacak, ce- setlerini kargalar parçalaltacağım !. Fakat, alaca karanlıkta, mızrak, larla silâhlanmış büyük bir ordu. nun kendilerine doğru - ilerlediğini gördüler. Hıncından ve utancından dişlerini gıcışdatan kral, gemileri, nin demirini keserek sahilden sür'. atle açıldı. Sakson atları, göğüsle. rine kadar denize girdiler, köpüklü dalgaların içinde köpük saçarak kiş nediler, fakat Danimarka gemileri. ne yetişemediler- Eral, hakareti unutmadı: Ertesi yıl; yine Sakson sahiline geldi- Fa. .kat bu sefer, bir kayığa binerek va tek basına kürek çekerek gelmişti- Geceleyin, ıssız bir körfeze girdi- Kayığı kumsala çekerek kocaman bir sandık İindirdi. İçinde altın ve gümüş kablar, mücevherler vardı- Sonra, sandığı sırtlanarak oradaki bir ormana girdi; sandığı çalılar arısmda gizledi. Sırtma yırtık di. lenci esvapları giyerek çok uzak olmıyan kasabaya doğru yürümeye başladı. Kraliçenin sarayma gelince, esir uşaklardan birine sordu: — BSöyle- Hanmmmı nasıl göre. bilirim ? dedi. — Benim hanrmmım senin gibi a. damlara çıkmaz: — Ben kötü bir adam değilim- Ev, ev dolaşarak rizlkımı çıkaran bir dilenciyim- Bir şim. diye kadar görülmemiş bir define buldum: Ağzma kadar altm ve gü, müş kablar ve elmaslarla dolu bir sandık« Benim gibi bir dilencide bunları görsoler, hırsız diye yaka. larlar, öldürürler- Bu define şüp. hesiz ki Kraliçe Alufun haklaıdır, diyerek buraya geldim. İvar, kendisine İnandırmak için bir bilezikle, bir gerdanlık verdi-' Esir uşak bunları kraliçeye götür. dü- Kraliçe Alaf, asım takmmı, al. tiın ve elması çok severdi. Bu habe. re çok sevindi ve dilenci İle bera. ber ormana gitli. Aluf sandığa eği. lip de içindekileri yakından göre. yim derken, kral İvar onu kucak. layıverince kayığına götürdü- Alnf boş yere bağırm çırpımıyordu- Fa- kat sesine, denizin uğultusundan başka cevap veren yoktu- İvar adı. nı söyleyince; Aluf: , — BSenyör— dedi- Size evyelce kargı gelmiştim. Fakat bu sefer itaat edeceğim: Bugün söz veriyo. rum ki sizinle evleneceğim ve ne söylerseniz yapacağım. t — Sen benimle oynadım, alay et tin-, Bir hırsız gibi saçımı bryığımı kestin- Ben de buna karşılık se. ninle evlenmiyeceğim- Fakat sen. den, yani Saksonların kraliçesinden zaptedilmiş bir şehirden kaldırıdan bir kız gibi, her arzum için istifade Kral İvar, Alufu çırılçıplak soy. du. Elini ayağını bağlayıp yatırdı: Sekiz gün sekiz gece kayığında tutta. Zaptedilmiş bir şehirden kal, dırıilan bir kız gibi onunla eğlendi- Sonra, onu sahile brrakm kac. tı, gitti. Ahmed Bülend Koçu Yazan: CEK LONDON — Çeviren: MUZAFFER ESEN vurmak iİçin mi? Bu suallere. cevap vermek mümkün değildir. Fakat genç kızın maksadı ne o” lursa olsun son hareketi hepi. mizi hayrete düşürmüştü. Altır güvertenin pölgeli havasından açık güneşin ışığına doğru w çarak ve parlak bir yay çizerek denize düştü. Çocuğu — durdura' cak kadar vakıt bulamadık, © derhal güverteye fırlamış ve al. tınm arkasından denize atıl' muşti. Altınla çocuk havayı aynı zamanda yardılar, Suya aynı A — S LA noktada ve aynı dakikada düş . tüler, deniz altınla çocuğun Ü” zerine kapandı. Gözleri gözlerimizden daha keskin olan öteki çocuklar hay. kırıştılar. hepimiz küpeşteye düştük. Bir rivayet vardır: Kö” pek balıkları avlarmı yutmak için sırtüstü yatarlar. Fakat bu rivayetin doğru olmadığmnı göz. lerimle gördüm. Su içerisinde faciayı gözlerimizden saklamr yacak kadar berrak idi. Koca köpek balığı çenesini bir defa sallamakla zavallr çocuğu ikiye böldü. Güvertede bir mırıltı koştu.. Kimin ağzından çıktığı belli ol. mayan bir mırıldı. Belki bu ses ağzımdan fırlamıştı. Aramızda söze ilk başlayan Mis Garuters oldu. Yüzü bir ölü gibi sapsarı idi. — Ben büunu dum, dedi. Sonra gülmeğe koyuldu, sinir. li bir gülüş. İradesinin bütün kuvvetile kendine hâkim olma- ğa çalışıyordu. Sonra Denitsona daha sonra birer birer bize bak. tı. Gözlerinin rengi soldu, du dakları titredi. Hepimiz bayağı insanlar gibi hiddetlenmiştik. Ve işte o vakıt bir centilmenin ağzından çıkmaz dediğiniz ağ. zımdan fırladı. Mis Garutera bu söze lâkayt kaldı ve Denitson'a dönerek: Aşağı inmek istiyorum, kolu zannetmiyor” el A lll nuzu bana verir misiniz? dedi. Erkek cevap vermedi. Boşlu. ğa dikilen gözlerinin istikameti değişmedi, kirpiklerinden bir tanesi oynamadı. tabakasından bir sigara çıkardı va yaktı, Kap. tan Bentley boğazmı temizledi. ve küpeştenin üzerinden denize tükürdü. İşte bu kadar ve sonra sessizlik. Genç kiz kalktı, döndü ve me. tin adımlar!la merdivenden aşa. ğiya inmeğe başladı. Bir kaç basamak inince sendeledi, bir kenara tutundu ve sonra tekrar etti.,, , Teboar susmuştu. Başımı çe. virdi ve soran bir gözle ufak te fek adama baktı: — Nasıl, dedi. Bu kadına ne isim verebilirsiniz. Kısa boylu adamm sanki bo. gazı tıikanmıştı: — Ne bileyim ki diye mırıl: dandr, (SON)