9 Eylül 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hf Niversite talebe : bı'rlı'ğ—i B E memnuni : okuduğumuza göre içine, Talebe Birliğinin : hm“ü senedenberi de. lü llklar, Üniversite İkmal edilmiş. Bir gö almarak Maarif açıı Merilmiş, birlik de Bu haberi îî:lhmhyomz- €cee ım mekanizmasının S olan bu gençlerin, Yeleri kadar Üniver- Di >, ğ Ünüy £ j Z / n « FEg SEF ğ F ğ ğ?; £ B T Z ler Sosyal Vazif | eleri tam ve anek şekilâe fer- *t Ve temayüllerden hayatma alışkm ve elidir. Kanaati. e.b.:u: İyi kurulmuş; teşekkülleri ma, &dilebilir. İyi idare ııqheıııeırıııı iyi tesbit birliği genç tale- Ve Bös” ne iyi takviyoe e- ğ Sok iyi Mmisallerini UAİ R !ğği Z *î; ? AEİS ğ' T | İT ? l ğ İ TR &£ iPEl :?ğ iş ff B W&wu&ı ne asil lemu taht ve tacını %hb.uyme memleket ve düşmiyecek ka. “:ışnıâı, olan Vah- t Gğr | lerin süngü “Kahro gl ; Va ği TTTT | b ğ Ğ ğ 13 İ e Z ı l 3 E Z Ğ Transılyanyanın işgali hâdisesiz devamediyor Budapeşte, 8 (A- A:) — Macar başkumandanlığınm neşrettiği bir resmi tebliğ, Transilvanyanın iş * |* galinin tesbit edilen program mu- cibince dün devam etmiş olduğur nu ve bugün de devam edeceğini bildirmektedir- MACAR BAŞVEKİLİ ALINAN ARAZİDE Budapeşte, 8 (A.A.) — D.N.B. Başvekil Kont Teleki bu sabah Grosswardein'e gelerek askeri ve sivil makamlarla temaslarda bulunmuştur. Başvekil Macaris tana yeni ilhak edilen mmtaka larda seyahatma devam edecek- tir. MACARİSTANA GİDEN ALMANLAR Budapeşte, 8 (A. A.) — Ma. car ajansı bildiriyor: Alman kıtaatınım Macaristan' dan geçtikleri ve bu kıtaatın Romanya hakkımda hüsusi ni- yetleri bulunduğuna dair yaban. ci gazetelerde intişar eden ve radyolarda verilen haberlere is tinat eden en inanılmıyacak şa> yialar hakkımda resmi mahfiller Besarabyadan tahliye ediecek 90,000 - Almanın —Almanyaya nakilleriyle alâkadar olarak Ma- car hükümetinin müsaadesiyle Alman iş bürosu memurlarının Macaristanda seyahat etmekte olduklarını bildirmişlerdir. Bundan başka Macar hükü. meti nazi partisi teşkilâtına mensup bazı üniforma giymiş memurlara da bazı Tuna liman” larımda bu mülteçilere ait nak liyat, iaşe vesaire işlerini tan. zim etmek müsaadesini vermiş- tir. Bunun haricinde kalan haber” lerin hepsi hayal mahsulüdür, e— —— Maöam ve hizmet otomobilleri Nakil vasıtaları kantınunun hü. kümletine nazaran satın alımacak olan makam ve hizmet otomobilleri hin nvi ve tipleri döndü geçmiye cektir. Bu maksatla Maliye vekâ- leti müsteşar muavininin reisliğin. de alâkadar vekâlet mümessillerin. den mürekkep bir komisyon bu tipleri tayin ve tesbit etmek üzere çalışmalarına başlamıştır. etmişlerdi. Bu *misaller, daha da uzatılabilir. Zamanında büyük bir ileri hamle olan bu hâdiseler sa- dece İnsiyaki olarak doğmamışlar- dır- Ö zamanki talebe birliklerinin bu işlerde çok büyük tesiri olmuş. tur. Bu itibarla bu teşekkül ve ha. reketler herhalde o zamanki genç- Hğin inalâpçı şuuru üzerinde kuv” vetle müessir olabilmişler demek- tir. Şimdiki talehe birliği de ze- min ve zamana müsalt ve şimdi ö. nümüzde duran memleket mesele. leri karşısında ayni kabiliyeti gös- terebilirse ne mutlu!-- * Suat Derviş Huriye hanrm deli divaneye dönmüştü. Ağlamaktan sesi kı- sılmış, gözleri gişmişti. Bu hal lerinde bile, karı koca kabahati biribirlerine atıyorlar, boş yere kavga edip ağır ağır lâflar söyliyerek zaten kırık olan gö nüllerini büsbütün kırıyorlardı. Ölümde ağlatıcı, sızlatıcı, Takat sonunda teskin edici bir şey var. dır. Ümitsizlik te bazan bir te- sellidir. Fakat bunlarmki öylesi değildi. Halil efendi kaç defa, kızı için, keşki ölseydi de ölüsü nü kendi elimle gömseydim, diye acı temennilerde bulundu. Bütün bu sözler, bütün bu te. menniler, hakikatte boş şeyler” di. Bir baba evlâdı için her geyi kabul edebilir, fakat ölümü, a8. lâ!.. Üstelik Halil efendi, kızr nr, her babanınkinden fazla, da- ha başka, daha marazi bir hisle seviyordu. Ne olursa olsun, on” dan ilelebet ayrılmağa gönlü bir türlü razı olamıyordu. Nefsi: le uzün uzadıya mücadeleden sonra, nihayet kızını arayıp bul- mağa karar verdi. Bir sabah er- kenden Azizi şoför Hidayetin. ingiliz tayyareleri * Adisababa - Cibuti Demiryolunu muvaffakiyetle bombardıman ettiler Kâahire, 8 (A- A.) — Resmen bildirildiğine göre, İngiliz hava kuvvetlerine mensup bombardıman tayyareleri, dün, Cibuti .. Addis - Abeba demiryoluna muvaffakıyetli hücumlar yapmışlardır. Addis * A- beba'nm 135 kilometre garkında Avaş köprüşü üzerine dört tam isa- bet kaydedilmiştir. İngiliz Somalisinde Hargeisa'ya da hücum edilmiş ve burada tel- siz istasyonu ile Avrupalırların sa. kin bulunduğu mahalleye bomba - lar atılmıştır. Eritrede Harmil adasımda aske- ri binalara hasar ika edilmiştir. İngiliz tayyarelerinin hepsi, bu hareketlerinden üslerine salimen dönmüştür. Aden'e hücum eden iki düşman bombardıman tayyaresi, avcıları - mız tarafından hasara uğratılmış- tır. Berberada yere inen bir Savoia T9 tayyaresi bomba ile tahrip e. dilmiştir. 5 Eylül akşamı, düşman pike bombardrman tayyareleri, Maltaya lğücum etmişlendir. Telefat yak - ur. PORT . SUDAN LİMANI BOMBALANDI /— Kahire, 8 (A- A.) — Resmi teb Dün gece, düşman tayyareleri Port - Sudan üzerinde uçmuşlardır. Hasar azdır. Bir kişi ölmüştür. Diğer cephelerde kayda değer bir şey yoktur. * Bucnos - Aires 8 (ALA.) — Asun- cion'dan gelen bir habere göre, Para- guay Trelsicumhuru general Hetigar- ribla, bir tayyare kazası neticesinde ölmüştür. * Helsinki, 8 (A.A.) — Reisicum- hur Kallio'nun vefatı haberi, dün ak- şam henüz resmen teyit — edilmemiz bulunuyordu. * Bolgrad, 8 (AMA ) — D.NEB. bil- diriyor: Yugoslavyada Alman — urkı şefi ve Alman kültür birliği reiai Jan- koya, başvekil Tsetkoviçin teklifi ü: zerine, Yugoslav taç salip nişanı ve mesai arkadaşlarma da müuhtelif nl- şganlar verilmiştir . * Stokholm, 8 (AA.) — D.NB, bildiriyor: Hariciye nezaretinin — bir tebliğine nazaran, Moskovada dün İs- veçle Sovyetler arasmda bir ticaret mübâüdele anlaşması, bir tediye anlaş mast ve bir mali anlaşma imza edil- miştir. İsveç, Sövyetlere vagon teker lekleri, birinci neviden çelik, bilyalı tekerlek vesair âletler verecek, Sovyet ler de yağlir mahsüller, hububat, kürk | manganez vesaire ihraç edecektir. Cenubt Dobruca anlaşmasının şartları neşredildi Bulgaristan 450 milyar ley tazminat verecek Sofya, 8 (A. A.) — Bulgar ajansı bildiriyor: Kraiova anlaşmasma teyvfi - kan Romanya 1912 hudutları dahilinde Cenubi Dobrucanm tamammı terketmektedir. Anlaşmanm geraiti şunlardır: 1 — Anlaşma tasdik edilir e dilmez Bulgar askeri komisyon" ları Romen komisyonlariyle iş. birliği yaparak mahallinde yeni hududu &rhhatla tayin edecek- lerdir. 2 — Sivil makamlar mümes. silleri 15 eylülde Dobrucaya gi" derek devlete ait ve umumi bi. naları işgal edeceklerdir. 3 — 20 eylül sabahı saat 9 da Bulgar kıtaatı hududu geçe- rek 10 gün zarfımda Cenubi Dobrucayı işgal edeceklerdir. . 4 — Anlaşmanm tasdikini ta> kip eden üç ay zarfında Cenubi Dobrucadaki Romen ve Şimali Dobrucadaki Bulgar ahalinin Mecburi mübadelesi yapılacak" tır. - 5 — İki memleketin sair mın. takalarındaki ahalinin mübade- lesinin bir «sene zarfmda yapıl ması ihtiyari olacaktır. 6 — Bulgar devleti 450 milyar leva muadili bir meblâğı ley ola. rak Romen hükümetine vermeği taahhüt eder. Bu para binaların, emlâkin ve hususi alacakların kıy- met farkı olarak tediye edilecek ve malt mahiyette bütün — iddiaları karşılryacaktır. 7 — Romen devleti, şimali ve cenubt Dobruca Bulgarlarma vu. kubulacak müsaderelerden dolayı tazminat vemmeği taahhüt eder. Müuhtelit komisyotlar, lüzumu kadar talt komisyonların yardımı vile anlaşmadan doğabilecek bütün meseleleri halletmekle mükellef o- lacaklardır. Bir damacana terkos suyunun Halis menba suyu olabilmesi için | kuruş kâti! Son zamanlarda kurşun mühürsüz | damacana ve tenekeler içinde maden suları satılması çoğaldığı bildirilmek tedir. Bilhassa Üsküdar ve Kadıköy tarafında olan bu gibl vakalar üzerine alâkadarlar tedbirler almışlardır. Sucular cemiyeti reiai, membalar- daki mMemurların kırkar paraya mü- hkür dağıttıklarını ve bunlarnı alan su cuların terkos suyuyla dolu- damaca- nalara bile koymalarma mani bulun madığını söylemiş, daha sıkı bir kon: trol yapılmadıkça İstanbulun — hileli su içmekten kurtulamıyacağını bildir- miştir. İRİNÇ, bilirsiniz. Asyalı kar , vimler için gıdanm esası- dır. Onlarda pirinç ekmeğin yerini tutar: Bizim de pirinç pilâvma çokça rağbet göstermemiz ırkımı- zım kökü Asyada olmasındandır. Fakat bizim yediğimiz pilâv sade yağla pişer- Asyada yaşıyan ka. vimlerden bazıları meselâ Japon. lar ve Çinliler — pirinci — sade suda haşlıyarak avuç avuc yar hut haşlanmış — pirinç kabımım üstüne — yüzü — koyun — yatıp küçük bir değnekle pirinç tancle- rini ağızlarma — yollıyarak yerler- Onların böyle pirinç yediklerini görmek haylice gülünç bir seydir. Bu kavimler eski zamanlarda pi- rinçlerinin kabuklarımı çıkarmadan yerlerdi:. Sonra Avrupa medeniye- ti onlara kadar varmca gene pirinç yemekten vazgeçmediler: fakat ki. barlaştılar; pirinç kabuklu olunca esmer olduğundan onun kabukla., rınr temizleterek beyaz pirinç ye- meğe başladılar: Pirinç kabuğun- dan çıkıp kar — gibi beyaz olunca lezzeti de arttı. Eski Asyalrlar kar buklu pirince lezzet vermek icin pirince haşlanmış balık kurusu ya- hut kuş yumurtası kattıldarı hal, de yarı medeni olanlar beyaz pi, rinci kâfi derecede lezzetli bulunca Rrtık ona başka bir şey katmaktan da vazgeçtiler: Ancak' cetlerinin âdetlerini değiş- tirmeleri onlar için - bilhassa bu işte en ileri giderek pirincin en ber yazlarmı yemeyi büyük kibarlık Ssayan - daponlar için büyük bir felâkete sebep oldu: Kabukları ay. rılmış pirinç yiyen halk arasmda Beriberi diye dehşetli bir hastalık meydana çıktı: Hastalığın en hafif şekline tutulanlar bile ayakta du - ramaz bir hale geliyorlardı. Ayak- larmın altmdaki toprak çekiliyor” muş gibi gelir, dizleri bükülür, bacakları titrerdi... Daha ileri dere- celerine tutulanlar — şişerler, mef- lüç kalırlar, sesleri kısılır ve da. ha türlü türlü, hepsi de pek acr alâmetlerden sonra giderlerdi. D Bu hastalık, beyaz pirinç yiyen memleketlerde, bilhassa Japonyada uzun uzun senelerce sürdü. Halk Beriberi salgınmdan kırılıyor, has. talığın devası bulunamıyordu- Japonyalı hekimler , cedlerinin âdetlerini hatırlamış — olacaklar - beyaz pirince biraz et lokması ilâ- ve etmekle bu — hastalığın önünü biraz almışlar, fakat onu büsbütün söndürememişlerdi.. Sonra iki İn- gilz hekimi - tabii Asyadaki müs, temlekelerde - mahpuslardan bazı - larına sadece beyaz pirinç. bazıla- rıma da sade esmer, yahut pirincin kepeğile karışık beyaz yedirerek hastalığın sebebi pirincin kabukla. rmı yememek olduğunu meydana crkardılar.- Daha sonra Hollandalı bir hekim tavuklar üzerinde de tecrübe yaparak meseleyi büshü- tün halletti. Pirinç kabuğunun hikâyesi daha büyük ve daha geniş hir keşfe de sebeb oldu- Pirincin kabuğunda ka- lan vo eksikliği dehşetli bir has- talık veren şeyin B vitamini oldu- ğu anlaşıldı Pirinç esasen vitamin ve maden cihetinden pek de zengin bir gıda değildir. Kabuğu ayrılmadan tek , mil pirineçte ancak yüzde 100 BIİ vitamini vardır- Pirinç kabuğundan ayrıldıkça bu nispet yüzde 5, yüz” de 25 ölçüye kadar iner. Bizlm gi- bi milâttan önce e&t ve sebze yiyen- ler için bunun ehemmiyeti yok - tur, pirinç büsbütün beyaz olsa da etle sebzeler vitamin eksikliğini tamamlar- Fakat sade pirinçle ge. çinenler, pirincin kabuğunu ayıkla* yımca Bi — vitamininden mahrum kalarak beriberi hastalığıma tutu- lurlar: Pilâvdan başka türlü türlü ye- mekler yeseniz de pilâv için pirin. tİn esmerini, kabukları a e mış olanmı tercih etmelisiniz: B1 vitamini başka — yemeklerle temin edilse de pirinçteki vitaminden ni- çin mahraum kalmalı? Sinirlerin sağlığını temin eden o vitamindir. G A 200 bin Çin askeri Hindiçini hududunda Thoungküng, 8 (A- A.) — D.N. B. bildiriyor: Thounking askeri mahfellerinde öğrenildiğine göre Çin —merkez | ordusunun en mükemmel fırkaları bir müddettenberi Hindiçint hudur dunda tahşit edilmiş bulunmakta- dır: General Partsehung da haliha- zirda orada bulunmaktadır: Bura . daki Çin kuyvetleri en aşağı 200 bin kişi tahmin edilmektedir: TEKZİP Chungking, 8 (A- A-) — Çin a5- kerlerinin hududu geçerek Hindi” çini kuvvetlerile çarpıştıkları hak- kında Vişiden verilen haberlerin tamamen asılsız olduğu bildiril- mektedir: Ruzvelt tenkitlere cevap veriyor 50 destroyer meselesi gizli tutulmuş değildir . Vaşinglon, 8 (A.A,) — Ameri- kan destroyerlerinin —mübâdelesi hakkında hakikati söylemediğini iddia edenler tarafından marüz kaldığı tenkitlere karşı Ruzvelt be. yanatta bulunarak bahsi geçen mübadelenin muhtelif gazeteciler toplantısında haber verildiğini bil- direrek demiştir ki: '— Bütün resmi vesikalar neşre dilince, tenkitlerin miadından ev. vel yapıldıkları görülecektir. Hari- ciye nezaretinin bu vesikaları on sene sonra neşretmek kararında ol- duğunu zannediyorum. Toplar ve destroyerlerin esas silâhlarından maada hiç bir techizat anlaşmaya dahil değildir.,, Ruzvelt, Amerika . Kanada müdafaa konseyinin müsait bir tarzda müzakerelerine devam ettiğini ilâve etmistir. : Uzun hikâye i Baba ve kızı Yazan : BEKİR SITKI KUNT evine gönderdi ve — Hidayet “efendinin” yarım gaat kadar “bendehaneyi” teşrif etmesini rica etti. Hidayet sabaha karşı evine döndüğü için, henüz uykudan kalkmamıştı. Karısı, uyandığı zaman hemen — göndereceğini söyledi. Halil efendi, Hidayet için, ma: demki görmüş, nerede olduğunu da elbette bilir, diye düşünüyor. du. En doğru malümatı gene kendisinden alırım, hele bir gel sin, görüşelim, Halil efendiye bir asır kadar uzun gelen bir saatlik bekleme- den sonra, Hidayet geldi, imam elendinin hürmetle elini öptü, göyle edepli edepli bir köşeye oturdu: — Hoca efendi hazretleri, de- di. Bendenizi emretmissiniz, bu. yuürun bir arzunuz mu var? Halil efendi:. — Estafurullalı evlâdım, esta: furullah... dedi. Bir ricada bu- lunacağım, büyük bir ricada... Ve sonra sözlerine, gizli bir dinliyen varmış gibi, alçak bir sesle devam etti: denberi ortada yok, dedi. Bil. mem ki nereye gitti. Bir kazaya uğramasından — korkuyordum, keski öylesi olsaydı. Fakat sen” ” den naklen Osman Ağanın re- fikası bizim refika valdenize bir geyler söylemiş; güya sen Ha ticeyi Beyoğlunda, uygunsuz bir yerde görmüşsün. Bunu senden daha evvel sormağa cesaret e. demedim. Belki doğru çıkar di ye çok âzap çektim oğlum, na- sıl, sahiden gördün mü, doğru mu bu söylenenler?.. Ağlar gibi dolu gözlerle Hida> yetin gözlerine bakıyor, şofö. rün: — Yok, yalan, böyle şeylerin aslı astarı yok, demesi için ade- tâ yalvarıyordu. Fakat Hidayet, Allahın bildi- ğini kuldan neye saklamalı, di" ye düşünerek, cevap verdi: — Evet, doğru.. Onu pek ya. kından görmeseydim belki yar nılabilirdim. İşittiklerinizin hep” si doğru.. İmam Halil efendi, eli alnın. da, gözleri kapalı, şiddetli bir sancı çekiyormuş gibi, yüzü mütekallis, Hidayeti dinliyor, yahut artık hiç bir şey - istemi: yordu. Biraz süküttan sönra, Hidayet, yapmacık bir hayret içinde, sözlerine devam etti: — Fakat anlıyamadım, dedi, kahveci Osman bunu nereden haber almiış!. Tuhaf şey doğrur su.. Ben bunu yalnız refika ca. riyenize söylemiştim, acaba bir yerde ağzından mı kaçırdı dersi” niz, kim bilir. Böyle şey elâler me gsöylenir mi hic.. Hele bir eve döneyim de, ona ben göste. ririm!.. ş Halil efendi, uykudan uyanır gibi, göz kapaklarını ağır ağır kıpırdattı: — Evet, bunu hiç kimse işit- memeliydi, dedi, her neyse, Al- lah kimsenin başma getirmesin, çok güç şey... Sözün arkasını kesmeden, gu. nu söyliyeyim de kurtulayım der gibi, aceleyle: — Ben Haticeyi arayıp bul mağa karar verdim, diye ilâve etti, sen ne dersin buna oğul”.. Fikrim doğru mu?.. Efendim ?.. Hidayet, intikam sırasını ele geçiren bir eski düşmanın en zalim darbelerini indirirken du” yabileceği hain zevk içindeydi: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: