ELA a e RA R RAZİRAN — 1940 Öz Ke rum getirdiği zenginlik: a Memnun olabilir? Ma ni ikinci defa kaybetti bu tm. Bana (o birdenbire #vet omuzlarıma yükle b Ve karanlık (oObit yük İri her silerk gönde Him, dedim, ıklarla ağlamağa © başla im kimbilir hakkında iü, Canı sıkıldığı halin NAKLEDEN: BURHAN BURÇAK —) ve —iö— 16 MART Kerim bugün elinde bir sürü pa- Hem size düşen bir mirasa be - 4 men kavuşmak hiç de fena bir şey değil... — Bay Celâle, Bayan Rabıaya ayırdığım 'maağtan < bahsettiniz mi? — Tabii, ler Si uğraşacak bi mast, hemen bir imza ile kurtul ti İ mast ne iyi şey... ri girer ettim: Ka m bunu pi girerek ya “ret yavrum, dedi. bedi uykusunu uyuyan ia çok sakin, hattâ gü- Yüzünün muntazam çiz” weşmişti, Uzun, beyaz ve ti heykele benziyordu- Vire gözümün önünde © e yaz raralları arasın” Uyuyordu. Odada iki ka. AŞ Mi çök yorgun hissediyor» Kime, noter muharririne Mesi için yalvardım, ar © tâkırdısı dinleyecek ne e kuvvetim vardı. Nu- © Alıyama kadar yanım - © Dana şımdi gitti onu yorum VE an şuk Sewi 3 bana hak veriyor. Baya: ia bir hemşiresi, bir kizi e Son hizmetinde bulun - *um, Hattâ bana Ke * ilm ediyor. İlk gec Slirann ölüsü yarında ii beraber oturduk. İ- * çok yorgundum, uyu “i sonra bizin yerimize Dekiiyeceklerdi. beni çocuk gibi olomo A Odama kadar kucağın Bin cenaze merasiminde zi bile yalnız birak bakmadığı dakikalaı bitap düşüncesinin ve beraber olduğu. rd. Dönüşte kolu © beni teselli etti. Banu İren ç ken Şülüşü bâlâ ge ağn, hiç haliniz yoh kn içyan En aşağı o: İyi muamele ediyor. Pek muleessir görü * Acaba mek. İY mi var? a erim; Tamamiyle Görelü Ha.buki beraber iy sladığımızda Janiberi büs M8 Bu değişikliğin hep eldiğini anlıyamiyo - m ai benim Kerimim, , dostum... Berutta. aksi ve dargın görü - Soy ki Kerim, küçük Fe- e tüy, 4 Yeniden buldum. z “Benim nazarımda , ni demiş - Şündi çok sinirli... Her iyor. Heyat ne akıl VS Müğ'ik şey yarab — Okumadan imza etmek na sil olur? Deste deste lar ma *anin üzerinde duruyordu. — Benim bu kadar paraya ih - tiyacım yok. Hayatımızı başka türlü tanzim etmeliyiz, dedim, — Hayatımızı mı? Fakat mira- «a konan ben değilim &i,- — Ben demek siz demek Kerim. Bu servete kKavuştuğuma yalın bir şey için sevinmiştim, a da., —Odane — Size yük olmıyacağım için. Siz bana çok iyilik ettiniz Kerim. Hiç düşünmeden söylediğim bu sözler Kerimi kızdırmıştı. Omuz- larını silkerek cevap vermeden ya. m masasma oturdu: Yanıma git * 4m, — Kerim sizi müteessir mi et- tim? — Evet. Pek çok, — Ne kadar ü Ağıtlarını karıştırıyor « — Kerim... Bilmiyorum, anla - mıyorum, fakat bana öyle geliyor ki, siz bu haldön hiç memnun ol - madmız, bilâkis kızdınız... İster - seniz bu parayı kabul etmiyeyim. Ben zengin olmak hevesinde deği- tm Hem #nadem ki siz zengin o mak istemiyorsunuz... Kerim birdenbire bana döndü. Müteheyyiç yüzünü ellerim ara - sıdna saklıyarak önümde eğildi du daklarının titrediğini hissettim Sonra kalktı ve tebessüme çalışa - rak; . — Hayır, benim sevgili yav - rucuğum! dedi, Bu mirası reddet « menizi katiyen istemem. Hiç bir Kadın zevcinin rızası olmadan bur nu yapamaz. Şimdi belki zengin olmak istemezsiniz. Çünkü birden bire oldu. Hassas olduğunuz için fazla müteessir oldunuz, Fakat ya. türlü düşünürsünüz. Zenginliğe insan pek çabuk alışır. Siz zengin olmak, debdebe ve ihti şam için yaşamak ve mesut olmak için yaradılmışsınız. Hem başka bir şey var, buna gerek siz gerek ben, boyun eğmeğe mecburuz. Ma* nevi anneniz bana bir hafta evvel servetinin size kalmasını arzu eti. Eini söylemişti. Hayatta iken bunu ya pamadı. Vasiyetnamesini kabul e derseniz manevi annenizin ruhunu da sevindirmiş olursunuz. Buna. bunun için mecbursuhuz. Ben bi- vaz böyle şeylere dikkat ederim» — Benim şimdi de istikbalim temin edilmişti. — Evet haklısınız, yavrum. Fa kat birçok şeylere ihtiyacınız var. Ben biliyorum. Çünkü benim yal- nız maaşım var, Şayet bana bir şey olacak olursa diye kendimi sigorta da yapmıştım; fakat... “T-ram var) HABER — Akşam Postas Yazan: Kenan Hulüsi Muhtar arkasını döndü. Küçük iki odalı evde yarım sa. at içinde ne varsa Gışarı çıkardı - lar, Muhtar onların hepsini sa * ma.ığa kilitledi. “Sonra gelip ya zarız!” dedi, 4 turan evvel Iş laza etmeyi müş kız"bunu anlanıyo: ra, târla kapısı mühürienirken ka dın hıçkırdı ve yere düştü- Ertesi günü yedi kişilik bir jan darma müirezesi aman elmeyen eşkıyaarın ailelerini vilâyete gö üzmek üzere yola çıkıyordu. Jandaz. kumandan, watız yapmak tste anlık odasında Kalecik ve Ar. mulludan gelen öküz arabaları, ka dınlar, çocuk ve ibtiyariarla dol - MuğtU. Muhtar: Gümüşü araba ile iletelim, diyordu. Vilâyet neresi kil, Vilâyet Akvirandan araba İle iki gün ötedeydi. Yarın akşam Ar- mutluya varacak olurlarsa gecey! orada geçirecekler; sabahleyin bel ki de yo'da bulacakları bir arabe ile ikindiye doğru vilâyette ola - cakiardı, Kalilede Erzurum köylerinder, geturneu bir mtıyarla hiaiikten iu yuk dama vardi Januarma ku - mandan dır arduk Kalavduyı da * gılmak istedi; sonra vazgeçti; — “Hadi uğurlar olsun!” dedı, Muh tara döndü; ve başını salladı. Bu- nunla beraber muntar kafileyi bi- râkmadı; Akvirandan dışarıya, bir kurşun atımı öteye kdar çıkarıp götürdü. Demirciköy Akvirandan yel saallir. Düz.bir yürüyüşle ikimüyi ina ur dı, Munüu yola çünadan evv& — “Undan otesi kolay! Hakikaten Der 1 yalında yapılmış ölr kanyon yolu vardı Bununla beraber, jJandarmala: garip adamlardı, ikide bi: — “Gümüş, kız! diyorlardı. Hele o. turalım bir; hele bir dinlenelim!” Halbuki Ömerin karısı uçup git mek istiyoruu. Adeta biroenoire atıtamid hu«ümet kapısının Us - tüne sokuvumes; sona Umerii Dir eşkiya uuryacığını birer bi Tez arma, beki GE DIE Güdas açılışmca uepsni söylemek... Ger çı muhtarla şandasma kumada . nina bütün düşündükrenm anat tuştu. Fakat bir de hükümete söy inek ıstıyordu. Oniata dinlete medıği şeyicr kara taşlı bir tarla yo'u gıbı boğazından göğsünün çine kada imip yurumuştu. Sen DI yö, Adeta gönennden bol bU yağla büt yağın, bu çakıl dö şel yolu Mükâni yok enup düze lemiyecek, onu üzerinde yürür bi» hale getiremiyecekti. Gümüş jandarmalara karşı ilk dakikalar sesini çıkazmadı. Dedik lerini yapı; ve uysal bir inek gi- bi Je itaat etti, Çavuş ikide Di yanma kadar sokuluyor: — Gümüş, diyordu; kız! Dilini mi Yuttun sen Sabahtanberi dut yemiş bülbül oldun gitti? Bir defasında Gümüş geriye doğru jandarmanm karnına bir dipçik gibi dirseği ile vurdu. Ça - uş iki kat olmuştu: — Vay anam vay, vay domuz vay, Silâhmı birdenbire yere attı: — Kız gâvur kız; diye ilerledi; eşkiya karısı kız! Hele bir hükü - mete varalım, Halbuki jandamalarm maksadı “| başkaydı. Çavuş geceyi Demirci hanında geçirmeğe hiç de taraftar gözükmüyordu: — Keklik ele bir defa geçer, di yordu. Hepimiz #raya bineceğiz kahpeye.. Hattâ arla çocuk. ları Demirdiye götürüp bıraktık tan sonra oradan çadır bile getir - Nitekim, suya gi ri zaman, çavuş terli gömleği üzerine geçir diği silâhımı çıkardı; yere fırlattı: — Hele bir otural bir dinlenelim artıkt, ri akşam inmek e çiçeklere uzayıp gidiyordu. Gümüş birdenbire geriye, çavu- şa döndü: — Nidecekmişiz oturup! dedi; Demirciye ne kadar kaldı ki?.. Çavuş: — Vay gâvurun kızı vay, diye atıldı; altı saat kanter içinde yü rü; sonra da İğribel suyundan iç - meden git ha... Hadi var; sen gi * deceksen işte Demirci köy!., Çavuş bunu lâ! olsun diye söy lemişti. Fakat Gümüş birdenbire davrandı. Karaormandan, azgın kış günleri, bir kar tipisi getiren bir fırtıma gibi, yola kendini bıra- keverdi, Çavuş: — Tut hele onbaşı, tut! diye a. yağa kalktı ve kendisi de ilerledi: — Amanın, bu karı değil it azma- nı. Vay anam, çete kurşunu gibi zerihe ip alıp boylu boyunca yola düşürmek istediler. Sonra onbaşı bundan vazgeçti: — “Kahpe ge - ceyi haram eder bize!” dedi, Bu- nunla beraber, iki dakika içinde İğribel suyunu geride bırakmış » lardı. Yalnız tepede çavuşun sesini işidiyorlardı: — Çizmeleri çıkarın, çizmeleri çıkarın! Çavuş, çocukken peşine kurtlar düştüğü zaman böyle yapar, çıp- lak ayakla kaçıp kurtulurdu, On - Yaşı yolun kenarında demir kum duraları bir tarafa attı; ve ayakla- rında garip bir hafiflik duydu. Bir domuz avında olduğu kadar burun delikleri kabarıp iniyor: — Kahpenin kızı, diyordu; bir #le geçirirsem, bir ele geçirirsem!. Onbaşı çizmeleri çıkardıktan bir iki dakika sonra Gümüşü bir yol kenarında bastırıverdi. Kadının ©- tekleri bir çite takılır gibi ka'ın parmaklarına geçti, Biraz yırtıldı. Hemen kurtulmak isteyince O - muzlarından beline kadar koptu. Yere düştü. Burunla beraber Gü müş bu sefer de yerden kımılda - mıyor; acaip bir taş gibi, yahut bir kütük gibi iki kat olmuş, im- kânı yok hareket etmiyordu. On- başı evvelâ üzerine çıktı, İki diz. lerile omuslarıma basıp başımı yer den kaldırmak istedi, Sonra, bir - denbire omuzbaşlarının yırtık ol- duğunu farkedince bundan vaz- geçti; ve ıslak dilinin garip bir iş tiraki'e dişlerini kadının etine ba” tırdı. Onu bacaklarınm arasına aldı. Çavuş arkadan yetişmiştiz — Varın gidin; çadırları getirin Demizciden, dedi. (Devamı var) Casıl medenileş'im ? BIR ZENCİNİN HAKİKİ MACERASI Garbi Afrikada Kerangoro kot'ası helkındanım. Bundan İki ây evveline gelinceye kadar ha ve y güne zovkun, ear Herkesin hissesine birşey düştü. Ben de, memlekette az çok lisan bilir takımdan olduğum için, bir sandık dolusu gazete aldım. Ar * tiz bütün gün yüzükoyun yatıp ga zete okuyordum. Ama okunmaya cak gibi de in gazete- | Avrupa artık va zife olmuş. Daha neler de neler!. Bu sözler dikkatimi çekti. Ben doğrusu bunlarm hiç farkında değildim. Kendi kendime: “Er bet te bu adamlarm bir bildikleri var.” diye düşündüm. Muhtelif memlekcilerde çıkan bütün bu gazeteler, bizim * tövbe! Tövbe! - Vahşi olduğumuzu tasdikte bir oldukları halde yalnız bir noktada i ni i vahşetten kur tarvak, bu milyonlarca insan sü rüsünü saadete kavuşturmak $8- relini aralarında pay edemiyor lardı, Avrupa lisanlarına vuku fum az değildir, Ancak, “Tüfenk, top, müstemleke - krtaatı..” Gibi sız gık tekrarlanan birkaç keli menin, bu insanca maksatla ne münasebeti olduğunu sayıp değil ya Pek iyi anlamadım. Fâkat her ne olursa olsun, o kuduğum gâzcteler zihnimi ada mâkıllı çelmişti, Artık “Karan- goro” da'yaşamanın benim için mümkün «lamayacağını anladım. On bir zevcemle terkidiyar edip Avrupaya muhacerete karar ver dim. ki Hâfte sonra ailece (Mar abii gördük, ğe hayır sahibi bir adam bize bir pensiyon da temamiyle ire Sokağa çıkıp biraz kahve pudram almak rasiyle yemek yaparlar. dükkânlara girip çıktım. Aradı dım şeyi bulmak mümkün olma 23 Kadınların buna çanları sıkıl — Pudrasız halk içine nasıl çıkacağız? Alem bize bakacak!. Diye üzüldüler. Hakikaten de ğru çıktı. Bar dedikleri yere miz zaman herkes bize ba o" run son modâs iriştik, Bu da Pari- modasiyle hemen hemen bir gibiydi. Asi tuhafı, bardz bizim taraftan pek çok kişi vardı Bilhassa saz takımı bizim hemşe rilerden müteşekkildi. Çaldıkları hep bizim havalardı. Beyazlar da tıpkı bizim memleketin oyunla tını oynayordu. Bu beklenmeyen hal karşısında kanımız kaynadı Ailece oyyna kalktık, Bütün bar halin etrafımıza toplandı bir kaç gaat bir curcunadır gitti!, Bardan çıktıktan sonra on zev cemile birlikte otobüse binip pan. siyona döndük. Bu aralık can sı kıcı bir vak'a oldu. Zevcelerim den birini bardan çıkarken kala balıkta kaybetmiştim. Ertesi günü efradından biri ek- silen ailemle birlikte Parisi ziya rete çıktık, Konkorya meydanm da Dikilitaşı seyre dalmıştık. Bir aralık yanımıza bir zabıta memu” ru sokulup dağılmamızı söyledi. — Kadınlar benden! dedim. —Dakaiyi ya! diye cevap verdi. Beş kişiden fazla kimsenin bir arada toplanması yasaktır. Şayst dağılmazsanız zabıta etnri- me muhalefet maddesinden dolayı hakkınızda zabıtvarakası Otanzi ğ bur olacağım. Buna ca' ı. Bir aile efradmı da i ; ceza aldılar. Pamsiyo' man ne görsem Zevcelerimin adedi yim kalabalığı yarıp çıkar" ken birini daha kaybetmiştim. Ertesi gün Paris civarın: iyice gezebilmek için bir otomobil sz- ten aldım. Hep beraber hareket ettik, Se: ıklo caddesinde seksen tie ilerliyorduk. i kıyafetinde dan geçtik. O adına koşmak için otomobili durdurdum. Halbuki adamın mak sadı başkaymış. Nizami sür'ati tecavüz ettiğimiz için o da bir za" bıtvarakası tanzim etti. Fazla o larak çalınımış mal diye otomobi- imi hacze kalktı. Zevcelerimle birlikte iki gün Senklo Jandar" ma dairesinde yattık, Bir daha böyle bir üzüntülerle karşılaşmamak için otomobili © rada biraktık. Parise tramvayla döndük, Memleket doğrusu çok hoşuma gitmişti, İnsan her istedi ğini serbestçe yapabiliyordu. Yal. nız icabettikçe: “Öyle yapma, böyle yap!” diyorlardı. Bundan tabii de ne olabilirdi. Akşam sofradan iki tabak kaf dırmağa mecbur olduk. Zevcele* rimden birini daha Senkloda kay betmiş, derisi de tramvayda w nut Onları Eş diğerleri gibi bir da ha dünya göziyle görmek nasip olmadı. Artık Parise yavaş yavaş alış« miğa başlamıştım. Bir gün bir delü takıyorlardı. Biz zen renge bayılırız. Ben kordelâ alıp yaka bu (Lejyon nişanın sahip” bir #lâmetmiş. Be benden ağırca para ce« zası aldılar, Bunlar tabü bep hür riyetin icabatı.. Mesele buna air şabilmekte, Bu sırada zevcelerimden dört beşini daha kaybettim, Nihayet , bir tanesi kaldı. Avru- a insanın kendi karısı olma" mak şartiyle birçok zevceleri ola” bilir.. Son kalan zevcem muhabbet ihtiyacımi tatmine kâfi gelmiyor« du. Ben de Avrupalılarm bu # erine uymak istedim. Yolda şüzel bir kızcağıza tesadüf edin” ce maksadımı kendisine söyledim. Kabul etti, Yalnız resmi bir me“ wur huzurunda bazı merasim İç rasına lüzum olmadığını söyledi. Aynı zamanda paramm yârışını cihaz namiyle elimden aldı. Be" yaz kabileler arasında bir de böy“ le âdet varmış. Fakat ne yalan —"Mamatato! byanet ediyorsun? Demez mi. Bu söz gücüme git“ md. Kendisine olan muhabbetimin baki olduğunu isbat etmek İste” dim. Bu sırada kapı açıldı. Beyaz karım içeri girdi: — “Matafol”,. Şekerim., Bang bi yanet ediyorsun? Dedi, Yanımda tesadüfen kori" dordan geçen bazı adamlar dâ yardı, o Bunlardan biri komiseri, diğerleri de lere miş. Mesele uzadı, Neticede ci baz parası çıktıktan sonra geri kalan servetimi de benden alıp beyaz karıma verdiler. Onun diğer bir erkekle evlen mesine müsaade ettiler. Bu zat karımın izdivaçtan evvel bana takdim ettiği sevimli bir delikan- ydı, Karımın amcazadesi olarak ta" mudığım bu gence karşı büyük bir teveccühü vardı. Zevcemle (Lütfen sayfayı array