da MAYIS — 1940 İLAZON MEYVA TUZ Müferrinh ve midevidir rf si görünce (tebessüm £ kiz kadar sarışın ve penbe 'eride, siyah sizde hüzün len durmuyor. Hattâ yor. © kadın kadar güzel bulup ha #oracaktım, cesaret & Yemekten sonra Kerim Oturdu ve gazete okur sindi, Ben (İllüstrasyon) #arıştırıyor ve oku karı koca yanyana » başları hemen hemen kadar (yakım a Zannıma kalırsa a inn uk de iz M eli kocasının elinde,. pek o çoktanben hükmedecekler, Ka beni sevmediği” h . Ne fena şey Na acırlar da. Kerim ni- yor Şek uzak oturup göze ya in ve genç kadı- BİDİ ta yanına yakla ellerimle (gözlerini titriyerek başmı ini Ne ve nezaketten şü Se taşımıyan şunları zi ia, İvanta da ne? » « çok mu fena? çek kuvvetli kokusu var. Saşırdım, o Birşeymi bi ie Silerp yezsek, “Bu aks yg güzel. N iğ şey giyerim, Gi Yi alır mısınız Kerim Betirdi ve üşümemem İN ihtimam ile giydir arkaya çevire De “Öz söyledim ve tatlı m amman süzerek onun *den müşştik hareketi iş rümümü görenler, i için bizimde Pek lâkayt olmadığı . Kolkola bira tiz kenarına kadar git: kça iye Bu ge hoşuna gitmedi, w İstediğimi söyleyince b im dediğim memnun olmuyor at, zaman ona ln, K versin) deyip oda in daha Karsak Bunu kendisine de Bana; Size bazı pek , p ; dortluğumuza da > DU Sözlere gayriih- İN bir iyi Necip İ ÖR buraya gel- an eviy, NAKLEDEN: BURHAN BURÇAK orum/ menin yezâne arzunuz da olduğu" nu söylediniz. — Ne mükemmel hâfızanız var Kıpkırmızı olmuştum. Gözlerim dolmuştu. Bunları Kerime göster memek için dikkatle etrafıma ba kındım. Kerim, Necip Nadirden bahset- mekle beni müteessir ettiğini anla” dı ve bana yaklaşarak (Ooyavaşça koluma girdi, şunları sordu: — Buradan almak (istediğiniz bir şey yök mu, Ferideciğim? Sert bir setle cevap verdim; — Hayır. Fakat yalan söylüyordum. Ne fis bir küçük mendilde gözüm kal mıştı, Ona gayriihtiyari fazlaca bakmıştım. Hiç bir şey söylemeden Kerim mağazaya girdi o ve küçük bir paketle çıktı, hiçbir şey sorma dım, Fakat güzel mendil artık ca" mekânda görünmüyordu. Yolumuza sessizce devam ettik; bu şehirde ne kadar sevimli ve gü” zel köşeler varmış! Artık (o otele dönmek üzereydik. Birdenbire bu seyahatin hayalimdeki şekli hatı rıma geldi. Vaktile Necip Nadir bana, hâlâ kulağımda kalan sesi ile burasını tasvir etmişti, Bu se yahati onunla beraber (o yapmağı ne kadar düşünmüştüm. Hava çok güzelleşti. Ötede beri" de penbe bulutlar uçuşuyordu. Ke iks ia ai i — Mademki artık yağmur yağ” mıyor, Kerim, dedim. Ne olur bir kaç gün dalia kalsak.. Balayı se yahati için dört gün az değil mi? — Bizimki gibi bir evlenmenin balayı için çok bile. Belki oyarın yağmur yağar. Hem benim İstan bulda görülmesi icap eden çok mü Israr etmedim. Kerimin (o hakkı vardı. Dört gün bizim için çok bik le... Öyle mi? Necibi sevmiyorum Ah Necip niçin bana burasını sev dirdiniz? Tren karanlıkta karanlık ve ten- ha tarlalar arasında (alabildiğine koşuyor. Kerim düşünmeden söyle diklerinden pek çabuk pişman olu" yor. . Sıcak vagon içinde başbaşa otu- rurken karşımda yavaş yavaş eski dostum Kerimin canlandığını gö rüyordum. (Devamı var) Fakat, hocanm cahaletine eklenen cesareti, Feridi ona karşı (bazan ihmalkâr bir siyaset takibine mec- bul kılmıştı. Ferit, hocanın aklına geleni yapar takımdan (ve yobaz ruhlu bir adam olduğunu bildiği i- çin onu şöyle böyle idare ediyor ve bilhassa Vahidettinin ara sıra ilti- fatına mazhar olduğunu öğrenerek aleyhinde bir cereyan © çıkarmak İsrsatını vermiyordu. Damat Ferit, hocaya bazan ziya İetlere davet kartı göndererek onur mağrur ruhunu okşardı, ve: — Onun için bu çoktur bile.. di- yerek alay ederdi. Erzurum kongresinde tespit edi- len maddeler arasında: “Her türlü işgal ve müdahaleyi rumluk ve er menilik teşkili gayesine matuf ola- rak telâkki edeceğimizden müttehi- den müdafaa ve mukavemet esası kabul edilmiştir. Kararını ihtiva eden ikinci madde, aynen değil ise de buna yakım bir şekilde ol mak üzere İngiliz erkânı harbiyesi- ne ihbar edilmişti. . Bilâhare, 10 temmuz 1335 tarp hinde Erzurumda toplanan kongre mukarreratı, 4 eylül 1335 tarihin de Sıvasta toplanan kongre karar" larile “misakı milli,, şöklinde teyit edilince, saray mabafilinde “misakı milli, nin me gibi esasları havi ol duğu hakkında birçok dedikodular cereyan etmeğe başlamıştı, Medisi mebusan azaları tarafın- dan imzalanan aisakı milli sureti bir asabiyet ve heyecan içinde oku- yordu: ; "Zirde vaziülimza Osmanlı mec- lisi mebusan azaları istiklâli dev let ve istikbali milletin o haklı ve devamilt bir sulhe nailiyet için ih- tiyar edebileceği fedakârlığın had diâzamisini mutazammın olan & sastı oâliyeye tamamı riayet mümkünütlemin olduğu ve esaslı mezküre haricinde paykdar bir Os” manlı saltanat ve cemiyetinin de vamı vücudu gayrimümkün bulun” duğunu kabul ve tasdik eylemişler- dir; Madde: 1 — Devleti Osmani" yenin münhasıran Arap ekseriyeti- le meskün olup 30 teşrinievvel 1918 tarihli mütarkenin hini akdinde muhasım orduların işgali altında kalan aksamının mukadderatı aha- linin serbestçe beyan edecekleri 4- raya tevfikar tayin edilmek lâzım geleceğinden mezkür hatı müta BER — Akşam Postam U Inkibaz, hazımsızlık, mide bulantı ve bozukluğunda barsak tembelliğinde, mide ekşilik ve yanmalarında emniyetle kullarnılab'lir. MİDE ve BARSAKLARI temizler alıştırmaz ve yormaz, MAZON isis ve HOROS inarkasma SARAYDAN San Remoya SanRemo'dan AAE ZARA —ğ3 7 teke dahilinde dinen, ırkan ve as len müttehit, yekdiğerine karşı hür meti mütekabile ve fedakârlık his- siyatile mesmun ve hukuku ırkiye ve içtimaiyelerile (o muhitiyelerine tamamile ria »tkâr Osmanlı islâm ekseriyetile meskün bulunan aksa mın heyeti mecmuası (hakikaten riya hükmen hiç bir sebeble tefrik kabul etmez bir küldür. Madde: 2 — Ahalisi ilk serbest kaldıkları zamanda arayi âmmele rile ana vatana iltihak etmiş olan elviyel sülüse için ledelicap tekrar serbestçe arayı âmmeye müracaat edilmesini kabul ederiz. Madde: 3 — Türkiye ( sulhuna talik edilen garbi Trakya vaziyeti hususiyesinin tesbiti de sekenesi- nin kemali hürriyetle beyan ede cekleri âraya tab'an vaki olmalı dır. Madde: 4 — (Merkezi hükümet ve boğazlar hakkındadır.) Madde: 5 — Düveli itilâfiye ile muhasımları ve bazı müşarikleri arasında takarrür eden esasatı ahr diye dairesinde ekalliyetlerin hur kuku, memaliki o mütecaviredeki müslüman ahalinin de aynı hukuk tan istiladeleri emniyesile tarafı mızdan teyit ve temin edilecektir. Madde: 6 — Mili o ve iktisadi inişalatımız dairdimkâna girmek ve daha asri bir idarei muntazama şeklinde tedviri ümura muvaffak olabilmek için her devlet gibi bizim de temini esbabı inkişafatımızda istiklâl ve serbestii tamme mazhar olmamız üssülesas hayat ve bekar mızdır. Bu sebeble siyasi, (adli, malt inkişâlımıza Omani kuyuda muhalifiz. Tahakkuk edecek düyu natımızın şeraiti tesviyesi de bu & sasata mugayir olmıyacaktır. 28 - kânumusani * 336 Vahidettin, altı maddeden İba vet olan misakı milli suretini oku" yarak küplere biniyordu, Masma: üh, ufak bir teselli kendisini mu vakkat bir zaman için sükünet çinde bırakmıştı. O tesellinin ma" hiyeti de şuydu.: İstanbulda gizli bir kumpanya sahte vesika ve ev rak neşir ve tevzii suretile faaliyet gösteriyordu. >< Padişah, misakı millinin esasma kai'di, fakat mad- delerin aynı olduğunda (şüphesi vardı, Geceyarısı seryaverini çağı rarak: “e Şimdi bana verdiğiniz bu ev rakın sahte olmadığına kani misi niz?,, diye sordu. (Devamı var) Harp era O gelince Jertrüd hazırlanmıştı, Belki tekrar gelmemek üzere bir iki gün içinde Paristen ayrılacak © lan Jan'ı görmiye gidecekti. Harp zamanında insan tayyareciyse her an ölümüne yakınlığını akıldân çıkarmamalıdır. O dakikada #okak kapısının zili çalındı. Biraz sonra Jertrüd Bernarın karşısındaydı: — Bonjur Bernar, deği. Sizi Parise hangi rüzgâr attı? Yoksa siz de cepheye mi gidiyorsunu?? — Hayır, çok şükür. Nihayet miyopluğumun bana bir faydası dokundu. Yalniz, ev için bazı şeyler almıya geldim. Yarın tek rar gidiyorum. Size bir bonjur demek için uğramadan gidemez - dim, * — Teşekkür ederim, Bernar. Nezaketinizden çok memnun ol dum, — Görüyorsunuz ya, bir taşra klar da biraz nezaketli olabiliyo- ruz. Bahusus, sizin gibi güzel bir kadınla konuştuğumuz zaman... — Gene O komplimanlarınıza başladınız. — Kompliman mı? Hakikatı söylüyorum. Miyop olduğuma bakmaym. Güzelliğinizi sezecek derecede iyi görebiliyorum. Fa - kat kör de olsaydım, dünyanın en güzel kadın; olduğunuzu başkala rından işitecektim. Jertrüd memnun bir tavırla güldü: — Yeter, yeter!, Başka söyliye" cek bir şeyiniz yok mu? — Çoook! Pek çok. Birincisi: Sizi seviyorum ve zevcem olma- nızı İstiyorum. — Fakat bu yeni bir şey değil ki. Şimdiye kadar kaç kere işit tim... — Lükim vap vermedi Jertrüd dikkatle Bernar'ın yü- züne baktı, Cesur, kuvvetli ka rakter sahibi, dinç ve sempatik bir gençti, Ortada Tan olmasaydı Jertrüd ilk anda Bernar'ın karısı olmayı kabul ederdi. Açık hava onun da hoşuna gidiyordu. Ken disini Bernar'ın köşkünde küçük bir kraliçe gibi tahayyül etmek - ten ne büyük zevk duyardrl. Fa kat Yanla çocukluk yaşındanberi tanısırdı. Jan. onun ilk çocuk ar kadası; onunla evlenmek fikrine © kadar alışmıştı ki baska herhan gi bir bal çaresini imkânsız görü- yordu. Nihayet: bir delasında ce HİTLER YANINDA ph HIZMETCISİ 1DIM. IDIM ANLATAN: HİTLERİN ESKİ HİZMETÇİSİ PAULİNE KOHLER —10— Berhtesgadende nazarı dikkati- mi celbeden şeylerden biri de ha- demelerin, nizamnameye muhalif harekette bulunmamak için 800 derece dikkat etmeleriydi. Haydi ben olsam neyse: By işte yeniydim ve, vezifemde hata etmemek, ka - sup göstermemek için kâfi dere ecde tecrübe sahibi olmıyabilirdim. Fakat senelerdenberi orada çalış- miş olanların bile, birçok hukus- larda, kılı dirk Oyarareasma ihti. mâm göstermeleri, aman baltayı taşa vurmıyayım, sman bir kusur İşlemiyeyim, baştakileri kizdirmi - yayım, diye onların bile büyük bir dikkat #arfetmeleri doğrusu beni ( hayrete düşürüyordu. Şüphesiz, onların (vazifelerinde bü kadar dikkatli olmaları, Berh- amm.) tigadene, oradakilere karşı duy- duğu hürmet ve tazimden ziyade, kendi canlarına verdikleri ehem- miyetten Meri geliyordu. Zira, bili. yorlani: ki, baltayı taşa vurduklar r gün, kendi kafalarına “da balta indiğinin resmiydi. sunlim karşında manalı manalı, hafifçe güldü. Bir müddet süküt ettikten sonra! — Bilmezsin, kardeş, dedi. Bu- ranm kaldeni nizamı ların bile aklı ermez.. İnsan bu: hata işlemek her dakika mümkün. dür. Hepimiz, her gün gerek işle- rimizde, gerek düşüncelerimizde, hükümlerimizde o yanılırış. Fakat, Berhtesgadende yanılmak, Alman- yanm kerhangi bir köşesindeki yanilmaya benzemez. Burada elin kayıp bir yanıldın mi, ayağınm ö- teki dünyaya kaydığınm resmidir. Bir taraftan bu böyle olduğu gibi, diğer taraftan Berhtegadenin nizamnameleri de pek öyle akilda tutulacak şeyler değildir. Nizam - name kitabını sen de görüp oku. dun, değil mi? Sakm okumamazlık etme! — Hiç öyle şey olur mu, Pavla, dedim. Okumaz ölür muyum! — Pakat sonuna kadar, satır satır okudun mu? İşte burwin iş değişiyordu. Berhtsgaderde hade > melerin rlayet etmeye mecbur ol- dukları kanun ve kaldelerin yazılı tum. Hem de sonuna kadar oku - muştum. Fakat satır satır okumuş muydum? Buna, doğrusu, pek & vet diyemezdim. Zira, bu koca ki- tabı mukaddesi bir din kitabi gibi batmetmek ve hâfız gibi bellemek İlzımgeldiğin! bilmiyordum. — Hayır, dedim, okudum ama, satır satır okumadım, mühim olan yerlerini sonuna kadar okudum, öbür tarafları göyle geçiverdim.— Ahçı kadın, sesini daha fazla alçaltarak: — Aman! dedi. Dikkat ot, sonra yanarsın. O gece, odama yatmaya gidince ilk işim nizsmname kitabımı tekrar açıp okumak oldu. Oralarda, sa - tırlar arasında gizli bazı noktala. rn hakikaten nekadar mühim ol. duğunu anlamakta gecikmedim. Tunları, o hikâyelerimde alâkadar bahisler geldiği zaman, anlatırım, şimdi boşuna kafanızı yormiya. yım. (Devamı var) Nakleden: L. L. — Yarın cevap vereceğim, de di. Öğleyin bize gelin de yemeği beraber yiyelim, Bernar ertesi gün müsbet ce" vap alacağı ümidile Jertrüd'den ayrıldı. ; “. — Jertrild, yarından sonra gin diyorum!, Artık dönüp dönmiye" ceğim belli değil. Acaba güzel gözlerini tekrar görecek miyim, ipek saçlarını bir daha okşayacak, tatlı dudaklarınm zevkini tada cak mıyım? Jan bu kelimeleri fısıldarkent Jertrüğ'ü kucağında sıkmış gös“ lerini onun gözlerine dikmişti, — Jertrüd, diye devam etti, Jan'ı acaba, daima katıriryacak, ona bütün ömründe bağlı kala" cak mısın? — Ebediyen! Yemin ederim, — Yemin etmeni istemiyorum, Senden başka bir şey istiyorum. Ben burada gitmeden benimle &vlenmeni... Jertrüd, Jan'ın bu teklifi güni nü kaç senedir bekl gün karı - koca çlacaklarına xi kadar inançları vardı ki bu mese” leden bahsetmeyi ikisi de lüzum suz buluyorlardı, Fakat şimdi bu- nu kabul etmenin imkânsız oldu” Şunu anlıyordu, — Hayır, Jan. Yapamam. Bana öyle geliyor ki, senin zevcen ola” cağım günden sonra sana daha büyük bir sevgi ile bağlanacağım. O zaman, her an hayatının teh likede olacağı fikri de beni daha büyük bir kederle saracak, Bu is e kuvvetlerimin fevkinde bir şey... Senden yeni mektup a“ lıncaya kadar duyâcağım keder kâfi değil mi? Jan onu kuvvetle kucağında sıktı. Bu vâdinden başka Jert- rüd'den ne istiyebilirdi? Bir gün, Jertrüd gazetede kor kunç bir haber okudu: Tayyare" ci Jöle « Manş denizinde düş manla karşılaşmış tayyaresi deni" ze düşmüştü. Âkibetinden haber abaamamıştı, İsmi, kaybolanlarmn Hstesine kaydedilmişti, Jertrüd çok ağladı. Artık bir daha göremiyeceği çocukluk ar kadaşının kaybına bol gözyaşı döktü. Şimdi Bernarla evitnmekte ta- mamen serbestti. Bir gün kendi" sini ziyarete gelen Bernar'a kara” rini söyledi. O gün Bernar'ın sevincine payan yoktu. Kendisi dediği gibi, kraliçesini kabul ede- eği küçük sarayını hazırlamıya gitti. Hayatından, diğer erkeğin batırâğını şilmeğe acele eden Jert" rüd'ün arzüsu Üzerine düğün ça” buk yapılacaktı. Fakat Jar'ın ha- rası zihninden O çıkmıyordu. Unutmıya çalıştığı halde Jan, ha yatın büyük bir kısmını doldur” maktaydı. Merasim günü yaklaşmıştı. Ha” zırlıklar tamamlanmıştı. nün arifesinde gelinlik tuvaleti” nin son bir provasını yapıyor; ayna önünde hayaline hayran hayran bakıyordu. Ne güzel, ne sevimli gelin! İs temiyerek zihni Jan'a gitti. Şim di kolunda o olsaydı ne kadar bahtiyar olacaktı! Gayri ihtiyari hısıldadı: “ anı” Aynı zamanda kapı açıldı, içe riye Jan girdi, Zayıf ve yorgun du, Jertrüd'ü gelinliğile süslen” miş görünce sevinçle haykırdı: — Demek beni bekliyordun!. Karargâhtan ancak şimdi kaça" bildim, Jertrüğ: — Evet, Jan! Seni bekliyor dum, diyerek kendisini kolları a" rasına giti. Arcak o zaman başka koca ile yaşayamayacağını anlamıştı. Şu- na emindi ki Jan'ı mutlak bir ölümden kurtaran talih ileride de onu muhafaza edecekti, Biraz sonra Bernar'a birkaç ke" lime yazdı: “Beni affet, seni mes'ut ede miyeceğim. Allaha ısmarla Jertrüd,"