ani ri an Diketi tebessümle aldı. | rim Yüksek sesle: Rİ nce hanımlara yara” çi gede bir İğnemiz ei etmez misiniz? ederim, istemem. tayyareci » Beder, i hanımı ek Kerime Mz N le bak- > erndiyi İsmen AD Vermedi. Ke tn ai İla zin 2eVcEnİZ zannetti” İğ Mi dedi Aldığım tanırız; Dışarı Saat ©n bir olmuş! Bak Bele unuta” | : Dürdaneye v " dme Şiçekçiye girdi: | Büke, aa Süsenlerden ve | İn bir demet yaptır | ee çantasını ba kaldığı ara gülerek: Ne pu ikin param bun" ON in . Halbuki yüz i ağ Hanbr a a çıktılar. Feri- sabah sokağa çı- Otuz iki lira kadar hay Gerdan için de | çin Uruş o verdiniz. Pakar on altı lira... sabahleyin öç ia dört ! Pulsuy, da pul koleksi- 4, Verdim, ” kl alı bir ihtiyar ka- NR he kadar acıdığır Şi lira kırk kus Yeygi para m farkında de NİŞ de Söylediğim gi- Bayan Dürda- İM 06 yapardım, Nemi başı- 4. akan N Sini çok sev ve dürüşt Ve samimi NO ve İF yapılı ve b İ ran... Onu methedenlerin İ İstikbal NAKLEDEN: BONE İlim AK CV (iyorum/ vardı. Bundan başka, ince ve has sss, zayıf ve müteredditti. Seneler» ce kendisini yalnız parâsı için alan bir adamın sonra kendisini çok 8e* ven, fakat lâyikile (O anlayamıyan oğlunun esiri olmuş ve bu esareti bir saadet bilmişti. Oğlunun ölümü üzerine feci bir ümütsizliğe düşmüş tü, Tesssürü onu oyuna sürükle miş, bu iptilâsından üzüntü duy- duğu halde vâzgeçememişti. Ferideye çok bağlıydı. Oda Dürdaneyi katiyen kırmazdı. Dür- danenin kendisine tamamile bağlı olduğunu, onu istediği gibi kulla” nabileceğini bildiği hakte, bu haki» katten gafil görünerek onu kırma” maya çalışır, en küçük (arzusunu yerine getirir; fevkalâde hürmet e- derdi. Bayan Dürdane Ankarapalasta bir daire kiralamiştı, Uzun zaman” danberi orada oturuyordu. O gün yemekten sonra Kerim kerdisini diyarete gitti, Bavan Rabia dışarı çıkmış, Feride de elbise değişmek | üzere odasına çekilmişti. Söze Ferideden başladılar. Bi İ yan Dürdane: -- Feride çok güzelleşti, değil mi İ Kerim? diye sordu. Ne kadar se vimli ve cazip oldu! He kes hey ve yü" züme gülenlerin ne kadar çok ol duğunu bilseniz. Fakat daha pek genç... He; kimseye vermek ni- yetinde değilim. v — Evet pek genç, fakat. Kendisine ifşa edilen sirri söy” İ lemek istemiyerek birdenbire #us- tu. Bayan Dürdane güldü: > Necip Nüdiri ima ededektiniz değil mi? O şair hakikalen (pek sevimli.. Fakat ben (o anlamazlığa geliyorum. Kızımı serveti için isti- yenlerden korkuyorum, (Kerim. Feride zengin, çok gengin olatak. Benim ondan başka kimsem yok ki, Uzak akrabalarımdan Zehrayâ bu münasebetsiz ihtiyar (O kadına İ muayyen bir şey vereceğim. Onu | hiç.sevmem. Burun içindir ki oda Ferideye fenâ muamele eder. Fa* kir ve kimsesiz... Kendisine acıyo” rum, Brrakacağım para onun bü" tün ihtiyaçlarımı temine Kâfi gelir. Halbuki Feride ben öldüğüm 2x man Antalyadaki köşkle bütün ser vetime sahip olacak. Bütün serve” time, anladınız mı Kerim? Kerim bu sözlerden pek o mem nun olmuştu. Bayan Dürdane de vam ett: ket elmeye kendimi borçlu görüyo rum, Babası, ailemize karşı gözter diği fedakârlığın kurbanı oldu, Bu öksüz çocuğu ben himaye (ettim. ni de femine mecburum, Onu, saruretle mücadele edebile cek bir şekilde £ yetiştirmedim. O! benim ber şeyim. Bunun için hiç| bir iyi ve güzel şeyden (mahrum bırakmadım, kendisi o bu mühlik| iptilâma, kusuruma (rağmen iyi yetişti. Yoksa © bambaşka bir mahlük olmayı reddetti, O neşeli» | dir, güzeldir ve gelkatlidir. Eve neşe ve kahkaha verir. Teessürlü zamanlarımda onun odama girmiş bulunması bana her şeyi unuttu" peşelenirim. Onun daima böy» le kalmasını istiyorum, Hayatında müşkülârla karşılaşmayan benim gibi çirkin, sevimsiz bir kadın gü- İ zelliğin ve zarafetin ne büyük, ne kıymetli bir zevk olduğunu takdir i eder. (Devamı var ii iü © Katran Hakkı Ekrem alran Pastilleri de vardı O HABER— "Akşam Postası SARAYDAN Kr ie SanRemo'dan Anlatan dan edrim AAE. Marseri ZAR dk il şasi; bağ o Garip bir dan bırakmadan ve yüzünü, gör İerini bana çevirerek: — Hayır, o da değil ama, evim: de, salonumda yabanın kaltaklari İe işü nüşa göz yumacak, taham- mil ödöcek adam da değilim. Ben den evvel Ertuğruldan utanmalı, hiç olmazsa onu saymalıydınız.. Hem de böyle gurbette. Hiç sesimi çıkarmıyor, hattâ yut kunmuyor, gözlerimi bile kırpmı” yor, belki nefes bile almıyordum. Padişah böyle sert ve ağır söyle dikte sonra sustu tmu, daha ağır, zehir zenberek lâflarla o mukabele etmek için mutlaka zapartayı yiyo nin birkaç söz söylemesini bekler. Beklemesi boşa çıkınca da yumu şar. Kırk yıllık geceli (o gündüzlü emekle vâkıf olduğum bu Sır, bö” na dilimi yutturmuş. çenemi kilit- Bir müddet sonra sakin bir sesle sordu: —— Haksız mıyım? Artık konuşabilirdim: —- Yerden göğe kadar haklısınız elendimiz, arcak ben Ode bu işte ere kadir (kabahatli değilim. Zekiden daima şikâyet ettiğimi ha- tırlamanızı istirham ederim. | — Evet, doğru, bekkm var, Pe ki ne yapajım şimdi? — Vallahi ,elendimiz, orasını siz bilirsiniz. — Hele otur bakalım, demesi ü- zerine bir sanlalyeye iliştim. Padişaha bir parça sükünet gel miş gibiydi: — İçkiyi bu şekilde içmek ergeç insanın başını belâya sokar, hattâ daha fena yapar, alimallah aklını başmdan alır. Uzağa gitmeğe ne| hacet, merhum birader Sultan Mur ! radın fikıbeti meydanda, Ben on ları rakı masası basında gördüğüm gündenberi bu pis içkiye düşman kesilmişimdir. o Konyak içersem nihayet bir veya iki küçücük ka deh alırım. Halbuki onlar zil zurna sarhoş olup kendilerini kaybedin ceye kadar içerlerdi. Hiç unutmam on dört yaşındaydım. Kurbağalı” dereye kardeşim Murat efendiyi görmeğe gitmiştim. Bana (“bira derler gelecek bu akşam sende burada kal!,, dedi. Filhakika biraz sonra Reşat, Kemalettin ve Muhit- Ün efendiler geldiler. Yalnız Hz-| mit efendi gelmemişti. Çok geçme" den, kurulmuş işret sofrasınm ba- şına davet edildik. Ben nefis par- çalar çalan sazı dinliyor, gaşyolü- kadar içmişler ki.. hayır, şitndi İs | tırlarken bile utanıyorum. Salo”! nun ortasında zili bebek gibi, gö pek atarak an kırarak, bağ rarek, düşüp kalkarak şakır şakır oynuyorlar, gümbür gümbür hora tepiyorlardı. Tasavvur et ki, Mur y rat elendi o zaman veliahtti ve di- Berleri de padişah Oo olacaklardı. Fakat ng Murat efendi ne de Reşat © elendi ağız tadile padişahlık ede inediler. Çünkü ikisini de bitiren, harap eden işte 6 rakıdır. Biri çil dırdı, öteki bunadı.. Onların hali gözlerimin önüne geldikçe, konya” ğa bile tövbe edecek oluyorum val- lahi,,, Hünkâr (birdenbire yerinden kalktı: — Zeki derdi, kendi o derdimizi unutturdu bize, söyle cıgara mese- tesini nastl halledeceğiz? — Şimdi gidip onunla meşgul olacağım efendimiz. Kapıdan çıkarken (oârkamden seslendi: «- Şükrü.. yarın sabah yıkan mak niyetindeyim, aklımda (iken söyliyeyim. — Bagüstüne efendimiz. Padişah hergün © yıkanmazdı. Haftada, bazan on günde bit ve hep böyle aklına esiverince, gayri İ muayyen günlerde yıkarırdı. Ge- İ zek saraylarda, gerek bu villâlarda parıl pırıl hamamlar dururken her gün, hattâ günde birkaç delayr kanmamağa belki akıl erdiremezsi- niz. Bu işe bende kukyıl bir kulp takamamış,-bir mana vere memiştim yâ, Padişahım o günlerde keyfini | kaçıran şey. eskidenberi kullandı” Kı ve İstanbuldan o ayrinrken de birlikte birkaç sandık taşıdığımız nefis cıgaraların tükenmiş Olma" saydı. Ancak üç dört günlük cıgarası kalmıştı, O da bitince ne yapa caktık? O sıra Türkiyeden cıgara değil, haber bile getirtmekten çekiniyor, adımızın anılmasından bile korku" yorduk. San Remodaki tütüncü ve cıga” racıları dolaşıp sattıkları muhtelif markalar arasında birini seçmek- ten başka çare yoktu. Saatlerce bu işin peşinde dolaş” tum. Şu sigaradan İki neles, öte kinden beş nefes çekiyor, en uygu” nunu bulmağa çalışıyordum. (Devamı var) EREGL! HAVZASI. Kömürleri Satış Birliğinden İstanbul ve Zonguldakta satış birliği teşkilitmda çalışmak: Üzere — Kerim, Feride benim yeğâne İğ mükanla muhasip, muhabere memuru ve daktilo alınacaktır. Talip olan varisim olacak.. Bu şekilde hare“ İğiarın aşağıdaki şartları haz olması Hizrmdr. A — 'Türkiye cumhuriyeti tebassmdan olmay B — Askertiğini frmal etmiş bulunmak, C — Asgari ortamektep mezunu bulunmak, D — Hüsnüba! ve tercümeiha! varakaları ibraz etmek. Yukamdaki evsafı haiz olanların 29 nisan 1940 tarihine kadar vesa- izi ile birlikte müracaatları lâzımdır. İMTİHAN GÜNLERİ Muhâbere memuru ve daktilo İmtibanisrı aynı gün öğleden sonra 15 de yapılacaktır. Klan bilenler tercih edilir, Imtihanda muvaffak : olanlara berem derecesine göre Geret verilir. MURACAAT ve İMTİHAN YERİ “Topbanede Devlet denizyolları karşısında iskele caddesi 28 No, dadır. ŞİRKETİ HAYRİYEDEN: Boğaziçi vapurlarına mahsus ilkbahar tarifesi 1 mayıs 1940 çarşamba gününden itibaren tatbik edilecektir. Bahsin nereye sürükleneceğ j kıskançlık Hakleden : Baki BAŞAK ç ve güzel kadın Ferhunde Benim iyi kalbli “Selâmi,m, dedi. Çok kederliyim. — Çok kederli misiniz? Söyle Ge Nabinin karr Ama nedi” inde - biliyor musunuz ? ne yapacağımı dimden ve teshir ka» şüpheye düştüm.. ayrıldığım yok, sen” be lireceğim. tıramıyors uz? ne di VE Ferhunde dama dışarda bulu” nan kotasını çok sever, ve onun "yüzünden de muttasıl sstırab çe ker, Tehli bulmadığı için mi nedir, dertlerini de hep bana döker, Ben, koyun kaval dinler (o gibi. yorulmadan bıkmadan onun dertle rini dinlerim. Kocasının yaptıklarına karşı © nun şimdiye kadar çoktan kolları" ma atılması lâzımgelirdi ama, in sanlar anlaşılır mahlüklar değil ki.. Derdini anlatırken yandan göz- lerinden yaşlar dökülür, dan da masum masum yüzüme ba- ir yan bikip usanmadı. Ah! şu erkekler! Hayvani zevklerine ne kadar esir oluyorlar, imseden çekindiği yok. , nunla beraber gö” kestiremediğim için ne “evet,, ne de “hayır,, demeğe karar verebili yordum. Sözünü ceva » ya Gözyaşları birdenbire dindi ve gözleri parladr, alevlendi; sertleşti. Sırtımda soğuk bir ürperme duy” dum. Gözlerime € ii lar ta ruhuma nin sakin hali birdenbire değişiver- mişti, vaziyet karşısında itiral edeyim ki korktum. -- Mademki tanıyorsunuz, bir daha bu kadınarastlarsanız flört yaptığı adamın karısını da tanıdı" ürmzı ve onun böyle meselelerde hiç şakaya gelmediğini anlatınız! Sonra benim (tarafımdan ko camla birlikte - nerede olursa ol- sun * görürsem, öldüreceğimi söy” lersiniz, Ferhunde bunları söylerken hiç de alay eder gibi gv Sesi tok ve keskindi. kararını verenlerin ifadesi vardı. Şu dakikada kocasile | Mübeccel Karşısına çıksaydı, eminim ki, ter didini yerine getirirdi. — İyi ama, dedim. Siz bir pire için bir yorgan yakı; A kişini de öldürmek! | — Beni iyi dinleyin. Sizinle &- çıkça m Tevkit edilir İsem taammüd olduğunu isbat iç mahkemeye şehit ola i cak değilim. Çünkü onu i rum, Tehdit me a Mübec- erede gir Lâtifeye alemi: — Çikolatadan bir tabanca ile mi? — Aldanıyorsunuz. Mükemmel İ bir Brovniğim var. şarjurlarile be raber.. Hem de nasıl kullarulaca- ğını biliyorum. Sözlerime inanabi- lirsiniz. Şimdiki kadınlar eski za” | man kadınları değil... — Şüphesiz, Selâmi, konuştuk” larımız aramızda kalacak. Ben sır- rımı sözünün eri, namusla bir & dama tevdi ettim. Kimseye bir şey Söylemiyeceğinize söz veriyorsunuz öz veriyorum. — — Teşek *kür ederim, Zaten dost İni ığunuzdan eminim. Şimdi sükü- tunuzdan da emin oldum. Ferhundeden ayrıldığım vakit kafamda müthiş bir fırtına kopu” yordu. Ne yapmalıydım? Bu müt- hiş sırrı saklamalıy mıydım? Yok* sa Nâbiye haber vermeli miy- dim? Sussam şeriki cürüm sayılır, susmasam Ferhundeyi kızdırır, & ramızın bozulmasına sebeb olur” dum, Buna tahammül (edebilir miydim. Baldırı çi; 0 gibi ha” reket edemezdim. Susaydım, daha iyi. Ama vicdanım da rahat bırak» mıyor ki, Haydi.., ölecek değilim ya! Mü- bewcele hiçbir şey söylemem ir biter. Yahut kararla bi onu bir parça ikaz eder, tehlike yi çıtlatırım. Ama o zaman da « hemmiyet vermez; biyik altından güler ve gene flörtüne devam eder. Sonra birgün bir cinayet; işin yoksa gazetelerde oku artık: “Bir kadın rakibini tabanca ile sgn Kıskanç kadın, Mübeccel le ilâh...., Ne yapmalı yarabbi? Nabiye haber vermek? fakat yalnız bu ka” rının sırrını söylemek biribirimi- le bozuşmamız demektir. Onunla bozuşunca da Ferhundeye civeda demek lâzım. Ah! ne (Oyapayım? Ben söz verdim. Ne olursa olsun susmalıyını, Aradan epey zaman geçti. Nabi ile Mübeccelin alâkaları İstanbu- lun diline düştü. Hattâ birgün Ferhunde kocasını Mübeccelle © tomobile binerken gördü. Bu vakadan sonra ilk tesadüfü- iz beni bir kenara çekti, Ağir yarak: — Selimi, Mübeccel (O kocamm metresi oldu; dedi. Metresi oldul. Şimdi Nabi beni terkedecek.. mah- voldum.. — Yok canım, yok... hemen alev- lenmeyin.. Her şeyin, çaresi vardır. — Söylemesi kolay Selâmi.. Ah! Ben Allahın ne bedbaht kuluyum. Gözlerinden ip gibi yaş boşanır yordu. Artık tabancadan, ölümden bahis yoktu, Oh, elhamdülillâh! Fakat daha rahat bir nefes alma” dan Ferhunde bana hücuma başla” dı: — Selâmi, sanki siz buna mani olamaz mıydınız? Size haberde seniz, ne kadar mücadeleden sonra, — Ben sizi biraz daha kurnaz zannederdim.Demek sözlerimin on ların kulağına gitmesin diye söy- lendiğini tahmin edemediniz? Öyle bir şey per ee lim iki- si de bu sevda Yi iri — Allah Allah. im, Adetâ muamma, Canım siz bana bir şey söylemeyiniz demediniz miydi? Ferhunde istihza ve hakaret do- tu bir sesle: — Budala! dedi ve arkasını dön” Yarabbi! kadınlar ne anla şılmaz mah'üklar! ÇiL VE LEKELERİ IZALETEBEL TENİNİZE DAİMİ BiR, TARAVET-'VERİRİ VAZO.VE TUD . ŞEKİLLERİNABDIRA