EN AA, ANNA AR, NN A MR, O a SN EN iie A p e ta i oi bir ağabey şefketile ZE, 7 Eg 7 AŞ Pİ pig : 8 Zİ 74 A Nakleden: a ân Sününün arife aksar. gen: İN ara eri bir so- La kaldırımları tike. N rem bir apartımas ektup birakmıştı, BURHAN BURÇAK 0. bana bir ele verdiğine üzülüyor du, Büyük odanm bütün eşyası cid- di ve ağır bâşlıydı. Genç muharrir burada ruhuyla, kuvvetiyle çalışır dı. İnsan olduğunu unutarak, mad di şeylerden uzak, çok yükseklere çıkardı. Büyük kütüphanesi sev . | diği üstadların eserlerile doluydu. Sa altmış yaş. bir kadn olan | Müallâ Şahine alt | gi Mintyordu Xi, yur İp mektup irirnarlar yük bir buhran) olduğunu | ye İk ihtiyar baba dostu! davet ediliyordu | * ” rabbil sinem izkây- iğ etmiyordu. iş, A Onu kurtarmak ing ize bile atabilirdi. Moy kat dehşetli suret el ; 4 b N iş j j ş & ; ğ j i n. i i ii / 7 ş $ g, E Es Hil ZE 1 Bu sadık destları öna alım yaldız- hn saylaları arasında gülümserler” Bu oda yalnız çalışma hatıralar tile doluydu. Halbuki az (sonra masaların üzerinde gene penbe bir tül veya bir beyaz eldiven dolaşa" cak, odayı hafif, fakat Omuannit bir Jâvanta kekusu dolduracaktı. fe ve tarih kitaplarla eğlenecek Ne münasebetsiz davet ye Cemil kendi kendine (bunları düşünürken eline penba renkli ve kokulu bir mektup verdiler: Bu akşam gelmem (imkânsız başım ağrıyor, çok (o mütsessifim, Selâm, Selma ... Bir saniye içinde mektup öte ğın içine uçtu ve yandı. Biraz bu dalaca ve terbiyesizce yazılmış bu küçük mektup müharriri sn dere ce kındırmıştı. Selma damek böy le mektuplar da yatabiliyordu! Başı ağrıdığı için gelemiyecekmiş öyle mi? Baş ağrısı demek OOpü is baalaca şeyler yazdırıyor- hu? Genç adam öfkesinden yerinde ” | duramıyer; mütemadiyen delaşr yordu. “Bu akşam (gelmem İn ” | kânsız, çek müteessifim, bu söz ler bir türlü -hatırmdan çıksmıyor Hakikaten o dakikadan itibaren kalbinde ve hayatında bir boşluk hissetti, Selmanm kendisini sev mediğine teessüf etmiyordu Yalnız kendi ölen aşkına ateşli ve kuvvetli aşkına ağlıyordu. Bir an düşünceli kaldı. Sonra kalemi HABER — Akşam Postası Aydınlık odanın kâğıtdr varı dibinde diz çöktü. o Yandaki odada lâmöa yanmakta ve Kiku burada iki kişinin seslerini (işit ve soğuk sesleriydi! Yalnız kelime leri Kiku doğru işileniyordu. Be yağ kâğıdın üstünde bir adamın gölgesi gayet büyük görünüyordu. Bazan bir şey söyleyince gölgenin İ kolları yut 2 uzanıyor ve bun İlar tekrar aşağı inince Kiku Adeta kendisi aklar zannediyordu reoe neles aldığı hissini veriyordu. Gölge büyüyor ve Kıkuya akla gıvordu. 1 buanda (OÖno'nun sesini İşitti: Oro: "Ben daha siyade bekle menin aleyhindeyira!,, o diyordu. Gölge gittikçe büyüyordu, bütün dıvarı kaplıyor ve yukarıya doğ ru uzanan kollar âdeta evin vat sını kaldıracak gibi tehlikeli görür püyordu. Kiku korkmuştu ve oda” nm öteki ucuna kadar o kendisini #ürükladi we divarın kenarına bü güldü. Bu ayrâda sürgülü kapı açıl” dı ve Önü kâpıda göründü. Ono etrafi dinliyordu (o ve Kikuyu de berhalda görmesi lâzımdı. Kiku bun bütün vücudu ayanda kalmış gibi titremeye başlamıştı. e Elleri buz gibiydi. Ono'nun göderi ona bakıyor ve bu gözlerin (o içindeki korkunç ifade onu büsbütün titre tlyordu. Böylece saniyeler geçiyor kapıdaki adam hareket etmiyordu Ono birdenbire döndü ve aydınlık segava sarı balıklara havuzda yem veriyordu. Ono evden gitmişti. Kiku Yuraka ile mutfakta çalr şyordu, Yuraka ile konuşmak da ha kolay ve daha samimiydi. Görünüşte Yuraka Kikuya kal bini açmak ve onunla kardeş gibi konuşmak istiyordu, Kardeşleri ev de yokken ve beraber bulundukla” ” İm saman dili açılıyordu. sol tara» sepeti, ü duruyor, ve bir çek kitap” lar disilmiş bulunuyordu. Odanın karşı tarafında pencere” nin önünde de Muallâ Şahin otur rurdu. Muallâ küçük boylu, sarı — "Chibayı çok merak ediyo” dan evvel bana dediki..!,, faka! derhal Yuraka süküt etmişti, A caba babası seyahâle evvel Yurakaya ne demişti? Yur raks fasulya çöreği yapmakla meş güldü, İlk dela olarak (o Yuraka söylemesini istediği bir şeyi böyle 98 kısaca kesmemişti.. o Yurska buna benzer birçok şeyler de söy” saçlı kalkık burunlu,badem gözlü've| lemek istemiş ve söyizmeye başla penbe yanaklı bir kızcağızdı, Renk Yi ve ipekli yastıklarla dolu bir kel tuğâ yerleşmişti. Önünde ince ve uzun ayaklı bir masayı son derece gayrimuntazam görünen eşyüler dol Meselâ güze! heykelcikler, billör vazolar, resimler ve kitaplar, güzel ve renkli ciltler, tatlı şeyler fısılda yan, söyliyen kitaplar... Dünyada bayan Sıdıka ile ba yan Muallâ kadar gerek since, ge rek ahlâk v> tabiatçe (o biribirine 9 İ zıt iki insan tasavvur (olunamaz. di. Muallâ üç yaşında iken öksüz ve yuvasız bir ca etmiş O ayrılmamıştı, Biribirlerine tabii surette bağlıydılar, Bazı (Odindar kadınlar vardır ki cami cami dola” gırlar, din kitapları okurlar ve ken i* İdilerini de şefkat sahibi | sanırlar İşte bayan Sıdıka pek de onlar gi bi değilse de kendisini böyle 3m nanlardandı; yaradılıştan hodbin- (Devamı var) yaa muştı. Fakat sonra yarıda bırak mıştı. Herhslde korkuyordu. Fa kat kimden? İchitarodan rar yok” s8 Onodan mı? Bununla beraber Kiku bası garip garip şeyler işit mişti. Yurâka bir defn da (o Chibanı şimale gittiğini ve oradaki emlâkı ni teltiş edeceğini söylemişti. Fs kat Kikunun pek iyi bildiğine gö re babası Ryutaro Chibanın şima taraflarında hiçbir emlâki yoktu. Hep bu gibi mükâlemeler kapal) ve esrarengiz şeylerdi, Öğleye doğru Yuraka fırıncıya gitmişti, Kiku bahçedeki Obüyük sevinin arkasına saklarmıştı ve böylece evde yalnız kalmıştı. Tchi taro Hasegava da dairesinde ça laşıyordu. Evinin ön sofasında Kiku bası rın yerde düz olmadığının farkın varmıştı. Bu hasırın üstünün dü olmadığının herhalde bir (o sebebi vardı. Hasırm altımda Omutlaka bir şev bulunuyordu. mekteydi. Bu seslerden birisi İ- | dhitaro ile kardeşi Onu'nun kalın | ağ Gölge gittikçe büyüyordu. Bütün dıvarı kaplıyor ve yukarıya doğru uzanan kollar âdeta evin çatı- sını kaldıracak gibi tehlikeli görünüyordu. Hasırın üstüne diz çöktü ve ha* sırın kenarını kaldırmak istedi, Bu arada pembe, uzun ve güzel tır aaklarmı da kırdı. (Fakat Kiku bunlara ehemmiyet (Oo vermiyordu Fakat onun anlamadığı bir kuw vet kendisini gözlerini arka tarafa çevirmeye icbar etmişti. Arka ta ralta da İchıtaro Hasegava duru yordu. İchitaro Hasgavanın yü zü karanlık ve hiddetli görünüyor” du. Yanaklarındaki derileri geril mişt» Keskin bakışları (altında Kiku ttremeye başlamıştır — “Hasir üstündeki küçük leke yi temizlemek için gaytetinize te- şekkür ederim Kiky San!,, dedi, “İstikbekdeki kocanız böyle çalış kan ve dikkatli bir eşe malik olaca gmdan şayanı tebriktir!,, ”.. Kiku hemen ayağa kalkmış ve titriyerek balıçenin öte (o târalıng açmıştı, İshiga intihar eden &mirinin ye- dine yeni tayin edilen yeni &miri Kangmilsuya yapılan işler hakkın da İzahat ve malümai veriyordu, Kâramitsu Tamonoj o cinayeti hakkındaki dojyayı hâlelinin çek» mesinde bulmuştu ve bunu derhal masasınm Gaha ait (tarafındaki, daha derin bir çekmeğeye koymuş tu, Yeni mülettiş pek'kına bir 22* man zarlında terfi ederek şimdiki mevkiine yükselmişti, Kendisinin bu derede süratle terfline sebebe, mesleği bilgi ve tecrübelerinden İ leri gelmemiş, bilâkis ömirlerinin bazı İşleri nasıl arzu ettiklerini 28" kâ ve kurnazlığı ile hissederek on lara bir takım hizmetlerde bulun wasından ileri gelmişti. Şimdi de onun hissi, âmirlerinin ona bu me- selş hakkında hiçbir şey bilmek ve işitmek istemediklerini söylüyordu, Herhalde bu iş yeni yeni meseleler açmamalıydı. Hideldchinin bu me sele uğrunda intiharı bu (hâdise için etrala epeyoe toz duman sa vurmuştu, Kanamitsu biraz evvel Hideki- dhinin oturduğu koltukta oturuyor ve muavin mülettiş İshiganın şim diye kadar bu mesele hakkındaki takibatını, bunun neticesini dali" yordu Bu genç adamın gayreti her ne kadar şayanı (takdirse de, bu gayret de bazı makamları İz'aç © diyordu. Bu Tamonoi mahallesin de bulunan kesik baş hâlâ kimse ye rahat ve huzur vermiyeğek eiy» di. Yshigarın alâkasımı belki daha ir yice bir işe uyandırmak ve by su" retle 'Tamenoi ginayetini gömmek muvafık olacaktı, Fakat genç İshiga yeni #mirinin bu diplomatik ve kuymazca düşü müşü onu bu işten teçrit edemiye cekti, O, bunları anlamamazlıktan geliyordu. Bilâkiş İshiga Hasegava kardeşleri hakkında bir çok şüphe- li ipuçları elde etmişti, Bu yüzden onları takip etmek niyetinde idi, Maktıyi son defa bu (iki kardeşin evinde görünmüştü, Bu iki kardeş de ontin seyahati hakında akla dar biz natla bulunamıyor 4d, Maktulün cesedini (o ve başını Tamoroi mahallesinde taşıyanlar bu iki kardeş gibi iri vücutlu idiler Bumu da hâdiseyi ilk günü keşle" den Gamanavs söylemişti. Bu Iki kaşdeşin maktulün kımı Sikuya karşı muameleleri de şüp” beli görünüyordu, Kikuyu evlerin de âdeta nezaret altında bulundur dukdarı ve kız kardeşleri Yuraka i- le yalnız bırakmadıkları vesaire vendilerinin maktul hakkında bir | şey bildiklerine (ve belki de bazi #yler sakladıklarına delil teşkil & diyordu. (Devam var) yıldönümü Güzel bir kız vardı: Feride, Bu Dura alâkadar iki de genç erkek vardı: Bunlardan biri Vasti, bir de bendim. Ikinci bir şahsın, hele çok samimi bir ar! wi onu sevmesi bana çok ağır geliyordu. Normal olarak içimizden birisinin çekilmesi lâzımdı. Hakikf ve sa - mimi arkadaşlar böyle vaziyetler, de ancak bu şekilde hareket eder ler. Fakat Vaslinin çekilmeğe ni- yeti yoktu. Bu yüzden aslâ haki - ki arkadaşım olamazdı. Nasil olur si olsun onun bu İşten elini aya” ğını çekmesi lâşımdı. Bunu ba - şarmalıydı. Ancak bundan sonra Feridenin kalbini istilâ etmekte devam edebilecektim, Çünkü şu- nu da söylemeli ki, Feride o ana kadar kimi tercih ettiği hakkında en küçük bir imada bulunmamış - tı. Kalbi hassas terazi gibi her iki | yanâ da râksediyordu. İkimize de * tabii bir hadde kadar * aynı o sareti veriyor, ümidimizi kımı yopdu. İki namzetlen hangisinin daha iyi olduğunu anlaması için onun şüphesiz lazla zamana ihti - yacı vardı. Bu kıza karşı içimizde parlıyan ulvi aşk hakkında biribirimize hiç Iâi açmsmıştık. Biribirimizin kal bini kırmak istemiyorduk. Tabia» tle, Feride hakkındaki fikirleri mizi, asil hislerimizi bütün çıplak- biğile ortaya seren cümlelerle biri" birimize söylerdik. Param “şu Feride ne güzel kiz”, “bu kız ne kadar sevimli!” “Bu kız mucize!” gibi... Fakat ne o, ne de ben mak- sadımızı ilşa edecek kadar ileriye varmazdık, İşte Vasfinin ısrarı beni sinir - lendirmeye başlamıştı. Kendi ken- — Tank, dedim, bu adam mut- laka bu İşten elini çekmeli. Alâ., Ama sal? Daha eski bir devirde yaşamış olsaydık, ken disini ebediyen ortadan kaldırır - dım. Fakat na çare ki, kahra» manlık devri geçmişti, Şimdi zekâ ve kurnazlık devrinde yaşıyoruz. Düşündüm ki, Vasfiyi uzaklaştır mak için yegâne çıkar yol, Feri * denin nazarında onu beş paralık etmek, gülünç vaziyete düşürmek. tir. Zekima o kadar hayran kal - dım ki, kendimi hararetle tebrik €- derek elimin biriyle ötekini sık * tım. — Bir ili gün sonra, dedim, Fe. tidenin yıldönümü... O gün, &ziz arkadaşımı yola getiririm ,.. İşte o gün de geldi. Tahit, Feri- demize bir hediye gönderecektik. Ben, göz kamaştıracak derecede güzel ve tam yirmi tane gülle ya pılmış bir buket ısmarladım. Kar tım da iliştirerek oGzerine; “Her yılına bir gül" kelimelerini yaz - dım, gönderdim. Feridenin 28 yar şında olduğunu bildiğim halde o 28 yalnış yirmi tane gül gönderi" şimin iki sebebi . .rdı. Evelemirde hakiki yaşımı gizliyerek gönlünü hoş etmek, sonra da bu tarzda kü. çük bir tasarruf yapmış olmak. Bu'nazik hareketimden Feridenin mütehsssis (olacağına emindim Hidiyemi yolladıktan sonra | Vasfinin de gi eceği hediyeyi gittim < bir el se şun lu dum: Beş | metre amerikan kumaşı, iki çift çorap, bir su ibriği, iç çamaşır için üç düzine düğme, yirmi, yirmi beş kinin, bir kilo sabun, yarım kilo zeytin, bir süpürge, mutlak eş - yasını silmek ve temizlemek için bir kutu Vim tozu, iki yüz elli gram kola, iki demet kekik, bir kilo tereyağı ve çamaşır asmeğa mahsus otuz altr adet mandal Sonra, Vaslinin bana verdiği bir karta onun yazısını taklide çalışa” zak yu satırları yazdım: * Yıldönümüne sana ne buke! ne de buna benzer lüzumsuz şey, er gönderiyorum. İyi bir ev kadın Nakleden; L. L.» m olmak orzusunda olan senin gir bi kadmlara zoruri zannettiğim ve işime yarıyacak birkaç şey he diye etmeği çok doğru ve yerinde bir hareket buldum. VASFI, Sepeti bir çocukla Feridenin e, vine yolladım. Bu buluş çek ho » şuma gitmişti, Kendi kendime gü” lüyordum. Sonra, Feridenin otur duğu apartmanın kapısına gele , rek, ona gönderilen hediyeleri kontrol ettim. Feride, apartmanın dördüncü katında ouruyordu. Be“ ni görmeleri imkânsızdı. Bir aralık Vaslinin de hediye" sini yakaladım: Bir sepet çiçek. Fa kat şunu itiraf etmeliyim ki, Vas. finin hediyesi benimkinden daha zengindi. Hediyeyi getiren küçük çocuğa, Feridenin ağabeyisi oldu- umu söyledim. Eline bir bahşiş sıkıştırarak her türlü şüphelerini izaleye muvaflak oldum. Bu su * retle çiçekleri elinden alarak biraz ötede bir arsaya atıverdim. ... Anlıyacağınız şibi, Vasfinin besabıma gönderdiğim garip hedi * ye ile, arkadaşımın oFerideye ve ailesine karşı kepase olacağını w muyordum. Bir taraftan annesi: — Ne aptall Diyecekti. Hiç böyle süprüntüler de hediye diye gönderilir mi? Diğer taraftan Feride; — Alçak herif, desenel diye i- lâve edecekti! Aç mı zannetti bizi? Evimize bir daha basmağa teşebüs etmesin!. suratı” na kapıyacağım. Sonra babası da fikrini söyli - yecekti: — Bana kalırsa sepeti çeri ve. relim- Çünkü © bizden daha çek muhtaçtır, Evde bunları söyliyeceklerine Möphe yoktu. Onu ya tekmelerle evden kovacaklar, yahut da her halde suratlarını asarak artık ey- lerinde yeri olmadığını anlatmağa çalışacak'ardı. Bu suretle Vasfi beyciğimiz tez” keresini alıp gidecekti, Tabit bu anl değişikliğin sebebini sorması ihtimali vardı. Ve onların da $€ bebini anlatmaları çok muhtemel, di. O savallı protesto edecekti: — Aman efendim, rica ederim, Diyecekti. — Alâ! Fakat çiçekler nerede? — Almadınız en? — Hayır. ve, lâtlen (o brakm artık şunları... Hülâsa, arkadaşm hakkından gelmistik, demek... Böylece bu baydan daimi suret te kurtuluyor, Feridenin kalbi İ- çin tek namzet kalıyordum, Hakikati söylemek lâzımgelirse kendisini © akşam nezaketle ka » bul etmişler, sandığım gibi surat asmamışlardı. Kendi kendine; — Bunun ehemmiyeti yok, de dim. Onlar kiber adamlardın Üç gün sonra telelora çağırıli - dım. Hayretimi tasavvur edebilir- 8ir'3. — Ban, Vasfi. Pazar günü Pe rideyle nişanlarıyorum! Telelon elimden düştü. Fakat kendime çabuk geldim ve tekrar elime aldım. — Deme yahu? Nasi oldu? diye sordum, — Ne bileyim ben? Bütün bun” ları, Feridenin yıldönümünde be. nim hesabıma hediye olarak ken- disine gönderilen bir sepet eşyaya medyunum. Bu haltı hangi do - müzun yaptığını bilmiyorum, am birisinden şüpheleniyorum, Ney se zarari yok'Bana büyük bir İv' lik ettiği için kendisine teşekk etmeliyim... E, allaharsmarladı! işim var. Pazar günü geleceksi (Lütfen sayfayı geviriniz