Çeviren: Efdal NOGAN — 125 — Haşin ağzı garip, çarpık, bir gü- ile burkuldu ..e > . Çünkü sağ yanağının ada- z malak etmiyorlardı. Ap me) ke Döbeti onda müthiş Bunu ilk anlayan : sonra © biraz Sb olmuş, Mod da odunla kon şt bam anlatan bir vakit sua- ktnuldatamıyo- © mi? ile burkul- gersile çarpık bir Ü Sağ yanağınn reket etmiyorlar» : | ela Haşin ağzı garip, — Siz değil daha fazla ruhunuz burada olacak, şu halde. — LAf! Dimağımdaki o hasta: lık neyse beynimin düşünen, mu hakeme eden kısmına dokunma İ mış bulunuyor. Hâlâ düşünüyor, muhakeme ediyor ve hatırlıyabi- Yiyorum. Bu hassalarım da Orta dan silindiği vakit ben yok olmuş olacağım. Ruhu nerede bunun? İstihzalı bir kahkaha attı, son İ ra, daha fazla konuşmak istemedi» ğini göstermek için sol (kulağını yastığa çevirdi. Mod ve ben ona ârir Oolano müthiş âkibetin sıkımtısile mah ml olarak tekrar işe (koyulduk. Sanki yaptıklarının cezasını çeki" yar gibiydi. İkimiz de derin, cid- di düşüncelere dalmıştık ve biri birimizle nadiren fısıltıdan o yük- sek sesle konuşuyorduk. O gece onun başucunda durup ne yapacağımızı düşünürken o: — Artık kelepçeleri çıkarabilir. siniz dedi. Korkmayın artık tam manasile İnmeliyim. Şimden #on ra yatmaktan vücudumda yaralar olacak. O çarpık gülümsemelerinden biriyle gülümsedi, Modun gözleri başyetle büyüdü ve başını çevir meğe mecbur kaldı. Mod ons bak* mak mecburiyetindeydi. Onun işi" ni azami derecede kolaylaştırmak arzusile: — Tebessümünüzün çarpık ol duğunu biliyor musunuz? diye sor” dum. Büyük bir sükünetle: — O halde şimden sonra tebes- İ'süm etmem, dedi. Zaten (bende inmeli, | Belmeliydim, | © kadar kuvvet | ara, m Yar merakla; Beden? diye sor- ld TER iE Üz ile Bükü, arpak bir gü- EKER ke — > ZE, 77 z ğ j EE A e Olanı bileceğim. İs düşüncemde A A A Tig görmüyor. Kur <E İşitmmez oluyor. *e kısa bir za- olacağım. Bu- yiye zihnim m; Te e P GN | aczi- | eme ya | i sonra bir gayritabiflik (hissediyordum. Sağ yanağınmda hiç his yok. Üç gündenberi sağ tarafımda kâh ko lum, kâh bacağım zaman zaman uğuşup duruyordu. Kısa bir süküttan sonra: — Demek çarp gülümsüyorum ha? diye sordu. O halde bundan içimden (o gülümsüyorum farzedlin. İsterseniz siz Obunaru humla gülümsüyorum deyin. Me selâ bilin ki şu anda içimden gülü- yorum, z Birkaç dakika hiç ses çıkartma” dan yattı, Düşüncesinin sevketti Hi hayalâta dalmıştı (Devam: var) SPORCU İMİŞ!, Müdür (yeni daktiloya) — Süratiniz nasıldır? Daktilo — Fena değildir, yüz wetreyi İZ saniyede alnım. — İtalyan karikatürü — ne ei Geyşalar geyşa olmazdan evvel, çiçek bağlama- sını, çay hazırlamasını, dansetmeyi, müzik, çal- mayı, şarkı söylemeyi ve hasılı insanı eğlendire- cek her şeyi öğrenirler. Geishaların merkezi, o Şimbaşi mahallesinin alâmeti farikasıydı.. Bu bina, küçük ahşap evlerin ara- sında bulutlara kadar yükselmiş" ti, camdan ve demirden inşa edil miş bir para mabediydi, yedi kat tı. Burası (o geishaların iş bulma" rı için teşkil edilmiş bir müessese idi. Bu asri zamanda bir roman tik. Geishalar da romantik deği! miy di? Bunlar da eski Japonyanın €s ki kültürünün bir parçası değil mi, ve hattâ en nazik bir kültürü değil mi, bunun Avrupanın tesirlerinden müteessir olmıyarak belki Odaha çok asırlar o yaşamıyacağını kim iddia edebilir? Geishalar geisha ol- maşdan evvel, çiçek bağlamasını, çay hazırlamasını, o dansetmeyi, müzik, çalmayı, şarkı söylemeyi ve hasılı insanı eğlendirecek o he: şeyi öğrenirler. Bu dünyanm ne resinde vardır? Bunlarda birer kültür eserleri, birer kültür çiçek» leri değil midir? İşte bu sevimli, mahlüklar, geis- halar, burada birer eşya (parçası gibi kartoteklerde kayıtlıdırlar ve bütün öğrendiklerini eskisi gibi bir idesl için değil, bir maddi kazanç için satarlar, fakat anlar bunun hiç de farkında değildir. Çünkü onlar da artık para kazanmaya birer â let edinilmişlerdir.. Ve bir serme” ve gibi kullanılırlar. Bu mahalleye hâkim olan bu binanın cephesinde göze görünmiyen harflerle bu mak- sat açıkça (yazılıydı. Dairelerde yüzlerce küçük levhalar üzerinde gene yüzlerce isimler yanılıydı ve ber levhanın kendisine mahsus bir yeri ve canlı bir sahibi vardı. Lev halar yerinde değil de (o dolabta mahfuzsa'ar, bunlar herhalde bir evde meşguldüler. Levhaları bulur can gelshalar da erkekleri eğlendir mek, vakitleri hoşça geçirmek üze- re bunların emirlerine âmade idi- ler. Bu herhalde bir çok çayhane- ler için de en pratik ve en iktis- di bir şekildi, çünkü O çayhaneler mahdut miktarda geisha bulundur- mazlar, müşteriler gelir de geisha İsterlerse derhal bir telefonla iste dikleri kadar geishayı merkezden tedarik edebilirlerdi. o Sonra her müşterinin de zevkine ve arzusuna göre... ve böylece fazla masraf da yapmazlardı. Geishalara gelince bunlar da bu Kadm, oğlunu gösterdi: — Bakm bayarcığım, oğlum ne kadar büyüdü, Boyu babasını seçti bile... — Maşallah... On beş yaşlarında okadar olan çocuğa döndü: — Memnun musun oğlum bü. yüdüğünden? — Tabil efendim, Şimdi bebe- — Ya... Ne ihtira ettiniz? — Henliz hiçbir şey; arıyorum. Kanape — Komedi Fransez için Tepeba- şında bir koltak bir goco için yedi buçuk liraymaış. — Vay canma! Bir kanape kim- bilir kaçadır! Tabiatın verdiği ders .—— Sümüklü böceklerin alle ha- yatmda en mes'ut geçinen çüt ol. dukları muhakkaktır. — Neden? — Çünkü karı koca ayni evde oturmazlar, tabiat onlara ayrı ay- rı evler vermiştir, binaya hiç girmiyorlardı, fakat ge ce gündüz heran ve saniye bir te lefonla bulunabiliyorlardı. o Onlar geisha evlerinde, o analıklarinın yanlarında oturuyorlardı ve bu & nalıklar da evvelce genç ve güzel oldukları saman bizzat geisha idi- ler. Akilk ve tasarruflu yaşıyarak biraz para biriktirmişler ve şimdi genç geishalara anahk ediyorlardı Bunlara karşı pek iyi o ve sömimi idiler ve onların terbiye ve tahsil- lerini idare ederlerdi. Orlara elbi- seler alırlar ve kendilerine nezaret ederlerdi. Pek yüksek olan tahsil ve terbiye masraflarım öderler ve güzelliği bozucu melânkoliklerden kazları mümkün olduğu kadar w zak tutarlardı. Akşamdan sabaha kadar merkezdeki telefonlar çalışır ve çoyhanelerden aldıkları sipariş leri derkal analıklara (bildirerek geishalara iş verirlerdi. Ay sonum da da merkez çoykane ile hesap görür ve her kızın ay içindeki ka- zancı kendisine sentimi santimine verilirdi. Zaten analıklar da buna pek dikkat ederlerdi. Bunların üc relleri de kızın yaşına, güzelliğine göre bir torifeye bağlıydı, kezalik terbiye ve tahsili, elbiseleri, üze rinde taşıdığı kıymetli o eşyaların da bu tarifeye bir tesiri vardı. İş te bu geisha ticaretiydi. Müavin İshiga süt gibi o beyaz hasırlarla döşeli merkeze girmiş ti ve bir minder üzerinde (bağdaş kurmuş, oldukça şişman ve telefon la meşgul olan yaşlıca bir adama yaklaştı. Bu adam burasının baba” sıydı. Baba telefamı - kulağından indirmedi ve İshiganm kendisine gösterdiği zabıta vesikasını görün ce derhal teleloriü kapadı. İshiga kendisine: “Henüz yeni gelmiş Ki- ku isminde... bir geishayı arad ğını söyledi. İhtiyar derhal telefo nu açtı ve biraz sonra bir hademe elinde bir levha ile geldi. İhtiyar bütün çehresiyle ( seviniyordu ve merkezdeki intizamdan dolayı mağ rurdu: “.— Size hizmet edebilmek şere fine nail olduğumdan dolayı pek memnunum. Kiku isminde 15 yaş” larında bir kız yedi haftadır bizde kayıtlıdır. İşte buyurun adresini ve eğer oraya kadar teşrif o etmek Vitfunda bulunursanız, kendisini de orada bulursuruz!,, Dikkatsizlik Adamcağız yorgun argın evine dönmüş, pijamalarını giymiş, bir koltuğa gömülerek gazete okuma- ğa koyulmuştu. Bir müddet sonra karı büngür hüngür ağlamağa başlayınca hayretle ona baktı: — Ne oluyorsun? Kadın hıçkırıklar arasında cevab verdi: — Sen artık ben! sevmiyorsun! — Allah Allah! Buna nereden hükmettin? — Sözlerime dikkat bile etmi - yorsun.... — Ne zaman dinlemedim? — Biraz evvel (sana: “Bana kürk almak için üç yüz lira verir misin ?,, demiştim, Beni herhalde dinlemiyordun ki derhal “evet” dedin, Saf — Yüzünüzde ustura kesiği var, Sizi hangi sersem traş etti? — Ben datma kendim traş olu- run, Bedbin Kadm — Oğlumuz evlenemez, çok sersem, Erkek — Sersem olduğu kir. dir ki evlenecek, — Rezalet olur, hediye göndermek lâzım, Kerimann bu sözüne kocası Sü- ad cevab verdi: — Hakkm var karıcığım, Ben de onu düşünüyorum ama ne ya. parsm ki ay sonundayız, bende daireye gitmek için yol parası bile kalmadı gibi bir şey... Maaşma mahsuben biraz a- vans alamaz msm? — İmkânt yok, avans alamam, Doktor ve senin iskarpin parası İ- ns almıştım. İdte iramiz tavırlar si” yüz bilsem Inp avans istiye. Keriman bu sefer işine öyle gel diği için kocasına tem itimadı 0- lsn, fakat haresnan paranm hesa, bini yapmıyan #xf bir kağ tavrr takımarak sordu: — Avans sisan bile sonra ay başında elimize çok para kalmaz değil mi? — Hayır şökerim, Biliyorsun ki verilecek çok yer var, Hepsine verirsek zaten aylığımdan beş pa- ra kalmıyacak, Keriman bu kadar ince hessbis- ra tahammül edemiyeceğini anla- tan bir edayla Ülümatomu verdi: — Mesele ay başmda elinde ps- ra kalıp kalmamasında €»*il, hedi ye göndermekte,. İnsanm kz karğeşi evlenir de hed'va midar- mez olur mu? Bizimkisi de reza. lot, Ama sen kendini naza çeki- yorsun, senin kız kardeşin olsay- dı da evlenseydi hediva gönder. wek için herhalde para bulundun. Sund yorgundu, o sırada bir kavganm tadını çikarabilecek bir halde değildi, Karsın attığı de- fiyi kabul etmiyerek etrafma ba. kmdı, sonra tereddild içinde: — Şu santi versek, dedi, Karısı heyecanla sordu: — Hangi saati? — Masanm Üzerinde duran saa- HM cönim, Keriman, saate doğru enâlgeli bir nazar sti. “O saat evlerinin hemon hemen yezine rüsünü teş- kil etmekteydi. — Hayır, hayır! Saatimizi ver. mem! — O halde ne hediye edelim? Yusuf, hediye Kkutusile beraber getirilen mektubu okuyordu, Karı- sı sordu: — Mektub kimdon? — Kız kardeşin Kerimanla ko- casından... Sonra okursun, Evvelâ şu kutuyu açalım. Bakalım bize ne göndermişler? — Evet. Evvelâ kutuyu açalım, ben de merak ediyorum. Yuzu? büyük ekmek bıçağını a- Tarak kutuyu açmek ii Hamakta uyumağa alışmış de- niz kurdu kırada bir gece geçi. — Bay direktör, karım bugün #izden yarım gün izin rica etme | mi istemişti, Kendisile Beyoğlu- na çıkıp öteberi alacağız. — Maalesef imkânı yok. — Çok teşekirür ederim efen. dim, Allah sizden razi olsun. Muhakkak bir | — Çekiçle açmalı, dedi. Gidip çeklel getirdi, Bıçağı kutu tahtasınm arasına soktuktan son- ra çekiçle vurdu. Kutunun çivile. H yerinden bile oynamıyordu, Kuvvetli bir darbe daha! Hay Al- lah müstahakkını versin, çekici parmağına vurmuştu. Kutuyu kesa gibi muhafaza altına almışlar, ölye söylendi ve 0 aralık dikkatsizeo bir hareketle kutuyu yere düşürdü, Karısı baykırdr h Yusuf na yaptm? Bece- dene diyeba işe burnunu soktun? oKapıcıyı çağır- saydık, Kapıet çağırıldı ve kutu açtır. dı. İçinden kırmızı ve güzel bir va, un parçaları ve bu yüzden ye- Fr arasında müşterek ha- yatlarının ilk kavgası çıktı. Keriman söyleniyordu: — Dün gece sen korul horul u- yudun ama ben gözümü bile kırp- madım. Suad sordu: — Neden ayol? Hasta mrydm? — Ben de ama geniş yüreklisin Sunâ! Tevekkeli değil böyle genç yaşta göbek bırakmağa başladın. Neden olacak, hediye meselesi... — Artız o mesele hr'ladildi va, ne diye kendini üzüyormm? Biz de evlendiğimiz zaman teyzenin gönderdiği hediye kutusunu açtı, ğrmez zaman içindeki vazonun iki Parça olduğunu görerek üzülmüş- tük, Fakat evlenmeği takip eden günler zarfmda böyle bir ürüntü. nün uzun sürmesine imkin mi vardır? — Ya hilemizin farkına varır- larsa? — Yok canım, O taraftan hiç merek etme, Biz “teyzan bize va- zoyu kırık olarak mr gönderdi? diye hiç şüphelendik mi? Nakleden: F, KARDEŞ Snorl Atletizm Evvelce de bildirdiğimiz gibi Mısır - Yunan - Türk mili atle- tizm müsabakaları nisanın son haftasında Kahirede icra edile. cektir. Türk milli atletizm takımı ni” sanm 27 sinde Kahirede olacak” tar. Atletlerimiz bu haftadan itiba- ren bu milli temasa hazırlanmak İçin antrenör ve mütehassıs ar - kadaşları Naili Moranın nezareti altında sıkı antrenmanlara başla” mışlardır, Basketbol maçı Bu aym 29 uncu cuma gecesi Galatasaray klübü lokalinde Ro- ber Keleç İle Bozkurd takımları arasında bir basketbol revanş mü. sabakası yapılacaktır. 27.3.940 Çarşamba 1230 Program ve memleket sat ayarı, 1235; Ajans ve meteorolofi haberleri, 12.50: Müzik: Muhtelif gar. klar (Pİ) 1830/14.00: Müzik: Küçük Orkestrn, 18.00: Program ve isemle, ket saat myarı, 1805: Müzik: Fasıl beyeti, 18.40: Müzik: Finik Türküleri Malatyalı Necati ve Sadi Yaver Ata. | man, 18.55 Serbest maat, 10.10: Mem. leket sant ayarı, Ajans ve meteoroloji | katerleri, 19.30: Konuşma (Dış poli. tika büdiseleri), 19.45; Müzik; Halk Türkleri ve şarkılar. Okuyan: Mef. hinret Sağnak; Mâkmut Karındaş, Ra. dile Ertem, 2030: Temsti: (1) Bir Telâkki meselesi (Yazan: R. U. Joy. İ co. (2) Taksit: (Yazan: A.B. WL Mars) Piyesleri Nakleden:; 1. Nezih Manyas, 271.00: Serbest beat 2110: İ Konuşma, 7130: Müzik: o Riyaseti, cumhur bandosu, 22.15 Memleket saat İ ayarı, Ağans baberleri; (ziraat, Es. İ tam — Tahvili, Kambiyo — Nukut İ boran (Fiyatı. 2235: Mümie: Caz. band (PL) 2325/73.30: Yarmki pro. gram ve kapanış. ŞERİR TİYATROSU İstiklal caddesi Komedi kam: Akşam 20,50 Oda Yanlışlıklar Komedyası