11 Mart 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

11 Mart 1940 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MART — 194 İN > ie eri Tozunu ka <ayı saklamadım. A ada kar Kahveyi kay Vk süz DIY açarak içe- Şunlar oldu: > kine, Yüzünde ani bir İ kez bim Nihayet ki tay, ça gördü. Son İl, y Kahvaltının üze ve ve yavaş başını Mi “e haykırdı. , akin orka, peni Dy ordu: Batik &tim, İ o ai İş r sa e me a e e tak iziden biri ik. Kurt Lar: Şkmak Şöyle durgun - Ri i Büvert . e ti, ede yatar br- > > Seve orada kalabi- tam iyi olur, Ba üne taş Ai bak Varı Verdim, ran Sözlerimin, içi Kam, her dolamak Setler, bıraktı, na Binme, etik, Ondan İ çıkarken ben de elimdeki taban- Idırdım. Konuşurken taban- Biraz düşündükten sonra devam etti: — Kimbilir, belki de can çekişi” yordur. — Müstahaktır, dedim, — Lâkin düşün bir kere Hamf- ri, bemcinsimizden birinin (son, yalnız saatini düşün! — Belki can çekişiyor, belki de yaşamakta berdevam, dedim. — Olsun, Biz bilmiyoruz ya Eğer bakikâten ölmek (O üzereyse müthiş bir şey biliyor o musun. Ö zaman biç kendimi (o afiedemem Muhakkak bir şey yapmalıyız. — Ihtimal hakkın var, dedim. Onun, hattâ Kurt Larsen için bile endişe duyan kadınlığa de runi bir hayranlıkla gülümsedim ve bekledim, Fakat benim © için duyduğu endişe nerede kalmıştı? Sükütumün sebebini anlamıştı. İdrâkli olduğu kadar da açık “öz” tüydü: Gidip bakmalısm Hamiri, dedi, €ğer bana gülmek istiyotsan ben” Gen'sana izin, istediğin kadar gül Mutiane kalkarak kumsalda yü” rümeğe başladım. Arkamdan: — Aman dikakt et, diye seslen- di. , Ona başkasaranın ucundan eli" mi sallıyarak güverteye (atladım. Kiça giderek merdiven ağından aşağıya seslendim. Kurt (o Larsen cevap verdi, O, merdivenleri OÇr karken ben de elimdeki tabancarın börozunu kaldırdım. Konuşurken tabancayı saklamadım, lâkin o, ona dikkat bile etmedi. Vücut iti- barile ayni son dela gördüğüm gi biydi. Yalnız gayet mağmum ve durgundu. Aramızda geçen birkaç söze konuşma dahi denemezdi. O- ha neden sahile çıkmadığını sor ipadırm, o da benim meden gemiye gelmediğimi sormadı. Baş ağrısı” nır dindiğini söyledi, Daha faz la konuşmadan ondan ayrıldım. Mod anlattıklarımı aşikâr bir ferahlama ile dinledi, Sonra, gemi” nin mutlağından yükselen dumanı götünce iyice neşelendi. İki gün üstüste mutfak sobasının dumanı" m gördük. Ara sıra Kurt Larsen de gözümlze ilişiyordu. Lâkin bu görünmeler bundan ibaret kaldı. Karaya çıkmak için hiç teşebbüs te bulunmadı. Bunu iyi biliyorduk. Çünkü gene geceleri nöbetle uyu" makta devam ediyorduk. Onun bir şy yapmasını, dbilliyetini izhar etmesini bek'iyor, bu hareketsizli- ğine taaccüp ediyorduk. Böylece bir hulta geçti. Artı Kurt Lartenden baska düşüncemiz kalmamıztı. Onun mevcudiyeti &- zerimize bir kâbus gibi çöküyör, evvelce tasarladığımız ufak tefek işlerimizi yapmanıza zaani o'uyor” du. Haftanın sonunda mutfak soba: sından duran yükselmez oldu ve Kurt Larsen artık kıç (güvertede görünmemeğe başladı. o Moddaki endişe ve acıma hislerinin (o gene canlandığını görüyordum. Lâkin kibrine yediremiyor, banu bir tür- lü izhar etmek, bana ikinci bir ri” tada bulunmak istemiyordu. Onu nasıl ayıplayabilirdim? O ilâhi bir yaradılışa Omalikti ve netice İtibarile kadındı. Bundan baska, ben de bir valit'er öldürmek iste diğim bu adamın yanı (başında hemcinsleri varken bir basına can vermekte olduğu düşüncesine ken- dimi bir türlü alıştıramıyordum. Kurt Larsenin bana söylediği söz doğruydu. İçinde yetiştiğim cemi- yetin, mubhitin telikkileri benden daha kuvvetliydi. Onun benimkine benziyen bir vücudu, elleri, ayak” ları oluşu benl ona oanlsyamadr ğin bir bağla bağ'ryordu. (Davanı var) e Ay na merakı Nakleden: Cevat Tevfik ENSON Aynalara karşı çok büyük bir aaafı vardı. Nerede âyna görse muhakkak durur kendisini seyre koyulurdu. Zengindi. Beğendiği aynayı, fiyatına bakmaz, muhakkak cu rette satın alırdı. Birgün kendisi: ni ziyarete gitmiştim. Avrupa se. yahatinden yeni dönmüştü. İşi gücü olmadığı için her sene Av- rupada birkaç ay dolaşırdı. Bu suretle Avrupadan getirdiği na- dilde aynaları da görmüş olacak- tim. Apartmanm kapısından içe. riye girer girmez beni karşılaya» rak salona götürdü. Zayıflamıştı ve müthiş surette asa'i id. Bir aralık Avrupa şehirlerinin güzel- liğinden ve yeniliklerinden balış ettikten şonra: — Seyahat etmek benim için adeta bir ihtiyaç halini almıştır, dedi. Bir haftadanberi buradayım. Yarın sabah tekrar seyahate çi- kıyorum. — Fakat seyahatten döneli henliz birkaç gün oldu. Kışı bu. rada geçiremiyecek misiniz?.. di- ye sordum. Suratını buruşturarak cevap verdi — Niyetim öyle idi. Fakat. Burada içime öyle bir sıkıntı çö küyor ki, sanki ssyahat etmer sem boğulacağımı zannediyorum. Vaktile pek büyük bir itina ile tanzim ettiğim bu salon bugün bana tamanile yabancı geliyor. Evet kararımı verdim. Yarın ha. reket ediyorum. Apartmanın için- de gayri tabii bir sükünet var. Eskiden böyle değildi. Biraz ev * vel, şu büyük aynanın önünden geçiyordum. Adeta korktum. Ay nanın içinde sel halinde şuların boganarak beni boğacağımı zan. nettim. : Adamın halinde gayritabillik vardı. Halbuki, seyahate çıkma- dan evvel hiçte böyle değildi. şakayı sohbeti seven çok neşeli bir adamdı, Seyahat yorgunluğu veyahut iklim değişmesi de ins nı bu kadar değiştiremezdi ya. Öyle olsa, hiç kimsenin seyahat etmemesi lâzımdı. Bir aralık, zenginliklerin kaprislerini düşü nerek arkadaşımın da, parasının bolluğundan ne yapacağmı bil. meyip ayna merakından Sonra bu sefer de seyahat hastalığına tutulduğunu düşündüm ve ken * disine iyi bir sevohat temenni ettikten sonra ayrıldım. Birkan gün sonr kendisine sokakta tosa”0f edin:e hayretler içinde kaldım. Hasta olduğunu ve bu vüzden seyahate çıkamadığını söyledi. — Falrat cehrmizde hastahör #ndıran bir hal yok, diye kendi- sine sordum. — Siz beni teselli etmek için bu sözleri göylüyoremnuz. Pokat şunu unutmayınız ki, ben ken” dil aynada âlâ görebilivorum. Ah,. O aynalar yok mu?.. Nereye gitsem. Kendimi onların karşı sında buluyorum. Evden çıkmca, kendimi (sıhhat ve neşe içinde hissediyorum. Fakat mendebüur aynaların birinde yüzümün ele settiğini görünce her tarafım $i- birden titremeğe başlıyor; yüzü” mlin mumya rengini alarak kor. kun bir çirkinlik arzettiğini der hal farkediyormm. Ah., Bu ayna ler yok mu?.. Kardeş eskiden be nim bildiğim, ayca dediğin ber. ber salonlarında bulunurdu. Şim- di öyle.değil ki; bakkala git, ay na var. Kasaba git, ayna var. Flattâ meyhaneye bile gitsen yi ne ayna var, Adamın söylediği saçma sözler beni iyiden iyiye endişeye düşür. müştü. Bu gidişle pek yalın bir zamanda delirebileceğini düşün- düm ve onu kuruntularından W saklaştırmak istiyereki — Aynada, herkes kendini çirkin görür dedim, Buna emin ol, Aynslar yglaacıdır. Onlar, çirkin ve hasta oldukları için bi- zi de öyle gösterir. Söylediğim sözler hoşuna git. mişti. Gülümsiyerek:; — Evet; haklısm, dedi, Ayna- lar ekseriya yalancıdır. Fakat hepsi değil. Ucuz ve âdi aynalar yalancıdır. Nadir aynalar haki- katten kat'iyen ayrılmas. Dükkânlara aşılan alalide #y- nalarm gcuz ve yalancı oldukla, rına kanaat getirerek nadide ay- nalara sâhip olmağı arzu et- mişti, Fevkalâde bir ayna satm aldı. Ve o ayna da kendisini çok be. ğendi. Fakat bir aynanın şehadeti © nun kalbini ferahlandırmak için kâfj gelmemişti. Az saman içinde büyük bir ay- na kolleksiyonu olmuştu. Artik mağazalardaki aynalara nefretle bakıyordu. Bir gün evine gitmiş tim. Şıhhatinin tamamile düzel . diğini mevzuubahs ederek: — Bak; kendi aynalarımda kendimi ne kadar iyi ve gürbüz görüyorum, dedi, Beni hasta e den dükkânların o kötü aynala rıydı, Onlardan yakamı sıyırmak için sokağa çıkmamağa karar verdim. — Evde otura otuta canınız sıkılmaz mı?.. — Alışmağa bakar, Onu bu gayri tabii düşünceler den ayırmak için, sokağa çıkma. makla sosyetelerdeki güzel kas dınları da göremiyeceğini hatır Tittim. Arkadaşım, odanın dırvarlarına asılı duran aynaları göstererek: — Bu aynaların her biri bir sokaktır dedi. O gürel kadınları hergün aynalarda görüyorum. Şu gördüğün nadide aynaların herbirinde güzelliklerile şönhret kazanan birçok kadınlar vardır. onlar, bu aynalarda ebediyen ken» dilerini gösterecekler. Ekseriya, sabakları aynalarda o gürel ka. dınların birile karşlaşınım. Fas kat çok acele yürüdükleri için bir türlü yanlarma yaklaşıp ko Duşamıyorum. Bu vaziyet karş sında bir sokaktan öteki sokağa geçtikleri zaman, derhal © sokağı gösteren aynaya koşa, rak önlü İretmek istiyorum. Ne çareki, orları bir daha kersımda bulamıyorum. Bazan, yani hizli yürümsdikleri zamanlar yanları na yaklaşıyorum ve uzun uzun konuştuktan sonra randev& bile alıyorum. Bir kaç gün sonra zavallı &- damga delilik alâlmi iyiden iyiye başgöstermişti. Şuurunu kaybet mişti. Artık aynalarda kendiçini tanıyamıyordu. Bu fena haberi alır almaz derhal evine giderek kendisini gördüm. Hiçte deliys benzemiyordu. Büâkis tavırların. da gayet matut bir adamın baj- leri vardı. Duvardaki aynaları göstererek: — Artık yalnsrlıktan canım sr kalıyor, dedi, Sağ olsun arkadaş” larım. Beni yalnız bırakmıyorlar. Bak; etrafımı sarmışlar. benimle konuşuyorlar. Tuhaf değ mi? Hepside bana benziyorlar Pentere önünde bir iskandela sebebiyet verdiğinden birkaç gün sonra adamcağız: tımarbaneye götürdüler. Biraz sakinleşmişti. Yalnız, odasmda bir tek ayna bu. Tunduğundan şikâyetçi id. Bir müddet sonra evindeki ayna kok leksiyonunu da unutarak, odası" 1 süsleyen biricik ayna ile kem dişini avutmağa başladı. Aynanın karşısına geçerek mütemadiyen kendi kendini *€. lmlıyordu,- Bazan da ayranın içinde gördüğü bir kadma Âşık olduğunu iddia ediyordu. Hasta- Müinusanda dünyan en eâdi bisanları arasında 44 yılımı vahşller arasinda geçirmiş bir Alman seyyahı ğe Yazan: 1, Buseh Birkaç ay geçtikten sonra vücudun yaralar içe- risinde kalacak, etlerin çürüyecek ve parça par- ça düşecek. Seni bundan hiçbir şey kurtaramaz. — Ura, dedim, O sözümü kesti ve uzun parma" ğını dudaklarıma götürerek: — Suusssl,, dedi, Mara - Sita ya dinler dokunmasın odiyedua okuyorum. Biribirinden uzun saniyeler ak- tı geçti. Şimdi benim de gözlerim | Mara - Sitanın gittiği tarafa diki miş kalmıştı. Bu sırada etrafımızı anadan doğma çıplak çocuklarla siyah renkli vücutları hayvan gibi kıllarla örtülü kadınlar sarmışlar, mütemadiyen haykırıyorlardı: Dev adam etrafımızda tepinerek haykırınakta devam eden insanla- rn bir elişaretile dağıtu ve bana Ml e e e Başka bir zaman olsaydı bu söz- ler merakımı büsbütün körükler, hayatım pahasma bile ola bu klübeye girmek blerdim. Fakat timsah İnsanım rofakatinde orman, dan geçtiğim ve mağaraya girerek devr adamım iskeletini gördüğüm andanberi içerime garib bir bezgin. ik gelmişti, artık bu vahşi orman- Medeniyet gözümde tütmeğe baş. lamıytı, Almanyayı, sağ mr, ölü mü olduğunda bir türlü karar vere» mediğim (karımı, arkadaşlarımı, beni Hindistan kıyılarına atan ge- mimi düşünüyordum artık, İçimde memleket düşüncesinden başka tek bir arzu kalmıştı, bir ân evvel cüzam ilâcma kavuşmak, Binaenaleyı Ura . Saka'nım beni klübesine almasının veya alma- masınm hiç ehemmiyeti kalma, mıştı, Bon gözümü Mara Sitanm gittiği tarafa dikmiş, onun dön - metini dört güzle bekliyordum. Uru . Sahaya sordum: önmüş olma. sı İâzımgelirdi, fakat neden gecliz. ti acaba, Bir mülâhaza beyan etmeme vakit kalmadan Mara . Sita gö- İzüktü. Fakat vahşi yalnız değildi, Yanmda başka birisi, iri, kalm, kuvvetli bir adam vardı. Bu bera. ber ağaçların üzerinde esrarengiz ormanda gecelerken yanımdan bir. eya kaybolan ve o vakittenbe- iz'ni bir türlü bulamadığın Cuhi idi... Haykırdım: — Cuki... Cevab aldım: — Sahib... Sen Misin? Sizi sığ bulacağımdan © tammamile timidimi kesm'etim. — Ben de öyle Cuki, artık biri. birimizi hiç görmiyeceğimize ta « memiyle inanmıştım, Ben Cuki ile dertleşirken Mara, Sita efendisine, bir asma kabağı. ik, gittikçe vehtmetini arttır" yordu. Hararetli olduğu zaman lar: — Sıcaktan öleceğim! derdi. Fakat iki dakika sonra da soğuk. tan donduğumu iddia ederek diş- lerini çatırdatmağa başlardı. Bir gün kendi kendine konuşu” yordu: 5 — Aynaüm içi çokiyi bir yer olga gerek. Bir gün oraya gir- sem.. Hiçte fena olmıyacak. Haş, tabakıci delinin söylediği bu söz- leri işitmemişti. Sonra, tatlı ha yallere kapılarak aklını kaçıran bu sakin hastanım tehlikeli ha- yallere kaprlebileceğini hiç bir kimse aklından geçirmiyordu. Fakat bir sabah, onu kanlar içinde, beyni açılmış bir vaziyet. te aynanın önünde yığılı buldu. Jar, Gece yarısı ötedenberi takip edipte bir türlü konuşmağa mu vaffak olamadığı o güzel kadım larla, kendisine benzeyen sevgili arkadaşlarına kavuşmak arzusile aynanın içine girmek istemişti, Nakledeni Cevat Tevfik Enson um içi oyularık yapılmış garib bir şişeyi uzatıyordu; efendisine: — İşte dedi, yarısı yılan, yarısı kedi cizlerin reisi selâm söyledi... Hiç güneş yürü görmeden müte- madiyen efsunlarile beslediği ilâç- tan bir parçasını, üç kişiye yete- cek kadarmı gönderdi. Şimdi Cukiyi bırakmış, gözlerimi İki buçuk metre uzunluğunda elli yüdanberi yaşıyan dev adamm e. ndeki asma kabağından yapılmış şişeye dikmiştim. Bu gizenin içer. sinde beni yakalandığını korkunç hastalıktan kurtaracak şifa vardı. Pelinuya güzelliğini iade edecek, kardeşini. insanlığı kavuşturacak esrarengiz su bu asma kebağınm içersindeydi. Ura - Saha bana bakarak serttir ve: — Beyaz adam, dedi, senelerce evvel, bizden birisi bu ormanları dan nasılsa çıkmış, günlerce yürü. müş, gitmiş gitmiş, garib memle, ketler görmüş, sonra içlerinde si- sin gibi beyaz adamların bulundu- ğu bir yere yetişmis, orada birkag Yıl yaşadıktan sonra tekrar bura- lara gelmişti, O bana ağzıyin söy“ yaralar içersinde kalacak, etlerin çürüyecek ve parça parça düşecek, Seni bundan hiçbir şey kurtara- maz, Bu hastalığın birtek ilâcr var, Bu ilâcı yer yüzünde benden başka kimse veremez sana. Dü « gün, sen burada da kalsan, yurdu- DA da dönsen bütün gördüklerin Benden İğrenerek kaçncıklar, Seni bayata kavuşturmak için bir gey istedim. Yıldırın çiçeğini bana ver, dedim, razı olmadım, Halbuki ben sana İyilik etmek istivorum... Elimdeki bu Wiet sana vereceğim. Bundan baska Rnsl kullanılacağı- »! anlatacağım. Sonra bulunduğu, muz yerden geldiğin vere kadar götürmek için sana kılavuzluk da edeceğim... ne ai Bu sözlerin beni nekadar sevin. dirdiğini tasavvur etmek kabil de- Bildir. Demek kurtuluyordum. İlâ- caktır. Binaenaleyh Ura « Sahaya Yüreğimden kopan tatir çimi teşekkür ettim, agi: Ura - Saha teşekkürlerimi din- lemedi bile, O sözlerine devam e- diyor, İde nasıl DU — Dinle, diyordu... Gi Zarken yüzünü güneşin battığı r.fa çevirir ve bu ilâçtan gözlerini yumarak üç yudum içersin. Yu. dumlar orta yudumdur. Senin Üze- rinde clizam henüz tesirini Köster medi, Etlerin data dökllimedi. o. Dr İçin bir defa içmek #ana kâfi eelir. Fekat bana yolda ğin ötekiler bu Miçtan der > kide Uç defa içeceklerdir.. Üçün- e gün son Üç yudumu içtikten sonra #kar bir suda yıkanacaklar ve vücutlarında hastalıktan hiç w- 9er kalmıyacaktır. do. ta e tekrar teşekkür et. — Simdi, dedi, vakit den yola düzülelim, ii sanları dediğin bu kabilenin sana Das garib garib hektıklarma dik- kat ediyorsun... Bunlar arasnda daha fazla durmak tehlikelidir. Vakıa benim yanımda bulundukça sana kolay kolay bir zarar gelmez. Çünkü hepsi beni sayarlar ve ben- den korkarlar ama... Nede olsa bu kabileye pek güven olmaz. Demin söylediğim gibi birkaç gün evvel olsaydı Ura , Sahanm çin imkânedı, Tufan insanlarının yaşayışmı tetkik etmeden, fdetle- rine İyice nüfuz etmeden onlardan kolay kolay ayrılamazdım... Fakat mönç timsahın gövdesine temss et- tiğim dekikadanberi kendimde ma. cerâdan bir bezginlik bissetmeğe başlamıştım. Artık kendime ben zİyen insanlarm hasreti iyiden iyi Ye İçime çökmüştü. Binaenaleyh Ura - Sahanm tek- lifin! derhal kabul ettim, Ve der. bal üçümüz tafan tnsanlarınmı kö. yünden ayrıldık... (Devam var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: