Çeviren: Efdal NOGAN ğa , a il kadar kuvvetli eliyle boğazıma yapışmış ve elerinin hafif bir kımıldanışiyle boynumu nasıl kıracağını anlatmıştı, e PM ig Alahtan projektörleri yor Ora İlsildadım; © Simdi bağızsam ne olur? sey mahvolur, Fakat siz , & andâ re olacağını da 4 yp ilnüz mü? ke ben cevap vermeğe mey- m ap ö goril kadar kuw : ye boğazıma yapışmış ve k inin hafif bir kımıldarışiy» Yeme nasıl ka ni anlat” na boynumu bıraktı ve sie, > 08 Macsdonjanım fenerlerini günl ve kay, pg, *fer ona ayni o suali Mod ha 2 ben bağırırsam, ne ya > Arkadaşlığınızdan o kadar yorum ki size bir şey ya O. sizi incitemem. db söylerken tesinde öyle İç Yumuşaklık ve öyle “okşayıa , e Vardı ki âdeta irkildim. Böyle olmakla beraber sa bağırayan demeyin, çünkü o in © hemen Mister Van Vey k ui kırarım. e halde, dedim, rise” “len izin, istediği kadar ba- “i Mi Sielziyanez ih, Amerika edebiyatmm böyle ği Dir simasma © kıymazsınız oi dedi, en Sonra konuşmadık. Ar ka “İrimize o kadar alışmıştık Hİ hükyr giren bu kabil süküt va: Yapa il İze gayritabil gelmi- oi Işıklar gözden kaybolunca »tüey salona inerek yarım kalan ein başına oturduk, İkisi, “ibirlerine şiirler okumağa ie Mod, Dovsonun “son ik» şiirini okudu. Okuyuşu di; lâkin ben ona değil ürsene bakıyordum. Onün a ülenmiş gibi (o bakması İT etmişti, Adeta kendin 7 İl, ve Mod her kelimeyi | eri © da gayriihtiyari onun” iş, der dudaklarını oynatarak Diy, son sesi, İN kaş kastan okurken onun sö | olmamış gibi okudu ve sonra Mu | bavereyi daha a3 tehlikeli bir mec | İ raya saptırdı, Bütün bu müddet | ! zarfında oturarak onları dinledim. Bitişiklen sarhoşların uğultulu pa | tardıları işitiliyordu. Korktuğum | adamla sevdiğim kadın konuştular | konuştular. Sofra toplanmamıştı. | Migriçin iş'erine bakan tayfa da ! anlaşılan baştaraftaki içki &lemi- ne gitmişti, K Larsen yaşamanm zirvesi” ne iriştiyse muhakkak © gayeye © oldu. Ara sıra kendi dü- den aynlarak onun sö hislerinin tesiri altında kalmıştım. Onunki isyankâr bir ruhtu Bir & ralık söz Miltonun Oo Lucilenine, ibiisine intikal etti, Kurt Larsen Miltonun yarattığı o şahsiyeti öy” le ince bir tahlilden geçirdi ki ken di boğulup kalmış dehasını bir de fa daba isbat eti, Şimdi o mev zklan konuşuyorlardı, Kurt Lar sen: — O, kaybedilmiş obirdavayı takip ediyordu, diyordu, buna rağ men Allahın haşmetinden (kork muyordu. Cehen atılmış, JA kin mağlüp olraamı Allahın meleklerinden çte biri ni kendisiyle birlikte sürüklemiş ti. İnsanları Allaha karşı isyana teşvik etti ve böylece gelmiş ve ge lecek bütün insan pesillerinin mü him bir kızmını kendine Ove çe henneme maletti. Neden cennetten kovulmuştu? Allah kadar cesur ol” madığı için mi? Ondan daha az nu mağrurdu? Emelleri (odaha su kısaydı! Hayır! Bin dela hayır! Allah ondan daha kuvvetliydi, o kadar, Lâkin iblis hür bir ruhtu Onun için başkasına çalışmak bo Kulmak demekti. Hüs olarak sıkın tı, ıstarab gekmeği rahat bir hiz metkârlığın vereceği sasdele tercih etti, Allaha hizmet etmek İsteme di; Hiç bir şeye hizmet etmek is medi. O bir kukla değildi. Kendi bacaklarının üstünde “duruyordu O, başlı başma bir fert, bir şahsi” yetti, Mod Brüster kamarasına gitmek Üzere ayağa kalktı Ez gi | HABER — Akşam Postam standu düuyump eb eski Msbiteri amuda — 128 — Yazan: 4, Büseli 35 yılımı senşıler srasında geçirimiy Dir Alınan seyyahı Ömrümde böyle bir mahlük görmemiştim. Bu ba. şı insan başı, vücudu bir timsah vücucuna benzi- yen garip bir mahblüktu. Karada timsah şimdiye kadar iç görmemiştim, Bu acaba, şim ye kadar hiç görme: ş de şayet iri bir kertenkele miydi 'Tabancamı çekerek mah.dkun sürünerek kaçtığı lığın başına gillim. Ve o çâ üstüne taşlar atarak hayvanın dı şarı çıkmasını bekledim. O Fakal hayvan bir türlü o çıkmıy vakit çalıların altında bü yuva olduğuna ve bu be ğ ikmettii tabanca” ru çalıların içine ateş ettim. T Gi di o'an korkunç gürültü üzerine haki. katen çalıların altından demin gö: düğüm mahlükun kafasını çıkar dığını görünce ttredim. Zira ömrümde böyle bir mah lük görmemiştim. Bu başı insan başı, vücudu bir timsah vücudun? benziyen garip bir mahlüktu, Daha doğrusu vücudu . boylu boyuna yarım bir halde ikiye'bir lünmüş bir insandı. Bir başa yapışık tek el ve tek bacaktan ibaret! Bu korkunç mah. lük böylece yerlerde (sürünerek bir timsah gibi, yürümekteydi. "Tahancanm — Sesinden o kadar korkmuştu ki mütiş irileşmiş göz“ .erile yüzüme bakıyor, Ytririden kımıldamıyor, fakat korkudan du- dakları titriyordu. Bu mahlük bile ölmekten kor kuyordu! Dehşetle tüylerim ürper. | miş bir halde tabancamı bu mah lâkun yüzüne çevirmiştim. Müt hiş surette şaşalamış olduğum İ çin bir müddet öylece, ne yapaca. ımı tasarlıyamaş bir o haldedo «up kalin, Sonra bu garip adam ağzını.aç tı ve bana müstekreh bir sesle bir Şeyler söylemeye başladı. Bu garip adamın pe dil üzerine. konuştuğunu ve ne söylediğini an lamıy'ordum. Fakat tek sağ eliyle bana bii şeyler tarit etmeye ça akta ol duğunu anlıyordum. Bense ada, mı şimdi daha yalundan dikkatle tetkik etmekle maşguldüm. Bu ortasından boydan boya ve büyük bir maharetle ikiye bölün- müş bir insandı. Vücudu © suretle ikiye bölünmü; | sarak kalmış'ardı. Daha dikkatli bakınca adamın bu yarım çıplak vücudunu bir ne vi elâsliki ağaç kabuklar ya sarar gibi sarmış oldu! yoktu. Yü: dan olabileceğini katiyen aklına getir mez, bunun kertenkele azmanı ne, vinden bir hayvan olduğuna hük mederdi, Filbakika bu yarıya bölünmüş insen tek ayak Üstünde duramadı ğı İçin yerde sürünerek yürümeye alışmış, hattâ bu nevi yürüy kertenkele gibi bir sürate dahi w laşmıştı. Böyle bir mahlükun, ya rı vücudu çalıların içinde, ölü karşısında tirtir Gtriyerek, mik insan sesi o kanuşar bir şe anlatması adama bir rü- ya görüyorum i veriyor, in sanın tüylerini ürpertiyordu. tekreh Bu mahldkun son derece garip. fakat biçare bir insan olduğunu anladıktan sonra tabancamı cebi me koydum. Yanına yaklaştım. Garip mahlâp hemen yüzünü uzatarak, ayaklarımı öptü. Aşağıdan yukarıya başını kal dırmış yüzüme bakıyor ve yüzün. deki bi tuklar bir kat daha çoğalarak gülümsemeye çalışıyor du. Ona: — Hint dili diye sordum. Tekrar kaca dilini dışarı çıkara çıkara, âdela bir dil b ledi, Her ylemek tetiyor bilmiyor musun? İşaretle konuşmaktan başka ça olamiyacağını “görüyordum bir cüzamlıydı (Devam var) te j Şüphesiz bu adam Akli kikkkkkkkkkhkkkal hili ağından ! bir kadın onu bulmuştu e reisi onun işmini Kolomi koymuştu. Çocekken pek cici harikulâde muamele O kendisini sepetle bı ma şen olan hi n bir hi yıcıydı. Bu tin âğaçlarının 4 dinlediğini bildiği O da kendisi gibi terkedi çocuktu, Onu bir tarlaya (o birak muşlardı, Bu tarlanm ismi Fiorel aydı, Ona da Fiorella ismini ver müişlerdi. Cesur, iyi yürekli, kuv veti bir çocuktu. Heri ger gündüz, her saatte yardım etmeğe hizmet görmeğe amadeidi. Ken disinin bulunmuş bir çocuk oldu. ğunu biliyordu. Bu şeyden hiç w tanmazdı. Ve bunu bilmiyenlere" “Ben gtcsnin ve rüzgürn çocuğu yum, diye öğretirdi Hakikaten onu rli bir gece de hilmuşlardı.. O sözünü böyle bitirir: “Bir rezil herif olmaktan" sa, terkedilmiş bir çocuk . olmağı tecih ederim... ... İşte mazileri ve aileleri maçhül olan bu iki çocuğlun hayatı yan yanâ geçiyordu. Biribirleri: SEVİY dı ve evlenecekleri mesut günü bekliyorlardı. Onlar biribir. 8 söz vermişlerdi. Bir akşam | nda buluşmuşlardı, Fiore di ke; İstanbulun manzarasmdak! güzel, Wğa biç kimsenin diyeceği yoktu: Şehrin içersine giren yabancılardı bâzıları vapurdan çıktıklarma pig. man olurlarsa ds İstanbulan dişa. rısından görünüşü herkesi hayran eder, Heln Boğuziçinin güzelliği a. #irlarcanberi “dülere destan, ol. mugtur, Onun için İstanbal, elnir hastalıklarmdan bazılarının tedavi, slnc yarıyacak bir “güzel iklin, sayılır. Yakat güzellikten başka Lakım. lardan İstanbulun iklimi acaba nasıldır? Fakidop Üllm şartla, rından hopsine birden “Abu hava,, derlerdi ve İstanbul abu hı. va baktınından da memleketin en Üştün yerlerinden biri #ayı. Urdı. Başka şehirlerde her bangi bir sebepten barınamıyanlar İstanbula gelmek için dalma abu Bava sebebini fleri sfrerlemii, Şimdi böyle toplan büküm verilemez. Bir yerin iklimini an, lamak İçin hava şartlarını, srcaklık derecelerini, rutubetin, e, lektriğin!, toprağını, güneşli günlerini, bulutların; ve sislerini bile birer birer tetkik etmek Lizımdır, İlkin bavanın tazyiki dereceleri : İstanbulda vaktile dokuz sene içinde tutulan kayıtlara göre vasat! olarak havanın tazyik dereceal kışm 702,5, ilkbaharda 758, yazın 757, sonbaharda 761,4, bir sene içinde yaz ve kış dereçeleri arasında en büyük fark da 5 derecedir, Deniz kenarında bulunan bir şehrin ayni arz derecesi üze, rinde ve deniz kenarında bulunan başka şehirlere ba bakımdan benzemiyeceği zannolunursa İstanbul hemen hemen ayni arş derecesi Üzerinde ve deniz ksparm'a bulunan Napoliye bense, mâ de zenc dniz kenarında fakat ta on dört er; derecesi yukar. iy Pim inizde de musiki var, İlay Yerken gözleri o altun! Kış, Kişi, çe Kendini İki SİRİ © kadar iyi idare kay, aluniyetimden haykıra Stuları da hiç bir şey MARA DA AAA AAA AAA RA RA RARAAAAAAAANARARA AAA ARA AAA ARMA İN A A ni Yazan: Dr. G. A. &n Danimarkadaki Aponrad şehrine bezzeri Orada da bava taz. yilinin bir yıl içersinde vasaif derecesi, İstanbuldakine yakin nbul havanm tâzyik derecesi bakımından bü. Yanduğu yerin arz deroceşile pek niubelsiz olarak bir şimal ili. mi sayılmak iğzmigelir , Bu, İstanbul için bir iyilizt azâlınca, yor yüzündeki suların İş'nde Çünkü bir yerde hava tazyiki yakut toprak arasnda bu. ca havanın İçine çikarak havayı bozarler ve havanm içinde bulunan mlkroblar için pek güz gıda olurlar, Hav © gazlarla beslenen mikroplar keyiflenirler ve gelişerek © lar, Bilhassa bir yerin iklimi rutubatlt olursa havadaki mikrop. Yar da daha çok ve daha kuvvetli olür; Baska bir gün anlatacağım gibi İstanbulun iklimi ratubetliğir. Ylavanm tazy z olsaydı bavada rutubetle beslenen mikroplar yerden çıkacak gor'arla da. ba ziyade beslenir ve İstanbulda mikroplu basta'ıklar dabu çoğa. hırdı, Yerden çkarak bavayi dolduran gazlar “yalar mlldopleri beslemekle kalmazlar, insanların nefes borularma da girerek karnımızı az çok zehirlerler. Demek ki İstanbulda havanın vasati tağyik derecesi daha vr olsaydr'burnda nefes boruları bastaık, tari ve onların netiçesinda kanın zehirlenmesi daba ziyade ola. caktı, Yino hava taryikinin azalması neticesinde yerden çıkan gazların tesirile, kara humma 'gibi bulaşık bastalıklarm çoğal dığına dikkat edilmiştir. Şu halde İstanbulda havanm tazyik de. rocosinin biraz yüksek olması da kara humma bakımmdan bi. zim için bir iyiliktir, Burada taşyik derecesi arz dereceslle mü. * tenasip olsaydı karahumma aalşınlar; daha çok olacaktı. Bir da, havadnXi tasyik dersess var, O nun te“ ksa hir süne beptren şereritir, a değim.sleri i ya! demişti © olursan el. gün Kolomba bi N ng ot N leri söy Biraz sonra Kolomba solgun bir çehre n fakir dul Okadmâ benim ayakta d döndü. Yanlışınız var.. İşte annem? O zaman ihtiyar kadın: — “Hayır Kolomba ben senin ânnen değilim, diye kekeledi, ben ser r h Porto » Fello çayr nım kenarında buldum, Genç kız yabancılara (o baktı. Zengindiler. Ve eğer onlarla gide” cek olsa büyük şehirler, tasavvur etmeğe muhayyil, ii diği harikalar görecek... Küçücük Korsika köyünden ba bilmiyen, zeytin gö! y n başka zevk tatmıyan gerç çin bu yeni hayat bir mar sa! gibi olabilirdi. Zengin ve şık kadın ona Âdeta yalvaran gözlerle bakıyordu. Am neliği kapıya arkasını (o dâyamış gözlerile ona tesir yapmamak için bakışlarını tahtalara mıhlamıştı. 1 — Benim asıl annem sizsiniz? Benden utanıp da beni bir köpek yavrusu gibi dere kenarına bırak. için yalnız yas nlarımdır. Ben Onlar geldik dedi ve son ra kulübenin kapısınd bir rüzgâr gibi fırlıyi Kaçlarına do; man iki yabancı Kalomba anneli çöktü: — Fiorella ile takdis et anneciğim! di a çatlak İki gencin basma gö” vt ettin Kolomba, Allah da ile birlikte imrünün sopuna ,, diye mırıldandı. #POR Kız mektepleri arasında yarın yapılacak voleybol müsabakaları Kız meklep'eri voleybol ik Beye. Maden: 14-2.910 Çarşı voleybol maçları Baha komiseri: M. Saver, Şiyii Terakki Muesi . İst. kız ilsasi, aüst 15 de hakem No. Mörün. Eran- köy Tsesl « Kız Muallim mektebi, me. #t 1530 da kükem No, Moran; Boğa niçi Esasi , Çamlica iisesi, saat 18 de hakem No, Moran. ıba günü yapacak