CİKÂNUN — 1939 YAY EZEN —61— tezgüha yüz marklığı kadehleri doldurduktan Patrona almanca olarak glüz numara nerade? “m bunu zaten biliyordu, götden öğrenmişti. Hattâ ko- Mn diğer ucundaki kapıdan Man doğruya meydana çr da biliyordu. heyecanmı belli etme. Yalışarak meyhane salonu- koridora çıkan, kapısmı iman askerlerinden biri tik piyanoyu tetkik eği teki yüz marklık banknota edilmiş gibi bakıyordu. Vm koridora geçip lükayt la kapıyı kapadı. Gürül eden ilerledi, sokağa çi. maz kapıyı açtı ve kendi- eydanda buldu. Meydanda ».yoktu. hağa başladı. Olanca kuv. koşuyordu. Kapıya yaklaş Yirmi metre ancak kalmış n bir bağrışma (Ooldu. Kk farkedilmişti, Wi metre mesafe kalmışken ka- Wihir Alman askeri belirdi. De. Wİİ kendisine doğru koşan bu Yaşkın şaşkın baktı. Biraz Yanma bir asker daha gel- kapanmıştı. | Haym eğer Wi evvelden bilseydi bu firar Nüsüne bu kadar ümit bağ #E. belki de teşebbüsten vazge" “e Bereket versin (o berber bu W& askerler beklediğini söyle. unutmuştu. #j metre kaldı. Haym asker birini bir kafada yere ser- Üstünden atlayarak kapıdan | Peşinde bağrışmalar devam Mtüğu yolun iki tarafında ev | tdı. Yol dümdüzdü. Peşin. İ leş edecekleri muhakkak ol Aa göre böyle hattı müstakim "üz bir yolda gitmesi tehli- İİ. Yan sokaklardan birine te iki tarafta evler © vardı. ir açılıyor, kadınlar telâşla leri sürüp sokağa bakıyor Yolun bir o dönemecinde iş |” #Ni giymiş ameleler toplanmış. 4 Yin onların yanına gitti, Ar > hali kalmamıştı. Nefes erden biri ani gelen bir teklif ettiz Üs Bize karış. Fabrikada olan duayı tamir için dün bizi ev | dolaşarak zorla | topladılar. Liz isimler falan yazılmadığı en geçilmiştir. mın macerası da böyle ol- 'deki fabrikada, bir Almanm evrakını çaldı. Ev Alman işgali altına (düşen IZ topraklarmdaki Fransız müesseselerinin makinele. “Ökmekte ve Almanyada tek- kurmakta çalıştırılan kimseler» rine aittir. Nakleden:; Fethi KAKDIŞ Alman topraklar mümkün mert lerledi. Oldenb: Bourtange dat landaya geçti. K şubat 1916 mi üniforması r gün evve işgal ettiği büronun kapısını itip içeri girdi. Kılremı, bey eldi- venlerini çıkardı. Şi nt masa” nın Üzerine koydu. Oda arkadaşları peşinden geli yorlardı. Onlar da beyaz eldiven giymişlerdi. Fakat bu geçit resmi kılığına mukabil ayaklarında laym? dedi. 5 dalgin, cevap verdi: — Tuhaf mı? Hayır. — Nasıl? Siz harbin böyle en şiddetli bir zamanında bu kızer Gazla evlenir miydiniz? Haym irkildi, kızardı. kendini topladı: — Evet. — Siz ne derseniz deyiniz, ben. ce harp .manında izdivaç mers simi çok can sıkıcı oluyor. Bir ki lisenin kapkaranlık dekoru içinde toplanan sekiz on kişi bütün de vetlileri teşkil ediyor. Sokağın kö. gesinde tramvay bekliyenler biz- den fazlavdılar. Haym homu “andı: — Davetli az olmuş. ne çıkar? — Ya işin şiiri? Onu ne yapr yorsunuz? Evet biliyorum, siz ve gir... Haym arkadaşının sözünü kes “: — Şiir, benim suratımla mı? — Yarın sabahtan itibaren ge- ne burada çalışmağa da karar ver diler. — Ya? — Evet, Siz bilmiyor muydu muz? — Hayır. Bu sırada şef içeri girdi. Dü şünceli görünüyordu. Zabitlere: — Arkadaşlar, dedi, Almanlar dün Douaumont'u aldılar. Haber resmi... Odada uzun bir süküt oldu. Ni. hayet Haym sükütu bozdu: —Kolonel, dedi, Almanlara tak- viye kıtaları gelmesine her türlü vasıta ile mani olmalıyız. (Size bir plân vermiştim; tayyare ile iş- gal altındaki araziye (bırakılmış fedailer vasıtasile demiryollarının tahribini teklif ediyordum. Plân beğenilmedi mi? — Plânı dün akşam erkânı har- biyeye kabul ettirdim Haym. Bu akşam birkaç fedai hareket ede. cak, — Teşekkür ederim ( Kolonel. Gidenler arasında (tabii bende varım, — Siz mi? Hayır, böyle tehlike- li işlere hep siz mi gideceksiniz? Haym hazir ol vaziyeti aldı ve Amirinin gözlerinin içine bakarak konuştu: — Kolonel, bu gece gidecek gö- nüllüler arasına ithal edilmemi siz den hizmetlerime mükâfâten bir lütuf olarak rica ediyorum. Nazarlarında öyle şiddetli bir azim ve kuvvetli bir yalvarış var dı ki talebi red hususunda tered. düt etti. Bir intihara Opek benzi" yen bu talebin saiklerini anlama- dı, anlamağa da çalışmadı. Haym gibi büyük hizmetlerde ( bulur muş bir adamın gene hizmete ta. allük eden böyle bir talebi redde- dilemez, ondan izahat da İstenilk mezdi, — Peki, dedi. Fakat Elsym, her şeyin bir hududu vardır, siz dür ette da baduğu — ageyorumam, Bn Sonra ii la Üç haftalanberi rada çok muvaf?, iyünde devam eden bölge kupası maçla- oyunlar uynuyan ve pavun ifibarile en-baş- tn giden Feriköy birinci fütbol takımı Kuleli basketbol takımı ME *Jattandre 6 jur ela nüi Yattandre tujur Ton rötur...” Uzak bir radyo istasyonu, gü, İ zel ve hasret çekici bir musiki ile bestelenmiş bu sözleri neşredi . yordu. Hertz dalgaları da sevgili bir şahsın dön bekliyenler. de aynı zamanda hasret uyan . İ dırmak için, bunları dünyanm İ dört bucağına dağıtıyördu... | Yapayalmalım: muhtelif is. İtasyonları gösteren radyo levhası ıgıkları #ön odada ye” güne aydınlık mokteyı “teşkil 2 İ diyordu. rölmüş * | “PATTANDRE TUJUR TON ; Kİ Bu sene Kuleli Hscsi sporcuları askeri liseler arasında. yapı. İsa spor birinciliklerinde büyük bir muvaffakıyet kazandılar ve bir gok şampiyonlukları mektoblerine mal ettiler. Yukarki resimde ba sporcu lisemizin sampiyon basketbol takımile krymetli hocaları yüzbaşı Hüsameddin görülmektedir. STADLARDA Top toplayan çocuk- lar bulundurmalıyız Okuyucularımızdan Y. &. imze- sile aldığımız bir mektup (cidden büyük bir ihtiyaca temss etmek- tedir, Bunun için hakli bulduğu. muz mektubu aynen derç ve naza” rı dikkate alınmasını temenni edi- yoruz. Beden Terbiyesi umum müdür Hiğünden bir vica, İkinci devre lik maçlarına baş. larken çok elzem olan bir şeyi ri- ca etmek istiyorum. Hem seyirci- ler ve hem de sporcular için çok yerinde olan bu ehemmiyetsiz gibi görünen âdet nedense bizde tatbik edilmiyor. Birçok ecnebi memle ketlerinde maç yapan sporcular ve idareciler bunu pekâlâ (o bilirler, (Top toplayıcı çocuklar) .. Seyirler arasında o bunlara müjdediler tabir olunuyor, Altı ta. neon beşonaltı yaşlarında be yazlar giymiş, çocuklar maç saa tinden iki dakika evvel sahaya çı karlar. Birer tanesi kalelerin ar. kasına, ikişer tane de taç hatlarına geçerler. Bunlarm hemen arkasım dan hakemler biraz sonrada ©- yuncular çıkar. Avt, korner, ve taç olan topları bu çocuklar süratle getirip oyun- cuya verirler. Yukarda da söylediğim gibi bu AÇIK KONUŞMA: Eyüpte 37 inci okulda 208 Sir lihe; Hazırlayıp yolladığınız bilme. ce cidden güzel olmuş. Sizi tebrik ederiz. Fırsat bulunca sayfamızda kullanacağız. fenaya gider! Haym mahzun bir gülümseyişle cevap verdi: — Niçin fenaya gitsin kolonel, gitse gitse idam müfrezesine kadar gider. Onu atlatmak da nihayet bir ân meselesi,, Esasen ben idam müfrezesinden daima kurtulacağı. mı iddia etmedim ki ... Fakat ina nın bana kolonel, bu sefer de kur tulacağım. — SON — iş birkaç bakımdan çok mühim. dir. Bugün oyuncular top almak çin bazan seyircilerin o yanlarına kadar gidiyorlar. Kendini biümi yen bazı, seyirciler de bu oyuncu" larla alay edip (o kızdırıyorlar ve sporcu buna elbette sinirleniyor. Birçok delalar da oyuncu çizgi den çıkan topu alacakmış dibi DE raz gidiyor almadan dönüyor. Se yirciler tarafından yuha (sesleri yükseliyor. Bir başkası gidip alr yor; aradan farkına (o varılmadan bir bayli zaman geçiyor, bilhassa galip tarafın kalecisi topu almağa gidip bu arada kazaen ayağını çarpar top birkaç metre daha gi. derse, seyircilerin yuhaları hemen hazırdır. Kaleci beklerin gidip ak masını bekler. Bekler (o kalecinin gitmesini bekler. Buna da hem se yirciler hem de rakip taraf oyum cuları sinirlenip dururlar. Bir hay- li de zaman kaybedilir. Bunları kökünden temizlemek için mıntakalara emir verilmelidir. Oyunlara tam saatinde başlamala” rı için evveloe verilen emir nasıl yerinde ise, bu mesele için verile- otk bir emir de o kadar yerinde olacaktır. Y.S. 1940 Senesi 710GO I Albümü İİ iler senekinden daba güzel | karikatürler ve mizah yaza. | rile hazırlanıyor. bekleyiniz. Yakmda | Konser ve Konferans Beyoğlu halkevinde yarın saat 1790 da Ev Tiyatrosu taratındaş bir piyes temgil eğilecek, 19,30 da da Mükrimin Hall tarafından Örta zamanda şark. ta Işriçilik mevrulu bir konferans yemlecektir. RÖTUR" Bu sözler, “bana de, birisini beklemekte olduğumu hatırlattı.. Gözlerim yarı kapalı bir balde radyonun aydınlık içinden Ley * Tâmn . oonu bir dansta tanıdığım şekilde * yavaş yavaş çıkıp bana doğru yürüdüğünü görür gibi oluyordum, Zarif silüeti, sihirli tebessümü, güzel gözleri bembe. yaz elleri gözlerimin önünde idi. Onu hâlâ sevdiğim bir za- manda, biribirimizden nasıl ay. rildığımızı hatırladım, ve, onun da beni sevdiğine inanmak hod binliğinde bulundum. İki sene devam eden bir aşktan sonra, yolların ayrıldığı ve herbirimizin yeni hayat ufuklarma açıldığı o an geldi... 4 Laylâ, sathi ve sebatsız bir Be cezbeden ve sihirleyen belki de bu noktası idi. Kendisini tarı. yıp ecvdiğim zamandan önce, ba” mı kadınlarla tamamen sathi ma” Geralar yaşadım. Şimdiki ise, se” batsız bir kalma karşı duyduğum yegâne ciddi hissimdi, Gariptir, ciddi o meseleleri ehemmiyetsiz zânnediyor, bilâkis sathi şeylere ciddi bir gözle bakıyoruz. Bu, belki de, cidâlyetin monöton ve can sıkıcı, sathiliğin iss çilganirk. İarile daima bir alâka uyandırir ğından ileri geliyor... Leylâ bana, ayrılacağımızı söy. lediği vakit bir boşluğa yuvar landığımı zannettim, Bununla be. raber, karakterinin önüne çıka - cak fırsatlardan uzun zaman İs, tilade cdemiyeceğimi daima gös önünde bulunduruyordum. Bir gün Leylâ bana söyle demişti: — Beni'okadar çok seviyor ki, âz bir zaman sonra evleneceğiz! Son bu sözü bir defa olsun, söy ledin mi?.. İzdivaçtan bahsedil. diği vakitler, sen bunu, bilmem ne şartları icabettiren korkunç bir mesele olarak ortaya atıyor - dun... Ben de: —Evet, Leylâ, demiştim, hak. ısın. Fakat, izdivaç o kadar ciddi bir mesele ki bunun iyice tetkik edilmesi ve üzerinde dikkatle | düşünülmesi lâzımdır. — Bu adam, senin kazandığın paranm ancak yarısmı ealror; İ buna rağınen..... | — Dems$ benimle gelmekteki maksan bin”? —A! BE Kemal. Nasıl söyliyeyim iyı; grkek kendi is - mini bir kü * verir ve hâyatın onunkine raptederse, o kadın, izdi edin il k ten çekinen erkekten daha çok 5€- viyor demektir Doğru değil mi? Sen de söyle... Bu sözüne karşılık bulamamış. “mn, Nakleden: L.L. Bir ikindi vakti oayrılmıştık. Hazin bir sonbahar günüydü. gözyaşı gibi seyrek bir yağmur yağdığını hatırlıyorum. Biribiri * mizin elini #rktığımız esnada: — Leylâ, dedim, buna rağmen gene bir gün bana geleceksin. Her an senin avdetini bekliyece. gim: Ayrıldığımız günün üzerinden üç sene geçti. Bu akşam da uzak istasyonun, sanki yalnız bena söylediği şark hasret uyandı. Bu üç sene zarfın. da, hayatımda eski hatıraları ko” gaçak ve avdet ümidini söndüre. cek hiçbir macera geçmedi... Her an Leylâyı bekledim. Bir sörü şeylerin onu bir gin dönmiye mecbur cdeceğini zannediyor ve gelişini hayâlimde canlandırıyor” dum. Bir akşam evime gelip ko. Gâsile nekadar betbaht bir hayat yaşadığını söyliyecekti. Kendisini ihmal edip, dışarda, şu veya bu kadınla maceralar peşinde koş” tuğu ve bıkmağa başladığı Üç senelik hayatım - teferrüatile an. latacaktı. Hatti belki, kocasın . dan ayrılmağa karar verdiğini de söyliyecekti, Kendisini cani bir tablo haline getiren o rakipşis zarafeti ve şık giyinişile evime gelip beni görecekti. Şapkasmın altımdân zengin kumral saçları meydana çıkacaktı, Her zamanki gibi fevkalâde bir makyaj yap - muş olacak; beni kaç defa sarhoş eden o koku odayı doldurup beni yine sarhoş edecekti. Ve, tekrar, billürlaşmış gülüşü ince bir mu - siki gibi kulağıma aksedecekti. Unutamadığım o ahenkli sesini bir daha duyacaktım: — Yine sana geldim, Çünkü beni yalnız sen seviyorsun... Se. hih, söyle bana, beni hâlA seviyor musun? Ben de ona cevap verecektim: — Neden soruyorsun? Fakat bir dakika bile seni düşünmekten, yalnız seni istemekten ve seni beklemekten geri kalmadım, seni unutmadım. Hâlâ da seni sevi” yorum ve sevmekte devam edece. Bütün bunlar birkaç saniye # çinde aklımdan geçti Bu dönüş sahnesini o kadar düşünmüş, bü. tün teferrüatile sinema gibi cam landırmıştım ki, nihayet bu, be - nim varlığımdan bir parça halini almıştı. Hayâlimde her saman bet sahneyi tertip ederdim; bazan onun söyliyeceği bir sözü yahut benim #5yliyeceğim bir cümleyi, bir hareketi tashih ederdim. Tl#- ve edecek veya düzeltecek bir şey bulamayıncaya kadar bu böyle devam ederdi... “Yattandre tujur.” Parçanın son Cümlesi idi. Hemen sonra kapı açıldı. Evde yalnızdım. Gidip kapıyı açtım. Hayretle: — Sen misin, Leylâ? Dedim. — Evet, benim, Kemal! Ar. tik bini beklemiyordun, değil mi? — Bu akşam, dedim, her güm künden fazla. Gir içeri, Elinden tattum; ışığı yaktım... Korktum: Güçlükle tanıyabildim. Onunla birdenbire konuşamadım. Hay. retle, Üümitsizlikle yüzüne baka kaldım. Şikâyetle sordu: — Tanıyamadın mr? — Ne münasebet, Leylâ?.. Pa- kat, biraz değişmiş olduğunu saklayamam... Paltonu çıkarana, yağmurdan mlanmış... (Sonu Yarn)