ti) EŞRİN — 1939 HABER — Aksam Posuas AHİMUFRE Hindistanda düüyamn en eski « —24— <a Plânı göstererek iza | Na kalmak şartile Sang orika direktörü mey da saklar. o Plâna Yen fabrika dahilinde | S hü olarak o karısı h Tari, rabe akşam ye ünmesinin — evinde By Ka, eden biliyorsunuz? ü Men, direktörün kızları" iy” #rkadaşıdır. Bu gece ie, “inde ahçı kadın, © içi Ye uşaktan © başka E Gört gece bekçisi biri fabrikanın ve telefon ba” 5 illeri vardır, ye ar uzakçadır. Ta. n May karşımızda am ha bulacağız. Onlar vi toplanmış olacak» kiç arsa hapı yuttuk. mM nedir? a on buçuğuydu, o *wes köprüsünü geç. Va Saint - Clondya tır” iç, “Adr. Ortalık rsstz ve İ Vastenhut * kulları» a ra yanındaydı. ak İyen küçüklü bü. Sağ rikaların dıvarla- 4 İse Sen nehri akı” Ni e dedi, ortalık ne ka- Kara bir gece seç- Ya yaklaştık. Me Roda etti; Yavaşlatın. imlarının o kadar , Barekete geçişten İ EN gelin çatmıştr. li işe nisbetle ne li maceralar geçir oi ym bile garip bir an “etmekteydi, Fakat | Heri gelmiyordu. i üç kasma baktı, Si Taş, örkadaşınm a P “ln Sari , Hm, Şarl da düşünce. Na #teşli silâh alma” ha, “m. Bu emri unut- e hi adalı bir ağızdan inş a döndü: e di Siyiş Riniyonu kullanır boynunun etra. ' Botan başlığı yukarıya vi mn altından başı” Yalnız gözleri gör Miş takmış gibi“ | Na en a a ie Si a li de &elmiş, soğukkan Ky Aşir vala. Şimdi bir Böstererek sor Sat onu otuz beş “e tâm #apıya karşı | iie söndürün ten tam on beş) em çalın ve ışık” yakın, i MK kapadı ve , ei ile kayboldu. le, MAkona bastı, Iki İNE ik o sonra de. Gkika be “iu. Otuz saniye, Nas Öle geti. enhüt tek” Fabrikanm aa doğru birisi” ildu. Biraz sonra | * KADI aralandı, ş £ paviyondaki | halardan uzakça bir) Silindedir. Bu adam! “okâğa çıkmazken bu| ilerliyordu, Haym | Nakleden: Fethi KARDEŞ Tam bu sırada otomobilin bü" yük fenerleri birden yandı. Kapr" yı açan adam gözleri kamaşmış, geri çekildi. Haymın tahmin etti. ği gibi gözleri kam de tam karşısına bakı saslı bir hamlede onur atıldı. Yumruğu çenesine İndi. Zavalir verdi. Haym bu yumruğun adam” Cağızı nihay birkaç dişinden malurum etmekle kalacağını düşü- nerek müsterihti. Vatandaşma bü. yük bir zarar vermemişti. Kapıyı tamamile açtı. Kurba- nıra bir kenara çekti, Ellerini ve ayaklarını bağlayıp ağrıma bir tı“ kaç koydu. Doğrulduğu (Ozaman Vastenhut otomobili garaja koy- İ muş, Şarl ise girdikleri kapıyı ka- Pamışi Haym rahat bir nefes aldı. İşin en güç taralı başarılamıştı. e Kol saatine baktı: Onu otuz yedi ge- çiyor, Bir işaretle (arkada anına topladı, V nhut birkaç kelime ile on. İara istikamet gösterdi. Garaj sok da idi. Ev büyük kapmın Sağ ta rafmda hçe o ortasındaydı. teoddit binalardan müteşekkil 2- sık fabrika binaları görünüyordu: Bunlardan Vastenhut fısıldadı: da.. Sonra evin bir | di: — Mutfak, arkada birinci i (Devamı var) sini göster” pi. DAVE gazetesi musahh Kârımm taşra b ri müessesesine uğramaları olunur. Ankara caddesi No. “ Töşra poe et Hasan Basri — Öğretmen ve Tan inen bay il Hasan Bas” rica Adlitakibatı durduran rapor —Gecs bekçileri işte bu bina. | Bulunduğum yerden bir tepe Üstüne çıkar çıkmaz, & bir deli gibi, ayaklarımın üstüne ka: karak soluk soluğa etrafrma ba kındım. Gözlerimle Bahuranganın bu- lunduğu ormanı arıyordum. Hangi yollardan dolaştığımı bil miyorum Tekrar bir buhran başlamışt Kâh soğa, kâh sola sapıyor, ufak bayırlardan aşağı koşa koşa iniyor, kâh önüme çıkan geçilmez ağaçlıklardan geriye dönerek Şaş. kırı şaşkın dölâşıp duruyordum. Ben hayatımda bu kadar garip bir buhran geçirdiğimi (o bilmiyo” Tur. Adeta bir rüyada koşan, yolu” Mu kaybetmiş bir insan (gibiy dim. Baştığım yeri bilmiyordum. Ellerimin ütrediğini gördüm. Başımdaki garip rüzgür, bey. nimi dondurmaktaydı. Biraz son ra tepemde ay çıkmıştı. O Hint ormanlarınm sapsarı (kocaman betmiş ve yalnız onu bulmaktan, kuyruğunu sallıyarak ona yüzür nü gözünü sürmekten başka şey düşünmiyen bir köpek gibi! Biraz sonra ormanın yoluna çıktım, O vakit, kendimi tutama- dan, koşmağa başladım. » Gece, ayaklarımın altında bir takum kurbağalar sıçrıyotler, ker. tenkeleler önümden dehşetle kaçı” ıyorlar, ağaçların (o gövdelerine tırmanıp ay ışığında oradan sü“ ratle geçen bu garip mahlüka deli” şetle bakıp kuyruklarını titreti, yorlârdı. Bahuranganın ormanı önüne çı kınca kalbim © kadar hızlı hili wurmağa başladı ki boğulacağımı Yazan: övseh 35 yılını vahşiler srasında geçirmiş bir Alman seyyabı Adeta rüyada koşan, yolunu | — kaybetmiş ınsan giviydım zannettim. Durdum, Decin kesik kesik soluyordum. Orm: önünde Buha * Rutinin müthiş ışıklı gözleri, kadın hotozu gibi başının arkasına toplanmış saçla” rile, o kuru, esme yüzü birdenbi- re gözlerimin önüne (gelmişti. O vakit, bu garip adamdan müthiş bir korku hissettim. Buha - Ruti madeni ve donuk bir aydınlık fışkıran gözlerini fize rime doğru açarak bana, semiz bir haykırma ile bir şeyler söylü- yor gibiydi. O vakit, onun: — Bahurangaya fenalık yap ma!diye yalvardığını hatırla. dım. İçime büsbütün korku girmişti. Niçin kendime hâkim olamıyor” dum. Bunu anlayamıyordum. Bir arslık kendi kendime küf tederek söylendim. Geri dönmek istedim. Fakat o anda sanki ağaçların aralıkları açıldı ve bütün ağaçla” rn arasından Bahuranganın be. yaz çiçekleri sallanmaya başladı. Onun bayıltıcı kokusu sanki or talıfa doldu. Yüzüme bir klorform Oo maskesi tutulmuş gibi Obayılma hisleri duydum. Beynim büsbütün üşü- dü. Her tarafım titremeye başla. TeaŞİI, O vakit aya baktım. Ay, sanki Buha . Rutinin biüyt- müş, son derece büyük tek gözü Sbi parlıyordu. Ormanm ak ağaçla rını aralıyarak ormana daldım. Şimdi aklımdan yalnız“Hintli ih tiyara raslamak. ka hiçbir şey e de (Devamı var) 'Dr. Fahrettin Kerim, yapılan “bazı imâlara cevap veriyor Doktor Fahreddin Kerim dün güzelemize bir mektup göndermiş, bunda bazı imalora temasla beş sene kadar evvel eski mabuslar- dan Recep Yüklü hakkında verdi” ği adli takibahı durduran — rapor etrafında ban izakalta' bulun. imalşlur. Mektubu aynen dercedi- yoruz; İ i | ! 30 teşrinievvel tarihli Adşam- da mektep hıfarasıhhası baktmm- dan okullarda devam meselesini yalnız ilmi gi tetkik etmiş. tim. Bu meselede ayrıbir tez müdafaz ©den Pemayi Sala! Teşrinisâni tarihli Cumhuriyete | Maarif Davası adir yarısında mü- hassıs ve doktorların görüşle- i de tenkit etmiş ve yazısında ütehassıs raporlarının veya rapor mütehasarslarının iddiasın. re bir cümle kullanmıştır. ve ihtisas âleminde asrı 'diye bir şey! irinden Peyami Safanın ne de. i ve herhangi bir hayatta ilmi ve liyetlerini müdrik olarak yazdı. ğım her satırın hesabını vermeye kâdir bulunduğumu bildiren bir İ cevabı gazeteye yolladım İ “Bunu aynen neştetmemekle, beraber o tâbirin "çok rapor yaz- mış itimat kazanmış, ihtisa sa- | hibi demek olduğunu, fakat böy. le iftihar edilecek bir tabirder döstlarmm neden emişe ettiğini ji anlayamadıklarını., ertesi gün jnot halinde yardılar, Fakat bu | notları da beni tat etmedi, her we kadar rapor mütchassısı İ tabirini kendi düşüncelerine göre izah ettilerse de notlarının 80- | nunda bir de endişe ve kuşku İ izafe ettiler, kareımdz 20 seneye yakın k hayatı olan bir hekim ta- rafından gösteriler hassasiyetin medeni ve içtimal bir vazife ol duğunu, yüksek tahsil gençliğine hitap şerefini duyan bir hocânm hususi ve resmi hayatında hsssas bulunmasi icap ettiğini, meslek ve tıp aklâkmı esas tutarak yaz” dığrm her raporun daima hesabı- ni vermeye hâzır olduğumu söy- lemek süretiyle gösterilen hassa. siyetin gebebinde ne endişe ve ne kuşku mevzuu balısolamıyaca” ğer bildirdim. Bu cevabım: da meşretmediler ;yaluz hakkımda fatlarla işi Pazardan. Pazara itununa havale ederek dostça bitirmek istediler, Fâkat ben meseleyi bu tarzda ik niyetinde de- ne vebu vesile ile efkârr umumiyeye arzedeyim xi “iradelerini aşan sebepler do- layısiyle devam edemiyecekleri. ni,, söyledikleri mevzuu ve imğ” | yı kavradım, açıkça söylemeleri” ni istedim. Söylemeğdiler. Onların esirgedikleri bu izahı müsaade, | leriyle kısaca be nvereyim. Kendilerinin devam edemiye, çeklerini yazdıkları bu mevzuda | dostlarının çok kuvvetli olduğu" Ru bilsinler ve söyleyecekleri bir şey varsa, hiç çekinmeden söyle- sinler. Zira trp ve vicdan ahlâkın. dan bir dakika dışarı çıkmadığım bu vak'ada (1) ki mevkiim kon- sültasyona davet edilmiş bir mü- teh. atini izhardan ibarettir, Bunu ya- parkes de bir saniye ne tesir altnda kaldım ve ne de bir zaafa uğradım, Müteaddit resmi ihtisas makamlarının süzgecinden geç. müş olan bu istişarenin ne kanun ve ns de meslek ahlâkı cihetin - den hiçbir zayıf tarafı olmadığı» nı bet vakit ve her vesile ile söy- lerim, Vak'anm akabinde beni istişa. reye davet eden müdavi hekim bu gün memleketin en büyük bir sıbbat müessesesi (Sabık Cerrâh- paşa, şimdi Ankara Nümüne has tanesi başhekimi) basında bulun- maktadır. Meseleyi adliye handan tetkik ederek karar veren galâ yetli mütehassıs heyetler de (Ti bibiadli, müşahedehane ve mec- Misi tıbbı - adli) bayatta ve vazi. feleri başındadırlar. “Bir hakikat kalmasın Allahım âlemde nihan,, diyerek bu vak'a hakkında tıp ve vicdan ahlâkm dan hiçbir suretle ayrılmayarak yapılan istişareyi o zaman salâ- hiyettarlara bildirmiştim. Bugün üzerinden beş yıl geçmiş bulunu. yor .Viçdanen müsterihim. Gön- lüm çok arzu ederdi ki Peyami Salanın yazısiyle ortaya çıkan bu meseleyi bütün teferrüatiyi> izah edeyim, zisa vak'a bütün tafsilâtiyle dosyamda mahfuz dur. Ne tasnl edilmiş ve nede tesir altında hazırlanmış bir ra- por mevzuubahis değildir. Bir kaç yıldır devam eden bir fisko. sun red ve cerhi fırsatını haya- tımda bana vermiş olan Peyami" ye teşekkür ederim. Gene bu mü, | nasebetle bir noktayr daha izah edeyim. O sıralarda, ve bilâhare dola, şan şayialarda muhterem diğer bir mütehassısımızın istisareye davet edildiği halde reddettiği söylenmişti. Herhangi bir hasta- ya davet edilip reddetmek he kimliğin şıarına üygün olmadı. ğından böyle bir hâdise vukubul- mamıştır. O mütehaşsısın da hak 8ız yere günahma girilmemesini dilerim . Açık olmak hayatınm her kö- şesinin hesabını vermek şrarım” dır. Bu işde bundan dolayı has. sasiyet gösterdim. Bu da en tabii hakkımdı. Mensup olduğum ta- babet mesleği de bunu emreder. Bu cihetten dolayı meselenin yal- niz bir gazetenin sütununa has redilmesini (oOdoğru bulmadı Muhterem gazetenizde de neşri” ni rica ediyorum. Prof. Dr. Fahreddin Kerim GÖKAY (1) Sabık Zonguldak mebusu Recep Zühtü vak'ası, | Beklediği adam Naxleden : HATİCE HATİP Mahallede herkes onun küçük, temiz dükkünına gelir ve kendi - Hakikaten Nerimanın, görenlere hürmet telkin edecek bir hali vardı, Daima koyu renk ve çok temiz elbiseler giyen sarışın saç. İarını gayet sade tarayan bu se. vimli ve gözet gerç kızm dükkü- nı bir kırtasiye dükkân: idi. O'bu dükkânda gazete öc sâ. tardı. Bu kadar güzel bir dük. kâncı kızım etrafmda bir takım âşıklar bulunacağını elbette tah- min edersiniz. İşte Nerimanın etrafında da bir sürü âşıklar vardı. Fakat bun- larm hepsi sessiz ve hürmetkâr âşıklardı. Bu âşıkların hepsi biri- birinden cesaretsizdi. o Çünkü genç kız çok ağır başlı idi. Sonra da babası daima dükkânda bulu- nuyordu. Bu zavallı ihtiyar meflüştu. Başmdaki beyaz takkesi, üzerin - deki bol ceketiyle daima kasanın başında otururdu. Ve titrek elle- riyle para alır, verirdi. O şimdi, ancak kızmın sayesinde yaşıyor. du. Eskiden küçük bir memur. du. Şimdi hastalığmdanberi ga- yet cüz'i bir paraile tekaüt ol muştu. Eğer bu çalışkan kızcağı- 21 olmasaydı ve bu kız anneşin- den kalan mirasla bu küçük dük. kin açıp öşletmeseydi kimbilir bugün o ne müthiş bir vaziyette olurdu. Neriman babasını çok s€- verdi. Neriman hastalığını his - setmemesi için onu küçük ve €- erer işlerle meşgul eder. kendisini ğin olmasan ben bu işin için- den çıkamam kil.,, derdi. ... Neriman yirmi beş yağını del- durmuştu. Ve eğer bu kadar müşkülpesent olmasaydı şimdiye kadar çoktan evlenmiş olacaktı.. Fakat o herkesi kolay kolay be- ğenmiyordu. Hattâ daha geçen! gün bile bir talibi reddetmişti. Bu karşı bakkalın genç oğluydu. Her ie gelir kendisinden gazete â- İrrdı. Babasından cpey sermayeli bakkal dükkünma tevarüs ede. cek olan bu iyi ahlâklı genç kirli elleri ve ütüsüz pantaloniyle genç kızm hiç te hoşuna gitmemişti . Bu bakkaldan sonra köşedeki şekerçinin oğlu da kendisine ilân: âşk etmişti. Bu genci de nezaket. Te reddetmişti. Ve şekercinin &. şik oğlu reddedilmiş olmasına rağmen her sabah gene onun dük kânına geliyor, babasının gazete- sini ondan alıyor ve orlunla epey bir müddet konuşuyordu. Nerimanın kelbine henüz kim se sahip değ Bir sabah dükkâna genç bir a- dam geldi. Uzun boylu, güneşten yanik tenli, geniş omuzlu bir de- Tikanlı idi. Bir sporcu gibi giyin. mişti. İri iri elleri, serbest Ove pervasız bir yürüyüşü vardı. O dükkâna gelir gelmez Ne rtimân kalbinin pek şiddetle çarp tığı hissetti, Sanki uzun za. mandır beklediği bir insan ans. zın uzak bir yerden dönmüş gibi | içinde bir sevinç duydu. Fakat delikanir sarışın dük. kâne: kızına verdiği bu heyecanı hiç anlamadan bir sabah gazete si aldır. Ve kıza bakmallan te- şekkür ederek oradan uzaklaştı . Bu geçici bir müşteriydi, bel- ki.. Fakat Neriman bütün gün onu düşündü. Dükkünin kapısı. nın her açılışında sanki içeri o gi- reçekmiş gibi kalbi oynadı. O gün genç adam bir daha görün . medi.. Ertesi sabah gene ayni saatte geldi. Gene ayni gazeteyi ald: ... Gene ayni şekilde kızm yüzüne bile bakmadan oradan uzaklaştır. Her halde bu, mahallelerine he. DÜZ taşınmış bir genç olacaktı. | | Bunu anlamak lâzımdı. Nihayet anladı ve öğrendi. Bu genç bir tayyareciydi. Bekârdı. kaktaki mütevazi evlerin birinde pansiyonerdi. Günün birinde sattığı gazete - ria üstünde onun resmini gören genç kır büyük bir heyecan duy- du, Bu resmi, muvaffakıyetli bir uçuşundan dolayı gazetelere ba. sılmıştı . Şimdiye kadar tayyareciliğe karşı hiç alâka duymamış olan Neriman o günden itibaren ga- zetelerde hep havacılığa ait olan şeyleri okudu. Bütün dünya tay. yarecilerini tanıdı . Fakat işte bu sıralarda da ken. di dükkânma gelip her gün ga“ zetesini alan delikanlı ortadan kaybolmuş, başka bir tarafa git mişti, Omu aylarca hergün görmüş o- lan Nerimanın o bütün düşlnce. si, bütün meşguliyeti ve bütün saadeti olmuştu. Onun ortadan | kayboluşu, genç ktzi bir çok kere ağlattı. Fakatobu kederinden kimseye bir şey anlatmadı. Artık bütün meşgalesi, dükkü- nında oturup gazetelerde tayya. reciliğe ait bavadisler okumak .. Mavi gökte birmetör üğultesü duyarak dükkünm kapısına çık, mak ve gök yüzüne muhabbetli İ gözlerle bakarak kuş gibi süzü- İen zarif makinenin içinde onu tahayyül etmekti. Babasi gitgide hâstalanmıştı Ve nihayet bir gün onu yapayak nız bırakarak ölmüştü, Babasının son #amanlerdeki israrma rağmen evlenmemiş ©- Tan genç kız hayatta babasının matemiyle yapayalnız kalmı Hakiki kederler, onun bomboş hayatının romanmın aşkını he men hemen unutturmuştu. Günün birinde gene pazetele - rin ilk sayfasında çıkan büyücek bir resim hayatının yegâne sev- gisini ve heyecanını hatırlattı. Uzun seneler hâyatınm en giz. li heyecanı olan © genç tayyare. ci büyük bir muvaffakıyete ulaş- mış ,beynelmilel bir rekor kır tnağt. Neriman hemen gazeteden ©- nun resmini kesti. Çerçeveleyip dükkânmm bir tarafma astı, Her sabah dükkânı açtığı za- man onunla gülümsiyerek selim- laşır ve bütün gün ona bakarak çalışırdı. Böylece hayatınm on iki senesi geçti. Neriman çok sarışm kadınlar- da olduğu gibi vakitsiz solmuş. | âdeta ihtiyar olmuştu. Günün bi. rinde dükkânm kapısı önünde bir otomobil durdu. Ve temiz gi. yinmiş bir kadın. yanımdaki sekiz yaşlarımda olan etkek çocuğuyla dükkâna girdi. Genç kadm bir iki mecmua sa- tn alırken küçük çocuk dükkâ . nın içinde dönüp delaşiyor, her seye bakıyordu . Birdenbire yüksek sesle? — Anne bak.. bak.. babam, di- ye bağırdı. Genç kadınla beraber Nerimar küçük çocuğun parmağının işaret ettiği noktaya baktıklar zaman tayyarecinin resmini gör düler . Kadın tebessüm etti, Ve meş hur insanların karılarma maher Sir alışkanlıkla hiç hayret göste meden: , — Evet. cevabını verdi. Neriman dizlerinin titre, hissediyordu. Tezgâha hafif dayanmıştı. Kadına bakarak: — Bey Ahmet Puladn eşisin öyle mi? diye kekeledi. Kadın gülümsedi. Basiyle evet, işareti yaptı, Aldığı mecmuala Lütfen sayfayı çeviriniz.