2 Tikkânun 1915 Tren, 5 , İstasyonda yeni inşa edi- İn alya hatlarından birine ni için Yavaş yavaş ilerliyor” Yi & bir marşardiz tre Din Mİ kâdar — furgonunun En $ımsıkı o kapan tuz ortada bulunan bir Kapıları aralıktı, İçerde- lar kapıdan . üstüme ie bakıyorlardı. Bun Pe beygir, yahut . erzak e bir trenin Sa n&len (silâhları Ny onlardı? İstasyona ne adar çok asker toplanmış R *ikter hir argarye yapan m in dolaşan bir sıh vücuda n lüzum görülmüş Ta'de hayvan nakletmi- ayi Bi VA beraber .kaptları sımsikı a vaponlarda insan bur İhtimal verilemezdi. kimseler bile bü şe Baklerilemye ei. Mem girerek durmuş olar isân sesleri o geliyordu: ann insanlar vardı. bir çocuk haykırışı e, feryadı, kadin ses Kap Ty aralık duran furgondan Uy: Tandarma onbaşısı atladı e çi bek'iyen zabit ona, tü Prusyavari, emirler ver FN Seda, md w alles cwssicigen.. Ha muhafız Alman Jam e NI İürgonun © Kağısini ta SL ak aşağı atladı Yan diinânca yari fransızca ve ların sürgülerini çekti Matı * Dağiraral kapıları açtı. ilen « alles, kaydi hepiniz e kali... A bir Saniye — Süren tere Ni u Müteakip, saçı başı Yö, İy kadar kadm ve ağla My Ümelerinin eteklerine ami- ay, Seuklardan — mürekkep $k 4, 8 Sefil bir kafile ışığa ve NE çan etti. Çoğu, ii Yordu, n unutmuş (gibi Sl eğ tendürüst görünmek > hatâ kadınlığını bile Ze Böyle bir vaziyet sulh “İn tabi ancak raüthiş bir fır k aga ı ali vapur yolcuları 2 e bilirdi . çi yalla sefalet ve İn ii unç izleri barizdi. Fa- | Koyun 9İ hepsindeki tevekkül, laz Sürüsü © prutaavatı idi. Badak Mntakada ıstrab. Mi, ç 17 ay zavaliları ta Ma ii stİrmişti, ak T etrafında; el yüz yi- ite çe i saman kaşbedenlerle li Yane İsmek istiyenler arasın: #öre kavgaları oldu. nin emirler bağı» lanma rağmen ekmek "e Yığınları, intizamla ihayetinde inzibat tabit ipe ihtiyacı def için emr bücumile ya ve erkeklere ayrı Mâzarı itibara alacak Ünüyyan zavallılar baraka. gm sıra bekle 2 Yirminci asırda, 1915 gününde muhahziarı | Nakleden: Fethi KARDEŞ — Gel buraya.. Vagorların ka pilarını neden kapadınız? — Bir kaza olur korkusile. Tren de çocuklar var ve... - Çocukların yanında anneleri de var budala. Ne kadar zamandır ! Kâpılar kapalı? — Hareketimizdenberi, — Ön altı saaltir hs? Rezalet! Adamlarınızı furgonlara &din, kapıları da öçik Kaza olursa sizi mesul tut Haydi defol karsımdan! tık kendini göst Alman askeri ma! Yerli halk arasından kadınları ve | çocukları ayırarak bunları kafile ler halinde Fransanm serbest kr | sımlarma sevkediyorlârdı. İ Zengin veya hali vakti yeri inde | Gen halk arasından Fransaya giv | rinden kımılda: Muk istemiyorlardı. “Mal. canın yongasığır;. takirane - kuiübelerin” den ayrlamıyorlar, zalerin yakın olduğuna kalplerinde kati bir iman taşıyorlardı. Birkag'ay, en çok ti ay sonra Fransızlar dönecekler. di; böyle olduktanmsonrame diye evlerini barklarını bırakıp gitsin lerdi.? Bu, seğeble Muhaçeet, deha! tatbik edilmesi kaydile emirler ve fen Alman merkez kul larile kumanda, dinlemek . istemi yen Fransız ahali * arsında def ma çetin ihtilâfar doğurmaktay- dt, , Neticede galibiyet tabif Alman #keri makamlarmda o kalıyordu. Fıansız belediye veidleri “üzün vi. nakaşalardan vonra, daha beterin: ! den sakınmak endişesile bir mu hacir listesi hazırlayıp Almanlara veriyordu. Şehir ve kasabalarda bü İşle meşgul olan Almari memur lar e'iseriyâ, harpten - evvel ora da smış kimselerden seçildiği için şehri tanıyor ve listeden bir çok, isimleri birer birer — Falan mı? O zengin bir ka" dındır, gidemez. Rehine olarak bu- rada kalacak. (Dev beyarlar giymiş olduğundan âde- ta bir melek ve: müş olan Andrenin güzel, par. isk yüzünü görmüştü. HABER — smaHindi ŞöMi ien # yılını vahşiler arasında gi Akşam Postam da dünyanın en eski insan L. Busch çirmiş bir Alman seyvakı Sıhirbaz, hakika'te insan kanı ile istiridye ayni şeydir! Dedi * Ruti' şimdi parlaklığı tek avdet etmiş olan koyu (o kılir yabani ve acaip gözlerle beni le. peden tırnağa kadar süzdü: — Ben ona İstiridye vermedi ni nur verdim? Onu edi parmağımı bir İstiridye gibi göt iz N zim gibi konusturmağa çok çal Hayretle Hintlinin yüzüne bakı- vordunt. Sveti Bu da gösteriyor ki hakikatte insan kanile ayni şeydir! Doğrusu, Hintlinin bu felselesi. ne gayriihtiyari gülmekten kendi ml alamadım. yaprakları olan bir ağacın yanına götürm. nin tesiri allında kalmamdan bilis tifade beni şaşırtmak istemektey. di Fakat artık bu garip ağacın neş | #ettiği acayip kokunun tesiri altın da değildim. Bu tabiat fevkinde ki hağallerime çocukça inandığım için şimdi ârleta kendimde bir u | tanma hissediyordum. Şiddetli bir istihza ihti N hangi yiklakdar kendisini beraber çötürmeni onun (İstediği ni söylediğin sihirli (oağacın ben ne sesini, ne de konuştuğunu işit medim! Buha baktır — Buna hayret etmem! dedi. — Neden hayret etmezsin? — Çünkü onun havayı değil, kâ* inatt dolduran maddeyi ihtizaz et tiren, sirf bir ihtizazdan ibaret o Jân sesini ve konuşmasını senin i. - Ruti garip garip yüzüme JOZEF BALSAMO periye “dön di. nun neşrettiği madde | zat o budala herif! diye söylen. Jilberin Pariste bülunmas? fik- ri o kadar ihtimalden uzaktı ki | — Derek hayali konuşuyordu , Buha * Ruti kadın hotozu gibi | başının arkasına toplanmış uzun mı diyle dü Pa Ne gi vali? diye Yani, ruhani dediğiniz bi de benim dimağıma vurur aksatlarını kelimelerden daha . daha parlak surette anlıyor Buta « Ruti sonra kaş'arını kal | dindi: — Ben onu konusturmağa, bi. tım. dedi. — Konuşlurmaya mı? — Evet! Çünkü onun içinde ha“ geçen damarlar olduğunu gör ım. Buraya incecik ipek otelleri | koyabilmek için çok uğraştım. İ — İpek teller mi? I — Evet. Tipkt iasan gırtlağın. | da ses çıkaran ses telleri gibil Ç kü kendisinde konuşmak (o iradem var,. Hava alıp veren o damarın böyle teller koyabilirsem “es çi karabileceğini ve konuşadileceğin: düşünüyorum... vretle sordum: — Konuştu mu? — Hayır! Kuş veya böcek “e gibi sesler çıkarabildi! Fakat sesli | ihtizâşları onu hasta ettiler! — Hasta mı? — Evet! Ses ihtzadları onun yör!Onun için serden yanimda köonuşmamanı ictedim. için susmuştuk. Buha - Ruti elle rile ağaçları aralık ederek o yürü yordu. Biraz sonra tekrar eski yerimize | giktek. Elintli uşağı o Cavadi bizi | beklerken otların üzerinde uyu yuvermişti. Gece gayet durgun, hiç. Tuzgâr esmiyordu. Şimdi mehtap sapsa” rıydı. /Devame var) bi ini şiddetle müteesir edi- İ Ağaçların arasından geçtiğimiz | tavsiye ettiği fıstldadığından, bendi kendinet — Diğerinin yardımına yaç kadınlar içindir; ben bir er- >» . Şeftali ren | Yaza : Süheviâ Şefik Sıra Selime gel sorduk; — Ya sen Selim, bu yazı nerede geçirdin? Ne yaptın? — Ne mi yaptım? Val'ahi bil « mem... Her halde çok bir şeyde. ğil. Ekseriya haralanla kısrakla. m yanına damizlik #tiarr sokma, dan evvel alelâde bir takım erkek zamanınd; derebilmek için dişin şehvetini Iste bu yüz ben de böyle bir vazile gördüm. Sumdiyede şüzel bir pansiyon bulmuştum. Bahçesi büyük oldu . ! Zu için otomobil ve motosiklet gürültüsünden azadeydik, Pazar günleri sahil biraz çokça kalaba . rası pek güzeldi Bir aralık pi kadınla bir geldiler. Benim üstümdeki odaya yerleştiler. Odalarında, yahut ay, rı bir sofrada yemek yemek daha pahalı olduğu için tabildota in. diler. 'Tabildot ben demektim. Benden baska kimse yoktu. Binacnsleyh pek çabuk ahbab olduk. Bumarın tali karı , koca ol- duklarını anladım. Miöamafih er. le meşgul olduğunu bir türlü keşledemedim. Anlamak i. ği nde hiç bir vesile zuhur etmedi Ihakika onda bir sanatkâr tav- r ı. Fakat ve sanatkâr? Hiç İ dir sey yaptığını görmedim. Saç. iarı uzun, lâcivert esvabı şik, si. yah kravâtr genişti. Yüzü'de ki. ve zarilti. | Kadın şeftali renginde bir dil - | Serdi. “Giydiği elbiseler iki kattan ibaretti, Her iki elbise de zarif bir boyun ve iştihaaver bir göğüs mukadelemesi gösterecek kadar de. kolteydi. Konustuğu zaman ya dilinin u. cunü ara #ıra ağzından çıkarır, yâ hud da yarağının birini büzerek, | gözlerini yarı pardı. İlk gece yeni misafirler üzerim , | | de hayli gürültü yaptılar. Eşyalar yerinden oynuyor, mütemadi ses - ler işidiliyordu. Sandıklarmı âça rak esvalarını tanzim ettiklerini JOZEF BALSAMO gururu kulağına ihti, jon iki | oluy: ordu. kli kadın... sandım. Fakat aymı hal ertesi ge, ce de tekerrür ettiği için âdetleri, nina böyle olduğunu anladım. Onlarla ancak yemek zamanları konuşuyordum. Bununla beraber her ikisi de bana karsı fazla bir samimiyet gösterdiler. Kim oldu - ğumu, ne yaptığımı anlamak iğin endişeye, meraka bile düsmediler. Mükerreren, hayatta kendilerini eğendiren vakaları anlattılar. Bu suretle ailenin esrarıma biraz vakıf oldum ve kocanm çok zanpara, kadının da çok kıskanç olduğunu, evvel evlendikleri bal, de biribirlerine hâlâ ik zilal gece siymiş gibi prestiş arı esnasında lunduğunu anladım. ya bana başka ka- âşk maceralarını an. onun unuttuklarını şam, gece yukarda, adeta bir çira işleniyormuş gibi ogürülüğler Bazı kere tavanın ye - baha karşı, muha künet gelirdi. Öğleye doğru. karı koca, her manki gibi mesut tavirlerile mey dana çıkarlardı. 3 Bence yapılacak en iyi sey, | men çantamı toplayıp bu panda yonden kaçmaktı. Fekat böyle, yapmadım. Adettir: Bir yerde üç kişi var mr, bumlardan her bir kendisini diğer ikisinden daha #* ki, daha kurnaz addeder. Kend kendime diyordum ki: “Bu gürü! tüler arsında hiç şüphe yök | genç kadına sokulabilmek için bö fırsat yakalıyacağım!” Filhakika böyle zannetmekie haklıydım. Dilber kadın, kımucz bazan kocasma öyle şeyler söyler dikit Kocası: — Ne diyorsun? Diye bağırınca: — Hiçi Cevabını verirdi. Bundan son. ra yukarda işlenen cinayetin pek zevkli ve neşeli olduğunu hisseder, (Lülfen sayfayı çesiriniş) M3 mız olur. Jüberi kandırmak için bundan *iyade kuvvetli bir söz olamasdı. Kendisine vaad edilen müsaade- Jülber kendini tutamıyarak bir ah demişse de, kalbini, vücudunu kaplayan heyetânını #âptederek gözlerini genç kiza bakmaktan menetmeğe muvaffak oldü. Bu «rada, arabalarm niçin durduğunu anlamak için başını dışarıya çıkaran Andre mavi gözleriyle etrafı araştırırken Jil- beri görmüş ve tanımıştı. Delikanlı güzel kızın kendini görmesi üzerine hayret ederek a. rabada bulunan pederine haber vereceğini Ümit etmişti, Hakikaten bu ümidinde aldan- mamıştı. Çünkü Andre, pederine dönerek Jilberi gördüğünü anlat. muş, baron dö Taverney de güğ. sündeki kırmızı kordonun verdi. ği azamet ve gurur içinde daldiği hayal âleminden birdenbire uya- narak yerinden şıçramıştı: —Jüber mi?. Jilber. burada mı? O hakle şatoda Mahona kim bakacak?. Jilber bu sözleri tamamiyle işitmişti. Derhal acele bir kür. met tavriyle baronu ve kızını selâmladı. Baron da Jilberi görerek: — Sahih be, doğru imiş! Biz- evvelâ kızının gözlerine inanma» mwş ve şimdide kendi gözleriyle görrliştü. Andre ise biraz şaşkınlık eseri gösterdikten sonra eski sakin ha. line dönmüştü. Bârön arabadan başını ei Jüberi çağırdı. Delikanlı leri gitmek istediyse de çavuş men- etti. Jitber: — Görüyorsunurki beni çağrı. yörlar., — Nereden”. — İşte şu arabadan.. Jilberin gösterdiği tarafa bı- kan çavuşun gözü, baron Gö Taverneyin arabasını gördü. Baron: — Müsaade ediniz çavuş, bu çocuğa iki kelime wöyliyeceğim, deği. Çavuş: — Pekâli mösyö! Bahusuş vaktiniz müsait, Kapının önün. de bir nutuk oküyorlar. Tam yarım saat sürer, geç (delikanlı. Baron, Jilbere: — Buraya gel çapkın! dedi, Sen Taverneyde olmak icap « derken nasıl oldu da Sendeniz de bulunuyorsun?, kek olduğum halde buna ne lü. zum vâr? Kollarım, omurlarım yok mu? diye Jüşündü.. Kadn devam ediyordu: — Orada Paonblö yanmda o». miyanlar, boş arabalardan bas ka bir sev göremezler, boş ara- Daları insan her vakit görebilece- #inden buraya kadar gelmeğe değmez. — Fakat madam, pek çokları sizin gibi düşündüklerinden ora. sm: doldururlar. — Fakat onları oraya şeçir mek için herkesin bir yeğeni yok- tur, — A! Evet. Jilberin bu sözü söylerken yü. zünde beliren ufak bir endişa €- seri madamın göründen kaçmaı- dı Peder, okarımnın arrusunu derhal anlamakta mahareti ol duğundan o da söze karıştı: — Fakat mösyö arzu ederse bizimle beraber gelirler, dedi . — Oh! mösyö, sizi rahatsız et- mekten korkarım. — Bilâkis, siz oraya gidinciye kadar bize yardım edersiniz. Bi” ze yardım edecek bir erkek var- dır. Siz gelirseniz iki yardımer yi, hizmet görerek öseyeceğini düşünerek vicdanı rahat etmiş ve tereddüdü geçmiti, Binaenaleyh yapılan teklifi ka” bul etmişti. Jilber için bu muavenet haki, katen gökten düşme idi. Çünkü ç tuz İkırk bin nüfustan, fakat her biri derecesi, serveti, san'atı, hiç olmazsa bu gibi şenliklerde bir çök defalar bulunmaları ile ka sandıkları (o bilgileri sayesinde kendisinden çok kuvveti olan 6. tuz kırk bin nüfustan müteşekkil insan dolu duvarları yararak ile- zi geçmek onu için imkânsirdr. Dörder at koşulu arabalar, kalabalığın arasmdan bir top mermisi gibi hızla geçiyor ve her kes ona yol açarak bir tarafa çekiliyordu. İki ati arabalar bir ar zorluk çekmekle beraber gene geçiyorlar, tek atlılarsa daha zi. yade zorlukla yol buluyorlardı. Yaya gidenler, dört taraftan s kışarak, bazan halkın tazyikine kapılarak, kâh ayakları yerden kalkarak havada, kâh herkesin omuzları üzerinde dolaşarak bin bir zorlukla nihayet bir köşeye sokuluyorlardı. Avam takımından, amele sını,