2 Ekim 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Va —3 Bu ha.rpten nefret edişimin bir | de zavallı vatanım İrlan- ikir içinde bulunduğu feci hal au anlamılyor musunuz? İr lılarm ekseriyeti bu harbe taraftarı değildir, fakat sürüklenmiş — hulunuyorlar. bin sonunda ise İrlanda ©8a- te daha sıkı bağlanmış olacak.- ' pt 'a 'a r : Ve Halbuki vatanim kurtulmak ü- Bre idi. Birkaç vatanperver ar- adaş, İrlandayı esaret boyundu- ; -— ndan kurtarmağa azmetmişz- Etrafımıza binlerce cesur İr- ndalr — toplanmıştı. Parolamız 'Ya hürriyet, ya ölüm,, dü.,. Ha- prekete geçmemiz ve müsteylileri rlandadan kovmamız için yalnız | ve mühimmatımız eksikti, | Stenhavser haykırdı: | — Bu silâhları, mühimmatı si- &e temin edelim mi? — Böş bulunmuş ve hazırladıkları ânı İtiraf edivermişti. Nobodi, duğu tuzağa Almanın gözü ka Palı düştüğünü görüyordu. Oy- pNadığı rolde deyam etti, Başmı allıyarak mMmeyus bir tavırla ce- AYap verdi: » — Neye yarar? Sonra fikrini izah etti: ' — Güzel hayalimizi hakikat sa , hasma çıkarmak için güvendiği. " miz kimseler ne oldu? Hepsi, ya | hut hemen hemen hepsi Flandâr k | mt:k;ığâmda İngiltere —hesabı erek [' üslerlni:le parçîüîyr;:"nîgu uş L famitlerinizle azaları kopmuş, [ urşunlarınızla vücutları delik de | Şik edilmiş bir halde ebedi üykü- g oya dalmış bulunuyorlar. Bu e- nada, İrlandada binlerce kadm, kondı]erinln olmıyan bir dayvayı (ı müdafaa için — ölen kocalarının, ş oğullarmm matemini tutarak ağ- B lıyorlar. Hazin bir sesle ilâve etti: — Siz bu adamları diriltebilir. W misiniz? l Stenhavser cevap verdi: W — Ölüleri diriltmek maalesef W mümkün değil! Fakat ölenlerin j Yerlerine başskaları konulabilir. Cevmis Nobodi, büyük bir hay rete düşmüş gibi davrandı. veAl. mana dikkatle bakarak tehalükle Bordu: — Nasıil? Ne cediniz? Slanhavser, söyliyeceklerinin tesirini arttırmak emeliyle bir ' müddet sustuktan sonra kelime- Jlerin üzerinde durarak: : — Size, dedi, on bin kişi vere. biliriz. — Ne? Ne diyorsunuz? Sahi E mi? z Şerefim üzerine temin ede- rim, — Bunlar İrlandalı mı? — Evet, hem de cenubi İrlan- — Bu mümkün olsa... Dirlnceye —dalmış göründü. Sonra b rden basını kaldırıp de- vam etti: - — Evet; bu mümkün olsa Yey. kalâğe birşey olurdu ve O da esaretlen kurtulabilirdi, N kat.. Stonhavser endişesini gizleme- ğe muyvaffak olamıyarak soördü: — Fiokat. ne? — Bu yaptığınız teklif tabli bir esir olan bana deZil, esirin şah- sında İtlandaiı Vat perver e- nirim? Şu halde Lir gayeniz var. Bu gaye nedir? Düşünceye dalmnk sırası Sten- havsere gelmişti. İki bodiye baktı. Ona güvenip güve- İrlan- Va. o nememekte tereddüt ediyor Bİ- D biydi. Nihayet karar verdi. Müthiş bir riyakârlıkla anleattı: — İmparator hazretleri, İrlan- danım iztiraplarile alâkadar — oldu ve İrlandalıların istiklâllerini ka- O zanmalarma yardım etmeğe ka- rar verdi., Bir sebefle, İrlandanm hakiki parlâmentosu telâkki et- Hiği Sinn Fo'n partisi merkezi ko- OTMSİ #mrina Almanya tarafın- dan erti YER ERYR A *ophi 2 BİRİNCİTEŞRİN — 1939 Nakleden: Fethi KARDEŞ edilmiş ön bin İrlandalıdan mü- rekkep bir ordu göndermeği mü- nasip gördü. Nobodi sordu: — Ne şartlarla? — İrlandalıların İrlandadan İn- gilizleri kovması şartiyle... — Bu iş için, İrlandada olsa on bin asker kâfi değildir. — Daha gönderilebilir. — Muhakkak mı? — Muhakkak, Şu halde, tekliflerinizi, bütün kuvvetimle müdafaa — ederek, Sinn Felin merkezi komitesi reisi dostum Artür Badmana bildirme- ği kabul ederim, Stenhavser sukutu hayale uğ- radı: — Bu İş yapılmış bulunuyor, dedi. Hatta Sinn Fein ile aramız- da bu hususta bir anlaşma bile mevcut... Sahte İrlandalı, barit bir ta- vıirla mukabele etti: — Ohalde benden istediğiniz nedir? Beklemesi icap ettiği halde bu sual ÂAlmanı şaşırttı. Tereddütlü cevap verdi: — Gayet garip bir vaziyette bulunuyoruz. Eğer meseleyi hal. letmezsek dünyaya karşı gülünç olacağız, Ceyms Nobodi, neşesini — belli etmemeğe güç halle muvaffak olarak sordu: — Anlatın Allahaşkına, nedir? Stenhavser içini çekerek anlat- mağa başladı: — Bakımız siz de bana hak vere- ceksiniz. Bize esir düşen İrlardalı lar arasından, İngiltereye dost ol- madıklarını tahmin ettiklerimiz- den ayırdık. Bunları Vilhelmeha- fendeki muhtelif üsera karargâh- larında topladık Kendilerine im. | tiyazlı esir'muamelesi yaptık; ; Bit tmüddet Höyle keçtiliten Bon- ra kendilerine İrlandaya gönderile cek kuvvel seferiyeye girmeğe razı olup olmrıyacaklarını sorduk. Ne oldu biliyor musunuz? Ceyms Nobodi, ciddiyetini mu: halaza ederek, sordu: — Ne oldu? — EKendileri için bu kadar fe:- dakârlık yaptığımız, hürriyet va- dettiğimiz bu adamlar. teklifimizi reddettiler. Hattâ reddetmekle kal madı'ar, vatanları aleyhine hiçbir 4 SAA y Ç yatlarını — Peki, dedim, mühterem Bo- ha - Ruti! Sen arzımıza ancak a- rada sırada çarptığını söylediğin bu dalgalarin ne vakitler vurduğu nu biliyor musun? Sihirbaz birden acaip - bir otu kopararak cevap verdi: — Evet! — Ne vakitler çarpıyor? — Bunların çoğu tesadüfidir.. O nun için bunun zamanı yoöktür..A- rada sırada arza vururlar! — Fakat bazılarının muayyen zamanlarda, muntazam olarak ar za gelebildiklerini söyledin? — Eyvet.. — Bunların zamarıı ne zaman- dır? ; — Bizim buraya — çarpanların birisi yedi senede birdir! — Yedi senede bir mi? — Evet.. Bu dalgalar vurduğu zaman arz üzerindeki her şey bir- denbire kâmilen değişir, her can- lı şey yeni bir devreye girer! — Yeni bir devreye mi — girer? Fakat bizler bunu niçin görmüyo- Tuz? Hintli sihirbaz güldü. — Görebilen görür! dedi. Alış- mamış olan gözler bu büyük ve âni değişiklikleri, tabii, — göremez. Fakat ufak bir dikkat kâfidir. İn: sanın hayatını hiç tetkik etmedi” niz mi? — Ne gibi? Hintli sihirbaz ilk defa müsteh- zi ve derin parıltılr gözlerile yüzü:- me baktı: — Her yedi senede bir insan ha- yatınfn büyük değişikliklere uğraş değişirler.. Meselâ 7 senede bu dalgaların tesirile bütün vücut de- ğişir, çocukluk devri biter! ikinci yedi senede yani 14 üncü senede insanların büsbütün yeni bir dö- nüm devresi olduğunu da bilmez misiniz? HA BE R — Akşam Postast Hindistanda dünyanın en eski insanları arasında zaman silâh kullanmıyacaklarını söylediler. /Devamı var) Yazan; L. Buseh 35 yılını vahşiler arasında geçirmiş bir Alman seyyahı İnsanlar her 7inci senede ha- değiştrir, T senede ölürler 10 uncu — Hayretle cevap verdim: — Evet|! 14 yaşında — insanlar cinsi devre”e girerler! — Elbet! “Üçüncü yedinci sener de, yani 21 yaşında —insan gene tamamile değişir! Bu minval üzere insanın değişme devreleri 21, 28, 35, 42 ve 49 durl!.. 7 kere 7 devre- sinde insanlar en büyük tekâmül davrelerine gir ler. Ondan sonra dalgalar her yedi senede bir insan hayatını bozarak değiştirirler ve nihayet 8 veya 9, veya 10 uncu yedide öldürler! — — Bütün bu değişiklikler kâinat dalgaları dediğin bu cereyanların arza vurmasından mı ileri geliyor? — Elbette! Fakat riyazetle vü- cutları ve ruhları hazırlanmamış olanlarda tesir ancak bu kadar o- lur! Fakat riyazetli olanlar bu dal galara bütün varlıklarile gidebilir- ler, o zaman arzın — girdabından kurtularak asıl büyük kâinatın te. siri altına girebilecek hale gelebi: lirler!.. Hintli sihirbazın verdiği izahat beni hayatımın en büyük şaşkın- lığına uğratmıştı. — Hayretimden yere oturdum. Ayakta — bizi bön bir hayretle dinliyen Hintli uşa- ğım ve Boha - Ruti de oturdu. O vakit derin bir merak ve hay- retle Hintli sihirbaza sordum: — Boha - Ruti! dedim, Şu hal. de senin yıldızlara gittiğin doğru- mudur? — Hangi yıldızlara? — Meselâ Mefih yıldızma? — - Boha'* Ruti gâyet tabil birtşeys |ç den bahsedermiş gibi — Üç defa gittim! dedi. Yıldızlara gitmekten buü kadar tabil bir surette bahseden, bu ga- rip adama sonsuz bir hayretle bak maktan kendimi — alamıyordum. Gayriihtiyari: — Üç defa mr gittiniz? Diye sordum. (Devamı var) UYKU Nakleden: İlhan TANAR Gece, saat on ikiyi — geçmiştir. On üç yaşındaki küçük dadı Emi- ne, sinir bozan bir vızıltı ile müte- madiyen ağlayan çocuğun beşiğini sallayarak, ancak işitilir bir sesle mırıldanıyor: “Uyusun yavrum, ninni, Büyüsün yavrum ninni!,, Odanın tavanından aşağı doğru hadakasından fırlamış bir göz gibi sallanan ampul yanmıyor, kenar. da bir masanımn üzerinde yanan ye- şil abajurlu gece lâmbası, — odayı sükünet ve uyku veren — tatlı bir loşluğa garkediyor. Tavanda lâm- banın hizasında iri yeşil bir leke var, Odanın karşılıklı iki drwvarı arasında gerilen bir ipte çocuk ça- maşırları ile uzun, siyah bir panta- lon asılr. Açık pencereden — giren rüzgâr, masanın üzerindeki lâmba- nın ince ipek abajurunu uçurunca, tavandaki iri leke, — dıvarlardaki gölgeler, hepsi sallanıyor ve uzun siyah pantalonun gölgesi — sanki canlanarak dıvarlarda yürüyor. Çocuk ağlıyor. — Saatlerdenberi bağırmaktan sesinin kısılmış — ve küçük ciğerlerinin halsiz — kalmış olmasına rağmen hâlâ haykırıyor. Emine artık uyku ile mücadele e- demiyecek bir haldedir. Gözkapak ları zamklı gibi biribirine yapışı. yor. Başr göğsüne düşüyor, boynu ağrıyor. Azar işitme korkusunun verdiği gayretle beşiği sallryor ve esniyerek, kesik kesik: “Uyu yavrum uyü, Uyu da büyü,, Diye mırıldanıyor. Boş sobanın içinde rüzgâr uğul- dıyor. Bitişik odadan çocuğun an- nesile babasmın horlamaları işiti- liyor. Beşik bile sallanmaktan u- sanmış gibi inliyor. gıcırdıyor. Ve n bü sesler, gecenin uyanık- 'ke 'üorîmç, uykuda iken pek tat- lı gelen sessizliğinin içinde kaybo. lüyor. Emine, beşikteki patlak - gözlü, kıpkırmızi çocüuk yüzüne bakarak annesini, pek uzaklarda kalan kö- yünü düşünüyor, beş on para ka- zanmak uğruna kapıya girmemiş olsaydı, şimdi köy odasında, an:- nesinin koynunda uykuda olacak- tı. Uyku! Eminenin gözünün önü- ne köyünde iken uyuduğu tatlı uy- kular geliyor: Yazın, açıkta yıl. dızları saya saya uyuduğu gece« ler, kışın ocağın karşısında dalışı, hele burnunu annesinin boynuna iyice bastırarak gözlerini kapayı- şı! Küçük kızın dizleri bükülüyor, beşiğin yanıbaşına çöküyor ve be- şiğe dayalı kolunun — üstüne göz- yaşlarile ıslanmış yüzünü yapıştı" rarak gözlerini kapıyor. Artık kü- çük çocuğun haykırmalarını duy“ mıyor. Uykunun, unutturucu Te- haveti iliklerine kadar yayılryor. Ne çocuk, ne hizmetçilik, ne biti- şik odada uyuyan efendilerinin korkusu, hiç,hiç bir şey umurunda değil. Rüyasında, kendini anası- nımn koynuna sokulmuş uyuyor gö rerek büsbütün dalıyor. Birden kuyruğuna basılmış bir kedi feryadı gibi tiz bir çığlık ve hemen o anda oda kapısının açır larak çocuğun babasının hiddetten gözleri dönmüş bir halde içeri giri- şi, Emineyi yerinden — sıçratarak uyandırıyor. Adam çılgın bir halde beşiğe ko. şuyor, çocuğu okşıyarak sallıyor, biraz teskin ettikten sonra, tatlı rüyasından uyanan — ve yiyeceği dayağı, işiteceği sözleri — düşüne- rek peşinen ağlayan kızın üstüne hücum ederek kulaklarını kopara- cak gibi çekiyor: — Bir beşik sallamağı bile be- ceremiyorsan burada işin ne? diye haykırıyor. İşin ne, ha? Yiyip içip uyumağa mı geldin buraya? Çor cuğu bütün gece sokakta kalmış kedi yavruları gibi ağlatıyorsun. Sallanmadan uyumadığını - bilmi- yor musun? Uykudan nasıl uyan- dığımı bilmedim. Dayak yemeden aklın başma gelmez senin. Çoöcu. ğun sesini bir defa daha — duyar- sam, gelir seni öldürürüm, anla- dın mı? Emine hiç sesini — çıkarmadan, tokadın acısile sızlıyan yanağını bastırıyor. — Demek sen akşamdanberi hor rül horul uyudun, çocuk ağlamak tan harap olmuş. Adam, kızın kulağını bir defa daha çekerek odadan çıkıp gidiyor. Emine, zamklı gibi biribirine yapışan kirpiklerini aralamağa ça- (Lülfen sayfayı çeviriniz) - PLÂNS 69 v b die Sehlinge | 7. F: le piâöge â palette e der Köder (carrö2) (il est tendu; piöğe orohibe en Alle- &. YIRTICI KUŞ YAKALA- magne) MAK İÇİN SEPET a la palette ŞEKLİNDE KAPANCA b la mâchoire (ala doğan kapancası) e le ressört a av konduğu zaman ka, d le grappin (servant â defa — No- | panan kapak amarrer les piöges) b yemlik (kuş) e la chaine d'attache 6G F: la trappe â panler pour | — 7, İ: the iron (ör atecel) trap Vautre des palombes set for he victim, ready a Vanse /. double gül, se to catch; now forbidden) relevant, prend le ra, a the pan or plate (the pace au plöge bord) b Vappât m. (un oiseau) b the (pronged) bar G İ: the hawk - trap (a bas- c the spring ket for catching hawks) d the anchor (to anchor a the handle the trap (hold it fast) b tha decoy (a bird, a ! in the ground) decoy - bird) I © the ehain 6 Y: der Habichtskorb f 7. A: das Tellereisen (Fang- a der Bügel eisen, Bisen; fângiseh, b der Köder (ein Vogel) fangbereit gestellt; jetzt verboter ) 7. TUZAK (kapan) (kuru- a der Teller lu bir halde, Almanyada b der Bügel memnu bir tuzak) e die Feder a tahta d der Anker (zum Ver. b kollar (dişler) ankerma f Festhalten) in c yay der Erde) d cengel (capa) e die Kette (kapanı — bağlamak, tes- bit etmek İçin) ÇÖTT T TÜİYAR (mrtr e zincir ci küş tuzağı, Almanya- 148 AVCIL'K Jll Plânş 69 Fı Chasse; 11i Thea Chase, A: Jagd Av aletleri F; Attıraıl de chasseur, $ Eguipmant Tor Shoocoters and Hunters, A: Jagdgerâte 1. TÜFEK |av tüfeği| a arpacık b namlı c gez e mekanizma sandığı f sürgü g kabza h dipçik i kayış halkası k kundak D el kundağı m köprü n tetik o ikinci tetik p kabza g yan r taban demiri 1. E: le fusil (de chasse) a le guidon (le point de mire) b le caron e üne hausse ot un cran de mire d la bolte de culasse e la culasse mobile f le verrou (cran) de sürete g la pcignde h la crosgse i la grenadiâğre â anneau (Vanneau m, de bretelle, le battant) k le füt 1 le magasin m le pontet n la dötente (le chlen) a la douüble dötente (un d&clie ou eliguet) p la poignde de pistolet g la jone r la plague de couche 1. İ: the sporting gun or gun (the rifle) a the sight (the fore- sight, the front sight) b the barrel c the baakalght (the rear Biçhiğ a 445

Bu sayıdan diğer sayfalar: