29 Ağustos 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

29 Ağustos 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

y B hlı Dr. NİHAT REŞAT BELGER <Ç —1— Yazan: SABİH ALAÇAM &$ Ih üda Abdülhamide: Ömrünüz uzun, fakat şari hastalıklardan korununuz, demişti k, " Doktor Vi bi Nihad Reşad Hiralarını anlatmağa baş- %hda (*) Abdülhamid TL) GÜ ,, Dakmış ve demiş ki: - İt tıü-ilî’dı'.uı ömrü hümayun- " Sörünüyor. Beanşart ki “"'î hastalıklardan vikaye & İ’Rdişahın sıhhati hak - bir garantiyi taşımakla Ütiği Yük bir tehlikeyi de işa- *&'ln. Abdülhamid II nin hule &hıldiguıe körüklemiş, Ta, tifo mikrobları, Kı- tt vücudunu değilse' de, %ĞMİrmege başlamışlar! ğ falt yüzünden, — uzun | ex'uide bile uykuya has- _ K A—bdüıhamıd I, nihayet “Memaliki — ecnebiye- *ıı 5;'*“ sSariyedeki ihtisasi İle len hekimi hazikin celbi ile todabiri sıhhiyenin. itti- | ; ı »w_ ü'&rine o devrin meşhur ı İ“İ 1 doktor Biç, İngiltere- "mîâ Fakat, hünkârın -.» km'kuau yine zail olma- N, Sa, Hindistandaki veba h dülhamid II nin gözünde ç hüı, ümüş ve iki asketi l'îhı ba:,da tetkikde bulun İkinci bir irade sadır F % .doktor Nihad Reşat Bel ı'““f bir maziye dönebil- , ı'e an düşündü: © dedi, padişahım bu ikin- '*' | ha)'nttm ve istikbalim ü- kte Wk bir ro! oynadı. Çün- itıbbi:. eli askeriye mec- ! İihi tarafından imtihan- f %î“a!fış et derecemiz na olrı: alımarak benim w — & T Şevkinin - Sivas me. 5) Ç bir müdüet evvel vefat hh:nndıstaz.a gönderilme- | Verilmiş. Bizi çağırdılar. | 5%.:& verdiler ve üç gün İ- Pi Olmamızı söylediler. U h“mam, hocam Nafiz paşa 'lrtımı okşadı: M% bu seyahat, senin armın gıpta ettiği bir “ğk, Yabancı — memleketler | J,'"' iklim ve medeniyetlei | *&'l;ilçauş ve memlekenmı : hıı erle Gön; HWzim yvüzü % Cikarma. Haydi -evli j; Eile git selâmetle gel', | h'“nm yanmımdan ayrıldı! Ü! qbn:ıfihirtne zıd duyguülarr k*t düşürmeğe başladır” ebi ı%-ıh% bitirmiş, — terütaz bir kekimdim Vate ddn babamdan a) h M garib ve melânko Wİİ yaratıyordu. Tah ? bu acami Ürparışler" hüngür hüngür ağ ?üat bir yandan da Şu- İl; : $© Mmüuhayyilem, per 'N "—' Ve harikulâde nebat, H!n Yilanleri, cocuklara da meı-i Karundan zengir hüh nkılıara durgunluk ve- % Bösteren fakirleri v ları ıle bin bir füsunur li;:" erişilme: %ll qfhlmu dekorü - içind 5_ . 'ı K he Mütebayin olan bu ib -'— ı;ın'e tarpıştıkça, anar 'de İr tayf gibi uzaklar" Üşem, Â uzak ve sihirli merr ekı:;'ıh“ü'lda sabırsızlık y" k (ntibaları İle — kor ?Ordum %ğ İrde (Sene 1902) — Misırr Ka y layn kumpanyasının eli a İngiliz bayrağını taşıyan vapurları, İstanbulla İskenderiye arasında iş- ilyorlardı. Galatadaki acenteden, dört gün sonra Osmaniye gemisi- nin limanımıza uğriyacağını ve ak- sşam üstü de hareket edeceğini öğ. rendim. . Derhal yol hazırlıklarını ya başladım. Nihayet ayrılık günü geldi, yapma- Zavallı anneciğim, bir — yandan bavulumg eşya koymaklığıma yar- dim ediyor, bir yandan da sessiz zöz yaşları döküyordu. Babamsa, her hafta mektub yazmaklığım i- çin sıkı sıkıya tenbihlerde bulunu- yYordu. Velhasıl, firaklı bir veda faslın- lan sonra, Osmaniyenin güverte - sine adım atmığtmı. Güneş, şeh- rin dumanlı siluet! arkasıma iner- ken, gemimiz de Marmaraya doğru ağır ağır ilerlemeğe başlamıştı. Şe- hir, küçücük bir karaltı haline ge- linciye kadar, gözlerimi İstanbul dan ayıramadım, ve bğna ucsu., bu- caksız bir âlemin ilk merhalesi zan- tmı veren Ösmaniyenin güvertesin- den, artık yağlı bir karanlık gibi gözlerime dolan danizin çırpıntıla- rını söyre daldım. Behni, bu meçhuliyet rüyasının şekilsiz vehimlerinden, bayıltıcı bir koku ve bir ipek hışırtısı kurtardı. Baktım: yanıtmdan, 85 yaşlarında üzün boylu, esmer,,kara,(Ke parıkı tılı. gözlü mngruş ,,_,;;- ykadın. geçiz |. yordü! Arkasından iki redingotlu zenci sessizce yürüyorlardı. Bu kadın yol cunun kim olduğunu, az sonra ya. nıma gelen tayfalardan birine tör- - | şiveyle dökülüvertn prenses Zehra ile karşı karşıya 0- turmıyalım mı? Ne yalan söyliye- yim, gözlerimin ucuyla bu olguün ve edalı kadına bakmaktan kendimi alamıyordum! Yemekten sonra, ikinci bir garib tesadüf daha zuhür etti, Prenses Zehra, yere mehndilini düşürmüştü, Bu küçük vesile ile konuştuk, Me- ğer, prenses: Zehra ayaklarından müztaribmiş! Hekim olduğumu, emrederlerse hizmetlerinde bulu. nabileceğimi söyledim. Verdiğim reçeteler yüzümü kara çıkartmadı, Sakin bir denizde, bu imtiyazlı hastama hem doktorluk, hem de ar kadaşlık ediyordum. Prenses Zeh- ra, vakit vakit, Mısırdan bahsedi- yor, çöl ve mamureler ile — kucak kucağa gelen firavunların bu- eski diyarmı, merakımı gıcıklıyacak” bir tarzda anlatıyordu. Meselâ, pren- ses Zehranm ağzından garib bir “hattı mıhi,, kelimeleri, hakikaten birer çiviy - mişler gibi, dimağıma batıyorlardı. Ve yatmak icin kamarama çekildi. ğim zaman, gözlerimin içinde esra- rengiz bir panorama perdesi kuru- 'gvordu: Ehramlar, ehülheviller, firavunların mumyaları, İzis, Öziris heykelleri, Kahire, Nil ve sonra çöller ağır ağır giden develerin bitiremedikleri namütenahi göller... Seraba aldanan yolcular, sekiz, on furma ağaçile çevrelenen vahalar Wbı’iığ* BUİŞE ZANR K ASA AŞ IT K i ( Devamı var) (*) Ebülhüda, Abdülhamid 1I devrinin tanınmış şeyhlerindendi. n |Ziya Seval bir defa daha âşık olmuştu. Fakat bu seferki aşkı- nın! çok ciddi olduğunu, hayatına hâkim olacak kadını bulduğunu aöyhüyor. Zaten bu hal Ziyanın eski| âdetidir. Her yeni aşk baş- langmeında ayni cümleleri mutlaka tekrar eder. Yalnız bu sefer ki sevdiği genç kız hakikaten çok güzeldi. Zeki, iyi tahsil görmüş, kibar, fakat çok serbest bir kızdı. Ziya ile sıksık gezmeğe çıkmaları da bü serbestliğinin en büyük delili sa. yılabilir, Ziya büyük bir âaşk maecrasın. dan yeni Ykurtulmuştu. Bu aşktan umduğunu! bulamıyan Ziya,, Nec- miye ile karşılaşır, karşılaşmaz, eski acısmıyUnutmuş, yeni bir ışı- ğa pervane olmuştu. Fakat delikanlı bu sevgilisinde de ıstıraptan tamamiyle kurtul- muüş değildi. Şüphe bir kurt gibi içini kemi. riyor, tereddüt bir yılan gibi kal. binde çörekleniyordu. Ziya bazan ümide düşüyor, ba zan seviniyor, bazan cesareti büs- bütün kırılıyordu. Arasıra Nec -| miyenin aşkı anladığını sanıyor, hislerini iyi karşıladığını zannına düşüyor, fakat genç kızın kendi- sine bir arkadaştan başkâ türlü muamele etmediğini anladığı da. kikalarda ölüyordu. Ziya, eski tecrübelerinden is. tifade etmek istiyor, hattâ arada sırada eş dosttan akıl da danışıyor du. “Fakat Ziyayı en çok şüpheye ve tereddüde düşüren bu nasihatler oluyordu. Zira bu akıl verenler arasında bir kısmı Necmiyenin hareketle- rini serbest ve samimi bir arkadaş AMi odalarına çekildiler. Necmiyenin odasına girerken tatlı bir sesle “geceniz hayrol- sun,, deyişi ve bir hayal gibi sü- zülüp odasına çekilişi, Ziyayı de. rin bir hüzün içerisinde bıraktı. O da odasında uslu akıllı üyüyor. du ve ya uyumağa çalıştı. Ertesigün Bursada otel bulama- mak felâketiyle karşılaştılar, - Bü- tün oöteller doluydu. Şehirle- Çe. kirgede hangi otele başvurdular- sa “boş oda yok,, tevabını aldılar. Yalnız istasyondan Şşehre giden yol üzerinde han bozması bir ©o" telde bir tek oda vardı. Tek karyo- lalı, tek oda.. Ötel sahibi, diller döküyor, oda. sını bol bol methediyor, her hal- de ötelinden çok memnün kqlğ v zaklarını anlatıp duruyordu. Bu sözleri işiden Ziyanın gö- zünde sevinç kıvılcımları sagılıyor dü. Necmiye de, güldü, ve: — Peki öyle olsun, dedi. Bu ge- :eyi de böyle geçiririz. Odaya girince Necmiye, ya döndü: — Karyolıda iki şilte var.. Bi- Tisini yere indirir, sana bir yatak yaparım.. Hava sıcak zaten yor - gana ihtiyaç yok.. Karyolanın yot- ganını bDüker, yastık gibi başının ıltına korsun, olur gider. Bu sözleri işiden Ziya, arka- daşlarının birinin fıknnı hatrrla- can ve yürekt:n Ziya. Nakleden: Muzaffer Esen İşte tam bu tereddütler sırasın- nı aşkedersen zavallr kız şaşırıp h da olanlar oldu. ! kalacak.. İ Ziya sevgilisiyle beraber Bur'-! Şimmdi Ziya arkadaşının sözle- saya gitmelerini teklif etti. Nec .|rine yerden göğe kadar hak veri- miye razı oldu. Yalovaya geçti. | yordu. ler, Bir cumartesi akşamı rahat| Seven genç kız her halde böyle t bir otelde güzel bir gece geçirdi- |hareket etmezdi. Binaenaleyh Zi. —— ler, Tatlı tatlı konuştular, sonra İya vaziyçtini bozmamıya, önün- .. de açılan bu fırsattan istifade et —— — memeğe karar verdi. - Kuru yer üzerinde serilen şil- - —— teye uzandı. Yorgandan bozma - yastığa başını. koydu, gözlerini — — yumdu. Necmiye karyolaya gir - — , miş, uyumağa başlamıştı. t, Ziya, sabahın ikisine doğru u- — — yandı. Başı yastıktan düşmüş, ! boynu fena halde ağrıyordu, Vü. cudunda da bir kaşıntı vardı. De likanlı: — Tahtakurusu olsa gerek, de. di. Ve aramak için yerinden kal- — karak elektrik düğmesini bulup — — yakmak istedi.. Fakat büna imkân — — | bulamadı.. FO Necmiye karyoladan, uyku akan — — bir sesle; ; — Aman Ziya, dıyordn Ne mü. - nasebetsiz adamsın.. Gece yarıları fareler gibi dolaşıp insanın uyku- — — sünu kaçırryorsun., İ Ziya boynunu büktü, yatağına girdi. Uyumağa çalıştı.. Bir taraf. tan da düşünüyordu: Ki — Necmiye bu akşamki hareke- timden çok memnun olsa gerektir. — Benim ne kadar nefsine hâkim bir — erkek olduğumu öğrendi.. Yarın sabah kâalkar kalkmaz, boynuma atılacak, bütün Hararetiyle ilânı ee CECER UF AAA UNĞ eC Ertesi gün, her ikisi de erken. | den uyanidı.. Necmiye, rahat bir uykunun verdiği güzellikle Ziya- nın gözüne bir kat daha şirin gö. tünüyordu. Zavallı Ziya ise gece 5 n P- İi .ııu Y CĞ a les chenilles /. proces- d the puüpa (ef. 1 m) 14, İ: the öne - handed (the 413 B n a Cui Bu arab hoca, Kızil Sultanı, nef. | hareketi olarak tefsir ediyor, diğer | ir. O, Ziyaya: uykusuzluktan bitkin bir hale gel- 'i'İ_ “— Prenses Zehral,, şinde ve nefesinde manevi ı,;ı. te- |bir kısmı da Necmiyenin serbest| — Necmiye seni sevmiyor, de- | mişti. Cevabmı WERSÜ sİr olduğuna iİnandırmıştı, Hünkâr, hareketlerinin ancak çılgın bir| nişti. Her teklifimi Kabul edişi)| Bilinmez neden, Bursada tek — Akşam yemeği iç'n salona inince, | onun sözlerine büyük bir kıymet |aşktan doğmuş olabileceğini ileri | arkadaşlıktan baska bir his değil.. | vataklı otel odasında geçen bu — şarib bir tesadüf neticesi olarak, verirdi! sürüyordu. Şayet günün birinde kendisine ilâ. (Lütfen sayfayı çeviriniz) " PLÂNS 65 TI PLÂNŞ G4 " v P- cover, the wing - case, sicınnaires (mar. 10. A: die Astherpe on© - mar) erosscüt . 'w__ the wing - sheath) ehâant â la file) ç SAW MA Tüğ k the membranous, or b le papillon li, EABUK SATIRI | 14. A: die ecinmünnige Trumm- M lhfı! funetional, wing 2. İ: the processionary motl_ı 11/ P: Yöcnzedir m süge k I the lerva (pl. larvae), a ihe caterpillars march- : : h l ör grub, of the cock- ing in company form îi k:tğ;:ğîâî;;îîer 15. YAYLI TESTERE (bıç- v a chafer ing a procession kı) lek: m the püpa, pl, pupae b the moth 12. BUDAMA BIÇAĞI ı ç î lıauuxk (the ehrysalid or ehry- 2, A: der Prozessionssninner Te M LA i5. F:la .acıe â archet (la _ııcia d salis, 'he nympk or a Vdie_ zeselliş wandern- h 1> bre dopüimaz B :-îî’tl;rî v » h nympha (Ppl, nymphae|l) den Raupen : e PGsi er , Ş ; : b der Schmetterling * APe Ai aha NOŞECMRA O 15 İ the bow - saw Di 1. A: der Maikâfer 18. BİÇKE (hmar, testere; ilâ |.. n th_e bow ; e a der Kopf 8. AĞAÇ PERVANESİ KA ; 15, A: die Bügelsâge Bi b der Fühler (non pervanesi) : &a der Büğel e c der Halsschild a pervane — (kelebek) a yüz ; - Fi d das Sehildehen b yumurtaları ; b kabza, (sap) |16. PLANYA , e das Vorderbein c tırtıl 138. F: la seie passe - partout || — a ağız (yüz) f das Mittelbein d ağaç kabuğu catlağın. (la scie â debiter, hh 16. F: la plane (le debordoir) ' & das Hinterbein da krizalid scie â deüx mains) a le tranchant İ e-g die — Gliedmaflen b : a 'la lame de scie 16. İ: the drawing - knife -"f—' (Extremitâten) 8. Fi le (la) nonne (le bom- b la poignöe (the draw - knife) Ve YA h der Hinterleib HD lîombş'x SA 183. İ: the two - handed cross. a the blade O ( die Fiügeldecke a 18, papillon cut . saw " 16. A: das Sehnitzmesser v k der Hautflügel (hâu- B b les muI:s z a the saw - blade a die Sehneide . tige Fiügel) © Tünehestlld b the hardle UN 1 der Engerling (die d Ja rehrylalide , Lifebe 18. A: die zwelmüânnige I 17. NUMARA VURAN ÂLET - | Larvej GA HDA BETENCE Trummsüâge (numara takozu) gi m die Puppe (fente) d'öcorce) a das Sügeblatt 1T. F: Voutil m, â numâroter —— Hü | - Ü ç ee ll CAİ | * İ: the Nun moth b der Handgriff îıa mMavteğı Tümitre a the moth eur) kE. ı * sgaye. çörümüi dekdlar b the eggs 14. EL TESTERESİ 17. İ: the numbering malbt b | b kelebek e the caterpillar (the lar- 14. F:'la scie â main (the die hammer) t '_ğ’ ı 2. F: la processionnaire va) 17. A: der Numeriörsehleri '?_ | | 41â

Bu sayıdan diğer sayfalar: