ISTEMMUZ — 1939 HAJIRİN TARİHİ ROMANI, 48 Yazan: Muzaffer Muhittin ““ Saray binasına bir kadeh gibi buzlu şer)et doldurayım, iç!,, dedi — Hayır!.. Telâş buyurmayın! Vakıa oradaki ahval hakkınızda ansızın böyle yüreğinizi oynat& cak bir ferman getirmek fhtima- İini pek uzak bulundurmuyor!.. Fakat, şimdilik böyle bir şey yok — O halde, benim sarayı böy. le bir sırada bırakıp gitmemi icab ettiren nedir? — Konmak üzere olduğunu? büyük devlet! — Alay etme Kızılca! — Kaetiyyen ciddi göylüyoruım. Efendimle alay etmek haddim mi?.. — O halde nedir? Bahsettiğin devlet şu Bitinya krallarının defi neleri meselesi galiba!.. — Elbette mirim!.. Miray oturduğu yerden kârikü de bir çeviklikle Kızılcanın bo- Bazına fırladı. — Ulan seni boğarım! diye bağırdı. Doğru mu söylüyorsun" Alay etme!,. Hakikaten definele. re kavuşuyormuyuz?.. Miray sevincinden hakikaten Mustafayı boğacaktı. Adamcağı zın boğazını parmaklarının bütün kuvvetiyle sıkmakta idi, Kızıler Mustafa Mirayın kuv- vetli bileklerinden kurtulmağa ça işiyor, bir taraftan da kahkaha” larla gülüyordu. Va — Kerem buyur... Allah, Mu- hammed aşkına bırak. Boğacak. siniz, Diye yalvarıyordu. Miray, nihayet Mustafayı bi- raktı, Karşısına geçipoturdu, Göz lerinin içine sevinçten deli gibi bakıyordu. — Mustafa, diye bağırdı. İster. #en bütün saray binasına bir ka- deh gibi buzlu şerbet doldurayım , Fakat, şu haberleri tamam- Definelere meselesi demek | bir hülya olmaktan çıkıyor ha. Kızılca Mustafa, o birdenbire ciddileşmişti. — Ne demek Efendim? dedi. Hülyada söz mü? Bir bülya üze- rinde bu kadar adam harbeder mi7... — Harb mi oluyor? — Hayır'.. Yani aşşağı yukarı harb gibi bir şeyl. Ölesiye bir .. Peki anlat!.. Çabuk anlat bakayım: Ben reden Bursaya ge. liyormuşum!.. — Bir defa şunu biliniz ki de- finelerin meydana çıkması için $ — Öteki, zahiren dostumuz, ha İkikatte daha müthiş düşmanımız olan şu Selçuk emiri Mâlik Ko dus? Miray, endişe ile bir: — Yal, Çekti. Sonra kaşları çatılmış, canı sıkılmış bir halde ilâve etti: | — Mani diyordun ki bu herifle birleştik. Bizimle beraber çalışa. j|cak?.. Yoksa bu Selçuk Çelebi İ öregorius melünuna mı iltihak etti?.. Kımılca Mustafa başını salladı. — Hayır efendim". Böyle bir Jihtihak yok". Tabii oda, yani muhterem Selçuki de Gregoriu sin can düşmeni. Fakat, bua idam tahminimizin fevkinde haris bir kimsedir!.. Vakıa şimdiki hal- 'de bizimle müttefik. Defineleri be raber takib ediyoruz. Kölenize de fevkalhad itimad beslemekte.. Fakat, ben bu adamın gözleri İni beğenmiyorum!.. Bu adam de. |fineleri elimize geçirinciye kadar bütün kuvvetiyle bize yardım &- decektir. Buna eminim". Fakat bir defa da ele geçirdikten sonra herif evvelâ bizimle mühtiş suret te dalaşacaktır. Miray heyecanla yerinden siç. rayarak bağırdı: Jduğ una şüpheniz olmasın! Bü. tün caniyle çalışacaktır. — Bu iyi! — Evet efendim. . Elbette iyi! (Ondan sonra Allah kerimi.. Miray memnuniyetle gül — Eveliallah, sonra sana gü- veniyorum, Kızılca" dedi. Biliyor. isun ki burada benim elim, aya. iğim bağlı!.. Serbest değilim!.. O nun için bu işi ben değil, hakikat ita sen idare ediyorsun!.. Muvaf- fak olursak elbette ki seninle ken dimi müsavi sayacağım. Sen de zekâna, dirayetine lâyik bir haya ta kavuşacaksın!.. Kızılca Mustafa eğilerek Mira: yan ellerini öptü: — Sayenizde, efendim.. dedi. Miray, Kızılcanın bu samimi minnettarlığından giddetle müte- eagir olmuştu. Derin bir şefkatle Kızılcanın arkasını okşadı, sonra gözleri dolu bir halde; — Eğer ölmezsek, inşaallah, nasib olur da sağ kalırsık.. Diye mırıldandı. Mirayın bu sözleri söylerken sesi son derece “lacı ve hazindi. Kızılca Mustafa, efendisinin en i hemen sezmiş, oda mü İnn olarak boynunu bükmüş. — Ne diyorsun? — Çok kuvvetle tahmin ediyo. e rum efendim!.. Bu adam define-| leri ele göçirirse bizi imha ede”) cektir, Hiç merhamet duymadan. Miray endişeli bir poz almıştı. — Çok kötü haber bu Kiziles! dedi, bir de bu herifle mi garpısa cağız. Kızılca Mustafa lâkayd bir ta- vırla omüzlermi silkti: — Fakat, zararı yok!.. diye mı İrıldandı. Hele bir defineleri ele geçirelim de ötesi kolay!.. O vak te kadar bu Selçukinin samimi ol AVLU ve ÇAMAŞIRLIK rıLa w. Av A: ra, kendi kendine söylenir! — — rek, hakkınız var, efen. dim, dedi. Tam büyük bir devle- te ereceğimiz sırada Bursada hak kınızdaki niyetlerin değiştiğini görüyoruz!.. Fakat, yese kapılmağa lüzum yoktur. 'Takdir o buyurursunuz.. Zira, ne de olsa, definelerin mey- dana çıkması için, arzettiğim gi. bi, o kadar çok zamana ihtiyaç kalmamıştır. (Devamı var) €cour eta busnderis Valdövöler yemekten kalkmak Üzereydiler. Mevsim kıştı ve ke şın köylerde, biri sabahın seki - zinde, öteki akşam karanlığında olmak üzere, yalsız iki defa ye -| mek yenmek âdettir. O akşam ye-| mek pek lezzetli olduğu için, sa - banda türlü renkli çiçeklerle süs - lenmiş kara tahta kaşıklardan baş ka bir şey kalmamıştı. Valdövüler üç kişiydiler: İhti - yar Pol, karısını ve büyük oğul - ları Alekssör. Bütün o civarda! aynı adı taşıyan hiç kimse yoktu. Ana, sahanı götürmeğe çıktı ve iki adam yalnız kaldılar, k ergin bir adam olan oğul, masada, surahinin yanında, kim- senin dokunmamış olduğu şarap destisini babasma uzattı. İhtiyar içti ve oğluna verdi; — AL, oğul Akşam karanlığı basıyor. İki adam, hiç konuşmadan, pencere - nin yanındaki rafta asılr çubukla” rını alarak dolduruyorlar, Aleksandr, cebinden bir kibrit çıkarıyor, Masaya sürtüyor ve çu: buğunu yakıyor. İhtiyar da öyle yapıyor. Fakat daha heniz iki nefes çekmişken duruyor; — Vay canıma! Yüzünü âni bir solgunluk kap- yor. Çubuğunu bırakıyor. Alek- sarlir ne olduğunu sorra gibi ona doğru dönüyor. İhtiyar, tek keli. me söylemiyor. Yalnız, bakışı 1z- traplanmıştır. Bir an sonra söylüyor; — Tütünden artık bir şey an - lamıyorum. Oğlum, korkarım ki saatim yaklaşıyor. — Ağzımı hayıra aç, baba! İhtiyar, itiraz götürmez bir ses le rerar ediyor! — Evet, evet. Bundan eminim. Bu eski yapılı Pol Valövö haki ki bir adamdır. On iki sene as - kerlik o meticesi tunçlaşmış ve mağrur sesli ihtiyarlardan biri. od O devirlerde bir çokları, hiz - metleri bitince, para hatırı için as Plânş 36 İ: Court and h » House A: Hof und Waschhsus Fı La cour İı The Court or The Yard A:Der He kerlik omüğdetlerini ouzatırlardı. Fakat Pol onlardan değildi, Bi4 - kis o böyleleriyle alay ederdi. Halbuki, kumandan pekâlâ ona da rica etmişti: “.. Kal Valdövö, demişti, altı yüz Florin alacaksım!,, Fakat Pol dinlemek bile İste - memişti. Altr yüz florin, kumarda veya başka yerlerde pek çabuk har canırdı. Sonra, ger'ye, bitmek tü- kenmek bilmiyen bizmet, tüfek patlatmak ve üstelik cephe kalırdı. Ordu o zamanlarda hep harp havası içindeydi. Pol bizzat bir - İ çok savaşlarda bulunmuştu. İtal- yanlar ona, hâlâ hatırasını taşıdı- ğı birkaç mermi bile göndermiş - lerdi. Bu hariç, hiçbir zaman has- talık nedir bilmemişti. Yaraları yüzünden vücudunda - halkın söylediği gibi - ağrılar dolaşıyordu. Fakat başka hiçbir şey hissetmiyor ve ölüm hiçbir zaman hatırından geçmiyordu. Ve ölüm fikrinin birdenbire aklına gelişinin sebebi, artık tü - tünden İezzet duymamasıydı. — Bak hele Aleksandr, pek çok şey gördüm geçirdim, ama tütünün ağzrma acılık vermesi ilk defa başıma geliyor. — Sakın hasta olmıyasın? — Değilim ama, olacağım. Aleksandr cevap vermiyor, İh « tiyar adamla münakaşa etmek imkânsız. Köylüler arasında böyle söz anlamaz, yoktan bir servet ya parak etrafındakileri tıpkı bir ha- pishans bekçisi gibi idare eden tipler'vardır, Sert görünmeği, battâ pekâlö bilirler. Fakat daima düşünce ve ölçülerile İş görürler, Ve karıları- na yeni bir atkı parasını veya ç0- cuklarma eğlence yerine gitmek için lâzım olan seteliği esirge dikleri zaman, birkaç gün için €- l vin üzerine çökecek haksızlıktan | ilk önce müteessir olacak yine kendileridir. Fakat böyle hareket etmenin para biriktirmek için YPLANŞ 84.85 5. F: iz bolte A jouet I . İ: the box of toys (the box of playthings) , As die Splelzeugsehinehtel (der Splelzeugkasten) RESİMLİ KİTAK şart olduğunu düşünerek teselli bulurlar. Pek iyi görürler ki, şıklık ve za rafet sevdasına düşen çiftlikler yavaş yavaş mahvolur ve doğru yelda yürüdüklerini gördükçe de prensiplerinde daha İnatç: olar lar, Bu milli savaşlardan arta kalan lar işte böyle insanlardır. Aleksandr ağzını açmadığı için ihtiyar tekrar etti; 4 — Demek istiyorum, ki ölüp gidersem mirasım kime kalacak? Acayip bir ürperme ihtiyarm vücudunda geziniyor, diyor kiz — Birak çubuğunu. Görüyor » sun ki dumanını bile götüremiye * rum. Ya işte, asl fenalık... a Ve söyliyeceği sözlerin mese » leye ait olacağını anlatan bir işa » ret yapıyor. — Asıl fenalık ta burada ya... Anam benim kadar iktiyardır.. O- nun da bir ayağı çukurda, Söyle bakalım, kadınsız nasıl yaşıyacak- sn? Oğlan susuyor, Sessizlik acayip bir şekilde ağırlaşıyor. Bahçede yıkanan tabakların gürültüsü işi- tiliyor. Ara sıra, toprak sobadâ, asma dallarınm korları çöküyor. Ana orada bulunsa elbette ki daha iyi olurdu. Fakat değil işte. Sükütu ilk bozan Aleksandı © Juyor, — Sekiz yıl evvel askerden dör düğüm zaman... — Viyanadan döndüğün bugür dokuz yıl olacak; hatti ananiz beraber seni karşılamağa da çık muştak. — Haydi dokuz olsun. Döne dönmez evlenmek lâkırdes; oldu. Ben hayır demedim; Enerans ile evlenmek istiyordum. Buna kim mâni oldu? Bözlerinin arâmdan gelen ağır süküt içinde, genç adam sorguyu bir daha tekrarlıyor: — Buna kim mani oldu? — Sonu yarın — 4 9. 1: oceupatlens' the boy pesting a box together 9. A: balm Basteln; der Jun, ge belm Kleban einen Kastens FIRÇA İLE BERABER KOLA KABI (tutkal ka b) Elinimüz kalmıştır. 5 gün sonra! meydana çıkacak!.. İ Miray tekrar yerinden Gl — Ne diyorsun! diye bağırdı. 5 gün mü? 5 gün sonra, inanır. mwyım?.. — Evvellallah, öyle görünüyor efendim!.. Zira 5 gün sonra, yani bulunduğumuz ayın 18 üncü g»- Esi yatsı ezanı sırasında Gre Börius'ü ve Meryem tablosunu ya kalıyacağız!.. Miraykendini tutamaksızın; — Aşk olsun bre, Kizılca'; Diye bağırdr. Kizüca Mustafa ayni vekar ve #ükünetle devam etti: — Fakat, şimdi büyük düşma- Timiz çiftleşti!.. — Çiftleşti mi? O da kim?. Miray hsyretle tekrarladı: Düşmanımız ikileşti hal. *ki, kimmiş bunlar? , Kızılca Mustafa acı bir istihza üyordü . EF: le livre d'imazes 6. İ: the picture - book , A: dns Bilderbuch F: le pot de colle avec pinceau İ: the paste.pot with the brush KİREMİTLİK (kiremit | örtülü dam) , Fi le İoit de tuiles . İ: the tiled roof A: das Ziegeldach 4. HAYAT (balkon) 4. F: ia galerie 4. İ: the buleony (the ar- cade) 4. A: der Laubengang ©Ç AYAKLI İSKEMLE F: le tabouret â trois piede . A: der Kleistertopf mit dem Pinsel OLUK : la gertiğre the gutter (the caves, ihe rone) « A: die Dechrinne ASMA SAKSILIK İs suspenklon porte pol * ine hanging fiower-pof . A: dir Blumenampel (Am. pel) . İŞ YAPAN KÜÇÜK KIZ nakış iştiyor) , F: la petite file, elle fajt un travali (un ouvrâge) â Vözuille , 1: the three - legged 8tool | . A: der dreibeinige Sche- mel YAĞMUR - BORUSU (oluğun sularmı aşağı indiren boru) 4 boruyu rapteden (bağ: | lıyan) bilezik » Fi: le tuyau de gouttiğre (de tuyau de deseente) a le collier d'attacho 3, İ: the gutter » pipe Çine gutter-spout) a the pipe . clip . Az das Falirobr »« die Rohrschelle TAHTA KAPLAMA , F: le revâtement en bofs İ: the timber-work (here: the wooden bonrding) , A: die Holzversehalung 3. LAVTA . Fi: leluth İ: needlework: embroidering the giri , A: bei der Handarbei*: das Müdehen bem Stcken . İ: the lute A: diş Laute, — İLAVE Çkısım) , Yannoxe /. 1. İ: Uhe corner bulldingor cormer house (the house at the side) : das Nebengebönde ÇOCUK EL İŞİ YAPL YOR: BİR KUTU YA- PIŞTIRIYOR F: le petit garçon bricole: | 41 colle une bolte t12, ÇOCUK (insan veya hsy- van şekli olan) 18 modeli 12 makasla keserek 14 parçalıyor Fi; Venfant m, d'öcenpe ei ktan açığa düşğme- "ime olan İznik tekfuru Grego- 228 . Öteki?.. 295