(Ö'â(f NUN Rnıniıv İ"Sl“"l kahkaha ile güldü: — Bu mlmdl)e kadar hiç kimse bana m'itı N bir iltifatta — bulunma. M: diye komiser Ride haber ve , Derhal — Mandareni bas. dîn Deticede bar kapatılır. Bun. k IZ ne? Orada Pettig- atiline dair bir iz bulmamız Beınde böylece suya düşmüş ©0. %'uş Ce en iyisi hiçbir şey ol. El 1 Rene oraya — gitmektir. I'Son bizden özür — bile na kavgacıları bir daha barı. Mml)'acagmı söyliyecektir. ğlm. Sizden bir şey rica edece- ___ î;eîmen kabul.. Nedir? ça ktor Vangı göz hapsine a. h'“den Szeteci olmak sıfatile bu işi .B kma) Irkla yapabilirsi. kın İ U ihtiyar bana hiç itimat tel. latı *YOT Belki de bize saldıran nü"'mak l"lk_ etmiştir. Mazisini ka- bizim için çok — faydalı eselâ Karson ile nerede, tök dee he zaman tanışmış? Ben a husust hayatları tetkik et. Ütüm, *dyesinde mühim ipuçları elde %Hakkmız var. Ben derhal bu Tçalîşmağa başlıyayım, Iür Esekkür ederim. Çok güzel Si; p N de şimdi gazeteye giderek €ti biraz oyalayım. O sabır. Mğdîakta her halde... Maamafih ]%ek €n barı hâdisesini ona söy. Ü(ıyımyetmde değilim. ırM S güldü: %12 bilirsiniz. Fakat ondan gizlemekle — Pettigrevi Sir 11 Oldurduğunden şüphelendi- P Sanxlacaı,_l K url““! Bayet ciddi mukabele et. < Kimbilir! şaşırdı: Ne | Ne diyorsunuz? Azw-m Bu mesele ©o kadar ğhka“wk ki görünüş aleyhine dçnm]î“WSer Ridden bile şüphe e. İ h&ğ Unurıla beraber faraziy ele.ı İ? kaldıkça acele etmemeli- ir fikir edinmeden evvel ora. Tp faşı Adan mümkün olduğu ka- la malumat toplryalım. [a'ha duğ akkınız var. Size faydalı o. Bima üzülüyorum. N'Şm bu kadar mütevazisiniz. ler için palavracıdır derler " Mlan, siz bilâkis yaptıklannı- A U AT EĞR M T YEl odasına gitti. Kapıyı vürup girdi. Gazete sahibi, Furlongun tanımadı- ğı bir kâtibeye mektup dikte etmek. le meşguldü. — Gel dostüm. Bir dakika müsaa. de. Şu mektubu bitireyim, Birkaç satır daha mektup yazdır. dıktan sonra: — Siz gidebilirsiniz dedi ve Furlonga döndü: — Ne va* ne yok azizim? — Büyük bir şey yok. Doyl ve ben çalışıyoruz. Sir Peter sinirlenmişti. Fakat Fur longla daha pek yeni olan münaka- şasını hatırlıyarak kendisini tuttu: —— Yani iş daha epey uzun süre. cek, — Belli olmaz.. Sabırsızlanmanı- za hak veriyorum ama biz de eli.- mizden geleni yapıyoruz. — Bundan eminim. Fakat ben de zavallı Vansı ve bu yüzden hasta o. lan mis Farreni düşünüyorum, -- Yeni bir kâtibe ile çalışıyor- sunuz galiba? — Evet, muvakkaten. Mis Far. ren bu sabah telefon etti. — Pettig- revin cesedini gördüğü gündenberi sinirleri pek haraptı. Ben kendisi- ne biraz istirahat tavsiye etmiştim ama dinlememişti. Nihayet bu sa. bah bunun lüzumunu kabul etti. — Nerede istirahat edecek? — Belli değil. Küçük bir otomo- bili var. Onunla seyahate çıktı. Merhale, merhale, her gece bir kö- yün otelinde kalmak şartile birkaç gün kırlarda gezecek. Dinlenmek i- çin en mükemmel usul de bence bu. dur. — Fakat biraz ıht.ıyatsızca değil mi? — İhtiyatsızca mı niçin? — Şahadet için ona lüzum görü.- lebilir. Halbuki adresi malüm de- ğil,.. — O bunu da düşündü. Ara sıra bana telefon ederek adres verecek,. — O halde mesele yok. Furlong, Sir Peterle akşama ka. ,dar konuştu. Fakat tahkikat saf- haları hakkında mühim hiçbir ma- lümat —vermedi. Sonra — gazetenin Printing dairesine giderek — ismine telgraf olup olmadığını sordu. Tah- min ettiği gibi hiç bir telgraf gel- memıştı Fakat'o fırsattan istifade. —i derakr matmazel. JN ğ-! ] Nakleden: F. K. yi düşünüyordu. Memürla biraz ge- vezelik etti. Bu arada duvara yak. laşarak gazetenin bütün — müstah. demlerinin isim ve adreslerile tele- fon numaralarının yazılı bulundu. gu listeye göz gezdirdi. On dakika sonra mis Farrenin Clifford's İnn'de mis Anjelâ Farre- nin kapısını çalıyordu. Karşısına çıkan yaşlıca bir kadı. na: — Pardon, dedi, ben mis Far. renin bir arkadaşıyım. — Burada değil efendim. Bu sa- bah, birkaç gün için, kıra gitti. — Biliyorum efendim. Garajına uğramam için bana biraz evvel tele. fon etti. Ben garajın adresini sor- mağı unuttum. Sizi de bu — adresi öğrenmek üzere rahatsız ettim. — Estağfurullah. Garaj Farring. ton . Avenne'de ismi de All-Service Garage... — Teşekkür ederim efendim. Şüphe uyandırmadan bu malü. matr aldığından memnun olan Fur long garaja doğru yürüdü. Mis Far ren Mandarendeki hâdiseden son” ra Furlongun suallerile karşılaşma. mak için birkaç günlük istirahat ba- hanesini çıkarmıştı. Genç kızın ze. kâsını bir kere daha takdir ediyor. du. Mis Farren epey para kazanı- yor olmalıydı. Apartımanı, otomo. bili, hizmetçisi ve derhal seyahate' çıkabilecek bir vaziyette olması baş- ka türlü izah edilemezdi. Furlong genç kızın hakikaten se. yahate çıkıp çıkmadığını öğrenmek' istiyordu. Apartımanına kapanmış' da olabilirdi. Garaja girerek müessese sahibini sordu. İş gömlekli biri cevap ver. di: — Şimdi —burada yok. İşlerine |ben bakarım. Bir emriniz mi var? — Ben mis Farrenin bir arkada- şıyım. İşte kartım... Bu sabah oto- mobilini aldıktan sonra eldiyenle- rini burada unutup unutmadığını anlamamı telefonla rica etti. Tele. fonla evvelâ sizi aramış, fakat hat meşgül olduğfu için konuşamamış. — Eldiveni görmedim ben.. Ma. amafih lütfen benimle beraber geli- niz de beraber bakalım. Hamamın arkası tokmaklı ka. pısı yavaş yavaş açıldı. Beyaz mermerin üzerinden geçen suya, yüksek nalnlara basan, değnek inceliğinde iki siyah bacağın şekli aksetti. Yol yol renkli bir peşte- malla örttüğü sıska vücudunun üstüne sonradan oturtumuşçasına iğreti duran başı Ramsesin müm- yalı kafası kadar büyük ve kuru.... Hamamiın kalın kapısı kapandı. Tokmağın vurmasından tok bir ses fırladı, kubbeye çarparak kı- rıldı. yere düştü.. Göbek taşında uzanan bembe. yaz, mermer vücudlu kızlar onu görünce âdeta dal çıtırdısı duy - muüş geyikler gibi ürktüler. Güöz- lerinden sırlı bir korkunun renkli ışıkları uçuştu. Ve dudaklarında bir fısıltı dolaştı: “Şahezer kalfa!.,, Bu iki kelime, sanki içinde, dünyadan büyük bir mâna, daha doğrusu dünyadan büyük bir mâ. na değil, dünyadan büyük bir sır saklıyor gibi... *. * * Bir geceyidi. .Katran karası, çir- kin, ıslak koynunda azgın Tüz- gârlar boğuşturan bir kış gecesi.. Saat on ikiyi vurdu. Şahezer kalfa, akşamdanberi hiç kapamadığı gözlerini hastaya çevirdi.. O halâ: — Yanıyorum, — diye çırpını. yordu, bu sıcak içimi eritiyor!... Soba kocaman bir canavar; iri odunları ufak lokmalar gibi yutan koca bir canavar.. Bu sıcaktan kendi de terlemiş, kırmızı çıkarmış, soluyor. Şahezer kalfa; - Tei — Bu gece de kendi kendine u- yuyamadırı, dedi, sana istersen ge- ne uyku haplarından vereyim.. Ve onuün cevabını beklemeden, kara bir örümceği antdıran par. maklariyle kutudan beyaz bir hap aldr, hastaya içirdi.. Saat biri vurdu. Şimdi yalnız üyuyan hastanın nefes gürültüleri İtan Allahtan bile,.. idilini Intikam Başka hiç bir ses öksürükleri.. yok.., Şahezer kalfa hâlâ ona bakıyor ve düşünüyor: Bir zamanlar onu ne kadar sevmişti!. Halbuki şim- di ondan ne kadar nefret ediyor- du! Yalnız ondan mi? Bütün in. sanlardan.. Hattâ onu siyah renk- li, kalın dudaklı, koca kafalı yara- İnsanlardan, kendisini sevmedikleri, ona insan muamelesi yapmadıkları, onu gör dükleri zaman güldükleri; Allah. tan da bütün bunlara sebep oldu- ğu için., . Bundan ön beş sene kadar ev- vel, daha bu konağa ilk geldiği gün, hiç unutmryor, bütün çocuk. lar - bu da o zaman içlerinde sekiz yaşında bir haylazdı - merdivene toplanmışlar; — “Gündüz — fener, gündüz feneri!,, diye ufak nâralar atarak kahkahalarla gülmüşlerdi.. Ne acı!.. Hayatta bir gün kurtu. lamadığı ve kurtulamıyacağı bir vazivet.. . Alp, büyüdü. Güzel, gürbüz bir genç oldu. Artık onun etekle- rine asılıp “gündüz feneri, günldüz feneri,, diye bağırmıyor.. Eski de- liliği yerine şimdi ona bir dur. günlük geldi. Ondan sonra Şahezer kalfa, kaç kere Alp'ı rüyasında gördü.. Ge- ce yarıları uyandı, yanında onu a- radı, İçinde ezici, yakıcı — bir sı. caklık duyarak... Böylece günler, haftalar, aylar geçti.. Fakat o bu hislerini öldür- meğe mahkümdur. Böyle iç yakan hislere, çılgın isteklere “aşk,, der- lermiş.. Fakat o insanlara mah. sustur. ÖO ise kara süratiyle, sıska kara vucudiyle bundan ne kadar uzak!, Ahk, o da beyaz olsaydı? Onun da güzel saçları, güzel — gözleri, güzel bir ağzı olsaydı! Ne büyük saadetlere kavuşacak, ne tatlı he- yecanlar geçirecekti! Alp'ı o za- man mânalı bakışlariyle büyüleye. bilir, onlarla bütün gençlik duy- gularını, bütün içindekileri ona çiçekleri arasında evlenirler, her ies'ud çift gibi onların da mini- mini sevimli bir yavruları olurdu. Ne tatlı hülyalar?, Halbuki şimdi? Şimdi bunları sarı, patlak gözleriyle mi anlatsın!.. Ne iğrenç.. Ne iyi hatırlıyor o geceyi: Altı âay evvel, Alp'ın güzel bir kızla nişanlandığı geceydi.. Sabahlara kadar kendi kendini yemiş, aç kö. pekler gibi siyah derilerini —1sır- mıştı., Peki.. Ya Alp ıyıleş'gp ev- lendiği gece ne yapacak?, Nefret ediyor, yüzüne' sanki acayip bir hayvanmış gibi bakan bötün insanlardan nelfret e 'ver.. Ah, mümkün olsaydı, yüzüne gülen, bDütün dünyayı, ouu yara. tanla beraber yaksa.. .Sonra onla- rın küllerini avuç avuç azgın rüz- — gârlara savursa... Şimdi onunla evlenmeğe değil, yüzüne bile bak- mağa iğrenen bu adam, o zaman gelip kara ayaklarına kapansaydı.. Şahezer — kalfanın gözlerinde kancık bir alev yanıp söndü.. Koş. tu, kapıyı kilitledi.. Sonra pence- reyi ardına kadar açtı. Bir hafta sonra, Alpın göz yaş- lariyle yıkanmiş vücudunu tahta bir kutu içinde Allaha gönderdi. ler.. Şahezer kalfa da ağladı; sanki gözlerinden yaş değil, taş yalan boşandı. fakat tas, Dün ve yarın tercüme külliyatı : 7 nci seriden 61 -67. 7 kitap 61 Vikontun ölümü 30 62 TLeneit I. 1, 63 Liza l 64 Evlilik 20 65 Gizli Pamuk harbi 5ü 66 Bizans tarihi '| 67 Senyoöjbeos Avrupa 60 M lnkâr ediyorsunuz. Pettıgre. % andarene devam ettiğini, ora: !ıı? Dasıl bir yer olduğunu sizin öğrendim. an“ da'bugün bir aralık maret' kî::" Misiniz? Belki bir şeye ih! Vardır. hlSsediyordur. h"ka aşına gelene razı — olmaktan Vapacağı bir şey yok. Acaba Seı- Rid ne âlemde? Tahkika- “nıağı istikamet hakkında bize f verdiği yok. h,,%ahkıkatm ilerlediğini sanmı. | % BBGUI olmaz, Rid çok kurnaz. İ&u İi Mandarende takip ettirdi. Ğğl'el'ıırsı.-ı'n şaşmam. İh Yok tanım! Böyle olsaydı kav qğğ Iğı zaman lehimize müdahale aI lüza kani olduğu ahi Bafil avlanarak müdahaleye “Wîamarmştır. Fakat boş dur. th emin olun, — başkalarmın fl'u'_nt I hazırladığı avı yakalamak | boştlkte beklediği muhakkak.. l ayağa kalktı: ş%nB'm gideyim. Komiser Ride bir Oynamağı pek isterdim. Brav.—oı Ara sıra mis Farrene edımz ki nerede olduğunuzu ı&ü Rittikten sonra — Furlong da Çıkarak bir taksi ile “Akşam '!l“tn »ha gitti. Kendisine tahsis 'm, Odaya pardesüsünü ve şapka. | Vallı! Kimbilir kendisini ne 228 Sanki vermiş olduğu müthiş kararın tereddüdü altında idi. Biraz sonra zili çalı. İçedri gi- bütün - “’d ıl""—kıı:ı mis Farrenin odasına —© Kimseler yoktu, Sir Peterih ren bir uşağa sert tavırla: — Bana Kastroçyoyu gön- der, emrini verdi. Bir kaç dakika sonra odaya ctuz yaşında kadar tahmin edi- len biri girdi. Arkasında silâh endazlar bölüğü zabiti elbisesi vardı. Vücudu harikulâde dene. cek derecede iküvvetli idi, Göz- leri esrarengiz bir şekilde par- lryordu. Altiyeri bu adama: — Kastroçyol Bu akşam be- aimle beraber tehlikeli bir - işe girişir misin? diye sordu.. — Daima sizinle beraber her türlü tehlikeye atılmaktan çe. kinmediğimi biliyorsunuz.. — Pekâlâ, bu akşam. burada bulun.. Arkadaşlarından (Ro- man) ve (Kilberto) yu da bera- ber âl.. — Başüstüne, demek ki şey.... Kastroçyo eli ile birisini — öl- diüörmek ister gibi bir hareket yaparak maksadını anlattı., — Evet.. — Bravo, kimi?, — Göreceksin. , — Nerede?, — Öğreneceksin.. — Pekâlâ, demek bu akşam saat onda,, Keskin ve sağlam kı. zünü bir tebessüm kapladı . Senelerdenberi ilk defa ola- rak sert ve daima kederli yüzü bir ümit sevinci ile parlam ştı.. Polis müdürünün Zziyareti ile artık büsbütün kanaat getirmiş- ti ki cumhurreisi olacaktı.. E. vet, fesatçıların muvaffak ola- cağına itimakllı varsa da gene po: lis — müdürünün — hislerinden şüphe ediyordu. , Kido Cenaro ihtilâl tertibatı. nı bozacak, altüst edecek yegâ- ne adamdı. Halbuki o da gel. miş, âdeta — bir nevi — yar- dım vaad etmişti.. Demek ken- , dileriyle beraberdi. Artık ondan korkmağa lüzüm yoktu.. Mu- vaffakıyeti ise muhakkak ve yüzde yüz kat”i idi. Hem de Ro. lan Kandiyano gibi ebedi bir düşmanı ortadan kaldırmak şar- tiyle.... Korkunç bir rüya gibi üzerine çöken kâbus nihayet ge- çecekti... Rolanın ölmesi, pekaz sonra Leonorun teshiri demekti.. İnatçı kız tam sekiz sene Ro- lana bağlı kalmiş ve kendisine teslim olmamıştı.. Bir kere Ro. lan Kandiyano öldümü, artık o- nun hatırasmı çabuk unutacak, ve bilhassa cumhurreisi karısı — Ve tekrar gelmeğe — de cür'et ediyor!,. Altiyeri titredi.. sıkarak: — Neistiyor? Ne yapmağa gelmiş? diye homurdandı. — Görüyorsunuz ya, sizin de Rolan Kandiyanonun vaziyetini öğrenmekte istifadeniz var .. Bana öyle bir tarzda soruyorsu. nuz ki, bu sözlerinizden sonra “hemen kalkıp gitmekliğim icap eder, Fakat, ben bütün tahmin- lerinize rağmen size dostum. — Siz mi?, — Evet, bu sözüm hakikattir. Ben, pek çok şeyler biliyorum. Altiyeri, sapsarı kesilerek ba- gırdi: — Ne gibi?. — Ne gibi olacak.. Rolan Kandiyanoya dair.. Bilhassa e. minim ki, şahsi bir kin sizi ona karşı harekete mecbur kılıyor... Her şeyi açık konuşalım.. İşte, fikrimi açıkça söylüyorum: Ben size muhtacım, ve bunun da se- bebini ileride söyleyeceğim... — Ne vakit?, — Belki bir ay sonra, belki de öon beş gün sonra.. ÖO vakte ka- dar, Venedikten uzaklaşacağım. O zamana kadar burada geçecek Hançerini' (Devamı var) ve kudurtan fırtınanın — devamlı | anlatabilirdi.. Bir gün, taze bahar 460 AĞ SEMCÜZ —ZT y —.. — aa eee e KAFHRRAMAN HAYDUD KAHRAMAN HAYDUD 205 lıçlarımızaııı beraber burada bu. idam edilmiş bulunurdu. Hain, — şeyleri bilmemem lâzım. — Ister luşacağız.. ve asilerin reisi olduğu halde — Kandiyano tevkif edilsin, ister — Tamam, meseleyi anladın... Venediğe gel neğe cür'et etmiş- — serbest bırakılsın, ne yapılırsa Zabit çekildi. Altiyerinin yü- til dedi. yapılsın, bunları bilmek iste. mem, — Venedikten gidiyorsunuz, öyle mi? Bunun sebebini anlaya. bilir miyim?. — Geçecek vak'alara karış- mak istemiyorum, hiç bir Şşey bilmek istemiyorum.. İşte, sebep bu.. Altiyeri, kalktı. Artık, polis müdürünün ihti- lâl tertibatından haberdar. oldu. ğu aşikârdı. Onun yanına so. kuldu. Cenaro: — Eğer bir söz daha söyleye- cek olursam, muüutlak hançer göğsüme saplanacak, diye dü- sündü. Aitiyeri: — Ne gibi şeyler geçeceğini zannediyorsunuz? diye sordu. — On dakikadanberi söylü- yorum: Kandiyanonun tevkifi... Altiyeri, rahat bir nefeş al- dı., Tekrar yerine oturdu. — İyi ama, neye bu işlere ka. rışmak istemiyorsunuz?, — Onu da söyliyeyim.. Kan- diyanoyu iki defa tevkife teşeh- büs ettim ve muvaffak olama- dim. Üçüncü defa da muvaffak olamazsam, netice hakkımda birdenbire ayağa