Yazan: Tkimim Werikada neşredilen Hınçak 8- ine BİL gazeteleri alıp Merzifo- Röndetiyozdu. 1ğ anlardan birini okudum. Çok Md. Gerek ihtilâl komitesinin Mi Yİ umumiyesini, gerekse bun- pet çaki gayesini çizen bir ma” e$ Hinçak davasının ruyeti se irkla, E di 2 may 309 perşembe © mahkemede © okunmuştur. enin, ihtiva ettiği esaslar bene mühim yeri rini birde pi CE Okuyalıri. ORmanlıları i haki muharebesi akıllarda kah “ğe Tir. O zaman İslâm ahali tar İL aristiyanlara o bir takım < 3 Oldu, malları yağma € ek anları alındı. i tari 78 bir harp o vukuunda n âvdet etmiyeceği ne ma” » Dâlma Islâmların taarru- üzdü, ire, ie her Hiristiyana düşen va” ini Yaziyeti ve tarihini bilerek erik dal göre hazırlamaktır. Te- hertehe iunmamız ve mümkün k hal anak yarınki gele- ,, <e hazırlıklı olmamız lâ : van koskoca bir tarih boyunca İn bi ârm boyunduruğu altında iz. felâket çekti. Bu hakikati vi <Ü Avrupa düveli muazzanla bildiği içindir ki | bize elini iŞ bulunuyor. Bu fırsat bir | gelmez. Ermeni o mileltinin 9v$ çanları çalıyor. Evini bar » İŞİni gücünü bırakan (vatan *p*r Ermeni evlâtları bu kurtu” “, İareketi başma geçtiler. Anado" ga kalbi Ermeni milleti için çar” 1 tek insan kalmadı ki bunların yane ilâhlanıp o beklemesi “iye karlar her yerde şubeler x- Büyük vilâyet merkezleri, kil sancaklar, sancaklar, kaza je e Mahiyelerde, hattâ köylerde *li silâh tutan Ermeniler bu i- Azrlandılar, mlardan da girenler oldu. j e Yakında tarihi küçük Erme- İh. m ta Pot hudutlarından iti- gi ki ye , budullarma kadar ii, “Ağiz*Karşıdaki ” düşman 2€- e ti ! alenin bundan sonrası tama ) ie OÖsmünli devi ti ve sarayı hak- in takım tefevvühattan iba- Lu iş İakâlenin sonlarma doğru uy gok mühimdir» | dal nda öteöek harp suruna ir. epi. Bu size ölün edilecek” İne doğrul. milleti haydi istiklâl G a tayin Ptuhtelif yerlerinde n e Hint müslü Vardı, ma, şibi Oimzalarda yg doludaki iğtişaşdan, şekavet kilis, bahsediliyor, mekteplerde, m €'de para toplandığından, Av- : Mrk, silâh ve cephanece yardı” İğ tüyo a Sütün sütun yazılar görü- e Bir de “beylik istiyoruz! de sn ühimdi.. Bu makalenin Elizin iki yıldız işareti vardi. diğ bilhassa bu makaleyi bana Dağa çalışışından kuşkulan- $ VE Dir sual sormuştum? Gi Bunu sen mi yazdın? ç vlldü. Makale pek Elizin değil reiki onun da kilisede ve diler ti cı <ılda ağzıdan eksik etmedi” m bulunduğuna göre bu ya İA meği vardı muhakkak. “Be Kalenin de bir yerinde: Ylik istiyoruz, istiyoruz ama, m tahakkuku için lâzım gelen A uyuyoruz. Yarın müstakil ir isan topraklarında yeniden etlerimizi yaparız. Bugün eli- eki varımazı yokumuzu bu ŞA” vermemiz lâzımdır.,, eaibyordu, Seye A Elizin noktai nazarma (göre bü tün bu hazırlıklar, çalışmalar, te şebbütler her şeyden önce paraya dayanıyordu. Binaenaleyh Hınçak» ların muayyen bir (bütçeye kadar önce para meselesini halletmelerini muvafık görüyordu ve kendi emeli de böyleydi. Bu miktar o Yukarıki haşiyelerin birinde bilmünasebe söylenen (10:12; bin altın liraydı. Halbuki henüz Elizin fisebillâh hesaplarını tutan sandıkemini Agir lizde 2500 liraya yakın parası var dı. Belki teşkilâtin da bazinesinde bes yüz lira kadar o bulunabilirdi. Yalnız bu pata muhtelif vesilelerle sarfedilmekteydi. Eliz şimdiye ka* dar kocasına idare merkezinin tutul ması için yalnız 100 altın gönder” mişti. Hâdiselerin neticeye süratle yak” aştığı görülüyordu. Elize makale” lerden mülhem olduğuni bir nokta- yı sormağa lüzum gördüm: — Size ilân edilecektir! dan maksat nedir? dedim. Parmağını dudaklarına götürdü: - Sus! dedi. Burasını icabında öğreneceksin, Bu gazeteler Merzifona gittikten sonra İstanbulda, Suriyede, Atina” da İskenderiyede ve yani tabi im- kânı bulunan yerde Ermeni meclisi umumisi kararile fazla miktarda, basılıp bütün bınçak teşkilâtına da” dıtılayn (harp) o adındaki Hınçak gazetesine mehez olmakta ve bu su- retle Ermeniler arasında tamim & dilmekteydi. Bir hafta sonra bir gece Elizi has- ta bığdum. Beni yatağından çıkma” dan Kabul etti. Böyle zamanları mız kok geçmişti, ama, bugün has kikaten yüzü solgun, gözleri içeriye çökmüş ve belli ki epeyce ağlamış, gözleri kanlanmıştı. Çok meyus o görünüyordu. Beni kabül ettiği her zaman onun doya” madığım bir tebessümü vardı. Bu- gün dudaklarında dokunur dokun maz ağlamağa möstait bir büküntü seziliyordu. kaydım 140 Hataları onlalan ve vesiköleri veren: A.K. Pek yakında ötecek harp suruna hazırlanınız. Bu size ilân edilecektir » — Ne var Eliz, diye sordum. Fe na bir haber mi aldın, çocukların- dan, kocandan? — Hayır, dedi. İçimde bir yeis var, — Elbette bunun bir sebebi ola- cak canım, Söyle bana. — Kocam ve Kayayan azledildi- ler. Evvelâ anlamadım. Teşkilâttan başka kafamda bir yer bulunmadı” ğı içini — Demek Ropen o Cevahirciyan gelip geldi, dedim. Eliz yerinden fırladı. — Senin bildiğin bazı şeyler var, demek. Ropenin bu hâdisede galip olup olmıyacağını mı bekliyordun. Bir defa ağzımdan kaçmış bulur nuyordu. Ve böyle şeytana külâhı: ni ters giydirecek bir kadın karşı" sında bu söz zırva tevil gölürmezdi. — Evet, dedim. Ben Roperle To- mayanı bir ipte iki canbaza benze- tirim. Bunlardan - birinin bir gün bu yeri teker tokmak bırakacağını bekliyordum. Sen böyle söyleyince bu söz ağzımdan kaçtı. — Ne için iki canbaz diye düşü” nüyorsun? — Ropen Cevahirciyan çok kuv» vetli. Toamayan da çok nüfuzlu, Bi- ri teşkilâtın reisi ve gayenin tahak- kukunda cumhurreisi namzedi. Di- ğeri teşkilâtın hamisi ve fiilen hiç bir iş sahibi değil, Ropen Cevahir- ciyanın iş başında geniş mikyasla faaliyetinin önüne kocandan başka kimsenin geçeceğini sanmıyorum. Halbuki Cevahirciyan mani kabul etmiyecek kadar kendi emellerini tahakkuk ettirmek o gayesinde. Bu şerait altında şen de pisan benim gibi düşünürsün, — Hayır, dedi, Teşkilâtımız için söylemedim. Her ikisi de protestan mektebi maullimliğinden azledildi- ler, — Ha, dedim. O başka, peki, a- ma, bu o kadar telâş edilecek, üzü- lecek bir hâdise mi? (Devamı var) “KAHRAMAN HAYDUV ra acaba (beni Kadınlar niçin kavga ederler ? Yazan: A. Raskin Bir gün, genç öğretmenlerden Li- da, arkadaşı Lüsyayı ziyarete gel- di.. Lüsyanın yanında başka ziya” retçiler de vardı.. Tatlı tatlı könu” şurlarken, birdenbire Lüsya, arka” daşı Lidaya sordu: — Mektepte talebelerin kocanı su ile tslattıkları doğru mu? Damdan düşer gibi sorulan bu sualden şaşıran Lida: — Galiba hayır, dedi. Ne olacak? — Hiç... lâf olsun diye sordum. Evet, Lüsya bunu lâf olsun diye sormuştu.. Fakat farkma , varma” dan ortaya koskocaman bir mesele atmıştı. Oradaki misalirlerden biri delâfa karıştı: — Bravo doğrusu, dedi. Bir öğ- retmeni su ile ıslatmak (görülmüş şev değil.. Maamafih kimbilir, tale* belerin ne kadar canı yammnış olma lı ki bunu yapmağa cesaret ettiler! Lida, Kızararak: — Vaka teneffüste cereyan etti, dedi. Hem burada gülünç bir şey görmüyorum... Gülmek için hiç bir sebeb yok!.. Bir mektep talebesi olan Lüsya- rın kardeşi Jenya: — Bu gibilerini benzinle yâkma- Ir, diye fısıldadı... Misafirlerden (bazıları, yüksek sesle: — Evet, bu gibilerini hakikaten yakmalı, diye cehöen söylendiler! Bu sözlere fena halde sinirlenen Lida: — Hidise tamamen tesadüli bir mahiyeti haizdir, dedi. Bu iş bir ka” za neticesinde ol Siz ise bunu bir mesile yaparak © seviniyorsu- nüz!.. Çok kötü bir euhi halet! Yenya, müstehzi bir tavırla; — Ne de, kâza, diye söylendi. Evet olur, bazan insanın ceketini, bazan da pantalonlarınt #slatırlar.. ve işin garibi bunların hepsi de ka” za diye geçiştirilir.. Herhalde tale- belerden biri, elinde bir bardak su olduğu halde kocanızın yanına yak- lasmış: “Ah Jüri Osipoviç, demiştir, ben size ne kadar hürmet edi. ! diğer hir Siz harikulâde bir öğretmensiniz.! Sizi kazaen ıslatmama müsaade e der misiniz?,, Lida ölkeli bir sesle: — Mümkün, dedi, herşey olabilir. Fakat bunların (hiçbirisi de sizin gülüşünüz için bir sebeb değildir. Bir dakika sonra odadakilerin bepsi de bunu unuttular. O gece, o rada oturulduğu -müddetçe kimse bu meseleyi bir daha ağzına alma” dı. Sadece Lida, her nedense, müte- madiyen somurttu, Hiç konuşmadı. Geceleyin evine dönerken de, müte- madiyen müdafaa tedbirleri ve plânları düşündü. Kendi kendine! i söylendi, böyle münasebetsiz şaka (olmaz!.. Birisi kocam, diğeri arkadaşım.. öbürleri de ahbabım.. Bu, bal gibi hakaret fi tir. Bu basit ve güya saf oşakanın altında bir kocanın ve hir öğretme” nin nüfuzunu kirmak gibi bir mak* sat gizlidir. Bunu, şaka diye «iş tirmek doğru değil!, Ertesi gün sabahı sabah 1.üsyayı telefonla çağırdılar, Lüsya telefon do şu sözleri işitti. — Seninle, sabık arkadaşın Lida konuşuyor. Eski bir arkadaşım sr fatile senden böyle bir mediğimi söylemek m deyim.. — Şaşıran Lüsy — Benden neyi beklemezdin? di- ye inledi. Lida kısaca: — Dün akşamki hf wi! diye tekrarladı ve telefonu kapcdı. Aradan çok geçmeden telfon bir daha çaldı. Telefon eden gene Li- daydı:. — Belki seni alâkadar etmez a ma, dedi, ben yene izahat vereyim: Kimya İâboratuvarına su götürür lerken, birdenbire kocama çarpmış- lar!.. Su tamamen bir kaza netice- sinde dökülmüş! Fakat ben senin bü hareketini asla affetmiyeceğim! Lüsya: — Lidat. diye inledi. Lida: a. —— Asla!.. diye tekrarladı ve tele” fonu kapattı. Akşama doğru postacı Lüsyaya KAHRAMAN HAYDUD Çeviren : Ferah Ferruh jbir mektup getirdi. Mektup, Lida- inin kacasının ders verdiği mektebin kiniya öğretmenin, geliyordu. Mektupta şun 3 “Muhterem bayan! vakia ben si- İÇ tanımıyorum. Fakat mekte bimiz öğretmenlerinden Lida Mi râgyovna, kocasının o başıma gen kazayı size mufassalan anlatmamı rica ettiği için bu mektubu yazmak lüzumunu duydum. Hâdise şu su” retle cereyan etti: İdare ettiğim kimya libo: -arina su getirirler” iken, tesadüfen o sırada Lidarım Ko- cası da lAhoratuvardı çıkıyordu. Tam lâboratuvar (kapısında ufak bir çarpışma oldü.. Suyun bir kıs” mı Lidanm kocasının pantalonuna döküldü. Bu suretle görüyorsunuz ilâh... isya mektubu bir kenara bıra” karak ağlamağa başladı.. Lida ise bu müddet içinde boş durmamış, gerek kendisinin gerek ve Lüsyvanın müşterek tanıdikları” nı teker teker (o dolaşarak, enerjik bir dille meseleyi onlara anlatmıştı. Şahsan gidip göremediklerine işe ya telefon etmiş, veyahut mektup yazmıştı. Bu suretle, mesele ile hiç müna- 5 im İsebeti olmıyan kimseler bile, kısa bir zamanda bu ehemmiyetsiz hâdi” seyi öğrenerek dedikodu yapmak imkânını elde ettiler. Bu bir kaç gün içinde Lüsyanın telefonu hiç durmadan işledi. Gerek kendisinin, gerekse Lidarın müşte" rek tanudıkları ardarda ona telefon ederek, yaptığı o hareketten ötürü kendisini ayıpladıl. Herkesin başma gelebilecek bir kazayı alay mevzuu ptığındar. dolayı onu muaheze ettiler. Her telefondan son sa Lüsya başını elleri arasına alı yor ve sesşizce ağlıyordu. Bu bâdiseden birkaç gün sonra bir akşam, Lüsya ile arkadaşları oturup konuşurlarken oOLüsyanın kapısı çalındı. İçeriye, utancından kıpkıranızı olmuş, beşinci sınıf ta- lebelerinden bir çocuk girdi.. Çocuk kekeliyerek: Bana Lida Mihaylovna dedi ki, (Lâtfen sayfayı çeviriniz) 137 bekliyen adam: bugünden itiba- ren hizmetinize almalısınız. Si- zin en sadık hizmetçilerinizden biri olacaktır. Ziyafet gecesi "Emperyanın sarayında o da bu Junmalıdır. Rolan bunları söylerken mâ- "kiyajını yapmakla wğraşıyor- 'du.. Çok geçmeden gene Flo "ransal: şair kılığına girmişti. Araten, Rolanın önüne düştü... Onu gizli bir kapıdan sarayın arkasına tesadüf eden bir yere çıkardı. Sahte Floransalı çekilip git- tikten sonra Piyer Araten ko ridorlardan birinde bekliyen iri yarı kıtanta adamın yanına gel di. Rolanın beklemediği ziyareti bütün düşüncelerini altüst et- mişti. Ondan korkuyordu, Kıranta adamın yanma vak- Taştı: — Hizmetime girmek istiyen siz misiniz destum?. — Evet,, — Sizi hemen yanıma #lıyo- rum. — Bana bir kat elbise yaptır- malısınız. Yarından senizki zi- iyafette benim da bulurmam icap ediyormuş. — Şuhmeşrep Timperyanın xiyafetinde mi? — Bilmem.. Yalnız bana bir ziyafetten bahsedilmişti.. Son metçilerinizle bir yerde yatır- mamak lütfunda bulunabilir misiniz?. — Hay, hay. Size ayrı bir oda verdiririm. — Bu odanın büyük kanal cihetine cimasını tercih eder- dini. — Hele geliniz, benimle.. Si- 1e odanızı göstereyim. Beğen» mezseniz öyle itiraz edersiniz. Bu adam, Piyer Aratenin teş. his edememesine rağmen İska- la Brincydu. ,Az sonra sarayda, sarayın kanala bakan küçük odalarından birinde yerleşmiş bulunuyordu, ... Ziyafet günü... Rolan Piyer Aratenin (o kâtipleri arasında yanlarında uşaklar da bulun- duğu halde kanalın r:htımına bağlı gondola bindiler, Az son- ra şuhmeşrep Kmperyanın sa» rayı önünde bulunuyorlardı, Kâtipler bir örnek, hizmetçi. ler de bir çeşit elbise giyinmiş- lerdi. Şaşaa ve debdebe içinde, ziyafete gelenleri, sarayın ka- pısı önünde birikmiş bir halk kitlesi merakla seyrediyorlar- dı. Piyer Araten hakikaten gös terişli giyinmiş. Dük dö Rinin verdiği elmaslı şapkası ve Paps Onuncu Lüinin hediyesi, boğa- * Erkeklerden birisi, yarı u. zandığı kanapcden doğrulmıya bile izum görmeden gürledi; — Ne istiyorsunuz? Floransalı etrafına bakırıdı... Orada bulunanları süzdü. Teh. likeli olabilecek kimse görme. miş olacak ki tereddütsüz ce. vap verdi: 7 — Bu sarayda oturan meş- hür şairi görmek istiyorum .. — Söyleyiniz dostum, Arate- nin huzurunda bulunuyorsu. muz, Ondan ne İstiyorsunuz?.. — Hiç bir şey.. Yalnız size karşı içimde duyduğum takdir- leri bildirebilmek üzere Flo. Tansadan buraya kadar geldim. Araten birdenbire bağırdı: — Şey barba! Margerita! Ne duruyorsunuz... Yer gösterse. nize. .İçki ikram etsenize.. Piyer Araten böyle söylenir- ken gözünden de Floransalının kemeri Üzerine astığı keseyi kaçırmamıştı.. © Önündeki masaya bir yum. ruk indirerek: — Sizi: memnun edebilmek için gazellerimden birini oku. mak istesem dinler misiniz ne- tip adam?, Floransalı cevap verdi ; — Üstad önce $izi iki şeyden haberdar etmek mecburiyetin. teyim., Birincisi kat'iyyen #0 yum olmadığını ,ikincisi de âsil ve necip bir adam olmadığım- dır, — Ö halde siz kimsiniz?. — Ben bir şair, yahut şair ol. mıya yeltenen birisiyim, Areten kaşlarını çatarak ho. murdandı: — Demek sizin de kılıcınız kaleminiz öyle mi? Benden ne istiyorsunuz öyleyse. . — Venediğe bilhassa kâtibi- niz olmak #miğiyle gelmiştim. — Demek siz de şöhret pe. şinde koşan birisiniz. o Şimdi ye kadar ne yazdınız? Yazdık- larınızdan bazılarını o görebilir miyim? — Arzu ederseniz şuracıkta bilbedahe bir gazel söyleyebili: rim, Piyerin cevap vermesini bek- İeâi. O, bir lâhza tereddütten sonra davetlilerine dönerek, bu sahneden çok eğleneceklerini Ümit ettiğini anlatmak istiyen bir tavırla; — Eğer zatı asilâneleri bun- da bir: mahzur görmezlerse , dedi. Piyerin, bu sualine, henüz Floransalının odanın bir köye” sine büzülmüş gibi oturduğu için göremediği birisi cevap verdi: — Bundan bilâkis çok mem: