Şatonun hanımı, benzi irin gibi sarı, yanakları çökük çökük bir kadındı. Kara çörzleri beni, tepe- den tırnağa kadar bir yudumda içiverdi. Beni oraya götüren daş. tüm adımı göylediği zaman kadı. nn, birer yara veri gibi büzülmüş u“aklarında."bir kel'me bile çık- ede. Elimi, arsırtir çocuğun bumunu siler pihi sikti. Arka la kikasık boylu bir a. Kül rengi, çirkin bir er de bol su karıştırılmış âpsent renginde; bu, kocası imiş, Onun yan ndaki yorgun tavırlı, upuz ikankı da oğlu. Delikemt, ala geldiniz, dedi afalanımışa ben. karanlık, t köhne eşya- Duvarlar bir potik tarzında oymalı tahtalarla Kaplanmıştı. İnsanm burnuna bir ödeğacı, yanık gübre ve misk ko. luyordu. Bütün bunlar avaş yavaş konuşmak, talihe kürmek arrusunu çölerti edu M. dö Cardebauche bize bir ha- yeletisr sofresımi and ren masanın et Tek; — Buyurun, dedi. ' Evveli kendisi oturdu, | Bu süretle karşılanmış olmak arkadaşım Jacgucs Cbatillon'a hiç Mite nâhoş bir tesir icra etmemişti, #WO, koltuklardan bir'ne kuruldu. Ayak aya küstüne atıp beni gös. tererek: — Dostum, dedi, burada ancak Üç beş gün kalacak, Kendisine si- zin tarihi inek çanlarına merakı. Miz olduğundan ve kolleksiyonu. muzdan bahsettim. O da böyle şey- İerden hoşlanır, bunun için sizi rahatsız ettik. daki koltukların göstere. e Karı ile koca bakıştılar, Sonra, kadn: — Bizim çânlardan herkese bahsettiğinize hiç de iyi etmiyor. | sunuz, dedi. rn Dostum itiraz etti: — Ben de herkese değil, ancak erbabına bahsediyorum, — Öylesi daha fena!, Ben kekeleyerek ; — Ziyaretimizle sizi #ttik, dedim. M. de Cardebauche omuzlarını silkti: — Ne yapalım? bir kere gelmiş. isiniz! Yalnız bundan sonra kom. şularımdan dillerini tutmalarını Tica edeceğim. Öyle herkesçe ta. nımmaktan hazetmem. Çanları. mızı da bilen olmasın. Beni, ka- Firm ve oğlumu rahat bıraksmlar. Bizi unutuversinler! O kadar zor bir iş mi? Yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Ka. Fosı: — Sinirlenmeyin, Gontran, de. di. rahatsız Sonra kemerinden bir anahtar çikanp bize: — Buyurun, dedi. Kalktık. Kadın önde, biz arka. da yavaş yavaş dipteki, Üzerine makışlı çiviler kâkılmış kapıya #doğru gittik. Bu kapı açılınca ar. kasında, insanın başını döndüre. Cek kadar uzun, dik bir merdiven # göründü; çıktık, ancak iki maz. gel deliğinden ışık alan küçük, Mil yuvarlak bir odaya vardık. Duva. i Krm taşları rürübetten küflenmişti, | Ayaklarımın altından bir kerten. | kelenin geçtiğini duydum. İ N N O küçük odanın ortasında, res- Sam şövalelerine benzer, fakat # Üzerleri çivili üç sehpa vardı. Çi. nl Wilerden her birine, hepsi de âyrı Mi) ayrı üslüpta, birer inek çanı asıl. İl #mıştı. Bunların kimi yassı, kimi | Yuvarlak, kimi uzundu; üzerleri İM 'savatlı, renk renk taşlarla süslen- İ i niş olanları da vardı. Fakat bep. Ge sinin de dili çıkarılmıştı, Bunun ti Mebebini sordum. M.de Carde. İİ bruche başın; salladı; — Bir gece . şatoda kâlmış ol #anız bu vedbirin ne kadar lüzum. İl olduğunu anlı te, dedi. BE Lâtile etmek istedim: İl — Durdukları yerde mi çahı- e, dedi, . parçaları ve l cvcesessse * : Henri Yazan ipi em Troyat , , (Bu sene Goncourt mükâfatını kazanan muharrir? >... 200052500 BEİ zerinde dallar vardı. Sapma da sahiplerinin adları yazılmıştı. Gerçekten güzel, harikulâde de- necek bir şeydi. Daha yakından bakmek”için eğildim; elimde tut. tuğum baston nasılsa onun eldarı. na değdi ve berrak, ağır bir ses çıkardı. M. de Cardebauche irkil işti » z — Ne olüyorsunuü diye bağır. i. Sapsarı «kesilmişti. Karım ile oğlu hemen yanına koşuştular. Madame de Cardebavche; | — Artık gidelim, dedi. Sonra beni gösterip: — Böyle şeylere meraklı olduk. larr belki doğrudur ama her halde eli pek hafif değil! dedi Ben pek mahcup olmuştum â- ! İma kabahatimin ne olduğunu da jp anlayamamıştım ; b Affeders'nir, madame, de. | hi | O Kadm beni dinlemiyor, mendili lil. kocasının dudaklarını kurulu. İ yordu. Merdivenden indik, Beni M. de | Cardebanehe'iin arkasındin gidi- yordum. O birdenbire durup arka İ | öndü,” çıktığımız “kapıya | bütün vücudu #eriyordu, Karısı: tran! diye bağırdı. Adamcağız inliyere'e cevap ver (0 — Peki, peki gidiyorum Tekrar yürümeğe başladı. . Biz yürürken sanki bir kilisede imişiz gibi sesler çıkıyordu. Yerlerde de baykuş pislikleri vardr. Gene aşağıdaki büyük, karanlık odada buluştuk, Jacgues Châtillon havaların güzel gitmesinden, o seneki Üzüm mahşulünden, politi- kadan bahsetmeğe çalışıyordu. Fakat bütün gayreti kâr etme- di, şatonun efendisi ile karısı ve oğlu, bizim de orada bulunduğu. muzu unutmuş gibiydiler, M. de Cardebauche başını eğmiş, sanki ince bir iş görüyormuş gibi dik- katle, tırnaklarını yiyordu; saçla. seda darmadağın olmuştu.. Kadın da, maden kömürü parçalarına benziyen gözlerini sanki başka bir âleme dikmişti. Delikanlı, | mahzun mahzun içini çekerek! sandalyesi üzerinde sallanıp du- ruyordu. Ben; — PFâzla rahatez dedim, Hiç bir cevap çıkmadı. Süküt üzerimize bir mezar taşı gibi çök- müştü, Tekrar ettim: — Biz müsaadenizle gidelim. O sırada köyün kilisesinin çanı duyuldu. 'M. de Cardebauche ye. rinden sıçrayıp ellerini kullarına götürdü. Birdenbire ir takallüs yüzünü perişan etmiş, gözlerine bir cam rengi vermişti, Ağzından ince bir salye akıyordu. Karısı: — Evet, evet, dedi, gidin, daha iyi olur. Bahçe kapısı arkamızdan ka pandıktan $sonra beni, sanki uzun zaman su altında kalmışım da zor. la kurtulmuş gibi bir nefes aldım. Hava güzeldi. Dalgalanan te. peler arasını hafif bir gölge kap- Jamıştı. Masmavi gökün altında yapraklar hareketsiz duruyorlar- dı, Tarlaları kaplayan geniş sü- küs içinde en ufak sesler bile birer daveti andırıyordu. Bahçenin du. varmda bir levha gördüm; “Eski Neşe şatosu,, .. — Neşe şatosu. Neşeyordü... Doğrusu da tam neşeli yermiş yat, Bu adı, alay olsun diye mi koymuşlar? dedim. Dostum elini omuzuma vurup? — Yanılyorsun, dedi. Zaten buraya gelen bütün yabancılar bu Cardebauche'lardan bir şey anla. maz. — Bunlar deli mi ne?. — Ben seni insandan daha iyi anlarsın sanırdım. — Her halde biraz sapıtmışlar! Bu can hilriyesi.... etmiyelim, Dik ve (aslı bir keçi yolundan | İlâza dört asırirk bir saadet seyre yanyana gidiyorduk; arkadasım — Evet, dedi, o çaların bir hi- İ hangi kitaplardan len eğlencelerden bahseder du. rur. Balo verilmedik, ziyafet çe- kilmedik ay olmazmış!.. Kalaba. İk ta bir gile: Baba ile anadan başka dört kız, üç te oğlan... De- min gördüğümüz Gontran, en kü. şükleri imiş, Hepsi de shhatleri yerinde, nazik, terbiyeli adamlar. mış! Herkesler şatoya, güneş ban yosuna gider gibi sanki bir ke. yif, neşe banyosu yapmağa gider- lerm'ş, İşin en harikulâde tarafı da © adamların bir gün bile somurttuk. ları, bir gün bile neşelerini kay- bettikleri olmazmış. Bunun da bir seri, bir hikmeti varmış! “On altıncı asırda Carde. banehe'lardan biri bir neşe maki- nesi icat etmiş. Etrafa meşe saça, cal, bir makine. Garip bir adam- mış; bembeyaz, bütün gününü Şu çanlarn bulunduğu kule. de, inbikler, türlü türlü tenk renk şişeler, yarasalar, ağaç kütüğü gibi kalın kitaplar arasında geçi. rer. bir adam. Salonda onun bir resmi vardır: Elinde boru gibi kevrilmiş bir kâğıd; gözleri san. ki ölü gözü! Evet, garip bir adam! O makineyi nasl yapmış, tarifini bulmuş, he. saplarını hâsıl çıkarmış? orası belli değil. Her ne ise, günün bi- rincs çalışma odasının duvarını kazdırıp makineyi oraya yerleş. tirmiş, fakat kimseye de göstere memiş. “O günden itibaren evde bir ne. $<. sevinç havası esmeğe başlar :9. Aile efradı arasında kavga. , ihtilâflar kendiliğinden yatışı» vermi Hizmetçilerin, uşakların gözleri parlamış ve hepsi de iş. lerinde kusur etmemeğe çalışmiş« lar, Efendileri de adamlarının ha- linden anlar, onlara merhametle bakar insanlar olmuş. Şatonun a. İde da bunun için “Neşe şatosu, konmuş. “Yalnız ihtiyar, şu makinenin mucidi, keyifler babasr, eski ciddi, düşünceli tavrını bırakmamış, Ta. s.it tasalr odadan odaya dolaşır dururmuş; adamcağ'za talihsiz bir akbaba hali çökmüş; ellerini, kol- larmı oynatır, kendi kendine söy. lendiği olurmuş. Öleceğine yakın büyük oğlunu odasına çağırtmış ve bir saat ku. lede başbaşa kalmışlar, Fakat ku. leye yürü gülerek giren delikani: oradan büsbütün başka bir halde çıkmış. Eski neşesinden, eski key- finden artik eser yok.. Sanki ihti, yarın tasaları, düşünceleri hep ona geçmiş... Aşağıya inince kardeş- İrini etrafına toplayıp: “babam, makineye bakmağa beni memur İ etti; ben bundan sonra onunla uğ. raşscağım, bu Cünyanın zevkleri. ne karışmıyacağım,, demiş. Kar. deşleri onün alay ettiğini sanmış- lar, gerçekten de söylediği gibi ol. müş. “Böylece o zamandanberi ai- le reisi, öleceğini anlayınca, en büyük oğlunu çağırnp ona makine, yi emanet edermiş ve yeni aile reisi de, tıpkı babası gibi, bu dün- yanın zevkinden, safasından uzak yaşacmış, Zah'r o makinenin, ken. disine bakmağa memur adama bir tesiri olmazım ş.. Belki de bütün ailenin neşesi için bir kişinin, “aile reisinin öyle tasakt olması lâzım gelyordu — Bu hikâye hiç te tuhaf değil — Tuhaf olsun olmasın, owzün bir saadetin hikâyesi". Ağaçlar arasında yarı saklı, kü- ük bir kilise önüne gelmiştik. bulmalı, müdafaa etmeli... Bir ct parçası koparıp on dü. şünceli düşünceli emmeğe başla. dı. — Hikâyenin sonunu isterim, dedim. — Keşke bir sonu olmasaydı! Ne ise, dinle: “Bundan kırk sene © Gontran de Cardöbauche şirin, dili de tatlı bir kızcağız gör müş, ona gönül vermiş. Bittabi almak istemiş. Şöyle. üç köşe bir yüz, insanın ısiracağı gelen du- daklar, karakara parlak gözler. “İki aile de bu izdiyacı müna- sip bulmuşlar. Fakat ödet ye: bulsun diye bizim çifte k na bir müddet nişanlı kalmaları Mârimgelmiş. O Anna, ikide bir şatoya gelir, nisanlısı ile yal. nız kalınca da ona neşe makinesi- nin nasil bir şey olduğunu, miçin kimselere gösterilmediğini sorar miş, “Güzel, cici bir laz ama nişan. n: çıldırtacak kadar da tehli - keli! Güler, oynar, sonra birden bire, ortada hiçbir sebep yokken, somurtuverirmiş. mist bu hallerin sebebini serunca da; “Hiçbir şeyim yok!,, dermiş ama delikankı nasi ina “Bir akşam Anna, neşe maki - nesini görmezse bir türlü bahti- yar olamıyacağını, keyfi yerine gelemiyeceğini iddia etmiş. Gor ran de Cordebauche olmaz de . miş, o deli kıza nasihate kalkmış. Aile reisinden başka kimsenin o makineyi görmesi doğru olamiya- cağını an'atmış... Kız, bişnr sal uya sallıya dikkatle dinler Fa. kat nişanlısı öpmeğe kalkınca o- nu itmiş ve dargınlık çıkarmış. Bu oyun böyle her gün tekerrür etmiş. Gontran yanma gittiği za. ula Mezarlar, öteye beriye serpilmiş İman seş çıkarmaz, ona cilve eder. gibiydi; sanki uyumak için ilk | miş, fakat tam dudakları birleşece rastgeldikleri yere çöküvermiş in- | ği zaman baş'nı sallayıp dişlerini sanlar.. Châtillon: kar, inat edermiş, Zavallı Gon- — Cardebauche'lar işte burada | tran âdeta hasta olurmuş “Beni yatâr, dedi; hele bir oturup dinle. Belim. niçin böyle üzlyorsua?,, Geyince de cevap hazır: “Ses beni üzüyor. Paltosunu çıkarıp yere serdi, İsun ya!.... keçi yolunun kenarm: oturduk. Dostum: — Bu makbereden, dedi, bizi “Nihayet günün birinde Co: tran dayanamamış, razı olmuş, Makinenin kulede, inek çanlarının bulunduğu odada sakk clduğunu biliyormuş. Balmumu ile kilidin ç katırsa her ayak sesi de bu sü kütün içine sanki öyle düşüyor. muş. Ara sıra yüzlerine bir ya- rasa kanadının çarptığını duyu - yorlar, yılandan korkuyorlarmış. “Hayli ürkmüşler, dik merdi. vende nefesleri kesilmiş, ayakları ttremeğe başlamış, yaptıklarına en pişman o olmuşlar-ama iç İtam o sırala da kapının önüne gelmişler. Artık dönülür mü? A- nahtarı sokup kapıyı açmışlar. £ İçeriye girmişler, çanların yanın - İdan geşip duvara doğru iler Wer. Duvarın taşlarından biri ye rinden Anna: “— Burası olacak, burası olacak, demiş. “Merdivenden bir ayak sesi du. yar gibi olduğu İşin birdenbire durmuş. Fakat hiçbir çıkma - dığını görünme tekror rahatlamış xe nişaniarra: “— Sen keskiy! al, ber de fe neri tutarım, demiş, Sence bu ma. syndâmışa < benziyormuş. muhakkak na bence daha karışık bir şey elasak... Hay» di, ne bekliyorsun? Cabuk, ça . buk... “Gözler: içinde sanki iki camla ateş varmış, Dudaklar: da, cocuk dudakları gibi ıslak ve aglahir.. Gon'ran, cesaret bulmak için onu bir öpmüş, sonra çalışmağa baş - lamış. “Az sonra taş biraz kırarİdamiş. Delikanlı tırnaklarile şekip çıkarmak istemiş ama ol - mâmış, sadece parmağını kanat . mış. Boğazı da'kurumuş. Fakat bir taraltan da yanıbaşında kızın meraklı meraklı neles almasını ve ikide birş “Çabuk?!... Hadisene!,, dediğini duyuyormuş. Nihayet: “—. Yapamıyacağım, demiş. Hakımız yok! Haydi gidelim!... “Yalvarmış ama Olmamış; kız gömelip: “.— Sen korkağın biriymişein!... Sen gidersen ben burada kalır, makineyi meydana çıkarırım, de- miş. “Çortran yine üğraşmağa baş. lam:ş, Biraz sonra taşı yerinden yerinden | Kuyuya ş âünmüş ve boylu Üoyunen yer atılan bir taş parçası nasıl bir ses kapanmış; fakat çan da beraber devirmiş, “Kuleğe müthiş bir çan gün tüsüdür kopmuş. Bütün kuled& (mi aşağıda akisler w- sehpalarını yandıran bir çan gürültüsü. , “Anna ile nişanlısı daba kendi” İlerine gelmeğe vakıt bulamadaf merdivenlerden âyak sesleri İşi İ tilmiş. Bütün Cardebauche * ailesi yukarıya bir ordu gibi tırmanmı$ İ En başta de, arkasında kefen gibi j beyaz, uzun İhsrkası ile alle reisi: Elinde bir fener, kemerinde bif | tabanca, Arkasında karısı ile öte | ki çocukları başları e lar. Gontran & uruyor” t demiş, Maki m. Ama burada yok! Çalmışlar! Arıyalım, polire haber verelim... “Babas: onu ayağı ilc, ölmüş bi beygiri iter gibi itmiş ve: *.— Budala! demiş. Öyle bir i$ gördün ki cezasını yalnız sen v€ kardeşlerin değil, evlâtlarmız, t9" runlarmız da çekecek. Budala! Gerçi çedlerimizden biri öyle bir makine yapdbileceğ'ni sanmış v€ yıllarca uğraşmış, Fakat b.tür gayretleri hiçbir netice vermeriş Bunu itirafa cesaret edemeyip ma' kineyi yaptığını, kurup duvara yerlçştirdiğini iddia etmiş. Bu di bütün ailenin neşelenmesi, ti : den'memnun olması için kâfi gek miş. Fakat dalma aile rı İm: bilir, bunun içi İneşesine iştirak edemezmiş; Ar « İtak siz de bu işin «rrmr biliyorsu” nuz; neşe makinesi yek, hiçi man da olmadı!... Demek ki şir. lerin de neşeli, keyilli olmanız i gin hiçbir sebep yok, siz de bür'n insanlar gibisiniz. rı ri “Karısı, çocuk. bu söz hayretle dinlemişler. Sonra hersi birden vaveylâyı koparmış: “Neşeli olmamız için hiçbi | bep'yok! Biz bir daha neşe 7 İ bahtiyarlık yüzü görmiyeceğiz!, İdiye ağlamışlar "Arkalarında da, yataklarında” fırlayıp gelen uşakların, hizmet” lerin rüyalı yüzleri görülüyormu$ “Bir dahâ saadet nedir bilme ” diler. Aras: çok geçmedi, ihsiyaf İ diyor. İ İN Bir münasebetsiz(ik etmis oldu. İli ğemun farma vardım. Dostum il acouen Char eörü değiştir. öldü, Gontran nişanhar ile evler di; Şu gördüğümüz abus çehreli İşirkin kadın yek mu? işte o, TA çıkarabilmiş, yere koymuş. Koca deliğe 'elini sokmuş, araştırmış; fakat ne, sağda, ne solda, ne ipte kâyesi vardır; hemde acıklı ve | Bunu söylerken baktım, hiç t€ | kalıbını çıkarmış, anahtar yaptır güzel bir hikâye. Burada onu her İ gülmüyordu. Devam etti; mış, bir hırsız feneri ile bir çekiç kes bilip anlatır, dinle; | — Kimbitir? belki de büsbütün | bir de keski almş. Bir bahar ge. dj Mmeğe cal şiyordu: “Bundan kırk sens evvel Car. J asılsız bir hülya değildir. Gam, ta. İcesi, şatoda herkesler uyurken, | hiçbir şey bulamamış... Sadece toz, İ şacoda böyle herkesten uzakta ys» li — Hani su M "lerden kaf: | debauche ailesi bütün civarda | sa dediğin kimin omuzuna — çö-| Anna ile nişanlısı kuleye Çıkmış» |toz... yerinden fırlayı, | siyorlar, Ne onlar kimseyi sevef« İİ ma ear <Setereene ivmimi ile, misıfirnerverlikleri İ küp ezmez kit. İşte onu defedes | lar. Merdivenler, şiediki gibi, ha- | “— Yek, yok, dömiş. Neşe ma- İne de onları seven bir kimse var l ) M. de Cardebancha inrec'r Jile meşhurmuş. Babam, M. de İ cek bir sör, bir dua.. Hayır, neşe | rap bir halde; küf kokan bir yer. | kinesi yok! Çalmşlar, makineyi | dır, Her gece çan tesi duyduklar! İNİ Hltrek narmafı ile, ravrt peiisev. | Cardebauche'un çocukluk oarka- makinesi d şarıda değil, bizim içi. nı sandıkları için bütün canları? Ş (Devem 14 üncüde) Het tarafta karanlık; hirsiz fene. ; çalmışlar! ri, yalnız ayaklarını bastıkları ka- £ Kollarını öçıp olduğu yerde bir İM yen, koyu pirinç çanı gösterdi, Ü. |daşıdır; esiriden şatoda tertip edi. mizdedir. Onu gönlümüzde arayıp li