22 Aralık 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

22 Aralık 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Maber'imn tarinmi Romanı: 6 Hünkâr Bursaya kapanmış, dünya umurundan elini çekmişti ika OHünkâr Örhen sahillerine hâdat kaç kere ilgatr etmiş ve gen; Andronikosu besdirmişti. Artik Osmanlıların bu savlet- lerinin önüne geçmek zamanı! çoktan gel- miş bulunuyordü. Bizansin gönç hüküm dârı Andrtonlkos, Kontolers (1) ile ge- G5 gündüz müşakeredeydi. Osmatli ordularını mağlüh buz iş değildi. Filhakika, bir aralık Polokanon mu - harobesinde Osmanlılar mağlüb olmuşlar. | dı ama, bu defa otdulara bizsat hünkâr! Orhan kumanda edecekti, Hünkâr Orhan: tahtımtyan var mıydı” O setvetli ve gevketlü babası Kara Os, mânm bile daha ölmeden Önce (tahtina İlyık gördüğü korkunç bir kumandan,| etrafa babasmdan daba müthiş bir hava estiren bir hünkârdı. Orhan hangi savaştan mağlüb *çıkmiş. tı? Mâağlübiyet nedir o bilmiyen Osmanm namağlüb oğlu hünkür Orhan, dalma Bi - sans için bir bomba, bir şarapnel de - mekti, Patladıktan sonra Bizansın salta- nat ve istiklâline artık bir masal), bir ef- mane diye bakmak lâzmmgelecekti. Bu. Mun için alınacak tedbirler her şeyden İşte zaman, Andronikos için, bir fır. sat halindeydi. Hünkâr zaferlerin o neşesiyle Bursaya | kapânmiş, hasta karısının başımda he -| maa hemen dünya umurundan elini dek-| miş bir haldeydi. Bir taraftan da muhariblerin en kor ,! kunçlarından olan gazi Abdürrahman da, güzel Karısı Saryanın Koynunda çıkıp da berhangi bir harbe girişecek takım - dan değildi. Akçakoca, Konüraip, Kara Halil ihtiyarlamışlardı. Kantofers Osmanlı ordularmi Filok - sende kıran usta harpçiydi. Andronikosa söylüyordu: - Orhan süvarisini Keşiş üzerine çı- kardığı saman harbe girişmek gerektir, Düşman tahaşşüde vakit bulamadan kazanımsak ne âlâ, aksi takdirde mun - tazam bir ricat yaparak düşmanı böğaz ve derelerden geri çekmek, ovada açik bir meydan harbine sevketmek lâzım - dir, Andronikon bu tavsiyyi yerinde bulu yordu. Osmanirların en korkung akımcıla, m süvarileriydi. Bunlar Keşişe dağıldıktan sonra piya - deyi dağıtmak daha kolay olurdu. Pakat diğer tarafta da Osmanlı hür. kârı boş durmuyordu. İşte şimdi ağağı yukarı bir meclisi harb kurmuşlar- & a Vezir Alâaddin, Abdürrahman gazi, Konuralp, Çandarlı Kura Halil, Karaca- etmek 43 İstanbul! bey, samsa çavuşu toplanmışlardı. Hünkâr Orhan bir sedire oturmuş, bü- Yük bir tesbihle biraz asabi oynuyor - du, — Şevketlü kardeşim Alâsddin, diye söze başlıyan hünkâr Ohran, mühim ve gök ciddi bir bahse intikal edeceği za manlarda olduğu gibi dudaklarını birkaç kere yalamıştı. Hepsi hünkâra döndüler. « Andrfonikosun kırdığı ceviz bini aş- t. Bir Türk hanma yaraşmaz küstahlık” larına muttali olduk, Uzun #amandan- i beridir savaşımız yoktur. Halbuki henüz devleti aliye, şevketlü pederimiz Osman hanm (kutduğundan Üeri gitmemiş de- nabilir. Bize vasiyet eylediği bu değildir. Birkaç günedek Andronikos mel'unü ile; karşilaşacağız. Şimdiden hattı hareketi «| isi tasmlin etmemiz gerektir. Kahra - man kardeşlerim olan sizler, şevketlü Alâsddinden İstişare kılıp bir hud'al har. biye haztrlarsınız. Hünkâr iradesi söz götürmez bir hal- deydi, Toplananlar fikir dermeyanma İ- gin müsait olmadığını takdir etmişler * di. Hünkâr harbe karar vermişti. Yapıla- cak şey, şerketlâdunün arzusu veçhile 2a- fer kazanıp Andronikosu tarihi Alemden silmekti. Hazırun altın zavflı fincanlarla İkram edilen kahveleri İçerken vezir Alâeddin sözü Abdiirrahman gariye intikal ettir - Mişti, Hünkâr bir aralık gözlerini dikip kaldı. ğı tesbihten başını kaldırarak: — Pa, dedi. Nedir bu güftügü” Vezir Alâeddin hikâye etti. Hünkâr biğdetlenmişti. Haykırdı: — Peki, ama, bir kulumuzun gösünü çıkaran evlâddan hayir mı umulur? Abdürrahman guzi bu hitabın alında! ezilmişti. Ona oğlu böyle bir şeyden bah-! setmemişti. Vezir Alâeddin de hiç bu va-| dide bir şey söylememişti, — Hünkârım #'lem. Dedi. Hünkür tekrar haykırdı: — Kısasa kısas! Bu dehşetli bir iradeydi, Abdürrükhman gasi biricik nurlopu gibi evlâdınn bir! gözünü patlatmak demek olan bü irade - den tedehhüş etmiş, gözleri dolmuş, bey- Bi durmuş, kan kalasma hücum et- işti. Bğer kendisine sabib olmasa, hünkâr münkâr demeyip buradakilerin hepsine hançer üşürecekti. Fakat bu işi Allah da affetmes, kul da mazur görmezdi. Binlerce insanm tavuk boğazlanır gi. gi öldürüldüğü bu zamanda hayatı teh- did edümek vaziyetinde kalan oğlu bir Yazan: Ikimim herifin görünü patlatmışsa ne olurdu, ne çıkardı bundan? Vezir Alâeddin, Abdürrahman gazinin gözlerine bakmış, yaşla dolduğunu gör - müş, üzülmüş ve hünkür iradesini beğen- memişti. — Şevketlü kardeşim Orhan! dedi. Abdürrahman gâzi kahraman, hizmet ve umur görmüş bendendir. Saryasına Ve onün tek mahsulü olan oğluna düşkünlü dü bizce malümdur ve pok tabiidir hün- kârım, Hizmetlerine merhamet buyurul- ması İnleb ederim. Gazi Abdürrahman ağlıyordu, Hünkâr Gaziye dönerek sordu: — Adı ne oğlanm” — Abdürrahman şevketlüm! — Neye kendi adin! verdin? — Bana çok benzer hilnkârim. — Pek hasarı büyütmüşsün. — Baye! şahanende kahraman bit ku. Yun yetişiyor efendimiz. Daha şimdider anası (kara) dedi, Hünkâr gülerek tekrarladı: — Küşük Kara Abdürrahman Kara Abdurrahman! Haydi affettim gâzi, ama, göz kulak ol. Bir başka #eferde iki misli cerasmı veririm, küçük Abdürrahman gazi hünkârm elini öp- tü. Meclis dağılmak üzereydi. Hünkâr ve. zir Alâeddine dönerek: — Asker işleriyle Çandar Kara Ha. Mil meşgul olsun! Nizam verdiğin misil lâ hareket oluna. Diyerek Çandarlıya karşı büyük ii - mad: olduğunu heyetin muvacehesinde iz- har etmişti, Vezir Alâddin daim! ve Ücretli ordu- nün ilk müessisidir. Tarihin çok mü - him hâdiselerinden biri olan bu tesis hakkında en doğru malümatı Hammerde görürüz, Filhakika İdris, Sadeddin, Mev- Jânzade, Cihannüma, Robertsov (2) Da. manlı askeri teşkilâtmdan bahsetmişler- s6 de bunların tetkiklerinden ve &air mehaslardan en iyi malümat: toplıyabilen | Hammer olmuştur. | (Devamı var) (1) Osmanlı ordesunun harb usullerine vâkıf olan Kantoler, dalma Osmanhin. rm bir hilcumuna maruz kalmak tehlike. sinde olan Bizansta krala yakın mevki sahibi bulunuyordu. önce Orhanı daha başlangıçta yıldır - maktı, Demir de tavında dövülmek ge - rekti, i (2) 1813 de Londrada basılmış (A viev (25 uhüle o? Anrope - Avtayamm Deil | bir nazar) ndir eser. — 925 — “Doktor Jan Dürana mürazani ; ediniz. Size nekadar yaşıyacağınızı riyali bir katiyetle ancak © bildirebilir. Bu teklifi okuyan kâtlb adi omuz silkli, Mantnafik teklifin morakinı uyandırmıştı. İşi milyardere ha- ber verdi: Reading emretti: — 'Tetkik etmeksizin hiçbir teklif hak- kında hüküm vermeyiniz. Jan Düran hak- kında tahkikat yapılsın. Nami adammış öğrenelim, Yapılan tahkikat döktorüh lehinde neti” ep verdi: Bunun Üzerine Amerikalının kâ- tiplerinden biri derhal “Gül gitti Kâtib, hayret ve sevinç içinde olanı Ja-| na haber verdi: — Dok M, Rending size muayene olunmak istiyor, Kendisini ke saman ka- ni İLİ gata! bul edersiniz? Jan kulaklarına İnanamıyordu. verdi: — Ne zaman arru ederlerse... — Derhal olur mu? — Hayhay. — M. Reading otemobilinde Kendisine haber vereyim. Bir kaç dakika Monra buradadır. Biraz sonra uzun boylu, kır saçlı biri içeri girdi: Jan: şöyle hir süzdükten #on- ra kendisini tanıttı: — Edvard C. Reading... Ve derhal ilâve etti: — Hayatım nekadar süredeğini ri- yazi bir kat'iyetle bildirebileceğiniz!i söy. lediler. Doğru mu? İ — Evet, doğrudur. Muayeneden evvel | bir sual sormama müsaadenizi rica ©öe- | rim: kendinizi hasta hissediyor musu - | nuz”? ki —Hayır. Doktorlar da bende kat'i ge | kilde teşhis koyabilecekleri bir hastalık bulunduğunu iddla etmiyorlar zaten... Ya!- niz vücudumun çok yorgur olduğunu, vü“ cut makinemin tam randmranmı verdikten sonra son demlerini yaşadığını söylüyor. lar. Hiçbir çaresi de yokmuş Cevab bekliyor. — Doktorlarm hepsi mi? — Evet. Ölümümün pek vakin oldu . Şunda hepsi müttefik. Neyse bunları konuşmamızda fayda yok. Ben sizden hâstalığım hakkmda mslümat almağa gelmedim, Ölümüm ne zaman? Bunu öğ“ renmek istiyorum. Fukat benden hakikn- ti gizlemiyeceksiniz. — Gizlemem efendim. Reading cebinden çek defterin! çıkardı. — Şeraltinizi aynen kabul ediyorum. İ > ücret kabul etmem efendim. | Milyarder kaşlarını çattı, İş vo para a- | ami kanastte 23 BİRİNCİKANUN — 1998 4 Nakleden: menfaat gömen damı tecrübesiyle kimselerden gizli maksatları ati düşlincesiyle çekinirdi. Söylendi: — Böyle olması hoşuma giti Jan gülümsiyerek cevab verdi: — Sizden para kabul edemeni İstiyortünuz 0 halda? Milyarder bir yandan da muay ceketini gıkarmağa davranmışın. iğaretle mâni oldu: — Lüzumu yok efendim. Muavinini çağırdı: — Bartaz... İ Kekomâ göründü. Jan emretti: — Cereyani aç, çeri İ Bartaz, makinenin önündeki yi çekti ve cereyan: açtı. Doktor, Bili” i makinenin önündeki yeri sözleri: gi i — Lütfen şu tabureye oturur müz? l — Bu muayenenin Ücretini isterdim. ç — Sonra öğrenirsiniz. Mah di. Jan, Bartazm ye, | Amerikalıtım hayat hattmı kral Tirtmeğe çalıştı. #| Milşarderin hayat hattı Pastasi Tek ve mütereddid bir seyir takip gi fakat sona doğru daha kur. gi Doktorun yüzü sevinçle parladı: derin ömrü daka çok uzundu. — Bir klişe getir Bartar. i — Peki doktor. Kekeme, karanlık odada saya i az sonra gelerek camı makinenif /; i raf alna kismına koydu. Jan fo £ di - Derhal developpe et, Mülyarderin bileklerindeki bi ; dü. Bu, heyecanla sordu: yy” — Netice? | «ei — Bir suale müsaade ediniz Doktorların size tavsiyesi Kend e maymız. Fazla mosai ölümünüsÜ der,, şöklinde idi değil mi? — Evet. say ki — Farzediniz ki bu makine ei kino tamamiyle zıd bir teşhis zaman no yaparsınız? » — Ne mü yaparım ? Bu sorulur vii teğiğim gibi çalışırım. Arzu ettiği *t yaşarım. i — O halde M. Reading. ii Milyarder mabaadini işitmekte” a iğ gib onun sözü kont. DokLAMÜN rine yürüyüp önü omuzlarından P* ve gözlerinin içine bakarak söyledi, gi — Söyliyeceklerinize dikkat gin bilmem size ve bu makineyö besledim, Sözlerinlze inanacağı “e# beble sizden hakikati istiyorum. © temem, Söyleyiniz. banaa Gİ AR LR DERZ CC GN «NAC NU Teyze, yeğen pek kibarlık taslarlar. Melikenin ne şık giyindiğini diniz mi? Kız, Sanki İstanbulda, yahut Ankarada imiş gibi... o kadar süs, şeklik hoşa gitmez, göze batar... — Ama, bü kız pek iyi ahlâklı bir şeve benziyor, kilde omuzlarını silkti ki, bilirdi. insan artık en kötü şeyleri aklına Güllü nine, gene birçok şeyler anlatan bir iç çekmesindef âözüne devam — Fakat, bir kere insene ki, oğlum! Yirmi yaşında bu kadar süslenmek, yüzünü gözünü boyamak ne demektir? Bu kadar parayı nereden buluyorlar? Ayşe tey»e öyle zengin bir kadın değildir. Böyle olunca, yeğenini de bu lükse alıştırmamalıydı. İnsan, yorganma gör ayağını uzatmalıdır. Böyle müsrif, düşüncesiz bir kızı kim alır? ik, göreceksiniz, bu kız kota bulamıyacak, evde kalacak... — Belki bu iki kadının, kâfi derecede paraları vardır. İç yüzle Tini kimbilir?.. Hem, böyle, biraz şehirliye yakın giyinmek, hafif yü- rünü boyamak, günah mıdır? —E.. oğlum. İnsan bulunduğu yere uymalı. Öyle, başkaların- dan ayrı yaşamak hoşa gitmez. Allah için, namuslarıma O hiçbirsöz söylenemez, ama çok fazla masraf ediyorlar... Nereden buluyorlar? — Madem ki namusları için söylenecek bir söz (bulamıyorsunuz, parayı nereden buluyorlarsa, buluyorlar; bundan 8i2e, yani köy hal- kına ne? — Söylenen söz gene onların iyiliği için, oğlum. Öyle göze bata” cak şeyler yapmamaları lâzım, dilin kemiği yok, söyleyiverirler.. — Evet ama, Melikenin göze batacak fazla bir süsü, boyası, hop” palığı yok ki. — Orası öyle... Melike doğrusu, neme lâzım, fena kız değildir. Biraz kibirli ama, o kadar kusur kadı kızında da bulunur... — Öyle ise, daha me isteniyor? Varsın biraz da süs yapsın! / İstanbulda boyasız tuvaletsiz hiçbir kız görmemeğe alışmış olan ben, farkma varmadan, Melikeyi de müdafaaya başlamıştım. Kadın israr etmedi. Belki de otelinde misafir olduğum için, deni kırmak istememişti. Fakat, epey şeyler anlatmış olmakla (o beraber, Güllü ninenin sözleri benim asıl öğrenmek istediğim noktaları (o aydınlatmamıştı. Düşünceye dalmıştım. « Şaşıyorum, dedim; mademki böyle tuvalete o düşkündür, ve güzeldir, bu kız neden Yeşilpmarda oturuyor?.. Böyle inzivaya çe kilmesine sebeb ne? Güllü nine yeniden alevlendi: — Bu da büsbütün başka bir hikâye,, dedi. Dedikodu olmasın diye size söylememiştim. Fakat, mademki, bunu bilmiyen yok, size başkası anlatacağma, ben söyliyeyim, daha iyi, değil mi? — Tabit, tabii! Pek merakımı uyandırıyorsunuz, Güllü nine; anlatın, dinliyorum.. — İşte: vaktile Ayşe teyzenin; Meliha adında kendinden çok genç ve Melike kadar güzel bir kız kardeşi vardı.. Kadınlar için gü- zellik bazan belâ olur, onları felâkete sürükler. Meliha da tabit bütün delikanlıların gözlerini üzerine çekiyor. Onun hoşuna gitmek için erkekler biribirlerine giriyorlar. Bir gün Meliha, kalkıp İstan bula kaçıyor. Fakat orada da erkekler peşini bırakmıyorla.. Anlaşı” lan, kızcağızı nihayet tuzaklama düşürüyorlar. Başımdan neler geç“ tiği pek iyi bilinmiyor, ama... Güllü nine, sözünü tamamlamadı. Fakat öyle manidar bir şe — Nihayet, bir de piç dünyaya getiriyor. Fakat, cezası! Tayor, çünkü, hastanede çocuğunu doğururken, günahkâr Allahına teslim ediyor.. Bunun üzerine teyzesi çocuğu alıp çi basıyor. a Masum, temiz yüzüyle, bütün gece güzümün önündeti yi yan by, henüz açılan bir gönce kadar taze ve güzel tmda Böyle acı bir nokta bulunması beni çok müteessir di — Herhalde, dedim, bu kizin biraz lükse, tuvalete dü »— Evet.. Kız evlât daima annesine çeker, derler. yasal bir kabahati yok.. Teyzesi, mademki, kız kardeşi, Biliyordu, yeğeninin de ayni Akibete düşmemesi için, ona östermeli; öyle zengin hayatta, şehirlerde gözü olmaması? lıydr. Kız kardeşinin başına gelenleri unutmamalı; ve b© anasına çeken fena huyları hemen görüp kızı ona göre b liydi, ği Güllü nineyi koltuklayıp, nözrodan daha fazla söz alrâk Ky «- Çok doğru söylüyorsunuz, dedim, fakat anlıyamadi ' şey var; Melihanın o kadar düştüğünü kim biliyor? Belki, kızın babasile münasebeti olmuştur. -— Kim biliyor, olur mu, oğlum; köyümüzden bir çok an önü İstanbulda görmüşler. Yaşadığı hayatı hiç beğenmeni vd gik, kibar bir hayat sürüyormuş. Bu gördüklerini gelip KÖİ © tılar., Melihanm orospu olduğu ağızdan ağıza herkese yay” (Devamı sof # 41

Bu sayıdan diğer sayfalar: