Baron Neks : Mih. Zaşçenko (Dünkü nüshadan devam) > Tabii bizde uzantverir- <3 Şenesi gene durmaz: Si kardeşlerim, derdi, ağzını vE ba derin nefes alınız! İçi. he Vâayı atarak ciğerlerinizi i rene! Bu iş, sağ- bakınız ndan çok faydalığ Ölledikten sonra Kendisi de #ak derin derin nefes alır- ie Ağzı bir karış açık yatar- iy bir sinek ve yahut bir tahta Bitmesini ne kadar ister- Tai diye biz de onun gibi ses- |. ğe almağa başlardık.. Tabit i ray alıp verirken, bahçeç he inekler de ağın mıza girip m “yanmaz: Sonra iş uykuya varır. N kardeşler yıkanmağa! ku. #şılaşırdık.. Buyurun gö- ee * Eilerdi baktiyarlığ ından, kahıs Üzere iki haftamızı domuzları gibi Süliyarak, canlarımız. $i- bahçenin içinde dolaş. « Baron memnun ve bah” an #amanlar biz debu işten | Öyle ya, cennst gibi bir , Söntaları fena halde canı- Daşladı.. Buradan ne za- ağız diye günlerimizi he. i taymağa başladık. “ar yetişmiyormuş gibi Ticat çıkardı: Akşam üst İN, Sasmda, ufak adımlarla do- in vo etti, Kendisi önümü- de onun peşine takıldık... Bitleri gibi bahçenin içinde “ acık. Herif gücenmesin Yİ de yarda birakamıyor- ay ledi böyle, bütün bunlara de, hammül ediyorduk. Fa. a Kiisyacaktz n altr yaşında b çelik çomak, kaydı idi, ,Hergele, istediği yg Plamıyor diye fena hal- *hi, |“ Sirak için, tahammül e- ki ar, "teye geldi.. Çocuk daha MW görür görmez, öfkesin- ©» dişlerini gıcırdatmıya hi ie bü ihtiyar çomara gös. bu ihtiyar şeytana öy- bacağım ki ömründe unut- iş bizim şirak Barcna envaı © yapmağa başladı. Ne Yakaladığı kurbağaları ) vü za durur, kâh ağaçların dal- tam ihtiyarın odasınm Nan tele ağaçların Üzerine m n ii en gözetlerdi.. yn fazla devam ede Bag Kollarımızı sıvayarak, Bir ye Pacağımız işi üç günde Onun karşısına çıkıp: , yi bitirdik, emirlerinizi ik , EN âdeta ağlama . *tim; dedi, vaz geçin, git- az daha boru döşemek © Çırağa gelince, ben, ra hoş görürüm. balık dedik, biz bundan zL,, Me p *ecck yaza gene o i Paro,, ia kaparoyualdık.... Ml Çimenlerin inde Yalar, i Kil mizt topladık, ve ha- e ha ısmarladık baron kalınız! Bizsiz canı- Moskovaya varıncıya kadar trende hep barondan bahse çırak Vaskaya takılarak gülüştük.. Tam Moskovaya geldiğimiz zaman — Siz benimle bu kadar fazla alay etmeyiniz, dedi. dır. | pis möruktar öcümü aldım. Ona öyle £ oyun ettim kil, , — Ne söylüyorsun? dedik — Vallahi, billâhi dediğin İ Tam hareket edeceğimiz dakika, bir en sevdi binden kestim., Vaska belki de yalan söylemişti. | Kimbilir, belki de dediği doğru idi, Bel- M değil. Mâamafih öbür yazbarona gitme- dik, « Çeviren: Ferah Ferruh ik. Mütemadiyen Vaska «Ben yolunu bulup bu doğr ını bulup ahıra girdim, Moruğun i üç atın kuyruklarını tam di- — Rusçadan — — Izdivaçta şansı en on yi çıkan yıldız Bu toplantıda Ropen o Cevahi Dedim, i 1 uzun müddetenberi mdiye kadar Yâzan; İkimim meğgi Haltralen enlatan ve vesikaları üren: AK. Gayeyi bırakıp işi alelâde cina- yetlere vardırmışlardı ası fena olmıyacaktı. Toma edim. Galiba b ini çekemi- Ki O lüzum görmedi. — Bu kadar i mı bilmem, — Çok nüfuzlu adanıdır. Nizamname” imize sokmak muvafık dedi. ürken ihmal olunması kendi» Ben Ropen Ceva- görmemiş* ne yapmıştı. ye kadar (ilerlemişti. enmemiz faydali ola itün mebusları davet et ikna ettim. Çocuğu ie bera- ber kalıncak galianan bu kadın bir artist. tir ve bu resim na, oğul, ismindeki bir filmden alınmış sahne (o derilebilir, Faxat Con Blordel burada filmde de - gil, tabii buyalında görünmektedir. Oğ- Iu Norman Skot Pa- veldört yaşındadır ve annesini o kadar çök sever ki salın - cakta bile onunla oy namak ister, Con Blondel sine- manm diğer meş » hür bir #imasr olan Dik Pavelin karısı - âır.. Altı yaşmda da bir kizi vardır. Holi- vudda ona izdiyaçla şansı en iyi çıkan ka dın diye bakılmak- KAHRAMAN HAYDUD rağmen ortalık daha karanlıktı. Güneşin guruptan sonraları ortalığa yaydığı kurşuni bir aydınlık altında Venedik uyu. yordu sânki.. Zaman zaman, bu kuzşuni semayı ani bir parlaklık aydın- Jatıyor! Venedik, bu aydınlık ra gene karanlıklara bürünü- yordu... İdam hükümleri, ya doğru- dan doğruya zındanlarda, ya” hut ta Ecel köprüsü üstündeki taş iskemlede yapılırdı. Mahkümdan akacak kan, bu. rada, hususi surette yapılmış bir oluktan doğruca kanalaydö- külüyordu. 7 İdamın halk üzerinde de te $ir yapması istendiği zamanlar- da da Sen Mark meydanına gö. türüldüğü veidam hükmünün örada yapıldığı olurdu. Oraya gitmek için de mahkümun E- cel köprüsünden geçmesi Jâ- zımdı. Evvelce de söylediğimiz gi- bi, bu kö bir tabutu andı. tıyordu. Etrafı kapak üstü kubbeliydi., Ortalarına doğru, etrafı demir parmaklıklarla kü- çük bir delik bırakılmıştı, Burada biz, bir delikten ziya” de bir pencerede diyebiliriz ... Ölüme mahküm olanlar bura- dan geçerlerken, bir daha gö. remiyecekleri Venediği seyret- melerine müsaade edilirdi. Venediğin kilise kapılarma, duvarlarına, âdet olduğu veçhi” Je meşhur haydut İskela Brino- nun Sen Mark meydanında ba. gi kesilmek suretiyle idam edi- leceğine dair kâğıtlar yapıştır rılmışte.. Bütün bujlânlara rağmen meydanda kimseler görünmü. yordu.. Kanal Üzerinde bile kimseler görünmüyordu, Gondollar sahillere bağlan mış, bomboş duruyerlardı. Fır- tına ıslık çalıyor, gök gürlüyor. du, Boranın baş döndürücü 13- hklarına, şehrin her taralmda çalınan imdad çanlarının çıkar” dığı velvele de karışıyor, Ve- nedik üstünde müthiş bir inilti, kulakları patlatan vahşi bir fer. yat dolaşıyordu. Şehrin ötesine berisine dü- şen yıldırımlar yangınlar çe karmıştı, Bunların kızıdlığı, gös klin kurşuni rengiyle karışarak korkunç, insanı çıldırtacak bir renk yaratmıştı. Rolan merdivenlerden çık. mıya başlamıştı. Önünde, omuzunda baltasi" 1e cellâd yürüyordu. Sol tarafında muttasıl bir iyanın | memizi söyledi. Bu cihet de muvafıktı. Tomayan örce buna da itiraz etti, Bu da bir diktatör gibi kalmak istiyor du. Gene ben müdafaa ettim. — Nizaniname artık me)! halinde meri olacaktır. Umut içti maa bağlıdır, dedim. Kabul etti. Mebuslara bir tezkere yazı)- dı. Hırçak hâdisesinde bu içtima belki w- mumi içtimadan da mühimdir. Kendi he sabıma bü içtimaın akdinde rolüm büyük tür. Fakat benimde maksadım her kafa-! dan bir ses çıkması karışııdığa mani ol mak ve nihayet yakayı ele vermicmek tâ- rafıydı. Bunlar hükümetin ve sarayın gafletinden sarhoş haldey ği geneye beylik vermişler b: Gayeyi bırakıp işi alelâde o cinayetlere vardırmışlardı. Bu nizamnameyi yapa" rak belki bu hâdiselerin ön“ miş bulunacaktık Burada bir t lemek isterim n Hüsre beni ta zaptiye satta Hınçak iş üldüde şekavet hâdiselerinden iba: saca kendisine yazarak münasebeti dame ediyordum. Bu vaziyet benim ka yatım üzerinde müessir olmuştur. Mese lâ kolculzzetin soyulması işini yazmış, fakat at meselesinden o bahsetmemiştim. Buna benzer işlerle Hüsrev paşaya mü- fit oluyordum. Yahnt o öyle sanıyordu. Ben de ipi kırıyordum. Bir taraltan da (x işaretli teşkilâu öğrenmek için çalışıyordum. Bu İşin meç bul kalması lâzamdı. İkide birde karşıma | çıkan bu artık işi tehdide vardır” miş bulunuyordu. Hiç şüphesiz ki bum Jar da ermeniydiler ve sanırım ki içimiz” İ Hattâ doğrusumu söylemek dendiler, Bir hafta mebuslarn beklemek nizamname ve müzakere mev| zualrını hazırlamakla geçti. Varız Mardi- ros da Derevenke hareket ettiğini bildiri yordu. Yalnız İstanbuldan Civanyandan bir #wektup almıştık. Bunda Ropen Cevahir ciyanın saraya davet edileceği - bildirili yordu. Saraya bazı ermenilerin celbedil- toplanmasını KAHRAMAN HAYDUD miş bulunması a nazarı dikkatimiz çeki" liyordu. Teşkilâtı fevkalâde gizli dar emindik ki bir da" kika bile sarayım çağırdığı ermenileri Hın çak meselesine ait işlerde isticvap edece- ği aklımızdan geçmedi. Bu kadar galil bir halde bulunan hüküm le gizli ve sistemli bir teşkilâtı vel ufak tefek kusurları ve potları olsa dahi ele geçir e mezdi. yanın İstanbu ndeki maksat ne olabilirdi? Ro- pen Cevahirciyan da Merzifonday | mayan davet etti. Görüştük. Cevahirciyan, — Davetin saray inşaasına ait olduğu nu Sanırım. Başka bir maksat olamaz, Diyerek bizi tatmin etmişti. Her ne dense bu Cevahirciyan bizim Tomayan dan daha açık göz birine obenziyordu. Bu kadar zeki, akıllı ve müdrik bir ada mın Tomayanın idaresi altında mütevazi bir memur gibi Hınçak emellerine Çalış- ması beni olduğu kadar, Tomayandan başka, bütün teşkilâtı memnun ediyordu. lâzımgelirse bana emniyet veren Cevahirciyandı. Fa kat gene doğrusunu söylemek lâzım gelir se ben bu adamın bir türlü bu işe sami- mi bağlılığını da hissen Kabul etmiyor, fakat kendi kendimi paylayarak bu fikir erinde asla durmuyordum. Ertesi gün umumi toplantı (olacaktı. Cevahirciyanın İstanbula “ hareketinden önce işleri bitirmek lâzımdı. Ne bilelim ki Civanyanın bize verdiği haber hakikaten mühimdi, Sarayda başı” mıza bir çorap örülüyordu. İçtimaa gene o Tomayan riyaset etti. Köprü ve Kemrek mebusları bulunmadı lar. Her mebus şimdiye kadar temsil ettiği şubesinin faaliyetini anlattı. Aza yekünu ehemmiyetli bir miktarda artmıştı. Toplanan aidat da epeyce mühim bir yeküna baliğ olmuştu. Azadan işi nisbet- le ((2) kuruştan (5), kuruşa (x) kadar para almıyordu. Bazı fakir Hınçaklılara şubeler aidatından taksitle ödenmek üze“ re tabancalar, Vinçistez silâhları alınmış” ti. (Dezamı var) sI "duğunu bilmeden kendimi müt- hiş tulumbalarm altında buk dum, Tevkifim, merasim gecesin- de yaptıklarımdan ilri . geli- yormuş., Artık daha ne anlata- yım.. Bir kaç saat sonra da ba- gım, cellâdın baltası altında bu- lunacak, emin olunuz ki müste- rih bir kalple ölceğim.. Çünkü, beni anneniz de siz de affetmiş bulunuyorsunuz. Bu sözleri müthiş korkulu bir sessizlik takip etti, oOHer iki mahküm da düşünüyorlardı. Biri öldürülecekti,, Rolan da ölmiye, intihar etmiye karer vermişti. Çalışmalarından bir retice elde edememiş, kaçma, kurtulma imkânlar: kalmamış- ti. Leonorundan, babasından, a- nasından bütün sevdiklerinden böyle ilelebed ayrı kalmıya mahküm kaldıktan sonra ne diye yaşamalıydı. Şimdi yalnız ölmek için bir vasıta araması: lâzımdı. Açlıkla ölse, zındanın mer mer duvarlarma başını çarpa- rak parçalasa, aşına, aşına âde- ta”bir hançer haline giren elin- deki sivri ve sert çakmak taşı ile kemi öldürse,, Bu mümkün müydü? Ya öl Mmezse, Bunun düşüncesi bile müthişti. Böyle düşünürken O İskala Brin; boğuk boğuk mırıldandı; — Şimdi neredeyse cellâd gelir. Rolan derin bir ürpermeyle sarsıldı. Sonra İskala Brinoya doğru eğilerek: — Ölmiyeceksin.. Kat'iyyen emin ol, ölmiyeceksin!.. dedi. 10 AZAP VE IZTIRAP İskala Brino büyük bir hay- retle yerinden kalkarak deli kanlıya yaklaştı. “Bu sırada Rolan kendisine bir melek gibi görünlüyordu... Sordu: — Ben ölmiyecek miyim?... Rolan cevap verdi: — Hayır!!. İskala Bi ne devam citi; — Rica ederim monsenyör... Böyle söylemeyiniz.. Bu be nim için sonra çek feci olur. Ön ce Ümide düşmek, sonra tekrar kendimi ölümün kucağında his- setmek.. Yok, yok. Bana bu fenalığı yapmayınız. — Ayağa kalk ve beni takip et... İskala Brino, Rolanı takip etti, Dizlerinde şiddetE bir tit- feme hissediyordu. titriyerek sözü-