> V e mubharri. tasnukin, Jü- va Ve Ülkeli bir hal- öner! Yüzüm- anı Za durak- A Kaşlar ve kendi bir sıkıntı var, bütün bun- Oturup ya” Bu da sanki Zaman oku - Yahut şen oldu- “iş yayları dök bir muharri- öldüğü, ka- Yahut kendimin Sırada, soğuk wwk mecburi- Enünüz!. e ve bu sözleri üni #dasina gider ei Yazmağa oturu- z 2 BANA kimse meni i ürken ve yahut yazılmaz!... biftek . Bi- lümeni Ça- Yeten biricik sey #onra lid Mâsumun ifade- hin başına ge- yi, elde ve rast» Vey bulamazsır sit eşyaların ii Yapmış bir özleri var; Bü. ve resimle- le yaz, miş mÜS - N biri bükülmüş Gğâra tablası ne kemiği, fakat, altları ma” Sen iri bir DE yeli Yazılan yerle. ve kurşun kale” . e bir sürü ydr. * ” kalem uçlarının ne gibi harici iy dillerle yaratı Ora bile fasılaya ta uş olsa. e) Müram, kta olduğu eğ gözlerini Se inmeğe baş- sürüyerek Kang girl nasil Mi uykulu. ilin e ki semaver da düşmesin * Ks: adar fokurdu- olan cızırtıyı yi ba yl lm yar. gl Mirada soba ka- RE üleri de İN © Krasnukin Dai 2 açar ve ha- Büyük bir 1s- arak inler; harsk! Marsık bie, edilmez kadın, tü Ni ti k istiyor. AL e. Şerait altında NEZ GR e umar kapal bir ei ve yaza « 6. O, kr Bürmağiyle hafif, Sussss!..' . Çeviren: Ferah Ferruh çe alnına vurur; karısının odaya girdi- ğini ve duymamazlıktan gelir. Yü- zünde, eskisi gibi, hakarete uğramış bir masumun ifadesi var, Krosnuhin, tıpkı kendisine kıymetli bir yelpaze hediye edilmiş genç bir dan önce, uzun müddet, kırılır, dökü lür... Şakaklarını sıkar, kâh âdeta bi sancı çekiyormuş gibi büzülür, ayakla- rını, oturmakta olduğu koltuğun altına kıvırır, kâh, kanapenin üstündeki kedi gibi gözlerini yumar. Nihayet, uzun tereddütlerden sonra elini hokkaya u- zatır ve, âdeta bir ölüm kararı imza kyotmuş gibi, yazısının serlevhasını koyar!,, Birdenbire oğlunun sesi duyulur; — Anne, su veri, Çocuğun annesi: i — Susss! der.. Baban yazı yazıyor! Susss,. Baba, âcele acele, durmadan çizip bozmadan, sayfaları: çevirmeğe zorlük- la yetişerek mütemağiyen yazıyordu... Meşhur mubarrirlerh büstleri ve port- releri ,onun sür'atle hareket eden ka” İemine bakıyorlar, kımıldamıyrsrlar, ve galiba: “E, kardeş bugün ama da faal sınl.,, diye düşünüyorlar, Kalemin ucu gıcırdıyor; — Susss!,, Dizlerin çarpışışından, bütün masa ile beraber krmıldayan, masanın üze - rindeki muharrir portreleri: — Susss!. Diye sesler çıkarıyorlar., Birdenbire Krasnuhin o doğruluyor; kalemini bırakıyor, ve kulak kabartı - yor.. Kulağına, hiç çoğalıp eksilmiyen, ayni ahenkle devam eden monoton bir fısıltı çalınıyor.. Her halde komşu oda- daki kiracı Foma Nikolayeviç Allaha Krasnuhin sesleniyor: — Bana bakın!.. Biraz daha yavas sesle ibadet edemez misiniz? Yazı yazmama mâni oluyorsunuz! Foma Nikolayeviç ürkek bir sesle cevap veriyor: — Affedersiniz! ibadet ediyor. İ ) beş sayfa kadar yazdık- tan sonra geriniyor ve saate bukıyor; Dep Devomi 10 wncuda HABER — Akşam postası Yazan: ikimim Hatıraları anlatan ve vesikaları veren : A.K. — 16 — Simçakeihilöliri 'Herifin ağzımızı araması mub tenieldi. Üçümüzün de yüzle- rimizin sarardığı. ıitirafederin. kız gibi, yazısının serlevhasını koyma” | Nihayet bütün bu hareketlerden komi" te mesuldü, yani başta Tomayar olduğu halde şimdi yanyana oturduğumuz Kaya" yan ve diğer mesul idareciler buna sebeb olmuşlardı. Bu itibarla sonuna kadar Ka yayana da ısmamadım gitti, Ben bunlara dost gibi görünerek biran; evvel hudut haricine kaçabilmek imkân | larmı arıyor, bir taraftan da Hüsrev pa-| şanın işlerini takip ederek zaptiye nez&, retile temasında devam ediyordum. Epeyce dost kazanmıştım. o Bunların sırasında bana yardun! olabileceklerini düşünüyordum. O akşama kadar İstanbuldaki mesaimi" zin neticelerini ve Gülbenkle (temas ve münakaşamızın izahatını yazarak Toma- yana gönderdik. Istanbulda bir tek Hın- çaklı görmekten sarfimazar bu vadide bir musahabeye mütekavvii Ermeni bile bul” mak güçtü. Bittabi bu vaziyeti de ko miteye bildirmiştik. Henüz (R.C)ile karşılaştığımızı komütemize yeni giretek bu meşhur adamım kim olduğunu hâlâ öğ” reremediğimizi, henüz tahkik menbaları” mizin çok az olduğunu ve belki Avrupa ihtilâl şubelerinden gelen o mütemmim malümatla komitenin bu adam hakkında bizi tenvir edebileceğini de yazdık ve ay- rıldık. Her ihtimale karşı ayrı ayrı yerlerde yatıp kalkıyorduk. Abdülhamit saltana- tırm en şiddetli zamanlarıydı. Kardeşin kardeşe hafiyelik ettiği böyle (korkunç bir devirde ele geçmemiz çok mümkü Yalnız ben kendime dalma bir hafiye sü- 30 Ikinciteşrin — 1968 ÇARŞAMBA Hicri: 1357 — Şevval: 8 m EY DR, 704 1203 14,38 16,42 18,19 s2| KAHRAMAN HAYDUD sü vererek ve mümkün olduğu kadar etra- | fıma, bulunduğum yere, ooturü | yerlere bü hissi telkine çalışarak van: zâ bir yabancının musallat olması ne geçiyordum ve tedbirimden arkadaşla | cim dâ haberdar ederek oonlârim da bu vaziyeti ihlâl etmemelerini temin ediyor” düm, Ertesi sabah Reştuninin dükkünma ge | len yabancı bir adamın biraz mütecessis! olduğunu görmüşlük. Gene bir Kenarda | hep beraber sabah kahvaltısını içiyorduk. ! Bü adam tereddütsüz bir iskemle ala" rak yanımıza oturdu ve et meselesinden başlıyarak Abdülhamit saltanatına, Ana- doludaki yeryer şekavet hâdiselerine in- tikal etti. Dikkatle dinledik ve biribiri- mizi ayaklarımızın uçlarına basarak bu tehlikeden haberdar ettik. Bu herif kim or | lursa olsun behemehal bir hefiyeydi. Üç| kişi bir yerde olurduğumuzu görmek ha | fiyelik etmek için kâfi v teşkil ederdi. | Velevki bizi tanısın, ta s lâh hafiyelik edenler yoktu. — Arkadaş, dedim. Sen kimsin, önce bize hüviyetini anlat. Ne ben, ne arkadaş” Jarım seni tanımıyoruz. — Ben dedi, Aslen Burgazlıyım. Mah mutpaşada çorapçılık ediyorum. oAdım Mındıkyan Bedros, (1) — Bizi nereden tagıyorsun? — BenPanosun ahbabıyım, o tavsiye etti. Bu herifin ağzımızı araması mwuhtemel- di. Üçümüzün de yüzlerimizin tarardığı ni itiraf ederim. Üçümüz de korkmuştuk. Panösün zaptiye eline düştüğünü ve bü adamın zaptiye yoluyla bizi (isticvaba geldiğini sanmakta haklıydım. — Panos kim? dedim. Güldü: - Hınçak Merzifon icra memuru! Ve ayağa kalkarak omuzuma elini koy” du. Eğer bir dakika zarfında hakikihü viyetini öğrenmeseydim herifin karnına kasap bıçağını geçirip korktuğuma uğrr yacaklım. Ben de bir katil (o olacaktım. Nihayet can çok tatir. Ele geçmemek i- bile haddi hesabı KAHRAMAN HAYDUD sudan bir fırsatını bularak çin en fena tedbire bile baş vurmaktan çekinmiyeceğimiz aşikârdı. — Maskaralığı bırakalım, dedi. (R.C) izi bekliyor Ve parmaklarını açarak elini gölürdü. — Panos, Gülbenk, Mihircan Merzitor na (Rupen Cevahirciyanlın emrile gitt- ler, Kayseri zaptiye kumandanı Istanbula malâmat vererek arabacı Hasan: boğan bu üç Hınçaklıyı İstanbulda tevkif etme lerini bildirmiş. (R.C.) nin aldığı mülemr mim malümat üzerine kendilerini Merzi- fona gönderdi. Reştuni sordu: — Bunlar boğmadık diyorlar ya! — (R.C) den hakikat gizlenemez. Ara- bacıya süratle çekmelerini o söylemişler, herif şüphelenmiş, ısrar etmişler, inat et- miş, üçü de başma Üşüşerek (Obiçareyi boğmuşlar. Hâdisenin Hmçak gayes'le hiçbir alâ“ kası yoktur. Adi bir şekavet o vakasıdır. Şimdilik bunlar bize (lâzım oldeğv için Ropen Cevahirciyan kendilerini muvak- kat bir zaman için gene ayni varifelerde istihdamı tasvip etti, Adının Mındıkyan olduğunu söyliyen ve gözlerinden ateş gibi zekâ fışkıran bu ermeni Hınçaklınım o (Ropen Cevahirci- yan) denilen adamı mütemadiyen bizim gözümüzde büyüttüğünü hen hissediyor dum, Acaba başımıza bir rakip Tomayan ayarında bir belâ mı türemişti. Mındıkyan bize (R.C.) hakkında kısar ca malümat verdi. K iliymiş. Neza” ret adımda birinin oğluymus, henüz 21-25 yaşında bir delikanlıymış. (Devamı var) varline (1) 308 de bu adam Kayseri sancağı idare meclisi azasındandı. o Kalpakçıyan Keğork ve Talas taptiye kolu vekili Ak- metle birlikte Hınçaklar hakkında hükü- mete büyük yardımda — bulunmuşlardır. Mındıkyan ileride göreceğimiz sebeble İs tanbula gelmiş ve burada çalışmıştır. bir derecede oldg'unu kolay- lıkla anlarsınız, Rolan kadımn bu sözlerin den ne demek istediğini an- lamıştı.. — Buradan, sizden bir Al Jaha ısmarladıkla ayrılmam, bende, size karşı büyük bir hatıra bırakacaktır. Emperya Rolanın önünde durdu. Çılgşn kadınizr gibi aşkının bütün hararetiyle bir #stırap sayhasi kopardı. Sesi değişmişti... Aşkına, kalbine böyel o birdenbire (indirilen darbelerin tesiriyle boğazına tikanan o hafakanlarını men - etmek için artık kendisinde kuvvet bulamıyordu . Salim konuşmasını. altüst eden bir takım caniyâne dü günceleri arasınd. miyor musunuz? deği, bimin ve ruhumun heyecarın: görmiyor o musunuz?. Oo De- mek siz hiç bir şey görmek hiç bir şey hissetmek iste miyorsunuz,. Demek üç ay danberi sadik bir köleniz çi- bi arkanızdan adım adım sizi takip ettiğimi anlamak iste. miyorsunuz. — Madam rica ederim ken- dinize geliniz.. > — Romayı, sarayımı, şair- İerimi, artistlerimi, bir kelime ile bana tapınan ç halkı neden bırakıp geldiğimi biliyor mu- sunuz?, Bunun, son defa Pas iğde ki pa nezdine selaretle geldiği niz zaman ufak bir mülâkati- nıza nail olmak için olduğunu anlamadınız mı? Şu kanalın kenarına şu koca sarayı yap- tırdığımı neden biliyor musu. nuz? Bunun hergün önümden geçen Ogüzel (o göndolünüzü seyredebilmek ( için olduğu” nu anlayamadınız mı? Şu evi süslemek için, niçin sayı sız milyonlar sarlettim bili- yor müsünüz? Burasmı aşkı” puzın ebedi bir mabedi yap- mak için.. Rolan gözlerinde 6- kuduğum o dehşetli hakaret neden?.. Beni öldürüyorsunuz, Rolan!.. — Sizi tahkir ettiğim yokus. Fakat size atıyorum. Kadın bağırdı; — Bana aciyorsun değil mi?, Oh!, İşte bu kelimeyi söyleme... Çünkü ben haka - reti acımıya (tercih ederim. Hayır.. Hayır.. .Bana hakika - ten acıyınız.. Bana acıyabilir- siniz.. Çünkü hiç bir betbaht benim kadar acınmıya lâyık değildir. Çünkü hiç bir aşk benimki kadar zalim değildir. Bana acıyınız.. Ruhumu ezen, parçalayan, kıskançlık hisleri beni öldürüyor. Hele o sizin Leonorla evleneceğinizi dü” şünmek ve bunu tahayyül et- mek... Relan bağırdı: . » Betbahtl.« İY YP SA arkadaşlariyle birlikte fırla- miş ve o sene evlenen 12'be- kiri yakalayarak seri bir Kor" #ikâ gemisine atmış, kendisi de bu gemiyle açılmıştı. Ar- katından giden hükümet ge. srileri onu yakalamak şöyle dursun, göremediler bile... Neden sonra bakirleri, is- setlerine hâlel vermeden Ve- nediğe göndermiş, fakat üst lefindeki mücevherlerin ohe- men hepsini gasbetmişti. Rolan, iskala Brino ismini bu hâdiseden dolayı biliyor du, Bu ad: işidir ki Ucın: cesur bir hareketle tek- rar kınına soktu. Rolan bu hareketiyle; — Senin için bu hılica lüzum yok, tek bir hançer darbesi kâfidir! demek isti yordu . Haydut hançerini kaldırdı, Rolana siddetle hücum etti. Fakat daha ilk anda bacak- darbesi oindirmis. yüzünün kanlar isinde kaldığını gör. dü, Cünkü Rolan âdeta bir yıldırım sür'atiyle iki hançer darbesi Oİinrimsi, yüzünü pürçalarmıstı. İskala Rrinonun hançeri elinden düşmüştü. Haydut son bir gayretle, Ro- lanın kolundan ve belinden yakalâd:. Şimdi sessiz bir mücadele başlamıştı. Nihayet haydut kaldırım taşları Üzerine yu - melda varlandı, Rolan geniş göğsü ne dizleriyle batarak Hançe - rini kaldırmıştı. İskala Brinc ölecekti. © bunü anlamıştı.. Adetti.. Böy. le zamanlarda mağlüp, ga libe teslim olurdu.. Onun ya- şayıp yaşamaması, galibin e linde sayılırdı.. Kollarını ka. vuşturarak ve heyecarsız bir sesle; — Benden kuvvetlisin... Öldürebilirsin! dedi. Rolan, kalktı., Hançerini kınına - yerleştirerek (o cevap verdi: — Körkma! Sen! öldüre- cek değilim, affediyorum: ; - skala Brino şaşkın bir hal- de yerinden kalktı. Ve Rola nın önünde hürmetle eğilerek selâmladı; — Monsenyör, dedi, size dütün hakikati söyliyeceğim.. — Haydi git... Seni söyle» mek zahmetinde de bırakmak istemem., Anlatma! — Monsenyör!. — Sana git demedim mi ? Haydut delikanlıya acıya. rak baktı. Sonra lâkayd bir tavırla uzaklaştı ve gözden kaybaldu. Rolan haydutların elinden kurtardığı kadının âzerine €- gildi. Yerde yatan kıdın. gü- zeldi. — Ne güzel yarabbi. Bu sırada kadın gözlerini açmıştı.. Rolanı görünce vi- Sb İlk e İLİ a fi elma 4