' Maber'in tarihi Romanı: Yazan: Ikimim Kadın ve adam kavga ederek saraya doğru yürüdüler — Evet hünkürm, Uykusuzluk, fazla !çki beni biraz rahatsız elli sma, #ayei hümayumunda açılırım. Filhakika, Bursada birtakım işler dö - nüyordu. Marya, Halil, Elizabet meydanı boş bulmuşlardı. Samsa çavuşu Al! paşaya yaranmak İçin hem sarayı, hem de Ali paşanm ko- nağını dikkat ve ehemmiyetle tarassut al. tında tutuyordu. Garib bir tesadüf olarak Yıldırım ordularının Tuna boyuna hare- ketleri gününün gecesi samsa çavuşunu sevindiren bir hâdise oldu, Uzakta hir kenarda bekçi kıyafetiyle dolaşan çavuş paşanm konağından bir adamın çıktığını gördü. Yürüyüşü, boyu ve tereddüdü trp- hı evvelki gördüğü kadma benziyordu. Yavaş yavaş ve hlssettirmeksizin tak'be başladı Meçhul adam da aradı sırada et- rafına, arkasını bakarak padişah sarayı. »a doğru yürüyordu. Henüz saraya iki yüz adım kadar kala urun boylu, geniş gövdeli, başı açık bir adam meçhu! yoleyyu çevirdi, Hizir hız ve hiddetle hir şeyler konuştular. Savuş kulak verdi, ama, #zılamadı, Günkü konu- yulan dil Sırpçaydı. Çavuş büsbütün meraka dilşmüştü, A- 1 paşanm konağmda bir Sırb esirin ca- #usluk ettiği aklma gelmiş ve heyees - mından tltremeğe başlamıştı. Silâhmı yokladı. Tetiğini çekerek hazır bulundu ve biraz daha yaklaşarak başı açık ada. ma baktı, Bunu hiç görmemişti (Kimdi bu? Ötekinin de sesi kadın sesi kadar in - csydi. Daha dikkatle baktı, Bu kadmdı. Erkek kıyafetine girmiş bir kağdmdı. Mu- bakkak İki saray muhafızmı öldüren ve gecelerce at zerinde meçhul bir yere giden ve yihöyet sokak muhareberine sebeb olen kadm buydu. Çavuş sarsy ö. nüne geldikleri zaman yakalamağa karar vermişti. Ne olursa olsun tevkif edecek ve cebrederek, işkence «derek söylete- cekti, Artık bu kadarı için de ne hünkâ- ra, ne de paşaya sormağa llizum yoktu. Kadın ve sdam boğuk sesle kavgaları 8 devam ederek seraya Öoğru yürüdü. ler. Çavuş onlardan önce saraym avlasu- BA çirerek muhafız oğssma daldı, Birkaç asker ayağa kalktılar, parmağını ağıma kapatarak? — Sus! işaretini verdi. * — İçinizden biri dış kapıya gitsin. Üş taneniz da içerde saklanmız. İcab eder- #e bücum emrini ben veririm. İki kişi sa. ray duvarı sırasrdadırlar. Kapıya doğru yaklaşıyorlar, Tevkiflari gerektir. Dikkat ediniz, tehifkelidirler” Muhafırlar dağıldılar, Birkaç tanesi kı- bp çekerek kapılarım önlerine sindiler, Çavuş heyecanmdan ölüverecekti, Bir ax wars büyük bir muvaffakıyet elde ede. çek, ve kimbilir ne paralara, ne rütbele- Ye, ne mevkilere nafl olacaktı. Çavuş Saraym karşi duvarma doğru süzüle - rek ilerledi. Gece epeyce karanlıktı. Ha- GT bir yağmur çiselediği için gökte bir tek yıldız ışığı bile yoktu. Saray sulmet içindeydi, Samsa çavüşunu donduran bir hâdise daha oluverdi, Birdenbire saraym ön pen ceresinde bir işık yandı, tekrar söndü, tekrar yandı, Uzakta duran iki gölge si). ratle ilerlediler. — Durun! Adım atarsanız kalbura çe- bir ses kaykırdı: — Durun! Adım atarsanız kalbura eç- viririm sizi, Samsa çavuşu fırladı ve haykırdı: — Bir meşale yakm. Saray kapısı açıldı. Fakat bir an içinde Sarasa çavuşunun kafasma bir gey indi. Gözleri kıvılcımlandı ve yere yıkıldı. Sa- reyrm bütün odalarında ışıksir yandı. Ka- falar pencerelerden sarktı. Yirmi dakika sonra yola meşalelerle muhafızlar dökü). düler, İç oğlanları, acemi ofradı, çavuş. lar, askerler ve battâ hâdiseyi haber a- lan kadı ve birçok devlet sdamr dolduler, Samsa çavuşunu yerde baygın ve ka- fasmdan hafif bir kan sızmış olarak bul. dular, Ortada ne üzün boylu kadın, ne meç- hul adam, ne de onunla kavga eden var. dı. Nereye kaçmışlardı, nereye gizlenmiş » lerdi? Her yeri aradılar, ker deliğe bak- tlar. Yol üzerinden kaçmalarma tnkün yoktu. Yalnız kapı içinde muhafızları da karınlarından deşilmiş bir halde buldu. İar. Saraya girmeleri ihtimaline karşı ber tarafı aradılar, taradılar, Hareme gittiler. Bir tarafta izlerine bile tesadiif etmek mümkün olamadı. Bittabi bütün bunlar bir rüya değildi. İşte fkt 5lü ve bir Yaralı vardı. Bunları cinler çarpmamıştı yar yan eden bu vaka bilhassa kadıyı ve mu» hafız kumandanmı ürkütmüştü. Şimdi bunlar Yıldırma ne cevab verecoklerdi? Şehirde ve saray önlünde böyle rezalet 0- lar muydu ? Bu bir sürü İnsan elinden iki can nasl kurtulurdu, bem iki maktul ve bir yaralı vererek, O gin imparstoriçe Elizabet hazretleri hiç misafir kabul etmemiş, haremdeki odasından çıkmamış, başhekimi de red. detmişti. Cariyeleri, kendisinin dün gece ki hâdiseden müteessir olduğunu işas et- mişlerdi. Sarayda, saray etrafında bir şeyler dönüyordu. İlizabet odasında geziniyor ve deh - şetli muztarib görünüyordu. Cariyelerini de yanmdan kovmuş, hiç kimsecikleri görmek istememişti, Haklıydı. Çünkü bu beceriksizlik hepsi kin bir felâket olabi- lecekti. Kaç defa söyelmişti, kaç defa 4 kaz etmişti. — Artık gece çıkma! demişti. Halbuki Marya Elizsbeti dinlememiş ve birkaç gün kapalı kaldığı harem kosağından yi. ne gece dışarı fırlamış ve bu vukaya s8. beb olmuştu. Halil de kaç gece Maryanm yolunu beklemiş ve onu bu gece ele ge- çirince saraya gelip gitmekten menetmek Istemiş, dakikalarca kavga etmiş, ama muvaffak olamamıştı. Maahaza Hall ol- masaydı, Marya şimdi muhafızların eline düşmüş bulunacaktı. O gece hir tesadüf eseri olarak Elizabetle buluşacaktı. El- gabet ışığı yakıp Halile uyanık olduğunu haber verdiği zaman da vaka kopmuş ve kadın vaziyeti derhal kavrıyarak tedbir simişti. Elizabet dolabı açtı: — Gel Marya! Marya bâlâ sapsarıydrı. Göğeli bir bt- çakla hafifçe çizilmiş ve kan elbisesini boyamıştı. Halil de çıktı. Hall Üstü başı parça parça bir halde durgun ve korkunç- tu. Elizahet hiddetle haykırdı: — Marya, bir an ovvel Sırbistana dön- meni istiyorum, Kardeşin olacak kaltak İntikamı uğrunda hepimizi kurban ver « meğe hazirdir. Halili de yakacaksınız. Teklifin zamansızdır. Ben padişah karı- #iyım ve bü hayatımdan memnunum, — Kardeşim Dükaşava beni ve karde. şim Brankeviçi mahveder Elizabet, Fi. hakika koca bir İmparator karısı oldun. Fekat nihayet kanımızdan ve milleti - mizdensin. Bize merhamet et. — Elimden ne gelir ki Marya? — Dokuşavanın gizli maksadını m BA“. yorsun Elizabet! — Hayır! — Hayır mı? — Evet, bilmiyorum. — Dokaşava Ali paşan'n öldürülmesin- den ve senin Sırbistana svdetinden son- ra Osmanlı ordumuna gelecek ve saraya girecektir. — Yani Marya! — Yani kocası Miloş Kapiloviçin inti- kamnı padişah Yıldırımdan alacaktır! 'Elizabet bir çığlık kopardı: — Ne? Hünkâr Yıldırma swkast mi yapacak? — Evet ama, ben senin malümatm var #adıyordur. — Budala karı, Bu ahmak fahişenin el uzatmak istediği adim kocamdır. Marya kozunu oynamak zamanım gel- diğin! anlamıştı. Gözlerini önüne eğerek sahte bir mahcubiyetle yavaş yavaş söy. ledi: — Ya Halli Elizabet? (Devamı a) xi ln ke Ml İDİZ > İNME Yazan: H. C Bywster Mülâzim fon Forster 45 gün bs mahküm oldu ve bunu şere' in leke sayarak ceza müddeti! hitamında eğ terket Mahalli gazetelerin yazdıkları - K Bn doğru olmadığın', mülâzime ve keon- disine İmzasız birçok tehdid meoktupleri geldiğini bildirdi. Bu veziyette maiyetin- deki sabitlere ve en ziyade tehdide ma- ruz kalması iUbariyle mülâzim fon Fors- tere revolversiz sokağa çıkmamak ve İ cabmda silâh kullanmak emrini verdiğini söyledi, Silâh kullanmak müsaadesi Almanya düşmanlarma karşi değil, kamınen Al - man vatandaşı olanlara karşı verilmiş bu. Iunuyordu. Albay ifadesine şöyle devam etti: “ Lüzumu halinde emirlerim muci- bince hareket etmezlerse divanıharbe ve rileceklerini maiyetimdeki zabitlere söy- ledim. Yarmıbaylara ve neferlere verdi- ğlm talimatla da taarruza uğradıkları takdirde sllâh kullanmalarını ve müteca- Yizleri öldürmelerini bildirdim.,, Muhakemenin müteakip < safhalarmda kundura tamircisi Blankın katiyyen te- ervüzde bulunmadığı, köyden geçen a5- kerlerin svazları çıktığı kadar koba bir şarkı söyledikleri gshitlerin Hadeleriyle sabit oldu. Mülâzim fon Forster 43 gün hapse mahküm ollu ve bunu şerefine bir leke sayarak coza müddetinin hitsmmda or. duyu terketti, Küçük bir haylâzın asker geçerken yu- ha çekmesi yüzünden ismi bütün düsye. ya yayılan Severnli kundura “tamircisi Blank'm macerası İşte budur. Fakat bu maceranın birineisinden daha dramatik bir devamı oldu ve bununla Almanya fon Forsterin şiddetli musmelesini çok pa- halı ödedi. Eee Blank'ın tecavüze uğradığı sırada Lul Franz isminde Stratburgli bir genç Dett villerde #krabalarmın Yanmda bulunu « yordu. Babasr Alsaslı, erinsi evlenmez - den evvel Fransiz tabilyetinde olan bu genç, askeri hizmete çağımılmak üzerey- di. Kundura tamircisinin tevkifi, dayak yeyişi ve yaralanışma: şahid oldu. Alman oleyhtarı ancesinden aldığı ter- biyeyle Almanlara duyduğu (düşmantk bu manzaraya şâhid olduktan sonra kire inkılâp etmişti, Strazburga döndüğü za- man, Fransız eğen! olduklarından poli- sin şüphelendikleri bir kaç kişiyle tomas etti ve bir müddet sorrs askere çeğımi- dığı zaman bahriyeyi tercih ettiği İçin Vihelmshafene sevkolundu. 1914 Eylilünde Flandrı işgale memur bahriyeliler arasındaydı. Brüjde aylarca kald: ve anlaşılan itilâf devletleri casus teşkilâtiyle burada tömasa geçti, Tafsilâ- ta bilmiyoruz, fakat muhakkak olan ci - het, 1915 martmdan itibaren Belçikadaki Fransız casuslarına muntazaman meli » mat verdiği malimumuzdur. fine ğü hizmete mey dukça büyük ge ar detmişti, hor, nl açmak üzere yaptığ” almakla iktifa Franz, casusluk ii oldu ve pek mühim verdi, Alman aleyhtarı”. elhetle Almanlar pazari lab, fakat açık zi W e Hzum görmiyen a faaliyette vi biri sayılmaktaydı söylediği için sik sik ba âr. Lâkin gevezeliği “9 Haslığı kendisini şüp»ed”” Sessiz dursa, Alsaslı #ikt bir kontrole ei zeki manevrasi gnyesis? çekmedi, O kadar “a yeni Ke bir casus olduğunu #88 many âmirleri bu iddieye sül Prnnsız istihbarat t99 Franzdan pek sm > man bahriyelisi, , ozlar$ drdaki vaziyetleri, ##k*” gg saire hakkımda çok müh” mekteydi. Brujds bombaların tesirinden erleri todan yapılmış ir Di ? tr ilk höber v ön gi sayesinde İtilâf v vetleri, inşnatı çok geri e e m rattılar. Dünkerki gevkiri döğen 38 lik topun gene Franz oldu. 1915 senesi başlan” ve dı, Onu casuslarınn ©“ eti a biri tetkiki eden HA“ eli büyük bir kayıplı yordü. 1916 temmuzunda il dermeğe baglaymes #405 yüyük sos teşkilâtr erkân! ağn ği düştüler. Kiel'deki bir" ge e > ' 3 | gvava yy | Bu mastim ruhu kirletmemeği, onu benden nefretle uzak- ve laştırmağı, herşeyin yıkıldığını hissederek beni takip etmeme- sini göze almıştım. Barı genç kızlar bütün taliplerini reddederler. Bunları an. lamak ne kadar güçtür. Etrafındakiler bu genç kızların kak binde ne facialar, ne gergüzeştler olduğunu zannederler, Hal- buki onlar, mukadderatın ideal erkeğini beklerler. Bazan, mü. temadiyen gözlerinin önünde duran o hayali beklerken, kalp- lerinde hiçbir acı olmadan ihtiyarlarlar... Ben Girizanın yanında bir hayal gibiyim.. Ve yavaş yavaş hissedilmeden, o yine benim kızım, vaktiyle bacaklarıma sarı- larak himaya arayan küçücük kızım olacak... Ben onu himaye etmeğe yemin etmistim; edeceğim... Eve, tertemiz hislerle yıkanmış olarak dönüyor, fakat son» 1 ra çılgınlıklara kapılarak dehşetli sinir buhranları geçiriyor. dum. $ Bu hallerim zavallı kızımı üzüyor: — Öyle anlar oluyor ki benden nefret ediyorsun, diyordu. fakat ben bu anlardan korkmuyorum, çünkü bu hallerden son- radır ki beni daha çok seviyorsun... Onunla konuşurken kerkes gençliğini unutuyotdu. Bazan onun yanında çok serbest muhavereler cereyan ediyordu. Ben bile kendisiyle, sabahleyin bir gazetede okuduğum falanca vakanın şehvi kısımlarını münakaşa ediyordum. Bütün büt! fikirleri edebiyata yükleyen Aliyenin men'ine rağmen, Girizan, canlı romanlar da okuyordu. Bazı arkadaşlarım, bu çocuğu bebeklerinin yanına gön. dermemi istiyorlardı. Girizan gülerek: —45 — — Ben bebeklerle oynamasını severim, diyordu, ama mağa. za camekânlarında duranlarla değil. Bursadan dönüşümüzde Aliyö beni bir kenara çekti: — Girizanın gönderdiği mektuplar pek koşuma gitmedi. Diye hayıflandı. Sordum: — Sahi mi? Hürmette kusur mu etti? — Bilâkis, pek çok hürmet ediyor. — Öyleyse neden gikâyet ediyorsun? — Hakikaten, mektupları çok makul, ratti murabbet dolu.. Ama, bu satırlar arasında bir kibir, ademi tenezzül oku yabilmek için, ancak benim gibi bir görüşe sahip olmak Jâzım.. Kendinden küçük birisine yazıyormuş gibi... Katiyen aldan - mıyorum.. Sen ve ben, acı maziyi hatırlamaktan dalma çekin. dik. Hakkımız vardı. Bana ve Girizana karşı gösterdiğin tarzı hareket, mükemmeldi. Fakat temenni ederim ki bu hareketini —İzhet , — Bu kıza, annesinin kinini öğretmem rum. — Aliye, yine bir faciaya kapılmıyalı! — Temenni ediyorum, dedim. m — Temenni edebilirsin. — Bir kitapta okumuştum: Vaktiyle ele luk devresinden çıkar ie Bunları tari mış, erkeklere verirlermiş.. Bunlarin olurlar... Hannodiyocül ayan Mef il m mani geldi: Girizanı kadın ellerine bırak. yl ol. Emin ol, böyle daba İyi, — Ben oğlumla meşgul olmuyor mi — Kafi derecede değil, Şikâyet ediyor” — Sanki?. »— Tasrih etmiyelim. — “Sanki o, beğitanenız oğkş imiz gibi Si " yorsun? — Öyle ya! — Her ne İse, şimdi memnun ol, Ben gelmiyeceğim. — Nereye gidiyorsun ? — Londradaki, Brüksoldeki, Amsterdam tiş edeceğim. — Ondan sonra da, şüpresiz, işten — İşten çekilecek misin? İyi ama Şimdiden yoruldun mu? — Biraz...