13 m—— —:—— > — ——— — nboât YILDIRIM'IN A9 Haber'in tarlni Romanı:14 Şeyh Necarinin sarayda itibarı Hünkâr için Elizabetin bir dediğini iki “etmek ne mümkündü? Kaç yıldır ne müstesna kadınlarla düşüp kalkmış, fa- “kat, bu kadar güzel, bu kadar doyulmaz bir göce göçirmemişti. Bittabi Ha'il ge- “lecekti, Yıldırım irade etmişti. Etiyene bir tatar sevkedildi. Hem, o sabah er - © kenden. Buna yalnız dikkat eden Emir Sultanın kölesi (Arab Zahfd) di, O gizli © gizli hünkürm ve Elizabetin hayatımı ta- © kip ediyordu. Maksadı neydi, neden bu- Du yapıyordu, Acaba Emir Sultanın bu © suretle bir hazırlığı mr vardı? Kim kime, tum tmaydı. Sarayda Zakl. din bir casus olduğunu hesab edecek a- dam mı vardı? Harem bir taraftan allak © bullak olmuştu. Kırk yılda bir padiğah © yüzü gören dört duvar arasında mahsur ve mahpus genç cariyeler, müstefrişelör sarayı dolduran genç ve güzel delikanlı- Jarı görünce kendilerini kaybetmişlerdi. İç oğlanlarınm böylece vazifeleri ağır - « Jaşmıştı. Hem haremi, gem selâmlığı tat min ötmek onları yoruyordu. Yoruyordu ama, bir taraftan da keseleri doluyor, malları artıyor, şerefleri büyüyor, mer. ki ve mansıbları efsaneleşiyordu. Halk bu başdöndürücü ahlâksızlıklar © karşısında derin bir yeise düşmüştü, Kaç defa şeyh Necariye gittiler, ayaklarma kapanıp yalvardılar, — Hünkâr: bu kötü yolundan yalniz ç Ben çevirebilirsin! Fakat şoyh Necarf da dalgasını bıra- Kip halkın istediğini mi yapacaktı. O da © kabersizce saraya girip çıkanlardan bi- riydi, Fühakika kendisine Htica edenlere? — Hayhay. Emirilmüminin hazreti pa- dişaha dini Muhammedi ahkâmı tallm o- Jünur. Merak olunması! Der, fakat, akşam karanlığı çöker çök- mez sarayım bahçe duvarı önünde tipki © bir mektepli âşık gibi keskin bir mlik Şularak sevgilisini daveti ihmal etmezdi, Şeyh bu işi böylece gizlice yapamıyaca- © ğini ve bir vasıtaya muhtaç olduğunu bi- « Miyordu, Bu itibarla müridlerinden en s- çık gözlüsü olan (Arab Zahiğ) | saray i- çine yerleştirmiş, kendisine ram olabi - lecek birini avlamağı memur etmişti, © Eğer birinin sırrını bulursa mesele kaj - mıyasaktı. Arab Zahid daha ertesi gün sabah alaca ışığında Sirb Kralı Etiyen © mezdine gönderilen harebcide bir sır yan- © dığı: efendisi geyh Necariye yetiştirmiş- t. Şeyh Necari, bilhassa bu işle moşgul olanm İmparatoriçe Yıldırım hazretleri Elizabet Haysi olduğunu biliyordu ama, , meden Halli isminde bir Sirb tebaası sa- © rüya girmeğe çalışıyordu. Bu sırrı çöz - mek gerekti. Yıldırım Bayezidin şu sıra- SANATI AN maz mı Dürdane? l İd ŞİLİ “ Bir daha bu adam gelirse, sokağa çıktığımı söylersin, ol- yüksekti da Bursadan uzaklaşması lâztmdı, Şey- | dir. Beyierboyi Timurtaş, esirimiz Kara- bin dilediği gibi at oynatıması ancak bu- na mütevakkıftı. Necari mükellef ilmi elbiselerini giye- rek padişahı ziyarete yollandığı zaman, adamakıllı aklma koymuştu. Ne yapıp yapıp Yıldırımı Rumeliye sevkedecekti, Şeyh Necarinin sarayda itibarı yük « sekti. Bütün halk ağımda bir evliya gi- bi şöhret kazanan bu fazıl ve Alim şeyhe saray da hürmetkârdı. Şeyb arabasından inice kendisini birkaç acemi efradı İle ha- zinedar, kesedar ve sancaktar ve birkaç da iç oğlanı karşıladı. Şeyh hayretle iç oğlanlarmı süzmüştü, Ne münasebet var. dı? Genç hristiyan delikanlılarınm kün - kâr sarayına birikmesinde mühimce bir sır olmak gerekti, Acaba halkm dediği, kendine yapılan şikâyetlere sebeb, neu- rübillâh LAt zamanımda Sudum ve Gamu- resin başina gelen büyük felâketi tâ- hiyenin zelil sebebi miydi? İyi ama, padişah haremini en nefis kadmlarla doldurmuştu. Ali paşadan da kaç kere sormuş ve hünkârm turnayı gö- zünden vuran çapkm bir zamparn olduğu- nu öğrenmişti, O halde bu iç oğlanları vazifeleri na olabilirdi? Zeki ve kurnaz şeyh bu işi şimdilik ka- raştırmamak İcab ettiğini takdir etmişti. Padişah Yıldırım, kendisini kapıda iz. tikbal etti. Öplüştüler:; — Buyur şeyhim! — Hünkârm, Resulüllâhm vekilidir. Biz kullarınız ne haddimize şevketlü Yıl. dırım, Siz buyurun! Hünkâr Yıldırım hoşlanmış ve gülmüş- tü. Şeyhin koluna girerek arz odasma girdiler, Kahveler, çaylar, sigaralar içil- di, Hünkür şeyhin bu ziyaretinde bir ma» na olduğunu anlamıştı: — Hele şeyh hazretleri, Şu ziyaret sebebini anlat da müsterih olayım, de - mişti, Şeyh ağır bir vakarla söze başladı: — Hünkürmn Cenabı hak ömürlerini efzun etsin. Peygambri sişan efendimiz, yazvelerinde netice almadan dönmemeği şiar edinmişlerdi. Halbuki padişahım bir Karaman hikimi uğruna Eflâk ve Buğ- dan boyundaki elhadi geri koydular. Bulgar kâfirleri, Yunan askerleri, Bilik orduları kıyam ve isyan halindedir. Padişakıma bir âciz esir yüzünden ci. hadını tehir gerek mi hünkürm? Padişah bayağı mütecssir oldu, Ne söy iyeceğini şaşırdı. Öyle ya, işi bitmiş ol- duğu için, derhal savaşı başma dönme. liydi, Acaba şeyh hünkârm zevk âlemle. rini mi işitmişti? — Haklısın şeyhim, Ancak tehir clha- dimiza sebeb rehavet ve aezimiz değii- ROMANI “Tamam iki gün Haydar bey gelmedi. Hanım, pencereden gi .getliyor ve yavaş yavaş endişeye başlıyordu. “Bir akşam saat dokuza doğru, onu sokaktan geçerken ( gördi hali pek fenaydı, si klenen bacakları ile artık mukavemet edemedi Üi hiseediliyordu. Hanım, yukarıya çıkıp yatmamı, artık bana ihti- yacı olmadığını söyledi rtık nihayetini keşfede siniz,biliyorsur © Duz... "Mademki istiyorsun, İstediğini yapacağım, fakat sen de be- © Dim istediğimi yapacaksın!,, “Her şeyin doğrusunu söylemeli, Ali bey: Eviniz her zaman için temizdir. Ocağımız İekelenmemiştir. Hayır. Sabah kahvaltıları bizde, öğle yemekleri Haydarbeyin evinde 0 lacaktı; böyle kararlaçtırılmıştı. Bundan sonraki lerdi. man hâkimi Alleddini taksirsiz salbet - miş de kendisini devet edip sebebini is- tişaro maksadiyle bekleriz. Yoksa ecda- di İzamımızın tuttuğu yoldan dönmiyen, atından İnmiyen bir hünkâr olduğumuz sence de malüm olsa gerektir. Şeyh Necari Timurtaşı sevmezdi. Bu adamın kan dökmekten sevkalan bir bey- lerbeyi olduğunu biliyordu, İşte yine bir günah İşlemişti. Ama, şimdi padişaha fena telkinde bulunursa Timurtaşı düş- | man etmek mümkündü. Halbuk! şeyhin deleveresi buna mâni teşkil ediyordu. — Allah takairatımı affetsin bünkür!m. dedi. Esir olmak ölmekten evlâmidir ki? Timurtaş kendisini arkadan vurmak is. tiyen Aldeddine böylece ceza vermiş. Hünkârıma ne gerek? Yıldırım ayağa kalkarak şeyhin omuz- arma ellerini koydu: — Merak etme geyhim. Yarından tezi yok, Bflâk üzerine sefer ederiz. Sen var cenabı halike muzafferiyetimiz dunsın. da bulun! Şeyh neredeyse kalkıp zipir zıpır zipli. yacaktı. Ne çabuk da padişahı kandır- mışlı, Fakat şeyhin aklma gelmemişti ki ondan önce padişabm Bursadan gitmesi. ni bekliyen nice vüzera vardı. Yeni ta ammim eden zevk içinde son zamanla. rından, servetlerinden, haşmetlerinden güm almak istiyenler padişahm merkez. de olmasından başka mâni görmüyorlar. dı. O halde onlar da şeyh gibi düşün - milşler ve çok önceden padişahı kandır. mağa çalışmışlardı. Ne garib tecelliydi bu! Şeyh din! kisvesi altnda bir kadın için, diğerleri srmalr vezir elbineleri aj. tında birer iç oğlanı için hünkâr ve or. duyu harbe, ölüme göndermekten çe « kinmiyorlardı. Şeyh Necart padişahm elini öperek kalktı ve hünkâr Yıldırımın büyük iti. fatma mazhar oldu. İlk defa padişık şeyh Necariyi saray kapısına kadar teş. Yi etmiş ve orada yanaklarından öpmüş. tü. Şeyh arabasına binmeden önce sanki günün güzelliğini saray bahçesinden Say. redebilmek için durmuş, ve etrafı loz - zetle temaşaya koyulmuştu. Padişah içe- riye çekilirken yukarki pencereden şey- hin aldığı işareti nasıl görebilirdi? Şeyh Necari dikkatle baktı ve kalbi ye. ni zifafa giren insan gibi çarptı. Şeyhlik başka, din başka, kitab başka, kadın baş- ka şeydi. Bir şoyh için aşk günah Bayı» lamazdı. ya? İşte pencerede koca htinkâr Yıldırım Bayezldin şekerlerden leziz kızı şeyhe gülerek bakıyordu. LAf değil, şeyh de ne- fis bir adamdı, (Devamı var) EM Hakikaten hiç beklemediğim bir zamanda beni izinli göndermiş” Aliyeyi bambaşka bulmuştum; malümatı, Hay — Biliyor musun, artık tahammülüm kalmamıştı. Seni çok MATMAZEL 16 Rokur, yaptığı yaramazlı Sey Yazan: Ikimim )|Yazan: R. Robe Düma — 116 — Çeviren: E.K ktan mahcup bir çocuk tavrıyla puşın! ... e önüne eğdi —ı... mildiriyette bana tafsilâi — Yok yok, sizi beklerim. İş olmadı, değil mi? Birazdan anlatirsmız, sizi bek- Uyorum. Fransız askeri istihbarat teşklâtı re. isi telefonu kapattı. Biraz evvel okuma- ğa başladığı dosyayı tekrar tetkike &o - yuldu. Bir çeyrek sast sonra Rokurun geldi- ğini haber verdiler, Komiser, telişlı te. âgli içeri girdi. Hiddetliydi. şapkasını bir koltuğu atarak kolonele yaklaştı ve o- nun ağzını açmazma vakit bırakmadan söylendi; — Beceremedim kolonel, Büdela gibi hareket ettim. Aldattılar beni! Kolonelin masasmın önünde ayakta durmuş, sinirli sinirli ellerini oynatarak kendi aleyhinde söylenip duruyordu! — Büduln! ben de kendimi bir şey sa- nırdım. — Sakla ol dostum. Bunlar bizim mes- leğimizde olağan işlerdir. Muvaffakıyot olduğu gibi ademi muvaffakıyet de tabit telâkki 'edilmelidir. Bu sefer muvaffak olamadmızsa, bir başka sefer onun İnti- kamımı gleramiz, Unutun bu meseleyi, — İmkânı yok efendim. Bu budalalığı. mi Ömrümün sonuna kadar a'fetmiyrco- ğim! — Siz belki, fakat çoktan affettim, Rokur, yaptığı yaramaziıktan maheub bir çocuk tavrıyla başmı ö.üne eğdiği sırada kolonel ona yaklaşıp elini tuta- rak: — Sizi nasıl kabahati! bu'n'olirim ? de. di. İnsan her teşebbüsünde muvaffak o- lamaz. Yapılması lâzım ae Vârsa bepsi- ni yaptığının biliyorum. Tahksizlik her. kesin başma gelebilir. — Siz çok iyi bir gefsiniz efendim. Bu işte talihsizlik yok, benim budulaca gu- Turun ve kendime itimadı"a var. Maama- fih bir bakıma iyi oldu, sizin önünüzde bindi gibi böbürlenmemin cezasını çirü- yorum! Telefon çaldı. Kolonel komiser» uzntarak: — Sizin için. Dedi. — Teşekkür ederim. Bekliyordum za- ten... Telefonda konuştu: — Allo! sen misin Valdren? Na oldu? — Allah belâstnı versin. Ben do za- ten bundan şünheleniyordum. İrini takip ettla mi? hareket etmiş öyle mi? — Pek âlâ. — Yok kardeşim, artık ltizumu yok, Rahat rahat yemeğini ye, saat beşte kin bir tavırla mırıldandı? — Bir bu eksikti! — Pek âlâ dostum, Şimdi kin sakin bana anlatın. Komisere bir cigara v28 di ve devam etti; — Şimdi eizi dinliyorum. dı larında bana telefon ett. tediğini bildirdi. Hemen $ sonra gelerek bana bir teli İşte bakm. bir telgrafı çıkararak gk9 Böbert, cağtm. — Söbert çok neşeliydi. yordu: yakslıyacaksmız! Gülüyordu. Gülüşünün ğer! Daha doğrusu o teklif ©t bul ottim, Bugün sast İ garmda beni bekliyecekti” raber görünüp nazar! nasip görüyordu, ben d€ Söbert, biletleri toplıys? açtı ve elini men onu yakalryacaktık. Söbert gidince en iyi gi mat verdim ve size telefi bildirdim, — Çok neşeliydim, MüX' kalanmış olarak gördüm. Bü satah üç arkadaş Kavga, gürültü, haykırma, bağırma olmıyacakti. şeyin farkında olmıyacaıktı, Dürdane: 4 veriri Telefonu kapattı. Kolop8l9 — Gene bir can sıkıcı BA Bahsa şirerim ki Söbert mev3” Rokur, başıyla evet yar PE — Yarın Stefant trenden 1” ayas anladım, Benimle alay ©d” mek için böyle son dek yi dönü w lâzım biliyor musunuz? Şuraya yi Şu clrarayı da yakım ve oluP tin, st Rokur, içini çekti ve anlatır” — Dün Söbert olacak glçak ve Rokur ceblerini karıştığı V du: Ağar sokağı 2 mumarsd y çare * Yarm saat 11,25 de şimsi stels* M Rokur anlatmağı derz ende dl za ve $ Beraberce işin mizanseDisi e ç) ve nında bekliyecek ve Stofati mez ona doğru yürüyecektk Hkanlıyı işaret etme olac” — Evet, Saat altı suları” ce geçirdim. Rüyamda heP gis! beyhude yere bekledik. siber di. Endişeye düştüm. Tren #* çıkmaya başladı, son yol0” >ert gene ortada yok. (Deva — Hanım, demişti, yalnız menfaatini, oğlunu “€ düşürdüğü için fena bir şey yaptığını asla hatırmâ Öyle kadınlar vardır ki yalnız zevklerini düşünmü Ziştirmişlerdir. Halbuki o... Doğrusu bu komik macerada vodvilimsi bir rel dar beye vermişti. Bir elini de ben tutuyordum. Hay kolunu sıktığı zaman, o yabancı bir adaiın yanınö3 miyen fakat yalnız kalmacak zamanı belliyen bir sıkıyordu. N Kahbel,.. Sabri efendi yalan söyleritimişti. AlİY€ diyecekti... Erenköyündeki son rezintimizi hatırlıyorum: üye bir ” adın Pİ yi” li e göreceğim gelmişti, Aliciğim! sensiz ö kadar yalnız, o kadar meyus* Eve gelince doğru odama gidip, masanın N m oni yi darbeyin hizmetçisinden aldım. Deli gibi imiş.. Demet demet çiçek ler alıyormuş. Her tarafa kokular, kolonyalar saçıyormuş.. Sanki bir prensss kabul edecekmiş gibi... yezit herif! “Nihayet gebe kaldı. Kadınların biribirlerile anlaştığını söyliye rek derdini açtı. Sıhhatine zarar gelmeden işin içinden sıyrılmanın imkânı olup olmadığını sordu. Haydar beye fena halde kızıyordu. Ona dünyanın küfürlerini savüruyordu. Ben ona yardım etmek iste “.Miyordum. Benim fikrim, herkes bu dünyada kabahatinin cezasını çekmelidir. Hanıma, hepsini itiraf etmesini tavsiye ettim. Onu İste- mediğiniz takdirde Haydar böyle kalmalıydı. Lâkin o bunu düşün müyorlu bile. Kocasını aldatmak için harpten istifade eden fena bir » kadın mevkiine düşmekten korkuyordu. Ya Kâmran ne olacaktı? Hanım, size izin aldırdı. Siz hiçbir (şeyin far İstanbula getirtmek için çok uğraştı; günlerce Böyle sevildiğimden dolayı az kalsın bayılacaktım. Onun ayrık maz bir cüzü olmuştum. Şimdi, mütekabil nevazişlere, sevgilere ih- tiyacımız vardı! mak İstedim. Bunlar her zaman için bana lâz: Ş rültüler duydum. Hıçkırıklar içinde, Kâmran: N — Girizan yalan söylüyor; diyordu, asl kendisi Girizan yalvarırcasına itiraz ediyordu: — Yalan! Kayık yapmak için o yırttı. — Benim tahtadan kayığım var; kâğıdı ne yapay? a — Sen yırtin, — Hayır. Karım söze karıştı: — Kâmranmn hakkı var. Sen yalancısın. Hem bakmat Önüne bak! ve benden af dile.. evvelden af dilemek için sana Üç saymcaya kadar müsaade üç... demek kendini affettirmek istemiyorsun, öyle Mİ Bir tokat şakırtısı. Gitizanm hıçkırarak bağırd ( Dürdane sustuğu zaman, bütün soğuk kanhlığ üzerimdeydi. Teşekkür ettim. Oyuncağın parasını verdim. tezkeresine na- zaran benim, hakikatte ise Haydar beyin çocuğu olan Girizana baş" ka oyuncaklar da aldım. Hakikat o karlar sade idi kil. Bir insan hakikati görmüyorsa, kabahat, onu aramamakta olmasıdır. Veya hut aramaktan korkmasındadır. Aliyeyi işlerine bırakacak, şerik olmaktan vaz geçecek, o başımı alıp gidecektim. Her ne şekilde olursa olsun hayatımı kazanacaktım. Kâmranı da beraber götürecek, günün modasma göre yetistirecek- . “ hat yüzü görmedi